Ey Nefsim... Bilirmisin , esyanın hakikatını ... Hani o duran tasın zikri ile o uçan kusun fikrini.. Bilirmisin , su büyük zannettiğin maddenin , zerreden ibaret olduğunu.. Sen hic Allah dostu gördünmü , masiva perdeleri olmadan .. Nurun adından baska duydunmu hakikatını.. Sen hic gözyaşı ile abdest aldınmı ? İliklerinde Zikrullahı tattınmı , Marifet denizinde yüzdünmü hic.. Hani o gölgelenme zamanı kadar bir hayat vermisti Rabbin.. Hani tavsiye ettiğin o iyilikler vardı Ya !.. Kendi yapmadığın.. Hani o namazlar vardı ya ulasmak için Yaradana , Spor yapar gibi yaptığın , o dualar vardı ya kapıların anahtarı.. Hani oruclar , zekatlar , sadakalar vardı ya gariplerin hakları.. İste bugün hesap günüdür , geri dönüsü olmayan.. Hani o mizan , o defter , o sırat diye duyardın ya İste bugün o gündür.. Hani o ellerin vardı ya klavye basında yazan fütursuzca... İste bugün onun hesabının verileceği gündür.. Varsa hünerin bugün göster , iste bugün o gün... YA RABBİ..... Sunulacak , hic bir şeyim yok , o akan gözyaslarım da kurudu bugün.. Takdir-e sayan hic bir amelim yok , hepsi beni terketmis.. Ancak vakti zamanında bu eğri eller bir kağıt karalamıştı ya.. Hani o eğri bügrü çekistirdigi cümlelerle... Hani bir kulun da bir cevap vermisti de , görüsmeden tanıs olmustuk.. Hani hep birbirimize dua ederdik.. Rabbimiz ayırmasın diye.. İste biz acizler sanal dünyanın kıtmirleri, Kelimelerin hissiyatı anlatma kabiliyetini yitirdiği yerden sesleniyoruz.. Bizleri de affeyle... |
NEVRUZ SEMAHI Bugün dağlar yeşillendi Sultan nevruz sefa geldin Cümle kuşlar hep dillendi Sultan nevruz sefa geldin Tacik, Çeçen hem Altaylar Mesirede zengin baylar Kırgız, Kıpçak cümle boylar Sultan nevruz sefa geldin Bugün bahar eyyamıdır Nevruz, Türk'ün bayramıdır Gönüllerin sultanıdır Sultan nevruz sefa geldin Allah deyü öten kuşlar Dua eyler dağlar taşlar Yeşillendi hep ağaçlar Sultan nevruz sefa geldin Geçti şita döndük yaza Ali Nebi'm vurur saza Kızanlar düştü alaza Sultan nevruz sefa geldin |
dini Allah adamlarından, çok büyük bir evliyâ, Gazne'nin Çerh köyünde, teşrif etti dünyâya İlim tahsil etmeye, Herat'a gitti ilkin, Mısır ve Buhârâ'da bulundu tahsil için. Çeşitli âlimlerden, okuyup en nihâyet, Zâhirî ilimlerde, aldı mutlak icâzet. Dönmek üzereydi ki, sonra memleketine, Behâeddîn Buhârî'nin, tutuldu sevgisine. Onu görmek arzusu, öyle kuvvetlendi ki, Görünmez bir bağ ile, çekildi ona sanki. Tehir etti dönmeyi, bir hikmet vardır diye, Gitti büyük şevk ile, Behâeddîn Buhârî'ye. İçeriye girince, buyurdu ki bâhusus: "Tam dönecek zaman mı, bize geliyorsunuz?" Dedi ki: "Ey efendim, seviyorum sizi ben, Ve çok büyük zâtsınız, biliyorum yakînen." Buyurdu ki: "Yanılma, olabilir teşhiste," Dedi ki:"Resûlullah, buyurdu ki hadîste: "Hak teâlâ sever ve seçerse birisini, Kulların kalbine de, düşürür sevgisini." Behâeddîn Buhârî, tebessüm eyledi ve, Sonra "Biz azîzânız" buyurdu kendisine. Bu Azîzân sözünü, işitince o zâttan, Gördüğü bir rüyâyı, hatırladı o zaman. Şöyle ki rüyâsında, denilmişti ki ona: "Ey Ya'kûb, sen de gidip, tâbi ol Azîzân'a." Ona karşı sevgisi, oldu daha ziyâde, Sonra da gitmek için, istedi müsâade. Dedi ki: "Ey efendim, gidiyorum ve lâkin, Çâre nedir, sizleri, çok hatırlamam için?" Çıkarıp verdi ona mübârek takkesini, Buyurdu: "Kullandıkça hatırlarsın hep beni." Ellerini öperek, ayrıldı huzurundan, Lâkin memleketine, henüz vâsıl olmadan. O zâtın muhabbeti, set oldu gitmesine, Yarı yoldan dönerek, huzura geldi yine. Dedi: "Yoldan çevirdi, beni muhabbetiniz, Lütfen kabul edin de, olayım talebeniz." Buyurdu ki: "Bu işe, büyükler verir karar, Bakalım ki bu gece, bize ne buyururlar? Onlar kalb câsusudur, girerler kalbinize, Bakıp vâkıf olurlar, sizin himmetinize. Eğer kabul ederse, sizi büyüklerimiz, Bu gece belli olur, biz de kabul ederiz." Ya'kûb-i Çerhî der ki: "Çıktım başım önümde, Böyle çetin bir gece geçirmedim ömrümde. "Kabul edecekler mi, acep bu bîçâreyi?" Diye düşünerekten, zor geçirdim geceyi. O sabah namazını, kılar kılmaz beraber, Buyurdu ki: "Ey Ya'kûb, müjde, kabul ettiler." Böylece hizmetine girdim bu büyük zâtın, Çıkardı zirvesine, beni her kemâlâtın |
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN. İnşallah derse yakaran inşa eder Yaradan. Can çekişiyorum zamanın kıskacında,sancılarım bana unutturuyor kendimi Kayboluyorum ağrılarım içinde,etime bıçak gibi saplanıyor sızılarım. Ne gelecek hayallerim aklımda ne bitmez telaşlarım… Bazen sadece bir baş ağrısı yenik düştüğüm,bazen bir kaç derece fazlalık;ateş… Bu kadar yeter çok önemli planlarımı (!) alt üst etmeye Sonrasını geç ! Kıvranırken,ellerimi sıkıca bağlamışım kendime. Elim uzanmıyor sevdiklerimin ellerine,onların ellerinde tutunamıyor. Kendime anlatıyorum dertlerimi.Yalnız kendim anlıyorum kendimi. Ruhumda el çekmiş bel bağladıklarından. Şimdiden devriliyor gibi “sarsılmaz” fikirleri Boşuna yük etmişim aklıma bu zifirleri Yeni yeni anlıyorum neden bu denli inlediğimi: Baş ucunda beklerken hastalığın,farkettim de bir kaç şeyi: Sahi! Nerdeler hayallerim ? Nereye kaçtılar sicim gibi ? Hele o ! O rutin işlerim. Hani olmazsa olmazlarımdandı. İtiraf etsin hadi , gitti , gitti işte hepsi ! Umutlarım bile mi ? Ah evet ! Onlar yiteli çok olmuştu zaten. Ve nihayet yalnızım işte ! Şimdi ne altında ezildiğim o bitmez telaşlarım Ne kendisi gelmeden yorulduğum “gelecek hayallerim” yanımda. Sadece ben varım hayatta. Pek de yalnızlık değil aslında,”yalınlaşmak” denir buna. Ve kendime geliyorum yakınlaştıkça aslıma. Benimle olduğunu zannettiklerim… Benden izin almadılar ki hayatıma girerken,izin alarak çıksınlar… İzin alarak sahiplenmedim ki izin vererek bırakayım. Kıtlıktan çıkmış ırgat gibi saldırırken tarlaya Düşünmeliydim,bunların bir sahibi olacaktı aslında. Gelip el koyacaktı tarlasına.Ki ben kim olduğumu hatırlayayım. Ve böylece tarladan çıkıp kalakalınca ortada Aslıma dönüp kendime geldim haddimi bildim. Her olayın merkezi sandığım ,başrol oynadığıma kandığımdan beri İşsiz güçsüz bir ırgattan pek de farklı değilmişim meğer. Gözümde büyütüp kendimi işe yarar bildiğim ben O ahmak adamın yaptığını yapmışım yıllarca. Hani gemiye binmiş yüküyle de yol boyunca sırtından indirmemiş.. Benim yaptıklarım da o kadar ahmakçaymış aslında. Dert edindiklerim,yük bildiklerim bırakıversem kendi hallerine gideceklermiş. Sahiplenmeseymiş onları,sadece “emanet bırakıldıklarını” hatırlasaymışım. Bu kadar yükün altında ezilmeyecekmişim. Aciz olan benim, Bir kollayanım olacaktı elbet kendimi dev sanmasaydım. Emanet ağır yük! Değil ki sahiplik… Bu yüzden ezildim işte,bir düzine cahillik Kaldıracağım kadar verildi bana. Daha fazlasına karışarak kendime eziyet eden benim. Bunca şeyi anlayınca,”inşaallah”, Çoktan dilimin en zarif duası oldu bile. Yeniden kabul edilmenin beklentisiyle “inşallah” derken içten içe Ne sunulan tarlalara baktım ne de başka bir şeye. Zaten iyisinden bir tevekkül borçluyum rabbime “inşaallah” dedikten sonra başlayan işe Ruhum uyanıverdi,hani o yıllardır durmadan kıvranan Sen de yeter ki onu an ,çünkü İnşallah derse yakaran inşa eder Yaradan. |
Çocuğun Duası Allahım sevdim seni, Sende sev koru beni. Sağlık ve afiyet ver, Yarattın büyüttün beni. Anam babam kardeşim, Sevdiklerim milletim. Hep inandık bağlandık, Rabb’imizsin sen bizim. Kötülere uydurma, Yanlış işler yaptırma. Hayat boyu ışık tut, Doğru yoldan saptırma. Bizi yoktan var ettin, Yedirdin ve içirdin. Aç ve açık bırakma, Kulunuz biz senin. |
Bu Çağrı Sanadır Bir damla SU gönder bana Eğer gönderebilirsen Ana sütü gibi tertemiz olsun Bir damlası Karadeniz Bir damlası Akdeniz olsun Bir avuç TOPRAK gönder bana Edirne koksun, Ağrı koksun Her zerresi burcu burcu Türkiye koksun Anadolu’dan çağrı koksun Bir dilim EKMEK gönder bana Yiyince lezzetini hissedeyim Bereketini hissedeyim Köy köy, tarla tarla Memleketimi hissedeyim Bir demet ÇİÇEK gönder bana Renkleri; Sarı, kırmızı, beyaz ve mavi olsun Râyihâsı, estetiği semâvi olsun Bir tutam SEVDA gönder bana Veysel Garani’nin, Yunus Emre’nin Sevdasından olsun Mevlâna’nın Mevlâ’sından olsun Sevdâların hasından olsun Bir RÜYA gönder bana Yürürken, otururken Güneşi, Ayı seyredeyim Aradan kalksın tüm duvarlar Mâverâyı seyredeyim |
Özlemek mi istiyorsun Seni yaratana kavuşturacak zamanı özle Seni Harem-i şerife götüren toprağın kokusunu özle Medine-i muharremin yeşil kubbesini özle Eğer özlemek istiyorsan Asr-ı Saadet’in nurlu yolunu özle Hz. Peygamberin nur cemalini, gül kokusunu özle Sıdık-ekberin dostluğunu özle Ömer-i Faruğun yiğitliğini özle, adaletini özle Hz. Osman’ın hayâsını özle Hz. Ali’nin âlim aşkını özle Eğer özlemek istersen Hz. Bilal’in Davudî sesindeki ezanı özle Hz. Peygamberin miracını özle... Eğer özlemek istiyorsan Hz. Hatice’nin vefasını özle Ashabı kram’ın muazzam kardeşliğini özle Anam babam sana feda olsun ya rasulAllah diyen dilleri özle Mushab’ın malını mülkünü kenara itip imana koşmasını özle Bir yılanın yıllar sonrada olsa bir sevgiliye olan hasretini gidermesini özle Hz. Ebubekir’in dikenli cübbesini özle Nebi nin kütüğünün hüngür hüngür ağladığını özle Hz. Aişe’nin iffetini özle Hz. Ali’nin cesaretini özle Ashabın gece döktüğü gözyaşını özle Aşere-i mübeşşereyi özle Hz Nebi’nin geçtiği topraklardan geçebilmeyi özle O mübarek ele değen bardağı özle Özlemek mi istiyorsan O zaman olup da şimdi olamayan milyonlarca şeyi özlemeyi bilmeyi özle Nebinin Nübüvvet mührünü özle O’nun ayağındaki çarık olabilmeyi özle Ashabın samimiyetini özle H.z peygamberin verdiği ibretlik cevapları özle Hıradaki geceyi özle Uhud’un üzerindeki yükü kaldırmayıp sallanmasını özle Üveys-i karani’nin hırka-i şerifini aldıktan sonraki sevmemi özle Hz. Peygamber-i zişar nın Allahu ekber deyip namaza duruşunu özle Hz. Nebinin Karnına bağlandığı iki taştan biri olabilmeyi özle Bedir deki nusretullah ın heceli etiğini özle Tarifteki Hz peygambere gerilen çelik duvarın amacını özle Kabe’nin Allah, Allah sesleriyle yankılandığı günü özle Hz. Eyyüb’ün yüreğindeki temizliği özle Hz. Esma’nın kuşağını özle Sırf Öptüğü için Hecerül esvedini öpebilmeyi özle Medinelilerin biatlarını özle O mübarek parmakların ayı ikiye bölmesini özle Peygamber hürmetine yağmurların bahşedildiğini özle Özlemek mi istiyorsun yaradana layık bir kul, Hz. Peygambere ümmet olabilmeyi özle... |
Ya Râb... Ya Râb bana öyle bir dert ver ki dermanı tek olan Beni öyle bir insan yap ki adın anıldığında gözü dolan Ya Râb beni bir yola koy ki ucunda Sen olan Beni öyle bir insan yap ki durmadan o yolda koşan Ya Râb kalbimde öyle bir gül açın ki dikeni battıkça acıtan Beni öyle bir insan yap ki bu acıdan ders alan Ya Râb bana öyle bir hayat ver ki yalnızca gül kokan Beni öyle bir insan yap ki gül kokusuyla sarhoş olan Ya Râb bana öyle bir ateş ver ki zalimi cayır cayır yakan Beni öyle bir insan yap ki mum gibi etrafa ışık yayan Ya Râb bana öyle bir göz ver ki yalnızca doğruya bakan Beni öyle bir insan yap ki yanlış yoldan kaçan Ya Râb bana öyle bir el ver ki harama uzanmayan Beni öyle bir insan yapki yalnızca helal kazanan Ya Râb bana öyle bir dil ver ki sürekli adını anan Beni öyle bir insan yap ki adını anmaktan yorulmayan Ya Râb bize öyle bir can ver ki yalnız ALLAH diye atan Bizi öyle bir millet yap ki Senin yolunda canından cayan |
Zamane şeyhi Zamane şeyhi Nasıl şeyhlik edersin? Hem şeriki yok dersin, Şirkten şirke girersin, Müşriklerden farkın ne? Kimlere bu garazın? Yükseliyor avazın, Gösteriştir namazın, Münafıktan farkın ne? Hak için emelin yok, İlmin yok, amelin yok, Nasihate karnın tok, Zamaneden farkın ne? Doğru yola gelmezsen, Küfrü, şirki bilmezsen, İman ile ölmezsen, Hayvanlardan farkın ne? Sapık haydi şeyh geçin! Fetvaların kim için, Kendin tutmazsın, niçin? Riyakârdan farkın ne? |
|
Saat: 08:30 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık