MsXLabs
Sayfa 2 / 11

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Müslümanlık/İslamiyet (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/)
-   -   Dini Şiirler / İlahiler (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/1092-dini-siirler-ilahiler.html)

Moonay 23 Şubat 2006 12:41

HEPSİ SENİN İÇİN

Dualar şahlandı mı gönüllerde
Bir tek sen gelirsin aklımıza Ya Rab
Günahlarımız sarsa da gönüllerimizi
İçten içe ağlarız senin için

Senden başka aşk var mı yeryüzünde
Cennet cehennem için değil
Senin rızan için
Yükselir ellerimiz semaya
İçimize verdiğin huzurla
Tatlı bir tebessüm saçarız yeryüzüne
İçimize verdiğin güvenle
Dilimizden dökülen sözlerle anlatırız seni
Seni anlatmaya sonsuzluk yetmez
Bağışlayıcı nurunu anlatmaya diller yetmez
Aşkını yaşamaya ömürler yetmez
Sevginin, adeletin en güzel adısın
Seni sevmek
Dünyadan vazgeçmek
Geçici olan âleme gözlerini yummak demek
Ne olursa olsun
Hangi dert olursa olsun yüreğimizde
Yine sabırla sevmek var
Aşkını dünyaya yansıtmak var Ya Rab
Bir kez olsun gazapla bakışını düşünerek
Küfrü kuytu topraklara gömmek var
Hepsi senin için
Gözlerimiz bir kez görse yüceliğini
Biliriz bu diller susmaz hayranlığından
Biliriz gözlerimiz görmez bir daha
Güzelliğinin verdiği ışıktan


Misafir 23 Şubat 2006 13:16

http://img159.imageshack.us/img159/1773/70kucuk8ub1en.jpg


TUTKU

Gözlerimden gözlerine akan bir nehir olsa,
Damarlarında dolaşıp, yüreğinde son bulsa,
Sevgiden bir şelale akardı o kalbine,
İnan ki bu aşk değil,
Bir tutku aştan öte...


Misafir 1 Mart 2006 17:09

BEDİR



Hazırlanın uzunca bir yolculuk var şimdi.

Asr-ı saadete Cezîretü’l-Araba gidiyoruz.

Bismillah deyin

Bedir’e öyle girin

Gökte melekler, yerde siz

Ve bekleyin sessiz...

Gelince

İyi bakın onlara;

Hem kendi zamanlarının

Hem tüm zamanların en cesur yiğitleridir onlar

Gökte yıldız; yerde arslandır onlar

Yüzyirmibeşbin beden

Ama bir tek ruh,

Muhammedî ruhtur onlar


Misafir 3 Mart 2006 10:38



DAHİLEK YÂ RESÛLALLÂH
DİYAMANDİ “YAMAN DEDE” (1888-1963
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resûlallâh
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resûlallâh
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâ Resûlallâh
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen reh-nümâsın sen
Habîb-i Kibriyâsın sen, Muhammed Mustafâ’sın sen
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Gül açmaz, çağlayan akmaz, İlâhî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mestûrun olmazsa
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Erir cânlar o gül-bûy-ı revân-bahşın hevâsından
Güneş titrer, yanar dîdârının, bak, ihtirâsından
Perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Susuz kalsam, yanan çöllerde cân versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Ne devletdir yumup aşkınla göz, râhında cân vermek
Nasîb olmaz mı Sultânım haremgâhında cân vermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında cân vermek
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Boynu büktüm, perîşânım, bu derdin sende tedbîri
Lebim kavruldu âteşden döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlüm murâd eylerse taltîf eyle Kıtmîr’i
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Dahilek: Sana sığındım
Hûn: Hor ve zelil olmak
Şevk: Arzu
Nîrân: Nurlar, ateşler
Bezm: Sohbet meclisi
Figân: Bağırıp, çağırma
Cemâl: Güzellik, yüz güzelliği
Ferah-nâk: Neşeli, sevinçli
Muazzam: Büyük
Sehâ: Cömertlik
Reh (râh): Yol
Reh-nümâ: Yol gösteren
Habîb-i Kibriyâ: Hz. Peygamberimizin özel sıfatlarından
Felek: Gök, devir
Manzûr: Bakış
Firâk: Ayrılık
Visâl: Kavuşma
Mestûr: Örtü
Bûy: Koku
Revân: Giden
Dîdâr: Görünme, yüz
İhtirâs: Arzu
Müntehâ: Sona erme
Messeylesem: Dokunsam
Haremgâh: Kişinin kendisine özel, herkesin giremedigi yer
Âsân: Kolay
Leb: Dudak
Pây: Ayak, takat, iz
Tezkîr: Hatırlamak
Taltîf: İltifat, değer
Kıtmîr: Ashâb-ı Kehf’in köpeğinin adı


Moonay 3 Mart 2006 12:24

Beyitler
Göklere yükselen şerefelerden
Ezan, kurtuluşa çağrı sesidir.

Şahadet parmağı şu minareler
Yerlerin göklere seslenmesidir.

Şadırvanda şırıl şırıl akan su
Abdestle günahın dökülmesidir.

Şu masmavi, yeşil, renkli çiniler
Solgun bahçelerin yeşermesidir.

Günde beş kez kılınan namaz
Ruhun ötelere yücelmesidir.

Gönül gönül, dil dil söylenen tekbir
Ezelin ebede seslenmesidir.

Secdeyle yıkanan müminin yüzü
Kulluğun ışıkla bezenmesidir.

Tövbe, sonsuzluğa açılan kapı
Günahsa, ruhların kirlenmesidir.


Misafir 5 Mart 2006 13:17

(F) (F) FARAN DAĞLARINDA AÇAN SEVGİLİ(F) (F)

Selam sana nazlı Nebi
Selam sana gözbebeği
Mevla'nın kudretiyle selam.

Selam sana nur-i dilara
Selam sana Hakk habibi
Rahman'ın kudretiyle selam.

Selam sana Andelib_i Zişan
Selam sana Muhammedi
Cebrail'in yüreğiyle selam
İbrahimce selam sana
Rahimce selam sana
Gafurca selam.

Selam sana ey yetimler padişahı
Selam sana Ahmedi nefesli yar
Eyyupça selam sana
Selam sana ya Habiballah
Selam sana ya Nebiallah
Selam sana ya Resulallah.

Ya Resulallah
Sen, sevmek için istenen
Can, dudakta istenen
Sevda ikliminin en güzel mevsiminin
En güzel çiçeğisin.

Cemre gibi düştün kainatın kışına
Bahar, senin elinde doğdu
Senin elinle indi toprağa
Öyle bir sevildin ki
Candan aziz bilerek
Uğruna can verildi
Ama bu, ölüm değildi
Adını bir kez anan
Bir kez gönülden anan
Rahmetin nur kaynağı gözlerinde dirildi
Şimdi biz de seni anıyoruz
Mevla'mızın yeminleriyle anıyoruz seni
Ey Faran Dağları'nda açan sevgili

Fecre
On geceye
Her şeyin çiftine ve tekine
Akşamın alacakaranlığına
Kararıp bürüdüğü zaman geceye
Açılıp aydınlattığı zaman
Gündüze and olsun ki
Sen olunca sitem yok
Serzeniş yok
Eyvah yok
Alemlere ambersin
O'ndan başka ilah yok
Sen, en son peygambersin.

Beni ilk öksüz oluşun vurdu
Yetim kalışın yaraladı önce
Elden ele dolaşmıştın
Herkesin gözbebeğiydin

Ama mahzun
Ama kederli
Bir yanın arşa kadar azamet
Bir yanın ürkek

Mekke akşamları yanar
Verdiğin her nefeste
Ve gökten inen bir sesle
Allah korumasına alır.

Senin derdin Allah'tı
Hüznün kederin Allah
Senin dostun Allah'tı
Sana en yakın Allah.

Biz seni göremedik ya Resulallah
Uhud Dağı'nı seyrettik
Okçular tepesinden bir sabah
Bir Medine sabahında
Uhud'u seyrettik
Seni göremedik
Ebu Ubeyde bin Cerrah sanki ordaydı
Sanki mübarek yüzüne batan miğfer halkalarını
Dişleriyle sökmek için nefes nefeseydi
Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi
Seni öyle seviyordu ki
Tenine bir dikenin batması bile
O kalbi durdururdu.

Biz seni göremedik ya Resulallah
Uhud'u gördük bir sabah
Malik bin Sinan olamadık
Mübarek kanının, kanına karıştığı
Malik bin Sinan sanki oradaydı
Ve inemedik okçular tepesinden
Sanki sen inin demeden inersek
Uhud tekrar cehenneme dönerdi.

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili
Güneşe ve onun ışığına
Ardından gelmekte olan aya
Onu ortaya koyan gündüze
Onu bürüyen geceye
Göğe ve onu meydana koyana
Yere ve onu yayana and olsun ki
Sen olunca sitem yok
Serzeniş yok
Eyvah yok
Alemlere ambersin
O'ndan başka ilah yok
Sen, en son peygambersin

Vazgeçtim seni hep ötelerde aramaktan
Seni yüzyıllar öncesine hapsetmekten vazgeçtim
Mesafelerden usandım ya Resulallah
Sana sesleniyorum

Alemlere rahmetsin
Seslenince yanımdasın
Burdasın
Günahkarım

Ama sen günahkarların umudusun
Temizle beni ya Resulallah!
Temizle beni ya Resulallah!
Temizle beni ya Resulallah!

Mescid-i Nebevi'de gördüm
Mübarek sözlerinden birini süsleyip duvara asmışlar:
"Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlar için."
Buyurmuşsun
İçimde her şey üşür
Rüzgar üşür
Yağmur üşür
Dua üşür
Melekler üşür
Isıtırsan bir sen ısıtırsın
Medine'ye akan nur gibi ak kalbime
Ey ban u cihan
Yorgunum
Güçsüzüm
Çaresizim
Sen çaresizlerin yardımcısısın

Yüreğimi koşturdum
Sana doğru
Çatlarcasına koşturdum
Kimseye hakkım yok
Huzurunda sana ait varlıkları dava etmem
Ben bir davalıyım
Tükendim ya Resulallah
Hicretimi kabul et ya Resulallah!
Hicretimi kabul et ya Resulallah!
Hicretimi kabul et...


Moonay 6 Mart 2006 20:41

Büyüklük taslayan

Şeytan iblis oldu, kibri yüzünden
Nâr’ım deyip gurur duydu özünden
Lanete uğradı tek bir sözünden
Büyüklük taslayan, sonu böyledir

Kibir taslayanlar boşa gerinir.
Maymun yerde hoştur, gezer sürünür
Yükseğe çıkınca kıcı görünür
Artık arkasıyla önü böyledir

Ben buyum ben şuyum, deyip avunan
Her meziyetini sayıp savunan
Sonra birden gözden kayıp dövünen
Çatlak ses çıkarır tonu böyledir

Tavus kuşu gibi gösteriş yapar
Malına mülküne işine tapar
Gururu yüzünden toplumdan kopar
Kabesi nefsidir, yönü böyledir

Mikdat der makamlar adam etmez ki
Dünya onun olsa yine yetmez ki
Onun bu gururun hoşa gitmez ki
Öylesi alçaktır, ünü böyledir


mesutkaya 7 Mart 2006 00:47

eline saglık güzel olmuş


Misafir 10 Mart 2006 18:27

BEN_BİR "BAŞÖRTÜLÜYÜM"

ELİMİZDE İSLAM SANCAKLARI
GÖNLÜMÜZDE UMUT PARILTILARI
HERGEÇEN GÜN KAYBOLAN ÜMİTLERLE
BEN BİR BAŞÖRTÜLÜYÜM

PAÇAVRA GİBİ YERLERE ATILAN ÖRTÜMÜZ
HABİBİN MİRASIDIR BİZE BAŞÖRTÜMÜZ
İTİLİP ÇEKİŞTİRİLMEKLE GEÇEN BU ÖMRÜMÜZ
SÖYLÜYORUM BİZ BAŞÖRTÜLÜYÜZ

İÇİMİZ YANIYOR BU ZULÜMLERE
AYŞE FATMA,ZEYNEPLERE...
DAVAMIZDAN HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEYE
TAKTINIZ SİZDE BİR BAŞÖRTÜYE

İSLAM SANCAĞI ELİMİZDE
KOR GİBİ TAŞIRIZ ONU YÜREĞİMİZDE
BU MİRASDIR EBEDE GÖTÜRÜLEN ÖMRÜMÜZDE
KURAN ,SÜNNET, BAŞÖRTÜMÜZLE

MAPUSLARA GİRİLDİ ÇİLELER ÇEKİLDİ..
KALBİMİZDE YANKILANAN İSMİN LE DUALAR EDİLDİ
MÜSLÜMAN GENÇLERİZ DUA EDERİZ
BAŞÖRTÜMÜZE LEKE SÜRDÜRMEYİZ

OKUL KAPILARINDAN DÖNDÜRDÜLER
PAÇAVRA GİBİ SAÇIMIZDAN ÇEKTİLER
GÖNÜLLERİ SIZLAMAYAN O KARDEŞLERE
EDİVERDİK ÇOK DUA BİZLERDE..

BAŞÖRTÜLÜYÜM ÇEKİYORUM ÇİLELERİ
BAŞÖRTÜLÜYÜM GURURLA SÖYLÜYORUM BU SÖZLERİ
EBRU KARDEŞİNİZ SESLENİVERDİ TÜM İMANSIZLARA
BİTMİYECEK BİLSİNLER Kİ BU DAVAMIZDA
-EBRU UYANIK-


Misafir 10 Mart 2006 18:56

SADIK İNSAN (Doğru İnsan)

Doğru insan belli olur sohbetinden
sözünden,
Doğruluk ayna gibi görünür cemalinden
yüzünden.
Özü doğru olanın sözü de doğru olur,
Zira kişinin içindeki ne ise dışına o
vurur.
***
Menfeatini aramak her kişinin kârıdır,
İyilik ile mertlik, er kişinin kârıdır.
Eğriler menfeat çabasıyla ölürler,
Doğru olanlar menfeati aramadan
bulurlar.
***
Doğru olanlar birer birer dizilir,
Bu gün kıymeti bilinmese yarın bilinir.
***
İnsan olan zarar görse bile doğru
söyler, Doğru gideni Canabü Allah
yardım eder.
Doğru olsun her zaman sözünüz,
Hiç bir yerde kızarmaz yüzünüz.
***
Doğrulukla yürürse özünüz, Hakkı görür
her zaman gözünüz.


Misafir 10 Mart 2006 23:48

Ben, böyle olmamalıydım




İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.




İçime bir ateş düşmeliydi


Ayaklarımın feri kesilmeliydi.


Kendimden geçmeliydim sonra...


Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda


Ama bunu kimse duymamalıydı,


Seni, mahşere kadar saklamalıydım.


Ben böyle olmamalıydım


Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur


Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa


Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.


Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan


Ben hep sana yormalıydım.


Gece yıldızlarını serpince göre


Seni görmek için uyumalıydım.


Şarkılar kime söylenirse söylensin


Sana diye dinlemeliydim.


Türküler dolmalıydı odama,


Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses


Selvi boylu yâr sen olmalıydın


Kömür gözlüm ateşine düşeli


Senin için söylenmiş söz olmalıydı.


Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice


Bir keman, incecik çığlık olmalıydı


Ama bunu kimse bilmemeliydi,


Seni mahşere kadar saklamalıydım.


Böyle olmamalıydım,


Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma


Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,


Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.


Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.


Haremde bir ikindi vakti


Kem gözler çevrilince sana


Ve vefasız eller uzanınca yakana


İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.


Sen ötelere hazırlanırken,


Öteler senin için süslenirken,


Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,


Perdenin son kez kapanması gibi,


Kapanmalıydı gözlerim.


Sonra içime doğru gerilip,


Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,


'Allah(C.C.) ' deyip,


Düşmeliydim yere.


Ama bunu kimse bilmemeliydi.


Seni mahşere kadar saklamıydım.


Ve mahşer günü...


Uzaktan seni seyretsem.


Sana yakın olmak için can atsam.


Beni engelleseler,


'Sen kim yakınlık kim? ' deseler.


Ben ağlamaktan konuşamasam.


Gözlerini çevirsen bana.


'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.'


Ve tebessüm etsen.


Ama bunu kimse görmese,


Seni ebede kadar saklasam.



Dursun Ali Erzincanlı


Misafir 11 Mart 2006 03:26

İçimdesin Allah'ım


değil kitabında elçinde
değil arzında göklerinde
görmeye hacet yok allahım
sen ki içimdesin içimde

değil suya ay düşmesinde
değil çiğe gül yaprağında
sormaya gerek yok allahım
sen ki içimdesin içimde


Kutlu nebi


Kainatın efendisisin,
İnsanlığın şerefisin.
Önder ve örnek sensin;
Allah’ın habibisin.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.

Cehaletin ve zulmün,
En yaygın olduğu zaman;
"Oku" emriyle, elinde Kur’an;
Alemlere rahmet geldin sen.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.

Seni hakkıyla övemem ben,
Sana övgü yüce makamdan.
Rabbim herkese nasip etsin.
Gitmeyi senin izinden.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.

Göçeceğiz bir gün bu dünyadan;
Hepimiz geçeceğiz, hesaptan.
Senin şefaatın olmadan;
Nasıl kurtuluruz azaptan.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.


Misafir 11 Mart 2006 03:28

Hayat uzun bir yoldur



Hayat uzun bir yoldur
Son durak karakoldur
Her kul mucrim bir kuldur
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Şucusu ya bucusu
Kalmaz hiç bir hususu
Yoktur savunucusu
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Ne şöhret kalır ne şan
Ne kuvvet kalır ne can
Ne de davana bakan
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Amellerin ordadır
O gün herkes zordadır
Günahkarlar nârdadır
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Mahkeme kurulacak
Sorular sorulacak
Karara varılacak
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Yoktur kaçacak yerin
Tutulacak dillerin
Konuşacak ellerin
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Pişman olmak geçersiz
Özür dilemek yersiz
Artık her şey değersiz
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Orası hasat yeri
Şer eken bulur şerri
Kimse dönemez geri
ALLAHIM AFFET BİZİ!


Misafir 11 Mart 2006 13:57

Naat ve Hz. Peygamber (s.a.v.)
“Naat şiirin ufkudur”
Sezai Karakoç; “İnsanın ufku mü’ mindir. Mü’minin ufku peygamberdir. Peygamberin ufku da mutlak gerçeklerin habercisi, her peygamberin şahsiyetini katlarında bir yaprak gibi bulunduran son peygamberdir. Peygamber nasıl insanın ufkuysa, naat da şiirin ufkudur” şeklinde ifade eder naatı...

Naat, Peygamberin şiirle yapılan bir portresidir
Naat, sevginin aşkın şiiridir. Hazreti Peygambere yönelen betimsiz sevginin şiiri. O'na duyulan özlemin kelimelerle ifadesi. Naatın ufkunda Peygamber vardır. Şair her mısrasında O'na biraz daha yaklaşır. O'na varmak, O'na ulaşmak hedeftir şair için. Çünkü, şair O'nu bulmakla kendisini bulmuş olacaktır. Öyle ki her mısra, miraca uzanan bir basamaktır şair için. Şairin miracı Hz. Peygambere duyduğu aşktır, hayranlıktır, saygıdır. Bu yüzden şairin naattaki başarısı, sevgisinin bir ölçüsü olarak da alınabilir.
Naat, insanın kendisini Peygamberde araması, gerçeği O'nun çevresinde dolaşarak bulmaya çalışması, O'na yaklaşmaya çalışarak yaratılış sırrına ereceğini idrak etmesidir. Naat, Peygamberin şiirle yapılan bir portresidir. Her şair, durduğu yerden ve kabiliyeti ölçüsünde O'na bakar; o büyük mükemmelliğin karşısında duygularını zaptetmeye çalışır. Bütün naatlar âdeta, tarih boyunca yapılan tek bir portrenin farklı cephelerden birer örneği gibidir ve tek bir portre içindir.
Divan Edebiyatının usta kalemi Fuzulî;
"Hak-i payine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa vurur gezer avare su"
mısralarıyla suyun Hz. Peygamberin (s.a.v.) ayağının toprağına ulaşmak için, ömürlerdir başını taştan taşa vurup avare bir şekilde gezdiğini söyler. Fuzuli'nin coğrafyasında, kıble yönünde akan sular, yüzyıllardan beri Hz. Muhammed'in (s.a.v.) toprağına ulaşmak için çırpınırlar. Şair zaten kıble yönünde ve dalgalı bir şekilde akan suyun akış amacının, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) toprağına ulaşmak olduğunu ifade ederek suyun akışını güzel bir sebebe bağlamıştır.
Yaman Dede ise Hz. Peygamber'e (s.a.v.) olan derin aşkını şu mısralarla dile getirir:
“Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resûlallah
Nasıl bilmem bu nirâna dayandım ya Resûlallah
Ezel bezminde bir dinme fidandım ya Resûlallah
Cemalinle ferah-nâk et ki yandım ya Resûlallah”
Günümüz Türk şiirinde pek çok naat yazılmıştır. Bunların bir kısmı, şimdiden naat klasiklerimiz arasında yerini almıştır. Bu naatların başında Arif Nihat Asya'nın iki yüz mısralık naatı gelir. Yine yaşayan şairlerimizden Nurullah Genç'in 1993 yılında Türkiye Diyanet Vakfının yaptığı naat yarışmasında Türkiye birinciliği alan “Yağmur” adlı şiiri de son dönemde yazılmış en güzel naatlardan biridir.


Moonay 11 Mart 2006 16:38

EZAN

ezan duyunca titrer yüreğim
allaha kavuşmaktır en büyük isteğim
kalmadığı dünyada mertliğin
sormayın bu gün çok dertliyim

alemin keyfine minnet
asıl hedefimiz olmalı cennet
nedirki fani dünyada servet
şu dünyanın haline bak hayret


Misafir 11 Mart 2006 16:48

Ravza-i Mutahhara
Irmak olur her geleni,
Âleme rahmet burada!..
Bilmiyorum göktekini,
Yerdeki cennet burada!..

Ay ve güneş göz oluyor,
Nûrunu burdan alıyor,
Aşka harâret çalıyor,
Sevgili ahmed burada...

Rûha eser hoş nefesi,
Yankılanır canda sesi,
Âşığa vuslat hevesi,
Yâre muhabbet burada!..

Firkati en keskin elem,
Taşrada onsuz ne gülem,
Hem o gülün kendisi, hem
Nûr-i muhammed burada!..

Son ile sonsuz bitişik,
Böyle olur gönle beşik,
Hazret-i cibrîl'e eşik,
Kalb-i risâlet burada...

Tül oluyor burda mekân,
Kül oluyor burda zaman,
Gül oluyor burda saman,
Herkese kıymet burada...

Burda ebûbekr'e hüner,
Burda emîr oldu ömer,
Buldu hem osman, ali, fer,
Kân-ı kerâmet burada...

Cânıma cânân bakışı,
Kalbime ceryan akışı,
Her şeyi rahmân nakışı,
Tâc-ı hidâyet burada...

Nûruna pervâne güneş,
Yok bu mübârek güle eş,
Bülbüle sor; bir, iki, beş,
Vuslata hasret burada!..

Her kimi ki, aşkı bürür,
Onu görür, hakk'ı görür,
Ona gelir, hakk'a yürür,
Hakk'ı ziyâret burada...

Âşık olanlar terine,
Nâil olur kevserine,
Gam dolu mahşer yerine,
Neş'eli hicret burada...

Feyz-i ilâhî denizi,
Burda semâvâtın izi,
Erdire mîrâca bizi,
Eyleye himmet burada...

Bak ne diyor sûre-i nûn:
Pek yücedir hulku onun,
Bir kuş olup siz de konun,
Bâğ-ı zarâfet burada...

İnci olur toz, toz iken,
Gonca olur sivri diken,
Câhili irfâna çeken,
Sırları seyret burada!..

Güller onun şebnemidir,
Sümbül onun hemdemidir,
Anlatamam, lâle midir?
Cümle letâfet burada...

Benzeri yok, gölgesi de,
Tahtı semâ, simgesi de,
Arza bulut ülkesi de,
Hepsi o âyet, burada...

Çağlar elinden nice su,
Bir bereket cümbüşü bu..
Coş; nice bayram sana hû,
Şevk u beşâret burada...

Bir çiçek o, ümmet arı,
Çok sevenin benzi sarı,
Burda şifânın pınarı,
Lokman'a hikmet burada!..

İns ü cine burda ümit,
Burda onun devrine git,
Bedr'e koşan şanlı yiğit,
İşte; o heybet burada!..

İşte şuhuddan geliyor,
İşte uhud'dan geliyor,
Harb-i yehud'dan geliyor,
Melce-i gayret burada...

Sen de dilersen yarını,
Dinle sabâ rüzgârını,
Uğruna ver, her varını,
Al; ebediyyet burada!..

Mekke'ye sor tâkatini,
Tâif'e sor şefkatini,
Allah'a sor tal'atini,
Gör nice izzet burada!..

Çeşme-i hurşidden akar,
Burda melek yağmuru var,
İşte budur âşığa kâr,
Dost ile sohbet burada!..

Nezdine ruhsat dilerim,
Ruhsata vuslat dilerim,
Lutf u şefâat dilerim,
Şâfi-i ümmet burada...

Ravza'da kor düştü öze,
Yandı gönül, döndü köze,
Sığmıyor artık şu söze,
Şâh-ı şehâdet burada...

Eyleyelim çok salevât,
Hak'la beraber şu saat,
Böyle bir iklimde hayat,
Cân, ne seâdet burada!..


venüsün_kızı 15 Mart 2006 12:39

  • ÖYLE YÜCESİN Kİ
    Gülleri serdim yüreğime birer birer
    Hepsinde senin nurun vardı
    Ellerimi kaldırdım gökyüzüne
    Bir kez görmek için seni
    İçimde hissetmek için seni
    Gözlerimi kapadım dünyaya
    Seni sevmek Kerimim
    Hayatın en güzel adıydı

    Sonra gözyaşlarım boşaldı günahların toprağına
    Nasıl başa çıkardım bilmiyordum
    Binlerce secde etsem
    Ödeyebilir miydim hakkını

    Binlerce gün oruç tutsam
    Şu gören gözlerimin
    Hakkını ödeyebilir miydim?
    Bilirim
    Tövbeleri kabul edersin Kerimim
    Öyle bağışlayıcısın ki
    Öyle yücesin ki
    Dillerimden dökülen milyonlarca söz anlatamaz büyüklüğünü
    Teksin
    Eşin yok bu dünyada
    Dağları taşları, evreni yaratan yüceliğin
    Ve bu dünyadaki bir karıncayı dahi düşünen Kerimim
    Bizi düşünmez misin?
    Sen her şeye kadirsin
    Bu dünyanın en güzel anı
    Seni düşünerek yapılan içten bir dua
    Ama yetmez
    Çünkü senin hakkını ödemek çok zor



pasaklikedi 20 Mart 2006 14:35

Büyüklük taslayan



Şeytan iblis oldu, kibri yüzünden
Nâr’ım deyip gurur duydu özünden
Lanete uğradı tek bir sözünden
Büyüklük taslayan, sonu böyledir

Kibir taslayanlar boşa gerinir.
Maymun yerde hoştur, gezer sürünür
Yükseğe çıkınca kıcı görünür
Artık arkasıyla önü böyledir

Ben buyum ben şuyum, deyip avunan
Her meziyetini sayıp savunan
Sonra birden gözden kayıp dövünen
Çatlak ses çıkarır tonu böyledir

Tavus kuşu gibi gösteriş yapar
Malına mülküne işine tapar
Gururu yüzünden toplumdan kopar
Kabesi nefsidir, yönü böyledir

Mikdat der makamlar adam etmez ki
Dünya onun olsa yine yetmez ki
Onun bu gururun hoşa gitmez ki
Öylesi alçaktır, ünü böyledir
















FATİHA DİLENCİSİ

Gitte şu mezarlığa dinle gelen sesleri
Bak kimi imdat ! diye toprağı inletiyor
Dünya nimetleriyle doymak bilmez gözleri
İki avuç ham toprak nasılda doyuruyor ! . .

Mülk bırakan babalar “ Fatiha “ dilenirken
Mirasa konan velet bar pavyon geziniyor
Evlat ( ! ) doğuran ana çetin hesap verirken
Ölümünü unutan zilletle raks ediyor ! . .



Misafir 20 Mart 2006 23:59

İLAHİ AŞKA VESİLEM SEN OL!

Ninnilere çoktan bıktı bebek gönlüm.
Sütlerin üstünde ki kaymağı yoktan çekip tattı gönlüm.
Derdimi ona anlatamadım!
Baktıkça kendimi buldum.
Zümrüt gözlüm...
Meçhulde yürüyenler göre kefenlenmeden gömülürüm!
Aşkı dilinden kalbine geçiremeyenlere göre de sürünürüm!
Nerde o günler !
Hayalimden başka nerede görürüm!!!
İlahi Aşka Vesilen Sen Ol!
Şu dikenli dertlerimi kalp gözünde ki bakışınla yol!
Düşüncelerin incinmesin,
Nasırlı duygularda bile bahtiyar ol1
En neşeli anımda ki terk edilişime;
Tercih ederim
Kötü anımda ki bana verdiğin teselliye...
Gözüm gözümde olsada hasretim bakışına,
Şu Gökhan'ın yaslı tasasına,
Vesile-i sabır ol ALLAH aşkına!
Bir müzik ritmiyle dolaştım zamanında;
Samsun dağların da...
Bir seçenek daha koydum bahtıma,
Nefes darlığı çeksem de;
Maltepe yokuşların da...
Şumısralarımı okuyup anlarsan!
Köle olurum!!!
Beni aşan yakut duygularına...


caner gözübüyük 21 Mart 2006 09:21

EĞER

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,
Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,
Merak ediyorum neler yapacağınızı...
Biliyorum ama
Böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı,
Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,
Ve inandırmaya çalışacağınızı,
Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı;
Gerçekten evinizde ona hizmet etmekten alacağınız hazzı.
Fakat söyleyin bana,
Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde,
Onu kapıda mı karşılayacaksınız?
Yoksa onu içeri almadan önce, aceleyle,
Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp
Yerine Kur'anı mı koyacaksınız?
Peki hala Amerikan filmlerini seyredecek misiniz televizyonda?
Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle,
O size kızmadan önce?
Kim bilir?
Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz,
Hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi...
Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız?
Ve bunun yerine ortalığa,
Kitaplığınızın raflarında tozlanmış,
Hadis kitapları mı çıkaracaksınız?
Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz?
Yoksa telaşla ne yapayım diyerek,
Sağa sola mı koşturacaksınız?
Merak ediyorum:
Eğer Peygamber Efendimiz,
Bir kaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa,
Yapmaya devam edecek misiniz,
Her zaman yaptığınız şeyleri?
Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı?
Her yemekten sonra sofra duası etmeyi,
Yine zor mu bulacaksınız?
Hiç yüzünüzü asmadan,
Oflayıp puflamadan,
Her vakit namazınızı kılacak mısınız?
Ya sabah namazı için,
Sıcacık yatağınızdan,
Erkenden fırlayacak mısınız?
Peki ya yine mırıldanacak mısınız,
Her zaman söylediğiniz şarkıları?
Ve okuyacak mısınız,
Her zaman okuduğunuz kitapları?
Peki bilmesine izin verecek misiniz,
Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri?
Yoksa hiç bilmemesini mi isterdiniz?
Şöyle diyelim ya da:
Gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz Peygamberi de?
Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?
Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla?
Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız,
Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?
Şimdi söyleyin açık yüreklilikle,
Onun kalmasını ister misiniz sizinle?
Sonsuza dek, hep birlikte...
Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,
Ziyareti bitip gittiğinde?
Gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi?
Bilmek ve düşünmek,
Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse
Yapacağımız şeyleri...
Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,
Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,
Merak ediyorum neler yapacağınızı ...


Misafir 21 Mart 2006 18:30

http://www.izedebiyat.com/ikon/23.gif Ey Rabbim!
Sana “Sen” diye hitap edebilmek ne güzel!...
Senin, Kainatların sahibinin, Yaratıcı’mızın
Huzuruna “Ya Rabbi” diyerek ulaşabilmek ne güzel!...

Allah’ım....
Sana “Allah’ım”” diyerek seslenmek ne güzel!...
Her an, her yerde sesimi işittiğini bilmek,
Yardım istediğimde icabet ettiğini ve
Benim gibi sayısız kuluna cevap verdiğini düşünmek ne güzel!...

Ey Halık! Herşeyi mükemmel yarattığını görmek ne güzel!
Yarattıklarını şefkat ve merhametinle sardığını,
Tüm mahlukatına rızık verdiğini ve
Onların işlerine ve gönüllerine vekil olduğunu düşünmek ne güzel!...

Rabbim!..Beni ve kardeşlerimi,
Rahman ve Rahim sıfatınla sevginle yaşat ve öldür...
Rabbim!...Canımı verdiğin ve alacağın günler için,
Nefes aldığım ve rızkınla doyup barındığım için,
Sana hamd ve selam olsun...
Günahlarımla vardım huzuruna,
Merhametinle yıka beni Kevser Havuzu’nda...
Ve tertemiz yaklaştır beni, Sonsuz Rıza’na....


venüsün_kızı 23 Mart 2006 11:20

GONUL DOSTUM YA MUHAMMED

GONUL SEN YABAN ELLERE VARMA
ICIN DARALTIP CANA KIRILMA
CAHIL ILE MUHABBET BULBULU OLMA
SEN RAHAT OL GONUL DOSTUM YA MUHAMMED


AN GELIR DUZEN TUTMAZ TELIMIZ
CAN YANAR BILINMEZ ASK GONUL HALIMIZ
UCAN TURNA’YA HABER SALIP DELME BAGRIMIZ
SEN RAHAT OL GONUL DOSTUM YA MUHAMMED


GUN DOGAR ONLAR DA ANLARLAR
YUCE DIVANDA HESABINI DA SORARLAR
SUKUT ALTINDIR BILIRSIN ERENLER SOYLERLER
SEN RAHAT OL GONUL DOSTUM YA MUHAMMED


Misafir 26 Mart 2006 13:44


Gelseydin


Sevgili!
Ümmü Mektum gibi
Seni görmeden sana sesleniyoruz
Alıp verdiğin nefesi duyar gibi
Sanki açınca gözlerimizi
Seni görecekmişiz gibi
Sana sesleniyoruz.
Senin huzurunda ses yükselmez.
Edeple konuşulur; edeple susulur.
Hele biz ki bu kapının dilencileri,
El açıp beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi ama
Şu araya giren yıllar olmasa
Medine’ne uzak yollar olmasa
İsmin anılınca yürek yanmasa
Kapında beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi.
Bekliyoruz Sultânım!
Rüyada olsa bile
Belki teşrif edersin diye
Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.
Seni bekliyoruz.
Gelseydin,
Bizim için cennet olurdu gelişin.
Gelseydin,
Saadetli asrından gönderdiğin selâmını,
'Kardeşlerim' deyişini
Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün.
Gelseydin,
Dolaşsaydın sofralarımızı,
Bir tabak fazla görecektin,
Bir bardak, bir kaşık fazla...
Ve sofrada bir yer boş,
Baş köşe! ..
Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.
Gelseydin,
Dolaşsaydın gecelerimizi,
O 'Kutlu Doğum' gecelerini,
Anneler görecektin.
Yeni doğmuşsun gibi,
Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,
Mışıl mışıl uyuyasın diye
Seni sabahlara kadar
Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin.
Sevgili!
Gelseydin,
Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi,
Eyyüb Sultan gibi,
Kab bin Malik gibi,
Bir fecir vaktinde,
Henüz yirmisinde yirmi beşinde,
Bırakarak yurtlarını ocaklarını,
Hedeflerine ilahi rızayı koyan,
Arkalarına bakmayı ar sayan,
Yiğitler görecektin.
Onlar senin yiğidin,
Elleri, o öpülesi elleri,
Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken,
Senin köyünün hayaliyle ısındılar.
Gelseydin,
Gecenin zifiri karanlığında,
Uykunun en tatlı aralığında,
Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa
Gençler görecektin.
Gözyaşı dökerken günahlarına,
Veysel Karani'den istediğin gibi,
İnsanlığa dua eden gençler görecektin.
Gelseydin,
Asr-ı saadet gibi olmasa da,
Koklanmaya değer güllerimiz vardı.
Yine senin ikliminde yetişen.
Ama sen gelseydin,
Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! !
Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek...
Hz.Vahşi gibi...
Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken
Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı.
Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa
Bakışları yerdeydi.
Edepten göz göze gelmezlerdi.
Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin.
Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü,
Bir de Ömer(R.A.) ...
Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi
Pencerelerde, kapı önlerinde,
Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var.
Gelseydin,
Ve yürüyüp geçseydin önümüzden,
Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize.
Sevgili!
Hakiki aşıkların sana doğru uçarken
Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti.
Dünya güzelliğiyle kollarını açarken
Bize düşen el açıp kapında beklemekti.
Sevgili!
Bekliyoruz! ...

:: Dursun Ali ERZİNCANLI::..


Misafir 4 Nisan 2006 02:38

HAKKA GİDEN YOL
Kör kuyulara mı atılsak Yusuf gibi,
Çarmıhlara mı gerilsek İsa gibi,
Denizler mi yarsak Musa gibi,
Hakka giden yolda biz ne yapsak

Tekbirlerle yaşasak Mücahit gibi,
Beş vakit eksik etmesek hafızlar gibi,
Zekâtlar versek Karun gibi,
Yüz mü sürsek Kabe'ye hacılar gibi

Ateşlere mi atılsak İbrahim gibi,
Balıklarla mı Konuşsak Yunus gibi,
Ezanlar mı okusak Bilal gibi,
Hakka giden yolda biz ne yapsak

Mor sümbüllü bağlardan güller mi dersek,
Köz olan ateşlere alev mi olsak,
Bilmem ki senin için neler yapsak,
Başına papatyalardan taç mı yapsak

İLAHİ AŞKA VESİLEM SEN OL!
İLAHİ AŞKA VESİLEM SEN OL!

Ninnilere çoktan bıktı bebek gönlüm.
Sütlerin üstünde ki kaymağı yoktan çekip tattı gönlüm.
Derdimi ona anlatamadım!
Baktıkça kendimi buldum.
Zümrüt gözlüm...
Meçhulde yürüyenler göre kefenlenmeden gömülürüm!
Aşkı dilinden kalbine geçiremeyenlere göre de sürünürüm!
Nerde o günler !
Hayalimden başka nerede görürüm!!!
İlahi Aşka Vesilen Sen Ol!
Şu dikenli dertlerimi kalp gözünde ki bakışınla yol!
Düşüncelerin incinmesin,
Nasırlı duygularda bile bahtiyar ol1
En neşeli anımda ki terk edilişime;
Tercih ederim
Kötü anımda ki bana verdiğin teselliye...
Gözüm gözümde olsada hasretim bakışına,
Şu Gökhan'ın yaslı tasasına,
Vesile-i sabır ol ALLAH aşkına!
Bir müzik ritmiyle dolaştım zamanında;
Samsun dağların da...
Bir seçenek daha koydum bahtıma,
Nefes darlığı çeksem de;
Maltepe yokuşların da...
Şumısralarımı okuyup anlarsan!
Köle olurum!!!
Beni aşan yakut duygularına...


arwen 4 Nisan 2006 02:47

Gül Kasîdesi
Bir damla düşer toprağa bak hâresi güldür
Pervâne döner harda fakat, çâresi güldür!

Bülbül, sana yâr olmak için nârlara düştü
Dâim yakışan hep sana, bir kırmızı güldür.

Dünyâ ki harâp olsa yeter gûl-i Muhammed (s.a.v)
Billûr dudağından dökülen her sözü güldür.

Kim derse eğer, nerde alâmet bize O’ndan?
Baksın hele dünyâya da her gördüğü güldür.

Hem kan tükürenlerle zaman kardeş olunca
Şâhid sana, ardında bu çöl kumları güldür.

Sensiz bu mekânlar karadır, darmadağındır
Dünyâdaki tüm renklerin en kutsalı güldür.

Aşk sende bulur kendini, yurdun ki gülistân
Âlemleri aydınlatacak gözyaşı güldür.

Ey gül! Yok olur yokluk eğer sen var olunca
Cân buldu cihân, âb-ı hayât varlığı güldür.

Taştan taşa çarpıp su, gülistâna akar hep,
Fermân tanımaz kalplere, aşk âteşi güldür.

Sen, yağmur olup sîneye şefkat bırakırsın,
Aşk bahçesinin sâhibi sen, sunduğu güldür.

Çağlar kapanır gitme, kıyâmet kapımızda
Ey yâr! Gidişin gurbet olur, vuslatı güldür.

Ardında hüzünler bırakıp gitme efendim
Efsûn mu değil, bizde karanlık sızı güldür.

Güller küle râm oldu firâkınla, bizi güldür
Bu âteş-i aşkın, gece yıldızları güldür.

Gül yüzlüyü yazmakla biter sancılı günler
Sevdâların en kutsalı kalplerdeki güldür.

Tarife ne hacet gülü, meydanda bütün gün
İnsanlığı kurtarmak için sunduğu güldür.




arwen 12 Nisan 2006 04:33

Allahım" 2
Kendi varlığındır cihan aşkına,
Yarattığın bunca insan aşkına,
Zebur, Tevrat, İncil, Kur’ân aşkına,
İslâm’a gerçekçi yol ver Allah’ım.

Ağladı bacılar, dertli analar,
Çok geline siyah oldu kınalar,
Her şeyi götürsün geçmiş seneler,
Hayırlı, uğurlu yıl ver Allah’ım.

Şeref der ki gönül eylemek için,
Millete muhabbet paylamak için,
Dilimde türkümüz söylemek için,
Sazıma da üç beş tel ver Allah’ım.


DaXeKuPSe 12 Nisan 2006 05:18

ALLAH’IM
Ellerim Sana açık, kalbim Senden duacı
Affet benim günahım, dursun artık bu acı.
Yabancı her şey bana, ah bu dünya yabancı,

Şu günahkâr hâlimden kurtar beni ey Şahım.
Ayırma daim beni Senden rahim Allah’ım.

Geldim nurlu yoluna, ilâhî kelâmınla
Nasıl çıkarım Yarab, bu hâlle huzuruna.
Mağfiret kıl ilâhi, şu günahkâr kuluna,

Mağfiret kıl, bağışla dursun artık hep acım,
Göster bana doğru yol, ey benim kurtarıcım.

İstemem artık Yarab,ne eğlence, ne de mal
Bir tek istediğim var, bulsun imanım kemâl
Sensiz bana bu dünya, hem cehennem, hem zindan,

Ayırma beni Senden yol bulamam penahım,
Yardım et hem bağışla, kurtar beni Allah’ım.

YUNUS TENER


Misafir 12 Nisan 2006 11:52

Benim olacak
Yürü dünya dön dünya
Sana sevgim son dünya
Senin gibi on dünya
En az benim olacak

Senden bıktım diyorum
Bırakıp gidiyorum
Seni terkediyorum
Bu naz benim olacak

Ben seni boşuyorum
Menzile koşuyorum
Bir umut taşıyorum
Niyaz benim olacak

Seni sevmek pişmanlık
Bu dünya da sultanlık
Verilse de bir anlık
Biraz benim olacak

Yıllar gün gibi geçti
Beni ayakta biçti
Kazandığım bir hiçti
Ayaz benim olacak

İstersen unut beni
İster isen yut beni
Bağrında uyut beni
Son gaz benim olacak

Dürülmüştür sahifen
Yok senin ağan, efen
Kara bağrında kefen
Beyaz benim olacak

Bal der bitti savaşım
Ahirettir telaşım
Hayırlı bir ulaşım
Feyyaz benim olacak

Mikdat Bal


arwen 14 Nisan 2006 04:30

SONSUZ NUR
Sonsuz bir nura yolculuk
Sadece Allah için yollara düşmek
Bir secdemiz dünyaya yağan nur yağmuru sanki
Bulutlar ise gökyüzünde kapıları açan melekler


Dualarımız senin için
Sen olunca gece gündüz yok bizim için
Her an sevmek
Her dakika gönlümüze söylemek güzelliğini

Kerimsin her an kalbimizde
Bir ikramın evrene sığmaz
Seni sevmek cenneti sığdırmak dünyamıza
Sultanını sevmek sana ulaşmanın ilk adımı

Üzüntümüz bir an dalgınlığımızdır
Ve bunu için yaptığımız günahlardır boynumuzu saran
Biliriz ne kadar bağışlayıcı olduğunu
Affet
Affet Ya Rab
Et ki
Dinsin bu aciziyetimiz

Yaklaşsa da ölümümüz
Korkumuz olmasın
Çünkü senin için dualarımız var yıllardır
Sana kavuşmak hasretimizi dindirir Ya Rab


Misafir 14 Nisan 2006 16:36

ALLAH’IM
Ellerim Sana açık, kalbim Senden duacı
Affet benim günahım, dursun artık bu acı.
Yabancı her şey bana, ah bu dünya yabancı,

Şu günahkâr hâlimden kurtar beni ey Şahım.
Ayırma daim beni Senden rahim Allah’ım.

Geldim nurlu yoluna, ilâhî kelâmınla
Nasıl çıkarım Yarab, bu hâlle huzuruna.
Mağfiret kıl ilâhi, şu günahkâr kuluna,

Mağfiret kıl, bağışla dursun artık hep acım,
Göster bana doğru yol, ey benim kurtarıcım.

İstemem artık Yarab,ne eğlence, ne de mal
Bir tek istediğim var, bulsun imanım kemâl
Sensiz bana bu dünya, hem cehennem, hem zindan,

Ayırma beni Senden yol bulamam penahım,
Yardım et hem bağışla, kurtar beni Allah’ım.


arwen 15 Nisan 2006 04:07

Geldi Gidiyor
Bu ayın hakkını verenlerden olduk mu?
Sığınarak zülcelale,huzur bulduk mu?
Olanı,olmayanla paylaşandan olduk mu?

Ne mutlu hakkıyla tutana oruç,
Kabirde olacaktır kurtuluş huruç...

Geldi ve gidiyor Şehr-i Ramazan,
İftarını gariplerle huzurla bozan,
Olanları elbet vardır bir yazan,

Ne mutlu hakkıyla tutana oruç,
Kabirde olacaktır kurtuluş,huruç...

Lüks masalarda iftarını eyleyen,
Düşünmeden açları,vampirce yiyen,
Üzerine insanmış gibi libası giyen,

---------Ne mutlu hakkıyla tutana oruç,
---------Kabirde olacaktır kurtuluş,huruç...

Onbir ayın sultanı geldi gidiyor,
Ne yaptın bu ayda, kim,kime diyor,
Gözü doymaz,hâlâ kul hakkı yiyor,

---------Ne mutlu hakkıyla tutana oruç,
---------Kabirde olacaktır kurtuluş, huruç...


Misafir 15 Nisan 2006 11:08

CAMİLER
Camilerdir alıp götüren bizi
Beyaz ülkelere, sonsuza kadar.
Camilerdir göstererek ak izi…
Bizi içimizden beyaza boyar.

Duvarında ayet ayet nakış var
Bir mana doldurmuş büyük kubbeyi.
Kandil kandil içimizde ışıklar,
Bir yanar,bir söner anarken seni.

Kimbilir kaç asırüstünden geçmiş
Sülüsler, celîler, talikler durur.
Hangi el, hangi ruh ve nasıl seçmiş?
Ki kokusu yıllar yılı duyulur.

Mihrabı, minberi, minaresiyle
Öteye açılan kapı bu mudur?
Şadırvanda şırıl şırıl sesiyle,
Durmadan yıkanan yapı bu mudur?

Bir ruhu abide yapan usta el
Taşa en ilahi manayı vermiş.
Aranan doğruluk, iyilim, güzel
Abide halinde toplanıvermiş.

Bir el ki, arkadaş olsun göklere
Diyerek kubbeyi göğe uzatmış.
Çil çil, kubbe kubbe geçtiği yere,
Altın yaldızıyla mührünü atmış.

Müezzin çıkarken fethe gökleri
Müminin elleri Hakka açılır.
Ne duydukları, ne gördükleri,
Bir nur ortalığa durmaz saçılır.

Beş vakit okunan ezan sesinde
Bambaşka dünyadan bir çağrı vardır.
Şahadet getiren minaresinde
Taşlar omuz omza yaslanmışlardır.

Ey kubbe, şadırvan, minaresiyle
Bizi içimizden kuşatan mânâ.
Ve günde beş vakit ezan sesiyle,
Bizi kavuşturan sonsuz zamana.

Camilerdir, alıp götüren bizi…
Beyaz ülkelere, sonsuza kadar.
Camilerdir, göstererek ak izi,
Bizi içimizden beyaza boyar.


Misafir 16 Nisan 2006 02:31

http://www.siirkolik.com/images/siir.gif Gece Namazı
Bu gece yarısı bir abdest aldım,
Allah için düşüncelere daldım,
Saymadım,bilemem kaç rekat kıldım,
İçimi hoş etti gece namazı.

Hepten bürümüştü para kalbimi,
Dünya aşklarıyla yara kalbimi,
Kara düşüncemi,kara kalbimi,
Birazcık loş etti gece namazı.

Secde,en büyük şereftir kuluna,
Yaramı saran yar,orda buluna,
İşe yararsa göz,orda sulana,
Gözümü yaş etti gece namazı.

Sen nimet verdikçe ben hep kudurdum,
Döndüm geldim ya Rab,katında durdum,
Tuttum da nefsimi yerlere vurdum,
Şeytanı yuş etti gece namazı.

Nelere,kimlere ben başkan dedim,
Başkana uyunca her haltı yedim.
Geldim Yaradanım,sana yöneldim,
Resulü baş etti gece namazı.

Filistin,Somali,Irak'ı andım,
Boşa ömür geçti,ben ona yandım.
Derdim var,dediğim,günden utandım,
Dünyayı boş etti gece namazı.


Misafir 16 Nisan 2006 02:53

Gül Kasîdesi
Bir damla düşer toprağa bak hâresi güldür
Pervâne döner harda fakat, çâresi güldür!

Bülbül, sana yâr olmak için nârlara düştü
Dâim yakışan hep sana, bir kırmızı güldür.

Dünyâ ki harâp olsa yeter gûl-i Muhammed (s.a.v)
Billûr dudağından dökülen her sözü güldür.

Kim derse eğer, nerde alâmet bize O’ndan?
Baksın hele dünyâya da her gördüğü güldür.

Hem kan tükürenlerle zaman kardeş olunca
Şâhid sana, ardında bu çöl kumları güldür.

Sensiz bu mekânlar karadır, darmadağındır
Dünyâdaki tüm renklerin en kutsalı güldür.

Aşk sende bulur kendini, yurdun ki gülistân
Âlemleri aydınlatacak gözyaşı güldür.

Ey gül! Yok olur yokluk eğer sen var olunca
Cân buldu cihân, âb-ı hayât varlığı güldür.

Taştan taşa çarpıp su, gülistâna akar hep,
Fermân tanımaz kalplere, aşk âteşi güldür.

Sen, yağmur olup sîneye şefkat bırakırsın,
Aşk bahçesinin sâhibi sen, sunduğu güldür.

Çağlar kapanır gitme, kıyâmet kapımızda
Ey yâr! Gidişin gurbet olur, vuslatı güldür.

Ardında hüzünler bırakıp gitme efendim
Efsûn mu değil, bizde karanlık sızı güldür.

Güller küle râm oldu firâkınla, bizi güldür
Bu âteş-i aşkın, gece yıldızları güldür.

Gül yüzlüyü yazmakla biter sancılı günler
Sevdâların en kutsalı kalplerdeki güldür.

Tarife ne hacet gülü, meydanda bütün gün
İnsanlığı kurtarmak için sunduğu güldür.


arwen 16 Nisan 2006 02:57

GONUL DOSTUM YA MUHAMMED

GONUL SEN YABAN ELLERE VARMA
ICIN DARALTIP CANA KIRILMA
CAHIL ILE MUHABBET BULBULU OLMA
SEN RAHAT OL GONUL DOSTUM YA MUHAMMED


AN GELIR DUZEN TUTMAZ TELIMIZ
CAN YANAR BILINMEZ ASK GONUL HALIMIZ
UCAN TURNA’YA HABER SALIP DELME BAGRIMIZ
SEN RAHAT OL GONUL DOSTUM YA MUHAMMED


GUN DOGAR ONLAR DA ANLARLAR
YUCE DIVANDA HESABINI DA SORARLAR
SUKUT ALTINDIR BILIRSIN ERENLER SOYLERLER
SEN RAHAT OL GONUL DOSTUM YA MUHAMMED


Misafir 16 Nisan 2006 03:04

Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı!

Mescit mü’min, minber mü’min...
Taşardı kubbelerden Tekbîr,
Dolardı kubbelere “âmin!”

Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler, ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı.

Kapına gelenler, yâ Muhammed,
-Uzaktan, yakından-
Mü’min döndüler kapından!

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü’minlerin vardı...
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi
Âmine’nin emaneti ağlardı.
Hatice’nin goncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün...

Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği...
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir...
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi...
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar;
Semâve’yi boşaltıp
Sâve’yi dolduranlar...
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar...
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Ne oldu, ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı, ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar,
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar!

Uçsuz bucaksız çöllerde,
Yine, izler gelenlerin,
Yollar gideceklerindir.

Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir...
Örümcek ne havada,
Ne suda, ne yerdeydi;
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi!

Şu kuytu cinlerin mi;
Perilerin yurdu mu?
Şu yuva -ki, bilinmez-
Kuşları Hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?
Kuşlarını, bir sabah,
Medine’ye uçurdu mu?

Ey Abvâ’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hâtıran, uyusun çöllerin
Ilık kumlarıyla örtülü!

Dinleyene, hâlâ,
Çöller ses verir;
“Yaleyl!” susar,
Uğultular gelir.
Mersiye okur Uhud,
Kaside söyler Bedir.
Sen de bir hac günü,
Başta Muhammed, yanında Ebû Bekir;
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü
Destan yap, ey şehir!

Ebû Bekir’de nûr, Osman’da nûrlar...
Kureyş uluları, karşılarında
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
Ali’nin önünde kapılar açılır,
Ali’nin önünde eğilir surlar,
Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de
Hakk’ın yiğitleri, şehîd olurlar...
Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı,
Yerde kalmazdı ruh... kanatlıydı.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler
“Hû hû”lara karışsın âminler.
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Vicdanlar, sakat çıkmadan,
Yâ Muhammed, yarına;
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Âdem oğullarına!

Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr’ini;
Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!
Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman’lar
Na’tını Galip yazsın,
Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır...
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır...
Hacdan döner gibi gel;
Mi’râc’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!


arwen 17 Nisan 2006 02:15

MEKKE
MEKKE

Doyasıya seyredilir, Hira nur dağı yamaçları,
Bir göre bilsem ‘Resûle’selam veren ağaçları
Cennetül Mualla’dadır, dava arkadaşları.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Bekler durur, makamı İbrahim,babusselam
Kokuyor misk gibi,tütsüyor buram buram .
Günde yüz yirmi şifanın indiği Beytül Haram.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mescidi Hayıf peygamberlerin namazgahı durağı
Mina’dan ötesi,Müzdelife,mübarek Arafat dağı .
Göz kamaştıran sâkiffin mor sümbüllü bahçeleri bağı.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Görsen şaşar kalırsın, o mukaddes diyarı .
Zül mecâz,Zülmecenne , Okaz panayırı.
Şimdi yerinde yerler esiyor görülmez gayrı.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin


Misafir 17 Nisan 2006 03:20

Bir Ses
BİR SES

Bir ses duydum öteden
Bana diyordu . . . hey sen !
- Nedir bu azametin ?
- Bu gurur , kibir neden ? ! ?

Bir ses duydum öteden
Bana diyordu . . . hey sen !
- Okumadın mı şunu ?
- Nefsin öldür ölmeden ! ? !



arwen 17 Nisan 2006 03:30

Buydu istedigimiz!!!
Gelmisse insan dedigin varligin zamani,
fayda etmez ecele karsi isyani,
herhangi bir yol degil, bizim bu sectigimiz,
haykira, haykira diyecekler,
bizim iste buydu istedigimz,
cennet ve ALLAH cemali,
her varlik olmayacak bu zevkin kemali!


arwen 17 Nisan 2006 17:27


Kıl Namazını

Ey kul! kıl namazını,yap taatini
Ne zamandır bilinmez ölüm saati
Kıldıysan namazı kazandın cenneti
Elde ettin iki cihan saadeti

Namaz dinin direğidir,temelidir
Rabbimizin kullarına bir emridir
Kim olur ki bu emri yerine getirir
O kişinin dini sağlam ve diridir

Kıl namazını ihlasla,samimiyetle
Hergün devam et sabırla,dirayetle
Hep yanyana ol camide cemaatle
Her yanın dolsun rahmetle,bereketle

Namazlar mümin kulların miracıdır
Yüzünün nuru,imanının tacıdır
Her insanın mutlaka ihtiyacıdır
Dertlerin,sıkıntıların ilacıdır

Ahrette ilk sorgu sual namazdandır
Namaz kılmak müminlerin şanındandır
Onların tahtı zümrütten,altındandır
Cennette giysisi ipek kumaştandır


arwen 18 Nisan 2006 01:06

Yaradılana Sual
Bana Gerçeği anlat az sözle çok kanaat!
Hak-i rah üzre kurulmuş bu yüce kainat

Bana insanı anlat dünyanın halifesi
Kudreti ilahiye teveccüh risalesi

Bana hakikatı bul kudretin yetiyorsa
Emrinde mi Dünyada ve alemde ne varsa

Bana yaradılanı aciz kılar muradım
Ben de bu alemde bir acizane insanım!


arwen 19 Nisan 2006 04:32

CAMİLER
Camilerdir alıp götüren bizi
Beyaz ülkelere, sonsuza kadar.
Camilerdir göstererek ak izi…
Bizi içimizden beyaza boyar.

Duvarında ayet ayet nakış var
Bir mana doldurmuş büyük kubbeyi.
Kandil kandil içimizde ışıklar,
Bir yanar,bir söner anarken seni.

Kimbilir kaç asırüstünden geçmiş
Sülüsler, celîler, talikler durur.
Hangi el, hangi ruh ve nasıl seçmiş?
Ki kokusu yıllar yılı duyulur.

Mihrabı, minberi, minaresiyle
Öteye açılan kapı bu mudur?
Şadırvanda şırıl şırıl sesiyle,
Durmadan yıkanan yapı bu mudur?

Bir ruhu abide yapan usta el
Taşa en ilahi manayı vermiş.
Aranan doğruluk, iyilim, güzel
Abide halinde toplanıvermiş.

Bir el ki, arkadaş olsun göklere
Diyerek kubbeyi göğe uzatmış.
Çil çil, kubbe kubbe geçtiği yere,
Altın yaldızıyla mührünü atmış.

Müezzin çıkarken fethe gökleri
Müminin elleri Hakka açılır.
Ne duydukları, ne gördükleri,
Bir nur ortalığa durmaz saçılır.

Beş vakit okunan ezan sesinde
Bambaşka dünyadan bir çağrı vardır.
Şahadet getiren minaresinde
Taşlar omuz omza yaslanmışlardır.

Ey kubbe, şadırvan, minaresiyle
Bizi içimizden kuşatan mânâ.
Ve günde beş vakit ezan sesiyle,
Bizi kavuşturan sonsuz zamana.

Camilerdir, alıp götüren bizi…
Beyaz ülkelere, sonsuza kadar.
Camilerdir, göstererek ak izi,
Bizi içimizden beyaza boyar.


Pollyanna 19 Nisan 2006 05:57



CAN MUHAMMED
İstemem ben inci güher,
Gönül gözüm seni ister,
Söyleyelim hep beraber,
Muhammedim, can Muhammed.

Sünnetinden aldık ilham,
Uzak düştü bize haram,
Getirelim salat, selam,
Muhammedim, can Muhammed.

Rahmet oldun alemlere,
Nurun doldu gönüllüre,
Rehber oldun alimlere,
Muhammedim, can Muhammed.

Kevser sana oldu şarab,
Senden uzak kullar harab,
Bizi yoldaş eyle ya Rab,
Muhammedim, can Muhammed.

Dermani'yim yok imkanım,
Cennet olsun tek mekanım,
Kalbimdeki hep yakanım
Muhammedim, can Muhammed.


Misafir 19 Nisan 2006 13:02

DOĞRU OL!Her yerde her zamanda,
Doğru söyle, doğru ol!
Yalandan uzaklaşıp,
Doğru söyle, doğru ol!

Doğru söz, ruha dolar.
Doğruyla toplum güler.
İnsan yalanla solar,
Doğru söyle, doğru ol!

Sözümüz doğru olsun,
Özümüz doğru olsun,
Yalan bizden kovulsun,
Doğru söyle, doğru ol!

Doğruyu sever Allah,
Yalan söylemek günah,
Demeden bir gün eyvah!
Doğru söyle, doğru ol!


arwen 20 Nisan 2006 03:57

bilmeliyiz
bu dunya sahipsiz değil
biz ise zorba değiliz.
bir karınca,
kışa varınca herşeyi hazır
biz insanlar ölüm gelince korkarız.
dogarken iyi.
yaşarken iyi.
giderken.. şansımızı zorlarız.
..
biraz daha gezeyim,
bir kaç kişi ezeyim
birazcık egleneyim.
biraz daha guleyim.
her şeyin sınırı var da
yaşamdan yana insanalar,
bence biraz hovarda.
herbirimiz
birbirimizi ezmeye birebiriz.
sanki şeytan vekiliyiz.
..
ve sen
ey can
ey insanoglu, ey insan.
bir anlasan nereye gittiğini
her taraftan
sana dogru ölümün geldiğini.
kovalamak yakışmaz ölüme,
bir bilseydin.
bir köşede seni beklediğini.
harcadığın nefes kadar suçlusun.
o gelmeden sen gitseydin
hazırlıklı, pazarlıklı,
canın yanmaz.
kendi gelse can dayanmaz.
bir bilsen..


Misafir 20 Nisan 2006 13:17

İSLAM’IN ŞARTLARIDireği inancımın:
Günde beş vakit namaz.
Onu kılmak bir görev,
Onda dua ve niyaz.

Ramazan’da otuz gün,
Oruç temizler bizi.
Sarar bizi mutluluk,
Kuşatır evimizi.

Müslüman zengin ise,
Hacca gitmek farz olur.
Tavaf edip Kâbe’nin,
Nuruyla huzur bulur.

Zengin mümin zekatı,
Fakirin hakkı bilir.
Yardım eder yoksula,
Hem sever hem sevilir.

Müminim, Müslümanım,
Ondan başka yok ilâh.
Lâ ilâhe illallah,
Muhammed Resulullah.


efsunkar 20 Nisan 2006 19:11

Allah Deyip Yürüyende
Allah! deyip yürüyende,
Gürül gürül gürleşiriz.
Kalpler murada erende,
Kainata yerleşiriz.

Hakk yolda, yok durağımız
Yanar her an çerağımız.
Bulamazsak şükür eder;
Az bulursak üleşiriz.

Yanar ateş, erir demir
Adımız Yafes'ten gelir.
Yedi düvel bir olsa da,
her biriyle güreşiriz.

Yönelince tek hedefe
Aydınlanır bin şerefe
İşte mizan,işte kefe;
Yükselince titreşiriz.

Kırk yiğit er pusat ile...
Ne kin bilir, ne de hile.
Gelse kafile kafile;
Herkes ile dilleşiriz.

Sevgide yoktur eşimiz
Pusuyla yoktur işimiz
Gönül eri her kişimiz
Dosta dostuz; halleşiriz.

Hilalimiz gök burcunda
Canlarımız Hakk borcunda
Haksızlığın korkuncunda
Şimşek şimşek erleşiriz.

Kökümüz bir, neslimiz bir
Her dudakta, tek bir Tekbir
Gelse cihan üstümüze
Hakk yolunda derleşiriz.

Kolayı var, çetini var
Kindarların hep kini var
Türküz, umut dergahına
Zincir zincir ekleşiriz.

Kah uçtayız, kah derinde...
Karanlığın seherinde.
Bu dünyanın her yerinde;
Asırlardır kökleşiriz.

Kimseler gülmesin sakın!
zafer mi? Ufukta yakın!
Bunca kulu Yüce Rabb'ın;
Şehidlikte bekleşiriz.

Bir dokunsam su uyanır
Neslim Adem'e dayanır
Bütün cihan beni tanır
Durmaz akar, selleşiriz.

İki Cihan'ın Serveri
Güzel ahlakın Önderi
Peygamberler Peygamberi
Muhammed'de birleşiriz.

İman, kinle alsa darbe
Ruh, nefs ile girer harbe
Allah'ım aşk ver her kalbe;
Kulluğunda hürleşiriz!


arwen 21 Nisan 2006 01:02

Sabır

Sabrın kendisi acıdır ama
meyvesi tatlı mı tatlıdır
İnsanı kederden koruyan
sabırla süslü aklıdır
Bu bekleyişlerde kim bilir
ne hikmetler saklıdır
Her şey ALLAH'ın takdiri
O her zaman haklı mı haklıdır
Zorluklara sabreden yiğit kişi
mahşerde koşan bir atlıdır
Cennet semâlarında uçan
melekler gibi kanatlıdır


Mystic@L 21 Nisan 2006 01:09

özlüyorum düslerimi


Aczimi ve fakrimi,
Hayatimi ve kalbimi,
Ömür boyu süren sevgimi,
Satirlara hapsediyorum ya Rasul.

Güller arasinda yazdim bu siiri,
Alirsin ve okursun Ya rasul,
Elime aldim samimiyet ve kalbimi
Askinla yananlari korursun ya Rasul.

Sehadete susamis bedenlerimizi,
Cihada hazir tevhidlerimizi,
Senin yolunda sevgimizi,
Göstermeye haziriz ya Rasul.


arwen 21 Nisan 2006 01:45

Belâ

Uğrarsan binbir türlü belâya
Katlanmalısın her bir cefâya
Böylece varır insan sefâya
Melekler gibi çıkar semâya



Saat: 05:40
Sayfa 2 / 11

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık