Arama

Doğal afetler sonucu yazılan şarkı, şiir, yazı, destan ve efsaneler nelerdir? - Sayfa 2

Güncelleme: 8 Nisan 2018 Gösterim: 235.969 Cevap: 19
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2011       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bir köyde köylüler bütün ağaçları kesmişler ama çam ağacına kimse dokunmamış zamanla o ağacın kutsal olduğuna dair söylentiler çıkmış.Herkes o ağacın etrafında mumlar yakıp bezler bağlayıp dilekler tutuyorlarmış,yani ona tapıyorlarmış.Ama bir gün köylülerden biri o ağacı kesemye karar vermiş baltayı salladığında ağaçtan kan gelmiş ama köylü genede banamısın dememiş,ve ağacı kesmiş.O gün o kadar çok yağmur yağmışki hani bardaktan boşalırcasına sözü varya hah işte o uyar ancak köydeki en çürük ev bile bir zede almamış,ama ağacı kesen insan ve ailesi ölmüş bu bir efsanedir ama selin asıl nedeni hiç ağaç olmamasıdır

Sponsorlu Bağlantılar
Başka bir efsaneye göre dünya bir geyiğin bir boynuzu üzerinde duruyor geyiğin o boynuzu yorulunca diğer bir boynuzuna atıyor ve böylece depremler oluyor.
daha pek çok efsane öğrenebilmek için kızılayın sitesinden yararlanabilirsiniz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2012       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye'de meydana gelen trajik deprem, Hindistan'da henüz meydana gelen kasırga ve Venezuela'da olan seller gibi diğer doğal afetlere verilen uluslararası tepki, afetlerle ilgili efsane ve gerçeklerin yeniden gözden geçirilmesi ve bu tip tahrip edici öykülere bir son verme gereksinimini hatırlatmaktadır.

Sponsorlu Bağlantılar
Nikaragua depreminden Mitch'de oluşan kasırgaya, Türkiye'deki depreme ve Mozambik'deki sellere kadar tüm büyük afetlerde yinelenen, cesetlerin ciddi bir hastalık riski oluşturduğu öyküsü yalnızca bir efsanedir. Deprem ya da bir başka afet sonucu meydana gelen ölümlerde, cesetler kolera, tifo ya da diğer bulaşıcı hastalık riski açısından bir halk sağlığı sorunu oluşturmazlar. Çok ender durumlarda, afetlerde yaşamlarını yitiren ve bulaşıcı hastalıklar açısından taşıyıcı olan kişiler, toplum sağlığını, yaşamlarını yitirmeden önceki döneme göre daha az tehdit ederler. Bu tür yanlış inanışlar, cesetlerin gayri resmi ve acele bir şekilde ortadan kaldırılmasına yol açmaktadır. Bu davranış, afetten etkilenmiş toplum için, cesetlerin tespit ve defin işlemleri gibi ölüye saygıyı ifade eden bir takım insan haklarından yoksun bıraktığından dolayı ciddi bir darbe olarak nitelendirilebilir. Defin ruhsatlarındaki eksikliklerin yasal ve ekonomik sonuçları hayatta kalanların acılarını artıracaktır. Bununla beraber, cesetlerin yok edilmesi ve kireç, vb. gibi maddelerle dezenfeksiyonu, afetlerden kurtulan ve halen hayatta olan kişilere tahsis edilebilecek ciddi insani ve maddi kaynak gerektirir.

Pan Amerikan Sağlık Örgütü (PAHO), Mexico-City depremi sonuçları ile ilgili bir programda, sağlık yetkilileri ve basının toplumu, cesetlerin tespiti ve ailelere iadesi ile ilgili asılsız korkulara kapılınmaması konusunda bilgilendirebileceklerini ifade etmiştir. Sağlık çalışanları için yabancı olmayan ve afetlerden önce yöresel olarak kullanılan rutin epidemiden korunma ve kontrol değerlendirmelerin afetler sırasında uygulanımı ve denetlenmesi oldukça zordur. Afet sırasında, hazır programların yeniden başlatılması, hemen başlatılması ve nitelikleri ile ilgili kontrollerin düzenlenmesi en iyi yaklaşımdır. Örneğin, genellikle yapılması önerilen havadan yapılan insektisid püskürtmesi ve kitle bağışıklama programlarına aslında gerek yoktur. Gerçek gereksinimler, temel ilaçlar, su ve sanitasyon çalışmaları, atıkların yok edilmesinin düzenlenmesidir. Deprem, kasırga gibi doğal afetlerde, afetten etkilenmiş bölgede daha önce görülmeyen hastalıklara bağlı olarak bulaşıcı hastalık salgınlarına neden olan ikincil afetler olarak nitelendirilen olaylar oluşmaz. Bağışıklama ve sanitasyon hizmetleri, atıkların yok edilmesi ve kontrolu, su ve besin güvenliğine özel olarak dikkat edilmesi gibi toplum sağlığı hizmetlerine yönelik çalışmalar hem toplumu hem de kurtarma ekiplerinin güvenliğini sağlar.

Afetlerle ilgili başka bir efsane de, bölge halkının çaresiz bir şekilde batıdan yardım beklediğidir. Bu kavram gerçekten bir aldatmacadır. Aslında, yalnızca bir avuç insan yaşamlarını yabancı kurtarma ekiplerine borçludur. Kişilerin çoğu komşuları ya da yerel örgütler tarafından kurtarılmıştır. Yabancı sağlık ekipleri bölgeye ulaştıklarında, fiziksel olarak yaralanmış kişiler gerekli tıbbi desteği almışlardır. Bir çok durumda, batıdan gelen tıbbi ekipler yerel koşullara uygun donanıma sahip değildirler.

Yerel örgütler tarafından ihmal edilen ve ilgilenilmeyen afetzedeleri uluslararası kurtarma ekiplerinin kurtardığı ile ilgili basına yansıyan haberler gerçekte olmamış olayların olmuş gibi algılandığı hissini yaşatmaktadır
Bu efsaneleri katlanılabilir kılanın ne olduğu ve bu durumun, gerçekten yanlış bilgilendirmeden mi kaynaklandığı yoksa kendi kendini tatmin eden sosyal ve profesyonel amaçların peşinden koşan bir görüşün sonucu olarak mı oluştuğu sorularının cevaplandırılması gerekmektedir. PAHO/Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi kurumlar, afet bölgelerinde, toplumun sağlık gereksinimlerinin ve diğer gereksinimlerinin yerel örgütler tarafından karşılanabileceği görüşünü paylaşmaktadırlar. Bu kurumların çalışanları ulusal sağlık topluluklarına güvendiklerini, talep edilmemiş personelin başvurusu ya da diğer gereksinimler ile ilgili yardım ve destek konusunda hazır ve istekli olduklarını belirtmektedirler. Çok zaman, deprem uzmanları olarak bilinen alan uzmanları, bireyler tarafından yanlış yönlendirildiklerini rapor etmişlerdir. Bu uzmanlar, gerçekte afet bölgesinin ihtiyacına yönelik olarak değil de toplumun baskı ve beklentilerine bir yanıt olarak afet bölgelerine gönderilirler.
sivslı - avatarı
sivslı
Ziyaretçi
6 Ocak 2012       Mesaj #13
sivslı - avatarı
Ziyaretçi
Yine vurdu-yaktı bizi
Yüreklerde-kaldı izi
Hepten vurduk-yere dizi
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Üzüntüler-gerçek büyük
O ışıklar- kaldı sönük
Yüz ve gözler-oldu dönük
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Hep kaybettik-bizler canı
Yere döktük-nice kanı
Orda verdik-biz kurbanı
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Çerden çöpten-işte yapı
Dayanmıyor-çürük kapı
Yine bize-attı çarpı
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Okulumuz-ve pansiyon
Yıkımlara- verilsin son
Ayrılmalı-bunlara fon
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
O canların-gitti hepsi
Kaybettiler-gör nefesi
Duyulmuyor-artık sesi
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Anne baba-çocuk dede
Soruyorlar-yavrum nerde
İnan düştük-bizler derde
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Karamsarlık-sıkıntılar
Gerilerde-bebekler var
Yapanlara-kalmasın kâr
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Yanlışlıklar-düzeltilsin
Vatanıma-huzur gelsin
Dost ve düşman-bunu bilsin
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Artıralım-güvenliği
Kapatalım-biz deliği
Üste koyun-şu yeleği
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Sözüm anne-dede baya
Kalmayalım-sakın yaya
Bakın eller-gitti Aya
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
Söyler Hasan-sözü peşin
Şu yüzlerde-olmasın kin
Doğru yerde-durakta in
Yer değişik-acı aynı
Deprem sardı-can vatanı
arkadaşlar bunu buldum sizinle paylaşmak istedim umarım beyenirsiniz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ocak 2012       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Deprem ağıtı



Bütün dünya kan ağladı
Deprem vurdu Marmarayı Milyonlarca can ağladı
Deprem vurdu Marmarayı

Ah Marmara vah Marmara
Bu yara çok acı yara

Yeşil Bursa, Eskişehir
Yalova’da hayat zehir
Göz yaşımız oldu nehir
Deprem yıktı Marmarayı

Ah Sakarya vah Sakarya
Derdin bitmez saya saya

Erganiyim çok derdimiz
Şanlı emniyet, ordumuz
Başın sağolsun yurdumuz

Halk Ozanı Ergani
Son düzenleyen perlina; 7 Nisan 2018 14:14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Şubat 2012       Mesaj #15
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yer gürledi yer yerinden oynadı
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem
Marmara'yı 45 saniye salladı
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem

17 Ağustos günlerden salı
Binlerce yaralı binlerce ölü
Halkımız matemde toplum yaralı
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem

Caddeler karanlık çeşmeler susuz
Bir korku telaşı herkes huzursuz
Gelinler dul kaldı çocuklar öksüz
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem

Her enkaz altında yaralı sesi
Kurtarın diyordu her inlemesi
Kendisine mezar oldu hanesi
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem

Boynu bükük kaldı delikanlılar
Eşini kaybetti çok nişanlılar
Bebeğiyle ölmüş iki canlılar
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem

Bir baba kaybetmiş oğul kızını
Bir ana kaybetmiş sülalesini
Kimse tanımıyor cenazesini
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem

Kevseri duy feryad insan feryadı
Yedi nokta dört hızında şiddeti
Derin uykularda sarstı milleti
Yaktı yıktı mahfeyledi bu deprem
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2012       Mesaj #16
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Fazla yağınca yağmur,
sel baskınları olur.
En verimli topraklar,
sellerden zarar görür.

Derelerden uzağa ,
yapalım evimizi.
Agaç dikip toprağa
alalım önlemleri.

Orman yangınlarının,
birçok nedenleri var.
Yangınların sonunda,
zarar görür canlılar.

Yangın çıkmasın diye,
dikkatli davranalım.
Atesi söndürelim,
ormana kıymayalım.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 7 Nisan 2018 14:14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Aralık 2014       Mesaj #17
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Mani


Yeşil Bursa, Eskişehir
Yalova’da hayat zehir
Göz yaşımız oldu nehir
Deprem yıktı Marmarayı
Son düzenleyen perlina; 7 Nisan 2018 14:14
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
7 Nisan 2018       Mesaj #18
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Fırat Türküsü


Şu Fıratın suyu akar serindir
Ölem ölem derdo ölem akar serindir
Yarimi götürdü anam kanlı zalimdir
Ölem ölem kanlı zalimdir nasıl gülem

Daha gün görmemiş taze gelindir
Ölem ölem derdo ölem taze gelindir
Söyletmeyin beni anam yaram derindir
Ölem ölem yaram derindir nasıl gülem

Kömürhan köprüsü harput'a bakar
Ölem ölem derdo ölem harput'a bakar
Kör olası zalım fırat ocaklar yıkar
Ölem ölem ocaklar yikar nasıl gülem

Ahbapların gelmiş ağıtlar yakar
Ölem ölem derdo ölem ağıtlar yakar
Söyletmeyin beni anam yaram derindir
Ölem ölem aram derindir nasıl gülem


Yemen Türküsü


Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne şivandır
Şu Yemen elleri ne de yamandır
Ano yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Ano o yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir


Sarıkamış Türküsü


Sarıkamış üstünde kar
Kar altında Mehmedim yatar
Gülüm donmuş kara dönmüş
Gören sanmış yarini sarar
Oy gülüm yar vay canım yar
Kar altında Mehmedim yatar

Kimi Yemen kimi Harput
Üzerinde ince bir çaput
Avut yiğit gönlünü avut
Yar sarmazsa Mevlam sarar
Oy gülüm yar vay canım yar
Kar altında Mehmedim yatar

Son düzenleyen perlina; 8 Nisan 2018 14:17
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
7 Nisan 2018       Mesaj #19
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Nuh Tufanı

images?qtbnANd9GcSjrg LVTDS6gr ytfFtwfVht1JD nDX3iXw9eIX2PgY7PuKZrX

Kutsal Kitap'a göre, yarattığı insanların yozlaştıklarını gören Tanrı dünyayı büyük bir sel baskını ile yok etmeye karar verir. Günah­sız ve inançlı bir insan olan Nuh, Tanrı tarafından insan soyunun sürdürülmesi için seçilmiştir. Nuh'a büyük bir gemi yaparak yanına eşini, oğulları Ham, Sam ve Yafes ile eşlerini, her tür hayvan, kuş ve böcekten birer erkek ve dişiyi almasını söyler.

Sonra Tufan başlar ve dünyayı sel suları kaplar. Sular çekilirken, Nuh'un gemisi Ağrı (Ararat) Dağı'nın tepesinde karaya oturur. Nuh pencereyi açarak bir güvercini dışarı bırakır, ama kuş konacak kuru bir yer bula­madan geri döner. Yedi gün sonra Nuh onu gene dışarıya salar. Kuş bu kez gagasında bir zeytin dalı ile geri döner. Nuh, yedi gün daha bekledikten sonra kuşu üçüncü kez gönderir ve kuş geri dönmeyince onun kuru topraklar bulmuş olduğunu anlar. Ardından, Tanrı Nuh'a bütün insanlar ve hayvanlarla birlikte gemiden çıkmasını buyurur ve bir daha dün­yayı sele boğmayacağına söz verir. Bu sözünü insanlara anımsatmak için de, bulutların ara­sına gökkuşağını yerleştirir.

Kuran'da ise, Allah tarafından peygamber olarak gönderilen Nuh'un, puta tapan insanla­rı doğru yola döndüremeyince, Allah'a yalvararak bütün kâfirlerin yok edilmesini istediği anlatılır. Tufan'da, aralarında Nuh'un bir oğlunun da bulunduğu tüm kâfirler ölür. Kuran a göre Nuh'un gemisinin karaya otur­duğu yer de Kutsal Kitap'tan farklı olarak Cudi Dağı'dır.

Tufan'la ilgili bu öykü ile Babilliler'in Tufan efsaneleri arasında yakın bir benzerlik vardır. Bu efsaneler, üzerine Gılgamış Desta­nı yazılı, yaklaşık 4.500 yıllık kil tabletlerin bulunmasıyla öğrenilmiştir (bak. gılgamış destanı). Ayrıca, Eski Yunan'da ve İÖ 6. yüzyıldaki bir Hint efsanesinde de benzer Tufan inanışlarından söz edilmektedir.
Sir Leonard Woolley'nin 1922-34 arasında, bugün Irak'ta bulunan Ur kentinde yaptığı kazıların, İÖ 3000 dolaylarında yörede Tu-fan'a benzer olayların yaşanmış olduğunu ortaya koyduğu genellikle kabul edilir. Büyük olasılıkla. Kutsal Kitap'ta yer alan öykü bu olaydan kaynaklanmıştır...

DEVAMI >>> Peygamberler Tarihi - Hz. Nuh (A.S)

perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
8 Nisan 2018       Mesaj #20
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Pompei ve Taşlaşan İnsanlar


İtalya’da bulunan Pompei, Napoli şehrine 25-30 km uzaklıktaki bir şehirdir. Şehrin M.Ö 5000 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu şehirde Vezüv yanardağı bulunmaktadır. Bu yanardağ M.Ö 79 yılında harekete geçti ve bu hareket çok şiddetliydi.

Şehir M.Ö 79 yılında Vezüv yanardağının harekete geçmesiyle yok oldu. Yanardağ o kadar şiddetliydi ki şehri 6-8 metre derine kadar lavlarla gömdü, şehir yok oldu, insanlar ve etrafta ne varsa taş kesildi. Bu bulgular 18. yüzyılın başlarında bir İtalyan köylüsünün tarlada çalışırken kazmayı vurduğu yerde rastladığı duvarın izi sürülerek bulundu. M.Ö 79 yılında bir yaz ayında 1-2 gün yanardağın olağanüstü lav püskürtmesiyle 200.000 kişi hayatını kaybetti.

Patlamalar, lavlar öyle şiddetliydi ki çoğu insan olduğu yerden kığırdayamadı bile. Etnograf Prof. Dr. Carlo Giardano Pompei’de olanları şöyle aktarıyor:

‘O gün öğle vakti volkanın ağazından ani olarak yükselen bir kül bulutu birkaç saat içerisinde bütün Pompei’yi kaplayıvermişti. Böylece şehir çok uzun bir sessizlik uykusuna girdi. Şehrin uykusu, taşları, eşyaları ve sanat eserlerini yeniden hayata kavuşturan kazılara kadar yüzyıllar boyu sürdü. Burada yaşayan binlerce insanın tehlikenin bu kadar yakınında oldukları halde gafil avlanmış olmaları o tarihlerde Vezüv’ün bambaşka bir manzara altında olmasından ileri gelmiştir. Yamaçları meşhur politikacıların villalarıyla süslü olan Vezüv, bağlar, bahçelerle çevrili ağaçlık bir yerdi.

Napoli körfezine, Capri adasına baktığı için devamlı deniz kokulu esintiler altındaydı. Tepesindeki kalkerleşmiş taşlardan başka eski zamanların dramlarını hatırlatan herhangi bir hali yoktu. Oysa daha önceleri Vezüv’de yine bir püskürme olmuştu. Fakat o tarihlerde yeryüzünde hiçbir insan yaşamıyordu. Bu püskürmeyi çok sonra Yunan çoğrafyacısı Strabon, kraterleri incelemek suretiyle keşfetmişti. Ancak bundan bahsetmemeyi uygun bulmuştu. Hoş, söyleseydi de ona kimse inanmazdı. Çünkü insanların gözü para ve zevkten başka bir şey görmüyordu. M.Ö. 62’de meydana gelen ve şehri hemen tamamıyla yıkan bir zelzele dahi bu felaketin habercisi sayılabilirdi. Zelzeleler de o kadar sık oluyordu ki artık Pompei halkı bunlara alışmış, önemsememeye başlamıştı.

19. yüzyılda İtalyan bilim adamı Giuseppe Fiovelli taşlaşan şehrin arasında bir boşluğa denk gelince oradan kalıplar çıkardı ve gözlerine inanamadı, her şey taşlaşmıştı, insan suretleri bile… Bunları bilimsel yöntemler ile çıkartmayı başaran Giuseppe Fiovelli insan vücutları, çeşitli hayvanlar, atlar, köpekler, çocuğuna sarılmış anneler bulmuştu. Bu bulgular hala Napoli müzesinde sergilenmektedir.

Bilimsel yönlerin dışında müslümanlar Pompei’de yaşananları, onların kumar, fuhuş, insan kavgasıve her türlü ahlaksızlıklarının cezası olduğunu taşlaşma olayının da insanlara ibret olması gerektiğini düşünüyorlar ve normalde lav püskürmesiyle insanların tamamen yok olacağı, taşlaşamayacağı da öne sürdükleri en önemli gerekçe. Günümüzde de taşlaşma olayı hakkında çeşitli görüşler var ama bilimsel olarak ispat edilmiş herhangi bir bilgi yoktur.


Benzer Konular

12 Mart 2016 / htice Cevaplanmış
19 Ekim 2009 / Misafir Cevaplanmış
7 Nisan 2017 / Misafir Cevaplanmış
13 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
23 Nisan 2016 / arwen Çevre Bilimleri