MsXLabs
Sayfa 1 / 11

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Müslümanlık/İslamiyet (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/)
-   -   Dini Şiirler / İlahiler (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/1092-dini-siirler-ilahiler.html)

ExTaSy 19 Ekim 2005 03:18

Dini Şiirler / İlahiler
 
Âdem oğlu aç gözünü


Âdem oğlu aç gözünü

yeryüzüne kıl, bir nazar
gör bu latif çiçekleri

hangi kuvvet yapar, bozar.



Her bir çiçek bir nâz ile

över Hakkı, niyaz ile
kurtlar, kuşlar, durmaz söyler

ol Hâlıka âvâz ile.



Eğer onun kadirliğin

Her bir işe hazırlığın
ille onun kahirliğin

anlayınca, rengi döner.



Rengi döner günden güne

toprağa dökülür yine
bu ibrettir anlayana

hakikati, ârif sezer.



Ger bu sırrı duya idin

yâ bu gammı yiye idin
yerinde eriye idin

insan değil misin, meğer.



Bilir, gelen gider imiş

konan geri göçer imiş
mevt şerbetin içer imiş

her kim, bu manadan geçer.

__________________________
Ağla gözüm bundan sonra



Ağlamaktır benim işim,
Ağla gözüm bundan sonra.
Irmak ola kanlı yaşın,
çağla gözüm bundan sonra.



Hudâ bize verdi sevdâ,
sevmek oldu, artık gıda.
Ele geçmez bu dünyada,
gülme gözüm bundan sonra.



Düşün hâlin n’olduğunu,
ömür gülü solduğunu.
Gece gündüz olduğunu,
bilme gözüm bundan sonra.



Aldanma nefsin tadına,
Zehirdir sunma balına.
Düşüp onun hayaline,
dalma gözüm bundan sonra.



Sözün olsun, öze uygun,
her ne dersen, Ona malum.
Bu meydana düştü yolun,
dönme gözüm bundan sonra.

__________________________

Ah yazık!



Ömrüm boş şeylerle geçti, ah yazık!

Yarını hiç düşünmedim, ah yazık!

Hep havaya bina kurdum, şaşkınca,

din temeli çürük oldu, ah yazık!



Affı sonsuzdur diyerek, pek azdım,

Kahhar ismini unuttum, ah yazık!

Daldım günaha, yapmadım hiç hayır

niçin doğru yoldan saptım? Ah yazık!



Mal için, makam için hep uğraştım,

sonsuz nimetlerden oldum, ah yazık!

Yol bozuk ve karanlık, önde şeytan,

günah ağır, ağlarım hep, ah yazık!



Hesap defterimde yok bir iyilik,

nasıl kurtulur bu Halid? Ah yazık!

______________________________


Aklını başına topla


Gel ey gurbet diyârında

esir olup kalan insan
gel ey dünya harâbında

yatıp gâfil olan insan!



Gözün aç, bir bak etrâfa

gelip geçti nice paşa
ne delidir bu dünyaya

gönül verip duran insan!



Bülbüle verilse şeker

Kafeste durmaz gider
acep niçin karar eder

bu zindana giren insan!



Biraz daha eyle gayret

elinde var iken fırsat
sonsuz azap çeker elbet

Adam sen de diyen insan.

________________________

Azrail başına geldiği zaman

Azrail, başına geldiği zaman
kırılır ayakla kol, yavaş yavaş.
Mevlam nasip etsin din ile iman
akar gözlerinden sel, yavaş yavaş.



Yüksek uçan gönül, yorulur bir gün
ölçü terazisi, kurulur bir gün.
Herkesin yaptığı, sorulur bir gün,
döner mi, yâ Rabbi, dil yavaş yavaş.



Hep nefsine uydun, tevbe etmedin
her bulduğun yedin, şükür etmedin.
Nihayet, bu kara toprağa geldin
çekilir dünyadan el, yavaş yavaş.



Kabrin üzerine dikerler taşı
bir avuç toprağa koyarsın başı.
Baba, oğlun görmez, kardaş kardaşı

gider, geri dönmez yol, yavaş yavaş.



Kâfurlu, ılık suyu koyarlar
o nazlı bedeni, tekmil soyarlar.
Öldüğünü konu komşu duyarlar
gelir geri ahbaplar, yavaş yavaş.

____________________________

Bak da ibret al

Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da, ibret al!
Şu direksiz kubbe-i semâya bak da, ibret al!



Görmek istersen, Cenâb-ı kibriyanın kudretin,
her sabah, seher vakti, dünyaya bak da ibret al!



Padişah olsan da, derler “er kişi niyetine”,
Var, musallada yatan mevtâya bak da, ibret al!



Bir kefendir âkıbet, sermâye-i beğ ve fakir,
varlığa mağrur olan, mecnun değil de, yâ nedir?

_____________________________


Biz Allah’ı severiz

Yeri göğü yaratan, ağaçları donatan,

Çiçekleri açtıran, bir Allah’tır, bir Allah!

Allah her yerde hazır, ne yaparsan o görür.

Ne söylersen işitir. Vardır, birdir, büyüktür.



Biz Allah’ı severiz. Her emrini dinleriz.

Beş vakit namaz kılar, Ona isyan etmeyiz.

Bizlere akıl verdi. Doğru yolu gösterdi.

Dini İslam'a uymayan, ateşte yanar dedi.



Kur’ana iman eden, Peygamberi izleyen,

Dünyada mesut olur, Cehennemden kurtulur.

Mümin iyi huyludur. Herkes ondan memnundur.

Kimseye zulüm eylemez. Kendi de huzurludur.



Ya Rab! Af eyle beni. Ve anamı babamı.

Kafirlerin şerrinden koru Müslümanları!



[Osmanlı devleti zamanında bu şiir, bütün ilk mekteplerde okutulurdu.]


______________________________


Bu âdem dedikleri


Bu âdem dedikleri, el ayakla, baş değil
âdem ruha denilir, surat ile kaş değil.
Beden et ve deridir, ruh bunun serveridir
Hakkın kudret sırrıdır, ruhsuz kalıp hoş değil.



Âdem gerek, su gibi, temizlenip arına
haramlardan kaçınır, nefsi de serkeş değil.
Âdemdedir emanet, ondadır ilmü hikmet
Hakkın katında âdem, daneyi haşhaş değil.



Âdem olan iyi bil, çalışır hep ay ve yıl
ruh gıdası ilimdir, ekmek ve kumaş değil.
Kendi özün anlayan, ruh gözün aydınlayan
Hak sözün pek kavrayan, er olur, ayyaş değil.



Beden hayvanda da var, hissi, onda pek artar,

Kurt gözü, keskinse de, nakş görür, nakkaş değil.

_______________________________________
Bu yaşa eriştin ne amel kıldın

Bu yaşa eriştin ne amel kıldın?
Ömrün gelip geçti, pişman mı oldun?
Şimdi huzuruma ne yüzle geldin,
derse Allah, sen ne cevap verirsin?



İki yol gösterdim, hem akıl verdim,
bir yolu seçmekte, serbest bıraktım.
Dinin emirlerini terk edip, nefsine uydun,
derse Allah, sen ne cevap verirsin?



Soğuk, sıcak dedin, abdest almadın,
dünyaya daldın, namaz kılmadın.
Cenâbet gezip, gusül etmedin,
derse Allah, sen ne cevap verirsin?



Niçin, abdest alıp, kılmadın namaz,
yalvarıp Hâlıka, etmedin niyaz?
Gusül abdesti almak lazım kış ve yaz,
derse Allah, sen ne cevap verirsin?

___________________________


Hakka bırak her işini

Kim bulur, zor ile, maksadına, her zaman zafer,
gelir elbet zuhura, ne ise hükm-i kader.



Hakka bırak her işini, esbâba yapış yeter,
bu sözüm olsun sana, ârif isen, her an rehber:



Mihneti kendine zevk etmektir, âlemde hüner,
gam ve neşe insanda, böyle gelir, böyle gider.

____________________________



Ne fayda

Yeni ilaç bulduk, diyor tabipler,
Lokman gibi, devâ bilse, ne fayda.
Son nefeste söylemezse, bu diller,
bülbül gibi dilin olsa, ne fayda?



Milyarın olsa da, rızkını yersin,
ecel şerbetini bir gün içersin!
Yalın ayak, başın açık gidersin,
dünya dolu, malın olsa, ne fayda!



İlmin, rütben çok olsa da kardeşim,
imanın yoksa, günah ise işin,
Secdeye hiç, koymadın ise, başın,
dünyaya diktatör olsan, ne fayda.



Sur çalınıp, yıldızlar dökülünce,
deniz kuruyup, sular çekilince,
Dağlar da, pamuk gibi atılınca,
harâmdan mal toplamışsan, ne fayda.



Cehennem, uzaktan gösterilince,
ateşin, mahşer yerine sürünce,
Sırat köprüsüne, halk yürüyünce,
aslan gibi gücün olsa, ne fayda?



Helâl, harâm demez, toplarsın malı,
Milyon olsa, dersin milyar olmalı.
Gözün aç, bu dünya fanidir fani!
gidecek, sende çok dursa, ne fayda?



Bir gün olur, götürürler evinden,
kurtuluş yok, Azrâilin elinden.
Allah adını bırakma dilinden,
bin yıl kadar ömrün olsa, ne fayda?



Zahmetli iş yoktur, İslamiyet’te,
kalbi, ruhu besler, ibadetler de.
Ne için müslüman olmazsın, sen de?
kâfir, çok iyilik etse, ne fayda?
____________________________
Müstekîm ol

Hiç usandırma ili, il usandırmaz seni,
hileli iş yapma hem, kes dolandırmaz seni!
din düşmanından bir su, içme kandırmaz seni,
korkma kâfirden âteş, olsa yandırmaz seni!

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

Her zarar, insana bil, kendi nefsinden gelir,
yüz karası âdeme, su’-i fehminden gelir
şeref-ü şan mekana hep mekininden gelir,
istikâmet insana, elbet dininden gelir.

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

Her şey geçer âlemde, bir hâlde yoktur sükun!
bil ki değmez teessüf etmeğe dünyay-ı dun!
İstikâmet zarardan, seni hep eyler masun.
Hak eder sâdıkların hasmını elbet zebun.

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

Birini tezlil için, zulümle etme iştigâl,
arkadaş kazanmağa, olur mani su’-i hâl,
yüz suyu dökme sakın, hem de etme kil-ü kal,
müstekîm ol, hep çalış, verir elbet Zülcelâl.

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

İster ise hıfz eder, hep Allahü lem yezel,
ırzına müminlerin, düşman verse de halel,
tâ ezelden söylenir, halk dilinde bu mesel:
celb eder mükâfâtı, insana elbet amel.

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

At riyayı, tezyin et, ihlasla ef’âlini,
boş buğazlık eyleme, fikr et önce kâlini!
ne türlü saklayayım, desen de ahvâlini,
Hak teâlâ a’lemdir, bilir bütün hâlini.

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

Mağrur olmaz mal ile, mülk ile, ehl-i hired,
insanın işi döner, her şeye vardır bir had,
ölüm vakti gelince, kimseden gelmez meded,
nefsine uyma sakın, hâk olur bir gün cesed.

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

Sonsuz cihanı düşün, zıllı âbâd eyleme,
Ehl-i sünnet kitabı, oku inâd eyleme,
fırsat eldeyken uyan, ömrü berbâd eyleme,
yakmağa sürükliyen fi’li mu’tâd eyleme!

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

Hâline şeytan güler, görünce bu gafleti,
kendine gel azizim, güldürme ol şirreti,
hâin olma, cihana, ver keremle şöhreti,
her şeyin üstündedir, hüsn-ü hulkun rif’ati.

Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni!

_______________________________


Ne yürürsün hayal üzre


Geçirme ömrünü mümin, sakın ki, kîl-ü kal üzre!
sözün manasını anla, ne yürürsün hayal üzre?



Bu dünyanın süslerine, aman aldanma ey gâfil!
buna her kim gönül verse, geçer ömrü melâl üzre.



Bir dikkatli nazar etsen, bu dünya ehline canım,
kazanırlar para daim, bunlar cenk ve cidâl üzre.



***



Bu dünyaya neler geldi, ben diyenler geçüp gitti,
bilmeli, bu fani mülkü, yarattı Hak zevâl üzre.



Kaçarsan arkandan gelir, kovalarsan yetişmezsin,
ki, dünya gölgeye benzer, denildi bu misal üzre.



Akıllı olan bir kişi, gönül vermez bu dünyaya,
düşkün olmaz ondan yana, bilir onu kemal üzre.



Bir kalb dünyaya bağlansa, ibadet zevkini duymaz,
Onunçün Zâti bu şiiri, getirdi hasbihâl üzre.

_________________________________


Nefsim beni harap etti
Nefsim beni harap etti,

Ümidimi turap etti,

Hislerimi serap etti,

Nefs elinden kurtar Rabbim!



İçimde bir doymaz ejder,

Beni her an yutmak ister,

Hayatımı etti heder,

Nefs elinden kurtar Rabbim!



Gerçek bana oldu hayal,

Korkutuyor beni bu hal,

Kararmakta her gün ikbal,

Nefs elinden kurtar Rabbim

__________________________


Neylerim


Canan elinden gelmişim,

fani mekanı neylerim,
Ol mülke meylim salmışım,

ben bu cihanı neylerim.



Hep itibarım atmışım,

aşıklığa el katmışım,
Ben nefsi dosta satmışım,

bu düşmanı neylerim.



Aşkı tabibim kılmışım,

derdinde derman bulmuşum,
Abdülhakimi görmüşüm,

yünaniyanı neylerim.



Ma’rifet tadın almışım,

fenâ tahtına varmışım,
Mahfice sultan olmuşum,

dünya varlığı neylerim.



Her ne gelirse yahşidir,

zirâ o dostun bahşidir,
Çün cümle onun işidir,

ben bed gümanı neylerim.



Gerçi zaman devran ile,

pir etti cismim şan ile,
Gönlüm civandır can ile,

pir-ü civanı neylerim.



Yâri bana bes görmüşüm,

ağyârı dilden sürmüşüm,
Ünsile tenhâ durmuşum,

ben ins-ü canı neylerim.



Dilden dile bin tercüman,

varken ne söyler bu lisan,
Çün can-ü dildir hem zeban,

nutk-u beyanı neylerim.



Şimdi! cemi’i halktan,

müstağniyim billâhi ben,
Hallâk-ı âlem var iken,

halk-ı zamanı neylerim?

_________________________

Seadet-i Ebediyye


Ey kalbi İslam ile yanan, sevdiğim, gençler!

Bütün İslamiyet'ten, size nümunedir bu!



İlim ile marifettir, hep içindekiler,

Hakikaten bulunmaz eşsiz hazinedir bu!



En büyük âlimlerin, en büyük velilerin,

En meşhur simaların, en ulvi gönüllerin,



Âleme ışık tutan, hayat sunan ellerin,

Kalem ve kalblerinden, sızan bir katredir bu!



Resulullahın yolu, hakiki Müslümanlık,

Ve her iki cihanda, aranılan sultanlık,



Sulhda her an çalışan, harplerde kahramanlık,

Gösteren ceddimizden, bize emanettir bu!



Her kelimesi huccet, ilimdir her cümlesi,

Dinle budur hakiki, İslamiyet'in sesi.



Kalbden pasları siler ve arttırır hevesi,

İşte başlı başına, bir İslamiyet'tir bu!

___________________________

Seviyorum Rabbim seni



Aşkın aldı benden beni,
seviyorum Rabbim seni!
Senin sevgin, pek tatlıymış,
seviyorum Rabbim seni!



Ne varlığa sevinirim,
ne yokluğa yerinirim.
Aşkın ile zevklenirim,
seviyorum Rabbim seni!



Emrettin ibadetleri,
Övdün iyi hasletleri,
verdin sonsuz nimetleri,
seviyorum Rabbim seni!



Ne nankörsün ahmak nefsim
Zevki için, bana kıydın!
Ben hakiki zevki buldum,
seviyorum Rabbim seni!



İbadetlere yapışmak,
dünya için de çalışmak,
Maksadım sana kavuşmak
seviyorum Rabbim seni!



Sevmek lâfla olmaz Hilmi,
Rabbin, çalışınız dedi.
Hâlinden de anlaşılsın;
seviyorum Rabbim seni!



İslam düşmanları nice,
çatıyor dine sinsice.
Çalış sen de gündüz gece,
seviyorum Rabbim seni!



Aşık tembel oturur mu?
Maşuka toz kondurur mu?
Düşmanı sustur da, söyle:
Seviyorum Rabbim seni!

____


kuzeyli53 19 Ekim 2005 06:57

NE OLUR

Lebbeyk diye, çıktığınız da yola.
Bin başım olsa, koyarım bu yola.
Kurban olam, senin nebi soyuna.
Ne olur, bizleri de unutma efendim.

İhram bezini, bağlarken beline.
Orada olsam, kapanırdım eline.
Gel de, gelirim sürüne sürüne.
Ne olur, bizleri de götür efendim.

Bırakırsan, yanarım kor ateşte.
Dualarım seninle, her nefeste.
Dergahın önünden, her geçişde.
Ölürüm, beni de götür efendim.

Akıyorken, içime kanlı yaşlar.
Gülemem , gül demen bana gardaşlar.
Bakar halime, ağlar kurtlar, kuşlar.
Yanına , köleni de al efendim.






Misafir 19 Ekim 2005 13:16

AŞKIN ALDI BENDEN BENİ

Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem Mecnun olup yola düşem
Sensin dün ü gün endişem bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler kulum göğe savuralar
Toprağım anda çağırır bana seni gerek seni

Cennet dedikleri ne ki bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları bana seni gerek seni
Yunus-durur benim adım gün geçtikce artar ödüm
İki cihanda maksudum bana seni gerek seni


YUNUS EMRE


HAK CİHANA DOLUDUR

Hak cihana doludur
Kimseler Hakk'ı bilmez
Onu sen senden iste
O senden ayrı olmaz

Dünyaya inanırsın
Rızka benimdir dersin
Niçin yalan söylersin
Çün sen dediğin olmaz

Ahret yavlak ıraktır
Doğruluk key yaraktır
Ayrılık sarp firaktır
Hiç varan geri gelmez

Dünyaya gelen göçer
Bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer
Cahiller onu bilmez

Gelin tansık edelim
İşin kolayın tutalim
Sevelim sevilelim
Dünyaya kimse kalmaz

Yunus sözün anlarsan
Manasını dinlemez
Sana bir dirlik gerek
Burda kimsen kalmaz


YUNUS EMRE


Misafir 20 Ekim 2005 13:21

ELHAMDÜLİLLAH

Haktan gelen şerbeti içtik elhamdulillah
Şol kudret denizini geçtik elhamdulillah
Şol karşıki dağları meşeleri bağları
Sağlık safalık ile aştık elhamdulillah

Kuru idik yaş olduk kanatlandık kuş olduk
Birbirmize eş olduk uçtuk elhamdulillah
Vardığımız illere şol safa gönüllere
Halka tapduk manisin saçtık elhamdulillah

Beri gel barışalım yad isen bilişelim
Atımız eğerlendi estik elhamdulillah
İndik Rum'u kışladık çok hayır şer işledik
Uş bahar geldi geri göçtük elhamdulillah

Dirildik pınar olduk irkildik ırmak olduk
Artık denize dolduk taştık elhamdulillah
Taptuğun tapusuna kul olduk kapusuna
Yunus miskin çiğ idik piştik elhamdulillah


Yunus Emre




HAK ÇALABIM

Hak çalabım hak çalabım sencileyin yok çalabım
Günahlarımız yarlığa ey rahmeti çok çalabım
Ben eydürem kim ey gani nedir bu derdin dermanı
Zinhar esirgeme beni aşk oduna yak çalabım

Kullar senin sen kulların günahları çok bunların
Uçmağına koy bunları binsinler burak çalabım
Ne sultan ne baylardasın ne köşk ü saraylardasın
Girdin miskinler gönlüne edindin durak çalabım

Ne ilmim var ne taatım ne gücüm var ne takatım
Meğer senin inayetin kıla yüzüm ak çalabım
Yarlığağıl sen Yunus'u günahlı kulların ile
Eğer yarlıgamaz isen key katı firak çalabım


Yunus Emre






caglayannet 20 Ekim 2005 13:32

sonsuzluk kervanı
 
Sonsuzluk Kervanı, "peşinizde ben,
Üç ayakla seken köpeğim!"
Bastığınız taş taş öpeim;
Bir kırıntı yeter , kereminizden!
Sonsuzluk Kervanı , peşinizde ben ...

Gidiyor , gidiyor , nurdan heykeller...
Ufuk , önlerinde bayrak kulesi.
Bu gidenler , Altun Kol Silsilesi;
Ölçüden ahenkten daha güzeller.
Gidiyor , gidiyor ,nuradn heykeller...

Sonsuzluk Kervanı , istemem azat !
Köleniz olmakmış gerçek hürrüyet
Ölmezi bulmaksa biricik niyet;
Bastıgınız yerde ebedi hasat.
Sonsuzluk Kervanı ,istemem azat.


Misafir 23 Ekim 2005 04:57

AFFET ALLAH’IM BENİ..
 
AFFET ALLAH’IM BENİ!



Düşmeden kara toprağa,
Affet! Allah’ım beni.
Kalmadan elden ayağa,
Affet! Allah’ım beni.

Şah-ı Ekber Resul’üne,
Bir tanecik Sevgili’ne,
Layık olamadım Sana,
Affet! Allah’ım beni.

Günahlarım derya kadar,
Sevaplarım zerre kadar,
Pişmanım; geldim Sana,
Affet! Allah’ım beni.

Nefsimden kurtulamadım,
Kulluğumu yapamadım,
Tevbe edip geldim Sana,
Affet! Allah’ım beni.

Kapında kul olamadım,
Bağında gül olamadım,
Aşkın ile solamadım,
Affet! Allah’ım beni.

Kusurlarla doldu kalbim,
Doldukça öldü kalbim,
Boyun büküp geldim Sana,
Affet! Allah’ım beni.

Ağla ey göz, durma ağla,
Özünü bir tek Hakk’a bağla,
Muhtacım Hatem-ül Şah’a,
Affet! Allah’ım benim.


mrgogo 23 Ekim 2005 05:08

Bunlarda Benden...
 
http://www.yagmur.gen.tr/dini-siirler/5/5.jpg


http://www.yagmur.gen.tr/dini-siirler/4/4.jpg


http://www.yagmur.gen.tr/dini-siirler/3/3.jpg



http://www.yagmur.gen.tr/dini-siirler/2/2.jpg


http://www.yagmur.gen.tr/dini-siirler/1/1.jpg


Misafir 27 Ekim 2005 13:52

http://www.yagmur.gen.tr/dini-siirler/3/3.jpg


Misafir 28 Ekim 2005 17:52

GÜLLERİN EFENDİSİ

RABBİMİN EMANETİNE SELAM OLSUN
BEKLİYORUZ EFENDİM BELKİ RÜYAMIZA GİRERSİN DİYE..
HASRETİN VUSLATA ERECEĞİ GÜNE HASRETİZ EFENDİM!
SEN GEÇERKEN GÜLLERİN O ENFES KOKUNA DAYANAMAYIP
BAŞLARINI BÜKMESİ GİBİ BEKLİYORUZ EFENDİM...
SANKİ AYAĞIMIZI ATINCA MEDİNE'NE GELECEKMİŞİZ GİBİ
O RESİMLERE BAKINCA İŞTE O AN...
HASRETLE YANIYOR VÜCUDUM SANA KAVUŞMAK İSTİYORUM O AN..
ÇAĞLAR ÖNCESİNE UZANABİLMEK İSTERDİM
TAİFTE TAŞLANIRKEN SENİ KORUMAK İÇİN SAF OLUŞTURMAK..
O AŞK İLE YANIP TUTUŞMAK İSTERDİM
HAMZAYA O ÇETİN SAVAŞTA EVET UHUD'DA
O GİREN"MIZRAK"BANA GİRMESİNİ DİLERDİM...
SENİ BEKLEYEN O NEMLİ GÖZLER VAR SEVGİLİ
BİR SÜMEYYE OLABİLMEK İSTERDİM
EFENDİM BEKLİYORUZ HASRETLE,
AŞKLA, SANA KAVUŞACAĞIMIZ GÜNE HASRET!
MEDİNENE HASRET
GÖZLERİNDEKİ İNCİ YAŞIN OLABİLMEK İSTERDİM
AÇLIKTAN MİDENE BAĞLADIĞIN TAŞIN OLMAK İSTERDİM
CANIMIN CANANI EFENDİM!GÜLLERE BAKINCA SENİ DÜŞLEMEK
TERLEDİĞİNDE ALNINDAKİ TERİN OLMAK...
BİLİRLER Mİ Kİ TENİNİN KOKUSUNUN GÜLLERİ BAYILTTIĞINI
SANA SELAM OLSUN



SONSUZ NUR
Sonsuz bir nura yolculuk
Sadece Allah için yollara düşmek
Bir secdemiz dünyaya yağan nur yağmuru sanki
Bulutlar ise gökyüzünde kapıları açan melekler


Dualarımız senin için
Sen olunca gece gündüz yok bizim için
Her an sevmek
Her dakika gönlümüze söylemek güzelliğini

Kerimsin her an kalbimizde
Bir ikramın evrene sığmaz
Seni sevmek cenneti sığdırmak dünyamıza
Sultanını sevmek sana ulaşmanın ilk adımı

Üzüntümüz bir an dalgınlığımızdır
Ve bunu için yaptığımız günahlardır boynumuzu saran
Biliriz ne kadar bağışlayıcı olduğunu
Affet
Affet Ya Rab
Et ki
Dinsin bu aciziyetimiz

Yaklaşsa da ölümümüz
Korkumuz olmasın
Çünkü senin için dualarımız var yıllardır
Sana kavuşmak hasretimizi dindirir Ya Rab








__BozkurT__ 29 Ekim 2005 15:32

şükret allah'a
 
$ükret ALLAH'A....
Ölümsuz degil bu hayat nekadar cabalasanda
Cekeceksin kabrinde azab
$ükret ALLAH'A ibadet et ALLAH'A
Uyma o dinsizlere imansizlara

Sorgu melekleri geldiginde yanina
Ne cevap vereseksin sorduklari sorulara
Kimin ümmetindensiz,kimin milletindensiz
Vermeyince cevabi takacaklar sana Cehennem ate$inde yapilan taci
Cehennem azabi anlatilmaz
Cennet güzeli akla hayale sigmaz

Bu dünyada seciyorsun gidecegin yeri
Kahpeler yönlendiriyor seni ''sinsi sinsi''
Gelin iman'a Gelin din'e karde$lerim
$ükret ALLAH'A ibadet edin ALLAH'A
Uymayin o dinsizlere imansizlara

Gecen zamanda nekadar zaman ayirdin ALLAH'A
Bir $ükret sana verilen $eylere
5 vaktini ayiramadinmi gece gündüz sürtmek yerine
BIKTIM artik BIKTIM ALLAHIM

Bazi müslümanim diyenlerden utaniyorum
artik etrafim hep pislik dolu
Nekadar kacmaya cabalasamda

K O R K U Y O R U M A L L A H I M..


Misafir 29 Ekim 2005 18:22

Kabul edermisin ya RASULULLAH?
ÜMMETI ÜMMETI diyerek dogdu alemlerin peygamberi,
o nûru ugruna yaratti mevla bu alemi...

Biz senin yolunda ilerleyerek sünnetlerinle,
aglayip gözyasi dökerek gecenin bir vaktinde,
düsünerek hâlimizi kiyamet gününde,
hasretini ekleyerek mahsul ibâdetimize,
sefâat edermisin bize, peygamberlerin peygamberi?!

Cebrâil aleyhisselam vahiy getirmeyip,
Mikâil al. mevsimlere karismayinca,
Azrâil al. her an baska tarafta, insanlar can verip,
Isrâfil al. sûrunu üfledigi zaman hûû nidasiyla,
artik dünya yikilip ahiret kaldiginda,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?!

O gün ki herkes birbirinden kacacak,
baba evladi tanimayip,
evlad ana, babadan hesap soracak,
kimse birbirine bakmayacak, hak arayip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?!

Mevlâmin önünde hesaba cekildigimde,
o inanilmasi güc sicaklikla eridigimde,
günahlarim bana gösterildiginde,
o benim ümmetimden deyip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?!



Kiramen Katibin Melekleri
Görüp gözeten ah o melekler,
İnsan oturduğu zaman o melekler,
Biri sağına,diğeri soluna gelir oturur.
O kimse yürüdüğü vakit,
Biri önünde,diğeri arkasında gider.
Kul yattığı vakit,
Biri baş tarafında,biri ayak uçunda oturur.
O melekler asla insandan ayrılmazlar,
Bizi görüp gözeten ah o melekler.
Her kişinin işlemiş olduğu,sevap ve günahı yazarlar.
O melekler, ecel gelene kadar bizden ayrılmazlar.
Kişi ölüp ruhu çıkınca, o melekler:
Ya Rab ! Bize izin ver semaya çıkalım derler.
Hak Teâla : Gökler doludur, siz yerde tesbih ediniz ,
Hasıl olan sevabı o kulumun defderine yazınız ..
Hakka boyun eğen bizi gözeten ah o melekler.
İnsan başı boş mu yaratıldı zannediyor, vah bana !
Biz sorumsuz değiliz. Görüp gözeten elçiler var ya.
Şahsi mesuliyet var!
Ne büyüklenenlere,
Ne de şeytana ,
Sorumsuzluğumuzu yıkamayız.






mechul 30 Ekim 2005 09:24

şiirler bana ait :)

bugünden hazırlık var sussuz çöle
heryerde kan akıyor su yerine...
yeryüzü mahcup,gökyüzü parcalanıyor
hüseyim kerbelada, zalim diyarda
Muhammedim (as) gülümsüyor can hüseynime
hüseynim dizleri üstünde yürüyor şehadete
hüseynimin bedeni bir tarafta başı bi tarafta
gözleri semada gökyüzü lanet getiriyor zalimlere
yeryüzünde zeynep'im feryat ediyor zalimlere
kerbelada Muhammed'imin (as) yüzü gözü kan içinde
zeynep'im haykırıyor neredesin Muhammed'im(as) diye
güllerini soldurdular kapardılar diyor
ahh hüseynim vahh hüseynim
bugünün adına aşura dediler
sussuz kalma pahasına her yer kerbela

H.ARSLAN


mechul 30 Ekim 2005 09:26

2004 te yazdım

NEDEN OLAMADIM
Mekke sokakları kızgın
Mekke sokakları kan kokuyor
Mekke sokaklarında zülüm sürüyor
Herkes doğacak güneşi bekliyor
Umutla
Hasretle
Sevinçle
Hüzünle
Gözyaşlarıyla
Karanlığı dağıtacak güneşi bekliyor
Gökyüzü
Yeryüzü
Yedi alem doğacak güneşi bekliyor
Diri diri toprağa gömülen
Günahsız evlatlar
Ezilen hakir görülen varlık
Doğacak güneşi bekliyor
Bin bir umutla bekliyorlar
Gözlerini semaya dikip gelecek emri bekliyorlar
Halime kalkıp Mekkeye geldi
Bütün alem doğacak güneşi bekliyor
Emir verildi
Abdülmuttalip Kabe de tavafta hamd ediyor alemlerin rabbine
Gelecek evladı bekliyor
Bir ses yankılandı doğdu diye
Eve koştu görebilmek için
Kapıyı açtı içerisi kalabalık
Müsaade verilmedi
İlk önce melekler onu tanıyacak dedi
Gökyüzü yeryüzü bayram ediyor
Melekler duada
Yeryüzü secdeye gidiyor
Haber verin bütün aleme
Herkes bunu tanısın
GÜL YÜZLÜ MUHAMMEDİM doğdu
Melekler saf saf sıraya girdiler görebilmek için
MUHAMMEDİM secdede
Şahadet parmağı havada
Ya Rabbi ümmetimi affet
Ümmeti
Ümmeti
Ümmeti
Nidaları semayı inletiyor
Emir geliyor doğuyu batıyı gezdirin
Herkes Muhammedi tanısın bilsin
Bu alemlere rahmet peygamberidir
Yetim doğmuştu
Ama bütün yetimlerin efendisi
Bütün insanların efendisi bir yetim
Mekke sokaklarında hüzünlü bir yetim dolaşır
Biri baba diye seslense acaba nasıl olurdu
Ebvada babasının kabrisinde
Annesini de orda bırakır
Yetim ve öksüz olarak döner Mekke sokaklarına dönüyor
Ya biri yanında anne diye seslense
Ne hissederdi yetimim öksüzüm gül yüzlüm Muhammedim
Neden Mekke sokaklarında olmadım
Sen yetim ve öksüz kalınca
Ey Ebvada yatan ölü bizde yetim ve öksüz kaldık
Neden Mekke sokaklarında olmadım
Emir verildi Muhammedim peygamber oldu
Zülüm kokan karanlık olan Mekke sokaklarında
Aydınlığı getirmesi için
Neden Mekke sokaklarında olmadım
Sana söz söylediklerinde
Neden Mekke sokaklarında olmadım
Yollarına dikenler serildiği vakit
Dur efendim yollarına uzanayım
Dikenler benim vücuduma batsın
Ayaklarına batmasına razı değilim demedim
Neden Taifte olmadım
Sana gelen taşların önünde set olmadım
Yüzün kanlar içinde kaldığı vakit
Neden orada olmadım yetimim efendim
Neden Sevr mağarasında olmadım
Güvercin ve örümcek yerine
Canımı katmadım mağara ağzına efendim
Neden sen ,Uhud da ağlarken
Şehitlerin efendisi baş ucunda ağlarken
Neden Uhud da olmadım
Yüzün gözün kanlar içinde kaldığı vakit
Sana atılan okların önünde set olmadım
Neden Uhud da olmadım
Herkes kaçarken meydanda
Ben sana koşmadım sana sarılıp oklar bana gelmesi için
Ey gül yüzlü Efendim
Sana muhtacım
Nuruna muhtacım
Gökyüzü ağlarken
Yeryüzü ağlarken
İnsanlık ağlarken
Sen veda ederken ümmetine
Arafat dağında seslendi tüm insanlığa
Neden orda olmadım
Son bir defa gül yüzüne bakmak
Sımsıkı sarılmak isterdim
Şuan Arafat meydanındayım
Veda hutbesini dinliyorum
Herkes gözyaşı içinde
Bu dağ
Taş
Toprak
İnsanlık sana şahit oldu efendim
Neden orda olmadım efendim
Ah efendim gül yüzüne muhtacım
Ah efendim nuruna muhtacım
Neden Kerbela da
Can Hüseyininin önüne atlamadım
Ama efendim
Artık her yer Kerbela
Artık her gün aşure
Artık Hüseyinler orda
Efendim
Sultanım
Ey günülerlin dildarı Muhammedim
Huzuruna çıkmak istiyorum
Ama hangi yüzle olacak bilemiyorum
Biliyorum sen alemlere rahmetsin efendim
Sultanlar sultanısın
Kapına gelen kim olursa olsun
Benim gibi günahkar da olsa
Onu da kabul edersin efendim
Gül yüzlüm Muhammedim
Şuan kardeşliğin beldesi
Ensarın yurdunda
Huzurundayım efendim
Sana kendimi sunuyorum günahkar halimle
Huzurundayım can Mustafam
Gelmeye utanıyorum
Ama sen yinede avuçlarını açmış
Haydi gel korkma diyorsun sultanım
Ürkek bir şekilde geliyorum
Başım önümde
Gözlerim sel olmuş efendim
İlk önce kokunu çekiyorum
Sanki başka bir alemdeyim
Kalbim yerinden fırlayacak
Kalp atışlarım hızlandı efendim
Başım önümde gözlerim sel oldu
Sana ümmetinin selamı
Mazlum ümmetinin gözyaşlarını
Sunuyorum gül yüzlü Muhammedim
Gözyaşları duaları avucumda
Ravza-i Mutaharadayım
Yeşil kubbenin altında
Can Mustafamın kabri yanındayım
Varlığımla varlığında yok oluyorum
Efendim sultanım
Gül yüzlüm Muhammedim
Ey gönüllerin dildarı Muhammedim

H.ARSLAN


Misafir 30 Ekim 2005 17:20

Kutlu Nebi
Kainatın efendisisin,
İnsanlığın şerefisin.
Önder ve örnek sensin;
Allah’ın habibisin.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.

Cehaletin ve zulmün,
En yaygın olduğu zaman;
"Oku" emriyle, elinde Kur’an;
Alemlere rahmet geldin sen.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.

Seni hakkıyla övemem ben,
Sana övgü yüce makamdan.
Rabbim herkese nasip etsin.
Gitmeyi senin izinden.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.

Göçeceğiz bir gün bu dünyadan;
Hepimiz geçeceğiz, hesaptan.
Senin şefaatın olmadan;
Nasıl kurtuluruz azaptan.
Adının anıldığı mekandan,
Uzaklaştırmasın, Yaradan.


NihLe 9 Kasım 2005 10:27

Kabul edermisin ya RASULULLAH?

ÜMMETI ÜMMETI diyerek dogdu alemlerin peygamberi,
o nûru ugruna yaratti mevla bu alemi...

Biz senin yolunda ilerleyerek sünnetlerinle,
aglayip gözyasi dökerek gecenin bir vaktinde,
düsünerek hâlimizi kiyamet gününde,
hasretini ekleyerek mahsul ibâdetimize,
sefâat edermisin bize, peygamberlerin peygamberi?!

Cebrâil aleyhisselam vahiy getirmeyip,
Mikâil al. mevsimlere karismayinca,
Azrâil al. her an baska tarafta, insanlar can verip,
Isrâfil al. sûrunu üfledigi zaman hûû nidasiyla,
artik dünya yikilip ahiret kaldiginda,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?!

O gün ki herkes birbirinden kacacak,
baba evladi tanimayip,
evlad ana, babadan hesap soracak,
kimse birbirine bakmayacak, hak arayip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?!

Mevlâmin önünde hesaba cekildigimde,
o inanilmasi güc sicaklikla eridigimde,
günahlarim bana gösterildiginde,
o benim ümmetimden deyip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?!


Misafir 24 Aralık 2005 14:59

Sevgili Peygamberim
Sevgin ile seni andım,
Sevdim seni Peygamberim.
Seni andım, aydınlandım,
Sevdim seni Peygamberim.
Çağırarak kutlu ize,
Önder örnek oldun bize,
Sevgileri dize dize,
Sevdim seni Peygamberim.
Yüreğimde kutlu sözün,
Nurlar saçar o gül yüzün,
Geceleyin ve gündüzün,
Sevdim seni Peygamberim.
O anlattı İslâm nedir,
İlim, ahlâk, insan nedir,
Adın her an dilimdedir,
Sevdim seni Peygamberim.
Son peygamber, kutlu insan,
Dost ve düşman ona hayran,
Odur derde ilaç, derman,
Sevdim seni Peygamberim.
Rıfkı Kaymaz



İçimdesin Allah'ım
değil kitabında elçinde
değil arzında göklerinde
görmeye hacet yok allahım
sen ki içimdesin içimde
değil suya ay düşmesinde
değil çiğe gül yaprağında
sormaya gerek yok allahım

sen ki içimdesin içimde







Misafir 25 Aralık 2005 22:08

Allah Derim

Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!

Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Ebedi oluşun urbası kefen!
Kursa da boşluğa asma köprü, fen,
Allah derim, başka hiçbir şey demem!

Necip Fazıl Kısakürek


Misafir 25 Aralık 2005 22:09

İlim İlim Bilmektir

Okumakdan mana ne
Kişi hak'kı bilmektir
çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emekdür

yiğirmi dokuz hece
Okusan uçtan uca
Sen hep elif dersin hoca
Manası ne demekdür

yunus emre der hoca
gerekse var bin hacca
hepisinden iyice
bir gönüle girmekdür

Yunus Emre


erman_ts 26 Aralık 2005 08:47

http://img382.imageshack.us/img382/4426/olmaz19tq.jpg


Misafir 26 Aralık 2005 14:43

http://www.yagmur.gen.tr/dini-siirler/4/4.jpg ,


Misafir 30 Aralık 2005 06:32

Seviyorum Allah’ım Seviyorum Seni
Kimi gün ağlayarak, kimi gün gülerek.
Bir ömür boyunca, hep düşleyerek.
Nasip eyle imanla son bir nefes.
Seviyorum Allah’ım, seviyorum Seni.
Kimi gelir, sevabıyla çıkar karşına.
Kimi gelir, günahıyla çıkar karşına.
Bir gün aşkla, imanla çıkar karşına.
Seviyorum Allah’ım, seviyorum Seni.
Her yerde eserin var, her yerde ruhun.
Elbette düşlerim, hep senin nurun.
Ayrı koyma Ya Rab, kavuştur ruhum.
Seviyorum Allah’ım, seviyorum Seni.
Ayrılık hasretin, yanar hep ruhta.
Kavuşmak hayalin, hiç bitmez düşte.
Uzak bırakma Ya Rab, yaklaştır sevgine.
Seviyorum Allah’ım, seviyorum Seni.

Çağlar Aşık




Misafir 1 Şubat 2006 21:23

(F)SEN YOKTUN(F)

Sen yoktun...
Hz Âdem’deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şâhitti

Sen yoktun
Nuh’un gemisindeydi Nurun...
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Taprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple...

Sen yoktun...
Hz.İsmail’in alnındaydı Nurun

İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
“Rabbimiz” dedi,
“Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail.
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.

Sen yoktun...
Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi.
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..
Çünkü bu âlemin reisi geliyor...
Bekleyin Ahmed geliyor.
Kainata rahmet geliyor.
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun...


Sen yoktun Sultânım,
Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Kuteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler ölüme...
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.
Melekler süslüyordu hirâyı.
Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
Efendisine hazırlanıyordu mekke.
Âlem Efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü Hz. Aminedeydi.
Toprak yalvarıyordu rabbine,
Allahım gönder artık diyordu.
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada


Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Önünde cebrail!
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.

Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.
Herşey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu.
Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini.
Muhammed!
Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız


Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah.
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin.

Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı.
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitler...


Hele bir enesin vardı senin.
Enes bin malik...
Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.
Onlar da
“Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince
Enes kükremiş:
“ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.
Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...

Musab Bin Umeyr’in vardı senin.
Uhut’ta sancağını taşıyan.
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi.

Ebu hureyren vardı...
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.
Sen anlardın,
Ya Ebâhir gel! Derdin.


Ve sen gittin...
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı.
Hasretin kaldı göklerde.
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.

Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu.
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi.
Ama sen bırakmazsın bizi.
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.
Ne anam var ne babam...
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden .


Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman.
Kulluğu seninle tanıdık.
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz Ömer umre için senden izin isteyince,
“Kardeşcik” dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için

Ey Rabbimiz!
Rasulünü anışımızdan haberdar et!
O’na binler salat, binler selam!
Habibine Makam-ı Mahmut’u ver
O’na vesileyi lutfet.
O’nu refik-i Âlâya yükselt
Bizi de affet
O’nun hatrına affet
Zatının hatrına Affet.


red_sea 1 Şubat 2006 21:54

BANA BİR TÜRKÜ SÖYLE

Bana bir türkü söyle!..
İçinde ne sen ne ben olsun..
Ne de asrın kof sevdaları..
“O” olsun sadece ve “O” nun “En Sevgilisi”..
Bana bir türkü söyle!..
Dağlara taşısın yüreğimi,
“Nur” da nurlanayım, yüreğim titresin “Hira” da..
“Uhud”, O’nun diliyle sevsin beni ve kucaklasın..
Dağ dağ dolaştırsın yüreğimi..
Bana bir türkü söyle!..
Muştu olsun mâverâdan..
Aşk olsun içinde.. Hasret olsun.. Özlem olsun..
Günübirlik sevdalara inat,
Meleklerin kül olacağı “O Nokta”dan aşırsın gül sevdalı yüreğimi..
“O” na taşısın...
Bana bir türkü söyle!..
Izdırap olsun içinde, hüzün olsun..
Mahşerde kavrulmuşluğumu giderecek gözyaşı olsun..
Ve.. Burada da yıkasın, ıslatsın yüreğimi..
Bana bir türkü söyle!..
“Fatıma” nın aydınlığı olsun içinde..
“Hatice” nin kocaman yüreği..
“Aişe” nin gök sevdası,
“Sümeyye” nin şehâdeti olsun..
Ve.. Dilimden hiç düşmeyen tevbem olsun “Nasuh” ça..
Bana bir türkü söyle!..
“Bedir” i taşısın yitirilmiş vakitlere.. Ve “Uhud” un öğretisini..
“Hendek” ten bir esinti, bir muştu kıvılcımı olsun..
Ve.. Umuda hasret karanlıklarımıza “Yakın Fethi” müjdelesin..
Bana bir türkü söyle!..
Ölmeden Öldürsün, Oldursun beni..
Yitirilmiş cennetleri buldursun..
Veda olsun kara çalınmış tüm sevdalara,
Kaybolmuş benliklere ağıt,
Ve.. “O Sevgili” ye münâcât olsun..
Bana bir türkü söyle!..
Mus’ab olsun.. Ve bin Yusuf olsun içinde..
“Yakub” un açılan gözleri ve öteler sevdası olsun..
“İbrahim” in dostluğu, “İsmail” in tevekkülü,
“Eyyub” un sabrı, “Son Nebi” nin duası olsun..
Bana bir türkü söyle!..
Ağıt olsun “Asrın en Saadetlisi” ne..
Muştu olsun ezilmişliğimize..
İsyan olsun çağı tüketenlere..
Sur olsun dirilişe..
Ve.. Çağrı olsun hüzünle titreşen yüreklere..
Hadi bana bir türkü söyle!..
Tek tek şehidlerin tebessümleriyle ağlayayım..
“KUTSAL EMANETİ NE YAPTINIZ???” Sorgulasınlar beni..
Mehterler vursun tâ içimde..
Ve.. Tekbir sesleri taşısın beni en görkemli fetihlere..
Bana bir türkü söyle!..
“Sıddıyk” i anlat bana.. Vefayı, dostluğu anlat!
Ve adâleti..Ve hayâyı.. Ve fütuvveti..Ve dirâyeti..
“Ömer” i, “Osman” ı, “Ali” yi anlat!
Haber ver o yıldızlardan, yolumu buldur!..
Bana bir türkü söyle!..
İçinde bin “Talha” olsun, yüreğinde “Vahy” i dâim taşıyan,
“Hamza” dan koca bir yürek, “Bilal” den bir seda olsun..
“Mevlânâ” ca söyle!.. “Yunus” ca söyle!..
Aklasın sevdalarımızı ve bin puta baş eğmiş dünyalarımızı..
Bana bir türkü söyle!..
Çağa karşı duruşumuz olsun yanyana..
Bükülmez bileğimiz,
Yenilmez-tükenmez yüreğimiz olsun cancana..
Âvâzemiz olsun şu hıçkıran karanlıklara..
Ve Öfkemiz.. Yüreklerimize bin put katanlara..
Hadi bir türkü söyle!
Yüreğini kat da yüreğime,
Sesini kat da sesime,
Çığlığını kat da feryadlarıma,
Öfkeni kat da isyanlarıma,
Bir türkü söyle!.. Hadi!..
Ki:
Yeminimiz olsun Asra..
İnsana..
Ve ebedi hüsranlara..
Aydınlığımız olsun ötelerde.. Ve sabrımız..
Ve kurtuluş ümidimiz O Kapılarda..
Ve nihayet dirilişimiz..
Hadi durma!
BİR TÜRKÜ SÖYLE BANA!..
Ya da.....
Sus!..
Hiç konuşma ebede kadar..


Monaroza


Misafir 2 Şubat 2006 13:06

Sen Gidince Efendim
Sevgili!
Sen gitmiştin...
Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi.
Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda...
Sen gitmiştin...
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi.
Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.

Sevgili!
Nasıl iltica edelim sana ;
huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!.
Ve duyurabilsin mi sesini!?.
Efendim, duyar misin sesimizi?..

Sevgili!
Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde
hilal.
Biz bir bakışının dilencisi,
biz dolunay tutkunları,
biz bayramı gözleyen oruçlar.
Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz.
Sen imrenme, biz ayıplanma.
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar.
Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı.
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz,
kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa.
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,
düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver.
İtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?..

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da.
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz mıknatıstan ayrıldı.
Sen gitmiştin...
Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;
ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi.
Sen gitmiştin...
Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda.
Hasretinden akıllar yitirildi efendim,
gönüller gölgelere düştü.
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,
dudak dudağa denizlerimiz kurudu
ve sen gitmiştin efendim.
Sen gitmiştin...
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti.
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
kanlarımız sahralar doldurdu.
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,
kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına...
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,
hiç kâr elde edemedik.
Aldandık, hep aldandık.
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik.
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim.
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;
sonra sevginin ne olduğunu...
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık.
Vurgunlar yedik pes pese efendim...
Ve sen gitmiştin.

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın.
Hayırları söyleyip gitmiştin,
biz ser işler olduk.
Uzun uzun emellere kapıldık,
kapılanıp kaldık umutların kapısında.
Yolunda yürümekten üzerimize düşen,
baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim.
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;
böğrümüzde kaldı ellerimiz.
Hanım idik halayık olduk;
bay idik köle edildik.
Sen gitmiştin...
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler.
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,
dönüşlerinin ahengini kırdılar.
Bölük bölük kadınlarımız,
grup grup erlerimiz,
demet demet çocuklarımız,
kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini.
Ve sen gitmiştin efendim...
Sevgili!
Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği
prizmada.
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani.
Güzelliğin olmasa efendim,
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
durmuştu efendim...
Ve sen gitmiştin...
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin.
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın.
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin.
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde.
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...

Sana en fazla muhtacız...


Prof. Dr. İskender Pala


Misafir 3 Şubat 2006 09:26

http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.giflerin ve Gönüllerin Efendisine
Yerde Ahmed, semâda Muhammed olan ey http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.gif!
Selâmlar olsun hakkı fermân eden ey gönül!

Sen’i yüceltmek için değildir sözlerimiz,
Nûrunla kemâl buldu hep kelimelerimiz,

Âlem Sen’le övüldü, biz Sen’inle hep güldük,
On dört asırdır dâim sensizliğe sürüldük.

http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.gif
den mânalar bulan aşkla tutuştu cihân!
Bir gül açtı tam on dört asırdır hiç solmayan!

Sönmeyen bir hasrettir sana olan aşkımız,
Toprağın mahviyeti fırtınada farkımız!

Ummanlar kurudu hep, hayat çöl ortasında
Dert varsa dermân da var, dert; Sen, dermânımız da..

Gönüller üzerine yıkıldı koca dağlar
Bu derde sultan dahi düşse onu da dağlar!

Hayat; peşin alınmış ücrettir Yaradan’dan,
En kutsal hediyedir Mekke’de yetim doğan.

Sevgili diye yılan atıldı koynumuza!
Taş kesildi kalpler, vebali boynumuza.

Asır; sînede ateş, îman; elde kor gibi!
Sen’i görmeyen gözse noktasız.. kör gibi!

Şu hicrân duvarları yıkılmalı yeniden
Firâk gömülsün, vuslat yağsın göklerimizden.

Kefenleri biçildi âsilerin, cân http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.gif
üm
Pây-i tahtta saâdet, sana vuslattır.. ölüm.

Taif’te http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.gif
yüzünde kan, ayaklarında kan..
Kâ’be’de yâr-i gârdı senin için ağlayan.

Sensizlik gurbet oldu, bencileyin sarardı
Bir hasretin öyküsü; göklerimiz karardı!

Şah damarından daha cânsın fâni bedene,
Evinde gurbet çektin, yeni yurdun Medine.

http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.gif
bahçelerimiz hep yağmalandı çaresiz,
Maddeye köle olduk, istikbalimiz fersiz!

Sen kokan http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.gif
lerini koruyamadık.. Heyhât
Kapımıza dayandı emr-i hak olan memât!

Biz Bedir’de seyrettik elhak o arslanları
Görmedik Uhud kadar kahraman olanları.

Ey aşk! Beni benden al.. Sür nebimin şehrine!
Yalın ayak varayım o ravzay-ı pâkine.

Ey http://www.muhammedmustafa.net/resimler/web/roseb.gif
lerin sultanı! Gözyaşlarıyla geldik,
Ey kadîm dost! Kapında Kıtmir olmaya geldik!

Hâk olup döneceğiz aslımıza muhakkak!
Lâkin senin nurunla aydınlanır şu âfâk!

Firâkın renksiz takvim, gündüzlerimiz siyâh
Bir tebessümün dahi bize nurlu inşirâh!

Gel gör bir halimizi, hep tilki sofrasında!
Çaresiz kaldık bu ölüm-kalım meydanında!

Çark bozuldu, maviyi katlettiler.. efendim!
Küheylan kesildi şu kör balıklar, efendim!

Sana salât ve selâm.. gönlümüz senle dolsun
Bizleri sana ümmet yapana hamdler olsun.

Zafer ŞIK

(F) (F) (F)


Gönlümün Gülü
GülEfendim
Gül Yüzünü Rüyamızda
Güldür Gül
Gül'ce
Güllerce Salavat
Gülsüz
Medinenin Gülü
Gül İlahisi

Güllerin Efendisi


Misafir 4 Şubat 2006 08:04

EĞER

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı, merak ediyorum neler yapacağınızı...
Biliyorum ama böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı, ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını, ve inandırmaya çalışacağınızı, onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı; gerçekten evinizde ona hizmet etmekten alacağınız hazzı.
Fakat söyleyin bana, Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde, Onu kapıda mı karşılayacaksınız? Yoksa onu içeri almadan önce, aceleyle, bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp Yerine Kur'an’ı mı koyacaksınız? Peki hala Amerikan filimlerini seyredecek misiniz televizyonda? Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle, o size kızmadan önce?
Kim bilir? Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mi dilerdiniz, hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi...
Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve bunun yerine ortalığa, Kitaplığınızın raflarında tozlanmış, hadis kitapları mı çıkaracaksınız?
Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz? Yoksa telaşla ne yapayım diyerek, Sağa sola mı koşturacaksınız?
Merak ediyorum: Eğer Peygamber Efendimiz, bir kaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa, yapmaya devam edecek misiniz, her zaman yaptığınız şeyleri?
Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı? Her yemekten sonra sofra duası etmeyi, yine zor mu bulacaksınız? Hiç yüzünüzü asmadan, oflayıp puflamadan, her vakit namazınızı kılacak mısınız? Ya sabah namazı için, sıcacık yatağınızdan, erkenden fırlayacak mısınız?
Peki ya yine mırıldanacak mısınız, her zaman söylediğiniz şarkıları? Ve okuyacak mısınız, her zaman okuduğunuz kitapları? Peki bilmesine izin verecek misiniz, aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri? Yoksa hiç bilmemesini mi isterdiniz? Şöyle diyelim ya da: Gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz Peygamberi de?
Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız? Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız, peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?
Şimdi söyleyin açık yüreklilikle, onun kalmasını ister misiniz sizinle? Sonsuza dek, hep birlikte... Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız, ziyareti bitip gittiğinde? Gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi?
Bilmek ve düşünmek, eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse yapacağımız şeyleri... Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı, Merak ediyorum neler yapacağınızı ...
Camilla Badr


Misafir 4 Şubat 2006 13:03


ŞEMÂİL
Ne uzun ne kısa kararında boy
Soyu İbrahim’den ne asil bir soy
Saçları hoş siyah dalgalı bir koy
Kemâlini giydir beni benden soy
Âlemlere rahmet yüzünü göster
Bu kul varlığından soyunmak ister

Güneş pervânesi o güzel yüzün
Nurundan ışığı vardır gündüzün
Solmaz bir gül rengin ne kış ne güzün
Tecelli ediyor yüzünde özün
Hasretim, yanarım, yüzünü göster
Kölen bu devletle avunmak ister

Simsiyah gözlerin âhû misâli
Dâim Hakk’a bakar her an visâlin
Beyazı ölçüsü gözde kemâlin
Kaşların sûreti gökde hilâlin,
Râzıyım rûyada yüzünü göster
Âşık maşukuna can sunmak ister

Bir tutam sakalın birkaçı beyaz
Mübarek vücudun serin kış ve yaz
Cânımı yoluna kurban etsem az
Dostlar defterine köleni de yaz
Açıver kapını yüzünü göster
Gönül hasretinden yakınmak ister

Duyular mükemmel, dişleri inci
Kokusuna tutkun, yaşlısı genci
Yürürken koşmadan olur birinci
Kapına gelmiş bir garip dilenci
Açıver ne olur yüzünü göster
Garip ayağına kapanmak ister

Yukarıdan aşağı heybetle iniş
Yürüyüşünde var hep bu görünüş
Âdetin baktığın tarafa dönüş
Bize nasip olsun hayırlı bir düş
Kerem et ne olur yüzünü göster
Kim böyle bir düşten uyanmak ister

Seni ilk görenler korku çekermiş
Sonra ülfet eder hemen severmiş
Benzerini asla görmedim dermiş
Erenler yolunda giderek ermiş
Benzeri bulunmaz yüzünü göster
Gönüller nurunla yıkanmak ister

Zâtının nûrundan vermiş sana can
Hilkate ruhunla başlamış Rahman
Yûsuf’ta yok sende olan hüsnü an
Ahlâkındır Senin, mûcize Kur’an,
Alemlere Rahmet, cemâlin göster
Kölen rahmetine sığınmak ister

Ümmetin üstüne titreyen sensin
Müjdeci, uyaran, gel diyen sensin
Kulunu Allah’a sevdiren sensin
Gecemi gündüze çeviren sensin
Ey Hakk’ın şâhidi yüzünü göster
Kul şehâdetinle tanınmak ister

Hakk’ın halilisin, habibi sensin
Gönüllerin eşsiz tabibi sensin
En güzel hutbenin hâtibi sensin
Ümmetin en büyük nasibi sensin
Aşkımın Leylası yüzünü göster
Gönül seni gözden sakınmak ister

En güzel, en üstün ahlak senindir
Cömertlikte kemâl el-hâk senindir
Şefaatte en son durak senindir
Miraç senin, Refref, Burak senindir
Sen gördün, bize de cemâlin göster
Pervâne şem’ine hep yanmak ister
HAYREDDİN KARAMAN


Pervâne: Işığın etrafında dönüp duran kelebek
Tecelli: Görünme, bilinme
Âhû: Ceylan
Visâl: Kavuşma
Maşuk: Sevgili
Ülfet: Alışkanlık
Hilkat: Yaratılış
Hüsün: Güzel, iyi
Mûcize: İnsanların yapamadığı şey
Cemâl: Güzellik
Halîl: Samimî dost
Habib: Sevgili
Tabib: Doktor
Hutbe: Dini konuşma
Hatip: Konuşmacı
El-hak: Hakikaten, doğrusu
Refref: Manevi bir binek, ince yumuşak kumaş
Burak: Binek, Cennete mahsus bir binek vâsıtası
Şem: Mum



Misafir 4 Şubat 2006 19:15

Gül Sultanım
Gül kokusunu sizden mi almış bilmem

Bir ateş attınız içime sönmez yanar her dem
Bükülür boynum, bir gariplik çöker
Doyulmaz güzelliğinize hasret kaldı bu gözler!
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Dilenciyim, kapınıza geldim dayandım
İşte bu zalim nefsim işte bunlar günahlarım
Size uzattım ellerimi şahidim olun
Biz gözyaşı dökemedik, tövbemiz için siz dökün;
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Altın bir nesilden geldiniz
Hoş geldiniz sefa geldiniz bizlere şeref verdiniz
Rabbimizin şahidi, peygamberimizin varisi
Gönüllerimizin şifası, aşka susamışların deryası
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Dünya’dan eser bulunmaz kalbinizde
Misk kokuları eksik olmaz elbisenizde
Güzellik sizinle güzelliğini bulur
Yürüyünce toprak sizi kıskanır olur
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Gelenler kozaydı, kelebek oldu, sonsuza uçtu
Bu garip hasretinizle yandı kül oldu
Bu tendeki can, can evinden çıkıp size gelmek ister
Son nefesinde sizden himmetinizi bekler
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım



Misafir 4 Şubat 2006 19:16

DİLEK

Asumane açılan rahmet önümde dursa
Gönüllerde hem izi, hem sesi kalsa Baki
Kuruyan dudağımı merhamet edip görse
Bir bardak aşk şerbeti uzatıp verse Saki
Acıları amansız derdime derman varsa
Böyle ulu bir Fettah nerde söyle ey haki
Mübarek elleriyle gelip yaramı sarsa
Masum bir gönül dostu eylese beni paki
Yüreğimi bu günah tarlasından koparsa
Emin olur akıbet severse

GAVS ABDULBAKİ...




Misafir 4 Şubat 2006 19:19

Karanlıktan Aydınlığa
seni göremeyen gözler nurdan yoksun sultanım;


seni duymamış kulaklar işitmez kelam sultanım;

sensiz dünya ahiret perişan olur sultanım;

sensiz gönüller suya hazret toprak gibi sultanım;




sensin alemlere merhamet eden sultanım;

sensin bütün yaralara merhem sultanım;

sensin tüm gönüllere ferman sultanım;

seni benim kelimelerim yetmez methu senaya sultanım;

bizi inşallah tez zamanda ulaştır mevlaya sultanım;


senin sayende tanıdım ben rabbimi sultanım;

sayende okuya bildim rabbimin kelamını sultanım;

sana ne kadar teşekkür etsem azdır sultanım;

himmet et inşallah ayrılmayalım kapından sultanım;




sen bir okadar nazlısınki sultanım;

sanki pamuktan narin ellerin sultanım;

öpmeye korkuyorum kirlenir o güzlelim ellerin sultanım;

rabbime sonsuz hamdü senalar olsun ki sultanım

bu acizi nasip etti senin gibi kılavuza sult*****m....



Misafir 5 Şubat 2006 12:54

YAGMUR
Var eden'in adıyla insanlığa inen NUR
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-i hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat.
Yıllardır boz bulanık sular yudumladım
Ya o zaman bul bi çare sen işini bilirsin
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur,seni bekleyen bir tas da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm,gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak
Yeryüzü avaredir,yapayalnız ve kurak
Zaman ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla,bir ağ gibi ordu rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kus da ben olsaydım
Yağmur, gülşenimize sensiz,baldıran düştü
Düşmanlık içimizde;dostluk yaban düştü
Yenilgi,ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur,cağların ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu,pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sukutu yar,sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yasadım ki,yaşanmamış,mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
İlkin karardı yollar; sonra heyelân düştü
******
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam ölümsüzlüğü dudaklarından
Medeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki dertleri aşmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayan, girdabında boğulur
Ana rahminde olur sensizlikten cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz,ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz, kıtalar boyu uzanan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekânın fırçasında solmayan fırça senin
Yağmur,bir gün elimi elinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hira'dan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateş sahibinin hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu, fidan düştü
Baykuşa cifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklâl boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Sâve'nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcım, süreyyâ bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran,s ana râm olanlara
Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü
Bâdiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgâr
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahîra'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı, kalkan düştü
Mahkûmlar yargılıyor, hakimler mahkûm şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin,bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat, toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlik bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahimin, efgânımın
İçimde hicranımla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine olumsuz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mümindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar hep seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yas da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir gürmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batili yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Nurullah Genç


Misafir 7 Şubat 2006 17:48

NAAT
Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı!

Mescit mü’min, minber mü’min...
Taşardı kubbelerden Tekbîr,
Dolardı kubbelere “âmin!”

Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler, ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı.

Kapına gelenler, yâ Muhammed,
-Uzaktan, yakından-
Mü’min döndüler kapından!

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü’minlerin vardı...
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi
Âmine’nin emaneti ağlardı.
Hatice’nin goncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün...

Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği...
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir...
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi...
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar;
Semâve’yi boşaltıp
Sâve’yi dolduranlar...
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar...
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Ne oldu, ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı, ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar,
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar!

Uçsuz bucaksız çöllerde,
Yine, izler gelenlerin,
Yollar gideceklerindir.

Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir...
Örümcek ne havada,
Ne suda, ne yerdeydi;
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi!

Şu kuytu cinlerin mi;
Perilerin yurdu mu?
Şu yuva -ki, bilinmez-
Kuşları Hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?
Kuşlarını, bir sabah,
Medine’ye uçurdu mu?

Ey Abvâ’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hâtıran, uyusun çöllerin
Ilık kumlarıyla örtülü!

Dinleyene, hâlâ,
Çöller ses verir;
“Yaleyl!” susar,
Uğultular gelir.
Mersiye okur Uhud,
Kaside söyler Bedir.
Sen de bir hac günü,
Başta Muhammed, yanında Ebû Bekir;
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü
Destan yap, ey şehir!

Ebû Bekir’de nûr, Osman’da nûrlar...
Kureyş uluları, karşılarında
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
Ali’nin önünde kapılar açılır,
Ali’nin önünde eğilir surlar,
Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de
Hakk’ın yiğitleri, şehîd olurlar...
Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı,
Yerde kalmazdı ruh... kanatlıydı.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler
“Hû hû”lara karışsın âminler.
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Vicdanlar, sakat çıkmadan,
Yâ Muhammed, yarına;
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Âdem oğullarına!

Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr’ini;
Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!
Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman’lar
Na’tını Galip yazsın,
Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır...
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır...
Hacdan döner gibi gel;
Mi’râc’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Riyâ: Gösteriş
Hıyanet: İhanet
Mevlid: Doğuş, doğum (Süleyman Çelebi’nin Hz. Peygamberimizin doğumunu konu edinen ünlü eseri)
Türbedâr: Türbe bekçisi
Yaban: Yabancı
Şimal: Kuzey
Yaleyl: Ey gece
Mersiye: Ölülerin arkasından okunan beyitler
Mi’râc: Peygamber Efendimizin göğe çıkarak Allah’la görüşmesi mucizesi

ARİF NİHAT ASYA (1904-1975)


Misafir 12 Şubat 2006 19:28

Peygamber Muhammed'e
Sevinç sevinç berraklık
Yıldız yıldız parlaklık
O ki bir dağ pınarı
Bulutlar üstü aklık

Yücelikler eşiği,
Yamaçlar, loş kuytular.
Melek sallar beşiği,
Nur içinde uyuklar...

Semada bir coşkunluk
Dar geçitler vadiler...
Her pınar oluk oluk,
O pınar'a erdiler.

Nefesiyle yeşermiş,
Çimenler ve çiçekler.
Gümüş ışıklar sermiş,
Onun yolunu bekler.

Pınarlar haykırıyor:
"Sakın bırakma bizi!
Çöller kızgın, akmak zor,
Kum yutar hepimizi."

Peki, der Dağ pınar'ı
Toplayıp pınarları.
Kabarır, coşar, taşar
Yeni ülkeler aşar.

Doğar geçtiği yerde
Şehirler, mamureler
Nakışlar mermerlerde,
Alev uçlu kuleler.

Bağlılarını taşır,
Eteğin Rahman'a...
Yürür, gider,karışır
O ilahi Ummana..."

GEOTHE


Misafir 13 Şubat 2006 00:40

SEVGİ GAZELİ

Canım, kanım yoluna fedâdır yâ Resulullah,
Seni seven, sevdiren Hüda'dır yâ Resulullah

Bir çağa değil elbet, çağrın bütün çağlara,
Solmayan, eskimeyen nidâdır yâ Resulullah

Korur günah kirinden, senin kutlu sancağın
Sarar bizi rahmetin, ridâdır yâ Resulullah

Dünyaya diz çöktüren nice koca sultanlar
Huzurunda bir köle, gedâdır yâ Resulullah

Bir serinlik uzatır çölde yanan gönüle
Dolar hicret bestesi, sedâdır yâ Resulullah

Sensiz âlem kupkuru; ruhsuz, anlamsız, çirkin
Sensizlik saadete cüdâdır yâ Resulullah
Sırrı Er


Misafir 15 Şubat 2006 15:03

http://img123.imageshack.us/img123/5603/barra0421gw3yt.gif

(F) Gül kokuna hasretiz (F)

Ya Muhammed, bu gece teşrif ettin dünyaya
Gelişinle son verdin ,karanlık heyulaya.

Ne zulmetler son buldu,Kisra ateşi söndü
Sayenizde efendim,karanlık ,güne döndü.

Emaneti koruyan,Muhammedül-emindin
İtimadın kalesi,Sen en sağlam Yemindin.

Yetimdin,kimsesizdin,kimsesizler kimsesi
Şefkatle uzanan el,Hak yolunun gür sesi.

Allah,Kitap bilmezdik,Karanlığı severdik
Doğru yola gelmezdik,Put`umuzu överdik.

Nefislerin mahkumu zincirli kölelerdik
Senin nurlu yolunda,şükür kulluğa erdik.

Allah gönderdi Seni, beşer şaşmasın diye
Bir daha sapkınlaşıp,haddi aşmasın diye

Habibullah Muhammed son Nebi,son Peygamber
Gel,Gör ne hallerdeyiz,sesimize cevap Ver.

Unuttuk öğretini,öğretini unuttuk
Hakkı yerlere attık,batılı üstün tuttuk.

Adı barış dinini ,terörle anıyorlar
Ümmetin karanlıkta,ışığı arıyorlar.

Herkes kendi halinde kurtarıyor gemiyi
Vahşete yollanırken eskitiyor yeniyi.

Rehbersin Sen ya Resul,terkettik Hadisini
Bıraktık elimizle,BİR ALLAHın ipini.

Gül kokuna hasretiz,Ebu cehil hortladı
Zalimin zülmü devam,BİR ALLAH tan korkmadı.

Yoluna set çektiler,ümmetin gelemiyor
Canı kıymetli oldu,yolunda veremiyor.

Batılın oyuncağı,ümmetinin hanesi
Evimizde gürlüyor,Şeytanların bet sesi .

Ezanlar batar oldu,kulaklara ezanlar
Küfrü savunur oldu,köşelere yazanlar.

Sadece künyelere İslam diye yazıldık.
Garip kaldık ya Resul,haramlara ezildik.

Kur`anın ışığında kurtuluşun müjdesi
Elbette rehberimiz,Muhammedin gür sesi .

Şefaatini gönder umutsuz ümmetine
Muhtacız Peygamberim,muhtacız Himmetine.

Sen canımdan azizsin,anam babamdan önde
“canım arzular seni”,ruhum hapis bu tende.

Seni sevmek ya Resul,yolunda yürümektir,
Senden habersiz olmak,yaşarken çürümektir.

“Cihad “desem ya Resul ,ürkerler kelimeden
Kurtar bizi ya Resul,ömrümüz erimeden.

Gül kokundan uzakta,ne huzur var ne rahat
Bu garip ümmetine,eder misin şefaat?
Bayram Leventoğlu


Misafir 17 Şubat 2006 17:59

Hangi ürkek kavgada yaralandın yiğidim
Seni bu şuh kafese hangi zâlim el koydu
Diyorsun:bir zamanlar gülşen de bir bey idim
Hayrandır bilmez misin âlem dahî bir güle
İçinde kızıl tüylü köstebekler ve günâh

Dağa çık,ovaya in,eğil de bak bir göle
Çekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi âh
Çiçeklerin dilini unuttuğun yetmedi
İpek nağmelerini gömdün karanlığına
Yine de,nağmelerin intizârı bitmedi

Ebedî güllerini mihmân kıldı dağına
Bir Latin çiçeğine aldandı bakışların
Akreplere sevdalı neyin varsa dumanlı
Nerede o her yanı gül kokan nakışların
Nasıl bir âfet ki bu,feryâdın bile kanlı
Sana küskün,o uçsuz bucaksız soylu vatan
Batırdın hiç batmayan güneşi toprağında
Oysa bir gül aşkıdır yine kalbinde yatan
Yollara düş,bul O'nu yitirdiğin bağında

Savur kirpiklerini
Kurtulup ayağı yılanlı her kuş
Gül bıraksın Cem'in avuçlarına
Cemşîd'i Cemgül diye çağıran efsaneler
Bir gül görüp canevinden vurulun
Karanlığı aydınlansın kulların
Çünkü ışık mehtâbıdır güllerin

Gül,yağmurun bir sonraki adıdır
Gülün mecûnudur bütün çiçekler
Sonsuzluk gül, sensizlik gül,gül pusat
Gül cemresi,gül yağmuru,gül hasat
Gülü sevenlerin yoktur karası
Kurşundan beterdir gülün yarası .

Anaların gül rahminden derdiği
Dervişlerin erguvanda gördüğü
Cübbesini gül ipiyle dokuyup
Sarığını gül şeklinde ördüğü
Lâlede dertli sarhoş
Nergiste baygın gurûr

Karanfilde damar damar tâze kan
Dikende isyana mührünü vurur
Çiğdemle seyyahtır,zambakla silah
Sabır denizinde tahammül kuşu
Miğferine gül ışığı bulaşan

Gülün kanadında çıkar yokuşu
Şehzâde gül, prenses gül, kral gül
Doğuda gül,batıda gül,maral gül
Sevdalılar gül alıp gül satarlar
Gül olanlar, gül tahtında yatarlar
Mesâfeler gül alırken gönülden
Neden böyle uzaksın ki sen gülden

Boşalt sadağından dikenlerini
Düşün binlerce yıl dağarcığında
Bu derdi kahırla çekenlerini
Düş yollara ,iki gözün aksa da
Kavuş güle, gül seni bıraksa da

Hasbahçesinde ömrün yakın olmaz bana gül
Bîzarım ümîdime kurulan her tuzaktan
Tutuştu o lâcivert hayâle düşen kâkül
Bakanlar baktı sana;ben uzaktan uzaktan
Yandı birden korkuyla gözlerine uçan kuş
Bulutlar aynalara seni sordu ıraktan
Deniz sanki isyânkâr bir rüyada boğulmuş
Nehirler aktı sana ;ben uzaktan uzaktan
Peşimde her âşığın gölgesini taşırım
Alırım esrârını her devin bir dudaktan
Dağda haramilerle, kurtlarla ağlaşırım

Gökler sıcaktı sana;ben uzaktan uzaktan
Nerede bu çileyi çekenlerin tarihi
Kalbimin enkazına kan akıyor duvaktan
Çölde kalan ruhların bile döndü talihi
Türküler yaktı sana;ben uzaktan uzaktan
En kavî diken dahî murâd alır bağında
Bırakıp derde beni,kurtulursun firâktan
Gece-gündüz esridin bir kaktüs yaprağında
Gelmem yasaktı sana;ben uzaktan uzaktan
Simsiyah bir kıyâmet tohumu filizlenir
Mezarıma isminle atacağın topraktan

Acılar sanki neden bu sevdada gizlenir
İçim tutsakdı sana;ben uzaktan uzaktan
Zembilcide büyüyen,dal üstünde uyuyan

Gülmek sende gül olur,gül bende diken diken
Elmas beşik içinde kundağını öptüğüm
Sevmek tende gül olur,ten bende diken diken
İnci döker gözlerin asil kirpiklerinden
Umut kanda gül olur,kan bende diken diken
Kezzap akıtsan bile filizlenir yüreğim
Ölüm canda gül olur,can bende diken diken

Mâverayı bulunca kapında süvariler
Kılıç kında gül olur ,kın bende diken diken
Kafdağından öteye gidenler bir gün döner
Hasret handa gül olur,han bende diken diken
Hasadı diriliştir tarlasında sevginin
Buğday unda gül olur,un bende diken diken

Acıların birikir birikirde içimde
Her şey bende gül olur ,ben bende diken diken



Gül sesleri geliyor;her yer duâ ve niyâz
Açtı gök kapısını yerde çiğ taneleri
Adımları parıltı,alınları bembeyaz
Dağılıyor evrene gülün mestâneleri

Sen ki,en büyük GÜL'sün ,en çok gülü seversin
Söyle bahçıvanına,bir gül de bana versin

Ulu Tanrı adıyla aldığım her nefes
Senin için gül açar,kuş olup göğe uçar
Sen ey bahar elçisi,sen ey kutlu güldeste
Senin için cansızlar bile canından geçer
Gölgeler şehrinde gül,kimseye kalmayacak
Öteler şehrinde gül, bir daha solmayacak

Nurullah Genç


red_sea 17 Şubat 2006 18:35

Gönlüm Musab'ın ahı ile bu gece yine
Yanar sönmemecesine derinden derine
Gözlerim Musab'ın sevda hüznüyle
Akar yine dönmemecesine serinden serine
Hayalim Mekke'de Erkam’ın evinde
Coşar encamı arz o gencin gelişiyle
Benliğim uçsuz bucaksız çöl ikliminde
Çırpınır Musab’ın firakına Habeş iline
Ellerim Akabe'de Ensar’ın elleriyle
Ederim biatimi Yesrib lisaniyle
İmanım Esad’ın evinde Kari’nin önünde.
Artar Medine‘nin davetçiye icabetiyle
Kalbim çarpar heyecan ile Veda Tepesinde
Haykırırım Tale ‘al Bedru'yu onun diliyle.
Bedenim Uhud'da sancaktarın önünde
Kalkan olmak ister O’nun gibi Nebiye
İdrakim şehidanın idrakine erince
Kefen olmak ister ayakları dibince
Hayatım Kadir-i Mutlak’ın kudret elinde
Feda olmak ister ifna- i Hak mucibince.
Gönlüm Musab'ın ahı ile bu gece yine
Yanar sönmemecesine derinden derine
Gözlerim Musab'ın Musabım'ın hüznüyle
Akar yine dinmemecesine serinden serine.


herkese selamlar...


Misafir 17 Şubat 2006 19:33

(F) FARAN DAĞLARINDA AÇAN SEVGİLİ(F)

Selam sana nazlı Nebi
Selam sana gözbebeği
Mevla'nın kudretiyle selam.

Selam sana nur-i dilara
Selam sana Hakk habibi
Rahman'ın kudretiyle selam.

Selam sana Andelib_i Zişan
Selam sana Muhammedi
Cebrail'in yüreğiyle selam
İbrahimce selam sana
Rahimce selam sana
Gafurca selam.

Selam sana ey yetimler padişahı
Selam sana Ahmedi nefesli yar
Eyyupça selam sana
Selam sana ya Habiballah
Selam sana ya Nebiallah
Selam sana ya Resulallah.

Ya Resulallah
Sen, sevmek için istenen
Can, dudakta istenen
Sevda ikliminin en güzel mevsiminin
En güzel çiçeğisin.

Cemre gibi düştün kainatın kışına
Bahar, senin elinde doğdu
Senin elinle indi toprağa
Öyle bir sevildin ki
Candan aziz bilerek
Uğruna can verildi
Ama bu, ölüm değildi
Adını bir kez anan
Bir kez gönülden anan
Rahmetin nur kaynağı gözlerinde dirildi
Şimdi biz de seni anıyoruz
Mevla'mızın yeminleriyle anıyoruz seni
Ey Faran Dağları'nda açan sevgili

Fecre
On geceye
Her şeyin çiftine ve tekine
Akşamın alacakaranlığına
Kararıp bürüdüğü zaman geceye
Açılıp aydınlattığı zaman
Gündüze and olsun ki
Sen olunca sitem yok
Serzeniş yok
Eyvah yok
Alemlere ambersin
O'ndan başka ilah yok
Sen, en son peygambersin.

Beni ilk öksüz oluşun vurdu
Yetim kalışın yaraladı önce
Elden ele dolaşmıştın
Herkesin gözbebeğiydin

Ama mahzun
Ama kederli
Bir yanın arşa kadar azamet
Bir yanın ürkek

Mekke akşamları yanar
Verdiğin her nefeste
Ve gökten inen bir sesle
Allah korumasına alır.

Senin derdin Allah'tı
Hüznün kederin Allah
Senin dostun Allah'tı
Sana en yakın Allah.

Biz seni göremedik ya Resulallah
Uhud Dağı'nı seyrettik
Okçular tepesinden bir sabah
Bir Medine sabahında
Uhud'u seyrettik
Seni göremedik
Ebu Ubeyde bin Cerrah sanki ordaydı
Sanki mübarek yüzüne batan miğfer halkalarını
Dişleriyle sökmek için nefes nefeseydi
Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi
Seni öyle seviyordu ki
Tenine bir dikenin batması bile
O kalbi durdururdu.

Biz seni göremedik ya Resulallah
Uhud'u gördük bir sabah
Malik bin Sinan olamadık
Mübarek kanının, kanına karıştığı
Malik bin Sinan sanki oradaydı
Ve inemedik okçular tepesinden
Sanki sen inin demeden inersek
Uhud tekrar cehenneme dönerdi.

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili
Güneşe ve onun ışığına
Ardından gelmekte olan aya
Onu ortaya koyan gündüze
Onu bürüyen geceye
Göğe ve onu meydana koyana
Yere ve onu yayana and olsun ki
Sen olunca sitem yok
Serzeniş yok
Eyvah yok
Alemlere ambersin
O'ndan başka ilah yok
Sen, en son peygambersin

Vazgeçtim seni hep ötelerde aramaktan
Seni yüzyıllar öncesine hapsetmekten vazgeçtim
Mesafelerden usandım ya Resulallah
Sana sesleniyorum

Alemlere rahmetsin
Seslenince yanımdasın
Burdasın
Günahkarım

Ama sen günahkarların umudusun
Temizle beni ya Resulallah!
Temizle beni ya Resulallah!
Temizle beni ya Resulallah!

Mescid-i Nebevi'de gördüm
Mübarek sözlerinden birini süsleyip duvara asmışlar:
"Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlar için."
Buyurmuşsun
İçimde her şey üşür
Rüzgar üşür
Yağmur üşür
Dua üşür
Melekler üşür
Isıtırsan bir sen ısıtırsın
Medine'ye akan nur gibi ak kalbime
Ey ban u cihan
Yorgunum
Güçsüzüm
Çaresizim
Sen çaresizlerin yardımcısısın

Yüreğimi koşturdum
Sana doğru
Çatlarcasına koşturdum
Kimseye hakkım yok
Huzurunda sana ait varlıkları dava etmem
Ben bir davalıyım
Tükendim ya Resulallah
Hicretimi kabul et ya Resulallah!
Hicretimi kabul et ya Resulallah!
Hicretimi kabul et...


Misafir 20 Şubat 2006 13:44


ADI GÜZEL KENDİ GÜZEL
(F) MUHAMMED(F)

Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
Şefâat eyle bu kemter kuluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed

Mü'min olanların çoktur cefâsı,
Ahirette olur zevk-u sefâsı,
On sekiz bin âlemin Mustafâ'sı,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed

Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,
Kûrsûn üstünde cevlân eyleyen.
Mi'râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed

Ol çâriyâr anın gökler yâridir,
Anı seven günahlardan beridir,
On sekiz bin âlemin serveridir,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed

Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz,
Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız
Sana uymayanlar gider imânsız,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
.

Yunus Emre(1240-1320)


Moonay 21 Şubat 2006 14:17

EY MÜSLÜMANLAR...

Ey Müslümanlar bir bakin etrafiniza
Allah, resulünü hatirliyorsunuz dar zamanda
Hatirlamaliyiz kanunlarini iyi günlerdede
Davet ediyorum hepinizi biran tefekküre

Ey Müslümanlar bir bakin etrafiniza
Kardeslerimiz bacilarimiz acliktan agit yakiyorlar
Anasiz babasiz kalmis cocuklar
Agliyorlar gülmek nedir unutmuslar

Ey Müslümanlar bir bakin etrafiniza
Bahar nedir unutmus mazlumlar
Yagiyor baslarina bombalar
Hergün Yagmur yerine kar yerine..

Ey Müslümanlar bir bakin etrafiniza
Biz dagilirken zalimler birlik olmuslar
Gelin bir olalim kuvvet bulalim
Silah yerine cocuklara zeytindali uzatalim

Bomba yerine benbeyaz güller derlensin
insanligin hikayesi böyle bitmesin...


Misafir 21 Şubat 2006 15:43

özlüyorum düslerimi

Aczimi ve fakrimi,
Hayatimi ve kalbimi,
Ömür boyu süren sevgimi,
Satirlara hapsediyorum ya Rasul.

Güller arasinda yazdim bu siiri,
Alirsin ve okursun Ya rasul,
Elime aldim samimiyet ve kalbimi
Askinla yananlari korursun ya Rasul.

Sehadete susamis bedenlerimizi,
Cihada hazir tevhidlerimizi,
Senin yolunda sevgimizi,
Göstermeye haziriz ya Rasul.


Moonay 21 Şubat 2006 16:18

Zalim



Kendini dünyada baki sanırsın
Zalim nefsine mi hemen kanarsın
Zulme ve pisliğe her an dalarsın
Dünyaya meyletme sakın yanarsın

Yetimi hor görüp iter kakarsın
Masumun canını neden yakarsın
Arkana bir sürü iti takarsın
Dünyaya meyletme sakın yanarsın


Yaptığın yanına sanma kar kalır
Bu dünyanın malı dünyada kalır
Ahrette yanında amelin kalır
Dünyaya meyletme sakın yanarsın

İblisin yolunu tutup gidersin
Helal, haram demez ne varsa yersin
İyiliği değil, şerri seversin
Dünyaya meyletme sakın yanarsın

Timur İlikan der ki yapma, etme
Garibe, yetime sakın zulmetme
Gel Hakk yoluna gir, ateşe girme
Dünyaya meyletme sakın yanarsı


Misafir 21 Şubat 2006 16:38

ASHÂB-I MUHAMMED

Ne zaman saadet asrını düşünsek,

Arkadaşlarından,

O güzîde ashabından biri ağlar gönlümüzde.

Önce sen ağlarsın.

Abdullah bin Mesud’a

“Bana Ku’ran oku” demiştin.

“Ya Rasulallah! Kur’an sana indirilmişken

Sana mı Kur’an okuyayım” demişti.

“O’nu başkasından dinlemeyi de severim” buyurmuştun

İbn-i Mesud nisa suresini okumuş,

Bir ayete gelmişti:

“Her ümmetten birer şahit,

Onların üzerine de Habibim

Seni bir şahit olarak getirdiğimiz zaman

Onların hali nice olur”

“Şimdi yeter” demiştin.

İbn-i Mesud gözlerini kaldırıp bakmıştı sana,

Gözyaşların mübarek sakalına inmişti.



Moonay 21 Şubat 2006 16:54

Ne olur


Lebbeyk diye, çıktığınız da yola.
Bin başım olsa, koyarım bu yola.
Kurban olam, senin nebi soyuna.
Ne olur, bizleri de unutma efendim.

İhram bezini, bağlarken beline.
Orada olsam, kapanırdım eline.
Gel de, gelirim sürüne sürüne.
Ne olur, bizleri de götür efendim.

Bırakırsan, yanarım kor ateşte.
Dualarım seninle, her nefeste.
Dergahın önünden, her geçişde.
Ölürüm, beni de götür efendim.

Akıyorken, içime kanlı yaşlar.
Gülemem , gül demen bana gardaşlar.
Bakar halime, ağlar kurtlar, kuşlar.
Yanına , köleni de al efendi


Misafir 21 Şubat 2006 20:25



KIRK YAŞINDASIN

Rahmetini umarak

Günahkar bir dille;

Allah Azze ve celle



Ya Rasulallah,

Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,

Kalbimizden seyrediyoruz seni.



İşte

Bir yaşındasın,

Beni Sa’d yurdundasın

Sana süt anne olmadı kadınlar,

Bu yüzden dargın bulutlar,

Bir damla yağmur indirmiyor.

Kıtlık hüküm sürüyor beni sa’d yurdunda

Minicik bir bulut var gökyüzünde

Sana aşık...

Ayrılmıyor başucundan

Ve insanlar yağmur duasında...

Hz. Halime kucağına alıyor seni,

Yüzünde bir gölgelik... Seni güneşten korumak için.

Oysa minicik bulut gökyüzünde

Sana meftun, sana kilitli...

Ve dua eden rahibin kucağındasın

Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahib.

Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da.

Ama sen unutmuyorsun


Moonay 21 Şubat 2006 20:41

Affet!

Gece yarısı kapı vuruldu
O geldi.
Simsiyah elbisesi bembeyaz yüzüyle
Baktı uzun uzun şaşkınlığıma
Girdi içeri
Durdu önce biraz sonra yine baktı suratıma şefkatle
Işık saçıyordu karanlık odalarıma
Aydınlatıyordu dünyayı odamdan
Tekrar baktı şaşkınlığıma
Konuşmak istedim kapattı ağzımı parmaklarıyla
Dolaştı odalarda
Damlalar dökülüyordu pembe yanaklarından
Geldi sonra yanıma
Adını sordum Meçhûl dedi
Niye geldin dedim ağlamaya dedi
Neden ağlıyorsun dedim aynaya bak dedi.
Yöneldi sonra kapıya doğru
Son bir kez daha baktı şaşkınlığıma
Yine dökülüyordu damlalar pembe yanaklarından
Ve çıktı gitti etrafına nur yayarak.
O gidince baktım aynaya
Günahlardan kararmış o suratıma.
Ağladım, anladım kimin geldiğini o zaman
Tek bir kelime döküldü dudaklarımdan
Affet!...


Misafir 21 Şubat 2006 20:57

GELMEDİN
Özledim, gözledim... gelmedin
İki büklümdüm her gece, belki bin yıldızla bekledim.
Sen, efendim, gelmedin.

Hasret geceyi üşüttü, akil aklini unuttu
İki damla özlem, iki damla hasret çiçeği,
İki damla sen.
Gelmedin.

Bekledim nar çiçeğim, kardelenim, kelebeğim.
Ben yine buradaydım, seccadem burada.
Kabe orada, kara tas orada, sen orada.
Ve ben belki bin yıldızla sessizce seni bekledim.
Gelmedin.

İsmin ne mukaddes ey Muhammed
Hayalin ne güzel, özlemin ne hoş.
Özlemin ne güzel, hasretin ne hoş.

Özledim, gözledim neredesin ey Sevgili
Hasretin dağlar deldi.
Gözyaşı gönüle ulaştı, gönül gözyaşı ile taştı.
Ama sen gelmedin.

İbrahim Cemil


CimbomLu_Dj_EseN 21 Şubat 2006 21:24

Dini Şiirler
 
Güllerin Efendisi

RABBİMİN EMANETİNE SELAM OLSUN
BEKLİYORUZ EFENDİM BELKİ RÜYAMIZA GİRERSİN DİYE..
HASRETİN VUSLATA ERECEĞİ GÜNE HASRETİZ EFENDİM!
SEN GEÇERKEN GÜLLERİN O ENFES KOKUNA DAYANAMAYIP
BAŞLARINI BÜKMESİ GİBİ BEKLİYORUZ EFENDİM...
SANKİ AYAĞIMIZI ATINCA MEDİNE'NE GELECEKMİŞİZ GİBİ
O RESİMLERE BAKINCA İŞTE O AN...
HASRETLE YANIYOR VÜCUDUM SANA KAVUŞMAK İSTİYORUM O AN..
ÇAĞLAR ÖNCESİNE UZANABİLMEK İSTERDİM
TAİFTE TAŞLANIRKEN SENİ KORUMAK İÇİN SAF OLUŞTURMAK..
O AŞK İLE YANIP TUTUŞMAK İSTERDİM
HAMZAYA O ÇETİN SAVAŞTA EVET UHUD'DA
O GİREN"MIZRAK"BANA GİRMESİNİ DİLERDİM...
SENİ BEKLEYEN O NEMLİ GÖZLER VAR SEVGİLİ
BİR SÜMEYYE OLABİLMEK İSTERDİM
EFENDİM BEKLİYORUZ HASRETLE,
AŞKLA, SANA KAVUŞACAĞIMIZ GÜNE HASRET!
MEDİNENE HASRET
GÖZLERİNDEKİ İNCİ YAŞIN OLABİLMEK İSTERDİM
AÇLIKTAN MİDENE BAĞLADIĞIN TAŞIN OLMAK İSTERDİM
CANIMIN CANANI EFENDİM!GÜLLERE BAKINCA SENİ DÜŞLEMEK
TERLEDİĞİNDE ALNINDAKİ TERİN OLMAK...
BİLİRLER Mİ Kİ TENİNİN KOKUSUNUN GÜLLERİ BAYILTTIĞINI
SANA SELAM OLSUN


Misafir 23 Şubat 2006 00:27



Misafir 23 Şubat 2006 01:23

Sen ey müslüman kızı sen namus timsalisin
Sen cennet güzelisin, hûriler misalisin
Sen Allah yolundaki gaziler misalisin
İslam yolunda olmak Mü`minin ülküsüdür
Müslüman hanımların iffeti örtüsüdür


http://img204.imageshack.us/img204/5170/basort4iu.jpg



Saat: 06:49
Sayfa 1 / 11

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık