MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Spor (https://www.msxlabs.org/forum/spor/)
-   -   Ata Sporumuz Güreş (https://www.msxlabs.org/forum/spor/2313-ata-sporumuz-gures.html)

ahmetseydi 29 Kasım 2005 10:20

Ata Sporumuz Güreş
 
1 ek

Güreş Nedir?


MsXLabs.org

Alıntıdaki Ek 50452
Türk spor tarihinde engin, Türk spor geleneğinde zengin bir yere sahip olan güreş sporu, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Bütün sporların prototiplerinde olduğu gibi, güreşte eski devirlerde savaşa hazırlık amacıyla yapılmaktaydı. Eski Türklerde de bu amaç var olmakla birlikte özel ve genel toylarda (şenlikler/ merasimler), yuğ (yas) merasimlerinde, pazar ve panayır yerlerinde, yaylada konup göçüşlerde ve her türlü buluşma ve kaynaşma yerlerinde yapılmıştır.

Diğer bir bakışla güreş, Türkler de siyasi ve askeri, dini, sosyal ve kültürel bir çok fonksiyonların yerine getirilmesinde en önemli aksiyonlardan biri olmuştur. Ayrıca, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapı ve yaşayışında ayrılmaz bir parçası görünümünü almıştır. Dolayısıyla sosyal bütünleşmeye ve sosyalleşme sürecine de büyük katkılar sağlamıştır. Böylece eski medeniyetlerin hemen hepsinde görülen güreş sporu, hiçbir zaman Türklerde ki kadar çok yönlü fonksiyonları icra etmemiştir (Balgambayev,1981).

IXX. asrın ortalarından itibaren çağın değişmesine ve gelişmesine paralel olarak, Türk Güreşi de bünyesinde bulundurduğu bu çok yönlü fonksiyonların bir çoğunu, belki de tamamına yakınını kaybetmiştir.

Ancak, spora olan ilgi bütün dünyada gün geçtikçe daha da artmıştır. Milli düzeyden milletlerarası düzeye çıkan ve uluslar arası spor halkasına eklenen branş sayısı her gün biraz daha artmıştır. Bunun en bariz örneği; İlk modern olimpiyatta (1886) yapılan spor branşları ile son olimpiyatta (2000) yapılan spor branşları sayılarında ki artışla görülebilmektedir. Olimpiyatlara katılan ulus sayısı da buna paralel olarak artmıştır.

Fakat, milli düzeyden milletlerarası düzeylere çıkan sporlarda daha ziyade gelişmiş ülkelerin ağırlıkları görülmektedir. Bu durum sporun milletlerarası kültürel temaslarının yanı sıra, milletlerin birbirlerine siyasi ve kültürel propaganda yaptıklarını da göstermektedir. Milletlerarası spor halkasına yeni bir spor ekleyen uluslardan daha fazla, geçmişte bünyesinde bir çok sporu barındıran Türkler, bırakın bu sporları milletlerarası spor halkasına eklemeyi; milli kültür halkası için de bile yeterince barındıramamışlardır.

Zamanla bir takım gelenekler ortadan kalkmış veya orijinalliğini yitirmiştir. Bu durum telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açmıştır. Türk kültür hayatında büyük öneme haiz olan geleneksel güreşlerde, bu durumdan kendisine düşen payı almıştır. Kahramanmaraş yöresinde yakın tarihe kadar çok yaygın olan Şalvar Güreşi vardı ki, bu güreş her bakımdan günümüz minder güreşi ( özellikle serbest güreş) için çok önemli bir altyapı potansiyeliydi. Fakat, senede bir kez çok zorluklar altında ancak yapılabilmektedir.

Yine Geleneksel Spor Dalları Federasyonu’na (GSDF) bağlı olarak Gaziantep ve Hatay yörelerinde yapılan Aba Güreşleri bulunmaktadır. Günümüzde az da olsa hala yapılmakta olan bu güreşlerden özellikle Hatay yöresinde yapılanı; günümüz Orta ve Kuzey Asya ile Kafkasya da hala çok yaygın olarak yapılan ( Abbotov, 1991; Bektenov ve Musim, 1978) aba güreşleriyle her bakımdan aynilik ve orijinallik taşımaktadır. Bu güreşlerin çok önemli bir yanı da, eski Türk geleneğinde olduğu gibi hala Orta ve özellikle Kuzey Asya Türk halklarının bayanlarının da yapmış olmalarıdır. Hatay usulü aba güreşlerinin diğer bir önemli yanı da, minder güreşiyle teknik ve fizyolojik açıdan benzer oluşudur. Bu bağlamda aba güreşi; hem alt yapı ve potansiyel açıdan hem de Türk bayan güreşini kalkındırmak bakımından önem arz ettiği görülebilmektedir.

Güreş Federasyonu (TGF)’na bağlı olarak organize olan Karakucak ve yağlı Güreşlerde bulunmaktadır. Bunlardan karakucak güreşleri eskisi kadar yoğun yapılmamakla birlikte; eskiden beri serbest güreşin bölgesel potansiyelliği ve başarı grafiği ile paralel bir seyir izlediği bilinmektedir. Bu durum, karakucak güreşlerinin nazari-dikkate alınmasını gerektirmektedir.

Yağlı Güreş


yukarıda adı geçen aba, şalvar ve karakucak güreşleri kadar geleneksel Türk unsurlarını, rituel sujeleri vs. bütün proto özellikleri üzerinde taşımamaktadır. Aynı zamanda minder güreşlerine de bir alt yapı görünümünde değildir. Çünkü yağlı güreş fizyolojik açıdan minder güreşleriyle farklılık göstermektedir. Ancak, yağlı güreşin günümüzde dahi bazı bölgelerde birinci lig futbol derbi maçları kadar bir sektörü bulunmaktadır. Bu açıdan göz ardı edilmemesi kanaati hasıl olmaktadır.

Minder güreşi (serbest ve Greko-Romen), Türkiye ye ilk geldiği yıllarda klasik (geleneksel) güreşlerin gölgesinde kalsa da, kısa sürede kendisini toparlamıştır. 1970’li yıllara kadar ülkenin en popüler ve sektörel bir sporu olan güreş, ondan sonraki yıllarda bu popülaritesini yavaş-yavaş yitirmiştir. Günümüzde çok şeyde olduğu gibi sporun popülaritesi de kitle iletişim araçlarına bağlıdır. Medya diye tabir edilen bu araçların Türk güreşine yeterli düzeyde yer vermediği açıktır. Buna sebep olarak Türk güreş camiası veya FILA gösterilebilir.

Ancak, şöyle bir geriye dönüp bakıldığında; Türkiye’yi yurt dışında en iyi temsil etmiş branşın güreş sporu olduğu açıkça görülecektir. Dünyanın en büyük organizasyonu olan Olimpiyat oyunlarında şimdiye kadar Türkiye’nin aldığı toplam altın madalya sayısı 33’dür. Bunun 27’si güreşten gelmiştir. Dünya ve Avrupa Şampiyonalarında güreşin getirdiği altın madalya sayısı ise, yaklaşık bunun altı katıdır. Güreş camiasının bütün sporlara çok iyi gözle baktığı; güreşçilerin komple sporcu oluşlarıyla da ortadadır. Fakat, uluslararası düzeyde Türkiye ye hiç şampiyonluk yaşatmamış branşları saatlerce, günlerce, aylarca ve hatta yıllarca medyadan seyrederken; bu denli başarı kazandırmış güreşi, hiç denecek kadar az görmek veya hiç görememek; hem Türk güreş severleri üzmekte hem de Türk güreşinin bu ilgisizliği hakketmediği kanaati hasıl olmaktadır.

Bazı yabancı uzmanların güreşe en yetenekli ve istekli insanların başında Türklerin geldiğini hem teoride (Sımakov,1984) hem de pratikte (Sapunov, 2001) belirtmektedirler. Türkiye de güreş sporunu yapacak çağda insanların çokluğu ve bu spora istekli pilot bölgelerin sıklığı herkes tarafından bilinmektedir. Bura da yetkili ve ilgililere, Türk güreşini dünyada hak ettiği yere getirebilmek için, maddi manevi imkanları en iyi şekilde değerlendirmek kalmaktadır. Elbette ki bu işte kolay değildir. Güreş alanıyla ilgili akademisyen ya da uzman kişilerin samimi veya özverili olmalarının da yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.

Part-Time çalışmalarla Türk güreşinin bir yerlere gelemeyeceği özellikle son beş yılda yeterince anlaşılmıştır. Bütün olumsuzlukları olumlu yöne çevirmek; mevcut potansiyelleri en verimli veya başarılı hale getirmek; aynı zamanda profesyonellik gerektirdiği açıktır. Alanında uzmanlaşmış kişi veya akademisyenlerin zamanlarının tamamını veya bir çoğunu Türk güreşine ayırmalarının gerekli olduğu anlaşılmaktadır.

Olimpiyat oyunlarında ülkemizi temsil eden Güreşçilerimizin kazandıkları başarılar...


ahmetseydi 29 Kasım 2005 22:16

Güreşin Felsefesi
 
1 ek
Alıntıdaki Ek 50453

Güreşin Felsefesi


MsXLabs.org

Gençliğinde güreşle ilgilenen ve yakın zaman önce vefat eden Amerikalı ünlü tiyatro yazarı Arthur Miller bakın güreşi nasıl anlatıyor. Güreş belki de organize sporlar alanında varolan en arınmış atletik yarışmadır. Sopa, top, hokey sopası gibi aletlerin olmadığı ve kimsenin kaybettiğinde birbirine aşağılar şekilde parmak yöneltmediği bir spordur.

Stratejinizi tekrar düşünmeye, tekrar grup oluşturmaya ya da durup bir nefes almaya zamanınız yoktur. Hakem "güreşin!" dediğinde kafanızdaki her şey silinir. Minderin dört köşesinin dışındaki her şey silinir ve görünmez olur. Orada yalnız siz ve rakibiniz vardır, yalnızsınızdır ve kimin zaferi kazanacağı konusuna kilitlenmişsinizdir. Bütün varlığınız bu çaba içine gömülmüştür; gücünüz, arzunuz ve kazanma azminiz şampiyon olma çabasıyla bir araya gelmiştir.

Güreş yoğun ve hayli rekabet isteyen bir çabadır. ,
Güreş sporcuya içindeki büyük gücü ve kuvveti çıkarmasını sağlar çünkü güreş kas gruplarını ve büyük bir atletik yeteneği içinde barındırır; gerçekten rekabet isteyen bir güreşçiyi bir zamanlar kendisi hakkında düşündüğünün de ötesinde fiziksel ve moral olarak itekler. Bütün sporlar içinde güreş belki de fiziksel gelişme için en iyi spordur. Bir antrenman esnasında bir güreşçi sürekli gücünü, kıvraklığını, dayanıklılığını, dengesini hızını ve tekniğini geliştirmeye çalışır.

Güreşçiler hazırlık ve sıkı çalışmanın değerini ve hayattaki hedeflerine ulaşmadaki rolünü öğrenirler. Güreşçilerin minderde öğrendiklerini gerçek hayat tecrübelerine aktarmaları beklenir. Güreşçiler kendine yeterli, akıl ve fiziksel yönden zinde, müthiş çalışma ahlakı olan, disiplinli, rekabetçi ve sorumludurlar. Güreşçiler aynı zamanda hedef tutkunu ve kendine çok güvenen kişilerdir. İşte böyle Amerikalı yazarın güreş üzerine yazdığı bir deneme. Siz hiç bizim edebiyatçılarımızın, Ata sporumuz güreş üzerine bir deneme yazdığını hatırlıyormusuz? Ben hatırlamıyorum...


Misafir 1 Aralık 2005 11:00

Türk gibi kuvvetli


MsXLabs.org

3 Ata sporumuz güreş, Türk sporunun yüz akı oldu. Dünyayı tetreten pehlivanlarımız ‘‘Türk gibi kuvvetli’’ sözünün yaratıcısıydılar. 1948 Londra Olimpiyatları'nda tam 6 altın madalya ile büyük sükse yapan ve dünya minderlerinin patronu olan Türkiye, güreşte hep ilklere imza attı.

ATA sporumuz güreş, dünya minderlerinde yüz akımız oldu. 1948 Londra Olimpiyatlarında 6 altın madalya ile büyük sükse yapıp minderin patronu olan Türk güreşi, sonraki yıllarda madalya grafiğinde zaman zaman dalgalanmalı dönemler geçirdi. O dünya minderlerini titrettiğimiz dönemlerden sonra Rusya'nın büyük atılım yapması sonucu altın madalyaya hasret kaldığımız buruk yıllar yaşadık. Ancak son beş yıl içinde minderlerde hem sarsılan itibarımızı geri aldık, hem de ilk'lere imza attık.

Ahmet Ayık, Sadettin Tantan ve İsmail Demirci'nin federasyon başkanlıkları dönemlerinde Türk güreşi hem Sovyet hegemonyasını yıktı, hem de muhteşem zaferlere imzasını attı.

17'lİK ŞAMPİYON


Tantan döneminde 94 yılında Toronto'da yapılan Dünya Serbest Güreş Şampiyonası'nda 82 kilo güreşçimiz Sebahattin Öztürk 23 yıl sonra aynı yıl Stockholm'de düzenlenen Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda aynı kiloda Hamza Yerlikaya 17 yaşında 26 yıl aradan sonra ülkemize altın madalya mutluluğunu yaşatırken, İstanbul'da ev sahipliğini yaptığımız Avrupa Serbest Güreş Şampiyonası'nda ise 27 yıl aradan sonra Rusya'yı geçip bir mucizeyi gerçekleştirerek takım şampiyonu olduk.

92 yılında Barcelona Olimpiyatlarında altın madalyaya ulaşan Akif Pirim 28 yıllık rüyayı gerçekleştirirken, Demirci federasyonu döneminde genç grekoromencilerimiz dünya şampiyonasında takım halinde şampiyon olurken, Rus saltanatına ilk kez son verme onurunu yaşadılar. 95 yılında Hamza Yerlikaya ile Hakkı Başar, 33 yıl aradan sonra ülkemize bir şampiyonada iki altın madalya kazandırma mutluluğunu tattırdılar.

YENİ DESTANLAR


Son başkan Ahmet Ayık federasyonu ile Türk güreşçileri minderlerde destanlara yenilerini eklediler. Grekoromen Milli Takımımız cumhuriyet tarihimizde ilk kez Dünya Kupasını, Dünya Milletler Kupasını ülkemize kazandırırken, Avrupa Şampiyon kulüpler Kupası'nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Grekoromen Güreş Takımı tarihimizin ilk şampiyonluğunu ülkemize hediye etti. Genç serbest takımımız yine tarihimizde ilk kez Rusya ile birlikte Avrupa takım şampiyonluğuna ulaşma başarısını elde etti.

Dünya minderlerinde ters grafik çizdiğimiz günlerde Sovyet mozayiğinin dağılmasından sonra iki ünlü Rus antrenör Sapunov ve Şahmuraov Türk güreşiesinin kötü giden talihini çevirirken, başarılarda payları büyüktü.

ASRIN GÜREŞÇİSİ


Son 10 yıl içinde yurdun çeşitli bölgelerinde açılan Güreş Eğitim merkezlerinden yetişen genç güreşçilerimiz Türk güreşinin geleceğinin temel taşları olurken, FİLA'nın ‘‘Asrın Güreşçisi’’ seçtiği Hamza Yerlikaya 25 ay dünya ve Avrupa şampiyonalarında rakiplerine tek puan bile vermedi.

Cumhuriyet tarihimizde güreşte ilk madalyayı 1936 Berlin Olimpiyatlarında Mersinli Ahmet Kireşçi bronz madalya ile kazandırırken, Olimpiyatlarda ilk altını aynı olimpiyatta Yaşar Erkan, Dünya şampiyonalarında 1950 yılında Stockholm'de Muharrem Caendaş, Avrupa şampiyonalarında 1946 da yine aynı şehirde Gazanfer Bilge kazandırdı.

GÜREŞİN ŞEREF KÜRSÜSÜ



OLİMPİYAT ŞAMPİYONLARI


Yaşar Erkan (61 kg-1936), Nasuh Akar (56 kg-1948), Mehmet Oktay (61kg-1948), Gazanfer Bilge (63kg-1948), Celal Atik (66kg-1948), Yaşar Doğu (73kg-1948), Mersinli Ahmet (Ağır-1948), Hasan Gemici (52kg-1952), Bayram Şit (63kg-1952), Mustafa Dağıstanlı (56kg-1956, 63kg-1960), Mithat Bayrak (73kg-1956, l960), Hamit Kaplan (Ağır-1956), Ahmet Bilek (52kg-1960), Müzahir Sille (61kg-1960),Hasan Güngör (79kg-1960), İsmet Atlı (87kg-1960), Tevfik Kış (87kg-1960), Kazım Ayvaz (70kg-1964), İsmail Ogan (78kg-1964), Mahmut Atalay (78kg-1968), Ahmet Ayık (97kg-1968), Mehmet Akif Pirim (62kg-1992), Hamza Yerlikaya (82kg-1996), Mahmut Demir (130kg-1996)

Dünya şampiyonları


Muharrem Candaş (87kg-1950 Stockholm), Ali Yücel (52kg, 1951-Helsinki), Nasuh Akar (57kg, 1951-Helsinki), Nurettin Zafer (62kg, 1951-Helsinki), Celal Atik (73kg, 1951-Helsinki), Hüseyin Akbaş (52kg, 1954-Tokyo, 57kg, 1957-İstanbul, 57kg, 1959-Tahran, 57kg, 1962-Toledo), Mustafa Dağıstanlı (57kg, 1954-Tokyo, 62kg, 1957-İstanbul, 62kg, 1959-Tahran), Mehmet Kartal (52kg, 1957-İstanbul), Hamit Kaplan (Ağır, 1957-İstanbul), Cemal Yanılmaz (52kg, 1963-Sofya), Rıza Doğan (67kg, 1958-Budapeşte), Kazım Ayvaz (73kg-1958 -Budapeşte, 70 kg, 1962-Toledo), Tevfik Kış (87kg, 1962-Toledo, 87kg, 1963 Helsinborg), Ahmet Ayık (97 kg, 1965 Manchester, 97kg, 1967 Yeni Delhi), Mahmut Atalay (78kg, 1966-Toledo), Salim Bak (52kg, 1971 Tokyo), Sebahattin Öztürk (82 kg, 1993 Toronto), Hamza Yerlikaya (82kg, 1993-Stockholm, 82kg, 1995-Prag), Turan Ceylan (74kg, 1994-İstanbul), Mahmut Demir (130kg, 1994-İstanbul), Hakkı Başar (90kg, 1995-Prag), Zekeriya Güçlü (130kg, 1997 -Krasnoyarsk), Ercan Yıldız (54kg, 1997 Wroclaw), Şeref Eroğlu (63kg, 1997-Wroclaw).

Avrupa şampiyonları


Gazanfer Bilge (62kg, 1946-Stockholm), Celal Atik (67kg, 1946-Stockholm), Yaşar Doğu (73kg, 1947-Prag, 73kg, 1946-Stockholm, 79kg, 1949-İstanbul), Adil Candemir (87kg, 1949-İstanbul),Mehmet Esenceli (52kg, 1966-Karlsruhe, 52kg, 1967-İstanbul), Hasan Güngör (87kg, 1966-Karlsruhe), Ali Yücel (52kg, 1949-İstanbul), Nasuh Akar (57kg, 1949-İstanbul), Servet Meriç (67kg, 1949-İstanbul), Celal Atik (73kg, 1949-İstanbul), Tevfik Kış (87kg, 1966-Essen), Sırrı Acar (78kg, 1967-Mınsk, 78kg, 1968 Vesteras), Hasan Sevinç (57kg, 1967-İstanbul), Nihat Kabanlı (63kg, 1967-İstanbul), Ahmet Ayık (97kg, 1967-İstanbul, 100kg, 1970 Berlin), Metin Alakoç (62kg, 1969-Modena), Ömer Topuz (Ağır, 1969-Modena), Sefer Baygın (48kg, 1972 Katowice), Reşit Karabacak (82 kg, 1983 Budapeşte), Ahmet Ak (57kg, 1989 Ankara), İlyas Şükrüoğlu (48kg 1989 Ankara), Fevzi Şeker (68kg, 1990 Poznan), Metin Kaplan (62 kg, 1991 Stuttgart), Ali Kayalı (100kg, 1991 Stuttgart), Sebahattin Öztürk (82kg, 1992 Kapoşvar), Ahmet Orel (52kg, 1993 İstanbul), Remzi Musaoğlu (57kg, 1993 İstanbul), Mahmut Demir (130kg, 1993 İstanbul, 130, 1995 Fribourg, 1996 Budapeşte), Muharrem Demireğen (57kg, 1994 Roma), Şeref Eroğlu (57kg, 1994-Atina, 57kg, 1996-Budapeşte, 63kg, 1998-Mınsk), Erol Koyuncu (74kg, 1994-Atina), Nazmi Avluca (74kg, 1996-Budapeşte), Hamza Yerlikaya (85kg, 1996-Budapeşte, 85kg, 1997-Kouvola, 85kg, 1998-Mınsk), Hakkı Başar (90kg, 1997-Kouvola), Yüksel Şanlı (69kg, 1998 Bratislava), Aydın Polatçı (130kg, 1998 Bratislava).

Unutulmayanlar



YAŞAR DOĞU
Türk güreşinin sembolüydü. 66 kilodan ağır siklete kadar çıktı, hem serbest hem de grekoromen güreşti. Nice şampiyonlar yetiştirdi.

CELAL ATİK
Dünya güreşinin mimarı olan büyük şampiyon, Atatürk'ün önerisiyle Doğan soyadını Atik olarak değiştirdi. Uzun yıllar Türk Milli Takımının Başantrenörlüğünü yaptı.

GAZANFER BİLGE
Londra Olimpiyatlarının unutulmaz takımının unutulmaz ismi. Onun ''sarma'' oyunu Dünya Güreş literatürüne geçti.

HÜSEYİN AKBAŞ
Ona serbest güreşin dünyada kralı denir. Serbest güreşin 52 kilosunda dünyanın gelmiş geçmiş en büyük pehlivanıdır. Melbourne Olimpiyatlarında 12 kilo düşerek kürsüye çıktı.

MUSTAFA DAĞISTANLI

Yenilgi yüzü görmeyen büyük şampiyon. Spor tarihimize Olimpiyatlarda çifte altın madalya kazanarak geçti. 1973-1980 yıllarında 8 yıl AP milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı.

AHMET AYIK
Türk güreş tarihinin en büyük şampiyonlarındandı. Kilosunda dünyanın en büyük güreşçisi Rus Medved ile İranlı Tahti'yi yenen tek güreşçi. İki dönem federasyon başkanlığı görevinde bulundu.

HAMZA YERLİKAYA

Son yıllarda greko minderinde bir güneş gibi doğdu. 17 yaşında ilk dünya şampiyonluğunu kazandı. Asrın güreşçisi seçildi. Yıldız, genç, ümit ve Büyüklerde Avrupa ve Dünya şampiyonluklarını kazandı. Atlanta Olimpiyatında altın aldı.


Misafir 2 Aralık 2005 12:39

ALTIN GÜREŞÇİLERİMİZ
 

AHMET KİREÇÇİ - Güreş


"MERSİNLİ", KÜRSÜYE ÇIKAN İLK TÜRK


Ahmet Kireççi güreşe 1914 yılında, doğduğu Mersin'de başladı. İstanbul'a geldikten sonra Kumkapı Kulübü'nde hızlı güreşi ve tekniği ile dikkat çekince, 1931'de 17 yıl süreyle bırakmayacağı milli takıma seçildi. 1936'da Berlin'de serbest güreş stilinde kazandığı bronz madalya ile kürsüye çıkan ilk Türk sporcu olarak olimpiyat tarihine adını yazdırdı. "Mersinli" lakabıyla tanınan Ahmet Kireççi, 1948 Londra Olimpiyatları'nda ise bu kez grekoromen ağır sıklette altın madalya kazanmayı başardı. Üç Balkan şampiyonluğu da olan güreşçi, 1979'da Mersin'de geçirdiği trafik kazası sonucu hayata veda etti.

YAŞAR ERKAN - Güreş


İLK ALTIN MADALYAYI KAZANDIRDI


Küçük yaşlarda Erzincan'dan İstanbul'a geldi ve Kumkapı Kulübü'nde güreşe başladı. 1912 yılında doğan Yaşar Erkan Türkiye'ye 1936 yılında Berlin Olimpiyatları'nda ilk altın madalya kazandıran sporcu olarak biliniyor. Yaşar Erkan'ın Olimpiyat şampiyonluğunu kazanması üzerine Mustafa Kemal Atatürk, genç şampiyonu Berlin'e yolladığı şu telgrafla kutluyordu: "Kendin küçüksün ama memleket için çok büyük bir iş yaptın. Artık adın Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar." Atatürk, şampiyon güreşçimize ayrıca iki gümüş vazo hediye etmişti. 1931 yılında ilk defa giydiği milli forma altında tam 16 yıl mücadele etti ve Olimpiyat şampiyonluğunun yanı sıra dört Balkan şampiyonluğu da kazandı. Milli takımı çalıştırdı.

HAMİT KAPLAN - Güreş


OLİMPİYATLARDA ÜÇ MADALYA


Milli güreşçi olan dayısı Adil Candemir'in özendirmesiyle 16 yaşında güreşe başladı. Askerlik görevini yaptığı sırada Denizgücü güreş takımına katıldı.1954 yılında milli takıma seçildi. On bir yıl boyunca 175 kez giydiği milli mayo ile üç Olimpiyatta üst üste madalya kazanmayı başardı. 1956 Melbourne oyunlarında altın madalya kazanan Hamit Kaplan, 1960'da Roma'da gümüş, 1964 yılında Tokyo'da yapılan Olimpiyatlarda bronz madalya almayı başardı. 1965 yılında geçirdiği iki ameliyattan sonra çok sevdiği güreşi ve sporu bıraktı. 10 yıllık güreş yaşamında uluslararası şampiyonalarda 20 madalya kazandı. Ayrıca 22 kez de Türkiye şampiyonu oldu, Kırkpınar yağlı güreşlerinde ağalık yaptı. 1933'te Amasya'da doğan Hamit Kaplan, 1976'da geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Ağır sıklette gerek serbest, gerek grekoromen stilde dalının en iyilerinden biriydi.

YAŞAR DOĞU - Güreş


EFSANE ŞAMPİYON


Türk güreşinin yenilmez şampiyonu. 1938'de Ankara'da askerliğini yaparken bir arkadaşının ısrarı ile Ankara Güreş Kulübü'ne girdi ve orada minder güreşine başladı. Bir yıl içinde milli takıma yükseldi. Avrupa'daki ilk turnuvasında tecrübesizliğine rağmen üç rakibini yendi, bir maçında sayıyla yenik sayılarak Avrupa şampiyonluğunu kaybetti. Tam 12 yıl süreyle milli takımda yer aldı. Bu süre içinde katıldığı yedi şampiyonanın altısında birinciliği kimseye kaptırmadı. Ay-yıldızlı mayoyla yaptığı 47 maçın 46'sını kazandı.1948 Londra Olimpiyatları'nda Türkiye'ye altın madalya getirdi. Hem grekoromen hem de serbest stilde, 66 kilodan 87 kiloya kadar birçok sıklette güreşti. Güreşi bıraktıktan sonra antrenörlük de yaptı. 1915 yılında Samsun'un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğmuştu. 1961'de Ankara'da vefat etti.

GAZANFER BİLGE - Güreş


BEŞ TUŞLA MADALYA


Karamürsel'de, Cumhuriyet'in ilan edildiği yıl dünyaya geldi. Güreşe 17 yaşında başlayan Gazanfer Bilge, askerlik görevini yaparken milli takıma seçildi. 1946 yılında Stokholm'de yapılan Avrupa şampiyonasında birinciliği kazandıktan sonra 1948 Londra Olimpiyatları'nda beş rakibini de tuşla yenerek, Türkiye'ye serbest stildeki ilk olimpik altın madalyayı getirerek tarihe geçti. Çok hızlı, teknik ve güçlü bir güreşçi olarak tanındı. Helsinki Olimpiyatları'na profesyonel olduğu gerekçesiyle alınmayınca, bir yıl sonra, 1953'te güreşi bıraktı. 2003'te Dünya Fair-Play Konseyi tarafından tanıtım - spora ve toplumsal hizmet dalında ödüle layık görüldü.

MUSTAFA DAĞISTANLI - Güreş


YENİLGİ YÜZÜ GÖRMEDİ


Samsun'un Balayır köyünde, 1931'de doğdu. Milli formayı 70'ten fazla kez giydi. O dönemin birçok büyük güreşçisi gibi o da karakucakla başladı. Minder güreşine Denizgücü Kulübü'nde geçiş yaptı. 1952 yılında, henüz bir yıllık güreşçiyken şampiyon Nasuh Akar'ı yenerek Türkiye şampiyonu oldu. Bir sonraki yıl ise milli takıma seçildi. Başarılı güreş yaşamında iki Olimpiyat (1956, 1960), üç dünya (1954, 1957, 1959), bir Dünya Kupası ve bir Balkan şampiyonluğu kazandı. Yurtiçinde 320 müsabakadan 319'unu, yurtdışında ise 73 müsabakadan 70'ini kazandı, üçünde berabere kaldı. Sonradan güreş antrenörlüğü yapan Mustafa Dağıstanlı, Samsun'dan Meclis'e seçilerek bir dönem milletvekilliği de yaptı.

HASAN GÜNGÖR - Güreş


1960 ROMA KAHRAMANLARINDAN


Denizli'nin Acıpayam ilçesinde, 1934'te doğdu, 17 yaşında güreşe başladı. 1954'te başlayan milli mayo serüveninde, güreştiği serbest stilde 79 ve 87 kilolarda birçok şampiyonluk kazandı. Olimpiyatlarda biri 1960 Roma oyunlarında (altın), biri de 1964 Tokyo Olimpiyatları'nda (gümüş) olmak üzere iki madalya kazandı. Hasan Güngör'ün ayrıca birer Dünya, Avrupa, Balkan ve Akdeniz Şampiyonluğu bulunuyor. 1968 yılında 14 yıllık güreş yaş***** nokta koyan Hasan Güngör, Genç Milli Takımlar'dan başlayıp, A Milli Takım'a kadar çeşitli kademelerde 21 yıl antrenörlük yaptı.

İSMAİL OGAN - Güreş


YAŞAR DOĞU'NUN KEŞFİ


Doğduğu (1933) yerde, Antalya'nın Aksu ilçesine bağlı Macun Köyü'nde, 1954'te güreş yaparken unutulmaz şampiyon Yaşar Doğu tarafından keşfedildi. İlk ciddi turnuvası olan ve İstanbul'da düzenlenen 1957 Dünya Şampiyonası'nda 73 kiloda ikinci oldu. Hemen akabindeki yıl Dünya Kupası'nı kazanmayı başardı. 1960 Roma Olimpiyatları'nda ise finale kadar çıkmasına rağmen, bir anlık dalgınlığı sonucu Amerikalı rakibine puan kaptırınca şampiyonluğu kaçırdı. Dört yıl sonra, Tokyo Olimpiyatları'nda kilo artırarak 78 kiloda mindere çıkan Ogan, burada başarıya ulaştı ve altın madalyaya kazandı.. Ünlü güreşçi 52 kez forma giydiği milli takımı bıraktıktan sonra 10 yıl boyunca bölge antrenörlüğü yaptı.

MEHMET AKİF PİRİM - Güreş


28 YIL SONRA GELEN MADALYA


90'lı yılların en önemli Türk güreşçilerinden biri. 1992 Barselona Yaz Oyunları'nda tam 28 yıllık aradan sonra grekoromen stilde altın madalya kazandırdı. 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda aynı başarıyı tekrarlayamasa da, 62 kilo grekoromen stilde bu sefer de bronz madalya almayı başardı. Aktif güreşi bıraktıktan sonra bir dönem milli takım baş antrenörlüğü yapan sporcunun ayrıca 1991 ve 1994 Akdeniz Oyunları'nda iki altın, 1993 Avrupa Şampiyonası'nda bir bronz ve 1992 Dünya Şampiyonası'nda bir gümüş madalyası da bulunuyor.

MİTHAT BAYRAK - Güreş


TÜRKİYE'YE İKİ ALTIN GETİRDİ


Sakarya'da, 1929'da doğdu. Spor yaş***** futbolla başlamasına rağmen, daha sonra, 1948'de Sakarya Güreş Spor Kulübü'nde güreşe yöneldi. Gazenfer Bilge, Mehmet Oktav, Hüseyin Erkmen ve Celal Atik gibi efsane isimler ona antrenörlük yaptı. Milli formayı ilk defa giydiği 1955 yılından sadece bir yıl sonra, 1956 Melbourne Olimpiyatları'nda Olimpiyat şampiyonu oldu. Mithat Bayrak bu başarısını 1960'ta Roma'daki oyunlarda tekrarladı. Grekoromen stilde Türkiye'nin en iyi güreşçilerinden biri kabul edildi. Almanya'da ayrıca antrenörlük yaptı.


ahmetseydi 13 Aralık 2005 08:32

Türkiye Güreş Ligi Sonuçları (13.12.2005)
 

TÜRKİYE GÜREŞ LİGİ SONUÇLARI


Büyükler Serbest ve G.Romen 1.lig ve Yıldızlar 1.lig Müsabaka Sonuçları

BÜYÜKLER SERBEST 1.LİG


  • Ankara İller Bankası : 1 Erdemir Ereğli : 6
  • Ankara M.T.A : 5 Samsun Tekel : 2
  • Ankara Şeker : 3 Erzurum büyükşehir Bel : 4
  • Mersin Tarsus Bel :0 İstanbul Tekel : 7
  • Amasya Şeker : 7 Ankara Karagücü : 0

BÜYÜKLER G.ROMEN 1.LİG


  • Rize Çaykur Spor : 5 Ankara Karagücü : 2
  • İstanbul Güreş İhtisas : 2 İstanbul Büyükşehir Bel : 5

YILDIZLAR 1. LİG


  • Amasya Gem : 0 K.Maraş Gem : 2
  • İstanbul Büyükşehir Bel : 2 Tokat Gem : 0
  • Sakarya Pamukova Bel : 0 Denizli Gem : 2
  • Aydın Gem : 0 Ankara Büyükşehir Bel : 2
  • Yozgat Gem : 2 Konya Gem : 0
  • Erzurum Gem : 2 Samsun Gem : 0
  • Ordu Gem : 0 Ankara Şeker : 2
  • Çorum Gem : Sivas Gem :


ahmetseydi 13 Aralık 2005 09:06

Türkiye güreşin babasıdır !..
 

"Türkiye güreşin babasıdır !.."


FILA Başkanı Raphael Martinetti, ''FILA Türkiye'nin evlatlığıdır, Türkiye de güreşin babasıdır'' dedi.. Martinetti, 2008'deki Pekin Olimpiyatları'na kadar kural değişikliği yapmayacaklarını da söyledi

FILA Başkanı Martinetti, Ahlatlıbel'deki Türk Güreş Vakfı ve Olimpik Park Otel ve Spor Kompleksi'nin açılışı öncesinde, Türkiye'nin ve Türk güreşinin her şeye rağmen dünyadaki en iyiler arasında olduğunu söyledi.

Eskiden 2-3 ülkenin güreşte dünyada söz sahibi olduğunu ifade eden Martinetti, ''Şimdi öyle şampiyonlar çıkıyor ki, en son olimpiyatlarda Mısır'dan olimpiyat şampiyonu çıktı. İsveç, Fransa ve Danimarka'dan şampiyonlar çıktı. Tüm bunlara rağmen Türk güreşi dünyadaki en iyi ülkeler arasındadır. Hiçbir şampiyona yok ki, Türkler madalya almadan evine gitsin. Türkiye, en iyiler arasında'' şeklinde konuştu.

-''ŞİMDİLİK KURAL DEĞİŞİKLİĞİ YOK''-


FILA Başkanı Martinetti, Atina Olimpiyatları öncesinde yapılan kongrede, FILA Yönetimi olarak güreş dünyasına söz verdiklerini ve 2008'deki Pekin Olimpiyatları'na kadar kural değişikliği yapmayacaklarını söyledi.

Güreşin son dönemde popülaritesinin biraz düştüğünü ifade eden FILA Başkanı, şunları söyledi: ''Biz bunun farkına vardığımız andan itibaren, yani 3-4 yıldır kurallarda yeni reformlar yaptık. Genel yapıda değişikliklere gittik. Halka yayılmasını sağlamak için televizyon kanallarıyla anlaşmalar yaptık. ABD, Çin ve Eurovision ile anlaşmalar yaptık. Bu çalışmalar sayesinde şu anda güreş yukarı doğru yükseliyor.''

FILA Başkanı Martinetti, güreşi daha izlenir hale getirmek için kural değişiklikleri yaptıklarını belirterek, ''Eğer değişiklik yapılıyorsa, güreşi daha izlenir hale getirmek için yapılıyor. Grekoromen güreşin güzelliklerini ortaya çıkarmak için yapıyoruz. Güreşçilerin puanlı oyunlar yapmaları için değişikliğe gidiyoruz. Artık 2 dakikada güreşçiler 5-6 puan çıkarıyor'' diye konuştu.


ahmetseydi 13 Aralık 2005 09:10

FILA ULUSLARARASI GÜREŞE YENİ BİR STİL EKLEDİ,


PLAJ GÜREŞİ (BEACH WRESTLING)


MsXLabs.org

Yunanistan’ın başkenti Atina’da 20 Ağustos 2004 tarihinde yapılan FILA Kongresinde Uluslararası güreşe “Plaj Güreşi” diye yeni bir stilin eklenmiştir.

Uluslararası Güreş Federasyonu kısa adıyla FILA, uluslararası güreşle ilgili dünyadaki tüm ülkeleri temsil etmektedir. İsviçre’nin Lozan kentinde merkezi bulunan bu organizasyonun başkanı Raphael Martinetti’dir.

Plaj güreşiyle ilgili özel kurallar ve müsabaka programıyla ilgili detaylı bilgi henüz mevcut değildir.
Aşağıda sunulacak bilgi FILA Kongresinde onaylanan ve kabul edilen dokümandan ibarettir.

FILA Programında “Plaj Güreşi’nin” Tanıtımı


Önsöz


İnsanlık tarihinin başladığı günden beri tüm kıtalarda güreş toprak, kumsal, saman ve talaş serili zeminlerde geleneksel biçimlerde yapılmaktadır. Bugün basit kurallarıyla bu stiller büyük halk kitlelerinin ilgisini çekmektedir. Bu sebeple FILA Bürosu teknik araçlar olmaksızın her yerde rahatlıkla uygulanabilen ve özelliklerini geleneksel güreşlerden alan “Plaj Güreşini” düzenlemiş ve geliştirmiştir.
Bu güreş stili;
  • Güreşin beğenilmesini ve sevilmesini,
  • Düşük finans ve materyalle ülkelerde güreşin yapılmasını,
  • Tatil yörelerinde oyun ve doğal aktivite formundaki heyecan ve zevk verici aktivitelerin yapılmasını,
  • Yeni bir aktiviteyle milli federasyonların ülkelerinde güreşi teşvik etmesini,
Yeni ve heyecanlandırıcı bir disiplinle sponsorların ilgisinin çekilmesini sağlayacaktır.

”Bayan ve Erkekler için Plaj Güreşi Kuralları”

Yaş Grupları

  • 10 ile 15 yaşları arası YILDIZLAR
  • 16 ile 20 yaşları arası GENÇLER
  • 21 ve yukarısı yaşlar BÜYÜKLER kategorisi olarak kabul edilmektedir.

Sıkletler


Sorumlu şahıs güreşe katılanları iki grubu ayırır;
  • Bir hafif sıklet,
  • Bir ağır sıklet. Müsabakalarda tartı yoktur. Grupların ayrılması katılımcıların vücut yapısının iriliğine göre en kısa sürede mümkün olan bölünebilir ideal sayılarda yapılır

Müsabaka Türleri

  • FILA tarafından tanınmamış ve lisanssız tüm katılımcılara açık turnuva ve şampiyonalar,
  • FILA tarafından tanınmış Ülke Federasyonlarının sporcularına açık turnuva şampiyonalar,

Müsabaka Kıyafeti

  • Erkekler için her hangi bir aksesuar gerektirmeyen mayo,
  • Bayanlar için her hangi bir aksesuar gerektirmeyen tek veya çift parçalı mayo,

Müsabaka Alanının Yüzeyi


Kumsalın üzerinde, 6 metre çapındaki bir daire,

Müsabaka Sistemi


Doğrudan elemeli müsabaka sistemi. Yarı finalistlere yenilenlerin her ikisi de üçüncülüğü paylaşır.

Erkek ve Bayan Güreşçilerin Tanınması veya Kimlik Tespiti
Güreşçiler gruplara ayrıldıktan sonra, her güreşçi farklı gruplar için 1’den başlayan numaralı diz bandını alarak dizinin etrafını saracak şekilde takar. Her maçtan sonra kaybeden diz bandını hakeme teslim eder.

Hakemlik


Resmi görevli hakem olarak görevini yerine getirir ve kararlarına itiraz edilemez.

Müsabaka Kazanma Biçimleri



Plaj güreşi ayakta başlar. Şu yollarla galibiyet elde edilir;
  • Her İki omuzun yere temas ettiği düşüşle,
  • Müsabaka sırasında rakibinin vücudunun bir kısmını yere iki defa temas etmesini sağlayacak atışla. Hücum sırasında atak yapan güreşçi bir veya iki dizini de yere koyabilir.
  • Eğer bir güreşçi başarılı şekilde rakibini iterek onun bir ayağını müsabaka alanının dışına iki kere çıkarırsa,
  • Atışla rakibin müsabaka alanının dışına çıkarırsa,
  • Müsabakanın 3’üncü dakikasının sonunda, bir güreşçinin diğerine göre daha aktif olduğuna hakemin karar vermesiyle,

Yasaklar

  • Tekme veya yumruk atmak,
  • Yüze ve saçlara hücum etmek,
  • Yağ ve kaygan maddeleri vücuda sürmek,
  • Eklemlerin çıkması yol açan tutuşlar yapmak,
  • Her hangi bir sebeple müsabakayı durdurmak yasaktır.

Derecelendirme



·Hafif ve ağır sıkletlerin her biri için bir 1’inci, bir 2’nci ve iki 3’üncü ilan edilir.
  • Her iki kategorinin birincisi turnuvanın mutlak galibini belirlemek için güreşmek zorundadır.
  • Hafif sıkletin 1’incisi ağır sıkletin 1’incisine karşı
  • Hafif sıkletin 2’incisi ağır sıkletin 2’incisine karşı maç yapar.
Yukarıda FILA’nın açıkladığı kadarıyla tanıtılan plaj güreşi “Türk İnsanı için uygun mu?” sorusunu akla getiriyor. Elbette bu konuda farklı görüşler olabilir. Serbest ve Greko-Romen’i yapan plaj güreşini de rahatlıkla yapabilir. Kısa süre içerisinde güreşçilerin sonuca gitmesini mecbur kılan basit kurallarıyla sadece plajlarda değil kumun olduğu her yerde insanlarımızın büyük ilgisini çekeceğini düşünüyorum. FILA’nın plaj güreşinde yaptığı zaman sınırlaması ve kurallardaki düzenlemeleri karakucak için geçmişte yapmış olsaydık, geleneksel güreşimiz olimpik güreş stillerinin alt yapısını oluşturabilirdi. Bu stilde sıkletlerin olmaması kilo düşmenin güreşçilerin gelişimleri ve performansları üzerinde oluşabilecek her türlü riski ortadan kaldırmaktadır. Özellikle yıldızlar kategorisindeki 15 yaş ve altı güreşçiler çok yararlı olacaktır. Plaj güreşinde, karakucak ve yağlı güreş müsabakalarında kullanılan boy kriterine ilaveten yaş sınırının da getirilmesi daha bilimsel bir yaklaşım olacaktır. FILA’nın yeni stilin sıklet düzenlemesiyle ilgili en büyük hatası da yıldızlar kategorisinde 10 yaşındaki biriyle 15 yaşındaki bir gencin mücadele edebileceğini düşünmesidir. Ergenlik öncesi çocukların kuvveti fiziksel, cinsel büyüme ve gelişmenin fazla olduğu adolesanlardan daha düşüktür. Yaşın sebep olabileceği kuvvet farklılıklarını en aza indirmek için yaş gruplarının 2’şerli düzenlenmesi daha fizyolojik olacaktır. Örneğin; 12-13 yaş, 14-15 yaş gibi.
Plaj güreşi müsabaka başladığı andan itibaren en yüksek oranda sporcuların kondüsyonel, teknik ve taktik mücadelesine ihtiyaç duymaktadır. Rakibin bir ayağının 6 metre çapındaki müsabaka alanının dışına 2 kere çıkarılması veya atışla rakibin bu alan dışına çıkmasını sağlanması durumunda galip gelinmesi Japonların SUMO güreşine olan benzerliği akla getirmektedir. Bu kurallar müsabakanın başlangıcıyla birlikte güreşçinin çok dengeli duruş pozisyonu almasının, rakibin ayakta bloke edilmesinin, patlayıcı kuvveti ve çevikliğini kullanmasının, ayakta güreşte çok becerili olmasının, çok kısa sürede doğru kararlarla atak ve kontra-atak yapabilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Bu güreşte, büyük oranda anaerobik (oksijensiz) enerji üretimi baskın hale gelmektedir. Kısaca dengeli, hızlı, çevik, ayakta güreş tekniklerini etkin olarak uygulayabilenlerin başarılı olacağı, heyecanlı ve zevkli bir güreş stilini seyretmeye hazır olun.

TÜRKİYE ELİNDEKİ DEĞERİN KIYMETİNİ BİLEMEDİ.


Karakucak , yağan kar üzerinde karakucak, Yağlı güreş, Kısa Şalvar güreşi, Karakucak güreşi gibi Dünyada eşi bulunmaz güreş türlerinin yapıldığı Türkiye Fila’nın Plaj güreşinde eğer format olarak Karakucak güreşini önerebilseydi Karakucak güreşimiz bu gün Dünya genelinde yapılan Aynı Japonların Sumosu gibi Dünya şampiyonluğu organize edilene bir güreş olurdu.Fila Plaj güreşinden sonra kim bilir nereye yönelir? 2005 yılı itibarı ile Yine saçmalıklarla dolu Tenisi andıran bir kural değişikliğine gidilmiş durumda.Güreşten anlamayanlar bu mübarek sporla dama taşı gibi oynayıp duruyorlar.Nasılmı?. bir ileri , bir geri.


Misafir 14 Ocak 2006 20:33

Hamza Yerlikaya, iki olimpiyat şampiyonluğu daha hedefliyor.


MsXLabs.org

Henüz 17 yaşında dünya şampiyonu olarak tüm dikkatleri üzerine çektikten sonra minderlerde fırtına gibi esmeye devam eden Hamza Yerlikaya’nın gözü 4. olimpiyat altın madalyasında. Bu yıl 16.sını düzenlediğimiz “Yılın Sporcusu Anketi”nde Zaman okurlarının Yılın Sporcusu seçtiği Hamza, kendisine 36 yaşında olimpiyat şampiyonu olan Mahmut Atalay’ı örnek alıyor.

1992 yılında kazandığı dünya şampiyonluğuyla minderlerde fırtına estiren Hamza Yerlikaya 1996, 2000, olimpiyatlarındaki başarısıyla ‘Asrın Güreşçisi' unvanına mazhar oldu. 2008 ve 2012 olimpiyatlarında da boy göstermeyi hedefleyen güreşçimiz, kendisine 36 yaşında olimpiyat şampiyonu olan Mahmut Atalay'ı örnek alıyor.

Başta olimpiyatlar olmak üzere birçok dünya ve Avrupa şampiyonluğu kazanan asrın güreşçisi unvanlı Hamza Yerlikaya'nın tatmadığı başarı yok gibi. Geride bıraktığımız yıl dünya ve Avrupa şampiyonu olarak 2005'te Türk sporunun zirvesine çıkan Hamza Yerlikaya, 2012 Londra Olimpiyatları'na kadar güreşeceğini söyledi. Şu anda 30 yaşında olan Yerlikaya, performansından hiçbir şey kaybetmediğini belirterek güreşseverlere şu müjdeyi verdi: “Çorumlu efsane güreşçi Mahmut Atalay 36 yaşında olimpiyat şampiyonu oldu. Mahmut abi yaşına rağmen bunu başardı. İkinci bir Türk güreşçi olarak altı yıl sonra ben de bu onura layık olmayı arzuluyorum. Üstelik dördüncü olimpiyat madalyasını boynuma geçirerek inşaallah Türk milletinin göğsünü kabartacağım.”

2004 Atina Olimpiyatları'nda kürsüde yer alamaması sonucu çok yıkıcı eleştirilere maruz kaldığını ifade eden Yerlikaya, “Başta medya olmak üzere birtakım çevrelerce yaşlandığım ve mindere veda etmem gerektiği dile getirildi. Hatta yerime ithal güreşçi getirilmek istendi. Çok yıpratıldım. Ama kimseye küsmedim. Çünkü bir konuda hata yapmıştım.” dedi.

Yıllardır mücadele ettiği 84 sıkletinde kalmakta ısrar etmesinin en büyük yanılgısı olduğunun altını çizen Yerlikaya, “Bazen 10 kilo düşmem gerekiyordu. Yıllarca kilo alıp vermekten çok yorgun düştüm. Artık bir üst kategoriye yani 96 kiloya geçmem gerekiyordu. Fakat bir yıl daha bu geçişi erteledim. Ve başarısız oldum. Bu durumu, yaşayarak öğrendim.” açıklamasını yaptı.

Artık kilo konusunda hiçbir problemi olmayan Yerlikaya, sanki yeniden dirildiğini ve rahatça beslenebildiğini belirtti. 7. Avrupa şampiyonluğunu ve 2005 dünya şampiyonluğunu yeni geçtiği kiloda elde eden şampiyon güreşçi, “Bu kiloda inşallah 2008 ve 2012 Olimpiyatları'nı göreceğim.” dedi.

Aziz Yıldırım’dan güreş şubesi açmasını istedi


Son yıllarda ‘Türk güreşi nereye gidiyor?' tartışmalarını da son derece yersiz bulan asrın güreşçisi, Türk sporunda hiçbir branşın ata sporu güreşin yerini dolduramayacağını ileri sürerek şunları söyledi: “Bazı spor dallarını uluslararası arenada güreşe alternatif olarak görenler, son iki üç yılda yaşanan hadiselerle ne kadar yanlış bir yol izlediklerini açıkça gördüler. Adeta tuttukları dal ellerinde kaldı. Bu millet asırlardır pehlivanlarına sahip çıkmıştır. Halen çıkmaktadır.” Kendisine ve genç sporculara sahip çıkan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Güreş Kulübü gibi 4 büyük futbol kulübünün de güreşe destek vermesini arzulayan Yerlikaya, eski kulüp başkanları Nuri Albayrak'ın Trabzonspor'da açacağı güreş kulübünü, tüm amatör sporlarda zirveyi hedefleyen Fenerbahçe'den de beklediğini, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'la bu konuyu konuştuğunu söyledi.

Güreş Federasyonu Başkanı Recai Ustaoğlu'yla ilgili kamuoyuna yaptığı açıklamaların son derece yanlış taraflara çekildiğini kaydeden Yerlikaya, “Ben hem minderde hem de sosyal hayatımda ülkeme faydalı olmak için çabalıyorum. Boş zamanlarımda okullara giderek seminerler veriyorum. Konuştuklarım bazen yanlış taraflara çekiliyor. Ayrıca ben kendimi ispat etmiş biriyim. Herkes gibi kendi fikirlerimi söylemekte özgür olduğum kanaatindeyim.” dedi.

Güreş Federasyonu'nun mutlaka özerk olması gerektiğini savunan Yerlikaya, en kariyerli sporcu olmasına rağmen sponsor bulamadığından yakındı. Tecrübeli güreşçi “Hükümetin spor konusunda attığı adımlar takdir edici. Sponsorluk ve özerklikte yapılan icraatların başında geliyor. Ancak yetkililer sponsorluğun önemini şirketlere daha iyi anlatmalı.” diyerek yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: “Bazen reklam filmleri için arıyorlar. Geçen, bir temizlik firması aradı. Ancak teklif ettikleri rakamlar o kadar komikti ki, cevap olarak ‘paraya gerek yok hayır olsun' diye yanıt verdim.”

Hamza futbolda da yenilmiyor Minderlerde yıllardır başarılı bir grafik çizen Hamza Yerlikaya'nın, güreş dışında en fazla sevdiği spor dalı futbol. Hafif antrenmanlarda ve boş zamanlarında halı sahada futbol oynamaktan çok hoşlanan milli güreşçi, neredeyse her maçta gol attığını söylüyor. Röportajımız öncesinde de güreş milli takımından kurulu arkadaşlarıyla çok çekişmeli bir maç yapan başarılı sporcu attığı gollerle takımının galip gelmesini sağladı.


arwen 3 Nisan 2006 02:55

Ata Sporumuz Güreş


MsXLabs.org

Ata Sporu olarak kabul ettiğimiz güreşi 1896'da Atina'da modern olimpiyatlar yapılmaya başlandığında organizatörler olimpiyat tarihinin önemli bir parçası olarak görmüşlerdir
Organizatörleri1896'daki olimpiyatlarda antik çağda uygulanan kurallara sadık kalmışlardır. Yağlı vücutlar ve kumda yapılan güreş gibi.


POPÜLER SPOR


Aradan geçen sekiz yıldan sonra olimpiyat organizatörleri güreşe ikinci bir kategori daha ekledi; serbest stil güreş. Bununla beraber güreş Amerika ve İngiltere'de çok popüler hale gelmeye başladı.

Böylece serbest stil güreş de Greko-Romen güreş gibi olimpiyatlardaki yerini aldı. Greko-Romen güreşte ( Rusya'nın büyük üstünlüğü vardır ) sporcular sadece ellerini ve vücutlarının üst taraflarını kullanabilirler.

Serbest stilde ise ( 1996 Olimpiyatları'nda bu dalda 17 ülke yarışmıştır ) sporcular ayaklarını da kullanabilirler.



arwen 5 Nisan 2006 03:53

Tarihi Kirkpinar Yağlı Güreşleri


MsXLabs.org

Bu yıl 642.'si yapılacak olan Tarihi "Kırkpınar Güreşleri", Sarayiçi mevkiindeki "Sarayiçi Er Meydanı" denilen sahada düzenlenmektedir.

Genellikle Haziran ayı sonu, Temmuz ayı başlarında düzenlenen Tarihi Kırkpınar Güreşleri 7 gün sürmektedir.

Kırkpınar Güreşleri'ne başlamadan önce, Kaleiçi semtindeki, Adalı Halil ve Kara Emin pehlivanların kabirlerinin bulunduğu pehlivanlar mezarlığına geçilir ve dualar edilir. Yapılan ziyaretten sonra saat 15.00'de Sarayiçi Er Meydanı'na geçilir ve görkemli törenlerle Tarihi "Kırkpınar Güreşleri"nin startı verilir. Kırkpınar Güreşleri'ne katılan güreşçiler için ayrı ayrı kategoriler belirlenmiştir.

Bunlar; Minik 1, minik 2, Teşvik, tozkoparan, deste küçük boy, deste orta boy, deste büyük boy, küçük orta küçük boy, küçük orta büyük boy, büyük orta, başaltı ve baş kategorileridir.

Ayrıca en iyi peşrev yapan, en centilmen pehlivan grubunda da güreşçilere ödül verilmektedir. Pehlivanlar 3 gün süresince Er Meydanı'nda kıyasıya mücadele ederler. Son gün yapılan finallerde her boyun birinci, ikinci ve üçüncüleri belirlenir. Ancak bunlardan en önemlisi başpehlivandır.

Çok çetin mücadelelerle geçen başpehlivanlık güreşlerinde yaklaşık 35 pehlivan güreş tutar. "Kırkpınar Güreşleri" başpehlivanı belirleyecek güreşin bitmesiyle tamamlanır.


Misafir 8 Nisan 2006 20:03

Güreş


MsXLabs.org

Güreş Dünya tarihinde Türklerin en çok madalya aldığı bir spor dalıdır.Türk güreşi ülkemize 27 Olimpiyat,37 Dünya ve 50 Avrupa şampiyonluğu kazandırmıştır. Bir zamanlar dünya arenalarında Türkün yenilmezliği konuşuluyordu.Hatta Türklerin karşısına çıkmak talihsizlik olarak nitelendiriliyordu. Türk ismi ile güreş kelimesi adeta özdeşleşmişti. “Türk gibi kuvvetli,siyah saçlı kuvvet ilahları, Bir Türk’ten kuvvetli kimdir? İki Türk” gibi atasözleri bu başarının ürünü idi. Bu nedenle Türkiye için güreşte başarılı olmak kaçınılmaz bir sonuçtur. 1936 Berlin olimpiyatları ile başlayan başarı grafiğimiz 1970’li yıllarda çöküşe geçmiştir. 1987 yılında başlatılan karakucak projesi ve güreş eğitim merkezleri öncülüğünde biraz kıpırdanma olmuştur. Ülkemizde sanayileşme ile birlikte sosyo-ekonomik,sosyo-kültürel,iç göç, iletişim teknolojisi gibi değişimler yaşanmıştır. Bir çok sosyal kurum gibi Türk güreşi de bu değişimden etkilenmiştir. Özellikle güreşin kaynağı yer değiştirmiştir. Güreşin kaynağı artık zeki ve yetenekli çocukların okuduğu ilköğretim okulları olmalıdır. Özellikle yatılı bölge ilköğretim okulları. Günümüz şampiyon güreşçilerin geçmişini incelediğimizde çocuğun güreşe erken yaşta başlayarak pedagojik bir eğitim ve antrenman sürecinden geçtiğini görürüz.Bu nedenle güreşte başarılı olmak için ilköğretim okullarına güreşi bilimsel olarak sokabilmek durumundayız. Güreş eğitim kurumlarına giremezse bireysel uygulanmalarımız bilimsel metotlar karşısında başarılı olamayacaktır. Karakucak projesi olarak başlayan güreş eğitim merkezlerine öğrenci seçimi Milli Eğitim Bakanlığı ile Türk güreş federasyonunun ortaklaşa yaptığı başarılı bir organizasyondur. Yetenekli çocukların seçilerek organize bir program ile okul- spor olgusunun sağlıklı bir şekilde yürütülerek Türk güreşine madalya olarak yansıyabildiği görülmüştür. Erken yaşta yetenekli çocukların seçimi ve onların Milli eğitim amaç ve ilkeleri içerisinde hem eğitilmeleri hem de şampiyon güreşçiler doğması arzulanan bir durumdur. Bu amaçla Türk Güreş Federasyonu; erken yaşta güreşe başlama, güreşte yetenek seçimi, okul- güreş eğitimi ve organizasyonu konularındaki 12 yıllık deneyimden hareketle güreşi ilköğretimin ilk basamağından başlatarak, Ata sporumuzda sürekli başarıyı teminat altına almayı hedeflemektedir. Ayrıca güreşin büyük kitlelere yayılması ve ülkemizin moral değerinin yükseltilmesi de amaçlanmaktadır.

Güreş insanın tüm özelliklerini geliştirmesini zorunlu kılan bir spor dalıdır. Yıllarca Dünya ve 3 kez Olimpiyat şampiyonu olan büyük güreşçi Medvet’e güreş size ne kazandırdı şeklinde bir soru sorulduğunda “Bana ait olan her şeyi” şeklinde cevapla güreşin bireye kazandırdığını özetlemiş oldu.

Uzmanlar diğer spor branşlarına nazaran güreşin gençlerin motor kapasitelerinin geliştirilmesinde çok daha etkili olduğunu ispatlamıştır. Plato gibi filozofların, Atatürk, Abraham, Lincoln gibi devlet adamlarının, Lav Tolstoy, Pushkin, Albert Dürer gibi yazar ve ressamların güreşe olan tutkuları tesadüf değildir. Güreş sadece hız, kuvvet ,esneklik, dayanıklılık gibi fizik özellikleri mükemmelleştirmekle kalmayıp, cesaret, alçak gönüllülük, kendine güven gibi özellikleri de geliştirir. Diğer spor dallarında vücut yapısı sporcuların başarısını sınırlayan faktördür. Fakat ideal spor olan güreşte bu değişiktir. Zeki bir güreşçi eğer kısa boyluysa bu özelliğini, eğer uzun boyluysa bu özelliğini avantaj olarak kullanabilir. Aslında güreşçi zeka ve yaratıcı gücü ile tüm özelliklerini avantaj olarak kullanabilir. İnsanın yaratma gücüne böylesine açık başka bir spor yoktur. Bir İtalyan atasözü sanki güreş antrenmanını tanımlamaktadır “Antrenman bir çok ilacın yerini tutabilir, ancak antrenmanın yerini tutacak hiçbir ilaç yoktur”.

Güreş insanlara birçok özellikler hatta diğer sporlardan daha fazla şeyler kazandıracaktır. Bunun için disiplinli bir çalışma, düzenli antrenmanları takip etmek ve teknikleri dikkatle izlemek gerekmektedir. Güreşte “Kazanmak isteyen her şeyden önce kendini yenmelidir” temel prensiptir.

TÜRKİYEDE İLKÖĞRETİMDE BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÇALIŞMALARININ MEVCUT DURUMU


T.C Milli Eğitim Bakanlığı 2001-2002 Öğretim yılı İlköğretim Kurumları-Ortaöğretim kurumları spor yarışmaları programında Kategoriler ve Doğum tarihleri:
a) Küçükler kategorisi:İlköğretim okullarının 1991-1992-1993-1994-1995 doğumlu öğrencileri (Daha büyük ve daha küçük doğumlular yarışmayacak).
b) Yıldızlar kategorisi: İlköğretim okullarının 1987-1988-1989-1990 doğumlu öğrencileri (Daha büyük ve daha küçük doğumlular yarışmayacak).
c) Gençler kategorisi: Ortaöğretim okullarının hazırlık ve 1.,2.,3.,4. sınıfları).1984-1985-1986-1987doğumlular.

Yaş terfisi yoktur


Güreş faaliyeti okullarda 6. sınıfta başladığı görülüyor. 6. sınıf yaş olarak 13 yaşa tekabül etmektedir. XII. Ünitede güreş faaliyeti var. Ayrıca bu ünite faaliyetleri erkek öğrencilere uygulanacağı belirtilmektedir.

Ünite faaliyetleri:


Amaç olarak birincisi “güreşle ilgili yarışma ve oyun kuralları bilgisi” belirtilmektedir.

Davranışlar:


1.Güreşi tanımlama
2.Yarışma kilolarını söyleme
3.Güreş kıyafetlerini söyleme
4.Güreş çeşitleri adlarını söyleme
İkinci amaç olarak “Güreş ile ilgili temel beceriler edinebilme” verilmiştir.

Davranışlar:


1.Alçak-Orta-Yüksek duruşları yapma
2.Temel duruşları yapma
3.Tek dalma
4.Çift dalma
5.İçten ve dıştan dalma

Üçüncü amaç olarak “Güreşle ilgili koordinasyonu geliştirme” verilmiştir.

Davranışlar:


1.Eşleyerek oyun formu içinde:Tek ve çift dalma ve savunmasını uygulama
2. Eşleyerek oyun formu içinde:İçten ve dıştan dalma ve savunmasını uygulama
3. Eşleyerek oyun formu içinde:Koltuk altından arkaya geçişi uygulama

Dördüncü olarak “Güreş yapmaya istekli olabilme” verilmiştir:

Davranışlar:


1.Güreşe hazırlayıcı oyunlar oynama
2.Kol,bacak ve gövde bölümlerinin tutarak çeşitli şekillerde çekişme,itişme ve eşi kaldırma

Beşinci olarak “Güreşirken dostça oynama,kaz***** kutlama,kaybetmeyi kabullenme” belirtilmiştir.

Davranışlar:


1.Kazanmak için kural dışı yollara baş vurmama
2.Yarışmalarda kaybettiğinde ileride başarılı olabilmek için daha çok çalışmaya istekli olma
3.Yarışmalarda başarının sevincini,kaybetmenin üzüntüsünü arkadaşlarıyla paylaşma
4.Yarışmalarda rakiplerine saygılı olma.
5.Yöneticilerin ikazlarına ve hakem kararlarına saygılı olma.
6.Başarılı olduğunda aşırı öğünmeme

ÇOCUKLARIN SPORA ERKEN YÖNELMESİNDE GÜNÜMÜZ EĞİLİMLERİ:


Çağımızda çocuklar bir önceki nesil çocuklarına göre hem daha uzun ve ağır hem de onlara göre daha erken gelişim göstermektedirler. Fakat bu bütün dünya çocuklarında görülmüyor. Bu durum gelişmiş ülkelerdeki çocuklarda bulunmaktadır. Gelişmekte olan ülke çocukları böyle bir şeye eğilim göstermedikleri gibi bazı durumlarda yapılarında düşüş göstermişlerdir. Bunun için sayısız sebep olabilir. Fakat bu büyük ölçüde nesilden nesile gelişmeyen beslenme alışkanlıklarının hayat standartlarına getirdiği küçük gelişmelerin yansımasıdır. Bu değişiklerin doğuşta oldukça az fakat ergenlik çağı öncesi dönemden oldukça artış gösterdiği belirtiliyor. En büyük boy ve ağırlık farklılıkları 11 ile 15 yaş arası tespit edilmiş ve bu gelişmiş ülkelerde bütün sosyoekonomik sınıf ve ırklarda net bir şekilde görülmektedir. Günümüzde çocuklar 100 yıl önce geliştiklerinden daha hızlı gelişiyorlar. Ergenliğe erme yaşı örneğin, Avrupa milletlerinde hesaplanmış 15,5-17,4 yaş oranından 12,5-14 yaş oranına düşmüştür. Günümüzde erkeklerin gelişim eğilimi şüphesiz varolsa da onların gelişim eğilimi bilgileri belirsizdir. Erkeklerin günümüzde ses değişimin başlangıç yaş averajı ( 13 yaş civarı ) 100 yılı aşan bir dönem öncesi erkeklerin ses değişikliğini başlama yaş averajından ( 18 yaş civarı ) oldukça düşük olduğu not edilebilir. Geçmiş 20 yıl içerisinde boy, ağırlık ve gelişimde çok küçük çapta gelişimler olmuştur. Bu muhtemel gelişimi engelleyici sebeplerin ayırt edilmiş olması ve düzenli beslenme ile sağlık faktörlerinin doruk noktasına ulaştırılmış olmasındandır.

Çocuk Yaşta Güreşe Başlamak İçin Nedenler:


Eğitim bakımından olduğu kadar, spora ait (Burada güreşe ait) verimin niteliği ve düzeyi bakımından da antrenmana erken yaşta başlama nedenleri için gerekçeler:
1-Çocuk da güreş için gerekli olan öğrenme ve verim motivasyonu geliştirilmezse, üst düzeyde güç geliştirmeye uygun yaşlara gelindiğinde kişi kendini güreşe adaması söz konusu olamaz.
2-Güreşteki temel teknikler yanlış ve kontrolsüz olarak öğrenilirse, yanlış hareket biçimleri ortaya çıkar,buda güreşçiyi strese skor, güreşçi özgüvenini kaybeder. Daha sonra bu yanlışları düzetmekse çok zor olur.
3-Spor veya özelde güreş çocuğun büyümesinde, olgunlaşmasında bilişsel gelişiminde ve sosyalleşmesinde önemli rol oynayacağı için onun hayatına erken yaşlarda kademeli olarak girmelidir.
4- Üst düzeyde verimlilik yaşının ulusal ve uluslararası organizasyonlarda erken yaşlara kaydırılması.
5- Bir çok ülkede çocuklar için de turnuvaların düzenlenmesi, bu yarışmalara hazırlıklı gidilmesi isteği.
6- Küçük yaşta belli bir spora yönelme ve bu spor dalında üstün başarılar sergilemesi konusunda çocuğun yakın çevresinin isteği: ( çoğu kez kendileri için prestij sağlaması amacıyla)
7- Hırslı ana-babaların kendi başarı duygularını tatmin etmek için çocuklarını yıldız sporcu olmaya zorlamaları.

Bu gün ulusal ve uluslar arası düzeyde başarıya ulaşmada güreşçiler için gerekli özellikler:
  • Yaptığı güreş çeşidi için fizyolojik ve psikolojik özellikleri uygun olmak
  • Güreş dalı için eksiksiz bir fiziğe uygun kas tipine sahip olmak.
  • Gerekli psikolojik ve moral özelliğine sahip olmak
  • Güreşçi mümkün olan en küçük yaşta ve ön görülen yaş da başlamak.
  • Güreşin teknik ve taktiğine iyice sahip olmak.
  • Uzun yıllar sistemli planlı ve usanmadan hazırlıklarını eksiksiz olarak yapmak. Ortaya çıkabilecek eksiklikleri gidermek.
  • Uzun yıllar güreş için gerekli müsabaka deneyimi almak
  • Haftada sayıca çok yani daha sık antrenman yapmak. Güreşin gerektirdiği antrenmanı yapmak.

GÜREŞE BAŞLAMA YAŞI NEDEN 7 YAŞ OLMALIDIR?


1- Sürat, çeviklik,hareket genişliği ve beceri gibi motorik özellikler 7 yaş civarı daha çok gelişir:
Kaynaklara göre,12 yaşına kadar motorsal özellikler ve koordinatif yeteneklerin %90 nın, bu yaştan sonraki çalışmalarda ancak %10 un tamamlandığı ileri sürülmektedir. Ülkemiz iklim kuşağına göre, Avrupa ülkelerine göre daha sıcak olması nedeniyle çocukların organik yapısı daha erken gelişmektedir. Bu yüzden ülkemizde çocuğun 7-8 yaşlarında güreşte temel eğitim çalışmalarına başlanılmasını sakıncalı olacağı söylenemez. Sürat:Hem kızlarda hem de erkeklerde çocukluk döneminde sürat gelişimi hızlıdır. Bu dönemden sonraki dönemlerde süratin gelişmesini sağlayacak etkinliklere beden eğitimi veya spor programlarında yer verilmelidir. Güreşte sürat önemli bir etkendir. Süratin çocuklardaki durumuna baktığımızda erken yaşlarda güreşe başlamanın ne denli gerekli olduğu görülür.


venüsün_kızı 9 Nisan 2006 11:40

HÜSEYİN AKBAŞ, ÖLÜMÜNÜN 17. YILDÖNÜMÜNDE TOKAT'TA ANILDI... Efsanevi dünya şampiyonu milli güreşçi Hüseyin Akbaş, ölümünün 17. yıldönümünde doğum yeri olan Tokat'ın Almus İlçesi'ne bağlı Çevreli Beldesi'ndeki mezarı başında düzenlenen törenle anıldı.

Anma törenlerine Sayın Valimiz Erdoğan Gürbüz, İl Jandarma Komutanı J.Kurmay Albay Gürsel SÖNMEZER, Tokat Belediye Başkanı Adnan ÇİÇEK, Almus Kaymakamı Faik ARICAN, Almus Belediye Başkanı H.Hüseyin ARIKAN, Ormandibi Belediye Başkanı Alaattin DİKMEN, Kınık Belediye Başkanı Mustafa GÜRSOY İl ,İlçe daire amirleri ve ile geniş bir halk katılımı oldu. Anma töreninde konuşma yapan Vali Erdoğan Gürbüz, Hüseyin Akbaş'ın 85 defa milli olduğunu ve şanlı Türk bayrağını dünyanın her yerinde şerefle göndere çekerek dalgalandırdığını belirterek, "Ne mutlu bizlere ki bu şanlı bayrağımız dünyanın her yerinde Hüseyin Akbaş'lar sayesinde dalgalanmıştır ve dalgalanacaktır. Bugün onu sevenleriyle ve akrabalarıyla birlikte anmanın huzurunu taşıyoruz. Cumhuriyetimiz'in kurucusu yüce Atatürk 'Ben sporcunun zeki atik ve ahlaklısını severim' buyuruyordu. Rahmetli Hüseyin Akbaş da bu üç vasfı kendi bünyesinde taşıyan nadir insanlardan birisiydi. O doğduğu topraklara büyük hizmetler etmiştir. Zaten insanoğlunun bir vefa borcu vardır. Hüseyin Akbaş bu vefa borcunu kat ve kat ödemiştir" dedi.

Çevreli Belediye Başkanı Hüseyin Ulu da, Dünya Şampiyonu Hüseyin Akbaş'ın şanlı Türk bayrağını gönderde defalarca dalgalandırarak, Türk milletinin yüzünü hemen her müsabakada güldürdüğünü söyledi. Ulu, "20. yüzyılda Türk ulusunun yetiştirdiği sayısız güreş kahramanları arasında Tokat'ımızın Almus İlçesi'ne bağlı Çevreli Beldesi'nde doğup büyüyen şampiyonlar şampiyonu Hüseyin Akbaş, Türk güreş tarihine unutulmayacak bir damga vurmuştur. Akbaş, dünyanın her yerinde zaman zaman horlanan, aşağılanan ve toplumdan dışlanan bütün sakatların kırılan gururlarının yükselen bayrağıdır" diye konuştu.

Hüseyin Akbaş'ın oğlu Yaşar Akbaş ise babasıyla gurur duyduğunu belirterek, "Bir an gibi geçti 17 sene. Her sene ayrı bir toplantı ile burada bulunuyoruz. Bu zamana kadarda ben ilk defa böyle bir konuşma yapıyorum. Millete mal olmuş bir insanı unutmak kolay değil. Üstelik de evladı olursanız. Böyle bir insanı her toprak yetiştirmiyor. Çevreli kasabası olarak böyle bir insana sahip olduğumuz için gurur duymamız lazım" ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından Çevreli Hüseyin Akbaş Güreş Eğitim Merkezi'nde miniklerin serbest güreş müsabakaları yapıldı. Geleceğe umut veren minik güreşçiler minderde birbirleriyle kıyasıya mücadele etti. Müsabakaların sonunda minik güreşçilere çeşitli hediyeler, anma programına katılanlar tarafından verildi.


Misafir 12 Nisan 2006 11:22

Kırkpınar Yağlı Güreşleri Tarihi


MsXLabs.org

Anadolu 'da bulunan Osmanlılar, Edirne'nin fethinden önce (1361), Orhan Gazi devrinde, onun oğlu Süleyman Paşa komutasında Rumeli'ye geçerler (1356-1357).

Osmanlı Akıncıları, burada yaptıkları akınlar sırasında, savaşmadıkları ve mola verdikleri günlerde, zamanlarını, aralarında çeşitli sporlar yaparak değerlendirirlerdi.

Bir keresinde güreşe tutuşan 40 yiğit içinden ikisi, tutuştukları güreşi gece yarısına dek sürdürdükleri halde sonuçlandıramazlar ve ikisi de güreştikleri yerde can verir...

Arkadaşları bu iki yiğidi güreş yaptıkları yerde bulunan bir incir ağacının altına gömdükten sonra Edirne 'ye doğru akınlarına devam ederler.


Misafir 27 Nisan 2006 11:29

SİDNEY'DE KARA PAZAR


MsXLabs.org

Sporcularımız olimpiyatlardaki beş branşta peş peşe başarısız sonuçlar aldılar
MURAT AĞCA SİDNEY
  • GÜREŞ: Dört sporcumuz da elenmekten kurtulamadı
  • ***S: Nurhan 8 - 2'lik üstünlüğünü koruyamadı
  • ATLETİZM: Serap, bayanlar maratonda 37. sırada kaldı
  • HALTER: Bünyamin, madalyaya ulaşamadı, 7. olabildi
  • YELKEN: Ertuğrul ile İlknur, mistralde derece yapamadı
Sidney Olimpiyatları'nda Türk sporcuları güreş, halter, atletizm, ***s ve yelken de peş peşe aldıkları başarısız sonuçlarla "kara" bir gün yaşadılar.

Olimpiyatta umutlarımızı bağladığımız güreşte ilk gün mindere çıkan dört Dünya şampiyonu unvanlı sporcumuzun da, henüz grup maçlarında olimpiyata veda etmesi şok ve hayal kırıklığı yaşattı. Bayanlar maratonda Serap Aktaş'ın 37. sırada yer alışı, halterde madalya beklediğimiz Bünyamin Sudaş'ın yedincilikte kalışı ve Sunay Bulut'un yarım kilo düşemediği için müsabakalara giremeyişi, ***sta da Nurhan Süleymanoğlu'nun kazanmak üzere olduğu maçı son saniyelerde aldığı yumruklarla kaybedip elenmesi moralleri sıfıra indirdi.

Üç galibiyet


Grekoromen stilde ilk gün mindere çıkan güreşcilerimiz yaptıkları 9 maçta sadece üç galibiyet alabildi. Bu galibiyetlerin biri Y.Zelandalı, diğeri Azeri ve üçüncüsü de hükmen galibiyetle geldi.

54 kiloda Ercan Yıldız ilk maçında geçen yılın Dünya şampiyonu Kübalı Rivas'a 1 dakika 32 saniyede 10 - 0 teknik üstünlükle mağlup oldu. Yıldız, Y.Zelandalı Pellew'i 16 - 0 teknik üstünlükle yendi. Güreşcimiz gruptaki son maçında Azeri Eyvazov'a 3 - 0 mağlup olunca mindere veda etti.

63 kilo Şeref Eroğlu, sabah seansında Avrupa Şampiyonu Rus Samour Gachev'e 5 - 3 yenildi. Üçlü grupta yeralan Eroğlu, diğer rakibi Dünya Şampiyonu Polonyalı Zawatski'nin mindere çıkmaması üzerine hükmen galip ilan edildi. Ancak temsilcimiz Rus Gachev'in, Polonyalı güreşciyi yenmesi üzerine grup birinciliği şansını kaçırdı ve elendi.

76 kiloda Nazmi Avluca, Azeri Bichinashvili'yi 3 - 0 geçti. İkinci maçında Koreli Kim karşısına çıkan Avluca, uzatmada 3 - 1 kaybetti. Güreşcimiz grup ikincisi olmasına rağmen olimpiyata veda etti.

97 kiloda mücadele eden Hakkı Başar da önce Gürcü Chkhaidze'ye 4 - 2, ardından da Polonyalı Olimpiyat Şampiyonu Wronski'ye 7 - 1 yenilerek elendi.

Grekoromen stilde bugün minderde kalan son iki güreşcimiz 85 kiloda Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu güreşçimiz Hamza Yerlikaya, Finli Asell ve 130 kiloda Fatih Bakır ise İsrailli Yevseychye, Polonyalı Sitnik ile grup maçlarında karşılaşacak.

Sudaş yedinci


Günün bir diğer üzücü sonucu da halterden geldi. Halil Mutlu ve Naim Süleymanoğlu ile birlikte madalyaya en yakın üçüncü sporcumuz olarak gösterilen Bünyamin Sudaş, toplamda 392.5 kiloluk derecesiyle ancak yedinci olabildi. Sudaş koparmada ilk iki hakkında 175 kiloyu kaldıramamasına rağmen son hakkında 177.5 kiloyu sırtladı. Silkmede ise ilk hakkında 215 kilo yapan temsilcimiz bronz madalya kazanabilmek için ikinci hakkında 220 ve üçüncü hakkında 225 kiloluk dereceleri başaramayınca kürsüye çıkamadı. 94 kiloda Gürcü asıllı Yunanlı Kakiasvilis toplamda 405 kiloyla üçüncü kez olimpiyat şampiyonu olarak Naim Süleymanoğlu ve Yunanlı Dimas'ın başarılarına ortak oldu.

Şanssız Nurhan


***sta 63.5 kilo temsilcimiz Nurhan Süleymanoğlu, ikinci turda karşılaştığı Beyaz Rus Sergei Bukovski karşısında şanssız bir maç çıkardı. Son raundda 6 - 2 önde giren Süleymanoğlu bitime saniyeler kala 8 - 2'lik üstünlükten peş peşe aldığı yumruklarla maçı 8 - 8 beraberliğe getirdi. Yumruk sayılarının teknik değerlendirmesi sonucunda temsilcimiz şanssız bir şekilde elenmekten kurtulamadı. ***sta dün tamamlanan ikinci tur müsabakaları sonunda beş sporcumuz çeyrek finale yükselmiş oldu. Yarın başlayacak çeyrek final müsabakalarında 54 kiloda Agasi Ağagüloğlu Kübalı Ortiz, 60 kiloda Selim Palyani Rus Malatin, 67 kilo Bülent Ulusoy Makedon Grusac ve 75 kiloda Akık Kakaurize Azari Alekperov ile yarı finale yükselebilme mücadelesi yapacak.

Aktaş kötü koştu


Atletizmde Ebru Kavaklıoğlu'nun yaşadığı hüsranın ardından bayanlar maratonda yarışan Serap Aktaş da başarılı olamadı. 53 atletin katıldığı ve ancak 45 sporcunun tamamlayabildiği bayanlar maratonda Aktaş 2.41.40'lık derecesiyle 37. sırada yer alabildi. Aktaş, kendi en iyi derecesi olan 2.31.43'den bile oldukça kötü koştu.

Yelkende erkekler mistralde yarışan Ertuğrul İçingir 11. yarışı 27. sırada tamamlayarak genel klasmanda 36 yarışmacı arasında 30., bayanlar mistralde ise İlknur Akdoğan 25. sırada tamamladığı 11. yarış sonunda oluşan genel klasmanda 28. olabildi.


Misafir 2 Mayıs 2006 04:12

Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası’nda mutlu son


MsXLabs.org

Moskova'da sona eren 53. Grekoromen Avrupa Şampiyonası'nda milli takımımız 2 altın, 3 bronz madalya ve toplamda ise 49 puanla takım halinde dünyanın en başarılı ülkesi Rusya'yı evinde 9 puan geride bırakarak takım halinde şampiyonluğa ulaştı.

Milli takımımızın bu başarıya ulaşmasında elbette ki en büyük pay Türk güreşini sırtlayan belediyeler ve parmakla sayılabilecek sayıdaki kamu kuruluşu güreş takımlarıdır. Yılların deneyimine sahip Grekoromen Milli Takımı'mızda bu şampiyonada, 96 kiloda Hamza Yerlikaya tüm rakipleri ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynayarak hayatının belki de en rahat şampiyonluğuna ulaştı.

Tüm maçlarda aldığı 33 puana karşılık rakiplerine tek 1 puan veren Hamza, bu çıkışı ile Pekin'de "Ben buradayım, hem de kürsünün tam ortasının en büyük adayıyım" mesajını tüm dünyaya verdi.

‘Hamza, Şeref, Nazmi, Ercan ve Hakkı Başar’ gibi yıldızların, güreşi bırakmasından sonra acaba yerlerine yıldızlar gelir mi?' sorusunun en önemli cevabını ağır sıkletin yeni yıldızı İsmail Güzel verdi. Güzel tüm maçlarını kazanarak, hatta olimpiyat şampiyonu Rus'u yenen Finlandiyalı güreşçiyi finalde çocuk tuşlar gibi tuşlayarak yendi. 1968 yılında ağır sıklette İtalya'da Avrupa şampiyonu olan Ömer Topuz'dan bu yana 37 yıl içinde ilk kez ağır sıklet Avrupa şampiyonluğuna ulaşan İsmail Güzel'i geleceğin büyük yıldızları arasında görürsek hiç şaşmamak lazım.

Çok sakin, soğukkanlı, kendine güvenen tam bir savaşçı tipinde olan İsmail'den Türk güreşi bundan sonra birçok başarı bekliyor. 66 kiloda Şeref Eroğlu, 74 kiloda Mahmut Altay ve 84 kiloda Nazmi Avluca'nın 3 bronzu ile toplamda 49 puana ulaşıp dünya devi Rusya'yı evinde hüsrana uğratmak ise bana göre başarının en haz veren yanı.

Hele hele Rusya Güreş Federasyonu Başkanı Mamiaşvili'nin 2001 senesinde İstanbul'da yapılan ve takımımızın Avrupa şampiyonluğunu hazmedemeyip, "Bundan sonra Türkler zor şampiyonluk yüzü görür." sözü dün gibi kulaklarımızda. Bu sözleri hatırlayan güreşseverler, bu şampiyonluğun ne kadar anlamlı olduğunu bilirler.

Yaklaşık bir ay önce, dünya kupasında Rusya'yı yenmemiz aslında bu şampiyonada takım halinde şampiyonluğumuzun en büyük habercisi idi.

Teşekkürler, büyük şampiyon rekortmen Hamza, genç İsmail, Şeref, Nazmi, Mahmut, Bayram ve Bünyamin. Bize bu büyük hazzı yaşatan herkesten Allah razı olsun. Türk güreş tarihinde eşi benzeri olmayan 3 dünya, 2 olimpiyat ve 8 Avrupa şampiyonluğu gibi derecesi bulunan Hamza'nın, "Bizim daha yapacak çok işimiz var. Bu millete daha çok şampiyonluklar kazandırmak istiyoruz." sözleri bana Türk güreşinin tarihin her döneminde milletimizin yüzünü güldürecek güçte olduğunun en büyük kanıtı olduğudur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Konya Şekerspor, Konya Belediyesi, Ankara Tedaş ve milli takımımıza eleman veren bütün kulüpleri yürekten kutlarım. Bunun yanı sıra, genç İsmail'i kulüpte hazırlayan Erdoğan Koçak hocaya da teşekkürlerimi sunarım. Bundan sonra yapılacak iş, milli takımda yakalanan disiplin, takım ruhu kardeşlik havasının aynen korunması ve 2008 Pekin Olimpiyatları'na bu ruh ile katılmayı sağlamak. Darısı takım halinde dünya şampiyonu olmaya...


Misafir 2 Temmuz 2006 15:04

Kırkpınar'da pehlivanlar, rakipten önce güneşe el ense çekti!


MsXLabs.org

Yedi asırdır yaşayan bir çınar misali Edirne’nin toprağına kök salan tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri, tüm heyecanıyla devam ediyor.

Cuma günü küçük boylarla başlayan güreşler dün baş ve baş altındaki pehlivanların çayıra çıkmasıyla daha da şenlendi. Organizasyonun gerçekleştiği Sarayiçi’ndeki çayırın boyu neredeyse bir bel boyuydu. ‘Allah Allah’ nidalarıyla çektikleri peşrevlerle er meydanına çıkan dev cüsseli pehlivanlar, bel boyundaki çayırı eze eze ayak boyuna kadar çektiler. Hele de tonlarca halis zeytin yağının damlalarıyla farklı bir hale bürünen çayır, güneşin ışıklarıyla yemyeşil parlıyordu.

Hava sıcaklığı o kadar etkisini hissettiriyordu ki pehlivanlar rakiplerinden evvel güneşe el ense çekiyorlardı. Tarihî Sarayiçi’ndeki organizasyon alanı adeta bir panayır alanına dönmüştü. Türk kültürünü her yönden yansıtan unsurlarla dolu olan alan, her yöreden güreşmeye gelen pehlivanların kültürleriyle doluydu.

Kahramanmaraş’tan dondurmacılar, Erzurum’dan cağ kebapçılar ilk göze takılanlar. Edirne şehir merkezinden daha canlıydı Sarayiçi. Lakin alana gidilen yol o kadar kötü, minibüsler o kadar eskiydi ki bu devasa spor etkinliğine bu durum yakışmamıştı.

Fidan gibi bedenleriyle güreşin neredeyse tüm tekniklerini kıvraklığıyla sergileyen minik pehlivanlar izlenmeye en değer güreşçilerdi. Onların samimiyeti büyüklerinkinden çok daha mükemmeldi. Ne hakem itirazı ne adam kayırma ne de kavga emaresi vardı o küçük bedenlerde.

Geçen yılın ilk on altısına giren pehlivanların bu yıl tur atlayarak başlamaları tepki topladı. Fazladan çayıra çıkanlar ise bu duruma veryansın edip bu kuralın değiştirilmesini istedi. Her şeye rağmen yaşarken efsane olmuş Ahmet Taşçı’sıyla, olimpiyat 2.si Kenan Şimşek’iyle, geçen yılın sürpriz altın kemer sahibi Şaban Yılmaz’ıyla ‘Bismillah’ dedi Sarayiçi’ndeki tüm pehlivanlar. Bu yıl spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in yaptırdığı modern tribünler, izleyenler için son derece rahatlatıcıydı. Üstelik günler öncesinden biletler satılmış, her yer dolmuştu. Dikkati çeken diğer bir görüntü ise Amerika’dan Coşkun Koleji’nin davetlisi olarak ülkemize gelen genç güreşçilerin organizasyonu hayranlık içinde takip etmeleri oldu. Aslında tüm bu muhteşem atmosferi izleyip yaşamak gerekir.

Kırkpınar’da çeyrek finalistler belli oldu 646. Tarihi Kırkpınar Güreşleri’nin ikinci gününde çeyrek finale çıkma mücadeleleri kavgalı geçti. Başpehlivanlığın favorilerinden Mehmet Yılmaz, Ahmet Taşçı, Sermet Bulut, Recep Çakır, Şükrü Kazan, Osman Aynur, Recep Kara, Hasan Tuna tur atlamayı başardı. Geçen yılın başpehlivanı Şaban Yılmaz rakibi Recep Çakır'a puanlamada yenildi. Yılmaz ve Çakır'ın 40 dakika süren güreşi sonunda puanlamaya geçildi. Puanlamada Recep Çakır, Şaban Kara'yı mağlup etti. Güreşin bitmesinin ardından olaylar yaşandı. Tribünlerdeki seyirciler sahaya girerek hakem komitesine saldırmaya çalıştı. Polis, olayları güçlükle önledi. 6 yıldır hakem komitesi tarafından hakkının yendiğini söyleyen Şaban Yılmaz, “Kan testi alınmasını istiyorum. Hakem komitesinin olduğu yukarıda çok dolaplar dönüyor. Bunların hepsini biliyorum. Ben bu Kırkpınar'a 365 günümü verdim. Geceli gündüzlü çalıştım. Kimse benim ekmeğimle oynayamaz.” dedi. 646. Kırkpınar başpehlivanı ve ağası bugün belirlenecek


Mystic@L 9 Temmuz 2006 23:20

GÜREŞTE TARİHÇEMİZ


MsXLabs.org

Güreş, insanlık tarihinin en eski sporlarından birisidir. M.Ö. 708"de Yunanlılar, M.Ö. 2. yüzyılda Türkler, M.Ö. 22' de Japonlar, M.Ö. 260' da Sümerler, M.Ö. 2000-2470-2320 de Mısırlılar tarafından bu sporun yapıldığına dair belgeler bulunmuştur. Güreş İ.Ö. 900'lerde kurallara bağlanmıştır. İ.Ö. 704’ deki 18. Olimpiyat oyunları programına kabul edilmiştir.

Modern Olimpiyatların başlangıcı 1896 Atina Olimpiyatlarına Greko-Romen stil, 1904 St.Louise Olimpiyatlarına Serbest stil resmen alınmıştır.

1912 yılında FILA (Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu) kurulmuştur.

Kuruluşundan Bu Güne Kadar Güreş Federasyonu Başkanları

Adı Soyadı

Başkanlık Yaptıkları Dönemler

  • A.Fetgari Aşeni
    • 1923-1937
  • Vehbi Emre
    • 1937-1939 - 1943-1951 - 1958-1960-1979
  • Tayyar Yalaz
    • 1939-1943
  • Sadullah Çiftçioğlu
    • 1951-1953
  • S.Cenap Berksoy
    • 1953-1958 1961-1963
  • Münir Çalışkan
    • 1960-1961
  • M.Yılmaz Mete
    • 1963-1964
  • Suat Bolayır
    • 1964-1964
  • Cihat Uskan
    • 1964-1968 1972-1973
  • Cemil Erkök
    • 1968-1970
  • Mehmet Akzambak
    • 1970-1971
  • Turan Yavcan
    • 1971-1972
  • Nihat Işıtman
    • 1973-1974
  • Fazlı Arınç
    • 1974-1975
  • Alp Karabiber
    • 1975-1976
  • Haydar Özöğretmen
    • 1976-1977
  • Zeki Avranlıoğlu
    • 1977-1978
  • Niyazi Civelek
    • 1978-1978
  • Osman Ataç
    • 1979-1980
  • Hasan Bozbey
    • 1980-1984
  • Halil Ata
    • 1985-1986
  • Tahsin Albayrak
    • 1986-1987
  • Yalçın İpbüken
    • 1987-1988
  • M.Esat Güçhan
    • 1988-1990
  • Tevfik Sarpkaya
    • 1990-1990
  • Yücel Seçkiner
    • 1990-1991
  • A.Nusret Say
    • 1991-1992
  • Sadettin Tantan
    • 1992-1993
  • İsmail Demirci
    • 1993-1997
  • Ahmet Ayık
    • 1978-1978 1997-2000
  • Osman Şansal
    • 2000-2004
  • Recai Ustaoğlu
    • 2004-


Mystic@L 10 Temmuz 2006 02:18

Güreş


MsXLabs.org

Yağlı güreş, Türklerin yüzyıllardan beri yapıldığı kültürel sporlardandır. Güreşçilerin vücutlarına yağ sürerek, "kisbet" adı verilen manda derisinden yapılmış özel bir giysi ile yapılmaktadır. Yağlı güreş karakucak güreşin formüle edilmiş şeklidir.

Karakucak güreş, Türklerin Milli Güreşidir. Orta Asyadan kaynaklanan bu güreş türünde yüzyıllar boyu görüntü ve kurallar da çok az değişim olmuştur. Günümüzde Serbest güreş diye bilinen minder güreşi karakucak güreşin formüle edilmiş şeklidir. Karakucak güreşte pehlivanlar bacaklarına genelde pırpıt giyerler. Sembol Sporcumuz Yaşar DOĞU ve şampiyon güreşçilerimiz karakucak güreşten minder güreşine geçmişlerdir


kamyon 13 Temmuz 2006 12:45


Türk Milli Takımı, Macaristan'da sona eren Avrupa Gençler Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda, 67 puanla birinci oldu.Macaristan'ın Szombathely kentinde yapılan 16. Avrupa Gençler Grekoromen Güreş Şampiyonası'nı 3 altın ve 3 bronz madalya ile kapatan Türk Milli Takımı, 67 puan toplayarak Avrupa Şampiyonu oldu. Millilerin ardından 55 puanla Ukrayna ikinci olurken, aynı puana sahip Rusya üçüncü sırayı aldı. Milli takım antrenörleri, bu başarıyla Türk güreş tarihinde bir ilki gerçekleştirdiklerini belirterek, ''SSCB dağıldıktan sonra hiçbir ülke 6 sıklette final oynama başarısını gösteremedi. Bu takım geleceğin güreş milli takımıdır. Hedefimiz bu yıl yapılacak dünya şampiyonasında kürsünün zirvesine çıkmak'' diye konuştu. Öte yandan, şampiyonada 60 kiloda mücadele eden Soner Sucu, altın madalya kazandı. Şampiyonanın son gününde mindere çıkan Soner Sucu, Macar Balint Korpasi'yi 2-1 (1-1, 2-0, 4-0) yenerek altın madalyanın sahibi oldu. Sabah seansında finale kalmayı başaran diğer güreşçilerden 50 kiloda mücadele eden Harun Bozoğlu, 74 kiloda Mehmet Ümit Bedel ve 96 kiloda Rıza Kayaalp bronz madalya kazanma başarısını gösterdi.


Mystic@L 13 Temmuz 2006 21:26

GÜREŞ SPORUNDAN KONUŞMA HAYATIMIZA YANSIYANLAR


MsXLabs.org

İnsanlık tarihi kadar eski olan güreş sporu Atalarımız tarafından Milli Ata sporu olarak benimsenmiş ve böylesine sevilen ve yaşatılan bu güzel spor konuşma hayatımızın birçok kesiminde deyimler ,sözler, ve sık kullanılan tabirler olarak yer almıştır.Türk Spor tarihine bakıldığında en büyük başarılar bu spordan gelmiştir.Şimdi biz arkadaşlarla beraber derlemiş olduğumuz ve tesbit edebildiğimiz sözleri sizlere duyurmak ve paylaşmak istiyoruz.
  • 1 Başa Güreşmek
  • 2 Meydan Okumak
  • 3 Rakibi Köprüye getirmek
  • 4 Elense Çekmek
  • 5 Hodri Meydan
  • 6 Pehlivan yapılı
  • 7 Kılçık Atmak (Yağlı güreşte bir teknik)
  • 8 Tırpan Atmak 9 Kafakola almak
  • 10 Meydanı dar etmek
  • 11 Paça kaptırmak
  • 12 Paçayı kurtarmak
  • 13 Meydanı boş bulmak
  • 14 Tuşa getirmek
  • 15 Pehlivan gibi maşallah
  • 16 Kaçak Güreşmek
  • 17 Paçayı sıyırmak
  • 18 Meydanı dar etmek
  • 19 Adam gibi güreşmek
  • 20 Ali cengiz oyunu
  • 21 Yenilen pehlivan güreşe doymaz
  • 22 Pehivan gibi kalın enseli
  • 23 Meydanı doldurmak
  • 24 Çangal atmak
  • 25 Kaçak güreşmek
  • 26 Kütük gibi devirmek
  • 27 Herifte bir vucut var çam yarması gibi
  • 28 Boynu kilise direğine dönmüş (boynu kalın anlamında)
  • 29 Kuluncunun arası yarım metre
  • 30 Sırt üstü vurunca yıldızları saydırdı
  • 31 Kazık yemek
  • 32 Zor oyunu bozar
  • 33 Cıvgara düşürmek
  • 34 Pes ettirmek
  • 35 Kıspeti duvara asmak
  • 36 Topuk kesmek
  • 37 Sırtı yere gelmez
  • 38 Bizi kafakola aldı
  • 39 Açık Düşürmek
  • 40 Başa Soyunmak
  • 41 Zurnada Peşrev olmaz
  • 42 Zurnanın Zırt dediği
  • 43 Kuluncunun arası iki Meçik gelir


Mystic@L 14 Temmuz 2006 03:49

TÜRKiYE GüREŞ FEDARASYONU..


MsXLabs.org

Güreş Federasyonumuz son üç yılın yıllık Uluslar arası Şampiyonalarında 150 madalya ortalama sayısını ,2005 yılında 258 madalyaya çıkarmış ve 2 sporcumuz Dünya Şampiyonu olmuştur.

2006 yılına iyi bir başlangıç yapan Güreş Milli takımlarımız ilk defa Greko-Romen Dünya Kupasında takım birinciliği kazanmasının yanında Uluslararası Vehbi Emre ve Yaşar Doğu Güreş Turnuvasında ve Uluslararası Polonya Greko-Romen Güreş Turnuvasında Takım birinciliğini güreşte güçlü ülkelerle yarışarak elde etmiştir.

Federasyonumuzun lisanslı sporcu sayısı göreve başladığımızda 19 bin civarındayken şu anda 33 bine çıkarılmıştır. Bu esnada federasyonumuz faaliyetlerine katılan kulüpler de de aynı oranda artış sağlanmıştır. İlk defa 2006 yılında Büyükler 2. Lig ve Yıldızlar Ligi deplasmanlı olarak yapılmaya başlanmıştır. Vakıfbank Sponsorluğu ile Güreş liginde ilk 3'e girecek kulüplere ödül verilecektir. Federasyonumuz alt yapıyı güçlendirmek için 40 MEB, PİO ve YİBO projesini başlatmıştır.

Federasyonumuz çalışmalarında bazı yönetim kurulu üyeleri gerekli zamanı ayırmadıklarından dolayı güreş sporumuz federasyon çalışmalarında faydalı olmamışlardır.

Bu nedenle bazı yönetim kurulu üyelerini değiştirme fikrimi yine bazı yönetim kurulu üyeleri ile paylaşarak Federasyon Yönetim Kurulunda değişiklik yapacağımı açıklamıştım

Altı yönetim kurulu üyesinin istifa ederek yönetimi yeniden oluşturmama yardımcı olduklarından dolayı kendilerine teşekkür eder.yaşamlarında başarılar dilerim.



evo 26 Eylül 2006 11:58

GÜREŞTE 84 KİLODA NAZMİ AVLUCA FİNALE YÜKSELDİ



Çin'in Guangzhou kentinde devam eden Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda Türk Milli Takımı'ndan 84 kiloda Nazmi Avluca finale yükselirken, 96 kiloda Hamza Yerlikaya uzun süredir merakla beklenen müsabakada Mısırlı Dünya ve olimpiyat şampiyonu Karam'ı ilk turda yendikten sonra yarı finalde Çek rakibine tuşla mağlup oldu.


Mystic@L 26 Eylül 2006 14:24

ABA GÜREŞİ


Aba Güresinin Tarihçesi


Güres sporunun tarihine bakildiginda en eski güres türü olarak Aba Güresi gözlenmektedir. Bu güres türü Iskit, Saka, Uygur, Karahan, Mogol, Özbek, Kazak, Çagatay, bugünkü sinirlar içerisinde de Gaziantep, Antakya yörelerinde konaklamalarini yapan Kizik Türkleri’nce yapilmaktadir.
Aba güresi, dünyada giysilerle yapilan ilk güres türlerindendir. Orta Asya’da mücadele ve askeri egitim araci olarak yapilan güres sporu M.Ö. 4 yy’da Türk topluluklarinca Çinli’lere ögretilmistir. Hatta uzakdogu yakin bogusma sporlarindan olan Judo, Aba Güresi’nin biraz degistirilerek modernize edilmis seklidir.

Bugün Isveç’te yapilmakta olan pantolon güresinin de, Orta Asya’da yapilan göçler sirasinda Baltik bölgesine yerlesen Hun Türleri tarafindan yapildigi tahmin edilmektedir.

Aba Güresi


Aba; koyun yönünden örülmüs kalin, saglam, kolsuz, önü açik, boyu dizkapagina kadar olan mahalli bir giyecektir.
1- Yerli Aba
a) Kirmizi Aba
b) Boz Aba
2- Maras Abasi
3- Hamis Abasi
4- Çuha Abasi
5- Siyah Aba
6- Urfa Abasi
7- Torun Abasi


evo 29 Eylül 2006 23:23

TÜRKİYE, SERBEST GÜREŞ ŞAMPİYONASINDAN ELİ BOŞ DÖNDÜ
MsXLabs.org

GUANGZHOU - Çin'in Guangzou kentinde düzenlenen Dünya Serbest Güreş Şampiyonası'nda, 120 kiloda mücadele eden Recep Kara, bronz madalya müsabakasında yenilerek 5. oldu.
Yarı finalde Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu Özbek Artur Taymazov'a yenilen Recep Kara, Ermeni Ruslan Basiev ile bronz madalya müsabakası yaptı. Bu rakibine de 2-1 yenilen Kara, şampiyonayı 5. sırada bitirdi.
96 kiloda mindere çıkan Sait Bilgöl de ikinci turda Kübalı güreşçiye yenilerek elendi.
Türkiye böylece, grekoromen stilde 3 bronz, 1 gümüş madalyayla kazanılan takım halinde dünya şampiyonluğunun ardından, serbest stilde dünya şampiyonasını madalya alamadan tamamladı.
Dünya Şampiyonası'nda yarın ve 1 Ekim Pazar günü bayan müsabakaları yapılacak.
Şampiyonaya tek bayan sporcuyla gelen Türk Milli Takımı'nda, Zeynep Yıldırım yarın mindere çıkacak.
a.a.


Mystic@L 30 Eylül 2006 05:31

YAĞLI GÜREŞ


MsXLabs.org

Geleneksel bir Türk sporudur. Güreşçiler vucutlarına yağ sürerek güreştikleri için bu şekilde adlandırılır. Er Meydanı denilen alanlarda yapılır. Güreşçilerin vucutlarının yağlanması nedeni ile birbirlerini tutmaları zorlaştığından, büyük güç ve ustalık gerektiren bir spordur.

TARİHÇE


Yağlı güreş Mısır kaynaklıdır. Deniz ticareti sayesinde Avrupa'ya, Balkanlar'a taşınmıştır. Özellikle bir düğün eğlencesi olarak, güreşçilerin büyük toprak sahipleri tarafından davet edilmeleriyle başlamıştır. Türklerin MÖ 4. yy.dan beri güreş yaptıkları bilinmektedir. İlkbahar aylarında doğanın canlanışı için yapılan kutlamalarda, evlenme merasimlerinde, zafer şölenlerinde hep güreş müsabakalari yapılırdı. Osmanlı İmparatorluğu’nda karakucak ve yağlı güreşler yaygın olarak ve devletin kontrol ve himayesinde yapılmaktaydı. Birçok bölgede güreş tekkeleri kurulmuş, bunların başlarında şeyh denilen eski ve ünlü pehlivanlar görev almıştır.
Günümüzde de bu geleneğin bir uzantısı olarak organize edilen güreş etkinliklerinde, ağalık sistemi ile masrafları karşılayan bir kişi bulunur. Bu kişiler genellikle yörenin tanınmış ve varlıklı kişileridir.

Osmanlı padişahlarından Sultan 4. Murad ve Sultan Abdülaziz de bizzat güreş yaparak bu spora gösterdikleri önemi göstermişlerdir. Edirne Sarayiçi’nde yapılan 650 yıllık geçmişe sahip Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bu sporun Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu gösterir.
1996 yılında Geleneksel Spor Dalları Federasyonu kurulmuş ve yağlı güreş için önemli bir adım atılmıştır.


Misafir 31 Mayıs 2008 10:28

Ata Sporumuz Güreş


Türklerde en eski spor türlerinden biride Güreştir.Güreş,zorlu bir doğa içinde insanların güçlerini ve güvenlerini kolları ile denedikleri ve aradıkları bir mücadele türü olmuştur.Dindirilmez bir yaşam isteği insanları birbirine saldırmaya ve devirmeye zorlamıştır.Türkler doğaya ve kuvvete düşkün kişilerdir.Doğudan batıya yelpaze gibi yayılan Türkler,yakın mücadeleyi her zaman ön planda tutmuşlardır.Güreşte insanların üstün olduklarını kanıtlamak güçlerini topluma kabul ettirmek için uyguladıkları bir mücadele biçimidir.Böylelikle bir kişinin kuvvetini öteki kişilerle oranlama imkanı bulunur.

İlk çağlarda güreş, elbette bir tür boğuşmadır. Orta Asya devirlerinde Türkler arasında yapılan güreş müsabakalarında güreşin sporculardan birinin ölümü halinde sona erdiği bilinmektedir. Manas Destanı'nda kaydedilen güreşler bu gerçeği aydınlığa kavuşturmaktadır.

Kaşgarlı XI. Asır DLT’de “Çalış” ve “Çelme” kelimesinin karşılığı olarak “Güreş” (küreş) diye tanımlanmıştır. Aynı sayfada “çalışçı” kelimesi “Güreşçi” olarak açıklanmıştır (Kaşgarlı, 1985). Bu büyük yazar eserinin bir başka yerinde “Kız ila küreşme kısrak ile yarışma” (Kaşgarlı, 1985) diye bir deyişle örnekleme yapmaktadır.

Aynı dönemlere (XI. Asır) tekabül eden ve temel eserlerden biri olan KB’de Yusuf Has Hacip; “Güreş” sözcüğünün karşılığı olarak “Küreşmek = Boğuşmak” olarak vurgulamaktadır (Yusuf Has Hacip, 1979).

Bu iki temel eserlerden yarım asır sonra (1127 - 1144) yazılmış olan ME.’de de El-Havarizmi güreşe “küreş” derken bu sporun bu isim altında Oğuz, Kıpçak ve diğer Karahanlı Türk’lerinin severek yaptıklarını vurgulamaktadır (El-Havarizmi, 1993).

Günümüz Orta ve diğer Asya Türk toplumlarından Azeriler “gülaş”, Başkurtlar “köraş”; Kazaklar “küres”; Kırgızlar “küröş”; Özbekler “kuraş”; Tatarlar “köraş /küreş; Türkmenler “göreş”; Uygurlar’ın “küraş/küreş” (KTLS., 1992) dedikleri görülmektedir. Diğer Türk’lerden Gagouzlar “küreş”; Yakutlar, Sakalar, Tuvalar ve Hakaslar ise “küraş” demektedirler (BRSMSTS., 1988)

Yukarıda da görüleceği gibi güreş sözcüğü bütün Türk toplumlarında birbirine benzer ya da aynı şekilde telaffuz ediliyor. Bilindiği gibi Anadolu’da da güreş sözcüğü halk arasında “güleş” ya da “küleş” (Afşin, 1988) diye telaffuz edilmektedir. Görülen o ki, eski ve yeni bütün Türk toplumlarında bu sözcüğün kökeninin “kür” olduğudur.

“Kür” sözcüğü eski Türk yazıtlarında (Orhun ve Yenisey) da sık sık geçmektedir ve manası “güçlü”, “sarsılmaz”, “kuvvetli” anlamına gelmektedir (Orhun, 1987). “Eş” ise eski ve yeni Türkçe’de ”arkadaş” anlamına gelmektedir. “Kür-eş-mek” ME:’de kendisine denk başka biriyle aynı mücadeleyi paylaşmak ve yarışmak anlamına gelmektedir (El-Havarizmi, 1993; Kahraman, 1989). Sımakov, bu konuyu daha sade şekilde şöyle yorumlar. “Türkler de 7. ve 8. Asırlarda güçlü kuvvetli kişilerin karşılıklı eşleşerek at üzerinde ve yerde saatlerce kür-eş yaparlardı” (Sımakov, 1984) demektedir.

Her toplumun kültür hayatında farklı boyutlarda görülen güreş sporu, Türk spor geleneğinde çok zengin bir yere sahiptir. Buna rağmen eski Türk toplumları daha ziyade göçebe hayatı yaşadıklarından, konuyla ilgili MÖ. Somut belgelere ulaşmak oldukça zordur. Belli bir coğrafyada değil üç kıtaya yayılmış olan Türkler hakkında tarihi vesikalar daha ziyade yabancı müelliflerden faydalanılarak aydınlatılmaya çalışılmaktadır (Safran, 1993).
Güreş ve türleriyle ilgili ilk vesikalar da, Çin kaynaklarından tasvir edilebilmektedir. Hanname, Can Çiyan Teskeresi’nde Türkistan’ın güreşini açıklamakta olup, “güreş” kelimesini “jiao Çu” şeklinde iki karakter ile ifade etmektedir. Aynı eser güreşlerin yapıldığı esnada güreşçilerin başlarında ve üzerlerinde giysilerin olduğunu ve halk arasında sevilerek yapıldığını vurgulamaktadır (Almas, 1986).

M.Ö. Türk güreşleriyle ilgili ilk belgeler yeni Çin kaynaklarında ve vesikalarında görülmektedir. 1983 yılında Barçuk (Maralbaşı)’un Cona Tim harabelerinde; Çin Fen Bilimleri Akademisi, Arkeoloji Araştırmaları Bölümü’nün 1955 - 1957 yıllarında Şien (Congen) şehri civarındaki Şonglinten isimli bölgede Han sülalesi dönemine ait 140 numaralı özel bir mezarda bulunan kap ve heykellerde Türk güreşlerinin ilk figürleri tasvir edilmektedir (Şinjan Daşü, 1982; Rahman, 1996).

İlk Türk güreşlerini, ilk Batı medeniyeti güreşlerinden ayıran birçok özellik bulunmaktadır. Bunlardan birisi Türkler de namahrem yerlerinin her zaman giyimli ve kapalı olmasına rağmen Batılıların çırılçıplak güreştikleri net olarak görülmektedir (Umminger, 1990; Minkowski, 1963 ). Diğer bir ayırıcı özellik ise geleneksel tarzda yapılan Türk güreşlerinin hepsinde müzik bulunmaktadır. Diğer toplumlarda bu gelenek sadece İranlılarda vardır ki bu da bunlara IX. Asırlarda Türklerden geçmiş olduğu bildirilir (Lvov, 1989).

Ancak şu ana kadar tespit edilen belge ve bulguların hiç birisi, Türk güreş geleneğinin zengin boyutlarını yansıtmamaktadır. Çünkü güreş, atlı (binicilik) sporlarından sonra Türk’lerin sosyal yapı ve yaşayışlarının her safhasında görülebilen diğer bir spordur (Türkmen, 1996; Rahman , 1996; Almas, 1986; BRSMSTS, 1988).


The Unique 20 Ocak 2009 00:33

GÜREŞ


Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Spor Yönetiminde ilk kurumsallaşmış yönetim yapısını oluşturan, "Gönüllü Birlik Modeli" olarak örgütlenen T. İ. C. İ. (Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı) 1922 yılında kurulmuştur. Güreş, halter ve boks başkanlığına Ahmet Fetgeri seçilmiştir.

TARİHÇE


Güreş insanlık tarihinin en eski sporlarından biridir. M. Ö. 708'de Yunanlılar, M. Ö. 2. yüzyılda Türkler, M. Ö. 22'de Japonlar, M. Ö. 260'da Sümerler, M. Ö. 2000-2470-2320'de Mısırlılar tarafından güreş yapıldığına dair belgeler bulunmuştur.

Güreş sporu ile uğraşan milletlerin başında Türkler, Araplar ve Yunanlılar gelmektedir.

Güreş İ. Ö. 900'lerde kurallara bağlanmıştır. İ.Ö. 704 deki 18. Olimpiyat oyunları programına kabul edilmiştir.

Modern Olimpiyatların başlangıcı 1896 Atina Olimpiyatlarına Greko-Romen stil güreş 1904 St. Louise Olimpiyatlarına Serbest Stilli Güreş Spor Dalı olarak resmen alınmıştır. 1912 yılında FILA (Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu) kuruldu.

OLİMPİK GÜREŞ STİLLERİ


Dünyada olimpik iki güreş stili vardır. Bunlar Greko-Romen ve Serbest stillerdir.
a) Greko-Romen güreş stilinde belden yukarısı ile oyun taktik edilir. Ayakla oyun yapılmaz ve rakibin hücumu engellenmez. Bu stil Avrupa ülkelerinde yaygındır. Greko-Romen güreş stilini ilk uygulayan Türk güreşçileri: Koca Yusuf, Kara Ahmet, Hergeleci İbrahim, Filiz Nurullah, Kurtdereli Mehmet, Adalı Halil, Mandıralı Ahmet ve Kara Osman'dır. Türkiye'de bu stil Beşiktaş kulübünde 1903 yılında uygulanmıştır.

a) Serbest güreş stilinde ayaklar dahil vücudun her yeriyle oyun tatbik edilir. Bu güreş stili Türkiye'deki geleneksel güreşlere benzediğinden dolayı ülkemizde daha yaygındır.

GELENEKSEL GÜREŞ STİLLERİ


ABA GÜREŞİ:

Türkiye'nin Gaziantep ve Hatay yörelerinde yapılan mahalli güreş çeşididir.Güreşçilerin sırtlarına birer aba giyip ayakları çıplak olarak yaptıkları güreş şeklidir.

"ABA" Güreşçiler üstlerine "Aba" adı verilen koyun yününden ve keçi kılından el tezgahlarında dokunan, kolsuz, omuz ve sırtları dayanıklı olması için deri ilave edilen boyu güreşçilerin dizlerine kadar gelen bir giysidir.

ŞALVAR GÜREŞİ:

Güreşçilerin geniş şalvar giyip belden yukarısı çıplak olarak yaptıkları güreş çeşitidir.

KARAKUCAK GÜREŞİ:

Karakucak güreş Türklerin Öz Milli güreşidir. Orta Asya'dan kaynaklanan bu güreş türünde yüzyıllar boyu görüntü ve kurallarda çok az değişim olmuştur. Günümüzde serbest güreş diye bilinen minder güreşi karakucak güreşin formüle edilmiş şeklidir.

Karakucak güreşte pehlivanlar bacaklarına genelde pırtpıt giyerler. Sembol sporcumuz Yaşar Doğu ve şampiyon güreşçilerimiz Karakucak güreşten minder güreşine geçmişlerdir.

PIRTPIT:

Keçi kılından sert kumaştan yapılan kısa pantolon şeklinde bir giysidir.

YAĞLI GÜREŞ:

Yağlı güreş Türklerin yüzyıllardan beri yapıldığı kültürel sporlardandır. Güreşçilerin vücutlarına yağ sürerek, "Kısbet" adı verilen manda derisinden yapılmış özel bir giysi ile yapılmaktadır. Yağlı güreş karakucak güreşin formüle edilmiş şeklidir.

GÜREŞİN TANIMI VE ÇAĞDAŞ GÜREŞ ANLAYIŞI


İki güreşçinin yada iki insanın belirli ölçülerdeki minder üzerinde araç kullanmaksızın, FİLA kurallarına uygun biçimde, teknik, beceri, kuvvet ve zekasını kullanarak birbirine üstünlük kurma mücadelesidir.

Güreş Öncelikle bir yetenek işi olmakla beraber bu yeteneğin beceri, zeka ve kuvvetle birleştirilmesi güreşteki başarının öncelikle etkenidir.Bunların yanı sıra kurallara uyma, yenme hırsı, mücadele, dayanıklılık, dayanıklılıkta devamlılık, hızlılık, anında karar verme, bilimsel çalışma, kendine güven, uygun beslenme, düzenli yaşam, kütü alışkanlıklardan uzak durma, antrenöre inanç, yanlışlıklarını görme ve bunları düzeltme, deneyim kazanma, ruhsal üstünlük, esneklik belirli bir hedefe yönelme gibi, kısaca "Güreşin yasalarına uyma" da güreşte başarıyı perçinleyecek öteki önemli etkenlerdir.

GÜREŞİN TARİHSEL GELİŞİMİ


DÜNYADA GÜREŞ:


Güreş insanlık tarihi kadar eski bir spordur.İlkel insan güç doğa koşulları ile mücadele ederken, günümüzün Güreş sporundan pekte farklı olmayan bir mücadele yaşamak zorunda kalmıştır.

İlk insan yaşama kaygısını söndüre bilmek için her türlü canlıya karşı mücadele vermek zorunda kalınca kendi vücut ağırlığı ile kas gücünden faydalanma yani Güreş sanatını ortaya çıkarmış.

M.Ö 3000' lere ait sanat yapıtlarında Babil ve Mısırda yapılan kuşak Güreşleri betimlenmiştir. M.Ö. 5000 yıllarında Hindistan'da, serbest tutuşa dayalı güreş görülmektedir.

Eski Yunan'da Güreş önemli bir spor dalı olup cimnastik eğitiminin bir parçası ve beşli yarışmaların en önemli bölümü durumundaydı.

Güreş M.Ö. 776 dan itibaren olimpiyat oyunlarında yer almaya başladı.
19. y.y'ın sonlarında Eski Yunan ve Roma Güreşlerinden Esinlenerek ortaya çıkan, Grekoromen Güreş ve Serbest Güreş stilleri egemen oldu.Grekoromen güreş Özellikle Fransa'da ilgi gördü ve 1896 da olimpiyat oyunlarına alındı. Serbest güreş ilk kez 1904'te St.Louis olimpiyatlarında resmi olarak uygulandı.1921yılında ilk defa grekoromen stilde dünya şampiyonası, 1924 yılında ise Avrupa şampiyonası düzenlenmeye başlandı.Serbest stilde ise ilk Avrupa şampiyonası 1929 da düzenlendi.

1921 de "Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu" FİLA (Federatıon internationale de Lutte Amateur) kurularak uluslararası yönetim sorunu halledildi.Olimpiyat oyunları ve diğer uluslar arası güreş turnuvalarının yanı sıra, grekoromen ve serbest stilde dünya Güreş şampiyonalarını düzenlemek görevi de FILA'ya verildi. FILA'nın merkezi İsviçre'nin "Lozan" kentindedir.
1922 yılında alınan bir kararla ise FILA'nın profesyonelliği tanınarak federasyon, uluslararası Güreş federasyonu birliği oldu.

TÜRKİYEDE GÜREŞ


Türklerin en eski sporlarından biridir.Güreş sözcüğünün kökeni Özbek ve Başkurt Türklerinin "Kures" sözcüğünden gelmektedir.

Bilinen ilk güreş Oğuz Türklerinin destanlarından olan dede korkut destanında yer almıştır.Güreşin ilk kez Türkler tarafından yapıldığı ve Orta Asya'dan dünyaya yayıldığı kesinlikle kanıtlanmıştır. Sümer Akat Tarihleri , Tabletler, Gılgamış ve Dede Korkut destanları ve diğer kayıtlar bunu ortaya koymaktadır.

Ünlü tarihçi Heroid Lond, "Cengiz Han" adlı eserinde Türklerden söz ederken bu ülkede ata binmeyen, güreş yapmayan adama kız bile vermezlerdi demiştir.

Selçuklular Acemlerin etkisiyle güreşçi sözcüğünün yerine "pehlivan"sözcüğü kullanmışlardır. Ayrıca güreşte Türkler arasındaki bağlılık ile "Türk pehlivan doğar pehlivan ölür" ifadesi çok meşhurlaşmıştır.

Bunun için Dünya milletlerinin dillerinde üstün insan gücü tarif edilirken, kullanılan FORT COMME UN TURC yani "Türk gibi kuvvetli" sözünü atasözü haline getirmiş bulunan bir milli Türk sporuolarak bilinmektedir.

Orta Asya'da yaşayan Türk boylarının her son baharda günlerce süren güreş şenliklerini tertip etmelerinden eski Türk boylarından Hiyana-nu ların ölü gömme törenlerinde halkın tasasını dağıtmak gibi bir amaç güderek büyük güreş şenlikleri düzenlenmesinden ve yine kazak Türklerinden Abdülkerim'in yazdığı Mukaddime den anlaşılacağı gibi; askerin harp gücünü artırmak için güreş eğitimini çare olarak ileri sürdüğünden güreşin sadece sportif yarışma amacıyla değil, eğlence ve askeri eğitim amacıyla önem verilerek yapıldığını görebiliyoruz.

Asırlardır önemini kaybetmeden Türkler ve daha başka bir çok kavimler tarafından yapılan Güreş Türklerin İslam'ı kabulünden sonra milli spor olarak önemini devam ettirmiştir. Halife Hz.Ali'nincenklerini anlatan menkıbelerde savaşlar sırasında yapılan güreşlerden söz edilmektedir. Hz. Hamza ise günümüzde (Türkiye'de) yapılmakta olan Karakucak ve yağlı güreşlerin dualarında pehlivanların piri anılmaktadır.

Daha sonraları Osmanlı İmparatorluğu'nun da bütün sınırları içerisinde güreş sevilen ve itibarlı bir spor olarak kabul edilmiştir.Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet zamanından İstanbul'da ve Edirne'de güre Tekkelerinin yapıldığı ve her tekkede 300 civarında güreşçinin eğitim gördüğü Evliya Çelebi, seyahatnamesinde belirtmektedir. Bugün Rusya başta olmak üzere bütün Dünya ülkeleri güreşe önem veren Amerika, Almanya, Japonya gibi ülkeler 500 sene önceki Türk güreş okullarını çağın güreş eğitim anlayışından hareket ederek bunları Modern hale getirerek yüz binlerce gençlerine bu okullarda eğitim vermişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğunda bir çok padişah ve beylerin güreş yapmaları ve güreşçiliği bir meslek sayarak güreşçileri çok itibarlı mevkilere getirmeleri bir çok Başpehlivanların yetişmelerini sağlamışlardır.

19 yüzyılda Batı ülkelerinde başlayan modern güreşler 20.yüzyıl başlarında Türkiye'ye girmiştir. Modern güreşin ülkemizdeki ilk tatbikatı 1903 yılında B.J.K başlamıştır. Zamanla Kasımpaşa, Fenerbahçe, Anadolu gibi kulüplerde modern tarzdaki serbest ve Greko-romen güreş çalışmaları başlamıştır.(7)

Serbest ve Grekoromen güreşte uluslararası şampiyonlar ve ülkelerde düzenlenen Resmi Karşılaşmalar (F.I.L.A) tarafından düzenlenen güreş Nizamnamelerine göre yapılır.

Türk Güreşinin yönetiminde en üst basamağı oluşturan Türkiye Güreş Federasyonu, 1922 yılında T.İ.C.İ (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) bünyesinden kurulmuş.1923 yılında FILA (federation ınternational elutte -Amateur) 'yaüye olmuştur.

1924 Paris olimpiyat oyunları, Türk güreşçileri için uluslararası alandaki ilk ciddi deneyim olmuştur.Takımımızı hazırlayan Rqol Peter adındaki Macar antrenörün Türkiye'deki minder güreşinin kurucusu olmuştur.

1932 yılında güreşçilerimiz ilk kez Balkan şampiyonalarına katılmış ve takım halinde 1.ligi elde etmişlerdir.1935 yılından itibaren grekoromen stil yanında serbest stilde çalışmalara başlanmış ve aynı yıl yurdumuzda ilk serbest güreş şampiyonası düzenlenmiştir.1936 Berlin olimpiyat oyunlarının hem grekoromen hem de serbest stilde katılmışlar ve grekoromen stilde 61 kg güreşçimiz Yaşar Erkan altın Madalya Kazanarak olimpiyatlarda ilk birinciliğimizin sahibi olmuştur.

1938 yılında Estonya'nın Başkenti Tallin'de yapılan Avrupa Güreş şampiyonasında ağır sıklet güreşçimiz Çoban Mehmet Avrupa üçüncüsü olmuştur. Bu Avrupa güreşi şampiyonasında ilk derecemizdir.

Türkiye Güreşte gücünü 1948 olimpiyatlarında bütün Dünyaya göstermiş, Takım sıralamasında İsveç'ten sonra 26,33 puanlarla ikinci sırayı almıştır. Güreşteki Başarımız 1960 Roma Olimpiyatları'nda da devam etmiş ve Sovyetlerden sonra 31 puanla ikinci olmuştur.

Genellikle önceki çalışmalar seviyesinden daha yoğun çalışmalarına geçilse bile ülkemizde 1972 yılından bu yana bir düşüş görülmektedir.

FILA tarafında uygulanan yeni kurallara sadece hakem açısından bakılmış, sporcular ise yeni kurallara adapte olmakta güçlük çekmişlerdir.

TÜRKİYE YAPILAN GÜREŞ ÇEŞİTLERİ;


Mücadele sporu olarak bilinen güreş; modern güreş ve folklor güreş diye ikiye ayrılır.Her sınıfın kendine özgü özellikleri ve ayrıntıları vardır.Ülkemizde güreş çeşitli şekillerde yapılmaktadır.

Bunlar;


1)MODERN GÜREŞ ;

Greko-romen, serbest güreş

2) FOLKLORIK GÜREŞLER ;

Karakucak güreşi,Aba güreşi, Kırım-Türk Güreşi (Tatar Güreşi), Şalvar Güreşi, Yağlı Güreş
Bu yukarıda saydığımız güreşlerimizin hepside kendilerine has kültürel değerler ve folklorik özellikler taşımaktadırlar.

TÜRKİYEDE YAPILAN GÜREŞLER


Greko - romen Güreş


Rakibi belden aşağı tutmak veya bacaklarla rakibi sıkmak yasaktır. Rakip vücudunun herhangi bir kısmını bacaklarla itmek, tazyik etmek ve bacakların yardımı ile her türlü kaldırmalar yapmak yasaktır.

Serbest Güreş


Hücum yapan Güreşçi rakibin değişik el ayak ve vücut ile enseden tutarak yere devirir veya atışlar yapar.Serbest güreşte en meşhur ayaktaki teknikler, bu damar,devirme ve dalmalardır.Serbest Güreşte de yürürlüye giren yeni kurallar son hareketlerin icrasını teknik olarak değerlendirir.

KARAKUCAK GÜREŞİ


Karakucak güreş, Türklerin az milli güreşidir.Orta Asya'dan kaynaklanan bu güreş türünde yüzyıllar boyu görüntü ve kurallarda çok az değişim olmuştur.

Güreşin, on asırdır temel kaidelerinde bir değişiklik almadan devam eden, çimen üstünde veya toprak sahalarda çayırlarda ve harman yerlerinde, vücudun üst kısmı çıplak, pırpıt giysilerde çıplak ayakla kıran kırana yapılan bir türüdür.

YAĞLI GÜREŞ


Yağlı Güreş, Türklerin yüzyıllardan beri yaptığı sporlardandır.Yağlı güreş Karakucak güreşin yağ sürülerek yapılan şeklidir.

Yağlı Güreş davul ve zurna eşliğinde yapılmaktadır.Yağlı Güreş genelde Ege, Trakya ve Karadeniz yörelerimizde diğer yörelerimize göre daha çok yapılmaktadır.

ABA GÜREŞİ


Aba güreşi, Hatay ve Gaziantep yöresinde oldukça yaygındır.Adını pehlivanların giydiği abadan almaktadır.Aba güreşinde süre 7 dakikadır.Güreş yerde 2 dakika sürdürülemez.Güreşe davul zurna eşlik etmektedir.

ŞALVAR GÜREŞİ


Ülkemizde Kahramanmaraş ilçe ve köylerinde yapılmaktadır. Şalvar güreşi, çok eski çağlarda Türkmenlerde yapılan bir güreş çeşididir. Önceleri pırpıt ve Kısbet uzunluğundaki şalvarlarda yapılan bu güreşler, şimdi ananelerin yavaş yavaş kaybolması üzerine kısa şalvarlarla yapılmaktadır. Şalvar güreşinde bütün oyunlar ayakta yapılır.

Göbek veya dizler yere değince güreş ayakta başlar.Yenilgi yağlı ve Karakucakta olduğu gibi, göbeğin gökyüzünü görmesidir.


PrettyAngel 6 Şubat 2010 13:05

Güreş


MsXLabs.org

Uygulayıcılarının
birbirlerine vurmaksızın rakiplerini yenmeye çalıştıkları bir spor türü. Güreş tarihteki en eski sporlardan biridir ve zamanla farklı stil ve formları geliştirilmiştir. Güreş genellikle savaş sanatları arasında değerlendirilir. Güreşte pek çok ulusal stiller gelişmiştir. Türkiye'de Yağlı Güreş , Karakucak Güreşi, Hindistan'da Pehlwani, Japonya'da Sumo, Moğol Güreşi Amerikada Amerikan Güreşi gibi. Bazı kanıtlar güreşin insanoğlunun en eski sporu olduğunu göstermektedir. Antik bazı tasvirlerde iki rakibin güreş tuttuğu sahneler yer almaktadır. TevrattaYakub'un bir melekle güreş tuttuğu ifade edilir ve kendisine "Tanrı ile güreş tutan" adı verilir. Güreş diğer savaş sanatlarının da birbiriyle bir araya getirildiği karşılaşmalarda önemli bir yer kazanmıştır. Çoğu dövüşçü kendilerini güreşle tanımlamaya veya sanatları arasına güreşi de katmaya başlamıştır. Güreş formları kendini koruma-karışık savaş sanatları sistemi içine alınmıştır. Bunlar arasında bazıları Shootfighting, Sambo, Pancrase. RandyCouture, Mark Coleman, TakanoriGomi gibi bazı başarılı dövüşçülerin de arka planında güreş vardır;bunları söyle özetleriz

Güreş tarihi ilk insanla başlar.ilk çağlarda düşünme yetisi dışında diğer çanlılardan farklı olmayan insan vahşi hayvanlara ve doğaya karşı kendini ailesini koyabilmesi kısaca yaşamını sürdürebilmesi güreşmesine bağlıydı kısaca güreşi tanımlarsak Güreş ayakta kalma sanatıdır.Güreş her ne kadar Biz Türklerin ata sporu olarak
tanımlasakta güreşin evrensel bir spor dalı olduğunu yer yüzünde kayıtlara geçmiş 200.ün üzerinde güreş türünün değişik yörelerde otantik olarak yapıldığı söylenir ülkemizde Resmi Filanın dışında Yağlı güreş/aba güreşi ve karakucak güreşi halen değişik yörelerimizde yapılmaktadır



Efulim 22 Temmuz 2012 01:20

1 ek

Güreş


MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi


Alıntıdaki Ek 50454
Belli kurallara uyarak, birbirinin sırtını yere değdirmeye çalışan iki kişinin bir minder ya da alan üzerinde yaptıkları spor. Tarihte bu sporun ilk olarak Türkler, Yunanlılar, Romalılar tarafından yapıldığı bilinmektedir. İ.Ö. 648'de düzenlenen olimpiyat oyunlarında güreşe de yer verilmiştir.

Başlıca güreş türleri şunlardır:
1) Serbest;
2) Grekoromen;
3) Yağlı;
4) Karakucak.
Serbest güreşte güreşçiler birbirlerini diledikleri yerden tutabilirler. Grekoromendeyse yalnızca belden yukarısıyla güreşilir. Her iki güreş de 9 m. çapındaki yuvarlak bir minder üzerinde yapılır. Güreş kuralları birçok değişikliğe uğramıştır. Önceleri 15 dakika olan güreş süresi, daha sonra üçer dakikalık üç devreye (9 dakika), en son olarak da üçer dakikalık iki devreye (6 dakika) indirildi.

