Arama

Toplumun gelişmesinde kadın mı önemlidir erkek mi?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 11 Şubat 2018 Gösterim: 34.037 Cevap: 13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Toplumun gelişmesinde kadın mı önemlidir erkek mi?
EN İYİ CEVABI _AERYU_ verdi

Toplumun ilerlemesinde kadın mı, erkek mi daha önemlidir?


Kadın, aile ve toplum arasında bir köprü görevini görür Kadının toplumlarda yerine getirdiği görevleri itibariyle, sosyal sistemin işleyişine katkısı büyüktür Bu açıdan kadının toplumdaki statüsü incelenirken, önce onun birey olarak kişiliğini kazanması, daha sonra aile ve toplum içerisindeki durumu düşünülmelidir.
Sponsorlu Bağlantılar

Atatürk’ün bu konuya ilişkin yaklaşımı dikkate değerdir“Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır Bu yol,Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, ilmî, ahlâkî, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur” (Bu düşünce yapısı, Türk toplumunda kadının bir kişilik kazanmasına yol açmıştır Bu açıdan bakıldığı zaman, Atatürk’ün kendine özgü bir kadın anlayışı vardırO, bugün dünya aydınlarının birleştiği ve Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nın yaymaya çalıştığı ileri düzeydeki görüşü çok daha önceleri dile getirmiştir 1923 yılında İzmir’de yaptığı konuşmada “Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz herşey kadının eseridir” diyen Atatürk, her toplumun iki cinsten oluştuğunu, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinilmesini o toplumu yarı yarıya zayıflattığını vurgulamıştır

Toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebini, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurumuzun sonucunda gören Atatürk, kadınlarımızın erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmak zorunda olduklarını belirtmiştir Çünkü, O’na göre “Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın, en saygın yerde, herşeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır”

Atatürk, Türk kadınına Türk ordusu saflarında resmen ve üniformalı olarak yer veren ilk generaldir O,“kadın meselesinde cesur olalımKuruntuyu bırakalım, açılsınlar, zihinlerini ciddi ilimler ve fenlerle süsleyelim”derken, kadının hem kişiliğini kazanmasını, hem topluma katkısını hem de eğitilmesini istemiştir

Türk Kadınının Farkı
Atatürk’e göre, dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere ***ürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim”(5)diyemez Dolayısıyla Türk Kadını kendisine tanınan bütün haklara lâyık olduğunu, hem söz konusu haklar tanınmadan önce asaleten ve kahramanlığı ile hem de bu haklar tanındıktan sonra kısa zamanda çeşitli mesleklerde gösterdiği başarılarla kanıtlamıştır

Türk Kadınının Fedakârlığı
5 Aralık 1934’te Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin bir lütuf olarak değerlendirilmemesini önemle belirterek “ Belki erkeklerimiz memleketi istila edenlere karşı süngüleriyle, düşman süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında hazır bulundular Fakat, erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir” diyen Atatürk, çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu getiren, mahsülleri pazara ***ürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, sıcak demeyip cephenin harp malzemesini taşıyanların Anadolu’nun fedakâr kadınları olduğunu vurgulamıştır

Türk Kadınının Toplumun Sosyal ve Ekonomik Yapılanmasındaki Yeri
Atatürk,Türk toplumunun yapılanmasını ve kalkınmasını, Türk kadınının kalkınmasına bağlı olduğu kanısındaydı Gerçekten de İstiklâl Savaşı boyunca cephede döğüşen, cephe gerisinde sırtında cephane taşıyan Türk kadınının bu davranışları dışında ülkenin kurtuluşu yolunda mitinglere katılmak, dernekler kurmak ve yabancı devletlerin dikkatlerini çekici bildiriler yayınlamak suretiyle bir çok etkinlikleri olmuştur

Atatürk, bir toplumun kadın-erkek birlikte kalkınabileceğini, bunlardan birinin ihmal edilmesinin ülke için büyük bir hata olacağını şu ifadelerle dile getirmiştir:“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur Mümkün müdür ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini görmemezlikten gelelim de kitlenin tümü ilerlemeye imkân bulabilsin? Şüphe yok ki, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber arkadaşça atılmak, ilerlemek ve yenileşme sahasına birlikte geçmek lazımdır İşte, böyle olursa inkılâp başarılı olur” Atatürk’e göre, toplumu kalkındırmak istiyorsak,Türk Kadını’nı çalışmalarımızda ortak etmek, sosyal hayatımızı onunla birlikte yürütmek, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı yapmak zorundayız

Türk Kadınının Eğitimi
Sağlıklı bir toplum, dengeli ve tutarlı bir aile yapısını gerektirir Toplumların sosyal yapılarının sağlamlığının, kadınlarının iyi eğitilmişliği ile paralel olduğunu gözlemleyen Atatürk, Türk toplumu için aynı düşünceleri gerçekleştirmek üzere bütün yurt gezilerinde ve meclis konuşmalarında kadınların eğitimi konusunu dile getirmiştir

Millet Meclisi’nde “milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her bakımdan yükselmelerini temindir” hitabında bulunan Atatürk, bir toplumun iki cinsten oluştuğunu hatırlattıktan sonra, bunlardan sadece birinin çağın gereklerine uymasıyla ilerlemenin yarım kalacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürmüştür:“Bizim toplumumuzda bilim ve fen gerekiyorsa bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın elde etmeleri gereklidir Kadınlarımız da bilim adamı, fen adamı olacaklar, erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim kademelerinden geçeceklerdir”

İşte bu ifadelerle,Türk kızına bütün okulların, bütün mesleklerin kapıları erkek çocuklarla aynı koşullarda açılmıştır

SONUÇ
Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde “Kadın ve Eğitimi” anlayışı, bugün çağdaş dünya aydınlarının birleştiği ve uluslar arası teşkilâtlarca yayılmaya çalışıldığı görüşler çizgisindedir
Toplumun ilerlemesi, gelişmesi ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmesi için,“Türk Kadını”nın şu boyutlardaki niteliklere sahip olması gerekir

1 Kadın, yasal ve eğitim-öğretim alanlarında erkekle eşit fırsatlara sahip olmalıdır
2 Kadının en önemli görevi analıktır
3 Kadın, toplum hayatının her alanında aktif bir şekilde yer almalıdır
4 Kadının analık sorumluluğunu ve toplumdaki görevini aktif bir şekilde yerine getirebilmesi için çağdaş bilgilerle donatılması gerekmektedir

Görüldüğü gibi,Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde “Kadın ve Eğitimi”ne ilişkin görüşler, kadının hem topluma katılması hem de eğitilmesi biçimindedir Kadının eğitilmesi ise, onun kişiliğinin gelişmesi ve çocuğunun eğitimcisi olması bakımından önem kazanmaktadır
Ancak, kadının bu görev ve sorumluluklarına karşılık, toplumsal statüsü, Cumhuriyet’ten günümüze istenilen düzeye yükselememiştir Çünkü, herşeyden önce, teknolojik değişmenin yaşandığı Türkiye’de, değişen toplumsal yapıda kadının layık olduğu konuma ulaşması için gerekli bilgi ve becerileri tüm kadınlar aynı derecede elde edememişlerdir Eğitim görme şansına genellikle kent kadını sahip olabilmiştir Kırsal kesim kadınları, zaman zaman açılan yaygın eğitim faaliyetlerinden bir ölçüye kadar yararlanmışlar, okuma-yazma öğrenmişlerdir Fakat, sadece okuma-yazma öğrenmek kadına, sahip olduğu konumda fazla yarar sağlayamamıştır Bunların büyük bir kısmı, okuyacak zaman ve okuyacak materyal bulamadıkları için kısa sürede okuma-yazmayı unutmuşlardır Öte yandan, kırsal kesim kadınlarının çok az bir kısmı orta ve yüksek öğretime devam etmektedir Kent kadınları arasında öğrenim fırsatı elde edenler ise, kültürel yapının kendilerine çizdiği çerçevenin dışına pek fazla çıkamamaktadırlar

Aile, toplumun en küçük birimidir ve anne-baba-çocuklardan oluşur. Bu birimdeki baba ise ailenin temel direği; esas olarak evi geçindiren, ailesini kötülüklerden ve zorluklardan koruyan çok önemli bir "KAHRAMAN"dır.

Bu kahraman uzun yıllar boyunca kız ve erkek çocukları için ayrı anlamlar ifade etmesine rağmen hep vazgeçilmez bir kişidir. Babanın varlığı evdekilere güven verir, çoğu zaman da biraz çekinmeyle karışık saygı görür. Geleneksel Türk aile yapısına baktığımızda baba; evde her şeye karışmayan, ağır, saygı duyulan, hatta korkulan, çocuklarıyla iletişimi yüz-göz olmak şeklinde algılayan, çocuklarıyla ilgili kararlarda ve olaylarda asla ön plana çıkmayan genelde anneyi aracı olarak kullanan bir figür olarak karşımıza çıkar. Bu geleneksel yapı, toplumdaki değişime paralel olarak bugün epey değişmiştir. Evde annenin de artık çalışması, babanın bu rolleri üzerinde oldukça değişim sağlamıştır. En azından artık babalar da çocuklarını dinlemekte, ihtiyaçları olduğunda çocuklarıyla birlikte olabilmekte, anlamaya çalışmaktadırlar.Ailede ebeveynlerden herhangi birinin eksikliği çocukta kayıplar ve maddi manevi travmalar yaratır. Ancak babanın yokluğundan kaynaklanan maddi yetersizlikten daha önemli olan manevi kayıplardır ki bunların başında da güven eksikliği gelir. Çünkü çocuklar için baba = güvendir.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2017 22:02
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Nisan 2013       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

toplumun gelişmesinde kadın mı önemli erkek mi?

toplumun gelişmesinde erkek önemlidir.telefon bilgisayar elektrik gibi icatlar bilim ADAMLARI yani erkekler tarafından yapılmıştır madam curie den baska çağımızı ilerleticek buluş yapan bir kadın yoktur.bir çok kadın ev hanımlığı yaptıgı için toplumda erkek daha aktif ve üstündür.erkek her ortama girebilir ama bir bayan erkeğin yaptığı her işi yapamaz mesela hamallık gibi.türk topluluklarına baktığımız zaman ataerkillik denen erkek otoritesine dayanan bir toplumsal düzen görüyoruz bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur ve baktığımız zaman soy erkekler tarafından belirlenir
Sponsorlu Bağlantılar
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 0 üye beğendi.
Electrify - avatarı
Electrify
Ziyaretçi
23 Nisan 2013       Mesaj #3
Electrify - avatarı
Ziyaretçi
Toplum ilerlemesinde kadınlar erkeklere oranla elbette ki daha baskındır. Çünkü bir çocuğun hayata hazırlanmasında annelerin rolü yadsınamaz.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2017 22:02
_ÜmiT_ - avatarı
_ÜmiT_
Ziyaretçi
24 Nisan 2013       Mesaj #4
_ÜmiT_ - avatarı
Ziyaretçi
Toplumun gelişmesinde hem kadın hem erkek önemlidir.

Erkek açısından.Telefon bilgisayar elektrik gibi icatlar bilim adamları yani erkekler tarafından yapılmıştır madam curie den baska çağımızı ilerleticek buluş yapan bir kadın yoktur.bir çok kadın ev hanımlığı yaptıgı için toplumda erkek daha aktif ve üstündür.erkek her ortama girebilir ama bir bayan erkeğin yaptığı her işi yapamaz mesela hamallık gibi.türk topluluklarına baktığımız zaman ataerkillik denen erkek otoritesine dayanan bir toplumsal düzen görüyoruz bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur ve baktığımız zaman soy erkekler tarafından belirlenir.

Kadınlar açısından.Toplum ilerlemesinde kadınlar erkeklere oranla elbette ki daha baskındır. Çünkü bir çocuğun hayata hazırlanmasında annelerin rolü yadsınamaz.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2017 22:02
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Kasım 2014       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Öncelikle toplumda kadınların önemi büyüktür. Fakat toplumu ileri götüren taraf bence erkektir. Geçmişten günümüze bakalım. Şuan hayatımızı kolaylaştıran buluşların çoğu erkek bilim adamları tarafından bulunmuştur. Ayrıca dünyadaki kadın profesör oranı ise sadece %10dur. Marie uranyumla çalışarak radyoaktivi bulmuştur fakat bu buluş bir telefon, tekerlek, ampul, televizyon değildir. Sorarım size, bilim denince akla neden ilk erkekler gelir ? Peki ya sanata bakacak olursak? Açıkçası kadın şaire pek rastlamadım. Sanat eserlerinin %90ı kadınlardan esinlenerek yapılmıştır fakat o eserleri erkekler yapmıştır. Madem kadınlar o kadar üstündü, toplumu ileri taşıyordu da neden kendileri bir şeyler yapamadı da erkeklerin gölgesinde kaldılar bu konuda ? Bir de kadın ezildi, kadına fırsat verilmedi gibi teşhisler var. Günümüze baktığımızda en ağır işlerde çalışanlar yine erkekler. Maden kazalarından çıkan bedenler, hepsi , hepsi erkek. Bir de şöyle bi teori var. Çocuklar zekalarının %75ini anneden, %25ini ise babadan alırlarmış. Bu yüzdende kadınlar daha üstünmüş. Bir Alman gazetesinin yaptığı araştırmaya göre 37 ülkenin zeka seviyesi sıralamasında Türkiye 34. sırada , zekanın baş rolü kadınsa, geri zekalılık içinde farklı bir şey söylenemez o halde. Bir de duyuyorum, çocuklar babaları çalıştığı için babalarından çok anneleriyle vakit geçirip annelerine özenirlermiş buda kadını üstün tutarmış. Bu durumda evde olan anneyle çalışan babayı kıyaslarsak hangisi toplumu ileri götürmüş olur sizce ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Kasım 2014       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TABİKİ KADIN. GÜNÜMÜZDE ÇALIŞAN KADINLARIN SAYISI ERKEKLERDEN DAHA FAZLA YUVAYI YAPAN DİŞİ KUŞ, ERKEĞİ ADAM EDEN YİNE KADIN, EŞİNE DESTEK OLAN KADIN, EVİN ÇİÇEĞİ KADIN. KADININ BİR EVDE VARLIĞININ OLDUĞUNU BİLMEN BİLE YETER. ANNENDEN MİSAL AL. O VARKEN EVİNİZ NE KADAR HUZUR VERİCİ
Bir anne çocuğunu bireysel olarak iyi hazırlarsa hayata, topluma faydalı bir birey yetiştirmiş olur. Toplumlara hükmedenler genelde erkeklerdir.Devletleri yönetenlerde, Savaşları çıkartanlarda erkeklerdir.Her başarılı erkeği arkasında bir kadın vardır.
İYİ OKU - avatarı
İYİ OKU
Ziyaretçi
18 Aralık 2014       Mesaj #7
İYİ OKU - avatarı
Ziyaretçi
Kardeşim tabikide kadın önemli bende erkekim ama biliyorum kadın yedirip içiyor her rolu ustleniyor erkek ise oturup maç izliyor
ececikk - avatarı
ececikk
Ziyaretçi
16 Mart 2015       Mesaj #8
ececikk - avatarı
Ziyaretçi
*Kullandığımız icatların neredeyse hepsini erkekler yapmıştır
*çocuklar her zaman babalarını örnek alır
*sosyal hayatta erkekler daha fazla çalışıyor
*yöneticilikte kadınlar hata yapabilir,siyasette başarısız olurlar
*kadınlar fazla duygusal yapıda olduklar için olaylara daha çabuk kanar ve çabuk güvenirler
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2017 22:03
bloom22 - avatarı
bloom22
Kayıtlı Üye
4 Nisan 2015       Mesaj #9
bloom22 - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

toplumun gelişmesinde erkek önemlidir.telefon bilgisayar elektrik gibi icatlar bilim ADAMLARI yani erkekler tarafından yapılmıştır madam curie den baska çağımızı ilerleticek buluş yapan bir kadın yoktur.bir çok kadın ev hanımlığı yaptıgı için toplumda erkek daha aktif ve üstündür.erkek her ortama girebilir ama bir bayan erkeğin yaptığı her işi yapamaz mesela hamallık gibi.türk topluluklarına baktığımız zaman ataerkillik denen erkek otoritesine dayanan bir toplumsal düzen görüyoruz bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur ve baktığımız zaman soy erkekler tarafından belirlenir

Herşeyi bilim 'ADAMLARI' bulmuş değil ayrıca o bilim adamlarının arkasında onları doğrup yetiştiren büyüten ANNELERİ var. Ev hanımlığı yerine işe gitmeyi tercih eden kadınlarda giderek artıyor.Erkeklerin yaptığı işleri kadınlar da yapabilir fakat kadınlar bu işler yerine okuyup başka ve daha iyi işleri tercih eder. Soy erkeklerden oluşuyosa kadınlar da doğururlar yani kadınlar olmadan erkekler zaten soy devam ettiremezler Msn Wink Toplumu ilerleten hem kadın hem de erkektir.Bu kadar net. Msn Sarcastic
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2017 22:04
Hayat fırtına demek değil, fırtınanın altında dans öğrenmektir.
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
4 Nisan 2015       Mesaj #10
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Toplumun ilerlemesinde kadın mı, erkek mi daha önemlidir?


Kadın, aile ve toplum arasında bir köprü görevini görür Kadının toplumlarda yerine getirdiği görevleri itibariyle, sosyal sistemin işleyişine katkısı büyüktür Bu açıdan kadının toplumdaki statüsü incelenirken, önce onun birey olarak kişiliğini kazanması, daha sonra aile ve toplum içerisindeki durumu düşünülmelidir.

Atatürk’ün bu konuya ilişkin yaklaşımı dikkate değerdir“Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır Bu yol,Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, ilmî, ahlâkî, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur” (Bu düşünce yapısı, Türk toplumunda kadının bir kişilik kazanmasına yol açmıştır Bu açıdan bakıldığı zaman, Atatürk’ün kendine özgü bir kadın anlayışı vardırO, bugün dünya aydınlarının birleştiği ve Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nın yaymaya çalıştığı ileri düzeydeki görüşü çok daha önceleri dile getirmiştir 1923 yılında İzmir’de yaptığı konuşmada “Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz herşey kadının eseridir” diyen Atatürk, her toplumun iki cinsten oluştuğunu, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinilmesini o toplumu yarı yarıya zayıflattığını vurgulamıştır

Toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebini, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurumuzun sonucunda gören Atatürk, kadınlarımızın erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmak zorunda olduklarını belirtmiştir Çünkü, O’na göre “Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın, en saygın yerde, herşeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır”

Atatürk, Türk kadınına Türk ordusu saflarında resmen ve üniformalı olarak yer veren ilk generaldir O,“kadın meselesinde cesur olalımKuruntuyu bırakalım, açılsınlar, zihinlerini ciddi ilimler ve fenlerle süsleyelim”derken, kadının hem kişiliğini kazanmasını, hem topluma katkısını hem de eğitilmesini istemiştir

Türk Kadınının Farkı
Atatürk’e göre, dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere ***ürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim”(5)diyemez Dolayısıyla Türk Kadını kendisine tanınan bütün haklara lâyık olduğunu, hem söz konusu haklar tanınmadan önce asaleten ve kahramanlığı ile hem de bu haklar tanındıktan sonra kısa zamanda çeşitli mesleklerde gösterdiği başarılarla kanıtlamıştır

Türk Kadınının Fedakârlığı
5 Aralık 1934’te Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin bir lütuf olarak değerlendirilmemesini önemle belirterek “ Belki erkeklerimiz memleketi istila edenlere karşı süngüleriyle, düşman süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında hazır bulundular Fakat, erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir” diyen Atatürk, çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu getiren, mahsülleri pazara ***ürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, sıcak demeyip cephenin harp malzemesini taşıyanların Anadolu’nun fedakâr kadınları olduğunu vurgulamıştır

Türk Kadınının Toplumun Sosyal ve Ekonomik Yapılanmasındaki Yeri
Atatürk,Türk toplumunun yapılanmasını ve kalkınmasını, Türk kadınının kalkınmasına bağlı olduğu kanısındaydı Gerçekten de İstiklâl Savaşı boyunca cephede döğüşen, cephe gerisinde sırtında cephane taşıyan Türk kadınının bu davranışları dışında ülkenin kurtuluşu yolunda mitinglere katılmak, dernekler kurmak ve yabancı devletlerin dikkatlerini çekici bildiriler yayınlamak suretiyle bir çok etkinlikleri olmuştur

Atatürk, bir toplumun kadın-erkek birlikte kalkınabileceğini, bunlardan birinin ihmal edilmesinin ülke için büyük bir hata olacağını şu ifadelerle dile getirmiştir:“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur Mümkün müdür ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini görmemezlikten gelelim de kitlenin tümü ilerlemeye imkân bulabilsin? Şüphe yok ki, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber arkadaşça atılmak, ilerlemek ve yenileşme sahasına birlikte geçmek lazımdır İşte, böyle olursa inkılâp başarılı olur” Atatürk’e göre, toplumu kalkındırmak istiyorsak,Türk Kadını’nı çalışmalarımızda ortak etmek, sosyal hayatımızı onunla birlikte yürütmek, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı yapmak zorundayız

Türk Kadınının Eğitimi
Sağlıklı bir toplum, dengeli ve tutarlı bir aile yapısını gerektirir Toplumların sosyal yapılarının sağlamlığının, kadınlarının iyi eğitilmişliği ile paralel olduğunu gözlemleyen Atatürk, Türk toplumu için aynı düşünceleri gerçekleştirmek üzere bütün yurt gezilerinde ve meclis konuşmalarında kadınların eğitimi konusunu dile getirmiştir

Millet Meclisi’nde “milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her bakımdan yükselmelerini temindir” hitabında bulunan Atatürk, bir toplumun iki cinsten oluştuğunu hatırlattıktan sonra, bunlardan sadece birinin çağın gereklerine uymasıyla ilerlemenin yarım kalacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürmüştür:“Bizim toplumumuzda bilim ve fen gerekiyorsa bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın elde etmeleri gereklidir Kadınlarımız da bilim adamı, fen adamı olacaklar, erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim kademelerinden geçeceklerdir”

İşte bu ifadelerle,Türk kızına bütün okulların, bütün mesleklerin kapıları erkek çocuklarla aynı koşullarda açılmıştır

SONUÇ
Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde “Kadın ve Eğitimi” anlayışı, bugün çağdaş dünya aydınlarının birleştiği ve uluslar arası teşkilâtlarca yayılmaya çalışıldığı görüşler çizgisindedir
Toplumun ilerlemesi, gelişmesi ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmesi için,“Türk Kadını”nın şu boyutlardaki niteliklere sahip olması gerekir

1 Kadın, yasal ve eğitim-öğretim alanlarında erkekle eşit fırsatlara sahip olmalıdır
2 Kadının en önemli görevi analıktır
3 Kadın, toplum hayatının her alanında aktif bir şekilde yer almalıdır
4 Kadının analık sorumluluğunu ve toplumdaki görevini aktif bir şekilde yerine getirebilmesi için çağdaş bilgilerle donatılması gerekmektedir

Görüldüğü gibi,Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde “Kadın ve Eğitimi”ne ilişkin görüşler, kadının hem topluma katılması hem de eğitilmesi biçimindedir Kadının eğitilmesi ise, onun kişiliğinin gelişmesi ve çocuğunun eğitimcisi olması bakımından önem kazanmaktadır
Ancak, kadının bu görev ve sorumluluklarına karşılık, toplumsal statüsü, Cumhuriyet’ten günümüze istenilen düzeye yükselememiştir Çünkü, herşeyden önce, teknolojik değişmenin yaşandığı Türkiye’de, değişen toplumsal yapıda kadının layık olduğu konuma ulaşması için gerekli bilgi ve becerileri tüm kadınlar aynı derecede elde edememişlerdir Eğitim görme şansına genellikle kent kadını sahip olabilmiştir Kırsal kesim kadınları, zaman zaman açılan yaygın eğitim faaliyetlerinden bir ölçüye kadar yararlanmışlar, okuma-yazma öğrenmişlerdir Fakat, sadece okuma-yazma öğrenmek kadına, sahip olduğu konumda fazla yarar sağlayamamıştır Bunların büyük bir kısmı, okuyacak zaman ve okuyacak materyal bulamadıkları için kısa sürede okuma-yazmayı unutmuşlardır Öte yandan, kırsal kesim kadınlarının çok az bir kısmı orta ve yüksek öğretime devam etmektedir Kent kadınları arasında öğrenim fırsatı elde edenler ise, kültürel yapının kendilerine çizdiği çerçevenin dışına pek fazla çıkamamaktadırlar

Aile, toplumun en küçük birimidir ve anne-baba-çocuklardan oluşur. Bu birimdeki baba ise ailenin temel direği; esas olarak evi geçindiren, ailesini kötülüklerden ve zorluklardan koruyan çok önemli bir "KAHRAMAN"dır.

Bu kahraman uzun yıllar boyunca kız ve erkek çocukları için ayrı anlamlar ifade etmesine rağmen hep vazgeçilmez bir kişidir. Babanın varlığı evdekilere güven verir, çoğu zaman da biraz çekinmeyle karışık saygı görür. Geleneksel Türk aile yapısına baktığımızda baba; evde her şeye karışmayan, ağır, saygı duyulan, hatta korkulan, çocuklarıyla iletişimi yüz-göz olmak şeklinde algılayan, çocuklarıyla ilgili kararlarda ve olaylarda asla ön plana çıkmayan genelde anneyi aracı olarak kullanan bir figür olarak karşımıza çıkar. Bu geleneksel yapı, toplumdaki değişime paralel olarak bugün epey değişmiştir. Evde annenin de artık çalışması, babanın bu rolleri üzerinde oldukça değişim sağlamıştır. En azından artık babalar da çocuklarını dinlemekte, ihtiyaçları olduğunda çocuklarıyla birlikte olabilmekte, anlamaya çalışmaktadırlar.Ailede ebeveynlerden herhangi birinin eksikliği çocukta kayıplar ve maddi manevi travmalar yaratır. Ancak babanın yokluğundan kaynaklanan maddi yetersizlikten daha önemli olan manevi kayıplardır ki bunların başında da güven eksikliği gelir. Çünkü çocuklar için baba = güvendir.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2017 22:04

Benzer Konular

1 Ekim 2016 / Misafir Kahve Molası
23 Ekim 2014 / aligecmen Cevaplanmış
25 Ekim 2011 / Misafir Soru-Cevap
3 Mart 2013 / meltem Soru-Cevap