Arama

Kırgızistan ve Kırgızistan Tarihi

Güncelleme: 9 Eylül 2013 Gösterim: 25.243 Cevap: 13
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
28 Ocak 2007       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Yenisey Irmağı boyunda medeni bir hayat süren Kırgızlar Milad'dan sonra birinci yüzyılda Hun Devleti tabiyeti altına girdiler. Hunluların dağılması üzerine, Kırgızlar, Hakas Devletini kurdular. Dördüncü yüzyılda kurulan Hakas Devleti, Baykal Gölünden Tibet'e kadar olan kısma hakim oldu. Altıncı yüzyılda kurulan Göktürk Devleti ile mücadele eden Hakaslar, 840'ta Uygur Devletini yıktılar.

Sponsorlu Bağlantılar
Onuncu yüzyılda Karahanlıların tesiriyle İslam dinini kabul eden Kırgızlar, 13. yüzyılda Moğolların hakimiyetini tanıdılar. On yedinci yüzyılda Rus istilasına karşı diğer Türk boylarıyla hareket ettiler. Kırgızların harp kabiliyetleri yüksekti. On dokuzuncu asırda Kırgız toprakları bütünüyle Rus hakimiyetine girdi. 1924 senesine kadar Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bağlıyken, 1925'te KaraKırgız Özerk Oblastı adını aldı. Bir süre sonra Kara kelimesi kaldırıldı.

1936'da Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline getirildi ve Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 İttifak Cumhuriyetinden biri haline geldi. Eski Sovyetler Birliğinin 1991'de dağılması üzerine, Kırgızistan bağımsızlığını ilan etti. Bağımsız Devletler Topluluğuna üye oldu.

Morrigan - avatarı
Morrigan
Ziyaretçi
20 Mayıs 2008       Mesaj #2
Morrigan - avatarı
Ziyaretçi
Kırgızistan Bayrağı

Sponsorlu Bağlantılar
Kırgızistan Bayrağı, Kırgızistan'ın SSCB'den ayrıldıktan sonra 3 Mart, 1992 'de kabul ettiği milli bayraktır.


image002ev6

Kırmızı fonda, sarı bir güneşten oluşur. Güneşin 40 ışını, 40 Kırgız boyunu temsil eder.

Güneşin içindeki yolların kesişimi, geleneksel Kırgız çadırının üstten görünümünü temsil eder.

Kırmızı zemin ise barışı ve dürüstlüğü temsil etmektedir.
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
21 Mayıs 2008       Mesaj #3
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Kırgızların Tarihi

Kırgızlar, günümüzde yaşayan en eski Türk kavimlerinden biridir. Kırgızlar, Asya Hunları zamanında bu devlete bağlı olarak Baykal Gölünün batısında, İrtiş Nehri bolaylarında yaşıyorlardı. Kırgızlar Mukan Kağan döneminde Göktürklere bağlandılar. Göktürklerin Çin hakimiyeti altına girdiği 630-680 yılları arasında Kırgızlar bağımsız olarak yaşadılar. İkinci Göktürk devletinin kurulmasıyla yeniden Göktürklere bağlandılar. Kırgızlar bu dönemde sık sık ayaklandılar. Kırgızlar Göktürklerden sonra Uygurların hakimiyetine girdi. Kırgızlar 840 yılında Orhun bölgesine giderek Uygur hakimiyetini ortadan kaldırdılar ve Orta Asya hakimiyetini ele geçirdiler. Ötüken merkez olmak üzere Kırgız Devleti kuruldu. 920 yılında Moğol Kitan devleti, Kırgızları baskıya uğratarak, eski yerlerine göç etmelerine sebep oldu. 1207 yılında Moğol hakimiyetini kesin kabul eden Kırgızlar, Moğol hakimiyetine giren ilk Türkçe konuşan boy oldu. Yenisey nehri kıyılarında bulunan buluntular, Kırgızların ileri düzeyde bir medeniyete sahip olduklarını göstermektedir.

Kırgız Hanlığı

Kırgızlar, Moğollardan sonra Kırgız hanlığı seviyesinde bugünkü Kırgızistan alanında varlıklarını devam ettirmişlerdir.
Hunlardan beri belki de daha eski olarak, başka boylara karışmadan günümüze gelmeye başaran Kırgızlar, 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığına kavuşmuştur.

Alıntıdır..
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
21 Mayıs 2008       Mesaj #4
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Etimoloji

Kırgızistan, Kırgız ülkesi anlamına gelir. Kırgız isminin kökeni hakkında ise birkaç teori mevcuttur. Bunlardan birincisi -iz eki (iki - iz=ikiz vb.) almış kırk'tır. Yani Kırk-ız, Kırklar'dır. Fakat halk Kırgız adının Kırk Kız'dan geldiğini iddia eder. Bunun temeli Kırgızların refah ve bolluk içinde bıraktıkları kamplarını daha sonra yerle bir olmuş bir halde bulan kırk kızın soyundan geldiklerine inanmalarıdır. [5] Diğer kayda değer önemli bir teori de Yapısal Dilci Kaymakam Eyüp Sabri Kartal 'nan gelir. Bu görüşe göre; Kırgız gelimesi Kırkuz olarak telefuz edilir. Bu kırk ve uz kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Buna göre anlam kırk oguz demektir. Çünkü Uz (aşireti) veya uz, ouz veya Az, Oğuz Türklerinin diğer bir deyişidir. * Kırgız (kırk + uz) demek "kırk aşiret" demek olur ki daha bir etimolojik anlam ifade eder.Doğrudan ve mantıklı kırgız kelimesinin izahı olur. Yan ülkesi Özbekistan da kendilerine "uzbeg" der ki bu da uz begi veya oğuz beyi ülkesi demektir. Uz aynı zamanda Nuh Peygamberin torunu olup Türklerin bu torununun üremesinden geldiği dinsel dünya tarihi yazarlarınca ifade edilmektedir. Bakınız: en:Uz (son of Aram).



Vikipedi
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
21 Mayıs 2008       Mesaj #5
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Üniversiteler

Kırgızistan'da 60 civarinda üniversite bulunmaktadir. Belli üniversite şunlardır:
  • Orta Asya Amerikan Üniversitesi
  • Kırgız-Rus Slav Üniversitesi
  • Ulusal Kırgız Üniversitesi
  • Kırgız-Türk MANAS Üniversitesi
  • Bişkek Beşeri Bilimler Üniversitesi
  • Uluslararası Kırgızistan Üniversitesi
  • Uluslararası Atatürk-Alatoo Üniversitesi
  • Oş Devlet Üniversitesi
  • Kırgız Özbek Üniversitesi
  • Oş Teknoloji Üniversitesi
  • Kasym Tynystanov Üniversitesi
vikipedi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kırgızistan Tarihi

Türklerin bilinen en eski yazılı belgelerinden olan Kök Türk yazıtlarında Kırgızlar, tarihleri çok eskiye dayanan Türk kavimleri arasında zikredilmektedir. Çin tarihine ait yıllıklarda ise Kırgızlar M.Ö. 2. yüzyılda Hunlar zamanındaki olaylar anlatılırken karşımıza çıkmakta ve Kırgız Türklerinin bilinen ilk devletlerini M.Ö. 2. yüzyılda bugünkü Kırgızistan topraklarından doğuya ve kuzey doğuya uzanan bölgede, (Tanrı Dağlarının doğu ve kuzey doğusunda) kurdukları anlaşılmaktadır. Aslında bu bölgede yapılan arkeolojik ve antropolojik araştırmalar Türklerin M.Ö. 2. bin yılından da ötelere kadar uzanan tarihlerinin aynı coğrafi alanda yaşanmış olduğunu göstermektedir.

kirgizistan02os1


Hun İmparatorluğu Dönemi

Bir müddet sonra bu ilk Kırgız Devleti yıkılmış ve Kırgızlar, Töles boyları başta olmak üzere diğer bazı Türk boyları ile birlikte Hun İmparatorluğu'nun idaresinde yaşamaya başlamıştır. Takibeden bir kaç asırlık dönemdeki kaynakların yetersizliği nedeniyle tarihler çok net bir şekilde belli olmamakla birlikte, Hun İmparatorluğu'nun giderek gücünü kaybetmesi sonucunda M.S. 2. ve 3. yy'larda bu Türk boylarının Hun idaresinden çıkarak, bölgede dağınık bir şekilde yaşadığı anlaşılmaktadır.

kirgizistan03fh4


Kök Türk İmparatorluğu Dönemi

M.S. 6. yy'dan itibaren netleşen tarihî verilere göre Kırgızlar M.S. 557 yılında Kök Türk Devletinin fetret devrine rastlayan 7. asrın ikinci yarısı boyunca müstakil bir görünüm sergileyen Kırgızların bu dönemde Çin ile doğrudan ilişkiler kurmalarına rağmen, 699 yılında yeniden Kök Türk yönetimine girdiği görülmektedir. Kök Türk kitabelerinden anlaşıldığı kadarıyla, Kök Türklerin Kırgızlar üzerinde hâkimiyet tesisi pek kolay olmamış ve her iki dönemde de ancak uzun ve çetin mücadelelerden sonra Kök Türklerin hakimiyet kurması mümkün olmuştur.

İlk Bağımsız Kırgız Devleti

Kırgızlar 743 yılında Kök Türk devletinin yıkılışından sonra yönetimi ele alan Uygur Hakanlığı'nın idâresini kabul etmeyerek, uzun yıllar boyunca Uygurlarla mücadele etmiş ve 9. asrın başlarında Uygurlarla yapılan bir savaşta büyük kayıplar vermelerine rağmen, 838 yılında Uygur Kağanını öldürerek Uygur Devletinin Kuzey kısmını işgâl etmek suretiyle asırlardan sonra ilk defa merkezi Ötüken olmak üzere bir Türk Devletinin idâresini ele almışlardır. Kırgızların yüzyıllardan (neredeyse bin yıla yakın bir aradan) sonra yeniden bağımsız bir devlete sahip olmaları, yaklaşık bir asır süren ikinci bağımsız Kırgız devleti süresince onların kültürel alanda yeniden derlenip toparlanmalarına, hatta Kök Türk ve Uygur kardeşlerinin yazı dilini kullanarak kendi kitabelerini yazdırıp diktirmelerine vesile olmuştur.


kirgizistan04ni6



Fakat bu ikinci Kırgız devletinin kurulduğu bölgeler bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti sınırları dahilinde kaldığı ve Çin yönetimince de Türk tarihine ait pek çok önemli eserin gömülü olduğu bilinen bu bölgelerde kazı yapılmasına müsaade edilmediği için, tarih ve bu arada başka bir çok ilim dalı bu bölgeden elde edilebilecek her biri bir hazine değerindeki verilere ulaşamamaktadır. Şayet birgün bu bölgedeki Kırgız kitabelerinin gün ışığına çıkartılması mümkün olursa muhakkak ki Kırgızların ve bu arada genel olarak Türklerin Orta Asya'daki tarihlerine ait bilgiler yeni ve daha geniş boyutlar kazanacak, bu arada Türkler'in M.Ö. ve Miladı takiben bir kaç yüzyıl boyuncaki hayatlarının pek çok bilinmeyen yönü açıklık kazanmış olacaktır.

Çin Tehdidi ve Batıya Göç


920 yılından sonra, önce Kök Türk ülkesini ve sonra Moğolistan'ı işgâl eden Çin ordularının dalga dalga gelen saldırıları karşısında tutunamayan Kırgızlar 924 yılında bu yurtlarını terkederek, daha batıya (bugünkü Kırgızistan'a) doğru çekilmişlerdir. 10-12'inci yüzyıllar arasında Karahanlıların hakimiyeti altında yaşayan Kırgızlar, bu dönemde Kırgızistan toprakları üzerinde büyük şehirler meydana getirmiş ve halkın daha çok tarım ve ticarete yönelmesi sonucunda önceleri genellikle göçebe olarak hayvancılıkla uğraşan Kırgızların sosyo-ekonomik hayatında büyük değişimler meydana gelmiştir. Söz konusu sosyo-ekonomik gelişmelerle birlikte Kırgızların kültür hayatında da önemli ilerlemeler kaydedilmiş ve Türk dilinin ilk şâheseri "Kutad-gu Bilig" Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından bu dönemde ortaya konulmuştur.


kirgizistan05dx2



Moğol ve Özbek Hakimiyeti


12. yüzyılın başlarından itibaren Kırgızları Cengiz Han yönetimindeki Moğolların hakimiyeti altında görüyoruz. 1217 yılında Moğol yönetimine karşı başlattıkları isyânın kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra Kırgızlar 14. asrın sonuna kadar Moğol hakimiyeti altında kaldı. Ancak 1399 yılında yanlarına Oyratları da alan Kırgızlar, Moğol yönetimine karşı başlatılan ikinci isyan ile yeniden bağımsızlığına kavuştular. Fakat, o dönemde amansız bir hâkimiyet mücadelesinin hüküm sürdüğü Orta Asya'da gerekli şartlara erişemeden bağımsız kalmak kolay değildi. Nitekim Kırgızlar kısa bir bağımsızlık döneminden sonra 1425 yılında Özbek hâkimiyeti altına girdiler ve daha sonra Özbeklerin Moğol saldırıları karşısında tutunamaması sonucunda kuzeydeki Kazakistan bozkırlarına çekilerek Kazak Yönetimi altında Kazaklarla birlikte yaşamaya başladılar.

Yeniden Bağımsız Kırgız Devleti

Asya'da Moğol hakimiyeti sona erdikten sonra Kırgızlar önce Kalmukların idâresi altına girmişler ve sonra 1703 yılında Tanrı dağlarının güney batı taraflarına göç ederek, kısa bir süre önce kurulmuş olan Hokand devletinin hakimiyetini gönüllü olarak kabul etmişlerdir. Ancak bu iltihak ile kısa sürede hem nüfusun ve hem de askeri gücün çoğunluğunu ele geçiren Kırgızlar, çok geçmeden Hokand devletinin yönetimini ele aldılar. Böylelikle Kırgız Türklerinin tarihinde yeni bir bağımsız devlet dönemi başlamış oldu. Hokand devletinin 18. yy boyunca giderek Orta Asya'da nüfuzlu bir konuma yükselmesi Buhara Emirliği'nin dikkatini çekmiş ve 19. asrın başlarında Hokand Hanı Ömer Han (1809-1822) ile Buhara Emiri Haydar Şah (1800-1826) arasında başlayan rekabet ve çekişme, Orta Asya Türklüğünün en büyük talihsizliklerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Öyleki bu hanlıklar, aralarındaki rekabeti, Osmanlı İmparatorluğuna biat etmek suretiyle ondan bir diğerine karşı destek sağlamak için İstanbul'a elçiler göndermek noktasına kadar tırmandırmışlar, fakat bu amansız mücadele sadece Rusların Orta Asya'daki hâkimiyet plânlarını uygulamaya koymak için müsâit bir zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramamıştır.

Rus İşgali

Merkezi Asya'daki Türk Hanlıklarının birbirine düştüğü böyle bir dönemde önce 1846 yılında Kazalinsk Kalesini ele geçiren Rusların Türkistan illerini istilâsı bundan sonra da devam etti. Bu dönemde sadece 1864 yılında Çimkent üzerine yürüyen Rus orduları, Alim Kul kumandasındaki Hokand ordusu tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış, fakat bu arada Buhara Emirinin Hokand üzerine yüdüğü haberini alan Alim Kul başkenti savunmak için dönünce, bu fırsatı değerlendiren mağlup Rus ordusu 22 Eylül 1864'de Çimkent'i işgâl etmiştir. Böylece iki Türk Hakanı arasındaki anlaşmazlık, Rus ordusuna Türkler tarafından yaşatılan bir hezimetin, büyük bir Rus zaferi olarak tarihe geçmesine vesile olmuştur. Çimkent'in işgâlinden sonra Alim Kul yönetimindeki Hokand orduları Rus işgaline karşı amansız bir direniş göstermeye devam ettiler. Bu mücadele döneminde Alim Kul ve ordusu, Buhara Ordularının işgal ettiği topraklar ile Rus ordularının işgâl ettiği topraklar arasında adeta mekik dokuyor ve sürekli olarak bir cepheden diğerine koşuyordu. Nihayet 23 Mayıs 1865'de Alim Kul, Rus ordularına karşı Niyaz Bey Kalesini savunurken şehit düştü. Alim Kul'un ölümünü mütekakip Rus ordularının Taşkent'i kuşattığı ve Taşkentlilerin tam otuz iki gün şehirlerini Ruslara karşı kahramanca müdafaa ettiği bir dönemde bile, Buhara Emiri Muzaffereddin, Hokand devletinin başkentini işgal etmekten geri durmadı. Fakat Orta Asya'nın işgâlinde Hokand veya Buhara ayırımı gözetmeden Rus orduları Hokand ülkesinin işgalinden hemen sonra 1867-1868'de Buhara Emirliğinin hâkimiyet sahalarını da işgal etti. Bunu müteakip 1873'de Hive emirliği ve 1874-1875'de Türkmenistan'ın işgali ile Orta Asya'daki Türk yurtlarının tamamı Rusların kontrolüne girmiş oldu.

Bağımsızlık Direnişleri

Yurtlarının Ruslar tarafından işgâl edilmesine tahammül edemeyen Kırgızlar 1876'da Abdurrahman Abtabacı önderliğinde ve 1885'de ise Oş şehrinde Derviş Han Tora önderliğinden isyan başlatmalarına rağmen her iki isyan da kanlı bir şekilde bastırıldı ve isyancılar katledildi. Buna rağmen Çarlık Rusyası'nın son dönemleri boyunca Kırgız isyanlarının ardı arkası kesilmedi. 17-18 Mayıs 1898 gecesi Andican'ın Mintepe Camii imamı İşan Muhammed Sabıroğlu yönetimindeki ayaklanarak Rus garnizonunu basan Kırgız Türkleri, modern silahlara sahip Rus ordusu karşısında ağır kayıplar verdikten başka, sağ ele geçen 380 kişi de idam edildi. Bu olaydan sonra bölgeyi ziyaret eden Rus Genel Valisini diz çökerek selamlamamakta direnen 208 kişilik bir halk grubu Sibirya'ya sürüldü. Nihayet 6 Ağustos 1916'da büyük ve toplu bir isyan başlatan Kırgızlar, bütün Türkistan'da yayılmakta olan bağımsızlık savaşına iştirak ettiler. Fakat Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırılan bu isyânda da Kırgızlar binlerce kayıp verdi ve isyânın bastırılması sonucunda üçyüz bin civarında Kırgız Türkü Çin'e kaçmak zorunda kaldı. Bunca can kaybı ve göçe rağmen Kırgızistan'da milliyetçi Kırgız komiteleri hemen ertesi yıl 1917 Bolşevik ihtilâli sırasında yeniden bağımsızlık mücadelesini başlatmışlar ve bu mücadele 1929 yılına kadar sürmüştür. Kırgızistan'da yarım asrı aşkin bir süre aralıksız süren bu direnişler ancak Stalin'in despot yönetimi devrinde tamamen sindirilmiş ve bu arada Rusya tarafından 1924'de Muhtar Bölge Statüsü verilen Kırgızistan 1926 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği'ne Kırgızistan adı ile dâhil edilmiştir.

Bugünkü Kırgızistan

1980'li yılların ortalarından itibaren Gorbaçov'un yönetim dönemi ile başlayan açıklık ve yeniden yapılanma sürecinin getirdiği tarihi gelişmeler sonucunda adım adım yeniden bağımsızlığa doğru ilerleyen Kırgızistan, 20-21 Ağustos 1991'de Moskova'da yaşanan darbe girişimi ve ardından merkezi hükümetin istifası ortamında 31 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını ilan etti.


kirgizistan06hh3



Bundan kısa bir süre önce, yani bağımsızlığn adım adım yaklaşmakta olduğu süreç içerisinde, 27 Ekim 1990 günü yapılan seçim ile Cumhurbaşkanı olan Askar Akayev, bağımsızlığın ilan edildiği dönemde Kırgızistan Cumhuriyeti yönetiminin başında bulunuyordu. Bağımsızlığı, Akayev ile tanıyan Kırgızistan, bağımsızlık ilanını müteakip 12 Ekim 1991 günü yapılan halk oylamasında yoluna yine onunla devam etmeye karar vererek, Akayev'i yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 30 Eylül 2010 13:43
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
25 Haziran 2008       Mesaj #7
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Kırgızistan’da Sosyoloji

Kırgızistan’da sosyolojinin ortaya çıkma ve gelişme sürecini, Sovyetler dönemindeki ve bağımsız devlet dönemindeki sosyoloji diye ikiye ayırabiliriz.

Sosyoloji ayrı bir bilim dalım, ders ve meslek olarak Sovyetler Birliği zamanındaki Kırgız cumhuriyetinde zorla ve yavaş gelişiyorduç Bunun sebebi bir yandan, gereken bilimsel eğitimin, uzman elemanların olmaması ve öbür yandan XX.yy.da hüküm süren Sovyet ideolojisidir.

Sosyolojik realiteyi araştırma yöntemi olarak “sosyoloji (toplum bilimi)” terimi Kırgızistan’da XX.yüzyılın 60’lı yıllarında okumuş Asanbek Tabaldiyev’in (25.01.1935-15.12.1975) yazılarında ortaya çıkmıştır. Onun girişimiyle Kırgızistan’da Milli Üniversite’nin felsefe kürsüsünün sayesinde ilk sosyolojik laboratuvar açılmıştır (1966). Milletler arası ilişkilerle ilgili sosyolojik araştırmalar yapılarak, bu kounlarda master ve doktora tezleri hazırlanıyordu.

Tüm sosyolojik araştırmalar “sınıflararası mücadelenin” ideologlarının kontrolü altında yapılıyordu. Bilimler akademisinin üyesi Asanbek Tabaldiyev’in önderliğiyle uygulamalı sosyolojik araştırmalar esnasında yazarlar kolektifi tarafından yazılmış “Sosyalist ulusların yükselişinin diyalektiği” kitabını o zamanlardaki hükümet yok etmişti (1970). Komünist ideolojinin şartlarındaki sosyolojik düşüncenin unsurları Tabaldiyev’in konuşmalarından, haraketlerinden ve yazılarından belli oluyordu.

Anlaşıldığı gibi, sosyoloji yıllarca bilim dalı statüsünde değil, tarihi materyalizm ya da sosyal felsefe olarak kabul edilen bir şeydi. Sovyet dönemindeki sosyoloji yapısal olarak karşılıklı bağlantısı olan düzeyleri kapsıyordu: genel kuramlar ve emperik araştırmalar.

Emperik araştırmalar sonuçları Marksist toplum bilimlerinin “bilimsel” hükümlerini bir kere daha kanıtlamak için kullanılması söz konusudur. Bu amaçta kullanılan sosyoloji, yani yardımcı bir bilim dalı olarak Kıgızistan’da hızla yayılıyordu. Burdaki parti kurumunun, Kremlin buyruklarını tartışmasız yerine getirmesi şarttı.

Sosyolojinin Kırgızistan’da legalize edilme süreci XX.yy’ın 80’li yıllarında başlamıştır. Bunun sebebi olarak o zamanlardaki Komünist Partisinin düşüncelerindeki ve kararlarındaki değişmeler kabul edilebilir. Örneğin, ülkede sosyologlar kurumları organize edilmesi veya bilim merkezlerinde, eğitim kurumlarında bilimsel araştırmalar için ayrı branşların oluşturulması söz konusudur.

Tabii ki Frunze (Bişkek) teknik Enstitüsü (FTE) sayesinde Soyolojik Bilimsel Araştırmalar Laboratuvarı organize edilmişti. Kurumda çalışmaya gelenler gerçekten sosyolojiyi bilim dalı ve bir meslek olarak araştırmak ve öğrenmek isteyen gençlerdi. Bu labarotuvar her türlü problemde ve büyük kitleyi kapsayan araştırma yapabilen profesyonal sosyologları hazırlamada önemli rol oynamıştır. 1989’da FTE’de Kırgızistan’daki ilk “Sosyoloji ve Mühendislik Psikolojisi” kürsüsü açılmıştı.

Başka ülkelerin tecrübesi gösterdiği gibi, sosyolojinin bir sistem olarak gelişmesi süreci, alanında uzmanlaşmış kadroların olması; araştırmaların yapılması, bilim kurumlarının organize edilmesi ve kazanılmış bilgileri tekrar iletmenin sağlanabilir bir yapısal hale gelmesi gibi şartlara bağlıdır.

Bilim dalının Kırgızistan’da gelişme süreci uzman kadroların ortaya çıkması: sosyologların yüksek lisans ve doktora tezleri savunmasıyla daha hızlanmıştır. Kırgızistan’daki sosyologlar Moskova, Sankt-Peterburg v.s. Rusya şehirlerindeki bilim merkezlerinde yüksak lisans tezlerini savunmuşlardı. Frunze Teknik Enstitüsü’nün bilimsel araştırma laborratuvarının üyeleri tarih, ekonomi ve filolojiden temel yüksek tahsil alınca Rusya’nın sosyolojik eğitim merkezlerinde lisans üstü eğitim aldılar. 15 kişi lisans üstü eğitim alıp, tezlerini verdi. Rusya okumuşlarının yöneticiliği ile ve yardımı ile eğitim almış, uzmanlaşmış kadrolar Kırgızistan’da çalışmaya başladılar. Doktora tezleri vermiş olanlar: Rahat Açılova aile sosyolojisi (Leningrad’daki eğitim kurumu); Ablabek Asankanov etnik sosyoloji, Aynura Elebayeva kültür sosyolojisi, Kuseyin İsayev köy sosyolojisi (Moskovo’da tez verenler). Onlar Sovyetler Birliği’nin bilim standartlarına göre felsefe biliminin doktorları oldu. Fakat şimdiki Kıgızistan’da bürokrasi koşullarında bazı tarihi olgular kabul edilmiyor. 2005 yılında ancak zor mücadelenin sonucunda tez savunmasıyla ilgili kurul, problemi çözdü.

Sosyolojik Bilimsel Araştırmalar Laboratuvarı ve Frunze teknik Enstitüsü’ndeki “Sosyoloji ve Mühendislik Psikolojisi” kürsüsü XX. yüzyılın son yıllarında Kırgızistan’daki emperik araştırmaları yapan tek kurumlardı. Ve onlar aynı zamanda pek çok kuramsal ve metodolojik problemleri çözdü. Sosyolojik laboratuvarın üyeleri komple olarak “Kırgız gençlerinin endüstri işletmelerde adapte olması problemi ve uzman kadroları hazırlama” konusunda araştırmalar yaptılar. Bu problemler o zamanlarda özellikle zirai bölgelerde oldukça aktüeldi. Sosyolojik araştırmalar iki doğrultuda gerçekleşiyordu:

Kırgız gençlerinin mühendisliği meslek olarak seçmesinin sebepleri; öğrencilerin teknik üniversitede okurken şehir koşullarına adapte olması. 1988-1991 yılları içerisinde köylerden ve şehirden 4422 gençle anket yapıldı. Anket sonuçlarıyla devlet yöneticileri için tavsiyeler hazırlanmıştı. Ayrıca da kitap basıldı.Kırgızistan gençlerinin işçi mesleklerine ve sanayide ulusal işçi sınıfların oluşmasının problemlerine yönelimi. Şehirler ve köy bölgelerinde 1242 lise öğrencisi ve büyük sanayi işletmelerinde 788 genç işçiyle anket yapılmıştır. Köy bölgelerindeki öğrencilerin sanayi mesleklere yönelimi ve Kırgız genç işçilerin fabrikalarda adaptasyon yolları hakkında çok ilginç sosyolojik bilgiler alınmıştır. Memleketimiz Pazar ekonomisine geçme ve köylerden şehre migrasyonu büyük olduğu zamanlarda bile, bu araştırmaların sonuçları aktüel ve çok yararlı oluyor. Sosyolojik araştırmalarn sonuçları ülkede büyük derecede değerlendirilmiştir.
Sosyolojik laboratuvarının kolektifi ve FTE “Sosyoloji ve Mühendislik Pikolojisi” kürsüsü 1987-1989 yıllarında işçi niteliklerinin gelişme düzeyi, dolaylı ya da doğrudan işçilere etki veren koşullar ve faktörler: kolektifin iş aktivitesinin düzeyi, işçilerin işleme koşullarının memnunluğu, işçilerin yaşam tarzı koşulları, bunlar esnasında analiz yaparak Clal-Abad bölgesindeki Karakül şehrinde “Dostuk” fabrikası için ve Çüy bölgesindeki Kalininsk’te yerleşen “Stepnoy” köyünde sosyal gelişme planları hazırlamak için metodolojik tavsiye edilmiştir.

Sosyolojinin gelişme sürecinde ve Kırgızistan sosyologlarının birleşmesinde önemli adım Sovyet Sosyalist Birliğinde Kırgız Bölgesi, ondan sonra 1990 yılı ocak ayında onun temelinde Kırgız sosyologlarının konusu yapılmıştır. En başından sosyolojinin gelişmesi Kırgız toplumunun gelişmesiyle yakın bağlıydı. Böylece, sosyolojinin özerk gelişmesi tarihsel sosyal reformların bir parçası olmuştur. Sosyologlar devlet sistemi, milli işçi sınıflar, etnik ve yeni sosyal ve ekonomik enstitülerin gelişmesi gibi yeni işlere odaklaşmaya başladılar. “Kırgız Sovyet Devletinin sosyal ve ekonomik hayatını değiştirmede sosyolojinin misyonu” konusunda 1990 yılının başında bilimsel pratik konferans yapılmıştır. Bu konferansa sosyologlar, üniversite, enstitü bilim adamları katılmış. Sonra konferans dökümanları kitap olarak basılmıştır.

Bağımsız Kırgızistan’da başka Sovyetler sonrası devletlerde olduğu gibi XXI.yüzyılın getirdiği yeni kavrama ve çözüm gereken yeni problemler çıkmış. Toplumda ve insanlarda ne olduğunu, demokrasiye ve liberal Pazar ekonomisine geçme sürecinde nasıl ve hangi parametrelerde sosyal değişimler gerçekleşeceğini tam zamanında bilmek gerekiyordu.

Sosyolojinin evrensel ilginç ve yaralı bilim olarak yukarıda yazılan sorulara egemen, bağımsız, ulusal Kırgız ülkesinin sosyal-ekonomik gelişmeler hakkındaki sorularına cevap vermesi gerekiyor. Sosyal bilimi yeniden doğurmak, uzmanları hazırlamak, uluslararası birimlere katmak, bilim dalında yeni fikirler, yeni metodları oluşturmak gerekiyordu. Böyle zorluklarla bazen yeni problemlerle, Pazar ekonomisine, demokrasi ve halk egemenliğine geçen Kırgız ülkesi karşılaşmış. 1993 yılı Bişkek Siyasalbilimler Üniversitesi (BSÜ onceden Dil ve Siyasal Bilimler Enstitüsü) “Sosyoloji” bölümü ve “Yönetim ve Sosyoloji” profesyonellere eğitim veren yani fakülte açılmıştı. FTE’de 1983 yılında kurulmuş sosyoloji laboratuvarı BSU’ye geçirilmiş. Bilim merkezleri yardımıyla ülkede sosyoloji araştırmaları yapılmıştır. Laboratuvar, fakülte ve bölüm temelinde Kırgızistan’da sosyoloji bilim dalı ve meslek olmuştur.

Prof. Kuseyin İsayev kendi kütüphanesinden karşılıksız verdiği 1500 özel kitap ve bilim dergileritemelinde fakültede bilim-metodolojik sınıfı açılmış. Moskova Lomonosov adındaki Milli Üniversite sosyoloji fakültesi ve Rusya Milli Sosyoloji Üniversitesi’yle birlikte bilim-pedagojik faaliyette bulunma anlaşması imzalanmış. New york stratejik gelişme yüksek okulunun bilim adamları tarafından konuşmalar ve danışma verilmiştir. Bu yüksekokul tarafından BSÜ “Yönetim ve Sosyoloji” fakültesine sosyoloji, sosyal antropoloji ve sosyal psikoloji hakkında ingilizce 100 kitap verilmiştir.

1994 yılında lisanüstü ve doktora yapılmıştı. 2005 yılı Aralık ayında sosyolojik ve siyasi bilimlerde tez savunması içinbilim merkezi açılmıştı. Demek ki Bişkek Sosyalbilimler Üniversitesi’ndeki “Yönetim ve Sosyoloji” fakültesi Sovyet zamanında başlanmış bilim sosyoloji temelinin gelişmesine devam ediyor. Günümüzde merkezi ve bölgesel büyük üniversitelerde ve enstitülerde sosyoloji fakülteleri vardır. XXI.yüzyılda Kırgız topluluğu sosyolojiyi üniversite disiplini olarak okutmaya hazır hale gelmiştir. BSÜ’den başka Orta Asya Amerikan Üniversitesi 1998, Kırgız Milli Üniversitesi 1999 yılından itibaren sosyolog yetiştirmeye başlamıştır. Üniversiteler farklı öğretme modelleriyle eğitim veriyorlar. Bu üniversiteler arasında yarışma ruhunu yaratmaktadır. Ama uzmanları hazırlama derecesini yükseltmede, eğitim verme sürecinde gerekli edebiyatın sağlanması, bilim araştırmalrı gerçekleştirilmesinde ve mesleğin standartlaştırılmasında bir çok ciddi problemler vardır.

Prof. Kuseyin İsayev
Rusça’dan çevrilmiştir.
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #8
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Kırgızistan - Burana Minaresi

Bişkek’in 60 km. doğusunda ve Tokmak’ın 12 km. güneyinde Balasagun şehrinin harabeleri üzerinde yer alan Burana Künyesi ülkede görülmesi gereken en önemli tarihi eserlerden biridir. 14.yy.da varlığını varlığını sürdürmüş olan ve 30 km karelik bir alan üzerine kurulu bulunan Balasagun şehrinden günümüze kadar kalan tek değer Burana Minaresi ve çevresinde bulunan bir çok tarihi yapılardır.

Burana kelimesi, Kırgızca’da minare kelimesinin bozulmuş şekli olarak kullanılmaktadır. Bu kelime, zamanla harabelerin yerinde bulunan tarihi Balasagun ismini unutturarak, onun yerine geçmiştir.

10-12.yy arasında altın devrini yaşayan ve Kaşgar’dan Urgenç’e kadar uzanan Karahanlılar Devleti’ bu dönemler içerisinden başkentlik yapan Balasagun şehri,aynı zamanda İpek Yolunun önemli uğrak noktalarından birisi olmuştur. Dolaysıyla, burada bulunan yerleşim yeri ve kalıntıları, ilk Müslüman Türk devletlerinden biri olarak kabul ettiğimiz Karahanlılar dönemine aittir.

Esasen,yıllardan beri tarihçi ve arkeologların Burana’daki tarihi kalıntılar üzerine yapılmış oldukları çalışmalarda, bu keyfiyeti doğrulamış bulunmaktadır.

Karahanlılar devleti, 10-11.y.yıllarda Orta Asya’da, bugünkü Kırgızistan, Doğu Türkistan ve Kazakistan topraklarının bir kısmı üzerinden kurulmuş önemli bir Türk Devletidir.

11.yy.da yapılmış olan Burana Minaresi’nin orijinal uzunluğu 37-38 metre olup, 16.yy.da meydana gelen bir deprem sonucu minare boyu 21.2 metreye inmiştir. Minarenin çerçevesinde M.S. 6-10.yy.da yapılmış yaklaşık 80 mezar taşı ve 50 kadar çeşitli figürlerin çizili olduğu kaya bulunmaktadır. Yine minarenin hemen yakınında bulunan müzede ise döneme ilişkin buluntular ve çeşitli belgeler sergilenmektedir. Minare 1974-1976 yılları arasında restore edilmiştir.

buranlargevk9wr7

Kaynak: TürkGundem

reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
14 Ekim 2009       Mesaj #9
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Kırgızistan'da Ulaşım

Kırgızistan'da ulaşım, ülkenin dağlık yerşekillerinden ötürü büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Yollar yüksekliği 3000 metre ve üzerini bulabilen rakımlar ve dik vadilerden dolayı sık sık viraj yapmak durumundadır ve ulaşım sürekli olarak toprak kaymaları ve çığ düşmesi tehlikesi altındadır. Kış boyunca ulaşım ülkenin kimi yüksek rakımlı ve tenha bölgelerinde hemen hemen imkânsızdır. Bunun yanında ulaşımı güçleştiren diğer etmenlerden biri de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde inşa edilen pek çok kara ve demiryolunun bugün uluslararası sınırlarla kesilmesidir. Bu da, yolların kapalı olmadığı yerlerde bir çok zaman alıcı formalite gerektirdiğinden pek tercih edilmemektedir. Kırgızistan'da ulaşım üzerine değinilecek bir başka önemli öge de özellikle kırsalda ve ulaşımın olanaklı olmadığı bölgelerde kullanılan attır. Bunu tercih edilir kılan etmenlerden biri de dışarıdan ithal edilen yakıta bağımlı olmamasıdır.
Vikipedia
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
30 Eylül 2010       Mesaj #10
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
kirgizistan3557721
Kırgızistan Bayrağı

Asya Hunlari çagindan beri varliklarini bildigimiz Kirgizlar, o dönemde Hunlara bagli Ting-linglerle karisik olarak yasiyorlardi. Yenisey irmagi boylarinda oturan Kirgizlar , 560'da Mukan Kagan zamaninda Göktürklere baglanmislar, Göktürk Devleti'nin 630'da yikilmasiyla bagimsiz olmuslardir. Ancak 681 yilinda 2.Göktürk Devleti'nin kurulmasiyla, tekrar Göktürk yönetimine girmislerdir. Uygur Devleti'nin kurulmasindan sonra, 758'de Mayan-Çur Kagan tarafindan Uygurlara baglanan Kirgizlar, 840 yilinda siddetli bir hücumla Uygur Devleti'ni yikarak Orhun bölgesinde kendi devletlerini kurmuslardir. Ancak bir müddet sonra Kitanlar tarafindan buradan çikarilan Kirgizlar, eski yurtlarina çekilmek zorunda kalmislardir. Böylece Orhun bölgesi Türk yurdu olmaktan çikip, Mogolistan'in bir parçasi haline gelmistir. Cengiz Han zamaninda Mogollar'a boyun egen ilk Türk kavmi olan Kirgizlar, bu tarihten sonra siyasî bir varlik gösterememislerdir. Uzun yillar daginik ve göçebe olarak yasayan Kirgizlar, Rus ve Sovyet hâkimiyetinden sonra bugün Kirgizistan adiyla bagimsiz bir devlet hâlinde yasamaktadirlar.

Dünyanin en uzun destani olan Manas destani Kirgiz Türkleri' ne aittir.

MsXLabs.org & Osmanlı Tarihi
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

22 Haziran 2008 / Bia Türk ve İslam Dünyası
13 Ocak 2012 / BARIŞ Türk ve İslam Dünyası
28 Mayıs 2008 / Misafir Türk ve İslam Dünyası