ve türk ordusu bulursan sevinirim |
Türk milleti gibi, Türk ordusunun da şanlı, şerefli bir tarihi vardır. Türklerde siyasî hayat, orduyla birlikte doğmuş ve gelişmiştir. Ordu-millet bütünlüğü, tarihin her devrinde değişmeyen bir gelenektir. Türk tarihinin bu geleneği, Orta Asya’daki ana yurtlarında ve göçlerden sonra dünya tarihinde önemli roller oynamıştır. Orta Asya’da kurulan Hun İmparatorluğu, ilk Türk Devleti kabul edilir. Bunu, Göktürk ve Uygur devletleri takip etmektedir. Orta Asya’da hüküm süren Türk devletlerinin düzenli orduları vardı. Süvari birlikleri, ordunun esasını teşkil ediyordu. Cesur ve cengâver askerlere sahip bu ordular, Asya’ya hakim oldukları gibi, Avrupa’nın içlerine kadar ilerlemişlerdir. Hun Türkleri, Hakan Mete’nin kumandasında 400.000 süvariyle, M.Ö. 201’de Çin karargâhını kuşatmıştır. Bunlardan sonra gelen Türk devletleri daha batıdaki topraklar üzerine kurulmuştur. İslâmiyet'in yayılmasıyla, Türkler kitleler hâlinde Müslüman olmuş, böylece İslâmiyet'in şerefi, Türklüğün asaletiyle yan yana gelince tarihe şan veren büyük devletler kurulmuştur. Bu devletlerin ordularının müşterek gayesi; İslâmiyet'i insanlara duyurmak, onları dünyada ve ahirette rahat ettirecek bir yolu onlara bildirmek olmuştur. 1040 yılındaki Dandanakan Savaşından sonra Oğuz Türkleri tarafından kurulan Büyük Selçuklu Devleti ve 1071’de Malazgirt’te büyük kuvvetlere sahip Bizans hükümdarı Diyojen’i yenen Alparslan, aynı inançla hareket etmişlerdir. Büyük Selçukluları, Beylikler, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti zamanı takip etmiştir. Bu devletlerin devamı ve ülkeler fethetmeleri, hep orduları sayesinde olmuştur. Bir ideal için savaşan Türk orduları, tarih boyunca Asya, Afrika ve Avrupa’da bayrak ve sancaklarını dalgalandırmışlar, inanç, örf ve âdetlerinin o beldelerde yerleşmesinde öncülük etmişlerdir. Bu idealin Allah tarafından kendilerine verildiğine inanan Türkler, tarih boyunca bunu hiç kaybetmemişlerdir. Bu bakımdan, hiçbir zaman gelişi güzel yapılmayan savaşlarda, milyonlarca Türk evlâdının kanı, katî surette boş yere dökülmemiştir. Türk ordularını kıtadan kıtaya dolaştıran hep bu ideal olmuştur. 1071 yılında Malazgirt zaferiyle kapıları açılan Anadolu topraklarına giren Türkler, bir çok beylik, Anadolu Selçuklu Devleti ve Türklüğün en önemli devletlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğunu kurdular. Bu Türk topluluklarında değişmeyen unsurlar; dil, din, töre ve geleneklerdi. Yüzyıllar boyunca Türk Bayrağı bir uçtan bir uca dalgalanmış, atlarını Tunada sulayan Türkler, Viyana kapılarına dayanıp, Akdeniz’de kesin egemenlik kurarak Arap yarımadasını, Kuzey Afrika’yı ellerine geçirmişlerdi. Kişi olarak askerliğe gönül veren Türkler tüm dünyaya ordu-millet olduklarını kanıtlamışlardı. Orta Asya’daki Türk uluslarından başlayarak, her Türk savaşçı durumunda olduğundan askerliğe özel meslek gözü ile bakılmamıştır. Göktürk kitabelerinde belirtilen tanrı vergisi askerlik misyonu, Türklerin bütün zamanlarda ülküsü kabul edildi. Türkler, bulundukları her yerde, ıstırap çeken, hor görülen, yanlış inançlara sapmış milyonlarca insanı korumuş, oralarda hak ve adaletin temelini atmışlardır. Türk ordusunda; sömürü, soygun, katliam ve ahlâksızlık yoktur. Aksine, insanlık, hamiyet, şefkat, hakka saygı ve adalet vardır. Zalimlerin karşısında, mazlumların yanında, hakkın müdâfii olan Türk ordusu, gittiği her yerde kurtarıcı olarak karşılanmıştır. Ateşli silahların bulunmasıyla, Türkler bu yeniliği derhal askerî sahada kullanmasını bildiler. Selçuklu ordusunda top kullanılmıştır. Osmanlılar, kendilerinden önceki Türk devletlerinin ordularının kuruluş teşkilatlarından istifade ederek kendilerine has bir ordu meydana getirdiler. Çaka Beyin İzmir’de tersane kurmasıyla Türklerde başlayan denizcilik, Osmanlılar zamanında çok gelişti. On altıncı yüzyılda Türk donanmaları, Akdeniz, Kızıldeniz ve Umman Denizinde serbestçe dolaşabiliyordu. Bu yıllarda Osmanlı Devletinin Donanması; Devlet Filosu, Derya Beyleri Filosu ve Garp Ocakları (Cezâyir, Tunus, Trablusgarb) Filosu olmak üzere üç filodan kurulu bir kuvvet halindeydi. On sekizinci yüzyılda duraklama devresine giren deniz kuvvetleri, 19. yüzyılda süratle makine devrine geçti. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasıyla zamanın deniz kuvvetleri kuruluşuna geçilmiş, modern deniz araçları yapım ve alımına devam edilmiştir. On dokuzuncu asrın sonunda, 20. asrın başında dünya ordularında Hava Kuvvetlerinin kurulması ve gelişmesi neticesinde Türk Hava Kuvvetlerinin temelleri 1911 yılında atıldı. Balkan Savaşında ilk defa savaş görevi yapan pilotlar, Birinci Dünya ve İstiklâl savaşlarında ellerindeki imkânların azlığına rağmen, büyük hizmetlerde bulundular. Daima düzenli, tertipli ve uzun ömürlü devletler kurma özelliğine sahip olan Türkler, yurtlarında iç güvenlik ve huzurun sağlanması için kanunlar koymuşlar ve teşkilâtlar kurmuşlardır. Göktürklere ait Orhun Kitâbelerinde 'yargan' kelimesiyle ifade edilen bir zabıta teşkilâtının, hakanın emrinde olarak, emniyet ve âsâyişi sağladığı bilinmektedir. Osmanlı ordusunun kuruluş ve yükselme devrinde tam uyguladığı görevi; iç ve dış düşmana karşı devleti savunmaktır. Bu görevin mesuliyeti çok ağır, başka işle uğraşmaya izin vermeyecek kadar kutsaldır. Ordu politikayla uğraşmaz. Politikaya bulaşan ordu, devleti savunacağı yerde politikacı olarak onu yıkacaktır. Osmanlı ordusunun politikaya karışması 1876 yılından sonra önü alınmaz bir hâle geldi. İlk defa subaylarda başlayan bu hal, 1908 yılından sonra bütün orduya sirayet etti. Bâbıâli Baskını, Balkan Harbi üniformaların siyaset meydanlarına asılmasına sebep oldu. Bu ise ordunun mahvında, devletin yıkılmasında önemli rol oynadı. İstiklâl Harbinde bundan arınan ordu, yıkılmayan inancıyla zor şartlar altında istiklâlini yeniden kazandı. Bilhassa 1950 yılından sonra modern silahlarla teçhiz edilen Türk ordusu, her geçen gün gelişen silah teknolojisinden istifade ederek kendini yenilemekte, dostlarına güven, düşmanlarına korku vermektedir. Kanunî zamanında fevkalâde büyükelçi olan, amansız Türk-İslâm düşmanı Baron Von Busbecq, Türk ordusu için şöyle diyor: “Türk sistemini kendi sistemimizle mukayese ettiğim zaman, istikbalin başımıza getireceği şeyleri düşünerek titriyorum. Bir ordu galip gelecek ve payidar olacak, diğeri de mahvolacaktır. Çünkü şüphesiz, ikisi de sağlam surette devam edemezler. Türklerin tarafında, kuvvetli bir imparatorluğun bütün kaynakları mevcut; hiç sarsılmamış bir kuvvet var. Sefer görmüş askerler, zafer itiyatları, meşakkatlere tahammül kabiliyeti, birlik, düzen, disiplin, kanaatkârlık ve uyanıklık var. Bizim tarafta ise, umumî fakirlik, hususî israf, sarsılmış kuvvet, bozulmuş maneviyat, tahammülsüzlük ve idmansızlık var. Askerlerimiz serkeştir, subaylarımız tamahkârdır. Disiplini hor görüyoruz. Sebatsızlık, serkeşlik, sarhoşluk, sefahat, bizde bol bol mevcuttur. Bütün bunların en kötüsü, düşmanın (Türklerin) zafere, bizim de hezimete alışkın bulunmamızdır... Bizim askerlerimiz arasında olduğu gibi, hiçbir tarafta bir sarhoşluk, cümbüş yâhut kumar gibi şeylere tesadüf edemezsiniz. Türkler, kâğıt ve zar oyunu bilmezler...” Meşhur İngiliz diplomatı Ricault, ordu-yu hümâyun ile Uyvar Seferine katılmıştır. Müşahedelerini şöyle anlatır: “...Ordugâhta en küçük bir gürültü ve münakaşa duymak mümkün değildir. Halk, ordularının geçişi sırasında en ufak bir endişe hissetmez. Ordu geçtiği yerde herşeyi peşin para ile satın alır, hanlarda geceleyen asker parasını öder. Türk ordugâhında, kızlarına tecavüz edildiği için şikâyete gelen anneler görmek mümkün değildir. Malının asker tarafından yağma edildiğini, hoş olmayan herhangi bir davranışla karşılaştığını söyleyerek şikâyete gelen de yoktur. Zira böyle şeyler olmaz. Bu düzen, Türk ordusunu muzaffer kılmış ve imparatorluklarını muntazam şekilde büyütmüştür. Biz Hıristiyanların ordularına ise şarap, Türk ordusunda görülenlerin tamamen aksini husule getirmiştir...” Aynı konuda Iorga ise şöyle demektedir: “Bir Avrupa ordusunun bir ülkeden geçmesi, o ülkenin halkı için felâket, bir Türk ordusunun geçişiyse saadetti. Halk, Türk ordusunun kendi memleketlerinden geçmesini dört gözle beklerdi. Zengin Türk askerleriyle geniş ölçüde alış veriş yaparlardı. Balkanlarda genç Hıristiyan kızları, tek başlarına, mal satmak için, endişesizce Türk ordugâhına girerlerdi. Aynı durum Avrupa orduları için hayal bile edilemezdi. On sekizinci asrın başlarında ise Kont Bonneval; “Mâhir bir kumandan, Türk askeri ile dünyayı bir kutuptan diğer kutba kat edebilir...” demektedir. II. Dünya Savaşının alevleri sınırları yalarken Türk ordusu görevi başındaydı. Savaş sonrası Dünya üzerindeki gelişmeleri izleyen Türk Silahlı Kuvvetleri, insanlık idealleri uğruna 1950 yılındaki Kore Savaşlarına katılarak tüm dikkatleri üzerinde topladı. Kore’ye gönderilen takviyeli piyade tugayı girdiği savaşlarda, azmiyle, kahramanlığıyla, ruhuyla, bir çok ülke ordularına örnek gösterildi. Türk Silahlı Kuvvetleri KORE’de 731 şehit verdi. 18 Şubat 1952’de NATO’ya katılan Türkiye Cumhuriyeti, Silahlı Kuvvetlerinde modernizasyon çalışmalarını başlattı. Caydırıcılık gücü sürekli artan Türk ordusu 1974 Kıbrıs Barış Harekatında güç ve yeteneğini bir kez daha kanıtladı. Türk Silahlı Kuvvetleri, 1980'li yılların sonunda yeniden yapılanma sürecine girdi. Günümüzde birbirlerinden farklı siyasi rejimlerin, dinlerin, ekonomik sistemlerin ve askeri güçlerin karşı karşıya geldiği bir bölgede yer alan Türkiye, Karadeniz’e, Ege’ye, Akdeniz’e, Balkanlar’a ve Ortadoğu’ya hakim olan konumu ile, üç kıta arasında kara ve deniz ulaşım yollarının kesiştiği Cebelitarık Boğazı’ndan başlayıp, Orta Doğu ve Orta Asya’ya uzanan stratejik halkalar zincirinin odak noktasını oluşturur. Türk Boğazlarına sahip olan Türkiye, Süveyş’i ve dolayısı ile bölgedeki deniz ulaştırmasını kontrol edebilecek bir mevkiidedir. Jeopolitik ve jeostratejik önemi bu denli büyük olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına bağlı olan Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri’nden oluşmaktadır. Barış zamanında iç güvenlik kuvvetlerinin bir parçası olarak görev yapan, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları, savaş zamanında Kara ve Deniz Kuvvetleri komutası altına girmektedir. Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanıdır. Savaşta Başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanı adına yerine getirir. Silahlı Kuvvetlere komuta etmek, savaşa hazırlanmasında personel, istihbarat, harekat, teşkilat, eğitim-öğretim ve lojistik hizmet ilkeleri ve programları Genelkurmay Başkanlığının sorumluluklarıdır. |
Türk Ordu'sunun birim ve görevleri nelerdir? TÜRK ORDUSU BİRİM VE GÖREVLERİ |
TSK'nın vazifesi Anayasa ve yasalarla belirlenmiş olup, 2000'li yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri, yeni güvenlik sorunlarına ve krizlere uygun şekilde reaksiyon göstermek, belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğini sağlayabilmek için; Caydırıcılık, Güvenlik / Harekat Ortamının Şekillendirilmesi, Savaş Dışı Harekat (Barışı Destekleme Harekatı, Doğal Afet Yardım Harekatı ve İç Güvenlik Harekatı), Kriz Yönetimi, Sınırlı Güç Kullanımı, Konvansiyonel Harp, gibi faaliyetleri icra etmektir. Bu bağlamda, değişik görevleri ifa edebilecek, çok rollü elastiki birliklerin teşkil edilmesine, sayısal fazlalık yerine gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere sahip olunmasına, bu silah ve sistemlerin etkinliğini artıracak komuta-kontrol, erken ihbar ikaz, elektronik harp, gelişmiş mühimmat, her hava şartlarında harekat imkan ve kabiliyeti gibi kuvvet çarpanlarına sahip olunmasına önem ve öncelik verilmektedir. Global ve bölgesel dengelerin henüz tam olarak oluşmadığı içinde bulunduğumuz politik ve askeri ortamda, bölgemizde ve dünyada barış ve istikrara katkıda bulunmanın yanı sıra, iç ve dış tehditlere karşı ülke savunmasını sağlayacak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, yeniden yapılanmasında aşağıdaki kabiliyetlerin idame edilmesi ve geliştirilmesi hedeflenmektedir. Caydırıcı askeri gücün idamesi, Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayar, İstihbarat, Keşif ve Gözetleme sistemleri, Üstün hareket kabiliyeti ve ateş gücü, Silahlı Kuvvetlerin nicelikten çok niteliği esas alan, ileri teknoloji ürünü silah ve sistemler ile teçhiz edilmesi, Her hava ve her ortamda gece ve gündüz şartlarında harekat icra etme kabiliyeti, Kitle imha silahlarına karşı hava/füze savunma ve NBC korunma kabiliyeti, Stratejik intikal, Müşterek ve Birleşik Harekat icra etme kabiliyeti, Klasik savaşın yanında, barışı destekleme, terörle mücadele, doğal afetlerde yardım, kriz yönetiminin desteklenmesi, sınırlı güç kullanımı, abluka, ambargo, insani yardım, göçü önleme gibi değişik harekat türlerini ifa etme kabiliyeti. TSK yeniden yapılanma faaliyetlerini, soğuk savaş sonrası oluşan yeni politik-askeri stratejik ortam, Türkiye'nin güvenliğine yönelik iç ve dış tehdit, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görevler çerçevesinde sürdürmektedir. |
Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığına bağlı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile barış döneminde İçişleri Bakanlığına bağlı olarak görev yapan ve sefer durumunda Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine dahil olan Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığından meydana gelmektedir. Türk Kara Kuvvetleri : Kara Kuvvetleri Komutanlığının genel olarak kuvvet yapısı şu şekildedir ; 4 Ordu 9 Kolordu 1 Piyade Tümeni 2 Mekanize Piyade Tümeni 1 Zırhlı Tümen 1 Eğitim Tümeni 11 Piyade / Motorlu Piyade Tugayı 16 Mekanize Piyade Tugayı 9 Zırhlı Tugay 5 Komando Tugayı 1 Kara Havacılık Tugayı 2 Topçu Tugayı 5 Eğitim Tugayı 1 Türk Silahlı Kuvvetleri İnsani Yardım Tugayı Bu Birlikler, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı dört Ordu ve Lojistik Komutanlık ile Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) olarak teşkilatlandırılmıştır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın genel olarak Kuvvet Yapısı şu şekildedir; 13 Denizaltı 18 Fırkateyn 6 Korvet 20 Mayın Avlama / Tarama Gemisi 24 Güdümlü Mermili Hücumbot Bu Birlik ve Gemiler, Donanma Komutanlığı, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ve Güney Deniz Saha Komutanlığı ile Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı olarak teşkilatlandırılmıştır. Türk Hava Kuvvetleri: Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın genel olarak Kuvvet Yapısı şu şekildedir; 17 Muharip Filo 1 Keşif Filosu 1 Tanker Filo 5 Ulaştırma Filo 3 Arama Kurtarma Filo 10 Eğitim Filo Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 1 ve 2 nci Hava Kuvveti Komutanlıkları ile Hava Eğitim ve Hava Lojistik Komutanlıkları şeklinde teşkilatlanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin mevcut kuvvet yapısına göre halihazırda sahip olduğu imkan ve kabiliyetler şu şekilde özetlenebilir; - Türk Silahlı Kuvvetleri, 40-50 bin kişilik bir Kolorduyu, çok kısa bir ikaz süresi içerisinde, müşterek bir harekat için görevlendirebilmekte, 5-6 Taburluk bir gücü, gece ve gündüz havadan hücum indirmesiyle, uzak mesafelerdeki hedeflere, kısa sürede intikal ettirebilmektedir. http://www.tsk.mil.tr/1_TSK_HAKKINDA/1_6_Kuvvet_Yapisi/resimler/kuvvetyapisi1.jpg - Türk Silahlı Kuvvetleri, aynı anda 4 ayrı yerde, Tabur seviyesindeki birlikler ile Barışı Destekleme Harekatı’na iştirak edebilecek imkan ve kabiliyete sahiptir. http://www.tsk.mil.tr/1_TSK_HAKKINDA/1_6_Kuvvet_Yapisi/resimler/kuvvetyapisi2.jpg - Deniz Kuvvetleri’ne ait bir denizaltı, refakatsiz olarak, 15.000 mil mesafeyi kat ederek, Ana Üssüne dönebilmekte, Donanmamız, dünya denizleri ve limanlarında bayrağımızı dalgalandırarak, uluslararası operasyonlar ile tatbikat ve ikili faaliyetlerde bulunabilmektedir. - Hava Kuvvetleri, ABD’den sonra en fazla F-16 savaş uçağına sahip olup, uçaklarımız havada yakıt ikmal kabiliyeti ile Orta Avrupa’da atışlı bir tatbikata iştirak edip yurda dönebilmekte, Atlantik’i aşarak ABD’ne kadar gidebilmektedir. Ayrıca, Kosova Krizi sırasında icra edilen hava harekatı, Türk Hava Kuvvetleri’nin, NATO’da ABD’den sonra gece harekat icra edebilen tek Hava Kuvveti olduğunu ortaya koymuştur. http://www.tsk.mil.tr/1_TSK_HAKKINDA/1_6_Kuvvet_Yapisi/resimler/kuvvetyapisi3.jpg - Türk Silahlı Kuvvetleri, 1999 yılında meydana gelen Marmara Bölgesi ve Düzce depremlerinde olduğu gibi, süratli bir şekilde doğal afet yardım harekatı icra edebilmekte ve bu imkan ve kabiliyetini her geçen gün daha da geliştirmektedir. - Türk Silahlı Kuvvetleri, mevcut imkan ve kabiliyetlerine ilave olarak yürüttüğü modernizasyon faaliyetleriyle kazanacağı yeni yeteneklerle, çok boyutlu ve karmaşık tehdit ve risklerin bulunduğu coğrafyamızda, belirsizlik ve istikrarsızlık ortamının ihtiyaçlarına daha iyi cevap verecek hale gelecektir. kaynak |
osmanlı ordusunun özellikleri |
Alıntı:
Ana madde: Osmanlı Askeri Teşkilatı Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memluklular devletlerinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur. Osmanlı Devleti Ordusu'nun Başkomutanlık görevini Hakanlar yapmışlardır. Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı "yaya”, süvarileri ise "müsellem” şeklinde adlandırılmıştı. Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler. Osmanlı Devleti'nin temeli atılırken süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine vezir Alâaddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf ade ve süvari kuvveti kuruldu. Kara Kuvvetleri Ordusu [değiştir] Ana madde: Osmanlı Ordusu http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/f5/Topcu_arma.jpg/150px-Topcu_arma.jpg http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png Topcu arma Yaya ve müsellemlerin temelini attığı ordu teşkilatı zamanla kuvvet ve sınıflara ayrılmıştır. Osmanlı ordusu başlıca 3 ana kuvvetten oluşmaktadır. Bunlar; Kapıkulu Ocağı, Eyalet Askerleri, Akıncılardır. Kapıkulu Ocağı, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu. Donanma [değiştir] Ana madde: Osmanlı Donanması http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/6/6d/Kad%C4%B1rga_Minyat%C3%BCr.jpg/250px-Kad%C4%B1rga_Minyat%C3%BCr.jpg http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png Bir minyatürde Osmanlı kadırgası. Osmanlı Devleti'nin denizcilikle ilgilenmeye başlaması İzmit ve Gemlik taraflarının, daha sonra da Karesi ilinin alınması ile başlamaktadır. Karesi Beyliği gemilerinden faydalanılarak, Rumeli'ye geçen Osmanlı, 1390 yılında Gelibolu'da önemli bir tersane yapmıştır. Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri gibi denizde kıyısı olan beylikler, Osmanlı Devleti'nin idaresine girince, onların tersanelerinden de istifade edilmişti. Bu yıllarda Türk Denizciliği'nin ilk ismi Çaka Bey İzmir'de donanmasını kurmuş, daha sonra ise kızını Kılıçarslan ile evlendirmiştir. Ayrıca daha sonralardan donanmamıza kadırga isimli gemiler girdi. Kadırga hem küreği hem de yelkeni olan gemidir. Hava Kuvvetleri [değiştir] Ana madde: Osmanlı Hava Kuvvetleri Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa tarafından temelleri atılan Osmanlı Hava Kuvvetleri, 1911 yılında Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği 2. Şubesi bünyesinde Havacılık Komisyonu adıyla faaliyete geçirilmiştir. Havacılık Komisyonu'nun temellerini Fransa’dan satın alınan biri 25 Beygirlik, biri de 50 Beygirlik iki uçak oluşturmuştur. |
deniz kuvvetlerinin osmanlı ordusundaki fotoraf ve resimleri |
Şimdiki Türk Ordusu Ve Geçmişteki Türk Ordusunun Farkları |
Şimdiki Türk Ordusu Ve Geçmişteki Türk Ordusunun Farkları |
eski türklerin özellikleri |
türk ordusu türk ordusu hakkında bilgi verirseniz sevinirim |
orta asya ile tirk devletlerinin yaşadıkları coğrafi konum kültürlerinin nasıl etkilemiştir |
türkiyenin savunulmasnda türk ordusunun amaç ve hedefleri nolur çok acil lasım hadééé |
na olur osmanlı ordusunun özellikleri bulun 26.11.2010 tarihine kadar bulmam lazım yani yarın lütfen yardımcı olun sevinirim |
güclü çevik dayanıklı ve başında iyi bir lider olması |
Alıntı:
TÜRK KARA KUVVETLERİ 2 Mekanize Piyade Tümeni 1 Piyade Tümeni ve 1 Eğitim Tümeni 14 Mekanize Piyade Tugayı 14 Zırhlı Tugay 12 Piyade/ İç Güvenlik Tugayı 5 Komando Tugayı 5 Er Eğitim Tugayı’ndan müteşekkildir. Kara Kuvvetlerimizin muharebe gücü ise şöyledir: Personel: 402.000 Kara Kuvvetleri güçleri 180.000 Jandarma Genel Komutanlığı Güçleri Tank : 397 Leopard 1 A1/A3 906 M60 A1/A3 2876 M48T 4179 Toplam Modernize edlecekler: 162 Leopard 1 170 M60 A1 Zırhlı Personel Taşıyıcı ve Piyade Muharebe Araçları : 2800 M113 A1/A2 Zırhlı personel taşıyıcı 1160 ACV (Zırhlı muharebe aracı) 240 BTR-80 340 BTR-60 40 S-55 25 Condor 35 UR-416 868 ACV A1FV (Zırhlı muharebe aracı) 5 Kobra 260 Akrep 5790 Toplam (Takribi) Gelecekte teslim edilmesi beklenen: 551 ACVAAPC (Zırhlı muharebe aracı) Top ve Roket Sistemleri: 890 Kundağı motorlu obüs 1620 Çekili top ve obüs 30 WS-1 70 Çok namlulu roketatar Alınmakta Olanlar: ....... Toros 230 A (10-65 km) ve 260 A (15-100 kilometre) menzilli roket sistemleri 300 155mm Fırtına Kundağı Motorlu Top 400 155mm Panter Top Sistemi Tanksavar Silah Sistemleri: 392 Milan güdümlü tanksavar roketi 365 TOW SP tanksavar roketi 186 Cobra tanksavar roketi 943 Toplam Bir Kısmı Alınıp, Kalan Alım İptal Edilen: 1500 Eryx tanksavar sistemi TÜRK HAVA KUVVETLERİ 19 Muharip Filo 2 Keşif Filosu 5 Eğitim Filosu 6 Ulaştırma Filosu 1 Tanker Filosu 7 SAM Filosu’ndan müteşekkildir. Personel: 60.000 Savaş Uçakları: 219 F-16 C/D Avcı/Bombardıman ( Blok 30,40 ve 50 tipi) 52 F-4 Terminator (E-2020)- Avcı/Bombardıman 70 F- 4 E (18’i Keşif Uçağı) 58 F-5 (Kullanılmayan, yedek) 340 Toplam (F-5’ler hariç) (takribi) Destek ve Eğitim Uçakları 19 C-160 Nakliye Uçağı 7 C-130 E Nakliye Uçağı 5 C-130 E (Elint/Sigint kapasiteli) Nakliye Uçağı 53 CN-235 Nakliye Uçağı 7 KC- 135 R Tanker Uçağı 184 Jet Eğitim uçakları (F-5, T-33, T-38, F-5, Cessna 318(T-37)) Sipariş verilen: 4 Boeing 737-700 AWACS tipi erken uyarı uçağı Müşterek üretime başlanacak ; 10 Airbus M 400 ağır nakliye uçağı Kara-Deniz-Hava-Jandarma Helikopter Gücü 37 H-1 W/P (Saldırı Helikopteri) 47 AS-532 Cougar 19 Mi-17 85 S-7A BlackHawk 9 AB-412 186 UH-IH / AB204 / AB-205 63 Muhtelif Hafif Nakliye Tipi(AB-206, H-300C, O??-58 14 AB-212 ( Deniz saldırı helikopteri) 8 S-70B (Deniz saldırı helikopteri) 462 Toplam (takribi) 108 adet Harpy insanız atak /keşif uçağı alınmıştır. TÜRK DENİZ KUVVETLERİ Personel: 53.000 2.200 (Sahil Güvenlik Gücü) Denizaltılar: 6 Atılay sınıfı (209-1200) Denizaltı 2 Hızırreis sınıfı (TANG) Denizaltı 4 Preveze sınıfı (209-1400) Denizaltı 12 Toplam 4 adet Gür Tipi (209-1400) Denizaltı 2003-2006 arası teslim ediliyor. Fırkateynlar: 4 MEKO-200 (Barbaros sınıfı) Firkateyn 4 MEKO-200 (Yavuz sınıfı) Firkateyn 7 Gaziantep (Oliver Perry sınıfı) Firkateyn 5 Tepe (Knox sınıfı) Firkateyn 6 Burak (d’Orves Sınıfı) Firkateyn 26 Toplam Hücumbotlar : 8 Doğum Sınıfı Hücumbot 4 Kılıç Sınıfı Hücumbot 2 Yıldız Sınıfı Hücumbot 9 Kartal (Jaguar) Sınıfı Hücumbot 22 Toplam Diğerleri: 84 adet Mayın Arama, Tarama, Döşeme Gemisi 57 adet Muhtelif Çıkarma Gemisi Gelecekte Beklenen Alımlar: 7 Kılıç II Sınıfı Hücumbot 6 Aydın Sınıfı Mayın Arama Gemisi 8 Korvet (1500 Tonluk) MİLGEM Projesiyle Bunların yanı sıra, Deniz ve Sahil Güvenlik Kuvvetleri, alacağı 9 CN-235 Deniz Karakol Uçağının 6’sını teslim almıştır. Silahlı Kuvvetlerimiz bütün bunlara ilaveten ,12 adet rampadan müteşekkil ve 72 füzelik bir ATACMS (Karadan-karaya taktik balistik füze) platformuna sahiptir. Silahlı Kuvvetlerimizce bunların yanı sıra modern harp ve çağdaş teknolojinin gereklerini uygulayabilmek amacıyla; BİLTEN ve SAGRES yer istasyonları vasıtasıyla uzak algılama yetenekleri sağlanmaktadır. BİLSAT ve TURKSAT-2A uyduları bunları iletişim ve görüntü olarak sağlar. Gene bu bağlamda TSK’nın gene; Ikonos ve Ofeq5 gibi keşif uyduları aracılığıyla uzaydan görüntü elde edebilme yeteneği de mevcuttur. Modern Ordunun Özellikleri Bütün bu yukarıda değindiğimiz veriler ışığında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dünyanın en gelişmiş ve deneyimli birkaç ordusundan biri olduğu ortadadır. Mevcut kapasitesiyle şu anda silahlı kuvvetlerimiz; çok kısa bir ikaz süreci içinde 40-50 bin kişilik bir kolorduyu müşterek bir harekat için görevlendirebilmekte, 5-6 taburluk bir kuvveti gece veya gündüz havadan yüzlerce kilometre uzağa intikal ettirebilmektedir.Bu yeteneğe dünyada ancak birkaç ordu sahiptir. Hava Kuvvetlerimiz elindeki çeşitli platformlarla dünyanın en etkili ve deneyimli güçlerinden biri haline gelmiştir . Tanker uçakları eşliğinde, dünyada ancak birkaç ülkede bulunan ve her hava koşulunda ,gece ve gündüz operasyon yapabilen Lantirn ve elektronik yetenekli Harm -Sead filolarıyla esasen bu gücünü muharebe alanında ,Bosna-Hersek,Sırbistan operasyonlarında rekor denebilecek uzun uçuşlarda kanıtlamıştır. Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda yaptığı atılımlarla Akdeniz’in en ciddi gücü konumuna ulaşmıştır. Ulaşılan bu kapasiteler, caydırıcılığın yanı sıra stratejik olarak, düşmanı yuvasında karşılama olgusunu gerçekleştirebilecek vasıta olacaktır. Bunun da 1998 den sonra savunulan yeni stratejik yaklaşımları bütün içinde somut olarak destekleyeceği açıktır. Gelecekteki Beklentilerimiz Cadı kazanına dönme istidadı gösteren bir bölgenin ortasındaki Türkiye’nin her şeyden evvel gelişen dünya silah teknolojisine ihmal etmeden ayak uydurması gerekmektedir. Elektroniğe dayanan bugünkü silah teknolojisi 5 senede demode olabilmektedir. Örneğin 1987-1989 döneminde Peace Onyx I programı ile temin ettiğimiz bir kısım F-16 C/30 ve F-16 D/30 uçakları o zamanlar dünyanın en ileri uçakları olarak kabul görürken, şimdilerde Blok 30’ların yerini Blok 40, 50, 52 ve 60 lar aldığından demode olmuş ve birçok görevi yanlarında kendilerini destekleyecek ileri teknolojideki uçaklar olmadan ifa edemez hale gelmişlerdir. THK bu nedenle bunları yenileme durumundadır. Yine geçmişte çok ileri teknoloji ürünü Leopard A1/A3 tankları bugün yenilenme durumundadırlar. Silahlı Kuvvetlerimizin bu bağlamda; Saldırı helikopteri, ana muharebe tankı, termal kamera ve gece görüş ekipmanları, C41 Sistemi olarak adlandırılan, muharebe sahasında tabur seviyesinde gerçek zamanlı ses, bilgi, resim iletişimi sağlayabilen taktik sistem alımı, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimiz için gerekli olan insansız hava araçları alımı, havadan bağımsız olarak hareketli geliştirilmiş denizaltı alımı, MİLGEM projesine dahil korvet inşası, “Uzun Ufuk” olarak adlandırılan, Deniz Kuvvetlerimizin Ege Denizini 24 saat denetim altında tutacağı gözetleme platformunun temin edilmesi, Block II Harpoon füzelerinin modernize edilmesi, F-16’ların elektronik savaş kapasitelerinin modernizesi, A-400 gibi ve Türkiye’nin de imalatçı ülkeler arasında olduğu geleceğin ağır nakliye uçağının temini, AH-I ve UH-I serisi helikopter platformlarının yenilenmesi gibi çalışmaları behemehal gerçekleştirmesi gelecek için çok yararlı olacaktır. Çevresel Tehditler Yunanistan’ın son yıllarda bir yandan barış çığlıkları atarken öbür yandan hava sahasını titizlikle 10 milde tutması ve hava savunma sistemleriyle hava kuvvetlerini, özellikle de yeni elde edeceği 60 adet (30 da olası ilave ) EF-2000 Eurofighter tipiyle güçlendirmesi dikkate alınmalıdır. Çevresi tamamen potansiyel problem çıkarabilecek ülkelerle dolu olan Türkiye’nin silahlanması açıklanabilirken, Yunanistan’ın yukarıda değinilen uçaklara ilaveten; son yıllarda aldığı; 58 adet F-16 Block 50+, 15 adet Mirage-2000-5 uçağı, 10 adet Mirage-2000 E’nin ve 39 adet F-4’ün modernizasyonu, 4 adet EBM-145 erken uyarı uçağı alımı, 4 adet Cougar SAR/CSAR helikopteri, 4 adet AS-S 32 Super Pume helikopteri alımı, 540 adet AMRAAM hava füzesi alımı, 4+2 batarya Patriot III versiyonu alımı, 56 adet derinlemesine uzak mesafe yeteneği olan SCALP-EG alımı, 21 adet TOR-M, SAM ve 11 adet CROTALE SAM alçak irtifa hava savunma bataryası gibi alımları ve hatta kiralanması olası olan 2-4 adet Tanker uçağı projeleri de özellikle dikkate alınmalıdır. Gene komşularımızdan İran son yıllarda birçok alanda, uçak dahil, askeri platformlarını ve özellikle balistik füze kapasitesini iç üretimle geliştirmeye çalışmaktadır . Bunun yanı sıra nükleer güce erişme çabasında olduğu da son aylarda çok sık gündeme getirilmektedir. Ermenistan’ın tahrikleri nedeniyle, Kafkasya sahnesinde yeni çatışmaların çıkması olasılığı vardır. Burada Türkiye’nin her halükarda ve ısrarla Azerbaycan’ı desteklemesi söz konusudur. Bu sahnenin büyük oyuncularının Rusya ve İran olduğu unutulmamalıdır.Dünyanın hızlı değişen ve gelişen siyasal ortamında Kafkaslardaki ve uzantısındaki Orta Asya Türk Cumhuriyetlerindeki oluşabilecek birçok gelişmelere her halde artık ,etnik,kültürel ,siyasi,dini,ekonomik bağlarımızdan dolayı sessiz kalamayacağız. Bütün bunlar geleceğe dönük,son derece mobil ve esnek mukabele gücü olan bir ordunun sürekli kendini yenilemesi gereğini ortaya koymaktadır.Bu da silahlanma ve teknolojinin gereklerini yerine getirmeyle sağlanabilecektir. Acil Gereksinimler Türkiye’nin gelecekteki silahlanma olgusunu irdelerken yinelememiz ve altını çizmemiz gereken birkaç önemli husus ,özellikle,mevcut F-16’ların 2010’lardan sonra yenilenmesi, 4200 kadar olan tank gücümüzün elektronik atış sistemlerinin yenilenmesi ve demode olan sistemlerin yerine yeni platformlar temini ile uzun menzilli hava savunma sistemimizin oluşturulmasıdır. F-16’ların yenilenmesi, Joint Strike Fighter denilen ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 10 ülke tarafından üretilecek 4 üncü nesil, son insanlı savaş uçağı olarak adlandırılan F-35 projesiyle tamamlanacaktır. Türkiye’nin, imalatına 175 milyon dolarla 3 üncü kademede katılacağı bu uçağı, Jane’s Defence Weekly dergisinin 26 Mayıs tarihli sayısındaki haberine göre 100 adet konvansiyonel model ,20 adet de (STOVL-kısa kalkış,dikine iniş) modeli olarak alacağı açıklanmıştır Yarı görünmez özelliği olan ve F-16’ dan daha az bomba taşıma kapasitesine sahip olmasına rağmen, derinlemesine düşman hedeflerine sızabilecek bu süper uçak av-bombardıman özelliğine rağmen bir F-22 veya hatta bir EF-2000 Eurofighter gibi tam bir av/önleme özelliğine sahip değildir diye nitelendirilmektedir. Bu olgu gelecekteki F-35 edinimi açısından yeni yapılanma içinde göz önüne alınarak bu platformu tamamlayacak bir-iki filoluk ayrı bir av-önleme platformuna gerek vardır diye düşünülebilir. Uzun menzilli hava savunma sistemimizle ilgili olarak yukarıda değindiğimiz gereksinim çevremizdeki tehditlerden dolayı önem kazanmaktadır. Rapier Mk-2 gibi yerli ve ROKETSAN tarafından başarıyla üretilen SAM füzelerimizin yanı sıra orta menzilli I-HAWK platformlarımızın kısa ve orta menzilli hava savunma gereksinimimizi yeterince karşıladığı söylenebilir. Ne var ki uzun menzilli hava savunma sistemimizin Patriot veya Arrow gibi sistemlerle behemehal takviye edilmesi gereği söz konusudur. Ayrıca yukarıda değinmiş olduğumuz ana muharebe tankları gereksinimimizin, Birinci Körfez savaşında tankların oynadığı kesin ve kararlı rol de göz önüne alınarak karşılanması gerekir. Savunma çevrelerince söz konusu edilen 1000 adetlik gereksinim ve yıllardır yılan hikayesine dönen saldırı helikopterleri alım veya üretimi bir an evvel stratejik koşullar düşünülerek yerine getirilirse stratejik çıkarlarımızın korunması kolaylaşacaktır. Tank konusunda son günlerde gündeme gelen Kore-Pakistan işbirliği ilginç bir gelişmedir. Bu ve saldırı helikopterleri alım projelerinin son milli savunma bütçesi tadilatından sonra artık kararlı bir şekilde bir an evvel sonuca ulaştırılması Türkiye için her halde hayatidir. |
türk ordusu türk ordusunun özellikleri |
türk ordusunun kurucusu kimdir |
ACABA TÜRK ORDUSUNUN BİRİMLERİNİ YAZAR MISINIZ YAZARSANIZ ÇOOK SEVİNİRİM |
günümüz türk ordusunun özellikleri ne olur yardımcı olun lütfen :D:D |
türk ordusu onluk yüzlük binlik birimlerı varmıdır |
türk cihan hakimiyeti anlayısı kısaca yazınız m |
Saat: 01:42 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık