bu konu ile ilgili bilgi istiyorum.... |
bn bulamadım yardımcı olun yaf :( :( :S |
Tanzimat ve Meşrutiyet Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde Türkçe ile ilgili yapılan Çalış malar nelerdir?? |
Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı (19. yy- ) Tazimat Edebiyatı Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı, yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde değerlendirilebilir. 19. yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman, hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye girdi. Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu değişti. Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri, batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi. Sosyal, ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti. 1. Tanzimat Devri Türk Edebiyatı Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar. Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi olarak 1860 gösterilebilir. Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya başlayış tarihidir. Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış; önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde eserler verilmiştir. Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile örnekler yazmışlardır. Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir. Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır. Gazete Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî bir gazete idi. Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı. İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir. Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar. Bunların dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871), Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar. Hikâye ve Roman Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşilaşir. Yusuf Kâmil Paşa Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder. İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-i Talât ve Fitnat (1872)’ıdır. İlk hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir. Tiyatro İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adli, iki perdelik, komedi türündeki eseridir. Eserde görücü usulü ile yapilan evliliklere gönderme yapılır. Şiir Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür. Şekil olarak divan şiirine bagli kalinmiş, fakat konu bakimindan hem eski terk edilmiş hem de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir. Aruz ölçüsünün yaninda az da olsa hece kullanılmıştır. Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanilarak hak. Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramlari işlenmiştir. Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba ayrılır: a. Birinci Dönem (1860-1876 arası) 1860-1876 yillari arasinda Tanzimat edebiyatinin birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dir. Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir. Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikire önem verilmiştir. Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamiştir. Hece vezni ve halk edebiyati da savunulmuş ama sözde kalmiştir. Divan edebiyatina tümden karşi çikilmiş ve agir bir dille eleştirilmiştir. Fransiz edebiyati örnek alinarak romantizmden etkilenilmiştir. Roman, tiyatro, makale gibi batidan alinan türler ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Kölelik ve cariyelik, romanlarda sikça işlenmiştir. Romanlar teknik bakimdan oldukça zayiftir. Yer yer olaylarin akişi kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapilmiş, tesadüflere sikça yer verilmiştir. Edebiyatçilar edebiyatin yaninda devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir. Dönemin Edebiyatçıları Şinasi (1826-1871): Türk edebiyatinda yeniliklerin öncüsüdür. 1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı. İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı. Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı. La Fontaine’den fabllar tercüme etti. Lamartin’den de manzum çevirileri vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı. Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır. Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır. O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır. Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri), Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler) Ziya Paşa (1829-1880): Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir. Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır. En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir. Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve Inşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadigini, asil şiirimizin halk şiiri oldugunu söyleyen şair, eski şiir gelenegini sürdürmüş, Harabat’ta âşik şiirini eleştirmiştir. Bunun yaninda sade dilden yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir. Bu onun içinde bulundugu bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de gelenegi devam ettirmektedir. Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar), Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır. Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır. Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatıraları. Namık Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir. Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır. Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir. Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır. Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur. Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı. Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı. İstanbul'a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı. Eserlerinde romantizmin etkisi görülür. Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür. Eserleri: İntibah: İlk edebî roman. Cezmi: İlk tarihî roman. Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır. Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri. Vatan Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun. Gülnihal: oyun. Onun en başarılı tiyatro eseridir. Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara Belâ: oyun, Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır. En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir. Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir. Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih... Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir. Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler... Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet Şemsettin Sami (1850-1904): Dil alanındaki eserleri ile tanınır. Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir. Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük Sefiller: Hugo’dan çeviri. Robenson Cruose: çeviri roman Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en önemli isimlerindendir. Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir. Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir. Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir. Tarih ve dil alaninda da eserleri vardir. Ebulgazi Bahadir Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir. Lehçe-i Osmanî: sözlük Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır. b. İkinci Dönem (1876-1896 arası) 1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dır. İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları birincilerden farklıdır. İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla eserler verilmiştir. Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı davranmasıdır. Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya konmuştur. Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir. Birinci dönem sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir. Bu yüzden dilleri daha ağırdır. Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin etkisi vardır. Dönemin Edebiyatçıları Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914): Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir. Şiirlerinde hüznü ve elemi işlemiştir. Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları arasındadır. Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında etkili olmuştur. Edebiyatta yenileşmeden yanadır. Muallim Naci ile aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur. Eserleri Nağme-i Seher: Şiir Yadigâr-ı Şebab: Şiir Pejmürde: Şiir Zemzeme: Şiir. Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî eleştirileri vardır. (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşilik vermiştir.) Muhsin Bey: Hikâye Şemsa: Hikâye Araba Sevdasi: Roman. Realizmin etkisiyle yazilmiştir ve bati hayranligi yolunda düşülen garip durumlari eleştirir. Çok Bilen Çik Yanilir: Komedi Afife Anjelik: Tiyatro Vuslat: Tiyatro Atala: Tiyatro Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir. Samipaşazade Sezai (1860-1936) Batili tarzda hikâyeleri ve bir romani vardir. Sergüzeşt adli romani realizme dogru atilmiş bir adimdir. Küçük Şeyler adli hikâye kitabi Fransiz realistlerinin sanat anlayişlarina uygundur. Rumuzul-edeb, bazi makale, hikâye ve sohbetlerini içerir. Romantik özellikler taşiyan şiirler de yazmiştir. Şiir isimli bir de piyesi vardir. “İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır. Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937): Edebiyatta batılılaşmanın asıl ihtilâlcisidir. Şair-i Azam olarak bilinir. Kurallara uymayan, batı şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini bitiren o olmuştur. Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek öğrenmiştir. Sanatında romantik etkiler vardır. Zengin bir lirizm bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir. Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli özellikleridir. Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir yer tutar. Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği konulardır. Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam... Yirmiye yakın tiyatrosu vardır. Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri yazmıştır. Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler, periler de rol alır. Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları işlemiştir. Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür. Hepsi de dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur. İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır. Tarık, Finten, Eşber, Nesteren, Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir. Nabizade Nazım (1862-1893): Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir. Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu ilk hikâyedir. Köy romanı olarak bilinir. Köy hayatı tam bir realizmle yansıtılmıştır. Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir. Eserde tasvir ve tahliller geniş yer tutar. Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa Muallim Naci (1850-1893) Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir. Eski-yeni konusunda Recaizade ile aralarında tartışmalar olmuştur. Naci göze hitap eden kafiyeyi savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur. Tartışma konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup olmadıklarıdır. Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı şiirler yazmıştır. Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye Sözlüğü: Lûgat-ı Naci Ara Nesil (1880-1896) Tanzimat edebiyatının ikinci kısmı ile Servet-i Fünun arasında kalan dönem. Bu nesil Servet-i Fünun’un hazırlayıcısıdır. En çok Recaizade Mahmut Ekrem’in ve Muallim Naci’nin etkisinde kalmışlardır. Bu dönemde eski-yeni tartışmaları yaşandı (Ekrem-Naci). Natüralizm bu dönemde edebiyatımıza girdi ve tartışıldı (Natüralizmi Beşir Fuat savundu). Serbest müstezat ve sone kullanıldı. Cümlelerin bir tek dizede bitmesi anlayışı terk edildi. Yeni terkipler ve kelimeler bulundu. Kafiyesiz şiirler de yazıldı. Kulak için kafiye denendi. Dönemin Sanatçıları Abdülhalim Memduh, Ali Ferruh, Ali Kemal, Ali Nusret, Andelib Mehmet Faik Esad, Beşir Fuad, Fatma Aliye, Fazlı Necib, İsmail Safa, İsmet Bey, Mehmed Celâl, Menemenlizade Mehmed Tahir, Nabizade Nazım. Bu dönemde elliye yakın çıkan mecmuadan birkaçı: Bahçe, Şark, Hazine-i Evrak, Mecmua-i Âşâr-ı Edebiye, Mecmua-i Ebuzziya, Hafta, Âfak, Güneş, Berk, Gayret, Risale-i Hafi, Nokta, Servet-i Fünun (1928’den sonra Uyanış adıyla), Mekteb, Hazine-i Fünun Malûmat, Resimli Gazete... |
Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde Türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? tanzimant ve meşrubiyet döneminde türkçeyle ilgili yapılan çalışmalar |
Alıntı:
|
kültür ve edebiyat hakkında makale araıyorum lütfen yardımmm |
tanzimant ve meşrutiyetdönemlerindetürkçe ile ilgili yapılan çalışmalar |
Alıntı:
Alıntı:
Eski Türk Edebiyatı - Sayfa 4 - MsXLabs Tanzimat Dönemi - MsXLabs |
tanzimat ve meşrutiyet döneminde türkçe ile ilgili yapılan yazılar..... |
Cevap ne ben anlamadımm |
Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır. Gazete Hikâye ve Roman Tiyatro Şiir ---------------- kısa istiyosunuz alın size kısa üelerin ne suçu vaer kafanıza göre şeyler yazmayın.. |
Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır. Gazete Hikâye ve Roman Tiyatro Şiir ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ size bu yeterr... kısa diyodunuz alın size kısa.. üyelerede bağırıp çağırmayın olabildğince yardım etmeye çalışıyolar.. |
''Yeni Lisans'' hareketi nedir? :) |
Alıntı:
"Yeni Lisan"hareketini sormuş olmalısınız. Yeni Lisan Hareketi, Genç Kalemler'in hayata geçirdiği, dilde sadeleşme hareketi. Genç Kalemler dergisi etrafında toplanarak, "Yeni Lisan" hareketini başlatanlar da devrin Türkçülük hareketini yürüten sanat ve fikir adımlarıdır. Türkçe'nin sadeleşmesi konusunda en kalıcı atılımı, “Yeni Lisancılar” başarmıştır 1911'de Selânik'te “Genç Kalemler” dergisi etrafında toplanan Yeni Lisancılar ilk defa “Millî Edebiyat” kavramını da ortaya atmışlardır. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip, Âkil Koyuncu'nun öncülüğündeki Genç Kalemler ve Yeni Lisan hareketi “Milli bir edebiyat milli bir dille yaratılabilir" görüşünü ortaya atıp, Türkçe'nin sadeleşmesi için şu ilkeleri kabul ve ilân etmişlerdir: 1- Arapça ve Farsça gramer kurallarının kullanılmaması, bu kurallarla yapılan terkiplerin kaldırılması, 2- Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe'de söylendikleri gibi yazılması, 3- Başka Türk Lehçelerinden kelimeler alınmaması, 4- İstanbul konuşması esas alınarak yeni bir yazı dilinin meydana getirilmesi, 5- Dil ve edebiyatın doğu-batı taklitçiliğinden kurtarılması, Türk şair, yazar ve fikir adamları arasında kısa zamanda yayılan bu yeni lisan ve millî edebiyat anlayışı, bir edebiyat akımı halini almış ve devrin hemen bütün şair ve yazarları bu anlayışla eserler vermişlerdir. Bu dönemde sade dille eser veren şair ve yazarlardan bazıları şunlardır: Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Halit Fahri, Orhan Seyfi Yusuf Ziya Enis Behiç, Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halid, Reşat Nuri, Yahya Kemal; Türkçü hareketin içinde bulunmamak beraber Mehmet Akif, Süleyman Nazif ve daha bir çok isim. Günümüz Türkçesi’nin sadeleşmesinde ve gelişmesinde Yeni Lisan Hareketi ilk devre, başlangıç devresi olarak düşünülürse, ikinci devresi de 1930'larda başlayan "Dil İnkılâbı" devresidir. Bu devrede Atatürk'ün öncülüğü ile Türkçe'ye devlet elî uzanmış, sadeleşme ve Türkçecilik bir "devlet politikası" haline getirilmiştir. 1928'de Lâtin Alfabesi'nin kabulü ve 1932'de Türk Dil Kurumunun kuruluşu, Türkçe'nin sadeleştirilip zenginleştirilmesi yanında araştırılıp incelenmesini de sağlamıştır. |
Alıntı:
meşrutiyet dönemitürkçe ile yapılan çalışmalar |
Ya arkadaşlar konuyla ilgili birşey bulduysanız yazın biz okuduğumuzda bu diye bilelim |
yeni lisan hareketi nedir |
meşrutiyeti nerde bulabilirim..! |
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
Sayın arkadaşlar lütfen sitenin ismine bir bakın.Acaba sitenin adı ödev paylaşım formumu?Bende sizler gibi bir öğrenciyim ve çoğu bilgiyi burdan alıyorum ama kısaltmak size düşüyor.Çünkü burası ödev değil bir bilgi paylaşım forumudur. |
ne saçma şeyler bunlar hadi tanzimat dönemindeki çalışmalrı naldım ama meşrukiyet dönemi nerde ????? yorum böle yapılırr... hay sizin.... biz tanzimat ve merukiyet dönemini istiozz meşrukiyet dönemi nerde ln????hadi tanzimatı anlatmışınız hem de bayaaa bi uzun ama meşrukiyetten bir şey bile yok adı bile geçmiyo bea... |
tanzımat ve meşrutiyet döneminde türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir tanzımat ve meşrutiyet döneminde türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? |
. Alıntı:
Alıntı:
|
bu işinize yaraya bilir: Türk toplumunda, 1860-1896 yılları arasındaki edebiyat etkinlikleri, "Tanzimat edebiyatı" adı altında toplanır. "Batılılaşma" olgusunu gerek basın, gerek edebiyat yapıtları aracılığıyla yaygınlaştırmaya çalışan Tanzimat dönemi yazarları, Batı şiir, roman ve tiyatrosundan oldukça etkilendiler. Bu etkilenmeler, özellikle çeviri yoluyla gerçekleşti. |
bu çok uzun ödev koplaya yapıştır diyen arkadaşa sesleniyorum ben onlardan değilim okurum gerekli bulduğum yada doğru bulduğum yerleri okuduktan sonra kopyalarım öyle bir genelleme yapmasın lütfen!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! |
ARKADAŞLAR KONUYA İYİ BAKIN İŞTE SİZE KISA OLANI ! AYRICA BURASI ÖDEV SİTESİ DEĞİL BUNUN DA FARKINA VARIN ! I. Abdülhamit'in tahta geçmesi sonrasında Anayasanın (Kanun-u Esasi) hazırlanmasında dil sorunu ortaya çıktı: Geniş Osmanlı topraklarından Meclise gelecek temsilciler hangi dil ile konuşacaktı? Batı, yüzyıllar önce tek bir ulusal dili egemen kılıp geliştirerek böyle bir sorunla karşılaşmamıştı. Uzun tartışmalardan sonra -azınlıkların tepkileri de yatıştırılarak - Anayasanın 18. Maddesine Osmanlı Devletinin resmi dilinin Türkçe olduğuna ve devlet hizmetlerine gireceklerin bu dili bilmesinin gerektiğine ilişkin hüküm konuldu. II.Abdülhamit'in Meclisi kapattıktan sonra uyguladığı ağır sansür, dili kapsamadığından, aydınların Türkçeyi geliştirme çabaları kesintiye uğramamıştır. II. Abdülhamit, sadrazamlığa atadığı Türkçe bilmeyen Çerkez Hayrettin Paşanın telkini ile devletin resmi dilinin Arapça olmasını istemiş ise de, Sait Paşa'nın ''Devlet dili Arapça olursa Türklük ortadan kalkar'' diyerek karşı çıkması üzerine, bu isteğinden vazgeçmiştir |
ne kısası ne uzunu bu tanzimat dönemi ya ben meşrutiyeti arıyorum |
AL SANA ÇALIŞMA TANZİMAT DÖNEMİNDE İLK OLARAK BATI EDEBİYATINDAN BAZI ROMANLAR ÇEVİRİLMİŞ VE İLK TÜRK TİYATROSU BAŞLAMIŞTIR KISA VE ÖZ |
Gerçekten bunun kısası yok mu?? Şöyle birkaç madde??? |
meşrutiyet dönemine ayit bişi yokki hep tanzimat dönemi var |
yardım edermisiniz tanzimant ve meşrutiyet dönemlerinde türkçe il ilgili çalışmalar |
çok kısa uzun yokmu |
daha kısası yok mu bunun???? |
Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip, Âkil Koyuncu'nun öncülüğündeki Genç Kalemler ve Yeni Lisan hareketi Türkçe'yi sadeleştirmek için uğraşmışlardır. Türkçe'nin sadeleşmesi için şu ilkeleri kabul ve ilân etmişlerdir: 1- Arapça ve Farsça gramer kurallarının kullanılmaması, bu kurallarla yapılan terkiplerin kaldırılması, 2- Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe'de söylendikleri gibi yazılması, 3- Başka Türk Lehçelerinden kelimeler alınmaması, 4- İstanbul konuşması esas alınarak yeni bir yazı dilinin meydana getirilmesi, 5- Dil ve edebiyatın doğu-batı taklitçiliğinden kurtarılması |
Alıntı: Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı ya ama o edebiyatla ilgili türkçe ile ilgili yapılan çalışmlardan değilki Alıntı: Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı meşrutiyet dneminde türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir Özellikle ve öncelikle şunu bilmenizde fayda var: Kesinlikle ödev sitesi değiliz. Hepiniz ödevlerinizi kendiniz yapmakla yükümlüsünüz. Sorularınıza verilen cevapları, biraz inceleme zahmetinde bulunursanız cevaplandıklarını farkedersiniz. Ancak görüyorum ki sizler, "kopyala, yapıştır, yazdır, iş tamamdır, ödev hazırdır" mantığında hareket ediyorsunuz ki, sizlere sunulan kaynakların yönlendirici olduğunu unutmayıp araştırmanızı kendiniz yapacaksınız. -------------------------------------------------------------------------------- Kaynak: Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde edebiyat ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? |
daha kısa yokmu????????? |
daha kısa yok mu |
Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde Türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? çok saçma bide şuna bakın Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde Türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? tanzimant dönemi yazarları, batı şiir, roman ve tiyatrosundan oldukça etkilendi. bu etkilenmeler, özellikle çeviri yoluyla gerçekleşti. Tanzimant döneminde ilk olarak batı edebiyatından bazı romanlar çevrilmiş. batı şiiri romanı tiatrosu türk toplumuna tantılmaya çalışılmış, edebiyat yapıtları aracılığıyla toplumun eğitilmesine ve bilinçlendirilmesine önem verilmiştir. |
Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde Türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? çok saçma bide şuna bakın; Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde Türkçe ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir? tanzimant dönemi yazarları, batı şiir, roman ve tiyatrosundan oldukça etkilendi. bu etkilenmeler, özellikle çeviri yoluyla gerçekleşti. Tanzimant döneminde ilk olarak batı edebiyatından bazı romanlar çevrilmiş. batı şiiri romanı tiatrosu türk toplumuna tantılmaya çalışılmış, edebiyat yapıtları aracılığıyla toplumun eğitilmesine ve bilinçlendirilmesine önem verilmiştir. |
Yhhaaa bunun daha kısası yoq muuuu? |
yaa cevap bu değil konuyla alakasız meşrutiyet dönemi hakkında bilggiiiiii |
Osmanlı devletinin son dönemlerinde başlayan dil tartışmaları, gerçekte yüzyıllardır yaşanan bir sorunla Türk aydınlarının yüzleşmesidir. Osmanlı devletinde dil sorunu ilk defa en ciddi biçimde, Kanun-ı Esasi’nin hazırlanışında ve Heyet-i Mebusan’da (Birinci Meclis-i Mebusan) resmi makamların gündemine gelmişti. Devletin bünyesine yeni bir kurum olarak katılacak Heyet-i Mebusan, ülkenin değişik yörelerinden gelecek mebuslardan oluşacaktı. Üç kıtaya yayılmış bulunan Memalik-i Devlet-i Osmaniye’nin farklı uluslardan oluşan tebaasını temsil edecek bu mecliste farklı dilleri konuşan insanların bulunacağı muhakkaktı. Farklı dilleri konuşan mebusların mecliste nasıl anlaşacağı, yasama işlevini hangi dille yerine getirecekleri önemli bir sorundu. Bu nedenle, Kanun-ı Esasi hazırlanırken 18. ve 68. maddeler devletin diline ayrıldı. Kanun-ı Esasi’nin 18. maddesinde "Tebaa-i Osmaniyenin hidemat-ı devlette istihdam olunmak için devletin lisan-ı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır." denilerek hem devletin resmi dilinin Türkçe olduğu belirtiliyor, hem de devlet kadrolarında görev alacak kişilere Türkçe bilme şartı getiriliyordu. Heyet-i Mebusan’a kimlerin seçilemeyeceği de 68. maddede sıralanırken ".salisen Türkçe bilmeyen.mebus olamaz" denilmektedir (Kili 1982: 18). Bu maddenin son cümlesi, dört yıl sonra yapılacak seçimlerde mebus olabilmek için Türkçe okumak ve yazmak şartı aranacağı şu cümleyle belirtilir "Dört seneden sonra icra olunacak intihaplarda mebus olmak için Türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmak dahi şart olacaktır.". |
Saat: 18:56 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık