MsXLabs
Sayfa 1 / 2

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Atatürk'ün eğitim alanında yaptığı çalışmalar nelerdir? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/208950-ataturkun-egitim-alaninda-yaptigi-calismalar-nelerdir.html)

Ziyaretçi 9 Kasım 2008 16:20

ATATÜRKÜN EĞİTİM ALANINDA YAPTIKLARI


BrookLyn 9 Kasım 2008 16:23

Atatürkün eğitim alanında yaptığı çalışmalar

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.


Ziyaretçi 17 Aralık 2008 18:00

Atatürk eğitim alanında neler yapmıştır?
 
atatürk 'üneğitim alnında yaptıkları


serpil 26 Aralık 2008 19:49

Atatürk'ün eğitime yönelik yaptığı çalışmaları nelerdir?
 
atatürk eğitimle ilgili yaptığı çalışmaları kısaca bilen varmı


yardımcı 26 Aralık 2008 19:52

yeni türk alfabesini çıkarmıştır..mektebleri okul adını vermiştir ve modern bir şekilde eğitime başlanmıştır..bilim adları bilinmiyordu onları açağa çıkarmıştır...benden bu kadar ..selamalar..


Keten Prenses 26 Aralık 2008 19:54

ATATÜRK'ÜN EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve diplomat olduğu kadar, eğitim alanında da milletimizin çağ değiştirmesini, atılım yapmasını sağlayan büyük bir önderdir. Atatürk'ün Millî Eğitim konusuna gösterdiği ilgi ve bu konuda ileri sürdüğü görüşler incelendiği zaman, bu konuya adeta bir eğitim düşünürü gibi eğildiği, konunun bütün yönleriyle çok yakından ilgilendiği, çevresine Millî Eğitimin önemini anlatmak içni her fırsatı değerlendirdiği, Millî Eğitimde göz önünde tutulması gerekli amaç ve ilkeleri açıklığa kavuşturduğu görülür. Atatürk eğitim alanındaki yenileşmenin önderidir.
Atatürk'ün gözünde, Türk Millî Mücadelesi, sırf askerî mahiyette, düşmanı vatan topraklarından kovmayı tek amaç bilen bir hareket değildi. Askerî alanda kazanılacak zafer, millî kurtuluşun ilk şartı idi. Fakat zaferden sonra yapılacak işler, bağımsızlık savaşı kadar önemliydi. Savaş sürerken bile, Atatürk, savaş sonrasının sorunlarına hazırlanıyor, bu arada Millî Eğitim konusuna da eğiliyordu.

Bağımsızlık Savaşının en bunalımlı günlerinde, düşman kuvvetlerinin kesin sonuca ulaşmak hayaliyle baskılarını arttırdıkları, Ordumuzun Sakarya'ya kadar çekilmesine yol açan Kütahya-Eskişehir yöresindeki Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerde, 16 Temmuz 1921'de, Ankara'da "Maarif Kongresi" (Millî Eğitim Kongresi) toplanmıştır. Atatürk cephedeki şartların ağırlığına rağmen, bu Kongrenin ertelenmesine razı olmamış, hattâ Kongrenin açış konuşmasını kendisi yapmıştır.

Bu açış konuşmasında, -devam eden savaşa ve bütün maddî imkânların düşmanı vatanımızdan kovmak için kullanılması zorunluluğuna rağmen- "millî" ve "çağdaş" bir eğitimin temellerinin atılmasını, yapılacak işlerin sağlam bir programa bağlanmasını istemiştir. Bu konuşmasında:
"Yüzyıllarca süren derin idarî ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan (bilgi ve kültür) yo/unda kullanmalıyız" diyen Atatürk, acı bir gerçeğe parmak basar:
"Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım.

Ayrıntıları eğitim uzmanlarına bırakmak istediğini belirterek, bazı genel ilkelere değinen Atatürk, eski devrin hurafelerinden, boş inançlarından, Doğudan ve Batıdan gelebilecek zararlı etkilerden uzak, millî karakterimize ve tarihimize uygun bir kültüre muhtaç olduğumuzu vurgular. "Gelecekteki kurtuluşumuzun büyük önderleri" olarak selâmladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile getirir. Çevresine inanç aşılar:
"Silahıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücadele zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur" der.

Atatürk'ün, yıllar sonra, "Cumhurbaşkanı olmasa idiniz, ne olmak isterdiniz?" sorusuna, "Millî Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim" diye cevap vermesi bile, eğitimi millet hayatında ne kadar önemli bir etken olarak gördüğünün işaretidir.

Birinci Dünya Savaşının galibi emperyalist ülkelere ve onların âleti olarak vatanımıza saldıran Yunanlılara karşı kazandığı zaferle, Gazı Mustafa Kemal Paşa, yalnız Türklüğün değil, Fas'tan Endonezya'ya kadar bütün islâm âleminin, bütün ezilen milletlerin kahramanı olmuştu. Fakat, O, bir an bile zafer sarhoşluğuna kapılmadı. Çok iyi biliyordu ki -kültür, eğitim ve iktisat zaferleri ile tamamlanmadıkça- askerî zafer tek başına millî kurtuluşu sağlamağa yetmeyecektir. Düşmanın İzmir'de denize dökülüşünden sadece bir buçuk ay sonra, Bursa'da, kendisini ziyarete gelen İstanbul öğretmenlerine söylediği şu sözler, O'nun, bu konuda ne kadar bilinçli olduğunu gösterir: "
bugün eriştiğimiz noka gerçek kurtuluş noktası değildir...
Kurtuluş cemiyetteki hastalığı ortaya çıkarmak ve iyileştirmekle elde edilir. Hastalığın tedavisi ilim ve fennin gösterdiği yolla olursa hasta kurtulur. Yoksa hastalık müzminleşir ve tedavisi imkansız hale gelir..."

Orduların yönetilmesinde nasıl ilim ve fen rehber edinilerek zafere ulaşılmış ise, "milletimizi yetiştirmek için kaynak olan okullarımızın ve yüksek öğretim kurumlarımızın kuruluşunda da" ilim ve fennin yol gösterici olacağını belirten Atatürk, her fırsatta öğretmenlere şöyle sesleniyordu:
"Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordunuzun zaferi için yalnız zemin hazırladı... Gerçek zaferi siz kazanacak, siz sürdüreceksiniz ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız".

Büyük Zafer'den az sonra, henüz Cumhuriyet kurulmadan Kütahya'da, "irfan ordusu" diye nitelendirdiği öğretmenlere hitaben söylediği şu sözler, bu kutsal mesleğin mensuplarına verdiği büyük değeri gösteriyordu:
"...Toplumumuzu hakikat hedefine, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, öteki milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu...

Asker ordusu, vatanı yok etmeğe gelen düşmanı, vatanın harim-i ismetinde (yabancıların giremiyeceği temiz ve kutsal vatan topraklarında) boğup mahvetti. Yalnız, işimiz bu orduya sahip olmakla bitmiş, gayemiz yalnız bu ordunun başarısıyla gerçekleşmiş değildir. Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçları ancak irfan ordusu ile ayakta durabilir. Bu ikinci ordu olmadan, birinci ordunun hizmetleri ve kazandıkları yok olur".

Eğitim milletlerin bağımsız yaşayabilmeleri, kalkınıp güçlenmeleri bakımından hayatî önem taşır. Atatürk'e göre, "en önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir". Çünkü, "eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terkeder".

Atatürk, Millî Eğitime bir başka açıdan da büyük önem vermiştir: kurulan genç Cumhuriyet ve bu Cumhuriyetin dayandığı temel ilkeler, Türk inkılâbı, ancak yetişecek güçlü; aydınlık kafalı, sağlam karakterli yeni kuşaklarla ayakta durabilirdi. Türk inkılâbını ve Cumhuriyeti koruyacak kuşakları yetiştirmenin yolu eğitimdi.

Ankara'da toplanan "Muallimler Birliği" (Öğretmenler Birliği) kongresinde, Atatürk eğitimin bu görevini şu sözlerle ifade etmiştir:
"Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.. Hiç bir zaman hatırınızdan çıkmasın ki. Cumhuriyet sizden ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister".

Atatürk'e göre, eğitime ve öğretmenlere düşen başka bir görev de şudur: "millet olma" bilincini geliştirmek, aynı millete mensup olma duygusunu güçlendirmek, millî beraberlik ve bütünlüğü pekiştirmek. Bu konuda, Atatürk şöyle diyor:
"Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini kazanamamıştır. Ona alelade bir kütle denir, millet denemez. Bir kütle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki bir toplumu gerçek millet haline getirirler'".

Özetle, Atatürk'e göre, kaynaşmış bir millet haline gelmenin, çağdaşlaşmanın, kalkınmanın, hür ve demokratik bir toplum olabilmenin en etkili aracı eğitimdi.
Prof. Dr. Turhan FEYZİOĞLU
Atatürk Araştırma Merkezi Üyesi


Ziyaretçi 1 Ocak 2009 20:30

Atatürk'ün eğitim alanında yaptığı yenilikler nelerdir?
 
Atatürk ün eğitim alanında yaptıkları yenilikler


Misafir 3 Ekim 2009 14:59

Atatürk'ün eğitim alanında yaptığı çalışmalar nelerdir?


Misafir 3 Ekim 2009 15:01

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1515431)
Atatürk'ün eğitim alanında yaptığı çalışmalar nelerdir?

Alıntı:

BrookLyn adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1222208)
Atatürkün eğitim alanında yaptığı çalışmalar

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.

^bilgileri okuyunuz.


Misafir 26 Ekim 2009 16:27

Atatürk'ün eğitim alanında yaptığı yenilikler nelerdir?
 
ATATÜRKÜN YAPTIĞI EĞİTİM ALANINDA YAPTIĞI YENİLİKLER NELERDİR


Misafir 16 Kasım 2009 21:31

ya bunun maddeler hali yok mu?


Misafir 18 Kasım 2009 15:28

sırasıyla atatürkün eğitim alanındaki çalışmaları 2 saatten berri arıyorum ama bulamıyorum,


Misafir 23 Kasım 2009 09:41

arkadaşlar nolur kısaca yaptıklarını bilen varmı çünkü performans ödevi yapıorum


ener 23 Kasım 2009 10:13

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1576723)
arkadaşlar nolur kısaca yaptıklarını bilen varmı çünkü performans ödevi yapıorum

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.


Misafir 6 Aralık 2009 13:30

atatürk eğtim alanında latin alfabesi yapmıştır


Misafir 11 Aralık 2009 21:55

atatürkün eğitimle ilgili olan herşeyini araştırıyorum bilen varsa yazabilirmi


Misafir 14 Aralık 2009 11:46

atatürk ün eğitime verdiği önem


Misafir 19 Aralık 2009 17:31

yaa bende performans arıyorum varsa söyleyin ltfn !!


_KleopatrA_ 19 Aralık 2009 17:38

Alıntı:

Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1269395)
ATATÜRK'ÜN EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve diplomat olduğu kadar, eğitim alanında da milletimizin çağ değiştirmesini, atılım yapmasını sağlayan büyük bir önderdir. Atatürk'ün Millî Eğitim konusuna gösterdiği ilgi ve bu konuda ileri sürdüğü görüşler incelendiği zaman, bu konuya adeta bir eğitim düşünürü gibi eğildiği, konunun bütün yönleriyle çok yakından ilgilendiği, çevresine Millî Eğitimin önemini anlatmak içni her fırsatı değerlendirdiği, Millî Eğitimde göz önünde tutulması gerekli amaç ve ilkeleri açıklığa kavuşturduğu görülür. Atatürk eğitim alanındaki yenileşmenin önderidir.
Atatürk'ün gözünde, Türk Millî Mücadelesi, sırf askerî mahiyette, düşmanı vatan topraklarından kovmayı tek amaç bilen bir hareket değildi. Askerî alanda kazanılacak zafer, millî kurtuluşun ilk şartı idi. Fakat zaferden sonra yapılacak işler, bağımsızlık savaşı kadar önemliydi. Savaş sürerken bile, Atatürk, savaş sonrasının sorunlarına hazırlanıyor, bu arada Millî Eğitim konusuna da eğiliyordu.

Bağımsızlık Savaşının en bunalımlı günlerinde, düşman kuvvetlerinin kesin sonuca ulaşmak hayaliyle baskılarını arttırdıkları, Ordumuzun Sakarya'ya kadar çekilmesine yol açan Kütahya-Eskişehir yöresindeki Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerde, 16 Temmuz 1921'de, Ankara'da "Maarif Kongresi" (Millî Eğitim Kongresi) toplanmıştır. Atatürk cephedeki şartların ağırlığına rağmen, bu Kongrenin ertelenmesine razı olmamış, hattâ Kongrenin açış konuşmasını kendisi yapmıştır.

Bu açış konuşmasında, -devam eden savaşa ve bütün maddî imkânların düşmanı vatanımızdan kovmak için kullanılması zorunluluğuna rağmen- "millî" ve "çağdaş" bir eğitimin temellerinin atılmasını, yapılacak işlerin sağlam bir programa bağlanmasını istemiştir. Bu konuşmasında:
"Yüzyıllarca süren derin idarî ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan (bilgi ve kültür) yo/unda kullanmalıyız" diyen Atatürk, acı bir gerçeğe parmak basar:
"Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım.

Ayrıntıları eğitim uzmanlarına bırakmak istediğini belirterek, bazı genel ilkelere değinen Atatürk, eski devrin hurafelerinden, boş inançlarından, Doğudan ve Batıdan gelebilecek zararlı etkilerden uzak, millî karakterimize ve tarihimize uygun bir kültüre muhtaç olduğumuzu vurgular. "Gelecekteki kurtuluşumuzun büyük önderleri" olarak selâmladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile getirir. Çevresine inanç aşılar:
"Silahıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücadele zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur" der.

Atatürk'ün, yıllar sonra, "Cumhurbaşkanı olmasa idiniz, ne olmak isterdiniz?" sorusuna, "Millî Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim" diye cevap vermesi bile, eğitimi millet hayatında ne kadar önemli bir etken olarak gördüğünün işaretidir.

Birinci Dünya Savaşının galibi emperyalist ülkelere ve onların âleti olarak vatanımıza saldıran Yunanlılara karşı kazandığı zaferle, Gazı Mustafa Kemal Paşa, yalnız Türklüğün değil, Fas'tan Endonezya'ya kadar bütün islâm âleminin, bütün ezilen milletlerin kahramanı olmuştu. Fakat, O, bir an bile zafer sarhoşluğuna kapılmadı. Çok iyi biliyordu ki -kültür, eğitim ve iktisat zaferleri ile tamamlanmadıkça- askerî zafer tek başına millî kurtuluşu sağlamağa yetmeyecektir. Düşmanın İzmir'de denize dökülüşünden sadece bir buçuk ay sonra, Bursa'da, kendisini ziyarete gelen İstanbul öğretmenlerine söylediği şu sözler, O'nun, bu konuda ne kadar bilinçli olduğunu gösterir: "
bugün eriştiğimiz noka gerçek kurtuluş noktası değildir...
Kurtuluş cemiyetteki hastalığı ortaya çıkarmak ve iyileştirmekle elde edilir. Hastalığın tedavisi ilim ve fennin gösterdiği yolla olursa hasta kurtulur. Yoksa hastalık müzminleşir ve tedavisi imkansız hale gelir..."

Orduların yönetilmesinde nasıl ilim ve fen rehber edinilerek zafere ulaşılmış ise, "milletimizi yetiştirmek için kaynak olan okullarımızın ve yüksek öğretim kurumlarımızın kuruluşunda da" ilim ve fennin yol gösterici olacağını belirten Atatürk, her fırsatta öğretmenlere şöyle sesleniyordu:
"Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordunuzun zaferi için yalnız zemin hazırladı... Gerçek zaferi siz kazanacak, siz sürdüreceksiniz ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız".

Büyük Zafer'den az sonra, henüz Cumhuriyet kurulmadan Kütahya'da, "irfan ordusu" diye nitelendirdiği öğretmenlere hitaben söylediği şu sözler, bu kutsal mesleğin mensuplarına verdiği büyük değeri gösteriyordu:
"...Toplumumuzu hakikat hedefine, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, öteki milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu...

Asker ordusu, vatanı yok etmeğe gelen düşmanı, vatanın harim-i ismetinde (yabancıların giremiyeceği temiz ve kutsal vatan topraklarında) boğup mahvetti. Yalnız, işimiz bu orduya sahip olmakla bitmiş, gayemiz yalnız bu ordunun başarısıyla gerçekleşmiş değildir. Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçları ancak irfan ordusu ile ayakta durabilir. Bu ikinci ordu olmadan, birinci ordunun hizmetleri ve kazandıkları yok olur".

Eğitim milletlerin bağımsız yaşayabilmeleri, kalkınıp güçlenmeleri bakımından hayatî önem taşır. Atatürk'e göre, "en önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir". Çünkü, "eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terkeder".

Atatürk, Millî Eğitime bir başka açıdan da büyük önem vermiştir: kurulan genç Cumhuriyet ve bu Cumhuriyetin dayandığı temel ilkeler, Türk inkılâbı, ancak yetişecek güçlü; aydınlık kafalı, sağlam karakterli yeni kuşaklarla ayakta durabilirdi. Türk inkılâbını ve Cumhuriyeti koruyacak kuşakları yetiştirmenin yolu eğitimdi.

Ankara'da toplanan "Muallimler Birliği" (Öğretmenler Birliği) kongresinde, Atatürk eğitimin bu görevini şu sözlerle ifade etmiştir:
"Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.. Hiç bir zaman hatırınızdan çıkmasın ki. Cumhuriyet sizden ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister".

Atatürk'e göre, eğitime ve öğretmenlere düşen başka bir görev de şudur: "millet olma" bilincini geliştirmek, aynı millete mensup olma duygusunu güçlendirmek, millî beraberlik ve bütünlüğü pekiştirmek. Bu konuda, Atatürk şöyle diyor:
"Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini kazanamamıştır. Ona alelade bir kütle denir, millet denemez. Bir kütle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki bir toplumu gerçek millet haline getirirler'".

Özetle, Atatürk'e göre, kaynaşmış bir millet haline gelmenin, çağdaşlaşmanın, kalkınmanın, hür ve demokratik bir toplum olabilmenin en etkili aracı eğitimdi.
Prof. Dr. Turhan FEYZİOĞLU
Atatürk Araştırma Merkezi Üyesi

BrookLyn adlı kullanıcıdan alıntı https://www.msxlabs.org/forum/ambience/buttons/viewpost.gif Atatürkün eğitim alanında yaptığı çalışmalar

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.
Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1613494)
yaa bende performans arıyorum varsa söyleyin ltfn !!



Misafir 20 Aralık 2009 14:43

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.


Misafir 20 Aralık 2009 17:28

bende hiç bilmiom kısaca söleyin ya yarına ödevim var hemde sözlü yaaaa çatlıcam kızzzzz


Misafir 23 Aralık 2009 19:47

atatürk alfabeyi yapmış ör.


Misafir 27 Aralık 2009 13:55

atatürk
 
Atatürk'üneğitim alanına yaptığı yenilikler nelerdir?
sıralayınız.


Misafir 22 Mart 2010 13:53

ataturkun egitim politikasi


Misafir 27 Mart 2010 14:46

atatürk şapka kanununu çıkarmasının sebebi nedir


_KleopatrA_ 27 Mart 2010 16:04

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1740865)
atatürk şapka kanununu çıkarmasının sebebi nedir

Şapka kanununun, Cumhuriyet dönemindeki reformlar içinde ilklerden olması, daha sonra yapılacak reformların sembolik bir öncüsü olduğunu göstermektedir. Şapka kanunu yoluyla halk, psikolojik olarak değişime hazırlanacaktı. Muhtemelen şapka kanunu, tepkileri ölçecek bir barometre işlevi görecek, bu sayede toplumun reformlara tahammül sınırı ölçülerek, reformların çapı ve düzeyi tespit edilecekti. Kıyafet, kendi başına insan davranışına da etki edebilirdi. Kıyafetin taşıdığı sembolün anlamı insanın psikolojisine etki ederek onu yönlendirebilirdi. Geleneksel giysiler, doğu toplumlarının sembolü olarak aynı zamanda batının ve batıcıların bakış açısından geri kalmışlığı hatırlatan bir karaktere sahipti. Reformcu devlet adamlarının bakış açısından mistisizmle ve kadercilikle özdeşleşmiş doğu kıyafetleri giyen bir toplumun, o kıyafetleri giydiği sürece, kendisiyle özdeşleşen ruh halini terk etmesi mümkün olmazdı. Batının ruh halini ve davranış biçimini benimsemenin yollarından biri, batı insanının psikolojisini temsil eden giysileri giymekti

Atatürk Devrimi, “tümden değişim” i başlattığı için, diğer bazı siyasi devrimlerden ayrılır. Sadece iktidarın değişimini ya da ekonomik ilişkilerin yeniden düzenlenmesini hedefleyen devrimlerden ayrılarak; hem bunları, hem de toplumu, hatta toplumdaki bireyin anlamını, ilişkilerini, düşüncesini, davranışını yani kısacası özünü değiştirmeyi amaçlamaktadır. Şener AKSU, “Atatürk Devrimi Sürecinde Kıyafet Devrimin Yeri”, Atatürk’ün Cumhuriyetin İlanından Sonraki Hedefleri Sempozyumu 4-6 Haziran 1998- İzmit, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu,Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-1999, s.123

Atatürk’e göre şapka; çağdaş olma, evrensel medeniyete katılma, kafaların içini hurafelerden kurtarıp bilimsel düşünceye açma yolundaki çabaları destekleyen ve simgeleyen bir adımdı. Atatürk, yüzyıl önce halka benimsetilen fesi, Türklük veya İslamlık simgesi olarak görmeyecek kadar tarih bilgisine sahipti Turhan FEYZİOĞLU, “Türk İnkılabının Temel İlkesi: Laiklik”, Atatürk Yolu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-1995, s. 207-208


Misafir 29 Nisan 2010 16:49

Atatürk'ün eğitim-öğretim alanındaki yenilikleri


Misafir 23 Eylül 2010 16:16

atatürk `ün en güzel yanı bilgisi


Misafir 2 Kasım 2010 16:17

Atatürk Ülkemizde okuma yazmayı arttırılması için neler yapmıştır?
Arkadaşlar Şehit Kubilay İlköğretim okulundaki Sosyal Hocası Seval Hoca bu ödevi verdi.İnternetten araştırdım.İlk sayfa bu çıktı lütfen bana yardımcı olun yarına kadar...Bu ödevi yapamazsam eksi alıcam Lütfen!


yyesim 2 Kasım 2010 16:33

Yardım!!!
 
:(Arkadaşlar Şehit Kubilay İlköğretim OKulunda 7. sınıf okurum.Sosyal Hocası Seval hoca biz bir ödev verdi;
-Atatürk ülkemizde okuma-yazmayı arttırmak için neler yapmıştır ?
Lütfen bana yardımcı olun...Yarına kadar bulamam lazım yoksa - alıcam....


Misafir 8 Kasım 2010 13:20

az bi bilgi ya döküman kymuşunuzz


Misafir 8 Kasım 2010 19:55

Atatürk'ün eğitim alanında yaptığı yenilikler nelerdir?
ATATÜRKÜN YAPTIĞI EĞİTİM ALANINDA YAPTIĞI YENİLİKLER NELERDİR


BİR MAL 23 Kasım 2010 14:10

ULENNNN
 
OFFFFFFFFFFFFFFFFFF YOK İŞTE YOKK UZUN UZUN YAZIYOSUNUZ AZ KISA YAZIN BEYAA


FEYZANURRR... 23 Kasım 2010 14:15

EĞİTİM ALANINDAKİ YENİLİKLER
 
ARKADAŞLAR ATATÜRK EĞİTİM ALANINDA YAPTIĞI YENİLİKLERİ ASLINDA BİLİYORUZ .. AMA BEN SİZE YİNEDE HATIRLATYIM...
1.OKULLAR AÇTI.
2.YENİ TÜRK ALFABESİNİ GETİRDİ.
3.TÜRK DİL KURUMUNU KURDU.
3.DİL TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİNİ KURDU.
4.VESAYREEE
ARKADAŞLAR DEVAMINI SİZ GETİRİN....

İNŞALLAH İŞİNİZZE YARAR .. LÜTFEN İŞİNİZE YARARSA BENİM İÇİN DUA EDİN.. YAZILILARIM İİ GEÇSİN.ŞİMDİDEN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİMM...

SİZLERİ SEVEN FEYZANURRRR...


meLankoLia31 23 Kasım 2010 14:39

-TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU VE MEDRESELERİN KALDIRILMASI- Öğretimde teori ve uygulamanın birlikte yürütülmesi.
- Öğretim programlarının sosyal hayatın ihtiyaçlarını ve çağın gereklerini karşılaması.
- Öğretim programlarının millî ve bilimsel olması.
3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edildi. Eğitim öğretim laikleştirildi. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Medrese ve okul ikiliğine son verildi
1 Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.
15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.
12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu.
1924’te Topkapı Sarayı müze haline getirildi. Aynı yıl Etnografya Müzesi ve Güzel Sanatlar Akademisi açıldı.
1933’te İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldı.





meLankoLia31 23 Kasım 2010 14:42

3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edildi. Eğitim öğretim laikleştirildi. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Medrese ve okul ikiliğine son verildi
1 Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.
15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.
12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu.
1924’te Topkapı Sarayı müze haline getirildi. Aynı yıl Etnografya Müzesi ve Güzel Sanatlar Akademisi açıldı.
1933’te İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldı.





Misafir 24 Kasım 2010 18:59

Atatürk'ün eğitim alanında yaptığı yenilikler nelerdir?
 
atatürk'ün eğitim alanında yaptıkları


Misafir 28 Kasım 2010 20:24

somut olarak gerekli örneğin şurada şu tarihte bunun açılışını sağladı gibi


Misafir 4 Aralık 2010 11:04

şunları kısaca söylermisiniz gayri


ener 4 Aralık 2010 11:06

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1884814)
şunları kısaca söylermisiniz gayri

Alıntı:

meLankoLia31 adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1871975)
3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edildi. Eğitim öğretim laikleştirildi. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Medrese ve okul ikiliğine son verildi
1 Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.
15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.
12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu.
1924’te Topkapı Sarayı müze haline getirildi. Aynı yıl Etnografya Müzesi ve Güzel Sanatlar Akademisi açıldı.
1933’te İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldı.




.


Misafir 12 Aralık 2010 18:59

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.


Misafir 23 Aralık 2010 14:55

ATATÜRKÜN EĞİTİM ALANINDA YAPMIŞ OLDUĞU ÇALIŞMALAR?


Misafir 30 Aralık 2010 20:40

Atatürkün eğitim alanında yaptığı çalışmalar

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.
^bilgileri okuyunuz.


Misafir 8 Ocak 2011 18:33

cuma günü performans ödevim var acele atatürkün eğitim alanında yaptıkları lazım lütfen please


Misafir 9 Ocak 2011 18:04

Atatürkün eğitim alanında yaptığı çalışmalar

Atatürk ün eğitim politikası kendi zamanının diğer devlet politikalarından farklıydı. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koyuyorlardı. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendiriyordu. Aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken din faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa ediyorlardı. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda görmekteyiz. Atatürk bütün bunları görmüş ve eğitimin felsefi manada monist yani tekçi olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi eğitimde yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu esas alır.
Atatürk eğitim için yön belirlerken Osmanlıdan devraldığı mirası göz önünde bulundurmuştur. Yeni eğitim sisteminin bu miras üzerine kurulamayacağını çok iyi biliyordu ve yapmış olduğu devrimlerle eğitime yön vermiştir. Çünkü Osmanlı imparatorluğunun eğitim sistemi geleneksel dediğimiz totaliter bir biçimdeydi. Son zamanlarda yenileşme hareketlerinin etkisiyle de eğitim alanında yenilikler olmuştur. Yeni okulların kurulması ile beraber geleneksel eğitim ile yenilikçi okullar beraber eğitim vermeye başlamış ancak buda eğitimde ikiliklerin olmasına sebep olmuştur. Osmanlı imparatorluğundaki eğitim sisteminin aksayan bir diğer yanı da eğitimde karma sistemin olmaması idi yani erkekler okuma yazma öğrenirken kızlara bu hak pek fazla verilmemekteydi. Osmanlı imparatorluğu yıkılırken hakkın %90 ı okuma yazma bilmiyordu.

Atatürk eğitim politikasını oluştururken akıl ve bilimi esas almıştır. Bunu yaparken de batılılaşmayı hedef olarak görmüştür. Asıl hedef ise muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktır.

Maarifimizin böyle kötü şartlar içinde bulunduğu bir sırada Yunanlılarla harp devam etmekte. Sakarya da savunma hazırlıkları sürdürülmektedir. Maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921 de Ankara da Maarif Kongresi nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir.

Bu görüşü ile Atatürk geleneksel eğitimin yenilenen Türk toplumunun ihtiyaçlarını gidermekte yetersiz kaldığını belirtmiştir.

Atatürk ulusal eğitimin yaygınlaşması için; eğitime ve öğretmenlere çok işin düştüğünü belirterek 24 Mart 1923 günü Kütahya lisesinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu.

Eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu bilen Atatürk, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada “çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara temel olarak şunları öğreteceğiz: 1) Ulusuna 2) Türkiye devletine 3) Türkiye büyük millet meclisine düşman olanlarla savaşma gereği.

Büyük eğitimci ve devlet adamı olan Atatürk ün eğitim ve eğitimciye verdiği önemden sonra Türk eğitim modelinin geliştirilmesinde dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkeler incelendiğinde görülecektir ki Atatürk ün eğitimle ilgili düşünce ve görüşleri bu günden daha moderndir. Eğitimde bize yol gösteren ilkeler şunlardır:

1. Eğitimimiz ulusal olmalıdır.

2. Eğitimimiz bilimsel olmalıdır.

3. Eğitimimiz uygulamalı olmalıdır.

4. Eğitimimiz karma olmalıdır.

5. Eğitimimiz laik olmalıdır

Tabi bu ilkeler günümüzde uygulananım derecesi nedir o tartışılır. Ancak Türk eğitim sistemimizin daha ileri olması için bu ilkelerin uygulanması gerektiği söylenebilir.

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile


Misafir 8 Mart 2011 22:19

Atatürk ün eğitim politikası yok mu ya


Misafir 3 Nisan 2011 12:28

Atatürk’ün Eğitim Hakkındaki Düşünceleri
(Dr. Cemal AVCI)


Atatürk, toplum hayatını ilgilendiren her konuda öneminden hiçbir şey kaybetmeyen görüşler üretmiştir. Eğitim ise O’nun en yoğun çalıştığı alanlardan biridir… Çünkü O, bir milletin geleceği üzerinde eğitimin oynadığı rolü çok iyi bilmektedir.

Atatürk‘e göre, bir milletin hayat mücadelesinde, maddi ve manevi bütün güçlerim artırabilmesi, milli eğitimde yüksek bir düzeye erişmesi ile mümkündür.. Ancak, milli eğitim ile geliştirilecek ve yükseltilecek olan genç dimağların, paslandırıcı, uyuşturucu ve hayali fazlalıklar ile doldurulmasından kaçınılmalıdır.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın en zor günlerinde, Yunan ordusu Ankara’ya doğru ilerlerken dahi eğitime verdiği önemi göstermiş 16 Temmuz 1921 günü Ankara’da bir Maarif Kongresi toplamıştır. Orada toplanan Öğretmenlere yeni nesli yetiştirirken uymaları gereken şu esasları göstermiştir:

1. Eğitim milli olmalıdır.

2. Milli terbiye programında, milletimizin gelişmesine engel olan ve o güne kadar uygulanan eski eğitim içinde yer alan hurafeler ile bize uygun olmayan yabancı etkiler ister doğudan gelsin ister batıdan bulunmamalıdır.

3. Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığına ve birliğine saldıran yabancı güçler ve fikirlerle nasıl mücadele edecekleri öğretilmelidir. Bu bilgilere sahip olmayan fertlerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur.




4. Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına her türlü zorluk karşısında yılmamaları öğretilmelidir.

5. Aileler de çocuklarının gelecekleri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalıdır.

Bu esaslar Atatürk‘ün daha Kurtuluş Savaşı sırasında eğitimle ilgili politikalar geliştirmeye başladığını göstermektedir. Onun Eğitim Politikası’nın asıl hedefi Milli, Laik, Cumhuriyetçi ve Çağdaş bir nesil yetiştirmektir. Bu şekilde hem Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri sağlamlaştırılmış olacak, hem de en kısa zamanda çağdaş medeniyet seviyesine ulaşılacaktır.

Atatürk‘ün eğitimde gerçekleştirdiği en önemli İnkılaplardan biri 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat yani eğitimin birleştirilmesi hakkındaki kanunla gerçekleşmiştir. Bu kanunla Osmanlı Devleti’nden beri süregelen eğitimdeki ikiliğe son verilmiştir. O zamana kadar ülkemizde bir yanda dini eğitim veren okullar, diğer yanda ise Laik eğitim veren kurumlar vardı. Bu kurumlardan her biri kendine göre bir eğitim programı izliyor ve sonuçta iki ayrı insan tipi yetiştiriyorlardı. Bu durumun sakıncaları Kanunun gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir, “îki türlü terbiye ve öğretim bir memlekette iki türlü insan yetiştirir. Bu ise duygu birliği, fikir birliği ve dayanışma amaçlarım toptan mahveder, yok eder”.

1. Atatürk’ÜN EĞİTİM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış, tümünde çağdaş, laik eğitim verilmesi sağlanmıştır.

Atatürk Türk balkının % 90′ının okuma yazma bilmemesini bir ayıp olarak görmüştür. Bu cehaletin Önüne geçmek için yaptırdığı araştırmalarda en büyük nedenin Arap harflerinde olduğunu anlamıştır.1928′de gerçekleştirdiği harf inkılabıyla Türkçe sözcükleri ifade etmekte yetersiz kalan Arap harflerinin yerine Latin harflerim getirmiştir. Bu büyük İnkılabı desteklemek ve okur yazar sayısını artırmak için Millet Mekteplerini kurmuştur. Baş öğretmenliğini yaptığı bu okullar vasıtasıyla 1.240.000 kişinin okuma yazma öğrenmesini sağlamıştır. Harf inkılabı Öncesi % 10 olan okur yazar oranı kısa bir süre içinde % 20′ye çıkmıştır.

“Eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha ziyade memlekete ahlaklı, karakterli, Cumhuriyetçi, inkılapçı, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst muhakemeli, iradeli, hayatta tesadüf edeceği engelleri yenmeye kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de eğitim programlarım ve sistemlerini ona göre düzenlemelidir” diyen Atatürk, eğitimin bir meslek kazandırmasına da büyük önem vermiş Tapu Kadastro, Maliye, Ticaret, Terzilik, Sağlık ve bunlar gibi diğer dallarda pek çok mesleki öğretim kurumlarının açılmasını sağlamıştır.

O, “En mühim ve feyizli vazifelerimiz milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin kurtuluşu ancak bu suretle olur” demekteydi. Eğitimde zafer kazanabilmek için ise cinsiyet ayrımı yapmadan toplumun bütün fertlerinin aynı eğitimden geçmesi gerekmektedir. Atatürk bu düşüncesini de şu şekilde ifade etmiştir.

“Bir toplum, cinsinden yalnız birinin yeni gerekleri edinmesiyle yetinirse o toplum yarıdan fazla kuvvetsizlik içinde kalır. Bir millet ilerlemek ve medenîleşmek isterse bilhassa bu noktayı esas olarak kabul etmek mecburiyetindedir.”

Bu düşünce doğrultusunda uygulanan eğitim politikaları kısa zamanda meyvesini vermiş, kadınlarda okur-yazar oranı % 3 iken birkaç yıl içinde % l0′ları aşmıştır.

Atatürk eğitimin milli olması konusunda çok duyarlıdır. O eğitimi dini eğitim, milli eğitim ve beynelmilel eğitim olarak sınıflamakta ve bunların amaç ve gayelerinin farklı olduğunu, toplumu hür, bağımsız ve yüksek bir toplum olarak yaşatacak olanın milli eğitim olduğunu kabul etmektedir.. Diğer eğitim sistemlerinin geçersizliğini ise 1925 yılında yaptığı bir konuşmasında şöyle anlatır.

“Yeryüzünde üçyüz milyonu geçen Îslam vardır. Bunlar ana-baba hoca eğitimiyle, terbiye ve ahlak olmaktadırlar. Fakat üzülerek söylüyorum gerçek hadise şudur ki, bu milyonlarca insan kütleleri şunun veya bunun esaret ve hor görü zincirleri altındadır. Aldıkları manevi eğitim ve ahlak onlara bu esaret zincirlerim kırabilecek insanlık meziyetini verememiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin hedefi milli değildir.”

Öğretmenler, eğitimin en önemli halkasıdır. Atatürk öğretmenlerden beklediklerini şöyle dile getirmiştir.. “öğretmenler! Yeni nesli Cumhuriyet’in fedakar öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.Eserin kıymeti sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu Özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.” “İsterim ki, daima İdealimi gençlere aşılayasınız ve daima korumak hususunda çalışasınız”.

Bütün bu konuştuklarımızdan sonra Atatürk‘ün çağdaş eğitim hakkındaki görüşlerim maddeler halinde vermek istiyorum:[1]

l. Eğitim milli olmalıdır. Bu milli eğitim gelecek nesillere kuvvetli bir milli his aşılamalı, milli birlik ve beraberlik duygusunu kuvvetlendirmeli ve toplum ihtiyaçlarına uygun olmalıdır.

2. Eğitim bilime dayalı olmalıdır.

3. Öğretim tek olmalıdır. Bir ülkede farklı farklı eğitim verilmesi o ülke İçinde birbirine zıt görümlü insanlar yetiştireceğinden toplumsal huzurun bozulmasına neden olur.

4. Eğitim işlevsel olmalıdır, öğretilenlerin toplum hayatında kullanılması Önemlidir.

5. Eğitim meslek kazandırmalıdır.

6. Eğitimde cinsiyet farkı gözetmeden her iki cins de eşit hak ve İmkanlardan faydalanmalıdır.

7. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır.

2. Atatürk’ÜN EĞİTİM LİDERLİĞİ


Atatürk‘ün eğitim liderliğim eğitime ilişkin doğru gözlem ve tespitlerde bulunması, eğitimle ilgili ilkeler getirmesi, ,köklü değişiklikler gerçekleştirmesi, öğretici kişiliği ve eğitim uygulayıcısı olmasında görmekteyiz.

1.1. Eğitimimize İlişkin Doğru Gözlem ve Tespitlerde Bulunması

Liderin en önemli özellikleri arasında iyi bir gözlem ve analiz yaparak mevcut problemleri belirleyip tanımlaması gelmektedir. Atatürk içinde bulunduğu toplumumuzun eğitim sistemini gençliğinden beri eleştirisel bir gözle bakmış, gözlemleri ve teşhisleri gelecekte eğitim alanında yapmayı düşündüğü köklü değişiklikler için ışık olmuştur. [2]

Atatürk eğitimimize ilişkin doğru gözlem ve tespitlerde bulunmuş, eğitimimizin temel hatalarım görmüş ve milletimize de göstermiştir.


1.1.1 Toplumumuzda Yaygın Bir Bilgisizlik Vardır

Atatürk‘ün bilgisizlikle ilgili yaptığı gözlemler şunlardır.

“Milletimizi yüzyıllarca başkalarının hırs ve faydalanma aracı kılan en büyük düşmanı bilgisizliktir. Milleti yüzyıllarca kendi benliğine sahip yapmayan, milleti yüzyıllarca ihtiyatsız bulunduran hep bu bilgisizliktir. Hükümdarların, şunun-bunun milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları, bütün arazileri kendi öz arazileri gibi saymaları hep milletin bu bilgisizliğinden istifade edebilmek sayesindedir. Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden Önce, bütün kuvvetimiz, bütün suretimizle bu bilgisizliği yok etmeğe mecburuz. Burada bilgisizliği sadece okuma yazma manasında almıyoruz.

1.1.2. Eğitim-Öğretim Yöntemlerimiz uygun Değildir

Atatürk Öğrencilik hayatında baskıya-kısmen serbestiye dayanan, pasif” etken, ezberci deneyci eğitim öğretim yöntemlerini bizzat yaşamış; Türk çocuklarının, gençlerinin yüzyıllardır nasıl yetiştiklerini ve bunun ne gibi sonuçlar verdiğini incelemiş ve gözlemiştir. Bütün bu tecrübelerden, gözlemler ve incelemelerden sonra Temmuz 1921′de Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’nde öğretmenlerimizin önünde, Türk eğitim tarihinin en önemli teşhislerinden birini yapmıştır. [4]

“Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin, milletimizin, gerileme tarihinde en mühim sebep olduğu kanaatindeyim.

1.1.3. Çocuklarımız Üzerinde Aile Baskısı Vardır

Atatürk, ailelerin çocuklar hakkında yanlış bir tutumuna da ana babaların dikkatini çeker.[5]

” Çoğu ailelerde Öteden beri kötü bir alışkanlık var: Çocuklarım söyletmez ve dinlemezler, zavallılar laf a karışınca “sen büyüklerin konuşmasına karışma” der, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket.

1.1.4. Eğitim Sistemimiz Milli Değildir

Atatürk‘e göre bir milletin yükselmesi de, alçalması da eğitim sisteminin milli olup olmamasıyla ilgilidir. Milli olmayan eğitim sistemimiz yüzyıllardır süren felaketlerimizin temel Sebenlerindendir. Eylül 1924′de Samsun’da öğretmenlerle yaptığı konuşmada şu çok önemli teşhis ve tespitte bulunur. [6]

” Terbiyedir ki bir milleti ya hür, bağımsız şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.”

1.1.5. İstikrarlı Bir Eğitim Politikamız Yoktur

Atatürk Osmanlı eğitiminin son dönemleri için 1923′de şu teşhis ve tespitte bulunmuştur.[7]

” Her Maarif Nazırının, Vekilinin birer programı vardı. Memleketin maarifînde çeşitli programların uygulanması yüzünden öğretim berbat bir hale gelmiştir.”

1.1.6. Eğitimin Amacı Tüketici İnsan Yetiştirmekti

Atatürk, her Nazırın başka bir program uygulattığını söyledikten sonra eğitimimizin amacının kendini ve hayatı bilmeyen, her konuda yüzeysel bilgi sahibi tüketici insan yetiştirmek olduğu tespitini söylemiştir.

” Bütün bu uygulama ve programlar ne veriyordu? Çok bilmiş, çok öğrenmiş bir takım insanlar… Ama neyi bilmiş? Bir takım nazariyatı bilmiş! Fakat neyi bilememiş? Kendini bilememiş, hay-atını, ihtiyacım bilememiş ve aç kalmış! İşte bu öğrenim tarzının uğursu sonucu olarak denilebilir ki, memlekette aydın olmak demek, çok bilmiş olmak demektir, sefalete ve fakirliğe mahkum olmak demektir.”

2. Sorunlara “ Eğitim İlkeleri ”nin Işığında Çözüm Getirmesi

Atatürk gözlem ve teşhisleri sonucunda ortaya koyduğu problemleri, ortaya koyduğu “eğitim ilkeleri”nin ılgında çözüm önermiş ve ulusal eğitim politikasını biçimlendirmiştir.

Atatürk‘ün mevcut eğitim sorunlarım çözmede ve gelecekteki eğitim uygulamalarım şekillendirmede ortaya koyduğu eğitim ilkeleri şunlardır,

- Eğitim laik olmalıdır.
- Eğitim ulusal olmalıdır.
- Eğitim karma olmalıdır.
- Eğitim bilimsel olmalıdır.
- Eğitim uygulamalı olmalıdır.

Bu ilkeleri belirlerken Atatürk‘ün nasıl bir Türk insanı İstediği de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. O, ümmetçi bir toplum anlayışından Türk ulusçuluğuna, teba anlayışından halkın egemenliğim temel alan bir düzene geçilmezsinde en haçta gelen öğenin eğitim olduğunu biliyordu.

Liderin özellikleri arasında sorunları teşhis edip, tanımlaması yanında uygun çözüm önerileri sunması da vardır. Atatürk‘ün eğitim sorunlarına getirdiği çözüm önerileri çağdaş, akılcı, milli, bilime dayalı ve uygulanabilirdi. Bu da Atatürk‘ün bir lider olarak aynı zamanda Türk Milletini ne kadar iyi tanıdığım da göstermektedir. Atatürk‘ün eğitim sorunlarına çözüm önerileri uygulamalar için temel, gelecek için örnek olmuştur.

2.1. Eğitim Laik Olmalıdır

1923′te Anadolu’da eğitimin dörtte üçü hala medrese çatışı altındaydı. Atatürk eğitim alanında ve başka alanlarda muhtaç olduğu yetişmiş kadroları bulmakta çok güçlük çekmiştir.[12]

Medreselerin kaldırılmasından bir süre sonra. Rize seyahatinde bir grup Atatürk‘e bir dilekçeyle başvurarak medreselerin tekrar açılmasını istedi. Atatürk, medrese eğitiminin yetersizliğim ve memleketteki felaketteki rolünü bu heyete anlattıktan sonra, sözlerini şöyle tamamladı.

“Mektep istemiyorsunuz. Halbuki millet onu İstiyor. Bırakınız artık bu zavallı millet, bu memleket evladı yetişsin. Medreseler açılmayacaktır… Millete mektup lazım”.

2.2. Eğitim Ulusal Olmalıdır

Önceki dönemlerin milli olmayan eğitimim felaketlerimizin temel sebepleri arasında gören Atatürk yeni, devletin eğitiminin milli olmasını istemiştir. Mart 1923′de Konya gençlerine yaptığı konuşmada “milli terbiyenin” ne olduğunu anlatmaya çalışır.

“Aydınlarımız milletimizi en mesut millet yapayım” der.Başka mîlletler nasıl olmuşsa onu da aynen öyle yapalım der. Lakin düşünmeliyiz ki böyle bir nazariye hiçbir devirde muvaffak olmuş değildir. Bir millet için saadet olan bir şey diğer millet için felaket olabilir. Aynı sebep ve sarflar birini mesut ettiği halde diğerini bedbaht edebilir. Onun için bu millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanalım. Lakin unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak zorundayız.”

2.3. Eğitim Karma Olmalıdır

l Mart 1923′de TBMM’ni açarken yaptığı konuşmada eğitim birliği konusunda açık direktifler verdi.

“Memleket çocuklarının eşit şekilde ve ortak olarak elde etmeye mecbur oldukları ilim ve fenler vardır. Yüksek meslek ve ihtisas erbabının ayrılabileceği Öğretim derecelerine ulaşıncaya kadar “Eğitim ve Öğretimde birlikte toplumumuzun ilerlemesi ve yükselmesi açısından çok önemlidir. “

2.4. Eğitim Bilimsel Olmalıdır

Atatürk bilimin her alanda olduğu gibi eğitimde de bize tek rehber olması gerektiğini söylemiş, eğitim tarihimizde yepyeni bir çığır açmıştır. Onuncu Yıl Nutkunda bunu şöyle ifade etmiştir.[16]

” Türk milletinin yürümekte olduğu medeniyet ve ilerleme yolunda dinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir,

2.5.Eğitim Uygulamalı Olmalıdır


Eğitim işe yarar, üretici ve hayatta başarılı olacak insanlar yetiştirmelidir. Atatürk Osmanlı’nın duraklama ve gerileme dönemlerinde rağbet edilen mesleklerin memuriyet olduğunu ve bu nedenle ticaret ve sanayinin Rum, Ermeni, Yahudilere kaldığım görmüş; gerilememizin en önemli sebeplerinden biri olan memur olmaya aşırı düşkünlüğü kaldırmaya çalışmış ve eğitimimize yeni ve aktif bir insan tipi yetiştirmeyi hedef göstermiştir. 1931 ‘de şöyle der.

“İlk ve orta Öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve tekniği versin, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki, çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun.”

3. Eğitimde Köklü Değişiklikler Yapması

Lider yeni yapı ve davranışlar gösterebilendir. Atatürk eğitim alanındaki inkılaplarıyla yeni bir yapı ve davranış oluşturmuş, o güne kadar ki uygulamalar tamamen değişmiştir. Dini eğitim yerine laik eğitim yapılmaya; Arap harfleri yerine Latin Türk harfleri kullanamaya; metafizik yerine müspet ilim gösterilmeye; Türk dili Arapça ve Farsça‘dan arındırmaya; Türk tarihi gerçek yönleriyle ortaya çıkarılmaya başlanmıştır.

3.1. Eğitimi Laikleştirmesi

Atatürk daha Kurtuluş Savaşı yıllarında l Mart 1922′de TBMM’de yaptığı konuşmasında milli eğitimin milletimizin bugünkü haliyle, içtimai ve hayati ihtiyaçlarıyla, çevrenin şartlarıyla, içinde yaşadığımız asrın icaplarıyla uyumlu hale getirilmesini istedi.

3 Mart 1924′de “halifeliğin kaldırılması” kanunuyla birlikte “Tevhid-i Tedrisat (eğitimin birleştirilmesi” kanunu da kabul edildi ve bu kanunla medreseler önce, MEB’ e devredildi, sonra da kapatıldı. Atatürk “Tevhid-i Tedrisat” kanununun kabulünden sonra bir yurt gezisinde yaptığı şu konuşmayla eğitim ve öğretim birliğine verdiği önemi şu şekilde vurguladı.

” Eğitim ve öğretimi bîrleştirmedikçe aynı fikirde, aynı zihniyette fertlerden kurulu bir millet yapmağa imkan aramak abesle uğraşmak olmaz mı idi?

Dünya medeniyet ailesinde saygı toplayan bir yerin sahibi olmaya layık Türk milleti evlatlarına vereceği eğitimi “mektep” ve “medrese” adında birbirinden büsbütün başka “iki çeşit kuruluşa” bölmeye katlanabilir miydi?”

3.2. Arap Harfleri Yerine Latin Türk Harflerini Getirmesi

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda nüfusun % 90′ı okuma yazma bilmiyordu. Bunun nedenim dilbilimcimiz şöyle açıklıyordu,[21]

“Cumhuriyetten önce, halkın yüzde doksanından çoğu okuma yazma bilmiyordu. Nedeni, eski yazı ile okuyup yazmanın güçlüğü idi. Eski yazı güçlü; çünkü Arapça’nın yazışı idi; Türkçe’yi yazmaya elverişli değildi. Biz Arap abecesin! almış, buna sadece Arapça’da bulunmayan harflerim eklemiştir Ama bununla Türkçe’nin abecesini oluşturmuş olmuyorduk”

Atatürk‘e göre Arap harfleri şu nedenlerle bırakılmalıydı:

1- Türkçe’ye uygun değildi.

2- Öğrenilmesi zordur, bu da toplumda eğitim düzeyinin düşüklüğünün bir nedenidir.

Atatürk Ağustos 1928′de şöyle der:

” Bir toplumun %10’u, %20’si okuma yazma bilir, %80’i, %90’ı okuma yazma bilmezse, bu ayıptır. Bundan insan olarak utanmak lazımdır. Halbuki bu millet utanmak için gelmemiştir.

1 Kasım 1928′de kanunla yeni Latin Türk Alfabesi kabul edilmiştir. Harf devrimi geniş halk kitlelerinin hızla okur-yazar olmalarını sağlamalarının yanı sıra; Türk dili ve kültürünün Arap ve doğu kültürünün etkisinden kurtarılmasını amaçlıyordu.

3.3. Yeni Bir tarih Anlatışını Getirmesi

Osmanlı tarih anlayışına karşı çıkarak, Türklerin binlerce yıllık bir tarihi ve uygarlığı bulunduğunu savunmuş, özellikle Îslamiyet’e geçişinden önceki dönemler üzerinde çok daha fazla üzerinde durmuştur. Tüm bu çabalardan amaç, hem batılıların tarih, ırk, uygarlık bakımından haksız saldırılarda bulunduğu Türk insanına köklü bir güven duygusu aşılamak, hem de bilim adamlarım yeni araştırmalara teşvik etmek olmuştur.

3. AtatürkÇÜ DÜŞÜNCE IŞIĞINDA ÇAĞDAŞ EĞİTİM

Toplum ve birey açısından eğitim, her bacımdan zorunlu bir öğedir. Eğitilmek ve öğrenmek gereksinimi insanın doğasında mevcut olan en temel özelliktir. Milletler için eğitim, varlıklarım sürdürebilmeleri ve gelişmesini sağlayabilmeleri için vazgeçilmez bir iştir. “…. Türk Milleti’nin hür yaşama arzusuna ve vatan toprağı sevgisine güvenerek Milli Mücadele’yi yıkılmaz iradesiyle organize etmiş….” ve yeni bir “Türk Devleti” kurmuş olan Mustafa Kemal’e göre

“Terbiyedir ki, bir milleti ya hür, müstakil, şanlı, alî bir heyeti içtimaiye halinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.”

Atatürk‘ün yaşamı boyunca üzerinde titizlikle durduğu amaç, her bakımdan tam bağımsızlığı yakalamış bir devlet yaratmaktır. O böylece; “çağdaşlaşmanın ilk şartı olan tam bağımsızlığı” gerçekleştirdikten sonra:

“Kurtardığı vatanın ve yeniden kurduğu devletin ilelebet yaşayabilmesi, başka bir ifade ile millî mevcudiyetim muhafaza edebilmesi için, gerekli tedbirleri de almıştır. “Atatürk İnkılapları” adım verdiğimiz bu tedbirlerin gayesi Türk Milletim çağdaş medeniyete bir an önce ortak hale getirmektir’


Misafir 21 Nisan 2011 19:51

Atatürk ün eğitim felsefesini inceledikten sonra günümüzde eğitim cumhuriyetten sonra değişimlere uğramıştır. Cumhuriyetten sonra gelen hükümetler hep kendi zihniyetlerine uygun eğitim politikalarını oluşturmuştur. Bu da Türkiye cumhuriyetinde bir eğitim karmaşasına sebep olmuştur. Yani her gelen ya bir şey almış veya bir şey koymuştur. Türk eğitim felsefesinin yukarıda saydığımız eğitim ilkelerine uygun olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu ilkeler bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Ancak günümüzde yeni hükümet AKP hükümeti birazda olsa eğitimin kalitesini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır ancak bunlar yeterli değildir. Son dönemlerde eğitime ayrılan bütçenin savunma bütçesinden fazla olması gibi bir uygulama önemli ve olumlu bir uygulamadır. Son dönem Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi hala kızların okullu olmaması gibi bir uygulama az da olsa kırsal kesim dediğimiz bölgelerde hala devam etmektedir. Bunu aşmak için devletin haydi kızlar okula kampanyası dikkate şayan bir uygulamadır. Bundan başka devletin halen uygulamakta olduğu eğitime %100 destek kampanyası da eğitim için çok önemli bir uygulamadır. Bu konuda biz halk, aydın, ve işçi, memur, v.b. herkese düşen görevlerin olduğunun daima bilincinde olmamız gerektiğine inanmaktayım. Onun için; devletimizin eğitim için yaptıklarını sonuna kadar desteklemeliyiz ve elimizden gelen her şeyi ortaya koymalıyız. Çünkü; çocuklar bizim çocuklarımız, okullar bizim okullarımız, kısacası devlet bizim devletimizdir. Özellikle ülkemizde hala devam etmekte olan kızların okula gönderilmemesi gibi çağdışı uygulamaların önüne geçmek için hep beraber el ele vererek çalışmalıyız.

Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler: Yozlaşmış kurumlardan biri olan medreseler kapatılmış, öğretim birleştirilmiş(tevhid-i tedrisat kanunu), yeni Türk harfleri kabul edilmiş, yüksek öğretimler kurumları düzenlenmiştir. Atatürk Osmanlıdaki eğitim sistemini toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görüşündedir. Bu nedenle modern eğitim sisteminin oluşturulmasına karar vermiştir. Bu konuda Arap alfabesinin kaldırılması ile eğitimde modernleşme hareketleri hız kazanmıştır.


Misafir 25 Nisan 2011 20:03

ya bunu bilen varmı atatürk eğitim alanında neler yaptı ama kısaca çokta kısa değil orta yani YAZINNNNNN


Misafir 1 Mayıs 2011 11:51

atatürkün eğitim alanında yaptıkları



Saat: 15:10
Sayfa 1 / 2

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık