Arama

Eski bayramlar nasıldı, şimdi nasıl?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 31 Ekim 2017 Gösterim: 72.598 Cevap: 9
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Eski bayramlar nasıldı, şimdi nasıl?
EN İYİ CEVABI _EKSELANS_ verdi

Ah O Eski Bayramlar


Ah nerde o eski bayramlar diye başlayan bir yazı yazabilecek yaşa gelmeyi epey bekledim. Sanıyorum artık vaktidir. Yaşım müsait. Dedemlerden "rahmetli" diye söz ediyorum nicedir, anneannem "Allahım elden ayaktan düşürmeden al yanına" duasında...
Sponsorlu Bağlantılar
Her bayramı bir arada "bayram gibi" kutlayan o koca aile, telefonda bayramlaşıyor kaç zamandır...
"Modernleştikçe" uzaklaştık çokları gibi biz de... Tek sobanın etrafına kümelenip sohbet etmeler bitti. Kaloriferle ısı odalara yayılınca, sohbetlerin keyfi de dağılıp gitti. Yer sofrasından masaya terfi edilince tadı kaçtı yemeklerin... Telefonda "görüşür olduk, "görüş" mesafesinin dışından...
Eski bayramlar, "tatil" oldu.

* * *

Herkesin bayram imgeleri vardır.
Benimki taş zeminde sabun kokusudur uyanınca burnuma çalan... Bir de coşkulu fasıl sesi, kallavi ahşap radyodan yayılan...
Sabah namazıdır, babamın dizi dibinde, dizimde ağrılarla "kılar gibi yaptığım..."
Bayram harçlığıdır, annemin elinden kaptığım...
Kapıda ramazan davulcusudur; bakkalda Arap kızı sakızı, sokakta lak­lak ve çatapat... Bilyede "müselles", "lik"te tumba... Tozlu tarlada tek kale maçtır, "Oğlum daha yeni almadık mı pabuçlarını!" nakaratı eşliğinde oynanan...
Badem şekeridir bayram; kolalı beyaz mendil ve yandan ayrılmış saçta bir avuç kolonya kokusu...
Büyük Sinema'da "Taşa Saplanan Kılıç "tır, bir türlü çıkarılamayan... Ya da televizyonda
"Bizim Sokak"ın siyah-beyaz dedesi, oyuncak yapan...
Kevser anneannemin bahçesinde silkelenen duttur, Ülkü'yle büyüğünü kapmak için didiştiğim... Abduş dayımla uçurtma uçurmaktır, Mustafa dayımdan para aşırmak... Gülsüm teyzemle eğlenip, Perihan teyzemle dertleşmektir.
Öğleyin önce un serpilip yoğrulan, sonra oklavayla açılan hamurun, tencere kapağı marifetiyle yarım aydan çiğ böreklere dönüşmesini merakla izlemek ve içine gizlice konan bakır 5 kuruşa ulaşma umuduyla özenle çiğnemektir.
Rahmetli Nuri dedemin kucağında "Mebus olursun inşallah" duasıdır, mebusun ne olduğunu bilmeden dinlediğim...
Taşlık sofada yer minderidir, ipten salıncakla inatçı bir sinek vızıltısı eşliğinde deliksiz öğle uykusu...
Sonra baba tarafında, Adil Bey'le Saniye Hanım'ın evinde, "ikinci devre..."
Bu kez halaların, amcaların kucağında bayram keyfi... Handan haladan şiirler, Sevim haladan ninniler, Fethiye haladan türküler... Kamil amcadan, Aydın amcadan hediyeler... Melih' le, Ateş' le, Atilla'yla, Necati Cumalı'nın deyişiyle "pembe yüzlü çocuklar"dık bayramlarda, "öyle pembe ki burun delikleri yavru tavşanlar gibi..."

* * *

Bu sabah, o eski bayramların kokusu geliyor burnuma, tütüyor burnumda...
Yaşlanıyorum galiba...
O bakırdan 5 kuruşun peşinde değilim...
Mendiller kolalanmasa da olur, saçlar kolonyalanmasa da...
Lakin sevgiler ertelenirse olmaz... Sevmenin değer vermek, kıymet bilmek, hatır sormak, yardıma koşmak, kapı çalmak, dua almak olduğunu anladım. En çok ondan özlüyorum geniş aile sofralarını...
Ölen eski bayramlar değil aslında; eski duyarlılıklar...
Onları yaşatabilsek, bayramlar da yaşar.
Bu sabah, elinden tutup oğlumu, yukarıdaki listedeki herkesi gezdirmek istiyorum.
Bir kısmı için çok geç kaldım.
Geç kalmadıklarımla bari doyasıya bayramlaşayım.
Siz de öyle yapın: sevdayı, vefayı başka bayrama ertelemeyin.

Can Dündar

Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2017 21:22
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

Bayramlar unutulmaz

Bayram deyince hep o eski bayramlar gelir akla. Hani o şirin güzel ve gıcırdayan kağıt şekerler vardı ya, hani o kapıda güler yüzle bekleyen nineler vardı ya, eteğinde sarı leblebi, şeker ve şekerli leblebi verirdi. Biz de ninenin elini öper sevinçle oradan uzaklaşırdık.
Şimdiki bayramlar neşeli değil, çocukların gülüp oynayıp, kapı kapı dolaşarak şeker toplamaları yok artık.
Sponsorlu Bağlantılar
Büyüklerinden bayram harçlığı koparıp, sevinç naraları yok artık. Ya o alınan harçlıklarla yapılan muzurlıklara ne dersiniz hepsi birer birer kayboldular.
Mantar, maytap, torpiller patlatılır şaka yollu da olsa yakındakiler korkutulurdu. Ama bunlar şimdiler de yok denecek kadar az.
Acaba çağ bilgisyar çağı da mı ondan çocuklarımız sokaklar dan çekil di. Yoksa ekonomik sıkıntılar mı insanları bu hale getirdi. Tabii ki bunların ekonomik ve sosyal sıkıntıları etkili olmaktadır. Bir de bilgi çağı dediğimiz teknolojik gelişmelerde etkili olmaktadır.
Hep o kalıp bildiğimiz sözle devam ediyorum.
Bizim çocukluğumuzda soğuk sıcak demeden yaz kış sokaklarda çelik çomak, misket, kuyu kazmaca, saklambaç, kaymak ve aklınıza ne gelirse oynardık.
Üşüdüğümüzü bilmezdik. Bayram akşamları sabaha kadar eğlenir mevsmine göre oyunlar oynardık. Harçlık toplayabilmek için komşu mahallelere kadar da uzanırdık.
Ne günlerdi o günler.
Şimdi çocuklar evde bilgisayar başında, sokaklarda fazla oynayan yok, bayram gezisi yok. Sokaklar mahsun caddeler öksüz nineler sedirde...
Bu bayramlar, neşe kaynağı birlik ve kardeşlik kaynağı olmaya devam etmelidir. Fakir ve kimsesizler, yaşlılar ve yetim öksüz çocuklar hatırlanmalı, onlar ziyaret edilmeli ve gönülleri hoş edilmelidir. Büyüklerimiz akrabalarımız ziyaret edilerek akrabalık ililişkileri de perçinlenmelidir.
Haydin çağın birlik kardeşlik çağı diyelim. Dosta gönül dostsuz olmaz. Yalnız kalan insan arkadaşsız olmaz. Sevelim sevinelim, Bayramları neşeli kılalım. Unutmayalım DOSTLUKLAR GÜZELDİR. KALP KIRMAYINCA....
Bayramınızı en içten dileklerimle tebrik eder, Ailenizle birlikte iki cihan saadeti diler, sağlıklı, başarılı ve mutlu yarınlar temenni ederim.


Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2017 21:31
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Eylül 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sabah bayram namazından sonra hep tüm kardeşler toplanır anne ve babamızın elini öper hediyemizi alırdık.Sonra komşu,eş akraba ve dostlarımızın kapılarını çalar şeker,para yada fındık alırdık.Sağ olsunlar büyüklerimiz bizi hiç eli boş göndermezlerdi.Topladığımız paralarla lunaparka gider iyice eğlenirdik.Şimdi bizlerde büyüdük ama şimdiki çocuklar maalesef daha şanslı ve uyanıklar galiba.Zamanla yarışıp bizide peşlerinden koşturup kendilerine uyduruyorlar.Napacın çocuk işte.Zaman değişip hızla geçtikçe onlarda hızlanıyorlar.Ben yinede yavaş ve ağır olmayı güzel bir bayram yaşamayı tercih ederim.
Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2017 21:31
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Kasım 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bnce eski bayramlar çk banelmiş ya şimdi ne güsel para koparıonn arkdaşlrınla gez toz eğlen aslında bizim şimdi yapyığımı eskilerde yaparmışş.onnlarda gezip tozarlarmışş.ama bnce şimdiler daha güzell...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Nisan 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
nerede o eski bayramlar şekerler paralar öpülen eller o güzel imece usülü yemekler yok oldu gitti yanlız şimdi ne el öpme ne harçlık ne şeker şeker toplayan çocukları bile öldürüyolaar şimdi kim cesaret etsin hey gidi eski günler hey
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Şubat 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eski bayram günlerinde erkenden kalkılır,erkekler bayram namazına giderdi.Sonra büyükleri ziyarete gigilir elleri öpülürdü.Çozuklar farklı hediyeler alır mutlu olurdu.Yemekler va baklavalar hazırlanır afiyetle yenirdi.Akşam olana kadar ziyaret yapılır,hediyeler alınır ve sohbet edilirdi.
Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2017 21:33
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
24 Aralık 2012       Mesaj #7
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Ah O Eski Bayramlar


Ah nerde o eski bayramlar diye başlayan bir yazı yazabilecek yaşa gelmeyi epey bekledim. Sanıyorum artık vaktidir. Yaşım müsait. Dedemlerden "rahmetli" diye söz ediyorum nicedir, anneannem "Allahım elden ayaktan düşürmeden al yanına" duasında...
Her bayramı bir arada "bayram gibi" kutlayan o koca aile, telefonda bayramlaşıyor kaç zamandır...
"Modernleştikçe" uzaklaştık çokları gibi biz de... Tek sobanın etrafına kümelenip sohbet etmeler bitti. Kaloriferle ısı odalara yayılınca, sohbetlerin keyfi de dağılıp gitti. Yer sofrasından masaya terfi edilince tadı kaçtı yemeklerin... Telefonda "görüşür olduk, "görüş" mesafesinin dışından...
Eski bayramlar, "tatil" oldu.

* * *

Herkesin bayram imgeleri vardır.
Benimki taş zeminde sabun kokusudur uyanınca burnuma çalan... Bir de coşkulu fasıl sesi, kallavi ahşap radyodan yayılan...
Sabah namazıdır, babamın dizi dibinde, dizimde ağrılarla "kılar gibi yaptığım..."
Bayram harçlığıdır, annemin elinden kaptığım...
Kapıda ramazan davulcusudur; bakkalda Arap kızı sakızı, sokakta lak­lak ve çatapat... Bilyede "müselles", "lik"te tumba... Tozlu tarlada tek kale maçtır, "Oğlum daha yeni almadık mı pabuçlarını!" nakaratı eşliğinde oynanan...
Badem şekeridir bayram; kolalı beyaz mendil ve yandan ayrılmış saçta bir avuç kolonya kokusu...
Büyük Sinema'da "Taşa Saplanan Kılıç "tır, bir türlü çıkarılamayan... Ya da televizyonda
"Bizim Sokak"ın siyah-beyaz dedesi, oyuncak yapan...
Kevser anneannemin bahçesinde silkelenen duttur, Ülkü'yle büyüğünü kapmak için didiştiğim... Abduş dayımla uçurtma uçurmaktır, Mustafa dayımdan para aşırmak... Gülsüm teyzemle eğlenip, Perihan teyzemle dertleşmektir.
Öğleyin önce un serpilip yoğrulan, sonra oklavayla açılan hamurun, tencere kapağı marifetiyle yarım aydan çiğ böreklere dönüşmesini merakla izlemek ve içine gizlice konan bakır 5 kuruşa ulaşma umuduyla özenle çiğnemektir.
Rahmetli Nuri dedemin kucağında "Mebus olursun inşallah" duasıdır, mebusun ne olduğunu bilmeden dinlediğim...
Taşlık sofada yer minderidir, ipten salıncakla inatçı bir sinek vızıltısı eşliğinde deliksiz öğle uykusu...
Sonra baba tarafında, Adil Bey'le Saniye Hanım'ın evinde, "ikinci devre..."
Bu kez halaların, amcaların kucağında bayram keyfi... Handan haladan şiirler, Sevim haladan ninniler, Fethiye haladan türküler... Kamil amcadan, Aydın amcadan hediyeler... Melih' le, Ateş' le, Atilla'yla, Necati Cumalı'nın deyişiyle "pembe yüzlü çocuklar"dık bayramlarda, "öyle pembe ki burun delikleri yavru tavşanlar gibi..."

* * *

Bu sabah, o eski bayramların kokusu geliyor burnuma, tütüyor burnumda...
Yaşlanıyorum galiba...
O bakırdan 5 kuruşun peşinde değilim...
Mendiller kolalanmasa da olur, saçlar kolonyalanmasa da...
Lakin sevgiler ertelenirse olmaz... Sevmenin değer vermek, kıymet bilmek, hatır sormak, yardıma koşmak, kapı çalmak, dua almak olduğunu anladım. En çok ondan özlüyorum geniş aile sofralarını...
Ölen eski bayramlar değil aslında; eski duyarlılıklar...
Onları yaşatabilsek, bayramlar da yaşar.
Bu sabah, elinden tutup oğlumu, yukarıdaki listedeki herkesi gezdirmek istiyorum.
Bir kısmı için çok geç kaldım.
Geç kalmadıklarımla bari doyasıya bayramlaşayım.
Siz de öyle yapın: sevdayı, vefayı başka bayrama ertelemeyin.

Can Dündar
Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2017 21:34
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Nisan 2014       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana göre başka arkadaşlarım yanlış düşünüyorlar.tamam herkezin koşup eglenme hakkı var.ama her şeyede eglence tarafından bakılmamalıdır.bazı arkadaşlar ise onların inadına derslerini ve ödevlerini düşünüyorlar.
ahmetbaba - avatarı
ahmetbaba
Ziyaretçi
1 Aralık 2014       Mesaj #9
ahmetbaba - avatarı
Ziyaretçi
eskiden akrabalar vardı gidilecek. şimdi varolan tek şey yalnızlık, insanlar değişiyor ve dünyada. bu değişim içerisinde değişmez kalmak, hem çok zor hem de insan üstü bir çaba istiyor. eski bayramları anıyorsak demek ki, değişimden nasibimizi almış ve mesafeler koymuşuz. neye göre, kime göre...özlüyor insan köyde koyunların peşinden koşturduğu günleri, herkesin birbirini sevdiği günleri. o zamanlar kıskançlık, kırgınlık yoktu lugatımız da oysa şimdi bunları dinlerken masal gibi gelen şeyler... uzak ama insanların ürettiğiher yeni bayramın vazgeçilmez geyiğidir. bu konu olmadan yeni bir bayramın hayrı bereketi olmaz.

- hey gidi hey, eski bayramların tadı yok şimdi mihrim.
+ önceleri ağızda buruk bi tad bırakan bobiler, şimdilerde eskimiş şalgam suyundan farksız....
- yok o değil de, eskiden kızların eteklerini deynekle kaldırır arkadan bakardık, yaşımız geçti artık, onu diyorum ben...
+ kaç kaç... bir uzaklık...hayatta ve yaşıyorken sevdiklerinizin kıymetini bilin. geçen günler bir daha asla gelmeyecek bir iki gün kala mutlaka çarşıya çıkılmalıydı çocuk aklımca. o yeni kıyafetler, kıyafetlerin kokusu burnuma değmeliydi. bir keresinde bir şey alınmadı. benim için artık ne bayramın ne de yiyeceğim sekerlerin bir anlamı kaldı.

“hıh… sanki aynı kıyafetlerle bayrama mi girilirmiş?”
girilirdi tabi, girilmez miydi? ama sen gel onu bir çocuğun hayallerine anlat. zanaatın en zorundandır bu.

erken kalkmanın payını bir tarafa koyarsak günler, hele o ilk gün hep daha uzun geçerdi benim için. aslında rota hep aynı. önce dedemlere gidilecek, ardından halalar, amcalar toplanacak ve beraberce çıkılacak mezarlıklara. çıkılacak diyorum… trabzon'da çıkılmadan gidebilecek bir yer var mıdır meydan civarından başka? gidilecek ya da dönülecek yerler için ya inilecektir denir ya da çıkılacaktır hep...

“dedem en çok beni tutuyor.” diye düşünürdüm torunlar arasındayken. hep en çok harçlık bana verilirdi. ya gerçekten veriliyordu ya da ben öyle sanıyordum. gidip ne mi alırdım bu harçlıklarla? lazlıktan mıdır nedir; bazen çikolata, hep istenmiş ama alınamamış oyuncaklar... hele bayram günü de açıksa o yer, koşarak gidip daha annemler günün hasılatını sormadan hemen alıverirdim günlerce hayalini kurduğum ne varsa.

“ne işi olur bir çocuğun o kadar para cebinde? bak burada saklıyorum paranı. ileride bir şey alırız sana onunla.”
baklavalar, börekler, çikolatalar ki karesinin, yuvarlağının, üçgeninin hep ayrı bir tadı olurdu sanki, tadılırdı her ziyaret edilen evde. kilo alma derdi de yoktu o zamanlar. beğenilmeyenler cebe, beğenilenlerse hemen mideye inerdi.

çocuktum ve hep özeldi benim için bayram sabahları. hep heyecanlı kalkardım. daha farklı bakardım çevreme hep, isteklerim daha da farklı olurdu sanki.
ev halkı bayramlaşmak için önce babanın gelmesini beklerdi bayram namazından. ilk onun bayramı kutlanılırdı. sanki gün baba eli öptükten sonra başlardı ya da çocukluk akli iste en azından ben öyle düşünürdüm...

“hadi oğlum bayramın kutlu olsun... senin de babacım...”
“al bakalım bu ilk harçlığın olsun.”
“ama baba, ben büyüdüm artık! ne parası.”

bayram sabahı en sıcağından önce anne kucaklanır, sonrasında da kardeşler. yapmayanınız var mıdır bilmiyorum ama, benden küçüklere el öptürürdüm hep harçlık vermek için onlara... “hadi öp elimi, öpersen para vericem” öyle mutlu olurdum ki para verirken... “artık büyüdüm ya, harçlık bile veriyorum işte”

hele kahvaltı… offf offf… ramazan bitince olunca kahvaltıda hep sıcacık bir trabzon ekmeği -ki bakkaldan alınmaz hiç doğruca fırından alınmalı- yanında da bir ay boyunca özlemini duyduğumuz kahvaltılıklar olurdu ve "sabah vakti" yenirdi. fırından alınan ekmek o kadar sıcak olurdu ki, ona sarılan bir gazete kağıdı yetmezdi elleri korumak için. kaç kez kucağıma dayayarak eve getirdim ekmeği ellerim yanmasın diye. ama o sıcaklıkta bile eve ulaşmadan ekmeğin “guduk” kısmını yeme telaşı hep bir yerimde saklı olurdu. hiç hatırlamam ekmek aldığımı fırından ki sıcacık olsun ve parçalanmadan eve gidebilsin.

bugün ile karsılaştırma yapmak için yazmadım bu anılarımı. elbette değişen şeyler olacaktır. değişmeyen ne var ki günümüzde? eskiden bulduğumuz tatları tamamıyla asla bulamayız zaten. ama ben inanıyorum ve inanmak istiyorum ki çocukların çoğu yine aynı ya da benzer tada yakın hissediyor kendini ve o tatla yaşıyor bayramları yine.
Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2017 21:35
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ekim 2017       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
eskiden bayramalar da insanlar birbirini ziyaret ederdi ve herkes şimdiki gibi bilgisayar başında bayramı geiriyorlar ama eskiden herkes bayramı severdi
babalarımıza annelerimizde sorduğumuzda ögrenebiliriz

Benzer Konular

10 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
22 Mayıs 2012 / ali_sevki Soru-Cevap
18 Ocak 2016 / Misafir Cevaplanmış
16 Nisan 2014 / misafir Soru-Cevap