Arama

Geçmişten günümüze kadar olan ulaşım teknolojileri hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Kasım 2016 Gösterim: 384.951 Cevap: 5
EFE YILDIZ - avatarı
EFE YILDIZ
Ziyaretçi
5 Nisan 2009       Mesaj #1
EFE YILDIZ - avatarı
Ziyaretçi
Geçmişten günümüze ulaşım teknolojileri hakkında bilgi verebilir misiniz?
EN İYİ CEVABI MeLL verdi

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ


Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonra ortaya çıktığı düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli savaş arabaları kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir. İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk arabaları İÖ 2000’li yıllarda savaş amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yaptığı bilinmektedir.
Sponsorlu Bağlantılar

ARABA

Alıntıdaki Ek 57786

Araba, insan ve yük taşımaya yarayan tekerlekli motorlu ya da motorsuz her türlü kara taşıtı. Motorsuz olanlar hayvanlarla ya da insanlar tarafından yürütülmektedir. Çek çek’ler, el arabaları insan gücüyle yürürken, kağnı, koçu öküz ve mandayla, fayton, briska, kupa ve benzeri arabalar atla yürütülmektedir. Hollanda ve Belçika'da keçilerin koşulduğu hafif arabalar da vardır.

Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonra ortaya çıktığı düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli savaş arabaları kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir.

İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk arabaları İÖ 2000’li yıllarda savaş amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yaptığı bilinmektedir.

9. yüzyıldan itibaren arabaların üstü kapanmaya başlamış. 1400’lü yıllardan sonra arabalarda yay makas kullanılarak sarsıntıların azaltılmasında önemli başarılar sağlanmıştır yine aynı dönemde Uzakdoğu’da çekçek, Anadolu’da kağnı, Almanya’da koçu arabaları yapılmıştır.

Fayton ve kupa yapımına 1500’lü yıllarda İngiltere’de, 17. yüzyılda Berline’ler Fransa’da başlanmıştır. Demiryolu ulaşımının başlaması ve 20. yüzyılda otomobillerin geliştirilmesi ile atlı arabaların önemi oldukça azalmıştır.

Osmanlılarda Tanzimat'a kadar yalnızca padişahlar, şeyhülislamlar ve kazaskerler arabaya binebilmekte idi. Tanzimat’tan sonra bu araba ayrıcalığı kaldırılmış, İkinci Meşrutiyetten sonra ise kadınlarla erkekler aynı arabaya binmeye başlamışlardır.

İstanbul’da ilk kullanılan araçlar öküzle çekilen koçu arabaları idi. Daha sonra talikalar kullanılmış, binek olarakta fayton, landon ve berline tipi arabalara binilmiştir.

Türkiye’de 1950’li yıllara kadar İstanbul’da faytona binilirken , 1964 yılına kadar Ankara sokaklarında fayton dolaşmıştır. Günümüzde ise İstanbul Adalarda, İzmir de ve kıyı kentlerimizde turistik amaçlarla fayton taşımacılığı yapılmaktadır.

BİSİKLET


İlk bisiklet çok ilkel biçimde 12. yüzyılda Çin'de görülmüştür. Fransız Sirvac yaptığı sağ ve sol ayakların itmesiyle yürüyen bisiklet yapmıştır. "Celerifere" adını taşıyan bu alet 1791 tarihlidir. Baron Karl Von Drais, Drais de Senerbol'un yaptığı bisikleti geliştirmiş ve bisiklete gidon eklemiştir. Bu bisiklet 1816 yılında yapılmıştır. Bu bisiklet tahtadan imal edilmiştir. 1818'de bisiklette metal kullanılmaya başlanmıştır.

Leonardo Da Vinci'nin çizimleri kullanarak ilk pedallı bisikleti üreten Kirkpatrick Mac Millan'dır. 1839-1840 yılları arasında İskoçya'da yapılan bu bisiklet, halen Londra Science Museum'da sergilenmektedir. 1855'te Fransız Ernest Michaux'un bisikleti pedalı etkin olarak kullanmıştır. 1870ten sonra geliştirilen yeni bisikletlere "Bicyole" denilmiştir. Bu modelde ön tekerliğin çapı bir ila 1,5 metre arasında değişmiştir.

İlk seri üretim bisiklet "Michaux Company" tarafından yapılmıştır. Şirket, yılda yüzkırk bisiklet üretiyordu. Bisikletin ilgi görmesi dönemin devletlerinin de dikkatini çekmiştir. 1800'lerin ikinci yarısında Fransa Savunma Bakanlığı bisiklet üretimini destek vermiş ve 1871'de imal edilen bisikletlerAlmanya ile yapılan savaşta kullanılmıştır.

Trufaut, içi boş kauçuk lastiğini bulmuş, bunu İngiltere'de eşit tekerlekli komple kadrolu, bilyalı ve milli bisikletlerin yapılması ve ardından ortadan katlanan portatif bisikletler izlemiştir.

İrlanda'da 1888 yılında havalı plastik biskletler piyasaya sürülmüştür. Bu durum, bisiklet endüstrisini geliştirmiştir. Bisiklet üretiminde kullanılan malzemenin fiyatının yüksekliği, işçilik maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle halka inememiştir. 1800'lerin sonundan fabrikaların artması ve seri üretimin hızlanmasıyla maliyetlerde yaşanan düşüş bisikletin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Özellikle Fransa, Belçika, İngiltere, İtalya veİspanya'daki bisiklet fabrikaları bisikletin bu ülkelerde yaygınlaşmasına ve bisiklet sporunu gelişmesine önayak olmuştur.

I. Dünya Savaşı'nda Avrupa ülkeleri bisikleti askeri amaçla (ordu süratinin artırılması) amacıyla kullanmışlardır.
Günümüzde bisiklet, her toplumda kullanılan yaygın bir ulaşım ve eğlence aracıdır.

FAYTON


Fayton, körüklü, dört tekerlekli, atlı binek arabası.
Osmanlılar zamanında arabalara genellikl kupa adı verilirdi. Son zamanlarda talika, kinto, kâtip odası, lando denilen çeşitli tipte arabalar yapıldı. Bütün bunlarla sadece insan taşınırdı. Otomobilden sonra fayton yavaş yavaş bırakıldı, büyük şehirlerde tamamen ortadan kalktı, Anadolu kasabalarında ise sayısı azaldı. son yıllarda tekrar canlanan fayton kültürü bir çok şehirde çoğaldı bu yüzdende manisa akhisarda fayton fabrikası kuruldu bu fabrika dünyanın bütün ülkelerine fayton gönderiyor.

Lando ile kupaların oturma yerleri tamamen kapalıdır. Tek veya çift atla çekilen faytonların körükleri yarı yarıya ve öne doğru kapanacak şekildedir, sürücü için ön kısımda yüksek bir yer vardır. İstanbul adalarında motorlu taşıt kullanma yasağı olduğu için faytonlar bu adaların özelliğini teşkil eder.

MİNİBÜS


Minibüs, 3.5 - 4 metrelik kapalı aracın içine koltuklar yerleştirilerek yolcu taşımacılığında kullanılan hafif ticari araçtır.Sadece altı koltuk ile on dört koltuk sınırı içindeki taşıtlara Minibüs adı verilir.

Araç otomobilden daha çok yolcu taşımak amacıyla kullanılır.Özellikle toplu taşıma Minibüsleri kısa mesafelerde her şehirde çalışan araçlardır.Bir başka tip ise özel Minibüsler veya VİP Minibüslerdir.Bunlarda araç sahibi tarafından kendi isteği doğrultusunda yönettiği kullandığı araçlardır.

OTOMOBİL

  • 1680 — Çalışabilen ancak kullanışlı olmayan ilk içten yanmalı motor 1680 yılında Hollandalı Christiaan Huygens’in yaptığı barutun yanması ile çalışan pistonlu makine oldu. Kapalı bir silindir içinde patlayan barut kayabilen bir pistona etki ederek piston’un hareket etmesini sağlamaktaydı.
  • 1698 — İngiliz Thomas Savery ilk buharlı makineyi yaptı
  • 1769 — İngiliz James Watt uzun süreli çalışan buharlı makineyı yaptı
  • 1769 — Kendi kendine hareket hareket eden ilk araç Fardier Fransız mühendis ve topçu yüzbaşı
  • 1769 — Fardier Nicolas Joseph Cugnot (1725-1804) tarafından yapıldı.
  • 1787 — Oliver Evans Amerikada yolcu taşıyan araç yapmıştır.
  • 1801 — İngiltere’de Richard Trevithick buharlı otomobil yaptı.
  • 1824 — İçten yanmalı motorların, özellikle dizel motorlarının temel ilkeleri, genç bir Fransız mühendisi Sadi Carnot tarafından ortaya atıldı
  • 1830 — 15 – 20 km hızla giden buharla çalışan 14 yolcu taşıyabilen yolcu otobüsleri imal edildi.
  • 1860 — İngiliz Parlementosu bütün arabaların iki sürücüsü ve önünde gündüz kırmızı bayrak gece kırmızı fener bulunmasını şart koşan kanun çıkardı. Bu kanun motor gelişim hızını biraz durdurdu. 1896 yılında bu yasa kaldırıldı.
  • 1860 — Hava gazı ile çalışan ticari bakımdan elverişli ilk motor Belçikalı mühendis Jean Joseph Etienne Lenoir (1822-1901) tarafından yapılmıştır.
  • 1862 — Fransız mühendisi Alphonse Eugene Beau de Rochas (1818-1893) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koydu.
  • 1867 — Alman mühendis Nicholaus August Otto ve Eugen Langen (1833-1895), Rochas’ın bulduğu prensipleri pratiğe çevirerek dört zamanlı çevrime sahip motoru yaptılar.
  • 1876 — Nikolaus August Otto (1832- 1891), ilk dört zamanlı gaz motorunu üretti.
  • 1877 - Otto yaptığı motorun patentini Amerikadan aldı.
  • 1878 — İngiliz mühendisi Dugal Clerk iki zaman esasına göre çalışan ilk motoru yaptı.
  • 1880 — Amerika’da George Brayton benzin yakıtlı motor yaptı.
  • 1885 — Benzinle çalışan içten yanmalı motora sahip ilk otomobil Alman mühendis Carl Friedrich Benz tarafından yapıldı
  • 1889 — Viyanalı Siegfried Marcus (1831-1898) geliştirdiği motorla viyana sokaklarında 12 km hızla gezerken halkın panik yaşamasına sebep olmuş birkaç kaza yapmıştır. 17 suçtan mahkemeye verilen Marcus keşif yapmayı bıraktı.
  • 1890 — Herbert Akroyd Stuart Bir kaza sonucunda kızgın bir yere değen gaz yağının hava ile karışarak yandığını gördü. Bu olaydan etkilenerek yaptığı deneylerle motorunu geliştirdi ve patentini aldı. Motorunda yakıt emilen ve hafifçe sıkıştırılan hava içerisine bir memeden gönderilerek patlayıcı ve yanıcı bir karışım oluşturulmaktaydı. Bu karışımın yanabilmesi için cidarları yüksek derecede ısıtılan ve buharlaştırıcı adı verilen bir ön yanma odası vardır. Ana yanma odasına bir kanalla birleştirilen bu oda ilk hareket için dışarıdan alevle ısıtılmaktadır. Bu motorda havanın ısısının sıkıştırma oranıyla arttığı düşünülmediğinden verim düşük olmuştur.
  • 1890 — Bir Alman mühendis olan Capıtaine, Akroyd’un motoruna benzeyen bir motorun patentini aldı. Bu motorlar yarım dizel (kızgın kafalı) motorların esasını oluşturdu.
  • 1890 — İlk otomobillerin çoğu, dişlileri olmadığı için yokuş çıkamıyor, önce durup sonra geriye doğru inmeye başlıyordu. 1893’da yapılan Benz Victoria marka arabada bir deri kayışı küçük bir kasnağa bindiren bir kol kullanılmıştı. Bu düzenek tekerleklerin daha yavaş dönmesini ve yüksek manivela gücünün arabayı yokuş yukarı tırmandırmasını sağlıyordu. Zincir çekişli Velo tipi araçtada bu şekilde üç ileri bir geri kasnağı vardı. Çekişin kolaylıkla arka tekerleklere iletilmesi için motor her zaman arkaya ya da sürücünün altına konuyordu.
  • 1892-1897— Münih yüksek teknik okulu mühendislerinden Rudolf Diesel dizel motoru yaptı ve geliştirdi.
  • 1893 — Amerikanın ilk başarılı otomobili “duryea” , J.Franck ve Charles Edgar Duryea tarafından yapılmıştır.
  • 1894 — İlk resmi otomobil yarışı düzenlenmiştir
  • 1898 — Fransa Otomobil Kulübü (AFC) Paris'teki Les Tuiliers'in güneşli bahçelerinde ilk otomobil fuarını organize etmiştir.
  • 1902 — İstenildiğinde benzinli istenildiğinde elektrik motoruyla ilerleyebilen ilk aracı 27 yaşındayken Ferdinand Porsche yapmıştır. 1902 yılında “Mixte-Wagen” adını verdiği aracı tanıtmıştır. Viyanalı bir fayton üreticisi olan Ludwig Lohner ile birlikte çalışan Porsche 4 silindirli bir Daimler motoruna aküler, bir jeneratör ve elektrik motorları ekledi. Bu haliyle Mixte benzinli motor stop edildiğinde bile akülerin çalıştırdığı elektrikli motorla ilerlemeye devam edilebiliyordu.
  • 1903 — Fransız Gustave LİEBAU ilk emniyet kemerini tasarladı ve patentini aldı
  • 1904 — Kısa adı FIA olan Uluslararası Otomobil Federasyonu kuruldu
  • 1905 — İsveçli mühendis Alfred Büchi egzoz gazlarından yararlanarak çalışan bir türbin vasıtasıyla dört silindirli bir motora aşırı hava yüklemeyi başardı.
  • 1905 — İlk 4WS ve 4WD sistemi Latil marka traktöre uygulandı
  • 1905 — İlk tampon takılan araç İngilterenin Kilburn kentindeki Simms Manufacturing Co. tesislerinde üretilen 20 HP gücündeki Simms-Welback marka araçtır. Aynı yıl tamponun patentinin F.R. Simms tarafından alınmasına karşın aslında bu fikir yeni değildi 1897 yılında Moravya’daki İmperial Nesseldorf vagon fabrikasında yapılan çek malı Prasident marka otomobilin önüne tampon konmuş ancak Viyana yakınlarında yapılan denemelerde ilk 10 milden sonra tampon düştüğü için bir daha takılmamıştır
  • 1908 — ABD'li Henry Ford T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yaptı. İlk üretim bandı fikrinin de babası olan Ford 1913 de günde 1000 araba üretebiliyordu
  • 1918 — İngiltere’de “ Royal aırcraft establıshment “ fabrikaları mekanik püskürtmeli dizel yakıt sistemini geliştirdi. Böylece yüksek devirli dizel motorları oluşturularak hafif taşıtlarda kullanılmasına zemin hazırlandı.
  • 1919 — Avrupanın ilk seri üretim otomobili Type A Citroen tarafından piyasaya verildi. Citroen aynı yıl dünyada ilk organize satış sonrası hizmetleri yapılandırdı.
  • 1920 — Voisin firması hidrolik olarak çalışan ABS'nin atası üzerine çalışmalar yaptı." Frenlemenin tekerlekleri kitlemesini önleyici donanımı " tanımıylada Almanyada 671925 nosuyla ilk patentini aldı
  • 1924 — Citroen dünyanın ilk çelik karasörlü otomobili B10’üretti
  • 1924 — MAN'ın ürettiği bir kamyon direk enjeksiyonlu dizel bir motoru kullanan ilk vasıta oluyordu
  • 1934 — Citroen seri olarak önden çekişli araç üretmeye başladı
  • 1938 — Citroen Hidropnömatik süspansiyon sistemini icat etti
  • 1938 — İsviçreli kamyon üreticisi Saurer ilk turbo motorlu kamyonu üretti
  • 1938 — Klima'yı standart olarak kullanıma sunan ilk marka Studebaker Commander'dir
  • 1938 — GM tasarımcısı Harley Earl ilk elektrikli cam sistemini Buick y'ye monte etti.
  • 1954 – Döner Pistonlu Motor (Rotary-Wankel motoru) Felix Wankel tarafından geliştirildi
  • 1957 — İlk hız sabitleyicisi (cruis control) Imperial marka araçta kullanıldı.
  • 1958 — İsveç'teki Volvo Fabrikasında mühendis olan Nils Bohlin Üç noktalı emniyet kemeri olarak bilinen sistemin patentini aldı.
  • 1962 — İlk seri üretim turbo motorlu otomobil Chevrolet Corvair Monza tanıtıldı. Daha sonra bu modeli Oldsmobile F85 Jetfire takip etti
  • 1963 - Wankel motoru ilk kez NSU Spider marka araçta kullanıldı
  • 1967 — İngiliz otomobil firması Jensen İlk ABS'yi otomobillerine uyguladı
  • 1973 — Avrupa'da seri olarak turbo motorla üretilen ilk otomobil BMW 2002 oldu.
  • 1978 — Modern ilk ABS sistemi BMW 7 serisi ve Mercedes S serisinde uygulandı
  • 1984 — Turbo üreticisi Garrett intercooler adını verdiği bir turbo soğutucusu geliştirdi. Bu sayede türbine giren hava soğutularak turbonun performansı artırıldı
  • 1986 — Çift turbo takılan ilk araç Porsche 959 oldu
  • 1987 — Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür
  • 1993 — Fiat Croma TdiD değişken geometrili turboyla donatılan ilk otomobil oldu. Sistem düşük motor devirlerinde turbonun verimini önemli oranda artırıyordu.
  • 1995 — Bosch 1995 yılında ESP sistemini aktif sürüş emniyetini sağlamak üzere üretime almıştır. Özellikle virajlarda ve ani yol değişikliklerinde ESP sistemi, yıldırım hızı ile motor, şanzıman ve frene müdahale ederek aracın savrulmasını önler.
  • 2004 — Çift turbo takılan ilk seri üretim dizel motorlu otomobil BMW 535d oldu
  • 2005 — Mercedes üç turbolu v6 dizel motorla donatılmış konsepti Vision SLK 320 Cdi’yi Cenevre otomobil fuarında tanıttı.

DENİZ YOLU ULAŞIMI


Denizyolu ulaşımı, gemi, vapur, ve benzeri deniz araçlarıyla yapılmakta olan bir ulaşım şeklidir. Daha çok uluslararası ticaret'te önem taşımaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'de deniz ulaşımını gerçekleştiren doğal limanlar olduğu gibi, dalgakıranlarla korunmuş yapay limanlar da vardır.

Türkiye'de denizyolu ulaşımı
Cumhuriyetten önceki dönemde, limanlar arasında ulaşımı gerçekleştiren gemilerin pekçoğu ve deniz ticareti, yabancıların elindeydi. Lozan Antlaşması ile limanlarımız arasındaki taşıma hakkı, sadece Türk gemilerine verildi. Buna kabotaj hakkı denir. Bu hak, 1 Temmuz 1926 yılında yürürlüğe girdi.

Deniz yollarıyla ulaşım, Denizcilik Bankası Türk Anonim Ortaklığı'nın kurulması ile gelişme gösterdi. Mevcut limanlar geliştirildi ve bunlara yenileri eklendi. Bu sayede Türkiye, modern bir filoya sahip oldu. Bugün, bazı Türk firmaları, uluslararası deniz taşımacılığında da söz sahibi olmaya başladı.
Yük ve yolcu trafiği bakımından Türkiye'deki en işlek limanlar; İstanbul, İzmit, İzmir, Mersin, İskenderun ve Samsun'dur.

HAVAYOLU ULAŞIMI


Havayolları 1.dünya savaşından sonra ulaşım amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.Ülkemizde ilk ulaşımda kullanılan havayolu araçları ufak 2 kişilik planörlerdi . Şimdi ise birçok havayolu firması ülkemizde günün24 saatinde hizmet vermektedir.

DEMİRYOLLARI

Şehir içi
  • Tramvay
  • Tünel
  • Hafif Metro (LRT)
  • Metro
  • Monoray-Havaray
Şehir dışı
  • Tren
  • Hızlı tren

TREN:


Tren, dünyada ilk kez 1800'lü yılların başında, İngiltere'de kullanılmaya başlanmıştır. Tren, Richard Trevithick adında bir mühendis ile İngiltere'nin Pennydarran bölgesinde bir maden sahibinin iddialaşmaları yüzünden doğmuştur. Mühendis Trevithick, 10 ton ağırlığındaki demir yükü, kendi yapmış olduğu buharlı makineyle Pennydarran'dan Cardiff'e kadar raylı bir yol aracılığıyla hiç zorlanmadan taşıyabileceğini iddia ediyordu. Böylece 6 Şubat 1804 tarihinde Tram-Waggon adlı bir lokomotif 10 tonluk demir yükü ve ayrıca 70 yolculu bir arabayla Cardiff'ten hareket etti. 16 km uzunluğundaki Pennydarran-Cardiff yolu, beklemeler ve tamirler de hesaba katılırsa, tam 5 saatte aşılabildi. Elde ettiği bu başarılı sonuca karşın Trevithick'in şansı yaver gitmemiş bu yeni makineyi daha fazla geliştirememiş ve böylece makinenin o günlerdeki yaygın ulaşım aracı hayvanlardan daha üstün ve etkin olduğunu ispatlayamamıştır. İşte bu nedenledir ki, trenin bulunuşu, başka bir İngiliz'e, George Stephenson'a mal edilir. George Stephenson, daha sonraki yıllarda, peron, lokomotif ve vagon tasarımları çizmiş ve bunları gerçekleştirmiştir. Böylece o günün buharlı lokomotifi... gelişimin bir simgesi halini almıştır. Stephenson, 27 Eylül 1825 tarihinde yalnızca yolcu ve yük taşıyarak Dünya'nın ilk demiryolu taşımacılığını gerçekleştiren treni, İskoçya'da Darlington ile Stockton arasında kullanmıştır. Yine Stephenson, bu tarihten beş yıl sonra saatte 24 km hızla gidebilen ve Rocket adını taşıyan yeni bir lokomotif modeliyle büyük ticari önemi olan Liverpool-Manchester hattındaki yarışmayı kazanmıştır.

50 km uzunluğundaki Liverpool-Manchester hattından sonra, İngiltere'de on yıl içinde yapımı bitmiş veya tamamlanmış durumda olan demiryollarının uzunluğunun toplamı 2.000 km'ye ulaşmıştır. 1831'de Amerika Birleşik Devletleri'nde, 1832'de Fransa'da 1835'te Belçika ve Almanya'da 1837'de Rusya'da ve 1848'de İspanya'da demiryolu kullanılmaya başlanmıştır.

TRAMVAY:


Tramvay Şehirlerde yol üzerinde döşenmiş özel raylarda hareket eden yolcu taşıtı.İsim Fransızca kökenli olup Tramway olarak bilinmektedir. Kaynak TDK (Türk Dil Kurumu)
Tramvay taşımacılığının kent içi trafiği açısından yol boyunca yerleştirilmiş ray ve elektrik hattı gereksinmesi gibi bazı sakıncaların olmasına karşılık, bir yandan da duman çıkartmamak ve her gün fiyatı biraz daha artan petrol ürünleri yerine elektrikle çalışmak gibi üstün yanları vardır.

Tarihçesi
  • Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
  • Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
  • Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
  • Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
  • Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
  • Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
Öbür makineli taşıtlar gibi tramvay da 1800'lü yıllarda dünyanın görünüşünü değiştirmeye başlayan endüstri devriminin bir ürünüdür.

Kent içi yolcu taşımacılığında ilk raylı taşıma hattı 1832 yılında New York'un Harlem mahallesinde hizmete açıldı. Taşıtın "motoru" sadece bir çift attan oluşuyordu. Son durakta atlar aracın önünden alınarak arkasına takılıyor ve böylece taşıt ters yönde sefere çıkabiliyordu. Avrupa'da ise yine atla çekilen ilk tramvay hattı 1853'te Paris'te açıldı. Raylar sayesinde "otuz kadar yolcuyu saatte 10 km hızla taşıyabilmek için" bir çift at yetiyordu.

Ancak uygarlığın gelişimi, ilkel çekim hayvanı at ile endüstrinin bir ürünü olan demir rayların bağdaşmasına engeldi. Makine çağının hızlı gelişimine uygun başka çözüm yolları aramak gerekiyordu.

Örneğin kablolu çekim, sıkıştırılmış havalı motor ve kömürsüz buharlı motor gibi yöntemler denendi. Kabloyla çekiş Amerika Birleşik Devletleri'nde oldukça büyük ilgi gördü. Çelik bir halat, tüm hat boyunca rayların arasında bulunan kanalda kayıyordu. Halat tabii ki tramvaya bağlıydı. Son durakta bulunan sabit bir buharlı makine aracılığıyla bir çarkın üzerine sarılan çelik halat, tramvayın bir duraktan başka bir durağa çekilmesini sağlıyordu. Çelik halatla çekiş sistemi çok dik yollar için çok uygun olup bugün teleferiklerde kullanılmaktadır.

Buharlı motorlarla çekiş sisteminde en büyük sorun, çıkan duman ve kazanı ısıtmak için kullanılan kömürün kapladığı büyük yerdi. Bu sorunları çözmek için sıcak suyla çalışan lokomotifler yapıldı. Bu lokomotiflerde su, trenlerde olduğu gibi taşıtın üzerinde bulunan kazanlarda ısıtılmıyordu. Yerdeki bir kazanda kaynatılıyor, kaynar olarak kazana aktarılıyor, bu yoldan buhar elde ediliyordu. Böylece her sefer için yeni kaynar su gerekmiyordu.

1879 yılındaki Berlin sergisinde saatte 12 km hız yaparak üç küçük vagonu çekebilen bir elektrik motoru sergilendi. Ancak bu motorun da çok büyük bir sakıncası vardı. Enerjiyi motora iletmek için enerji yüklü üçüncü bir raya gereksinim vardı. Bu ray yeni bir masraf kapısı açmaktan başka, yolda yürüyen insanlar için büyük tehlike oluşturmaktaydı.

Üçüncü ray önerisi metrolarda uygulama alanı buldu. tramvaylar için başka bir çözüm üretildi. İki ana ray diğer araçların trafiğini engellememek için parke taşları arasına yerleştirildi. Elektrik akımı ise kablolardan sağlandı. Hat boyunca yerden 5 m yükseklikte kablolar gerildi. Böylece "trolley" adı verilen metal çubuklar aracılığıyla enerji kablodan tramvayın motoruna aktarılabiliyordu.

30 Ağustos 1869 tarihindeki "Dersaadet'de Tramvay ve Tesis İnşaası" na dair bir sözleşmeyle İstanbul caddelerinde yolcu, eşya taşımacılığı için demiryolu yapılarak hayvanların çektiği araba işletmeciliği, 40 yıl süreyle Konstantin Krepano Efendi'nin kurduğu "Dersaadet Tramvay Şirketi" isimli şirkete verildi.

İlk atlı tramvay 1871 yılında Azapkapı-Galata, Aksaray-Yedikule, Aksaray-Topkapı ve Eminönü-Aksaray olmak üzere 4 hatta çalışmaya başladı. İlk işletme yılında 430 at kullanılarak 4,5 milyon yolcu karşılığında 53000 TL gelir elde edildi.

Daha sonraları Voyvoda'dan Kabristan sokağı-Tepebaşı-Taksim-Pangaltı-Şişli, Beyazıt-Şehzadebaşı, Fatih-Edirnekapı-Galatasaray-Tünel, Eminönü-Bahçekapı gibi hatlar açıldı.

Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çalışmaya başlayan atlı tramvaylar daha sonra imparatorluğun büyük şehirlerinde de kurularak önce Selanik daha sonra da Şam, Bağdat, İzmir ve Konya'da işletmeye açıldı. Savunma Bakanlığı, tramvay atlarını 1912 yılında başlayan Balkan Savaşı sırasında, 30000 altın karşılığı aldı ve bu yüzden İstanbul bir yıldan fazla süreyle tramvaysız kaldı.

İstanbul'da 1869 yılında çalışmaya başlayan atlı tramvay, yerini 1914 yılında elektrikli tramvaya terk etti.

12 Haziran 1939 gün ve 3642 sayılı yasayla Hükümete devredilen Tramvay İşletmesi, daha sonra İstanbul Belediyesi'ne ve 16 Haziran 1939 gün ve 3645 sayılı yasayla da İETT`ye bağlandı.

12 Ağustos 1961 günü Avrupa yakasından, 14 Kasım 1966 tarihinde ise Anadolu yakasından kaldırılarak İstanbul'da Tramvay İşletmeciliği son buldu.

1990 yılının sonlarında Tünel-Taksim arasında tarihi tramvay tekrar işletmeye alınmış olup halen 3 motris (çekici), 2 vagonla 1640 m'lik hat üzerinde turistik bir işlev görmesinin yanında yılda 14600 sefer ve 23944 km yaparak günlük ortalama 6000 yolcu taşımaktadır.

Zeytinburnu-Kabataş arasında hizmet veren tramvay hattının, 1992 yılında Sirkeci-Aksaray-Topkapı bölümü, Mart 1994 tarihinde Topkapı-Zeytinburnu bölümü ve Nisan 1996 tarihinde Sirkeci-Eminönü bölümü hizmete açıldı. 30 Ocak 2005 tarihinde yapılan törenle hat Kabataş'a uzatıldı.

BAKINIZ İcatlar - Önemli İcatlar

Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 19:01
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
5 Nisan 2009       Mesaj #2
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ


Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonra ortaya çıktığı düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli savaş arabaları kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir. İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk arabaları İÖ 2000’li yıllarda savaş amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yaptığı bilinmektedir.
Sponsorlu Bağlantılar

ARABA

Ad:  araç.jpg
Gösterim: 21120
Boyut:  40.7 KB

Araba, insan ve yük taşımaya yarayan tekerlekli motorlu ya da motorsuz her türlü kara taşıtı. Motorsuz olanlar hayvanlarla ya da insanlar tarafından yürütülmektedir. Çek çek’ler, el arabaları insan gücüyle yürürken, kağnı, koçu öküz ve mandayla, fayton, briska, kupa ve benzeri arabalar atla yürütülmektedir. Hollanda ve Belçika'da keçilerin koşulduğu hafif arabalar da vardır.

Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonra ortaya çıktığı düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli savaş arabaları kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir.

İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk arabaları İÖ 2000’li yıllarda savaş amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yaptığı bilinmektedir.

9. yüzyıldan itibaren arabaların üstü kapanmaya başlamış. 1400’lü yıllardan sonra arabalarda yay makas kullanılarak sarsıntıların azaltılmasında önemli başarılar sağlanmıştır yine aynı dönemde Uzakdoğu’da çekçek, Anadolu’da kağnı, Almanya’da koçu arabaları yapılmıştır.

Fayton ve kupa yapımına 1500’lü yıllarda İngiltere’de, 17. yüzyılda Berline’ler Fransa’da başlanmıştır. Demiryolu ulaşımının başlaması ve 20. yüzyılda otomobillerin geliştirilmesi ile atlı arabaların önemi oldukça azalmıştır.

Osmanlılarda Tanzimat'a kadar yalnızca padişahlar, şeyhülislamlar ve kazaskerler arabaya binebilmekte idi. Tanzimat’tan sonra bu araba ayrıcalığı kaldırılmış, İkinci Meşrutiyetten sonra ise kadınlarla erkekler aynı arabaya binmeye başlamışlardır.

İstanbul’da ilk kullanılan araçlar öküzle çekilen koçu arabaları idi. Daha sonra talikalar kullanılmış, binek olarakta fayton, landon ve berline tipi arabalara binilmiştir.

Türkiye’de 1950’li yıllara kadar İstanbul’da faytona binilirken , 1964 yılına kadar Ankara sokaklarında fayton dolaşmıştır. Günümüzde ise İstanbul Adalarda, İzmir de ve kıyı kentlerimizde turistik amaçlarla fayton taşımacılığı yapılmaktadır.

BİSİKLET


İlk bisiklet çok ilkel biçimde 12. yüzyılda Çin'de görülmüştür. Fransız Sirvac yaptığı sağ ve sol ayakların itmesiyle yürüyen bisiklet yapmıştır. "Celerifere" adını taşıyan bu alet 1791 tarihlidir. Baron Karl Von Drais, Drais de Senerbol'un yaptığı bisikleti geliştirmiş ve bisiklete gidon eklemiştir. Bu bisiklet 1816 yılında yapılmıştır. Bu bisiklet tahtadan imal edilmiştir. 1818'de bisiklette metal kullanılmaya başlanmıştır.

Leonardo Da Vinci'nin çizimleri kullanarak ilk pedallı bisikleti üreten Kirkpatrick Mac Millan'dır. 1839-1840 yılları arasında İskoçya'da yapılan bu bisiklet, halen Londra Science Museum'da sergilenmektedir. 1855'te Fransız Ernest Michaux'un bisikleti pedalı etkin olarak kullanmıştır. 1870ten sonra geliştirilen yeni bisikletlere "Bicyole" denilmiştir. Bu modelde ön tekerliğin çapı bir ila 1,5 metre arasında değişmiştir.

İlk seri üretim bisiklet "Michaux Company" tarafından yapılmıştır. Şirket, yılda yüzkırk bisiklet üretiyordu. Bisikletin ilgi görmesi dönemin devletlerinin de dikkatini çekmiştir. 1800'lerin ikinci yarısında Fransa Savunma Bakanlığı bisiklet üretimini destek vermiş ve 1871'de imal edilen bisikletlerAlmanya ile yapılan savaşta kullanılmıştır.

Trufaut, içi boş kauçuk lastiğini bulmuş, bunu İngiltere'de eşit tekerlekli komple kadrolu, bilyalı ve milli bisikletlerin yapılması ve ardından ortadan katlanan portatif bisikletler izlemiştir.

İrlanda'da 1888 yılında havalı plastik biskletler piyasaya sürülmüştür. Bu durum, bisiklet endüstrisini geliştirmiştir. Bisiklet üretiminde kullanılan malzemenin fiyatının yüksekliği, işçilik maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle halka inememiştir. 1800'lerin sonundan fabrikaların artması ve seri üretimin hızlanmasıyla maliyetlerde yaşanan düşüş bisikletin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Özellikle Fransa, Belçika, İngiltere, İtalya veİspanya'daki bisiklet fabrikaları bisikletin bu ülkelerde yaygınlaşmasına ve bisiklet sporunu gelişmesine önayak olmuştur.

I. Dünya Savaşı'nda Avrupa ülkeleri bisikleti askeri amaçla (ordu süratinin artırılması) amacıyla kullanmışlardır.
Günümüzde bisiklet, her toplumda kullanılan yaygın bir ulaşım ve eğlence aracıdır.

FAYTON


Fayton, körüklü, dört tekerlekli, atlı binek arabası.
Osmanlılar zamanında arabalara genellikl kupa adı verilirdi. Son zamanlarda talika, kinto, kâtip odası, lando denilen çeşitli tipte arabalar yapıldı. Bütün bunlarla sadece insan taşınırdı. Otomobilden sonra fayton yavaş yavaş bırakıldı, büyük şehirlerde tamamen ortadan kalktı, Anadolu kasabalarında ise sayısı azaldı. son yıllarda tekrar canlanan fayton kültürü bir çok şehirde çoğaldı bu yüzdende manisa akhisarda fayton fabrikası kuruldu bu fabrika dünyanın bütün ülkelerine fayton gönderiyor.

Lando ile kupaların oturma yerleri tamamen kapalıdır. Tek veya çift atla çekilen faytonların körükleri yarı yarıya ve öne doğru kapanacak şekildedir, sürücü için ön kısımda yüksek bir yer vardır. İstanbul adalarında motorlu taşıt kullanma yasağı olduğu için faytonlar bu adaların özelliğini teşkil eder.

MİNİBÜS


Minibüs, 3.5 - 4 metrelik kapalı aracın içine koltuklar yerleştirilerek yolcu taşımacılığında kullanılan hafif ticari araçtır.Sadece altı koltuk ile on dört koltuk sınırı içindeki taşıtlara Minibüs adı verilir.

Araç otomobilden daha çok yolcu taşımak amacıyla kullanılır.Özellikle toplu taşıma Minibüsleri kısa mesafelerde her şehirde çalışan araçlardır.Bir başka tip ise özel Minibüsler veya VİP Minibüslerdir.Bunlarda araç sahibi tarafından kendi isteği doğrultusunda yönettiği kullandığı araçlardır.

OTOMOBİL

  • 1680 — Çalışabilen ancak kullanışlı olmayan ilk içten yanmalı motor 1680 yılında Hollandalı Christiaan Huygens’in yaptığı barutun yanması ile çalışan pistonlu makine oldu. Kapalı bir silindir içinde patlayan barut kayabilen bir pistona etki ederek piston’un hareket etmesini sağlamaktaydı.
  • 1698 — İngiliz Thomas Savery ilk buharlı makineyi yaptı
  • 1769 — İngiliz James Watt uzun süreli çalışan buharlı makineyı yaptı
  • 1769 — Kendi kendine hareket hareket eden ilk araç Fardier Fransız mühendis ve topçu yüzbaşı
  • 1769 — Fardier Nicolas Joseph Cugnot (1725-1804) tarafından yapıldı.
  • 1787 — Oliver Evans Amerikada yolcu taşıyan araç yapmıştır.
  • 1801 — İngiltere’de Richard Trevithick buharlı otomobil yaptı.
  • 1824 — İçten yanmalı motorların, özellikle dizel motorlarının temel ilkeleri, genç bir Fransız mühendisi Sadi Carnot tarafından ortaya atıldı
  • 1830 — 15 – 20 km hızla giden buharla çalışan 14 yolcu taşıyabilen yolcu otobüsleri imal edildi.
  • 1860 — İngiliz Parlementosu bütün arabaların iki sürücüsü ve önünde gündüz kırmızı bayrak gece kırmızı fener bulunmasını şart koşan kanun çıkardı. Bu kanun motor gelişim hızını biraz durdurdu. 1896 yılında bu yasa kaldırıldı.
  • 1860 — Hava gazı ile çalışan ticari bakımdan elverişli ilk motor Belçikalı mühendis Jean Joseph Etienne Lenoir (1822-1901) tarafından yapılmıştır.
  • 1862 — Fransız mühendisi Alphonse Eugene Beau de Rochas (1818-1893) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koydu.
  • 1867 — Alman mühendis Nicholaus August Otto ve Eugen Langen (1833-1895), Rochas’ın bulduğu prensipleri pratiğe çevirerek dört zamanlı çevrime sahip motoru yaptılar.
  • 1876 — Nikolaus August Otto (1832- 1891), ilk dört zamanlı gaz motorunu üretti.
  • 1877 - Otto yaptığı motorun patentini Amerikadan aldı.
  • 1878 — İngiliz mühendisi Dugal Clerk iki zaman esasına göre çalışan ilk motoru yaptı.
  • 1880 — Amerika’da George Brayton benzin yakıtlı motor yaptı.
  • 1885 — Benzinle çalışan içten yanmalı motora sahip ilk otomobil Alman mühendis Carl Friedrich Benz tarafından yapıldı
  • 1889 — Viyanalı Siegfried Marcus (1831-1898) geliştirdiği motorla viyana sokaklarında 12 km hızla gezerken halkın panik yaşamasına sebep olmuş birkaç kaza yapmıştır. 17 suçtan mahkemeye verilen Marcus keşif yapmayı bıraktı.
  • 1890 — Herbert Akroyd Stuart Bir kaza sonucunda kızgın bir yere değen gaz yağının hava ile karışarak yandığını gördü. Bu olaydan etkilenerek yaptığı deneylerle motorunu geliştirdi ve patentini aldı. Motorunda yakıt emilen ve hafifçe sıkıştırılan hava içerisine bir memeden gönderilerek patlayıcı ve yanıcı bir karışım oluşturulmaktaydı. Bu karışımın yanabilmesi için cidarları yüksek derecede ısıtılan ve buharlaştırıcı adı verilen bir ön yanma odası vardır. Ana yanma odasına bir kanalla birleştirilen bu oda ilk hareket için dışarıdan alevle ısıtılmaktadır. Bu motorda havanın ısısının sıkıştırma oranıyla arttığı düşünülmediğinden verim düşük olmuştur.
  • 1890 — Bir Alman mühendis olan Capıtaine, Akroyd’un motoruna benzeyen bir motorun patentini aldı. Bu motorlar yarım dizel (kızgın kafalı) motorların esasını oluşturdu.
  • 1890 — İlk otomobillerin çoğu, dişlileri olmadığı için yokuş çıkamıyor, önce durup sonra geriye doğru inmeye başlıyordu. 1893’da yapılan Benz Victoria marka arabada bir deri kayışı küçük bir kasnağa bindiren bir kol kullanılmıştı. Bu düzenek tekerleklerin daha yavaş dönmesini ve yüksek manivela gücünün arabayı yokuş yukarı tırmandırmasını sağlıyordu. Zincir çekişli Velo tipi araçtada bu şekilde üç ileri bir geri kasnağı vardı. Çekişin kolaylıkla arka tekerleklere iletilmesi için motor her zaman arkaya ya da sürücünün altına konuyordu.
  • 1892-1897— Münih yüksek teknik okulu mühendislerinden Rudolf Diesel dizel motoru yaptı ve geliştirdi.
  • 1893 — Amerikanın ilk başarılı otomobili “duryea” , J.Franck ve Charles Edgar Duryea tarafından yapılmıştır.
  • 1894 — İlk resmi otomobil yarışı düzenlenmiştir
  • 1898 — Fransa Otomobil Kulübü (AFC) Paris'teki Les Tuiliers'in güneşli bahçelerinde ilk otomobil fuarını organize etmiştir.
  • 1902 — İstenildiğinde benzinli istenildiğinde elektrik motoruyla ilerleyebilen ilk aracı 27 yaşındayken Ferdinand Porsche yapmıştır. 1902 yılında “Mixte-Wagen” adını verdiği aracı tanıtmıştır. Viyanalı bir fayton üreticisi olan Ludwig Lohner ile birlikte çalışan Porsche 4 silindirli bir Daimler motoruna aküler, bir jeneratör ve elektrik motorları ekledi. Bu haliyle Mixte benzinli motor stop edildiğinde bile akülerin çalıştırdığı elektrikli motorla ilerlemeye devam edilebiliyordu.
  • 1903 — Fransız Gustave LİEBAU ilk emniyet kemerini tasarladı ve patentini aldı
  • 1904 — Kısa adı FIA olan Uluslararası Otomobil Federasyonu kuruldu
  • 1905 — İsveçli mühendis Alfred Büchi egzoz gazlarından yararlanarak çalışan bir türbin vasıtasıyla dört silindirli bir motora aşırı hava yüklemeyi başardı.
  • 1905 — İlk 4WS ve 4WD sistemi Latil marka traktöre uygulandı
  • 1905 — İlk tampon takılan araç İngilterenin Kilburn kentindeki Simms Manufacturing Co. tesislerinde üretilen 20 HP gücündeki Simms-Welback marka araçtır. Aynı yıl tamponun patentinin F.R. Simms tarafından alınmasına karşın aslında bu fikir yeni değildi 1897 yılında Moravya’daki İmperial Nesseldorf vagon fabrikasında yapılan çek malı Prasident marka otomobilin önüne tampon konmuş ancak Viyana yakınlarında yapılan denemelerde ilk 10 milden sonra tampon düştüğü için bir daha takılmamıştır
  • 1908 — ABD'li Henry Ford T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yaptı. İlk üretim bandı fikrinin de babası olan Ford 1913 de günde 1000 araba üretebiliyordu
  • 1918 — İngiltere’de “ Royal aırcraft establıshment “ fabrikaları mekanik püskürtmeli dizel yakıt sistemini geliştirdi. Böylece yüksek devirli dizel motorları oluşturularak hafif taşıtlarda kullanılmasına zemin hazırlandı.
  • 1919 — Avrupanın ilk seri üretim otomobili Type A Citroen tarafından piyasaya verildi. Citroen aynı yıl dünyada ilk organize satış sonrası hizmetleri yapılandırdı.
  • 1920 — Voisin firması hidrolik olarak çalışan ABS'nin atası üzerine çalışmalar yaptı." Frenlemenin tekerlekleri kitlemesini önleyici donanımı " tanımıylada Almanyada 671925 nosuyla ilk patentini aldı
  • 1924 — Citroen dünyanın ilk çelik karasörlü otomobili B10’üretti
  • 1924 — MAN'ın ürettiği bir kamyon direk enjeksiyonlu dizel bir motoru kullanan ilk vasıta oluyordu
  • 1934 — Citroen seri olarak önden çekişli araç üretmeye başladı
  • 1938 — Citroen Hidropnömatik süspansiyon sistemini icat etti
  • 1938 — İsviçreli kamyon üreticisi Saurer ilk turbo motorlu kamyonu üretti
  • 1938 — Klima'yı standart olarak kullanıma sunan ilk marka Studebaker Commander'dir
  • 1938 — GM tasarımcısı Harley Earl ilk elektrikli cam sistemini Buick y'ye monte etti.
  • 1954 – Döner Pistonlu Motor (Rotary-Wankel motoru) Felix Wankel tarafından geliştirildi
  • 1957 — İlk hız sabitleyicisi (cruis control) Imperial marka araçta kullanıldı.
  • 1958 — İsveç'teki Volvo Fabrikasında mühendis olan Nils Bohlin Üç noktalı emniyet kemeri olarak bilinen sistemin patentini aldı.
  • 1962 — İlk seri üretim turbo motorlu otomobil Chevrolet Corvair Monza tanıtıldı. Daha sonra bu modeli Oldsmobile F85 Jetfire takip etti
  • 1963 - Wankel motoru ilk kez NSU Spider marka araçta kullanıldı
  • 1967 — İngiliz otomobil firması Jensen İlk ABS'yi otomobillerine uyguladı
  • 1973 — Avrupa'da seri olarak turbo motorla üretilen ilk otomobil BMW 2002 oldu.
  • 1978 — Modern ilk ABS sistemi BMW 7 serisi ve Mercedes S serisinde uygulandı
  • 1984 — Turbo üreticisi Garrett intercooler adını verdiği bir turbo soğutucusu geliştirdi. Bu sayede türbine giren hava soğutularak turbonun performansı artırıldı
  • 1986 — Çift turbo takılan ilk araç Porsche 959 oldu
  • 1987 — Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür
  • 1993 — Fiat Croma TdiD değişken geometrili turboyla donatılan ilk otomobil oldu. Sistem düşük motor devirlerinde turbonun verimini önemli oranda artırıyordu.
  • 1995 — Bosch 1995 yılında ESP sistemini aktif sürüş emniyetini sağlamak üzere üretime almıştır. Özellikle virajlarda ve ani yol değişikliklerinde ESP sistemi, yıldırım hızı ile motor, şanzıman ve frene müdahale ederek aracın savrulmasını önler.
  • 2004 — Çift turbo takılan ilk seri üretim dizel motorlu otomobil BMW 535d oldu
  • 2005 — Mercedes üç turbolu v6 dizel motorla donatılmış konsepti Vision SLK 320 Cdi’yi Cenevre otomobil fuarında tanıttı.

DENİZ YOLU ULAŞIMI


Denizyolu ulaşımı, gemi, vapur, ve benzeri deniz araçlarıyla yapılmakta olan bir ulaşım şeklidir. Daha çok uluslararası ticaret'te önem taşımaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'de deniz ulaşımını gerçekleştiren doğal limanlar olduğu gibi, dalgakıranlarla korunmuş yapay limanlar da vardır.

Türkiye'de denizyolu ulaşımı
Cumhuriyetten önceki dönemde, limanlar arasında ulaşımı gerçekleştiren gemilerin pekçoğu ve deniz ticareti, yabancıların elindeydi. Lozan Antlaşması ile limanlarımız arasındaki taşıma hakkı, sadece Türk gemilerine verildi. Buna kabotaj hakkı denir. Bu hak, 1 Temmuz 1926 yılında yürürlüğe girdi.

Deniz yollarıyla ulaşım, Denizcilik Bankası Türk Anonim Ortaklığı'nın kurulması ile gelişme gösterdi. Mevcut limanlar geliştirildi ve bunlara yenileri eklendi. Bu sayede Türkiye, modern bir filoya sahip oldu. Bugün, bazı Türk firmaları, uluslararası deniz taşımacılığında da söz sahibi olmaya başladı.
Yük ve yolcu trafiği bakımından Türkiye'deki en işlek limanlar; İstanbul, İzmit, İzmir, Mersin, İskenderun ve Samsun'dur.

HAVAYOLU ULAŞIMI


Havayolları 1.dünya savaşından sonra ulaşım amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.Ülkemizde ilk ulaşımda kullanılan havayolu araçları ufak 2 kişilik planörlerdi . Şimdi ise birçok havayolu firması ülkemizde günün24 saatinde hizmet vermektedir.

DEMİRYOLLARI

Şehir içi
  • Tramvay
  • Tünel
  • Hafif Metro (LRT)
  • Metro
  • Monoray-Havaray
Şehir dışı
  • Tren
  • Hızlı tren

TREN:


Tren, dünyada ilk kez 1800'lü yılların başında, İngiltere'de kullanılmaya başlanmıştır. Tren, Richard Trevithick adında bir mühendis ile İngiltere'nin Pennydarran bölgesinde bir maden sahibinin iddialaşmaları yüzünden doğmuştur. Mühendis Trevithick, 10 ton ağırlığındaki demir yükü, kendi yapmış olduğu buharlı makineyle Pennydarran'dan Cardiff'e kadar raylı bir yol aracılığıyla hiç zorlanmadan taşıyabileceğini iddia ediyordu. Böylece 6 Şubat 1804 tarihinde Tram-Waggon adlı bir lokomotif 10 tonluk demir yükü ve ayrıca 70 yolculu bir arabayla Cardiff'ten hareket etti. 16 km uzunluğundaki Pennydarran-Cardiff yolu, beklemeler ve tamirler de hesaba katılırsa, tam 5 saatte aşılabildi. Elde ettiği bu başarılı sonuca karşın Trevithick'in şansı yaver gitmemiş bu yeni makineyi daha fazla geliştirememiş ve böylece makinenin o günlerdeki yaygın ulaşım aracı hayvanlardan daha üstün ve etkin olduğunu ispatlayamamıştır. İşte bu nedenledir ki, trenin bulunuşu, başka bir İngiliz'e, George Stephenson'a mal edilir. George Stephenson, daha sonraki yıllarda, peron, lokomotif ve vagon tasarımları çizmiş ve bunları gerçekleştirmiştir. Böylece o günün buharlı lokomotifi... gelişimin bir simgesi halini almıştır. Stephenson, 27 Eylül 1825 tarihinde yalnızca yolcu ve yük taşıyarak Dünya'nın ilk demiryolu taşımacılığını gerçekleştiren treni, İskoçya'da Darlington ile Stockton arasında kullanmıştır. Yine Stephenson, bu tarihten beş yıl sonra saatte 24 km hızla gidebilen ve Rocket adını taşıyan yeni bir lokomotif modeliyle büyük ticari önemi olan Liverpool-Manchester hattındaki yarışmayı kazanmıştır.

50 km uzunluğundaki Liverpool-Manchester hattından sonra, İngiltere'de on yıl içinde yapımı bitmiş veya tamamlanmış durumda olan demiryollarının uzunluğunun toplamı 2.000 km'ye ulaşmıştır. 1831'de Amerika Birleşik Devletleri'nde, 1832'de Fransa'da 1835'te Belçika ve Almanya'da 1837'de Rusya'da ve 1848'de İspanya'da demiryolu kullanılmaya başlanmıştır.

TRAMVAY:


Tramvay Şehirlerde yol üzerinde döşenmiş özel raylarda hareket eden yolcu taşıtı.İsim Fransızca kökenli olup Tramway olarak bilinmektedir. Kaynak TDK (Türk Dil Kurumu)
Tramvay taşımacılığının kent içi trafiği açısından yol boyunca yerleştirilmiş ray ve elektrik hattı gereksinmesi gibi bazı sakıncaların olmasına karşılık, bir yandan da duman çıkartmamak ve her gün fiyatı biraz daha artan petrol ürünleri yerine elektrikle çalışmak gibi üstün yanları vardır.

Tarihçesi
  • Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
  • Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
  • Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
  • Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
  • Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
  • Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
Öbür makineli taşıtlar gibi tramvay da 1800'lü yıllarda dünyanın görünüşünü değiştirmeye başlayan endüstri devriminin bir ürünüdür.

Kent içi yolcu taşımacılığında ilk raylı taşıma hattı 1832 yılında New York'un Harlem mahallesinde hizmete açıldı. Taşıtın "motoru" sadece bir çift attan oluşuyordu. Son durakta atlar aracın önünden alınarak arkasına takılıyor ve böylece taşıt ters yönde sefere çıkabiliyordu. Avrupa'da ise yine atla çekilen ilk tramvay hattı 1853'te Paris'te açıldı. Raylar sayesinde "otuz kadar yolcuyu saatte 10 km hızla taşıyabilmek için" bir çift at yetiyordu.

Ancak uygarlığın gelişimi, ilkel çekim hayvanı at ile endüstrinin bir ürünü olan demir rayların bağdaşmasına engeldi. Makine çağının hızlı gelişimine uygun başka çözüm yolları aramak gerekiyordu.

Örneğin kablolu çekim, sıkıştırılmış havalı motor ve kömürsüz buharlı motor gibi yöntemler denendi. Kabloyla çekiş Amerika Birleşik Devletleri'nde oldukça büyük ilgi gördü. Çelik bir halat, tüm hat boyunca rayların arasında bulunan kanalda kayıyordu. Halat tabii ki tramvaya bağlıydı. Son durakta bulunan sabit bir buharlı makine aracılığıyla bir çarkın üzerine sarılan çelik halat, tramvayın bir duraktan başka bir durağa çekilmesini sağlıyordu. Çelik halatla çekiş sistemi çok dik yollar için çok uygun olup bugün teleferiklerde kullanılmaktadır.

Buharlı motorlarla çekiş sisteminde en büyük sorun, çıkan duman ve kazanı ısıtmak için kullanılan kömürün kapladığı büyük yerdi. Bu sorunları çözmek için sıcak suyla çalışan lokomotifler yapıldı. Bu lokomotiflerde su, trenlerde olduğu gibi taşıtın üzerinde bulunan kazanlarda ısıtılmıyordu. Yerdeki bir kazanda kaynatılıyor, kaynar olarak kazana aktarılıyor, bu yoldan buhar elde ediliyordu. Böylece her sefer için yeni kaynar su gerekmiyordu.

1879 yılındaki Berlin sergisinde saatte 12 km hız yaparak üç küçük vagonu çekebilen bir elektrik motoru sergilendi. Ancak bu motorun da çok büyük bir sakıncası vardı. Enerjiyi motora iletmek için enerji yüklü üçüncü bir raya gereksinim vardı. Bu ray yeni bir masraf kapısı açmaktan başka, yolda yürüyen insanlar için büyük tehlike oluşturmaktaydı.

Üçüncü ray önerisi metrolarda uygulama alanı buldu. tramvaylar için başka bir çözüm üretildi. İki ana ray diğer araçların trafiğini engellememek için parke taşları arasına yerleştirildi. Elektrik akımı ise kablolardan sağlandı. Hat boyunca yerden 5 m yükseklikte kablolar gerildi. Böylece "trolley" adı verilen metal çubuklar aracılığıyla enerji kablodan tramvayın motoruna aktarılabiliyordu.

30 Ağustos 1869 tarihindeki "Dersaadet'de Tramvay ve Tesis İnşaası" na dair bir sözleşmeyle İstanbul caddelerinde yolcu, eşya taşımacılığı için demiryolu yapılarak hayvanların çektiği araba işletmeciliği, 40 yıl süreyle Konstantin Krepano Efendi'nin kurduğu "Dersaadet Tramvay Şirketi" isimli şirkete verildi.

İlk atlı tramvay 1871 yılında Azapkapı-Galata, Aksaray-Yedikule, Aksaray-Topkapı ve Eminönü-Aksaray olmak üzere 4 hatta çalışmaya başladı. İlk işletme yılında 430 at kullanılarak 4,5 milyon yolcu karşılığında 53000 TL gelir elde edildi.

Daha sonraları Voyvoda'dan Kabristan sokağı-Tepebaşı-Taksim-Pangaltı-Şişli, Beyazıt-Şehzadebaşı, Fatih-Edirnekapı-Galatasaray-Tünel, Eminönü-Bahçekapı gibi hatlar açıldı.

Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çalışmaya başlayan atlı tramvaylar daha sonra imparatorluğun büyük şehirlerinde de kurularak önce Selanik daha sonra da Şam, Bağdat, İzmir ve Konya'da işletmeye açıldı. Savunma Bakanlığı, tramvay atlarını 1912 yılında başlayan Balkan Savaşı sırasında, 30000 altın karşılığı aldı ve bu yüzden İstanbul bir yıldan fazla süreyle tramvaysız kaldı.

İstanbul'da 1869 yılında çalışmaya başlayan atlı tramvay, yerini 1914 yılında elektrikli tramvaya terk etti.

12 Haziran 1939 gün ve 3642 sayılı yasayla Hükümete devredilen Tramvay İşletmesi, daha sonra İstanbul Belediyesi'ne ve 16 Haziran 1939 gün ve 3645 sayılı yasayla da İETT`ye bağlandı.

12 Ağustos 1961 günü Avrupa yakasından, 14 Kasım 1966 tarihinde ise Anadolu yakasından kaldırılarak İstanbul'da Tramvay İşletmeciliği son buldu.

1990 yılının sonlarında Tünel-Taksim arasında tarihi tramvay tekrar işletmeye alınmış olup halen 3 motris (çekici), 2 vagonla 1640 m'lik hat üzerinde turistik bir işlev görmesinin yanında yılda 14600 sefer ve 23944 km yaparak günlük ortalama 6000 yolcu taşımaktadır.

Zeytinburnu-Kabataş arasında hizmet veren tramvay hattının, 1992 yılında Sirkeci-Aksaray-Topkapı bölümü, Mart 1994 tarihinde Topkapı-Zeytinburnu bölümü ve Nisan 1996 tarihinde Sirkeci-Eminönü bölümü hizmete açıldı. 30 Ocak 2005 tarihinde yapılan törenle hat Kabataş'a uzatıldı.

BAKINIZ İcatlar - Önemli İcatlar

Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 20:25
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
5 Nisan 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

ULAŞIM'IN GELİŞİMİ VE TARİHİ


MODERN ULAŞIMIN GELİŞİMİ


Üretimdeki değişiklikler ile ulaştırmadaki gelişmeler arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Ucuz demir ve buhar makinaları var olmadığı sürece birtakım iyileştirmelerin gerçekleştirilmeleri olası değildiyse de, üretimin genişlemesi, büyük ölçüde, ham madde getirilmesi ve daha geniş bir pazara daha fazla mal gönderilmesi istidatına dayanıyordu. Bu istidat iki aşamada oluştu. İlk aşamada, iyileştirilmiş nehirler, kanallar, güzel yollar ve büyük yelkenli gemiler ucuz, hacimli, ağır veya kırılabilir malların çok uzak mesafelere daha hızlı ve daha düşük maliyetlerle gönderilmesine olanak sağladılar. İkinci aşamada ise, buharlı ve içten patlamalı motorlar taşınabilecek yük miktarını daha da artırdılar, hareket kesinliği sağladılar, iklim koşullarına üstünlük sağladılar, hıza ve esnekliğe büyük katkı sağladılar, maliyetleri daha da düşürdüler ve nehir veya kanallarla ulaşılamayan bölgelere nüfuz edilmesini sağladılar.

Karayolu ulaşımındaki iyileştirmeler o kadar pahalıydı ki, bu iyileştirmeler endüstrideki gelişmelerden çok daha büyük ölçüde devlet eylem ve fonlarına dayanmak zorunda kaldılar . Devlet yalnızca nehirler, kanallar ve yollarla ilgili çalışmaları üstlenmekle kalmadı, aynı zamanda demiryollarını da ya kendisi inşa etti ve işletti veya özel demiryolu inşaatlarına ve işletmelerine yardım etti.

KARAYOLLARI VE SU YOLLARI


Demiryolu öncesi ulaşımında ilk iyileştirmeler Büyük Britanya'da gerçekleştirildi. 1750'ye kadar pek çok nehirde ulaşımı kolaylaştıran ve karayolundan su yoluna geçildiğinde taşıma maliyetlerinin dörtte üç oranında düştüğünün farkına varan ülke, Manchester ile yedi mil uzaklıktaki Worsley kömür ocaklarını birleştiren Bridgawater Dükü'nün kanalı 1761'de tamamlandığında ,tam bir kanal bilincine ulaşmıştır. 1785 ve 1807 arasında 165 tane kanal kararnamesi geçirildi, nehirler daha da iyileştirildiler ve birbirlerine bağlandılar.
Kanalların etkileri çok büyüktü. Artık birkaç yüz kilo değil, tonlarca mal taşınabilirdi; nakliye maliyetleri düştü, iç bölgelerdeki kömür ocakları işletime sokuldu ve çiftçiler uzak pazarlara açılma olanağına kavuştular. Bölgeler arasındaki fiyat farkları ortadan kalktı, yolcular ucuz seyahat olanağına kavuştular.

Kanal çağına paralel olarak büyük bir yol inşaatı dönemi başladı. Bütün yol inşaatları iki sorunla karşı karşıya kalıyorlardı: Gerekli işgücü, para ve malzeme nasıl elde edilebilirdi? Dayanıklı ve kalıcı bir yol zemini elde etmenin en iyi yöntemi neydi? 1830'lara gelene kadar ikinci sorun çözüme kavuşmuştu.1750'den sonraki yıllarda mühendisler bütün bir yıl boyunca oluşacak trafik akımına dayanabilecek sert zeminli yollar yapma yöntemleri geliştirdiler. Rekabet ve daha iyi zeminli yollar yolcu arabasıyla seyahatin hızını saatte dört milden, altı, sekiz ve hatta on mile çıkardı.

1830'dan sonra demiryolu, hem karayoluna hem de su yoluna meydan okudu. Daha büyük bir hız ve güvenlik sağlayarak karayoluyla taşınabilenden daha büyük miktarda mal taşıma olanağı sunarak, uzun mesafe karayolu taşımacılığını öldürdü. Su yollarını, kömür gibi ağır ve ucuz malları kanallardan daha ucuza taşıyarak bozguna uğrattı. Bazı demiryolu işletmeleri, kanalları satın alıp veya kiralayıp ölüme terk etmek veya kullanım dışı tutmak suretiyle üstünlüklerini güvence altına aldılar.

DEMİRYOLU


Demiryolu iki kuruluş aşamasından geçti. 18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, kömürü maden çıkışından bir su yoluna veya yakılacağı yere taşımak için düz veya raylı hatlar kullanılıyordu. Bir kömür madeninden iki mil uzaklıktaki Carron demir işleme tesislerine döşenen böyle bir hat, kömür maliyetini dörtte üç oranında azaltmıştı.
İkinci aşamada motor geldi. 1801'de Cornishli mühendislik dehası Trevithick, çalıştığı madenin civarında raylar üzerinde vagonları çeken bir motora sahipti. Trevithick'ten sonra diğer bir maden mühendisi olan George Stephenson, Tyne nehrine altı mil uzaklıktaki bir madenden kömür vagonlarını iterek götürmek için bir makine (lokomotif) kullandı. Bu gelişmelerden sonra kömür fiyatı yarıya indi.

1850'ye gelindiğinde Britanya'da ana hatlar inşa edilmiş, temel özellikler iyice yerleşmişti.1850'ye kadar mühendisler ilk problemlerin çoğunu çözmüşlerdi. Bu konuda onlara en fazla ucuz demir ve daha iyi makine aletleri yardımcı oldu. Ellilerde hidrolik frenler kullanılmaya başlandı. Taş bloklarının yerini ağaç bağlantılar aldı, raylar daha kalın lokomotifler daha güçlü hale getirildiler.

Demiryollarının Etkileri: 1850 yılında demiryolu hasılatlarının üçte ikisi yolcu taşımacılığından sağlanıyordu. 1850'den sonra yük taşımacılığı yolcu taşımacılığından daha önemli hale gelmeye başladı. Posta taşımacılığı 1930'larda başladı. Yine bu tarihlerde canlı hayvan ve hayvan ürünleri taşımacılığı yapılmaya başlandı.

Küçük çaplı ürün ve ticari eşya taşımacılığı için demiryolları hızlı bir servis kurdu. 1850'lere gelindiğinde düzenli yük treni seferleri yapılıyordu. Demiryolu aynı zamanda yolcu taşımacılığında da maliyeti ve yolculuk süresini düşürdü. Demiryolu, işgücü istihdamı için yeni alanlar yarattı.

OTOMOBİL VE UÇAK


1900'e kadar otomobil motorunun gelişimine en büyük katkıyı Fransız ve Almanlar yapmış olmasına rağmen, motorlu araçlar Avrupa'nın sivil yaşamını Amerika'nınkine göre daha az hem de daha yavaş etkiledi. Avrupa'nın üretimi Amerika'nın yıllık en yüksek üretiminin onda birini hiçbir zaman geçmedi. Hem İngiltere hem de Fransa'da özel araba sahiplerinin sayısı yirmili yıllarda arttı, otuzlu yıllarda ise iki katına çıktı. Bu arada, otobüs ve kamyonlar her yerde boy gösterdiler;demiryolları trafiğinin bir kısmına el koymakla birlikte, ülkenin toplam ulaşım hacmini de artırdılar.
Otomobil yeni ve büyük yatırım ve istihdam alanları açtı; çeliğe, çeşitli alaşımlara ve diğer malzemelere yeni bir talep yarattı; yeni tür hizmet alanları ortaya çıkardı; eski yol yapım endüstrisinde devrim yarattı. Nüfusun bir kısmının kırsal kesime akmasını sağladı. Tatilin yapısını değiştirdi.

Ticari havacılık Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde başladı. Londra ve Paris arasında düzenli seferler iki şirket tarafından 1919'da başlatıldı. Almanya'nın merkezi konumu ve barış antlaşmasının koyduğu savaş uçağı yasağı, sivil hatların gelişmesine yol açtı.

Uçak kara veya denizde ulaşılması mümkün olmayan bir hız getirdi ve demiryolu tarafından ekonomik olarak aşılması mümkün olmayan bölgeleri geçilebilir hale soktu.

İLETİŞİM


1700'lere doğru devlet posta servisleri çoğalmaya başlamıştı; fakat modern posta sistemi, büyük ölçüde, buharlı ulaşımın ve posta bedelinin önceden verilmesi şeklindeki uygulamanın bir ürünüdür.
Daha hızlı ulaşım olanakları, ilk olarak demiryollarında kullanılan fakat kısa sürede gazetelere ve genel kamu kullanımına açılan ve çoğu ülkede devlet tarafından devralınan veya posta sisteminin parçası olarak bizzat devlet tarafından oluşturulan elektrikli telgrafla birlikte gündeme geldi.

Bell'in insan sesini bir tel boyunca iletmesiyle telefon ortaya çıktı; fakat telefonun Amerika ve Avrupa'da rağbet kazanabilmesi için yirmi yıl geçmesi gerekecekti. Sesi uzun mesafelere gönderebilmek için teknik iyileştirilmeler yapılması gerekiyordu. Hükümetler telgraf sistemin sahibi olduklarından özel mülkiyet konusu olacak bir rakibi pek hoş karşılamadılar. Almanya'da telefona devlet sahip çıktı ve geliştirdi.

Telsiz telefon - radyo- halkı ilk kez 1920'de selamladı. Radyo yayını sistemleri, birer hükümet sistemi olarak geliştiler, dinleyicilerden alınan ruhsat bedelleriyle işletildiler. Her biri ulusal sınırları içinde tekel durumunda idiler. Radyo yayınlarının amacı eğlence, haber, bilgi, propaganda, başvuru ve emirleri duyurmaya yönelikti.

GEMİ VE GEMİCİLİK


19. yy, metal geminin, büyük ölçüde geliştirilmiş ağaç yelkenli gemiye karşı kazandığı zafere tanık oldu. Bu, taşıma işinin bir araçtan bir diğerine aktarılması olayından ibaret bir şey değildi; ek olarak metal gemiler insanlara ve mallara yelken ile asla mümkün olamayacak bir hareketlilik olanağı sağladılar.
Denizcilik sanatı, özellikle okyanus yolculukları üzerine olanı, 1600'lerden sonra oldukça iyileşmişti. 1610'a gelene kadar teleskop mükemmelleştirilmiş, harita yapımcılığı giderek ustalaşmaya başlamıştı ve sahil rotaları veya liman girişleri şamandıralarla veya deniz fenerleriyle işaretleniyordu. 1772'de icat olunmuş olan bir kronometre ve geliştirilmiş gözlem yöntemleri denizcilere boylamlarına saptamalarında yardımcı oluyordu.

1840'lı yıllarda Amerikan gemi yapımcıları, suya indirilen en hızlı ve en güzel yelkenliyi, clipper'i , inşa ettiler . Boyu eninin altı katıydı, hatları suya uygundu ve dalgalara çarpmak yerine onları kesip geçiyordu. Bu yeniliğin zamanlaması uzun yolculukta hıza olan talebin ortaya çıkışı ile çıkıştığı için mükemmel oldu.

Buharlı gemi: Bu yelkenli dünyasına buharla çalışan ilk teknenin gösterişsiz girişi 19. yüzyılın başlarında gerçekleşti. 1770'ler itibaren, Fransa, İskoçya ve Amerika'da bazı insanlar güzel makinalarla deneyler yapmaya başlamışlardı. Fulton bu insanların fikirlerini ve bazı cihazlarını bir araya getirdi ve bir watt makinası satın aldı. 1807 yılında Hudson Vadisi sakinleri, Clearmont buharlısı nehir yukarı 150 mili 32 saat içinde kat ederken, "şeytanı masalsı bir çarka binmiş Albany'e doğru giderken" gördüler.

Deneyimler çözülmesi gereken bir çok teknik problemi kısa sürede su yüzüne çıkardı; emniyet supabı olmadığı için patlayan kazanlar, buhar tesisinin tahta teknenin kıçını parçalaması, vs. Bu, iki temel iktisadi probleme de yol gösterdi. 1) Buharla çalışan çarklı bir geminin inşası ve işletilmesi yelkenli gemiye göre daha pahalıydı. 2) Kazanı, motoru, su tankları yakıtı ve pedallı çarkları çevirmekte kullanılan makineleri öyle büyük bir alan işgal ediyordu ki, özellikle uzun yolculuklarda yolcular ve kargo için çok az yer kalıyordu.

Tekne gövdesi, sürme yöntemleri, motorlar ve yakıtta iyileştirmeler gerçekleşti. Çeliğin demirden de iyi bir malzeme olduğu ortaya çıktı ve 1789'da okyanus aşan gemilerde çelik kullanılmaya başlandı. 1850 ile 1914 arasında Britanya buharlı gemilerinin büyüklüğü en az on kat arttı.

Başka bir iyileştirme, çok silindirli birleşik motorların 1860 civarında etken hale gelmesiyle gerçekleşti. Bu motorlarla donatılmış buharlı gemilerde yakıt masrafı yarıya indi, aynı miktarda kömür ile daha fazla yol kat ettiler; bunlar daha fazla taşıma alanına sahiptiler ve Doğu'ya veya doğu ve güney-batı Pasifik adalarına yapılan uzun yolculuklarda yelkenli gemilerle rekabete girebilirlerdi.

Diğer bir iyileştirme, 1904 yılında okyanus gemilerinde kömür yerine petrol kullanılmaya başlaması ve daha sonra da dizellerin ortaya çıkması ile gerçekleşti. Yakılan bir ton petrol, bir ton kömürün yakılmasından elde edilenden yüzde elli daha fazla buhar üretiyor, buna karşılık yüzde on iki oranında daha az yer işgal ediyordu. Gemiye kolayca yüklenebiliyor ve istenilen her yerde depolanabiliyordu. 1914'e gelindiğinde, dünya ticari taşımacılığının yüzde dördünde petrol yakılıyordu; 1939'da aynı oran yüzde otuzdu. Bu arda, 1903 yılında bir Alman mühendis tarafından icat olunan dizel motoru, 1920'den sonra denizcilikte tatminkar olarak kullanılabilir hale geldi. Dizel motoru aynı güçteki bir buhar biriminden daha küçük ve daha hafifti ve üstelik kazan, su tankı veya baca gerektirmiyordu. Dizelde patlatılan bir tonluk petrol, dört ton kömür veya boyler fırınında yakılan üç ton petrol ile hemen hemen aynı miktarda güç yaratıyordu. Dolayısı ile etken bir güç birimiydi ve büyük bir alan kazandırıyordu.

Bütün bu gelişmeler buharın yelken karşısındaki üstünlüğünü artırdı. Buharlının çalışma kapasitesi aynı tonajdaki bir yelkenliye göre dört misline çıktı. Her tür hava koşulunda hareket kesinliği ve emniyet arttı; bir geminin varış limanına gecikmesi ve kaybolma ihtimali çok olağandışı haline geldi.

Gemicilik Türleri: 1914 yılında tüm dünyada, kıyı veya denizaşırı trafikte yer alan, 24.000'den fazla buharlı gemi vardı.

Petrol tankerli ve soğutma tesisli gemiler özel yük taşımak için inşa edilen gemilerin belli başlı örnekleridir. Benzin ve sıvı yakıt talebi 1900'den sonra öyle hızlı büyüdü ki, 1938'e gelindiğinde dünya tonajının altıda biri tankerlerden oluşuyordu. Soğutulmuş yiyeceklerin ekvator üzerinden yapacakları uzun yolculuklar 1800 yılında dondurulmuş ilk Avustralya etinin Londra'ya ulaşması ile yapılabilir hale geldiler. Et taşımacılığına yavaş yavaş süt ürünleri ve taze meyve ve sebze taşımacılığı da katıldı.

Okyanuslararası Kanallar: Bir Fransız şirketi tarafından yapılan Süveyş Kanalı 1869'da açıldı. İlk önceleri dar, sığ ve kârsızdı; bir geminin kanaldan geçmesi üç gün alıyordu. 1880'e gelindiğinde, trafik ve kârlar yükseliyordu ve bu tarihten sonra gerçekleştirilen iyileştirmeler sonucunda 20.000 tonluk veya daha büyük gemilerin kanalı on beş saat kadar bir sürede geçmelerini olanaklı hale getirmişti. Akdeniz yeni bir canlanmaya girdi.

Limanlar: Her deniz yolculuğunun bir limanda sona erdiğine göre , gemilerin çapındaki ve trafik hacmindeki artış , liman hizmetlerinde çok büyük iyileştirmeler gerektirecekti. Avrupa'nın büyük limanlarının çoğu , açık denize çıkan gemilerin suların yükselmesi anında ulaşılabilecekleri ölçüde nehir yukarı genişlemişti. Gemilerin kum ve çamurla dolu ve sığ sahillerde dikkatle ilerlemeleri , med-cezir olaylarını ve akıntıları kollamaları gerekiyor ve genellikle iki veya üç med hareketinden sonra demir atma yerine ulaşabiliyorlardı.

On sekizinci yüzyılda çok az limanda rıhtım olduğu için gemiler akıntının ortasındaki kazıklara bağlanıyor veya demir atıyorlardı. Yük , kıyıya taşınması için , mavnalara veya küçük sandallara aktarılıyordu. Bu nedenle limanlar çok sıkışıktı. Yükün devamlı el değiştirmesi zaman ve paraya mal oluyordu. Gümrük işleri yavaştı ve kıyıya veya açık yerlere yığılan yükler , limanları dolduran ve bir kahve torbasından gemi çapasına kadar her şeyi çalmaya hazır olan hırsızlar için çocuk oyuncağı kadar kolay bir avdı. Bu arada gemi bomboş yatıyor ve hiçbir şey kazanmıyordu. Okyanusa çıkan bir geminin , çıkış limanından bir aydan önce hareket edebilmesi için çok büyük gayretler gerekiyordu. Limanların iyileştirilmesi üç aşamada gerçekleşebilirdi. Kanalın derinleştirilmesi rıhtımların inşası ve depoların yapılması. İlk olarak 1824'te yapılan buharlı kazıcı ilkini olanaklı hale getirdi.

İki savaş boyunca ve arasında gemicilik : 1914 yılında dünya, kıyı veya deniz aşırı ticaretle uğraşan 43 milyon gros tonluk bir buharlı gemi tonajına sahipti . Birinci dünya boyunca sekiz milyon tonu Britanya'ya ait olmak üzere on iki milyon tonun üstünde ticaret gemisi battı. Bunların arasında en iyi ve en modernleri de yer alıyorlardı. Bu tahribatın üstesinden gelmek için öyle çılgınca bir yeni gemiler inşası gayretlerine girildi ki, savaş bittiğinde dünya tonajı 1914'tekinden daha büyüktü. Henüz bitirilmemiş pek çok gemi stokta bekliyordu ve gemi inşa endüstrisinin üretim kapasitesi çok büyük bir genişleme göstermişti. Barış anlaşmasıyla Almanya okyanusa çıkabilen gemilerinin tümünü yitirdi. Fakat bunların yerini kısa sürede dolduracak modern teknelerin inşa çalışmalarını başlattı. Bir ölçüde daha büyük ve hızlı olan yeni gemiler eskilerine göre daha etkendiler ve liman hizmetlerindeki iyileştirmeler bekleme sürelerini düşürmüştü. Böylece bir yandan da ton başına taşıma kapasitesi artmıştı.

Fakat işletme maliyetleri daha yavaş düştüğü için , gemicilik tıpkı kömür ve demir yolu gibi, 1929'dan daha önce hasta bir endüstri haline geldi. Depresyonun başlamasıyla birlikte hastalık iyice ciddileşti. Taşınan yük miktarı neredeyse üçte bir oranında düştü. Dünya işsiz gemicilik kapasitesi 1930 boyunca üç katına çıktı, diğer gemiler ise yarı yarıya boş ambarlarla ve kısacık yolcu listeleriyle çalışıyorlardı. İşsizlik su cephesinde kol geziyordu. 1933'te altı tersaneden beşi mezarlık gibi bomboştu. Bulutlar kalkarken eski gemilerin bazıları hurda niyetine söküldüler ve sübvansiyonlar ve Britanya hükümetinin, Britanya'nın toplam tonajında küçük bir azalma olurken Amerikan ticaret donanması Birinci Dünya savaşının ertesinde eriştiği zirveden sürekli ve uzun bir düşüşe geçti . Yalnızca, Japonya ve bazı küçük Avrupa ülkeleri 1913'te sahip olduklarından daha çok gemiye sahiptiler. İkinci Dünya savaşının ilanından birkaç saat sonra, denizaltılar ilk kurbanlarının işini bitirdiklerini duyuruyorlardı. Aralık 1941'de Amerikan gemiciliği hedef haline geldi. Britanya'da ve daha da fazlasıyla Birleşik Devletler'de kayıpları yenilemek ve ordunun ve donanmanın çok büyük gereksinimlerini karşılamak için tersane kapasitesi arttırıldı.

kaynak : Heaton Herbert, "Modern Ulaşımın Gelişimi", Avrupa İktisat Tarihi, Cilt:II, (Çev: M.A.KILIÇBAY, Osman AYDOĞUŞ), Teori Yayınları, Ankara, 1985
Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 18:50
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ULAŞIM ARAÇLARI


Tekerleğin icadıyla insanoğlu bir yerden başka bir yere ulaşabilmek için birçok araç tasarlamıştır.
Bu araçlar buhar gücüyle ve benzinle çalışan motorların bulunmasıyla hızlı şekilde modernleşmiştir.

GÜNÜMÜZDE KULLANILAN ULAŞIM ARAÇLARI


OTOBÜS
Geçmişte ulaşım amaçlı kullanılan fayton,bisiklet ve sandal teknolojinin gelişimiyle yerini otomobil,tren,gemi ve uçaklara bırakmıştır.
Hiçbir taşıt kendiliğinden hareket edemez.Onu harekete geçirecek bir enerjiye ihtiyacı vardır.

iNSAN GÜCÜ İLE ÇALIŞAN TAŞITLAR
  • El arabası sandal
  • bisiklet
HAYVAN GÜCÜ İLE ÇALIŞAN TAŞITLAR
  • At arabası kağnı
RÜZGAR GÜCÜ İLE ÇALIŞAN TAŞITLAR
  • Yelkenli tekne
ELEKTRİK GÜCÜ İLE ÇALIŞAN TAŞITLAR
  • Tramvay metro tren
KÖMÜRLE ÇALIŞAN TAŞITLAR
  • Eski trenler
  • Eski gemiler
AKARYAKITLA ÇALIŞAN TAŞITLAR
  • Otomobil kamyon gemi uçak
  • Helikopter traktör tren
Bunlardan başka özel yapılmış yakıtları kullanan taşıtlar vardır.Son model gelişmiş denizaltılar atom enerjisini,

Taşıtların Yararları
  • Yolculuk yapmak için taşıtları kullanırız.
  • Kaldıramayacağımız yükleri taşıtlarla taşırız.
  • Çok hızlı bir şekilde ulaşımı taşıtlarla yaparız.
  • Posta iletilerimiz taşıtlarla taşınır.
  • Ambulansla hastalar taşınır.
  • Traktör dediğimiz taşıt sayesinde topraklarımız çok verimli olur.
  • Bisiklet sayesinde spor yaparız.
  • Denizlerde gemi ile yolculuk yaparız.
Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 18:52
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mart 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
geçmişten günümüze at arabaları , minibüsler,metrolar,otomobiller,otobüsler,tayfonlar,trenler,tranvaylarve arabalar icat edilmiş
Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 18:53
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Kasım 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tekerlek ilk defa mezopotamyalılar tarafından taştan yapılmıştır. Daha sonraları taşın ağırlığından dolayı daha hafif olan ağaçtan yapılmış, daha sonraları demir gibi metallerden daha sonrada demir destekli lastiklerden yapılmıştır.

Şimdi ise Jant üzerine geçirilen lastikler teker olarak kullanılmaktadır. Bunun amacı ise yollardaki engebeleri emdirtmek ve daha rahat yolculuk sağlayabilmek için lastik tekerlekler kullanılmaktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

10 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
18 Mayıs 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
24 Mayıs 2012 / Tanıdık Soru-Cevap
7 Mart 2012 / Misafir Cevaplanmış
26 Kasım 2012 / kavun8 Soru-Cevap