Arama

Alay etmenin zararları nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 22 Mayıs 2018 Gösterim: 10.090 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alay etmenin zararları nelerdir?
EN İYİ CEVABI RivaN verdi
Alay etmenin birey ve topluma zararları özet olarak Alay etmek; bir kimsenin kusurlu veya eksik yönlerini küçümseyerek söz, işaret veya yazı ile eğlence konusu yapmaktır. İslam dininin sakınılmasını istediği davranışlardan biri de insanlarla alay etmektir. İnsanlar, fiziksel yapıları ve yetenekleri yönünden birbirinden farklı yaratılmışlardır. Her insanın başkasına göre kusurlu ve eksik yönleri olabilir.

Sponsorlu Bağlantılar
Hepimizi yaratan Allah’tır. Başkalarının kusurlarını alay konusu etmemek gerekir. Alay etmek şaka yollu da olsa kötü bir davranıştır. Bu yüzden dinimiz söz, tavır, davranış, işaret ya da yazı ile insanların kusur ve noksanlarını dile dolayıp onları küçük düşürmeyi yasaklamıştır.

Yüce Allah, insanları hor görmekten, küçümsemekten, üstünlük taslamaktan ve alay etmekten kaçınmamızı ister. Bu hususta Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulmuştur: “İnsanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretleriyle alay eden her kişinin vay hâline!” ( Hümeze suresi, 1. ayet) Başka bir ayette ise, “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluk ile alay etmesin. Belki alay edilenler kendilerinden daha iyidirler...” (Hucurât suresi, 11. ayet) buyurarak yarattığı varlıkların küçük ve hor görülmesini yasaklamıştır

ALAY ETMENİN CEZÂSI
Gavs-ül-Memdûh hazretleri, bir gün dergâhın önünde otururken Abdürrahîm Efendiyi huzûr-ı şerîflerine çağırdı. Şam'a gidip gitmediğini sordu. O da;
"Gitmedim efendim" deyince;
"Şu tarafa bak bakalım ne göreceksin?" buyurdu.
İşâret ettiği yöne baktığında, yemyeşil bahçeleriyle, Şam'ın karşısında durduğunu hayretle gördü. Şam'ı merakla seyrettiğini gören Gavs-ül-Memdûh;
"Abdürrahîm! Boşi köyü buradan uzakta mıdır görülebilir mi?" buyurunca, rüyâdan uyanır gibi Şam gözlerinden silindi ve hocasına;
"O köy buraya uzaktır, görünmez efendim." diye cevap verdi.
Bunun üzerine;
"Doğu tarafına bak!" buyurdu.
O anda küçük bir tepenin yamacında kurulmuş olan Boşi köyü gözünün önüne geldi. O anda köyün bir kenarında, Gavs-ül-Memdûh'un talebelerinden birkaç tânesi oturmuş sohbet ediyorlardı. Köy bekçisi de yanlarında sırt üstü uzanmış yatıyor, talebelerle alay ediyordu.
Gavs-ül-Memdûh;
"Abdürrahîm! Bekçinin arkadaşlarınla alay ettiğini görüyor musun?" diye sordu.
O da;
"Görüyorum efendim. Eğer müsâade buyurursanız hemen hakkından geleyim." diye sordu.
Hocasının hiç cevap vermemesinden cesâretlenerek ayağını hızla bekçiye doğru salladı. Allahü teâlânın izniyle, ayağı bekçinin tam karnına isâbet etmiş ki, birden karnını tutmaya ve feryâd etmeye başladı. Bir daha vuracaktı, fakat Gavs-ül-Memdûh;
"Yeter yâ Abdürrahîm!" buyurunca, durdu.
Boşi köyü de gözünden kayboldu. Hocasının bu kerâmetlerine hayran kalmıştı.

Aradan on gün geçmişti. Boşi köyünün bekçisi, yüzü sarılı bir hâlde Gavs-ül-Memdûh'un huzûruna çıkarıldı. Ağzı sol kulağına kadar eğilmişti. Eğilen taraf kırış kırış olmuş, diğer tarafı da davul zarı kadar gerginleşmişti. Bu sebeple ne ağladığı ne güldüğü, ne de konuştuğu anlaşılıyordu. Zor konuşabilen bekçi;
"Aman yâ Hocam! Allahü teâlâyı zikreden talebelerinle alay ederken, birisi şiddetle karnıma vurdu. O anda bütün vücûdum hareketsiz kaldı. Ağzım da bu hâle geldi. Bundan böyle hatâmı anladım ve tövbe ettim. Ne olur beni affediniz ve ağzımın eski hâle gelmesi için duâ ediniz." diyerek ağladı.
Gavs-ül-Memdûh onun bu durumuna çok üzüldü. Merhamet edip ellerini kaldırarak duâ etmeye başladı. Sonra mübârek elini bekçinin yüzüne sürdü. O anda bekçinin ağzı, Allahü teâlânın izniyle eski hâline geldi.

bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmak...
Son düzenleyen Safi; 22 Mayıs 2018 02:47
RivaN - avatarı
RivaN
Ziyaretçi
11 Nisan 2010       Mesaj #2
RivaN - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alay etmenin birey ve topluma zararları özet olarak Alay etmek; bir kimsenin kusurlu veya eksik yönlerini küçümseyerek söz, işaret veya yazı ile eğlence konusu yapmaktır. İslam dininin sakınılmasını istediği davranışlardan biri de insanlarla alay etmektir. İnsanlar, fiziksel yapıları ve yetenekleri yönünden birbirinden farklı yaratılmışlardır. Her insanın başkasına göre kusurlu ve eksik yönleri olabilir.

Sponsorlu Bağlantılar
Hepimizi yaratan Allah’tır. Başkalarının kusurlarını alay konusu etmemek gerekir. Alay etmek şaka yollu da olsa kötü bir davranıştır. Bu yüzden dinimiz söz, tavır, davranış, işaret ya da yazı ile insanların kusur ve noksanlarını dile dolayıp onları küçük düşürmeyi yasaklamıştır.

Yüce Allah, insanları hor görmekten, küçümsemekten, üstünlük taslamaktan ve alay etmekten kaçınmamızı ister. Bu hususta Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulmuştur: “İnsanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretleriyle alay eden her kişinin vay hâline!” ( Hümeze suresi, 1. ayet) Başka bir ayette ise, “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluk ile alay etmesin. Belki alay edilenler kendilerinden daha iyidirler...” (Hucurât suresi, 11. ayet) buyurarak yarattığı varlıkların küçük ve hor görülmesini yasaklamıştır

ALAY ETMENİN CEZÂSI
Gavs-ül-Memdûh hazretleri, bir gün dergâhın önünde otururken Abdürrahîm Efendiyi huzûr-ı şerîflerine çağırdı. Şam'a gidip gitmediğini sordu. O da;
"Gitmedim efendim" deyince;
"Şu tarafa bak bakalım ne göreceksin?" buyurdu.
İşâret ettiği yöne baktığında, yemyeşil bahçeleriyle, Şam'ın karşısında durduğunu hayretle gördü. Şam'ı merakla seyrettiğini gören Gavs-ül-Memdûh;
"Abdürrahîm! Boşi köyü buradan uzakta mıdır görülebilir mi?" buyurunca, rüyâdan uyanır gibi Şam gözlerinden silindi ve hocasına;
"O köy buraya uzaktır, görünmez efendim." diye cevap verdi.
Bunun üzerine;
"Doğu tarafına bak!" buyurdu.
O anda küçük bir tepenin yamacında kurulmuş olan Boşi köyü gözünün önüne geldi. O anda köyün bir kenarında, Gavs-ül-Memdûh'un talebelerinden birkaç tânesi oturmuş sohbet ediyorlardı. Köy bekçisi de yanlarında sırt üstü uzanmış yatıyor, talebelerle alay ediyordu.
Gavs-ül-Memdûh;
"Abdürrahîm! Bekçinin arkadaşlarınla alay ettiğini görüyor musun?" diye sordu.
O da;
"Görüyorum efendim. Eğer müsâade buyurursanız hemen hakkından geleyim." diye sordu.
Hocasının hiç cevap vermemesinden cesâretlenerek ayağını hızla bekçiye doğru salladı. Allahü teâlânın izniyle, ayağı bekçinin tam karnına isâbet etmiş ki, birden karnını tutmaya ve feryâd etmeye başladı. Bir daha vuracaktı, fakat Gavs-ül-Memdûh;
"Yeter yâ Abdürrahîm!" buyurunca, durdu.
Boşi köyü de gözünden kayboldu. Hocasının bu kerâmetlerine hayran kalmıştı.

Aradan on gün geçmişti. Boşi köyünün bekçisi, yüzü sarılı bir hâlde Gavs-ül-Memdûh'un huzûruna çıkarıldı. Ağzı sol kulağına kadar eğilmişti. Eğilen taraf kırış kırış olmuş, diğer tarafı da davul zarı kadar gerginleşmişti. Bu sebeple ne ağladığı ne güldüğü, ne de konuştuğu anlaşılıyordu. Zor konuşabilen bekçi;
"Aman yâ Hocam! Allahü teâlâyı zikreden talebelerinle alay ederken, birisi şiddetle karnıma vurdu. O anda bütün vücûdum hareketsiz kaldı. Ağzım da bu hâle geldi. Bundan böyle hatâmı anladım ve tövbe ettim. Ne olur beni affediniz ve ağzımın eski hâle gelmesi için duâ ediniz." diyerek ağladı.
Gavs-ül-Memdûh onun bu durumuna çok üzüldü. Merhamet edip ellerini kaldırarak duâ etmeye başladı. Sonra mübârek elini bekçinin yüzüne sürdü. O anda bekçinin ağzı, Allahü teâlânın izniyle eski hâline geldi.

bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmak...
Son düzenleyen Safi; 22 Mayıs 2018 02:49

Benzer Konular

4 Nisan 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
27 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
18 Ekim 2011 / Misafir Soru-Cevap
19 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap