MsXLabs
Sayfa 1 / 2

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Sanayinin gelişmesinin çevreye olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/215731-sanayinin-gelismesinin-cevreye-olumlu-ve-olumsuz-etkileri-nelerdir.html)

Ziyaretçi 9 Aralık 2008 13:44

Sanayinin gelişmesinin çevreye etkileri nelerdir?


Misafir 9 Aralık 2008 13:49

. Sanayileşmeyle birlikte
kimyasal gübre ve ilaç kullanımındaki artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Böylece ortaya
çıkan kirlenmenin üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu ortaya çıkmaktadır
A) SANAYİ ATIKLARI
Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kirletici türleri ve miktarları artmıştır. Bu kirleticiler suları da
kirletmeye başlamıştır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları suları kirletmektedir. Farklı sanayi
kuruluşlarının kirletici etkileri ve dereceleri de farklıdır.
SU KİRLİLİĞİ VE KİRLİLİĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Su kirliliği , doğada temiz olarak bulunan suyun insan eliyle doğrudan ya da insan yaşamı
için üretim yapan kuruluşlar tarafından kirletilmesidir.20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması
ve insan sayısının artması su kirliliğini de sonuçları tehlikeli olacak kadar arttırmıştır.
1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere ve
Denizlere Verilmesi:
Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan organizmalar, genellikle hastalıkla veya
hastalık taşıyıcı olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya
bu atıklarla doğrudan temasla ya da atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir.
İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.Su yakınlarına
hayvan barınağı yapılmamalı,mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda da
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yolla su kirlenmesini önlemek için bitki ve hayvan artıklarının
sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
Ayrıca,sentetik deterjanlar içerdikleri fosfatlar ile yüzeysel sularda kirlenmeye neden
olmaktadır. Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2. Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:

Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi
toksik
maddeler içerirler. Önlem olarak fabrikalar sulardan uzağa kurulmalı,sanayi atıklarını
sulara vermeleri önlenmeli. Her fabrikanın artıklarını arıtması için tesisler yapması
sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
Tarımda kullanılan böcek ilaçlarının suya karışması, içtiğimiz su için tehlike yaratır. Bu
sularla sulanan besinleri yediğimizde tarımsal ilaçların maddeleri bizim vücudumuza girer. Bu
sularla sulanmış otları yiyen hayvanlar da hastalanırlar. Tarlaların yeterli miktarda ve
çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla ilaçlanması sağlanmalıdır.
4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:
Denizlerimizde dolaşan yerli ve yabancı gemilerin gezileri sırasında toplanan çöplerini
denize boşalttıklarını görmekteyiz. Ayrıca bu gemilerin atık sularını
da arıtmadan
denizlerimize döktükleri gözlenmiştir. Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin
kirlenmesi önlenmelidir.
5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
Denizlerde batan gemilerden denize dökülen metal parçaları ,eşyalar ,kimyasal maddeler ve
sızan petrol doğayı kirletmektedir. Deniz kıyılarında gemi tamir ve söküm yapılması da kirlilik
yaratmaktadır. Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel
sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır. Bugün suların en
ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka
teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur.
Petrol ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar.
Aksine suyun yüzeyine yayılırlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs
ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur. Akaryakıt sızıntısını
önleyecek önlemler alınmalıdır. Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma
cezaları verilmelidir. Deniz kenarlarında fabrikalar yapılması engellenmelidir. Gemi tamir ve
sökme işletmelerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır
.
6.Nükleer Atık Taşıyan Gemilerin Batması:
Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu sızan nükleer maddeler suya karışmakta
büyük bir doğa kirliliği oluşturmaktadır. Ayrıca radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma
kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından da kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah
denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu
olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır. Su kaynaklarından çok
uzaklarda nükleer denemeler yapılmalı ,fabrikaların bu tür atıklarını suya bırakmalarına
büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve
Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:
Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır. Özellikle
yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi
fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Deniz içinde yapılan petrol
aramaları ve petrol çıkarma kuyuları ile buralarda meydana gelen yangın ve kazalar sonucu
petrol su yüzeyine dağılmaktadır.
Doğada,suların yüzeyine yayılan akaryakıtın sebep olabileceği sorunları kısaca şöyledir:

1)Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır, suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar
için gerekli koşullar bozulur.
2)Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer arasındaki ısı alışverişini de etkiler.
3)Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta
tamamen yok edebilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir şekilde rastlanmasının
nedeni budur.
4) Denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını sürdürmeleri ve üremeleri,
sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.
5) Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır.
Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve
tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır.Bu etkenin ortadan
kaldırılması için denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.



Keten Prenses 9 Aralık 2008 14:09

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan etmenler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.
  • Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi.
  • Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması.
  • Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması.
  • Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması.
  • Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması.
  • Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalardır.
Yukarıda sayılan olumsuzlukların önlenmesiyle çevre kirliliği büyük ölçüde önlenebilir.
Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır.
Birinci tip kirlenme; biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur. Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe geçici kirlilik de denir.
İkinci tip kirlenme: biyolojik olarak veye kendi kendişne yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb. maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur.
Kalıcı kirlenme de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır. Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar. Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadminyum iyonları bırakılmaktadır. Zararlı atıklar besin zincirinde alglere, balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır.
Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür. Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır. Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır.
Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir.
SU KİRLİLİĞİ
Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır. Zamanla su kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır.
Su kirliliğini oluşturan etmenlerin başında lağım sularıyla sanayi atık suları gelmektedir. Bunun yanında petrol atıkları, nükleer atıklar, katı sanayi ve ev atıkları da önemli kirleticilerdir. Bunlar deniz kenarındaki bitki ve alg gibi kaynakları yok etmektedir. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir.
Yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir. Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin kirlenmesi önlenmektedir. Bu nedenle sanayileşme mutlaka iş yerleri planlanırken arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar. Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir maddedir.
Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur. Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır. Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller.
Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir. Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb. kirleticilerdir. Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcel öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir.
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir.
Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir.
Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir. Bunun sonunda güneşin zararlı ışınlarıyeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır. Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi vardır.
Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır. Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol yangınları vb.
Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir:
  • Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
  • Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir.
  • Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.
  • Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.
  • Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.
TOPRAK KİRLİLİĞİ
Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır. Hastahane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur.
Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler:
  • Ev, iş yeri, hastahane ve sanayi atıkları.
  • Radyoaktif atıklar.
  • Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları.
  • Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması.
  • Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı.
  • Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.
Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır.
  • Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.
  • Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.
  • Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kulanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.
  • Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılamlıdır.
SES KİRLİLİĞİ
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler;
  • Sanayileşme
  • Plansız kentleşme
  • Hızlı nüfus artışı
  • Ekonomik yetersizlikler
  • İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.
Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.
Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.
Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.
İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.
Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır. Ancak yönetmeleğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.
Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler tehlikelidir.
Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir:
  • Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.
  • Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
  • Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
  • Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.
RADYASYON
Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesne neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vucutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
  • Kanser oluşması,
  • Ömrün kısalması (erken ölümler),
  • Katarakt oluşması,
  • Sakat ve ölü doğumlar şeklinde sıralanabilir
Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:
  • Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır.
  • Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk edilmelidir.
  • Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır.
Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Bunlar; nükleer santraller, nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve nükleer denemelerdir. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardanda radyasyon yayılmaktadır.


Ziyaretçi 15 Aralık 2008 19:23

sanayi fabrşkalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir
 
sanayi fabrikalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir


Ziyaretçi 15 Aralık 2008 19:30

sanayi fabrşkalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir
 
sanayi fabrikalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir


Ziyaretçi 10 Ocak 2009 16:45

ÇOK TEŞEKKÜRLER ÇEVREYİ
Başlıca kirlilik çeşitleri ise şunlardır: Hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği olarak sınıflandırılabilir Çevre tüm canlıların yaşamında önemli bir rol oynamaktadır. Nüfusun artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre kirliliğinin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır. Çevre sorunları özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemini işgal eden en önemli sorunlardan biri olmuştur. Kuşkusuz bu çevre sorunlarının daha önce var olmadığı anlamına gelmemektedir. Nüfusun artışı, kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması gibi faktörler dolayısıyla çevreye bırakılan atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artış olmuştur. Çevre kirliliği başlıca hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve gürültü kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çevre sorunlarının artması çevre kirliliğinin boyutlarını katı atık kirliliği olarak şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak şekillenen bölgesel kirliliğe ve küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel kirlenmeye genişletmiştir.
Çevre sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerindeki ciddi tehditleri (çeşitli önemli hastalıklara sebep olması ve bu hastalıkların bazen ölümlerle sonuçlanması) her geçen gün daha da artmaktadır. Çevre kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği hastalıklar çeşitlidir. Bu hastalıkların belli başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi çeşitli solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları, çeşitli kanser vakaları, çeşitli göz hastalıkları, kolera gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklar, işitme bozuklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve ağaç dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilir. Bu hastalıklar çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümle sonuçlanan vakalara yol açmaktadır.


lodloft 15 Şubat 2009 15:26

çevre nasıl kirlenir?


Sanayi 15 Nisan 2009 22:11

Sanayinin Yaraları ve Zararları
 
Arkadaşlar sanayinin yararları ve zararlarını arıyorum. Bulamadım. Sizden yardım istiyorum.


ddd145jghscxvbn 15 Nisan 2009 23:09

sanayinin yararları ve zararları nelerdr


siflaali 16 Nisan 2009 22:21

Sanayinin yararları ve zararları nelerdir?
 
Sanayinin yararları ve zararları nelerdir?


fadedliver 16 Nisan 2009 22:37

bakınız
Alıntı:

Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1251158)
İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan etmenler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.
  • Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi.
  • Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması.
  • Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması.
  • Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması.
  • Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması.
  • Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalardır.
Yukarıda sayılan olumsuzlukların önlenmesiyle çevre kirliliği büyük ölçüde önlenebilir.
Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır.
Birinci tip kirlenme; biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur. Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe geçici kirlilik de denir.
İkinci tip kirlenme: biyolojik olarak veye kendi kendişne yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb. maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur.
Kalıcı kirlenme de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır. Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar. Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadminyum iyonları bırakılmaktadır. Zararlı atıklar besin zincirinde alglere, balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır.
Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür. Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır. Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır.
Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir.
SU KİRLİLİĞİ
Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır. Zamanla su kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır.
Su kirliliğini oluşturan etmenlerin başında lağım sularıyla sanayi atık suları gelmektedir. Bunun yanında petrol atıkları, nükleer atıklar, katı sanayi ve ev atıkları da önemli kirleticilerdir. Bunlar deniz kenarındaki bitki ve alg gibi kaynakları yok etmektedir. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir.
Yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir. Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin kirlenmesi önlenmektedir. Bu nedenle sanayileşme mutlaka iş yerleri planlanırken arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar. Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir maddedir.
Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur. Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır. Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller.
Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir. Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb. kirleticilerdir. Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcel öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir.
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir.
Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir.
Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir. Bunun sonunda güneşin zararlı ışınlarıyeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır. Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi vardır.
Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır. Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol yangınları vb.
Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir:
  • Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
  • Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir.
  • Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.
  • Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.
  • Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.
TOPRAK KİRLİLİĞİ
Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır. Hastahane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur.
Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler:
  • Ev, iş yeri, hastahane ve sanayi atıkları.
  • Radyoaktif atıklar.
  • Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları.
  • Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması.
  • Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı.
  • Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.
Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır.
  • Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.
  • Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.
  • Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kulanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.
  • Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılamlıdır.
SES KİRLİLİĞİ
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler;
  • Sanayileşme
  • Plansız kentleşme
  • Hızlı nüfus artışı
  • Ekonomik yetersizlikler
  • İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.
Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.
Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.
Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.
İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.
Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır. Ancak yönetmeleğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.
Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler tehlikelidir.
Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir:
  • Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.
  • Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
  • Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
  • Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.
RADYASYON
Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesne neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vucutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
  • Kanser oluşması,
  • Ömrün kısalması (erken ölümler),
  • Katarakt oluşması,
  • Sakat ve ölü doğumlar şeklinde sıralanabilir
Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:
  • Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır.
  • Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk edilmelidir.
  • Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır.
Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Bunlar; nükleer santraller, nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve nükleer denemelerdir. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardanda radyasyon yayılmaktadır.



asadasda 17 Nisan 2009 06:47

sanayileşme ve çevre kirliliği
 
SANAYİLEŞME


(0/\/\€ 21 Nisan 2009 17:41

Sanayileşmeyle birlikte
kimyasal gübre ve ilaç kullanımındaki artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Böylece ortaya
çıkan kirlenmenin üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu ortaya çıkmaktadır
A) SANAYİ ATIKLARI
Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kirletici türleri ve miktarları artmıştır. Bu kirleticiler suları da
kirletmeye başlamıştır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları suları kirletmektedir. Farklı sanayi
kuruluşlarının kirletici etkileri ve dereceleri de farklıdır.
SU KİRLİLİĞİ VE KİRLİLİĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Su kirliliği , doğada temiz olarak bulunan suyun insan eliyle doğrudan ya da insan yaşamı
için üretim yapan kuruluşlar tarafından kirletilmesidir.20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması
ve insan sayısının artması su kirliliğini de sonuçları tehlikeli olacak kadar arttırmıştır.
1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere ve
Denizlere Verilmesi:
Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan organizmalar, genellikle hastalıkla veya
hastalık taşıyıcı olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya
bu atıklarla doğrudan temasla ya da atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir.
İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.Su yakınlarına
hayvan barınağı yapılmamalı,mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda da
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yolla su kirlenmesini önlemek için bitki ve hayvan artıklarının
sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
Ayrıca,sentetik deterjanlar içerdikleri fosfatlar ile yüzeysel sularda kirlenmeye neden
olmaktadır. Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2. Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:

Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi
toksik
maddeler içerirler. Önlem olarak fabrikalar sulardan uzağa kurulmalı,sanayi atıklarını
sulara vermeleri önlenmeli. Her fabrikanın artıklarını arıtması için tesisler yapması
sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
Tarımda kullanılan böcek ilaçlarının suya karışması, içtiğimiz su için tehlike yaratır. Bu
sularla sulanan besinleri yediğimizde tarımsal ilaçların maddeleri bizim vücudumuza girer. Bu
sularla sulanmış otları yiyen hayvanlar da hastalanırlar. Tarlaların yeterli miktarda ve
çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla ilaçlanması sağlanmalıdır.
4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:
Denizlerimizde dolaşan yerli ve yabancı gemilerin gezileri sırasında toplanan çöplerini
denize boşalttıklarını görmekteyiz. Ayrıca bu gemilerin atık sularını
da arıtmadan
denizlerimize döktükleri gözlenmiştir. Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin
kirlenmesi önlenmelidir.
5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
Denizlerde batan gemilerden denize dökülen metal parçaları ,eşyalar ,kimyasal maddeler ve
sızan petrol doğayı kirletmektedir. Deniz kıyılarında gemi tamir ve söküm yapılması da kirlilik
yaratmaktadır. Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel
sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır. Bugün suların en
ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka
teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur.
Petrol ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar.
Aksine suyun yüzeyine yayılırlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs
ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur. Akaryakıt sızıntısını
önleyecek önlemler alınmalıdır. Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma
cezaları verilmelidir. Deniz kenarlarında fabrikalar yapılması engellenmelidir. Gemi tamir ve
sökme işletmelerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır
.
6.Nükleer Atık Taşıyan Gemilerin Batması:
Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu sızan nükleer maddeler suya karışmakta
büyük bir doğa kirliliği oluşturmaktadır. Ayrıca radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma
kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından da kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah
denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu
olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır. Su kaynaklarından çok
uzaklarda nükleer denemeler yapılmalı ,fabrikaların bu tür atıklarını suya bırakmalarına
büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve
Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:
Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır. Özellikle
yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi
fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Deniz içinde yapılan petrol
aramaları ve petrol çıkarma kuyuları ile buralarda meydana gelen yangın ve kazalar sonucu
petrol su yüzeyine dağılmaktadır.
Doğada,suların yüzeyine yayılan akaryakıtın sebep olabileceği sorunları kısaca şöyledir:

1)Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır, suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar
için gerekli koşullar bozulur.
2)Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer arasındaki ısı alışverişini de etkiler.
3)Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta
tamamen yok edebilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir şekilde rastlanmasının
nedeni budur.
4) Denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını sürdürmeleri ve üremeleri,
sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.
5) Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır.
Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve
tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır.Bu etkenin ortadan
kaldırılması için denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.


nsan faaliyetlerinden kaynaklanan etmenler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.

*
* Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi.
* Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması.
* Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması.
* Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması.
* Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması.
* Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalardır.

Yukarıda sayılan olumsuzlukların önlenmesiyle çevre kirliliği büyük ölçüde önlenebilir.
Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır.
Birinci tip kirlenme; biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur. Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe geçici kirlilik de denir.
İkinci tip kirlenme: biyolojik olarak veye kendi kendişne yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb. maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur.
Kalıcı kirlenme de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır. Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar. Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadminyum iyonları bırakılmaktadır. Zararlı atıklar besin zincirinde alglere, balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır.
Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür. Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır. Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır.
Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir.
SU KİRLİLİĞİ
Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır. Zamanla su kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır.
Su kirliliğini oluşturan etmenlerin başında lağım sularıyla sanayi atık suları gelmektedir. Bunun yanında petrol atıkları, nükleer atıklar, katı sanayi ve ev atıkları da önemli kirleticilerdir. Bunlar deniz kenarındaki bitki ve alg gibi kaynakları yok etmektedir. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir.
Yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir. Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin kirlenmesi önlenmektedir. Bu nedenle sanayileşme mutlaka iş yerleri planlanırken arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar. Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir maddedir.
Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur. Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır. Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller.
Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir. Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb. kirleticilerdir. Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcel öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir.
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir.
Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir.
Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir. Bunun sonunda güneşin zararlı ışınlarıyeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır. Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi vardır.
Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır. Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol yangınları vb.
Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir:

*
* Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
* Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir.
* Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.
* Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.
* Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.

TOPRAK KİRLİLİĞİ
Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır. Hastahane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur.
Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler:

*
* Ev, iş yeri, hastahane ve sanayi atıkları.
* Radyoaktif atıklar.
* Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları.
* Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması.
* Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı.
* Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.

Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır.

*
* Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.
* Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.
* Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kulanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.
* Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılamlıdır.

SES KİRLİLİĞİ
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler;

*
* Sanayileşme
* Plansız kentleşme
* Hızlı nüfus artışı
* Ekonomik yetersizlikler
* İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.

Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.
Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.
Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.
İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.
Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır. Ancak yönetmeleğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.
Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler tehlikelidir.
Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir:

*
* Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.
* Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
* Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
* Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.

RADYASYON
Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesne neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vucutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

*
* Kanser oluşması,
* Ömrün kısalması (erken ölümler),
* Katarakt oluşması,
* Sakat ve ölü doğumlar şeklinde sıralanabilir

Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:

*
* Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır.
* Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyas
* yonlu ortam terk edilmelidir. Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır.

Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Bunlar; nükleer santraller, nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve nükleer denemelerdir. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardanda radyasyon yayılmaktadır.


Umarım yeterli olmuştur.

Kaynak: 7-A Websitesi


Misafir 7 Ekim 2009 19:05

SANAYİNİN YARARLARI


Misafir 7 Aralık 2009 11:14

arkadaşlar bitkilerin ödevi konusu iiiiiiiiii ama olumlu yönleri neler?


Misafir 13 Aralık 2009 19:56

çevre kirliliğinin olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir


Misafir 14 Aralık 2009 16:14

Sanayinin gelişmesinin çevreye olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?


Misafir 14 Ocak 2010 23:17

Çevre kirliliği. Çevre; dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır. Diğer bir deyişle "ekosistem" olarak tanımlanabilir.

Hava, su ve toprak bu çevrenin fiziksel unsurlarını, insan, hayvan, bitki ve diğer mikroorganizmalar ise biyolojik unsurlarını teşkil etmektedir.

Doğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen cansız çevre öğeleri üzerinde yapısal zararlar meydana getiren ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde karışması olayına "çevre kirliliği" adı verilmektedir.

Gelişen teknolojinin yaşamımıza getirdiği rahatlık yanında, bu gelişmenin tabiata ve çevreye verdiği kirliliğin boyutu her geçen gün hızla artmaktadır. Yaşamı daha mükemmel hale getirmek, daha sağlıklı ve uzun bir ömür sağlayabilmek amacına dönük bu gelişmelerin, gerek kırsal, gerek kentsel alanlarda olsun, doğal kaynakları bozduğu su, hava, toprak kirlenmesine yol açtığı, bitki ve hayvan varlığına zarar verdiği son yıllarda inkar edilemez bir gerçek haline dönüşmüştür.

Hava kirliliği

Atmosferde toz, duman, gaz, koku ve saf olmayan su buharı şeklinde bulunabilecek kirleticilerin, insanlar ve diğer canlılar ile eşyaya zarar verebilecek miktarlara yükselmesi, “Hava Kirliliği” olarak nitelenmektedir. Havayı kirleten maddelerin sınır değerleri (havada zararlı olmayacak derecedeki en yüksek değerleri), her ülkenin ilgili kuruluşları tarafından yönetmeliklerle belirlenir. Kirletici maddelerin niteliğine göre, canlılara vereceği zarar şekil ve dereceleri de değişir. Hava kirliliğine karşı alınabilecek önlemler, kirlilik kaynağına göre (fabrika, termik santral, konutlar, taşıt araçları) çok çeşitlidir. Bu önlemler başta eğitim alınmak üzere teknik, hukuksal önlemler olmak üzere başlıca 3 grupta toplanabilir.
Su kirliliği

Su kirliliği, istenmeyen zararlı maddelerin, suyun niteliğini ölçülebilecek oranda bozmalarını sağlayacak miktar ve yoğunlukta suya karışma olayıdır. Konutlar, endüstri kuruluşları, termik santraller, gübreler, kimyasal mücadele ilaçları, tarımsal sanayi atık suları, nükleer santrallerden çıkan sıcak sular ve toprak erozyonu gibi süreçler ve maddeler su kirliliğini meydana getiren başlıca kaynaklardır. Bunların hepsi doğrudan doğruya veya dolaylı olarak canlı ve cansız varlıklara zarar vermektedir. Suların kirlenmesine karşı alınabilecek önlemler iki grupta toplanabilir:

* Su kullanımında tasarruf sağlayacak önlemler (ev idaresi, tarımsal sulama, sanayide su kullanımı vb.).
* Suları temizleyen teknik önlemler. Birinci gruba giren önlemler, atık kirli su miktarını azaltmayı öngörmektedir.Teknik önlemler ise, suyun kirlenmesini ve kirlenmiş suların arıtılmasını sağlarlar.

Toprak kirliliği

“Toprağın verim gücünü düşürecek, optimum toprak özelliklerini bozacak her türlü teknik ve ekolojik baskılar ve olaylar”, toprak kirliliği veya toprak kirlenmesi olarak nitelenir. Toprak kirlenmesi, hava ve suları kirleten maddeler tarafından meydana getirilir. Örneğin, kükürtdioksit oranı yüksek olan bir atmosfer tabakasından geçen yağmur damlacıkları “asit yağışları” halinde toprağa gelir. Toprak içine giren bu asitli sular ağaç kökenlerini, bitkisel ve hayvansal toprak canlılarını zarara uğratır. Toprağın reaksiyonunu etkileyerek besin maddesi dengesini bozar, taban sularını içilmez hale getirir. Aynı şekilde çöp yığınlarından toprağa sızan sular, kirli sulama suları, gübre çözeltileri, radyoaktif maddeler, uçucu küller, toprağı kirleten madde ve kaynaklardır. Toprak kirliliğini önlemek için çok çeşitli teknik, ekolojik ve hukuksal önlemler alınır. Bu konuda daha geniş bilgi edinmek için, bakınız Çepel (1997, s.1 – 112).
Radyoaktif kirlenme

Nükleer enerji santralleri, nükleer silâh üreten fabrikalar, radyoaktif madde artıkları radyoaktif kirlenme yaratan başlıca kaynaklardır. Radyoaktif maddeler yaymış oldukları elektronla hava, su, toprak ve bitkilere zarar verir. Radyoaktif maddeye sahip (radyasyonlu) hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb.) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır. Bunun sonucunda bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak, organları zedelemek gibi tedavisi olanak dışı olan hastalıklar meydana getirirler.


Misafir 17 Ocak 2010 18:09

sanayileşme
 
sanayileşmenin insan yaşamına olumlu olumsuz etkileri nelerdir


Misafir 1 Şubat 2010 14:20

arkadaşlar hep olumsuz yönlerini yazmışsınız olumlu yönleri neler


Misafir 7 Şubat 2010 17:04

SANAYİ
 
SANAYİNİN ZARARI


Misafir 8 Şubat 2010 17:35

Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır.


Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.
Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.
Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kulanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.
Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılamlıdır.
SES KİRLİLİĞİ
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler;


Sanayileşme
Plansız kentleşme
Hızlı nüfus artışı
Ekonomik yetersizlikler
İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.
Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.
Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.
Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.
İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.
Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır. Ancak yönetmeleğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.
Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler tehlikelidir.
Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir:


Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.
Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.
RADYASYON
Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesne neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vucutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:


Kanser oluşması,
Ömrün kısalması (erken ölümler),
Katarakt oluşması,
Sakat ve ölü doğumlar şeklinde sıralanabilir
Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:


Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır.
Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk edilmelidir.
Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır.
Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Bunlar; nükleer santraller, nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve nükleer denemelerdir. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardanda radyasyon yayılmaktadır.




15-12-2008 #4 (mesaj-linki)
Ziyaretçi

sanayi fabrşkalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir

--------------------------------------------------------------------------------

sanayi fabrikalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir


15-12-2008 #5 (mesaj-linki)
Ziyaretçi

sanayi fabrşkalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir

--------------------------------------------------------------------------------

sanayi fabrikalarının çevreye verdiği kirlilikler nelerdir


10-01-2009 #6 (mesaj-linki)
Ziyaretçi

Cvp: Sanayinin gelişmesinin çevreye etkileri nelerdir?

--------------------------------------------------------------------------------

ÇOK TEŞEKKÜRLER ÇEVREYİ
Başlıca kirlilik çeşitleri ise şunlardır: Hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği olarak sınıflandırılabilir Çevre tüm canlıların yaşamında önemli bir rol oynamaktadır. Nüfusun artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre kirliliğinin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır. Çevre sorunları özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemini işgal eden en önemli sorunlardan biri olmuştur. Kuşkusuz bu çevre sorunlarının daha önce var olmadığı anlamına gelmemektedir. Nüfusun artışı, kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması gibi faktörler dolayısıyla çevreye bırakılan atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artış olmuştur. Çevre kirliliği başlıca hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve gürültü kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çevre sorunlarının artması çevre kirliliğinin boyutlarını katı atık kirliliği olarak şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak şekillenen bölgesel kirliliğe ve küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel kirlenmeye genişletmiştir.
Çevre sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerindeki ciddi tehditleri (çeşitli önemli hastalıklara sebep olması ve bu hastalıkların bazen ölümlerle sonuçlanması) her geçen gün daha da artmaktadır. Çevre kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği hastalıklar çeşitlidir. Bu hastalıkların belli başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi çeşitli solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları, çeşitli kanser vakaları, çeşitli göz hastalıkları, kolera gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklar, işitme bozuklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve ağaç dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilir. Bu hastalıklar çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümle sonuçlanan vakalara yol açmaktadır.


15-02-2009 #7 (mesaj-linki)
lodloft

Cvp: Sanayinin gelişmesinin çevreye etkileri nelerdir?

--------------------------------------------------------------------------------

çevre nasıl kirlenir?


15-04-2009 #8 (mesaj-linki)
Sanayi

Sanayinin Yaraları ve Zararları

--------------------------------------------------------------------------------

Arkadaşlar sanayinin yararları ve zararlarını arıyorum. Bulamadım. Sizden yardım istiyorum.


16-04-2009 #9 (mesaj-linki)
ddd145jghscxvbn

Cvp: Sanayinin gelişmesinin çevreye etkileri nelerdir?

--------------------------------------------------------------------------------

sanayinin yararları ve zararları nelerdr


16-04-2009 #10 (mesaj-linki)
siflaali

Sanayinin yararları ve zararları nelerdir?

--------------------------------------------------------------------------------

Sanayinin yararları ve zararları nelerdir


Misafir 9 Şubat 2010 15:08

Alıntı:

sanayilesmenin olumsuz etkileri
sanayileşmenin olumsuz etkileri nelerdir


_KleopatrA_ 9 Şubat 2010 15:09

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1685636)
sanayileşmenin olumsuz etkileri nelerdir

Sanayileşmeyle birlikte
kimyasal gübre ve ilaç kullanımındaki artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Böylece ortaya
çıkan kirlenmenin üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu ortaya çıkmaktadır
A) SANAYİ ATIKLARI
Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kirletici türleri ve miktarları artmıştır. Bu kirleticiler suları da
kirletmeye başlamıştır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları suları kirletmektedir. Farklı sanayi
kuruluşlarının kirletici etkileri ve dereceleri de farklıdır.
SU KİRLİLİĞİ VE KİRLİLİĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Su kirliliği , doğada temiz olarak bulunan suyun insan eliyle doğrudan ya da insan yaşamı
için üretim yapan kuruluşlar tarafından kirletilmesidir.20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması
ve insan sayısının artması su kirliliğini de sonuçları tehlikeli olacak kadar arttırmıştır.
1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere ve
Denizlere Verilmesi:
Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan organizmalar, genellikle hastalıkla veya
hastalık taşıyıcı olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya
bu atıklarla doğrudan temasla ya da atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir.
İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.Su yakınlarına
hayvan barınağı yapılmamalı,mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda da
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yolla su kirlenmesini önlemek için bitki ve hayvan artıklarının
sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
Ayrıca,sentetik deterjanlar içerdikleri fosfatlar ile yüzeysel sularda kirlenmeye neden
olmaktadır. Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2. Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:

Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi
toksik
maddeler içerirler. Önlem olarak fabrikalar sulardan uzağa kurulmalı,sanayi atıklarını
sulara vermeleri önlenmeli. Her fabrikanın artıklarını arıtması için tesisler yapması
sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
Tarımda kullanılan böcek ilaçlarının suya karışması, içtiğimiz su için tehlike yaratır. Bu
sularla sulanan besinleri yediğimizde tarımsal ilaçların maddeleri bizim vücudumuza girer. Bu
sularla sulanmış otları yiyen hayvanlar da hastalanırlar. Tarlaların yeterli miktarda ve
çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla ilaçlanması sağlanmalıdır.
4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:
Denizlerimizde dolaşan yerli ve yabancı gemilerin gezileri sırasında toplanan çöplerini
denize boşalttıklarını görmekteyiz. Ayrıca bu gemilerin atık sularını
da arıtmadan
denizlerimize döktükleri gözlenmiştir. Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin
kirlenmesi önlenmelidir.
5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
Denizlerde batan gemilerden denize dökülen metal parçaları ,eşyalar ,kimyasal maddeler ve
sızan petrol doğayı kirletmektedir. Deniz kıyılarında gemi tamir ve söküm yapılması da kirlilik
yaratmaktadır. Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel
sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır. Bugün suların en
ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka
teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur.
Petrol ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar.
Aksine suyun yüzeyine yayılırlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs
ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur. Akaryakıt sızıntısını
önleyecek önlemler alınmalıdır. Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma
cezaları verilmelidir. Deniz kenarlarında fabrikalar yapılması engellenmelidir. Gemi tamir ve
sökme işletmelerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır
.
6.Nükleer Atık Taşıyan Gemilerin Batması:
Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu sızan nükleer maddeler suya karışmakta
büyük bir doğa kirliliği oluşturmaktadır. Ayrıca radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma
kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından da kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah
denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu
olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır. Su kaynaklarından çok
uzaklarda nükleer denemeler yapılmalı ,fabrikaların bu tür atıklarını suya bırakmalarına
büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve
Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:
Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır. Özellikle
yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi
fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Deniz içinde yapılan petrol
aramaları ve petrol çıkarma kuyuları ile buralarda meydana gelen yangın ve kazalar sonucu
petrol su yüzeyine dağılmaktadır.
Doğada,suların yüzeyine yayılan akaryakıtın sebep olabileceği sorunları kısaca şöyledir:

1)Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır, suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar
için gerekli koşullar bozulur.
2)Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer arasındaki ısı alışverişini de etkiler.
3)Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta
tamamen yok edebilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir şekilde rastlanmasının
nedeni budur.
4) Denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını sürdürmeleri ve üremeleri,
sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.
5) Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır.
Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve
tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır.Bu etkenin ortadan
kaldırılması için denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.


Misafir 9 Şubat 2010 15:16

türkiyedeki su kaynaklarında yapılan ekonomik faaliyetler ülkemiz ekonomisinde yeri ve önemi


Misafir 21 Şubat 2010 10:05

sanayileşmemin olumlu yönleri ve sanayileşmenin yararları nelerdir ...Lütfen cavap yazınnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn


_KleopatrA_ 21 Şubat 2010 11:07

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1702998)
sanayileşmemin olumlu yönleri ve sanayileşmenin yararları nelerdir ...Lütfen cavap yazınnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn

Sanayileşmeyle birlikte
kimyasal gübre ve ilaç kullanımındaki artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Böylece ortaya
çıkan kirlenmenin üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu ortaya çıkmaktadır
A) SANAYİ ATIKLARI
Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kirletici türleri ve miktarları artmıştır. Bu kirleticiler suları da
kirletmeye başlamıştır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları suları kirletmektedir. Farklı sanayi
kuruluşlarının kirletici etkileri ve dereceleri de farklıdır.
SU KİRLİLİĞİ VE KİRLİLİĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Su kirliliği , doğada temiz olarak bulunan suyun insan eliyle doğrudan ya da insan yaşamı
için üretim yapan kuruluşlar tarafından kirletilmesidir.20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması
ve insan sayısının artması su kirliliğini de sonuçları tehlikeli olacak kadar arttırmıştır.
1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere ve
Denizlere Verilmesi:
Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan organizmalar, genellikle hastalıkla veya
hastalık taşıyıcı olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya
bu atıklarla doğrudan temasla ya da atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir.
İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.Su yakınlarına
hayvan barınağı yapılmamalı,mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda da
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yolla su kirlenmesini önlemek için bitki ve hayvan artıklarının
sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
Ayrıca,sentetik deterjanlar içerdikleri fosfatlar ile yüzeysel sularda kirlenmeye neden
olmaktadır. Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2. Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:

Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi
toksik
maddeler içerirler. Önlem olarak fabrikalar sulardan uzağa kurulmalı,sanayi atıklarını
sulara vermeleri önlenmeli. Her fabrikanın artıklarını arıtması için tesisler yapması
sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
Tarımda kullanılan böcek ilaçlarının suya karışması, içtiğimiz su için tehlike yaratır. Bu
sularla sulanan besinleri yediğimizde tarımsal ilaçların maddeleri bizim vücudumuza girer. Bu
sularla sulanmış otları yiyen hayvanlar da hastalanırlar. Tarlaların yeterli miktarda ve
çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla ilaçlanması sağlanmalıdır.
4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:
Denizlerimizde dolaşan yerli ve yabancı gemilerin gezileri sırasında toplanan çöplerini
denize boşalttıklarını görmekteyiz. Ayrıca bu gemilerin atık sularını
da arıtmadan
denizlerimize döktükleri gözlenmiştir. Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin
kirlenmesi önlenmelidir.
5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
Denizlerde batan gemilerden denize dökülen metal parçaları ,eşyalar ,kimyasal maddeler ve
sızan petrol doğayı kirletmektedir. Deniz kıyılarında gemi tamir ve söküm yapılması da kirlilik
yaratmaktadır. Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel
sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır. Bugün suların en
ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka
teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur.
Petrol ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar.
Aksine suyun yüzeyine yayılırlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs
ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur. Akaryakıt sızıntısını
önleyecek önlemler alınmalıdır. Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma
cezaları verilmelidir. Deniz kenarlarında fabrikalar yapılması engellenmelidir. Gemi tamir ve
sökme işletmelerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır
.
6.Nükleer Atık Taşıyan Gemilerin Batması:
Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu sızan nükleer maddeler suya karışmakta
büyük bir doğa kirliliği oluşturmaktadır. Ayrıca radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma
kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından da kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah
denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu
olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır. Su kaynaklarından çok
uzaklarda nükleer denemeler yapılmalı ,fabrikaların bu tür atıklarını suya bırakmalarına
büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve
Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:
Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır. Özellikle
yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi
fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Deniz içinde yapılan petrol
aramaları ve petrol çıkarma kuyuları ile buralarda meydana gelen yangın ve kazalar sonucu
petrol su yüzeyine dağılmaktadır.
Doğada,suların yüzeyine yayılan akaryakıtın sebep olabileceği sorunları kısaca şöyledir:

1)Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır, suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar
için gerekli koşullar bozulur.
2)Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer arasındaki ısı alışverişini de etkiler.
3)Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta
tamamen yok edebilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir şekilde rastlanmasının
nedeni budur.
4) Denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını sürdürmeleri ve üremeleri,
sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.
5) Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır.
Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve
tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır.Bu etkenin ortadan
kaldırılması için denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.


Sanayinin gelişmesi ekonomiye çok katkıda bulunur.


mrosimo 22 Şubat 2010 10:22

sanayi kirliliği
 
arkadaşlar lise 1 proje ödevinden sanayi kirliliğini aldım lütfen bi yardımcı olun sadece sanayi kirliliği sitede bi kaç konu daha varda onlar hava su hepsi birlikte ben sadece sanayi kirliliği arıyorum


Misafir 6 Nisan 2010 15:15

yararları yok mu şunun delircem burda bir saattir


Misafir 17 Nisan 2010 15:11

sss
 
Alıntı:

sanayi ve cevre kirliligi
ssss


Misafir 19 Nisan 2010 17:55

Alıntı:

sanayi atiklari nedir
sanayi atıklarının çevreye verdiği zararlar açıklaması ve çözümü


Misafir 19 Nisan 2010 18:07

Alıntı:

sanayi atiklari nelerdir

sanayi atıkları nelerdir


Misafir 27 Nisan 2010 15:22

sanayi
 
benimde öyle bir ödevim vardı.fabrikaların resimlerine internetten girersen herşey çıkıyor hatta rapor halinde...


misafir 1 Mayıs 2010 12:55

sanayinin gelişmesi
 
sanayinin gelişmesinin olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?(madde-madde)

pazartesiye lazım nolur cevap yollayın


Misafir 26 Eylül 2010 14:13

daha basit saha kolay maddeler olarak yazılmısı var mı


Misafir 29 Ekim 2010 09:12

sanayi atıkları
 
sanayi atıklarının çevre ve insan üzerindeki etkileri nelerdir ve çözüm


Misafir 7 Mart 2011 18:50

arkadaslar ben fakrikaların doğaya verdi zararları maddeler halinede arıyorum paylaşırsanız sevinirim


Misafir 13 Mart 2011 15:05

sanayi nin zararları ve yararları nelerr????


Misafir 22 Mart 2011 18:55

of yaa cevap nerdeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee


Misafir 23 Mart 2011 17:00

yaaaa bu bilgi yetrli değil sanayiyle ilgili bilgi lzımmmmmmmm.d.d.


Ceza0655 23 Mart 2011 17:16

Sanayi mal, hizmet ve gelir kaynağı üreten veya sağlayan teşebbüsler veya teşkilatlar grubu. Bu manasıyla, genelde sanayinin dışında düşünülen, resmi istatistiklerde de böyle sınıflandırılan tarım ve Tarım, bitkisel ve hayvansal ürünler elde etmek amacıyla toprağı işlemeyi ve hayvan yetiştirmeyi içeren etkinliklerin tümü. Tarımla ilgili işler dünyanın bazı bölgelerinde binlerce yıl öncesinden pek farklı olmayan yöntemlerle yürütülürken, bazılarında ileri teknoloji içeren, makineleşmiş tekniklere dayandırılır. Sosyoekonomik koşullardaki çok yönlü gelişmelere karşın dünyada tarım sektöründe çalışanlann sayısı ekonominin öbür dallarındaki toplam işgücünden hâlâ daha yüksektir.

hizmet sektörlerini de içine alır. Endüstri olarak da bilinir.

İnsan nüfusunun artmasıyla birlikte, her işi yapan insanların ve Hizmet, ekonomide fiziksel özelliğe sahip malın tersine, elle tutulamayan ve saklanması mümkün olmayan, insan ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik olarak üretilen veya organize edilen, turizm, haberleşme, danışmanlık gibi faaliyetlerin genel adıdır. Üretilen çıktının mülkiyetinin olmaması hizmeti üründen ayrılan temel özelliktir.

teknik bilgi kapasitesi çok yüksek elemanların sayıları az olduğundan ihtiyaca cevap verilemedi. Teknik, temel olarak alet yapımı ve alet kullanarak sonuç alma yöntemleri anlamına gelir. Alet yapma yeteneği, insan türünü öteki canlılardan ayıran temel niteliktir. Bu niteliği nedeniyle insan, en başından beri teknoloji üreten bir varlıktır ve teknolojinin tarihi insanlığın tüm gelişimini içerir.

Üretimin ihtiyaçlara cevap verememesi de zamanla sadece bir işi yapabilen uzman zanaatçıların ortaya çıkmasını sağladı. Bu ise ürünlerde önemli verimlilik artışlarına sebep oldu. Başlangıçta tüketim araçları kategorisi birkaç maddeden meydana gelirken, zanaatların da kendi içinde sınıflara ayrılmasıyla bir kısım zanaatçılar üretim araçlarını, bir kısmı ise tüketim araçlarını üretmeye başladı. Böylece ağır sanayi-hafif sanayi ayırımının çekirdeği ortaya çıktı. Bu uzmanlaşma alanları arasındaki bağlantılar alışveriş, ticaret, para ve meta dolaşımı aracılığıyla kurulur oldu. 18-19. yüzyılın sanayi devrimi, el zanaatlarından makinalı üretime geçişle sanayinin bütün maddi temelini değiştirdiği gibi, piyasa ilişkilerinin sınırlarını da alabildiğine genişletti. Sosyal ve yaşamın temelinde bulunan bir olgu olarak insani ihtiyaçları karşılayacak mal ve hizmetleri elde etmek amacıyla gerçekleştirilen faaliyetler bütünü; yeni bir mal ya da hizmetin yaratılmasını sağlayan etkinlikler toplamı.

Modern sanayinin ürettiği her çeşit aracın tarıma girmesiyle, tarım da sanayileşti. Bu gelişme, meta ve para gibi piyasa kategorilerinden yola çıkan iktisat biliminde, her türlü üretim süreci, emek, sermaye ve toprak gibi temel üretim faktörlerinin bir araya gelmesi olarak düşünüldü. Bu düşünceye bağlı tarım işletmeleriyle sanayi işletmeleri arasında teorik olarak fark görülmemeye başlandı. Tarım ve karmaşık pazar ekonomisinin gerekli kıldığı bütün hizmetlerin birer sanayi kolu olarak ele alınması eğilimi ortaya çıktı. Günümüzde sanayiler; birincil, ikincil, ve üçüncül diye sınıflandırıldı.

Birincil sanayi
Bugün bir ülke ekonomisinin birincil sanayi sektörü, tarım, ormancılık ve balıkçılığın yanında ikincil sanayilere hammadde sağlayan madenciliği, petrol ve doğal gaz çıkarılmasını içine alır. Bunlardan birinciler, üretim esnasında insan müdahalesi yoluyla arttırılabilen hammaddelerin üretimini; genel olarak madenciliğin sınırları içine giren ikincilerse insan eliyle çoğaltılamayan tükenebilir hammaddelerin üretimini ihtiva eder.

İkincil sanayi
Ağır ve hafif sanayi olarak ikiye ayrılır. Doğal Gaz yeraltında eski oluşumlar sonucu meydana gelmiş olan gaz. Yaygın olarak kullanılır ve maliyeti düşüktür. Yeraltında ve denizaltında yalnız veya petrolle ilgili olarak yaygın olarak rastlanır. Yeni gaz alanlarının keşfedilmesi, boru hatlarındaki gelişmeler ve sıvılaştırılmış doğal gazın kullanılması, doğal gaz sanayiinin gelişmesini sağlamıştır. Doğal gaz dünya enerji ihtiyacının % 20’sini sağlamakta ve sürekli olarak gelişmektedir.

Ağır sanayi, genellikle fabrika ve makinalara yoğun sermaye yatırılmasını gerektirir. Çok miktarda mamül üretir, diğer imalat sanayilerini de içine alan geniş ve çeşitli bir piyasaya hizmet verir. Karmaşık bir teşkilatlanmaya ve genellikle uzmanlaşmış kadrolara ihtiyaç duyar. Fabrika Alm. Fabrik (f), Betrieb (m), Werke (f), Fr. Fabrique (f), İng. Factory, plant. Bir veya birkaç değişik mamulün imali için alet ve makinalarla techiz edilmiş bina veya binalar grubu. Fabrika kavramı daha geniş manada mamul madde imali ve pazarlamasında vazifeli işçi ve idarecilerin meydana getirdiği bir teşkilatı tarifte de kullanılır. Teşebbüsün muvaffakiyeti büyük ölçüde idarecilerin hünerli olmasına bağlıdır.

Petrol arıtımı, demir-çelik, motorlu araç ve ağır makina, Petrol sözcüğü, Yunanca-Latince’de taş anlamına gelen "petra" ile yağ anlamına gelen "oleum" sözcüklerinden oluşmuştur. Her dilde aynı anlamı taşımaz. Petrol deyince, yalnız belirli bir yakıtı Benzin, Gazyağı, Dizel(motorin), Motor yağı, Fuel oil değil, Doğal halde bulunan ve yeraltından çıkarılan HAM PETROL’Ü kastediyoruz. Petrol bir takım hidro karbonların karışımından meydana gelmiş olup, muayyen bir kimyevi bileşimi yoktur.

çimento, demirdışı metal ve Çimento kelimesi, yontulmus taş kırıntısı anlamındakı Latince “caementum” kelimesinden türemiştir. Daha sonra bu kelime bağlayıcı anlamında kullanılmaya başlamıştır. İlk betonarme yapı 1852 yılında yapılmıştır, ancak bağlayıcı malzemelerin kullanımı çok eskilere dayanır, muhtemelen ateşin bulunmasından hemen sonra, kireç ve alçı ile başlamıştır. İlk olarak kireç bağlayıcı madde olarak kullanılmıştır.

hidroelektrik enerji üretimiyle, et paketleme ağır sanayi örnekleri arasındadır.

Hafif sanayi, dayanıksız tüketim mallarının üretimine yöneliktir. Daha küçük sermaye yatırımını gerektirir. Dokumacılık, konfeksiyon, gıda işleme, plastik imalatı, fabrikasyon mobilya gibi düşük vasıfta işçiliğe ihtiyaç duyan işlerin yanında, elektronik, bilgisayar, ölçü aletleri imalatı, değerli taşkesme gibi yüksek vasıfta işçilik gerektiren işler de vardır.

Üçüncül sanayi
Hizmet sanayisi olarak da bilinen bu sektör hizmetler veya elle tutulmaz yararlar sağlayan, fakat müşahhas (somut) mal üretmeyen sanayileri ihtiva eder. Bankacılık, maliye, sigortacılık yatırım ve emlak hizmetleri, toptan ve perakende ticaret, ulaşım, haberleşme hizmetleri, mesleki, hukuki ve şahıslarla ilgili hizmetler, turizm, otel, lokanta ve ağırlama hizmetleri, bakım ve onarım hizmetleri, eğitim ve öğretim, sağlık, sosyal güvenlik, yönetim, polis, güvenlik ve savunma hizmetleri üçüncül sanayi sınırları içindedir.


Misafir 25 Mart 2011 15:36

Sanayi kirliliğinin gezegenimize etkileri nelerdir ?


Misafir 29 Mart 2011 19:43

Önlemler:
Bacalara filtre takılması

En az 20 tane bunun gibi önlem söyler misiniz çok acil lazım...


Misafir 5 Nisan 2011 17:15

çeve kirliliği
 
çevre kirliliği


Misafir 11 Mayıs 2011 11:18

insanların çevreye olumlu etkileri


Misafir 25 Aralık 2011 14:51

ya nerde bunun cevabı lütfen cevabını koyunuz


Misafir 26 Aralık 2011 17:46

olumlu etkileri
 
ihracat ve ithalat artar ve ekonomiye katkı sağlanır
olumkı etkisi bu


Misafir 29 Ocak 2012 12:52

. Sanayileşmeyle birlikte
kimyasal gübre ve ilaç kullanımındaki artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Böylece ortaya
çıkan kirlenmenin üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu ortaya çıkmaktadır
A) SANAYİ ATIKLARI
Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kirletici türleri ve miktarları artmıştır. Bu kirleticiler suları da
kirletmeye başlamıştır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları suları kirletmektedir. Farklı sanayi
kuruluşlarının kirletici etkileri ve dereceleri de farklıdır.
SU KİRLİLİĞİ VE KİRLİLİĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Su kirliliği , doğada temiz olarak bulunan suyun insan eliyle doğrudan ya da insan yaşamı
için üretim yapan kuruluşlar tarafından kirletilmesidir.20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması
ve insan sayısının artması su kirliliğini de sonuçları tehlikeli olacak kadar arttırmıştır.
1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere ve
Denizlere Verilmesi:
Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan organizmalar, genellikle hastalıkla veya
hastalık taşıyıcı olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya
bu atıklarla doğrudan temasla ya da atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir.
İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.Su yakınlarına
hayvan barınağı yapılmamalı,mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda da
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yolla su kirlenmesini önlemek için bitki ve hayvan artıklarının
sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
Ayrıca,sentetik deterjanlar içerdikleri fosfatlar ile yüzeysel sularda kirlenmeye neden
olmaktadır. Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2. Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:

Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi
toksik
maddeler içerirler. Önlem olarak fabrikalar sulardan uzağa kurulmalı,sanayi atıklarını
sulara vermeleri önlenmeli. Her fabrikanın artıklarını arıtması için tesisler yapması
sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
Tarımda kullanılan böcek ilaçlarının suya karışması, içtiğimiz su için tehlike yaratır. Bu
sularla sulanan besinleri yediğimizde tarımsal ilaçların maddeleri bizim vücudumuza girer. Bu
sularla sulanmış otları yiyen hayvanlar da hastalanırlar. Tarlaların yeterli miktarda ve
çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla ilaçlanması sağlanmalıdır.
4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:
Denizlerimizde dolaşan yerli ve yabancı gemilerin gezileri sırasında toplanan çöplerini
denize boşalttıklarını görmekteyiz. Ayrıca bu gemilerin atık sularını
da arıtmadan
denizlerimize döktükleri gözlenmiştir. Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin
kirlenmesi önlenmelidir.
5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
Denizlerde batan gemilerden denize dökülen metal parçaları ,eşyalar ,kimyasal maddeler ve
sızan petrol doğayı kirletmektedir. Deniz kıyılarında gemi tamir ve söküm yapılması da kirlilik
yaratmaktadır. Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel
sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır. Bugün suların en
ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka
teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur.
Petrol ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar.
Aksine suyun yüzeyine yayılırlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs
ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur. Akaryakıt sızıntısını
önleyecek önlemler alınmalıdır. Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma
cezaları verilmelidir. Deniz kenarlarında fabrikalar yapılması engellenmelidir. Gemi tamir ve
sökme işletmelerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır
.
6.Nükleer Atık Taşıyan Gemilerin Batması:
Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu sızan nükleer maddeler suya karışmakta
büyük bir doğa kirliliği oluşturmaktadır. Ayrıca radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma
kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından da kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah
denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu
olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır. Su kaynaklarından çok
uzaklarda nükleer denemeler yapılmalı ,fabrikaların bu tür atıklarını suya bırakmalarına
büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve
Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:
Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır. Özellikle
yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi
fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Deniz içinde yapılan petrol
aramaları ve petrol çıkarma kuyuları ile buralarda meydana gelen yangın ve kazalar sonucu
petrol su yüzeyine dağılmaktadır.
Doğada,suların yüzeyine yayılan akaryakıtın sebep olabileceği sorunları kısaca şöyledir:

1)Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır, suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar
için gerekli koşullar bozulur.
2)Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer arasındaki ısı alışverişini de etkiler.
3)Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta
tamamen yok edebilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir şekilde rastlanmasının
nedeni budur.
4) Denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını sürdürmeleri ve üremeleri,
sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.
5) Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır.
Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve
tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır.Bu etkenin ortadan
kaldırılması için denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.

Kaynak: Sanayinin gelişmesinin çevreye olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?


sade 12 Kasım 2012 09:17

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan etmenler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.
Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi.
Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması.
Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması.
Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması.
Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması.
Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalardır.
Yukarıda sayılan olumsuzlukların önlenmesiyle çevre kirliliği büyük ölçüde önlenebilir.
Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır.
Birinci tip kirlenme; biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur. Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe geçici kirlilik de denir.
İkinci tip kirlenme: biyolojik olarak veye kendi kendişne yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb. maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur.
Kalıcı kirlenme de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır. Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar. Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadminyum iyonları bırakılmaktadır. Zararlı atıklar besin zincirinde alglere, balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır.
Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür. Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır. Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır.
Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir.
SU KİRLİLİĞİ
Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır. Zamanla su kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır.
Su kirliliğini oluşturan etmenlerin başında lağım sularıyla sanayi atık suları gelmektedir. Bunun yanında petrol atıkları, nükleer atıklar, katı sanayi ve ev atıkları da önemli kirleticilerdir. Bunlar deniz kenarındaki bitki ve alg gibi kaynakları yok etmektedir. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir.
Yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir. Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin kirlenmesi önlenmektedir. Bu nedenle sanayileşme mutlaka iş yerleri planlanırken arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar. Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir maddedir.
Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur. Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır. Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller.
Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir. Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb. kirleticilerdir. Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcel öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir.
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir.
Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir.
Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir. Bunun sonunda güneşin zararlı ışınlarıyeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır. Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi vardır.
Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır. Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol yangınları vb.
Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir:


Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir.
Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.
Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.
Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.
TOPRAK KİRLİLİĞİ
Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır. Hastahane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur.
Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler:


Ev, iş yeri, hastahane ve sanayi atıkları.
Radyoaktif atıklar.
Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları.
Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması.
Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı.
Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.
Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır.


Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.
Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.
Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kulanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.
Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılamlıdır.
SES KİRLİLİĞİ
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler;


Sanayileşme
Plansız kentleşme
Hızlı nüfus artışı
Ekonomik yetersizlikler
İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.
Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.
Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.
Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.
İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.
Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır. Ancak yönetmeleğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.
Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler tehlikelidir.
Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir:


Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.
Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.
RADYASYON
Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesne neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vucutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:


Kanser oluşması,
Ömrün kısalması (erken ölümler),
Katarakt oluşması,
Sakat ve ölü doğumlar şeklinde sıralanabilir
Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:


Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır.
Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk edilmelidir.
Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır.
Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Bunlar; nükleer santraller, nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve nükleer denemelerdir. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardanda radyasyon yayılmaktadır.






Misafir 3 Ocak 2013 18:00

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan etmenler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi.
Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması.
Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması.
Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması.
Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması.
Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalardır.

Yukarıda sayılan olumsuzlukların önlenmesiyle çevre kirliliği büyük ölçüde önlenebilir.
Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır.
Birinci tip kirlenme; biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur. Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe geçici kirlilik de denir.
İkinci tip kirlenme: biyolojik olarak veye kendi kendişne yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir. Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb. maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur.
Kalıcı kirlenme de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır. Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar. Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadminyum iyonları bırakılmaktadır. Zararlı atıklar besin zincirinde alglere, balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır.
Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür. Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır. Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır.
Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir.
SU KİRLİLİĞİ
Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır. Zamanla su kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır.
Su kirliliğini oluşturan etmenlerin başında lağım sularıyla sanayi atık suları gelmektedir. Bunun yanında petrol atıkları, nükleer atıklar, katı sanayi ve ev atıkları da önemli kirleticilerdir. Bunlar deniz kenarındaki bitki ve alg gibi kaynakları yok etmektedir. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir.
Yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir. Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin kirlenmesi önlenmektedir. Bu nedenle sanayileşme mutlaka iş yerleri planlanırken arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar. Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir maddedir.
Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur. Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır. Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller.
Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir. Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb. kirleticilerdir. Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcel öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir.
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir.
Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir.
Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir. Bunun sonunda güneşin zararlı ışınlarıyeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır. Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi vardır.
Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır. Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol yangınları vb.
Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir:

Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir.
Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.
Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.
Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.

TOPRAK KİRLİLİĞİ
Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır. Hastahane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur.
Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler:

Ev, iş yeri, hastahane ve sanayi atıkları.
Radyoaktif atıklar.
Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları.
Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması.
Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı.
Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.

Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır.

Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.
Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.
Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kulanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir.
Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılamlıdır.

SES KİRLİLİĞİ
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler;

Sanayileşme
Plansız kentleşme
Hızlı nüfus artışı
Ekonomik yetersizlikler
İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olmasıdır.

Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır. Bu etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
İşitme sistemine etkileri: Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar. Ses kirliliğinin geçici etkisi, duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur. Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur.
Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir. Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır.
Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir.
İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar. Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır.
Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır. Ancak yönetmeleğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.
Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler tehlikelidir.
Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir:

Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.
Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.

RADYASYON
Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir. Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur. Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesne neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir. Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vucutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü. 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu.
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur. Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Kanser oluşması,
Ömrün kısalması (erken ölümler),
Katarakt oluşması,
Sakat ve ölü doğumlar şeklinde sıralanabilir

Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:

Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır.
Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk edilmelidir.
Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır.

Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Bunlar; nükleer santraller, nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve nükleer denemelerdir. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardanda radyasyon yayılmaktadır.
Bu Mesajı Yetkililere Rapor Et Bu mesaja hızlı cevap gönder

Kaynak: Sanayinin gelişmesinin çevreye olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?



Saat: 17:54
Sayfa 1 / 2

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık