Arama

Ezan ne zaman ortaya çıkmıştır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 5 Ekim 2018 Gösterim: 28.500 Cevap: 3
elif - avatarı
elif
Ziyaretçi
15 Aralık 2008       Mesaj #1
elif - avatarı
Ziyaretçi
Ezan ne zaman ortaya çıkmıştır?
EN İYİ CEVABI _KleopatrA_ verdi
İlk ezan 622 yılında okundu. Ezan'dan önce müslümanları namaza çağırmak için çeşitli yöntemler kullanılmaktaydı. Sabit bir yöntemde karar vermek üzere Hz. Muhammed'in de katıldığı istişare toplantılarında ortak bir karara varılmamış olup daha sonraları sahabeden bazı kimselerin (Abdullah bin Zeyd) gördükleri rüyalar sonuncunda mevcut ezan kullanılmaya başlanmıştır. Peygamberimizin emriyle ilk ezan Bilal-i Habeşi tarafından okunmuştur.
Ezan ile ilgili Kuran-ı Kerim'in Maide ve Cuma surelerinde çeşitli ayetler mevcuttur.
Sponsorlu Bağlantılar

BAKINIZ Ezan Nedir? Ezan Hakkında

Son düzenleyen Safi; 5 Ekim 2018 01:51
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
30 Kasım 2009       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
İlk ezan 622 yılında okundu. Ezan'dan önce müslümanları namaza çağırmak için çeşitli yöntemler kullanılmaktaydı. Sabit bir yöntemde karar vermek üzere Hz. Muhammed'in de katıldığı istişare toplantılarında ortak bir karara varılmamış olup daha sonraları sahabeden bazı kimselerin (Abdullah bin Zeyd) gördükleri rüyalar sonuncunda mevcut ezan kullanılmaya başlanmıştır. Peygamberimizin emriyle ilk ezan Bilal-i Habeşi tarafından okunmuştur.
Ezan ile ilgili Kuran-ı Kerim'in Maide ve Cuma surelerinde çeşitli ayetler mevcuttur.
Sponsorlu Bağlantılar

BAKINIZ Ezan Nedir? Ezan Hakkında

Son düzenleyen Safi; 5 Ekim 2018 01:52
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Kasım 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
EZAN OKUNMAYA BAŞLANMASI
Hicretin 1. senesi. Milâdî 622.
Mekke'de iken Müslümanlar ibadetlerini gizlice yapıyor, namazlarını kimsenin göremeyeceği yerlerde kılıyorlardı. Dolayısıyla orada namaza açıktan dâvet etmek gibi bir mesele söz konusu olamazdı.
Ancak, Medine'de manzara tamamıyla değişmişti. Dinî serbestiyet vardı. Müslümanlar rahatlıkla ibadetlerini ifâ ediyorlardı. Din ve vicdanları baskı altında bulunmuyordu. Müşriklerin zulüm, eziyet ve hakaretleri de mevzu bahis değildi.
Mescid-i Nebevî inşâ edilmişti. Fakat, Müslümanları namaz vakitlerinde bir araya toplayacak bir davet şekli henüz tesbit edilmemişti. Müslümanlar gelip vaktin girmesini bekliyor, vakit girince namazlarını edâ ediyorlardı.421
Resûl-i Ekrem bir gün Ashab-ı Kirâmı toplayarak kendileriyle nasıl bir dâvet şekli tesbit etmeleri gerektiği hususunda istişâre etti. Sahabîlerin bazıları, Hıristiyanlarda olduğu gibi çan çalınmasını, diğer bir kısmı Yahûdiler gibi boru öttürülmesini, bir kısmı da Mecûsilerinki gibi namaz vakitlerinde ateş yakılıp, yüksek bir yere götürülmesini teklif etti. Peygamber Efendimiz, bu tekliflerin hiç birini beğenmedi.422
O sırada Hz. Ömer söz aldı:
"Yâ Resûlallah! Halkı namaza çağırmak için neden bir adam göndermiyorsunuz?" diye sordu.
Resûl-i Ekrem o anda Hz. Ömer'in teklifini uygun gördü ve Hz. Bilâl'e, "Kalk yâ Bîlâl, namaz için seslen" diye emretti.
Bunun üzerine Hz. Bilal bir müddet Medine sokaklarında, "Esselâ, Esselâ (Buyurun namaza! Buyurun namaza!)" diye seslenerek Müslümanları namaza çağırmaya başladı.423
bal_arısı - avatarı
bal_arısı
Ziyaretçi
9 Aralık 2012       Mesaj #4
bal_arısı - avatarı
Ziyaretçi
İslâm’ın ilk yıllarında, Medine’de namaz vakti geldiğinde müslümanlar kendiliğinden toplanıyorlardı. Fakat cemaate geç kalanlar da oluyordu. Buna bir çözüm bulmak amacıyla namaz vakti girdiğinde “Haydi namaza!” diye seslenilmeye başlandı.

Bu uygulama yeterli olmayınca, Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz namaz vaktini bildirmeye yarayacak bir vasıta belirlemek arzusu ile sahabelerini topladı ve onlarla istişare etti. Bu toplantıda herkes fikrini açıkladı. Borazan kullanılmasını teklif edenler, çan çalınmasını isteyenler, herkesin görebileceği bir yerde ateş yakılmasını önerenler oldu. Bazıları da bayrak çekilmesini teklif ettiler. Fakat bu önerilerden hiçbirisi Hazret-i Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz tarafından kabul görmedi.

Çünkü çan hıristiyanlar tarafından, borazan da yahudiler tarafından kullanılıyordu. Ateş mecusilerin putu durumundaydı. Bayrak ise herkes tarafından görülemezdi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Hazrec kabilesinden Abdullah b. Zeyd bir rüya gördü. Abdullah Resulullah Aleyhisselâm’a gidip rüyasını haber verince Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“İnşaallah bu hak bir rüyadır. Kalk, rüyada öğrenmiş olduğunu Bilâl’e öğret! O, bunları söyleyerek ezan okusun. Zira onun sesi seninkinden daha gürdür.” buyurdu.

Bilâl-i Habeşi -radiyallahu anh- Mescid-i nebevi’nin yanındaki evin damına çıkarak, Abdullah b. Zeyd -radiyallahu anh-den öğrendiği şekilde yüksek ve gayet tatlı bir sesle öyle bir ezan okudu ki, Medine’nin her tarafından duyuldu. Bu şekilde bir namaz davetini evinde duyan Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- üzerini giyinerek hemen huzura geldi ve:

“Yâ Resulellah! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki onun gördüğünün aynısını ben de gördüm!”

Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Allah’a hamdolsun. Şimdi bu daha sağlam oldu.” buyurdu.

_________________
Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın. İnsanlar görsünler ki padişah olan Kanuni bu dünyadan eli boş gitmiştir.

Benzer Konular

1 Mart 2009 / hentbolll Cevaplanmış
10 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
31 Ekim 2009 / Misafir Cevaplanmış
10 Nisan 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
11 Mart 2014 / Misafir Cevaplanmış