Her iki güreş stilinde de; 48, 52, 57, 62, 68, 74, 82, 90, 100 kilo ve ağır olmak üzere toplam 10 sıklet vardır. Güreş, orta ve yan hakemler tarafından yönetilir. Yağlı güreş ve karakucak, açık havada, genellikle çayırlık yerlerde yapılır. Her iki türde de kilo sözkonusu değildir. Güreşçiler, deneyimlerine ve kazandıkları güreşlere göre kategorilere ayrılırlar. Kategoriler şunlardır: Deste, küçük orta, büyük orta, başaltı ve baş. Daha önceleri yağlı güreşte süre sınırlaması yoktu, hava kararıncaya dek sürer, Yenişemeyen güreşçiler ertesi gün yeniden güreş tutarlardı. Daha sonra süre sınırlaması kondu ve puanlama getirildi. Türkiye'de yağlı güreşlerin en ünlüsü her yıl Edirne'de düzenlenen "Kırkpınar Güreşleri"dir.


buz perisi 26 Temmuz 2012 01:12

Karakucak


MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

En eski Türk güreşlerinden biri. Kuralları yağlı güreş ve serbest güreş karışımıdır. Kispet ya da mayo yerine pırpıt denilen bir tür pantolon giyilerek yapılır. Bugün Anadolu'da en çok yapılan güreş biçimidir. Eski Türkmen güreşine benzer, fakat bazı bölgelerde yapılış biçimi farklıdır. Vücudun her yerinden tutmak serbesttir ve güreşi kazanmak için rakibin sırtını yere getirmek gereklidir.


_Yağmur_ 10 Haziran 2016 15:27

3 ek

Güreş Hakkında Genel Bilgiler


Alıntıdaki Ek 50455
Güreş; yalnızca bedensel güç ve oyunlarla birbirinin sırtım yere getirme ya da üstünlük sağlama amacına yönelik iki kişinin çatışması, insanla savaşımının en dolaysız biçimidir. Dünyanın en eski sporlarından biri olarak bilinir. Akdeniz, Nil, Fırat Vadileri’yle Orta Asya’da güreşin izlerine rastlanır. Orta Mısır’daki Beni Hasan Köyü’nde bulunan duvar kakmalarında 200’e yakın güreş oyunun figürleri yer alır. Asurluların İÖ 2000 yıllarında güreşle ilgilendiklerine ilişkin belgeler vardır. Adına destanlar yazılan Gılgamış‘ın de dünyanın eti güçlü pehlivanlarından biri olduğu İÖ 2500’lerdeki kaynaklardan; Orta Asya’daki Türk Boyları’nın da tarih boyunca en büyük eğlencelerinin güreş olduğu, destanlarla ve tarih kaynaklanndan öğrenilmektedir. Daha sonra Eski Yunan ve Roma toplumlarına da giren güreşin, zaman zaman bir ölüm-kalım savaşına dönüştü. Güreş çeşitli ülkelerde geleneksel biçimini korurken (Türklerin yağlı, karakucak, aba güreşi; Sovyetlerin çabaoba kohk, gorashe, sabmo; Japonların jiu-jitsu, sumo, judo, karate; İranlıların glaki, mazanderani; İsviçrelilerin pantolon güreşi vb). Uluslararası kurallara bağlı serbest ve grekoromen dalda iki genel güreş türü doğdu. Grekoromen güreşte bacaktan tutma, bacakla oyuna gitme, yasak hareketlerdir; bel yukarı oyunlarla rakibin sırtını yere getirme temeline dayanır. Serbest güreş de aynı amaca yönelikse de, ayaklar da istendiği gibi kullanılabilir.
Alıntıdaki Ek 50457

GÜREŞİN TARİHSEL GELİŞİMİ


DÜNYADA GÜREŞ:


Güreş insanlık tarihi kadar eski bir spordur.İlkel insan güç doğa koşulları ile mücadele ederken, günümüzün Güreş sporundan pekte farklı olmayan bir mücadele yaşamak zorunda kalmıştır.

İlk insan yaşama kaygısını söndüre bilmek için her türlü canlıya karşı mücadele vermek zorunda kalınca kendi vücut ağırlığı ile kas gücünden faydalanma yani Güreş sanatını ortaya çıkarmış.

M.Ö 3000′ lere ait sanat yapıtlarında Babil ve Mısırda yapılan kuşak Güreşleri betimlenmiştir. M.Ö. 5000 yıllarında Hindistan’da, serbest tutuşa dayalı güreş görülmektedir.

Eski Yunan’da Güreş önemli bir spor dalı olup cimnastik eğitiminin bir parçası ve beşli yarışmaların en önemli bölümü durumundaydı.

Güreş M.Ö. 776 dan itibaren olimpiyat oyunlarında yer almaya başladı.

19. y.y’ın sonlarında Eski Yunan ve Roma Güreşlerinden Esinlenerek ortaya çıkan, Grekoromen Güreş ve Serbest Güreş stilleri egemen oldu.Grekoromen güreş Özellikle Fransa’da ilgi gördü ve 1896 da olimpiyat oyunlarına alındı. Serbest güreş ilk kez 1904’te St.Louis olimpiyatlarında resmi olarak uygulandı.1921yılında ilk defa grekoromen stilde dünya şampiyonası, 1924 yılında ise Avrupa şampiyonası düzenlenmeye başlandı.Serbest stilde ise ilk Avrupa şampiyonası 1929 da düzenlendi.

1921 de “Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu” FİLA (Federatıon internationale de Lutte Amateur) kurularak uluslararası yönetim sorunu halledildi.Olimpiyat oyunları ve diğer uluslar arası güreş turnuvalarının yanı sıra, grekoromen ve serbest stilde dünya Güreş şampiyonalarını düzenlemek görevi de FILA’ya verildi. FILA’nın merkezi İsviçre’nin “Lozan” kentindedir.

1922 yılında alınan bir kararla ise FILA’nın profesyonelliği tanınarak federasyon, uluslararası Güreş federasyonu birliği oldu.

Alıntıdaki Ek 50459

TÜRKİYEDE GÜREŞ


Türklerin en eski sporlarından biridir.Güreş sözcüğünün kökeni Özbek ve Başkurt Türklerinin “Kures” sözcüğünden gelmektedir.

Bilinen ilk güreş Oğuz Türklerinin destanlarından olan dede korkut destanında yer almıştır.Güreşin ilk kez Türkler tarafından yapıldığı ve Orta Asya’dan dünyaya yayıldığı kesinlikle kanıtlanmıştır. Sümer Akat Tarihleri , Tabletler, Gılgamış ve Dede Korkut destanları ve diğer kayıtlar bunu ortaya koymaktadır.

Ünlü tarihçi Heroid Lond, “Cengiz Han” adlı eserinde Türklerden söz ederken bu ülkede ata binmeyen, güreş yapmayan adama kız bile vermezlerdi demiştir.

Selçuklular Acemlerin etkisiyle güreşçi sözcüğünün yerine “pehlivan”sözcüğü kullanmışlardır. Ayrıca güreşte Türkler arasındaki bağlılık ile “Türk pehlivan doğar pehlivan ölür” ifadesi çok meşhurlaşmıştır.

Bunun için Dünya milletlerinin dillerinde üstün insan gücü tarif edilirken, kullanılan FORT COMME UN TURC yani “Türk gibi kuvvetli” sözünü atasözü haline getirmiş bulunan bir milli Türk sporuolarak bilinmektedir.

Orta Asya’da yaşayan Türk boylarının her son baharda günlerce süren güreş şenliklerini tertip etmelerinden eski Türk boylarından Hiyana-nu ların ölü gömme törenlerinde halkın tasasını dağıtmak gibi bir amaç güderek büyük güreş şenlikleri düzenlenmesinden ve yine kazak Türklerinden Abdülkerim’in yazdığı Mukaddime den anlaşılacağı gibi; askerin harp gücünü artırmak için güreş eğitimini çare olarak ileri sürdüğünden güreşin sadece sportif yarışma amacıyla değil, eğlence ve askeri eğitim amacıyla önem verilerek yapıldığını görebiliyoruz.

Asırlardır önemini kaybetmeden Türkler ve daha başka bir çok kavimler tarafından yapılan Güreş Türklerin İslam’ı kabulünden sonra milli spor olarak önemini devam ettirmiştir. Halife Hz.Ali’nincenklerini anlatan menkıbelerde savaşlar sırasında yapılan güreşlerden söz edilmektedir. Hz. Hamza ise günümüzde (Türkiye’de) yapılmakta olan Karakucak ve yağlı güreşlerin dualarında pehlivanların piri anılmaktadır.

Daha sonraları Osmanlı İmparatorluğu’nun da bütün sınırları içerisinde güreş sevilen ve itibarlı bir spor olarak kabul edilmiştir.Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet zamanından İstanbul’da ve Edirne’de güre Tekkelerinin yapıldığı ve her tekkede 300 civarında güreşçinin eğitim gördüğü Evliya Çelebi, seyahatnamesinde belirtmektedir. Bugün Rusya başta olmak üzere bütün Dünya ülkeleri güreşe önem veren Amerika, Almanya, Japonya gibi ülkeler 500 sene önceki Türk güreş okullarını çağın güreş eğitim anlayışından hareket ederek bunları Modern hale getirerek yüz binlerce gençlerine bu okullarda eğitim vermişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğunda bir çok padişah ve beylerin güreş yapmaları ve güreşçiliği bir meslek sayarak güreşçileri çok itibarlı mevkilere getirmeleri bir çok Başpehlivanların yetişmelerini sağlamışlardır.

19 yüzyılda Batı ülkelerinde başlayan modern güreşler 20.yüzyıl başlarında Türkiye’ye girmiştir. Modern güreşin ülkemizdeki ilk tatbikatı 1903 yılında B.J.K başlamıştır. Zamanla Kasımpaşa, Fenerbahçe, Anadolu gibi kulüplerde modern tarzdaki serbest ve Greko-romen güreş çalışmaları başlamıştır.

Serbest ve Grekoromen güreşte uluslararası şampiyonlar ve ülkelerde düzenlenen Resmi Karşılaşmalar (F.I.L.A) tarafından düzenlenen güreş Nizamnamelerine göre yapılır.

Türk Güreşinin yönetiminde en üst basamağı oluşturan Türkiye Güreş Federasyonu, 1922 yılında T.İ.C.İ (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) bünyesinden kurulmuş.1923 yılında FILA (federation ınternational elutte -Amateur) ‘yaüye olmuştur.

1924 Paris olimpiyat oyunları, Türk güreşçileri için uluslararası alandaki ilk ciddi deneyim olmuştur.Takımımızı hazırlayan Rqol Peter adındaki Macar antrenörün Türkiye’deki minder güreşinin kurucusu olmuştur.

1932 yılında güreşçilerimiz ilk kez Balkan şampiyonalarına katılmış ve takım halinde 1.ligi elde etmişlerdir.1935 yılından itibaren grekoromen stil yanında serbest stilde çalışmalara başlanmış ve aynı yıl yurdumuzda ilk serbest güreş şampiyonası düzenlenmiştir.1936 Berlin olimpiyat oyunlarının hem grekoromen hem de serbest stilde katılmışlar ve grekoromen stilde 61 kg güreşçimiz Yaşar Erkan altın Madalya Kazanarak olimpiyatlarda ilk birinciliğimizin sahibi olmuştur.

1938 yılında Estonya’nın Başkenti Tallin’de yapılan Avrupa Güreş şampiyonasında ağır sıklet güreşçimiz Çoban Mehmet Avrupa üçüncüsü olmuştur. Bu Avrupa güreşi şampiyonasında ilk derecemizdir.

Türkiye Güreşte gücünü 1948 olimpiyatlarında bütün Dünyaya göstermiş, Takım sıralamasında İsveç’ten sonra 26,33 puanlarla ikinci sırayı almıştır. Güreşteki Başarımız 1960 Roma Olimpiyatları’nda da devam etmiş ve Sovyetlerden sonra 31 puanla ikinci olmuştur.

Genellikle önceki çalışmalar seviyesinden daha yoğun çalışmalarına geçilse bile ülkemizde 1972 yılından bu yana bir düşüş görülmektedir.

FILA tarafında uygulanan yeni kurallara sadece hakem açısından bakılmış, sporcular ise yeni kurallara adapte olmakta güçlük çekmişlerdir.

TÜRKİYE YAPILAN GÜREŞ ÇEŞİTLERİ;


Mücadele sporu olarak bilinen güreş; modern güreş ve folklor güreş diye ikiye ayrılır.Her sınıfın kendine özgü özellikleri ve ayrıntıları vardır.Ülkemizde güreş çeşitli şekillerde yapılmaktadır.

Bunlar;


1)MODERN GÜREŞ ;

Greko-romen, serbest güreş

2) FOLKLORIK GÜREŞLER ;

Karakucak güreşi,Aba güreşi, Kırım-Türk Güreşi (Tatar Güreşi), Şalvar Güreşi, Yağlı Güreş
Bu yukarıda saydığımız güreşlerimizin hepside kendilerine has kültürel değerler ve folklorik özellikler taşımaktadırlar

Güreşin kuralları


Olimpiyatlar’da güreş karşılaşmaları grekoromen ve serbest stillerde ve ağırlık sınıflamasına göre 10 dalda yapılır. Bunlar 48, 52, 57, 62, 68, 74, 82, 90, 100 kilogramlar ve 100 kilogramın üstü olarak belirlenmiştir.

Uluslararası yarışmalarda güreşler yerden yüksek, kenarları eğimli bir minder üzerinde yapılır Minder 9 metre çapında bir daire biçimindedir ve sınırı içerden 1 metre kalınlığında kırmızı daire ile belirlenmiştir Güreşleri dört hakem yönetir.

Bunlar minder amiri, minder hakemi, kenar hakemi ve zaman hakemidir. Yalnızca minder hakemi karşılaşmayı güreşçilerin yanında, minderin içinde izler. Her iki stilde de güreşçiler kırmızı ve mavi renklerde, göğüs ve omuzları açıkta bırakan mayolar giyerler. Tek devre yapılan karşılaşmaların süresi 5 dakikadır.

Güreşte amaç rakibin iki omzunu da mindere bastırıp üç saniye öylece tutmaktır. Buna “dokunmuş, dokunma” anlamına gelen “tuş” denir. Ayrıca rakibine oyun uygulayıp başaran güreşçi puan alır. Bu puanlar rakibin düştüğü güç duruma göre belirlenir. Böylece tuşla sonuçlanmayan bir karşılaşmada daha fazla puan toplayan güreşçi karşılaşmayı sayı ile kazanır. 12 sayı farkını sağlayan güreşçi rakibini tuşla yenmiş sayılır.

Güreşin berabere bitmesi durumunda karşılaşma uzatılır ve ilk puanı alan güreşçi galip sayılır. Karşılaşmalarda pasif güreştiği ya da uyarılara karşın ısrarla faul yapması durumunda üç ihtar alan güreşçi diskalifiye edilerek (oyun dışı bırakılarak), yenik sayılır. Fauller belirlenmiş kuralların dışında yapılan hareketlerdir. Rakibinin saçını, kulağını mayosunu çekme, onu sakatlayıcı hareketlerde bulunma (kafa, yumruk, tekme atma, ısırma gibi), rakibin kolunu 45 dereceden çok bükme ve boynunu sıkma faul sayılan hareketlerdendir.

GÜREŞİN TARİHÇESİ


İnsanlar arasında silâhsız olarak en basit ve doğal bir mücadele şekli olan güreş; insanlık tarihi kadar eski ve uzun yıllara giden bir geçmişe sahiptir, insanların doğasında var olan hayata dört elle sarılma ve büyük bir yaşama arzusu, onları bir birine karşı saldırgan yapmış ve mücadeleye zorlamıştır. Bu karakteriyle güreşe; tarihte yer almış tüm göçebe halklarda olduğu gibi eski Türklerde de rastlanmaktadır. Güreşte; cesaret, güç, mertlik, dürüstlük, çeviklik ve beceri gibi özelliklerin bulunması ve Türk karakterine çok uygun bir spor dalı olması nedeniyle; atalarımızdan günümüze kadar tüm Türk toplumlarında sevilmiş ve önemsenmiştir. Bu nedenle gençlerimizin var olan güç ve cesaretlerini sergilemek ve daha da arttırmak amacıyla yaptıkları çalışmalara bağlı olarak, güçlü, sağlıklı, dinamik ve atılgan bir gençlik yaratılmıştır. İyi bir nesil yetişmesinin yanında, yine güreşin katkılarıyla bir Türk ordusundaki askerlerin Avrupa ve dünya ülkeleri arasında, sağlam, cesur, kuvvetli ve vatanına bağlı birer er olarak yetişmesinde ata sporumuzun katkısı büyük olmuştur.

İnsanların henüz daha yerleşik düzene geçmedikleri ilkel yaşantılarında varlıklarını sürdürebilmek için yiyecek temin etmek ve kendilerini korumak amacıyla vahşi hayvan ve düşmanları ile yaptıkları mücadele ve boğuşmalardaki hareketler güreşe konu olmuştur. Zamanla insanların yerleşik düzene geçmeleri ve yiyeceklerini biriktirip, boş zaman yaratmalarıyla, ilkel ve doğal tutuşlar, vuruşlar, savunma ve boğuşma gibi b.asit hareketler geliştirilmiş ve seyirci önünde yapılan bir gösteri biçimine dönüşmüştür. Toplu olarak yapılan av partilerinin öncesinde idman olarak yapılmaya başlanmıştır.

Kölelik döneminde ise; zengin ve nüfuslu kişiler iri yapılı köleleri bir süre eğiterek, eğlence amacıyla güreş ve bokstan oluşan pankreas denilen çeşitli gösteriler düzenlemişlerdir.

M.Ö 3-1. yüzyıllarda orta Nil kıyılarındaki Ben-i Hasan harabelerindeki mezarların üzerindeki kabartmalarda, Mısır askerleri arasında güreşin yaygın olduğu ve askerlik eğitimlerinde cirit attıkları ağırlık kaldırıp, güreş yaptıkları görülmektedir.

Eski Mısır askerleri güreş hareketlerini ayakta ve yerde olarak çeşitli pozisyonlarda uygulamaktaydılar. Tutuşlar serbest olduğu için,

güreş karşılaşmalarında bazılarında ölümcül sonuçlara tanık olunabili-yordu. Çünkü, uygulanan hareketlerde amaç hiç bir kurala uymaksızın rakibin süitim yere getirmek, ya da pes ettirmekti.

Yine kölelik dönemlerinde eğlence amacıyla yapılan güreşe ilginin artması ile askerde piyade birliklerinin kurulduğuna, küçük Asya ve Kafkas topraklarında rastlandığı Hindistan, Çin, eski Yunan ve Roma kültüründe görülmektedir.

Genellikle bu konuda eski Yunan topraklarında yapılan birçok kazılarda ve eski Yunan Edebiyatında tatminkâr kaynaklar bulunmuştur. Eski Yunanistan’ın en eski ve hatta Girit Miken devrinde güreş müsabakaları yapıldığı kanıtlanmaktadır. Olimpiyatların ana ülkesi olduğu bilinen Eski Yunanistan’da olimpiyatlarda güreşin temel sporlar arasında bulunması da rastlantı değildir. Nitekim 33 Olimpiyatların (Milattan 644 yıl önce) programında boksla kombinasyon haline getirilen ve pankreas (yumruk doğuşu) diye bilinen güreşe yer verilmiştir. Eski Yunan devletinin gelişme çağında güreşteki değişiklikler kayda değerdir. İlk yıllarda güreşenler, rakibin tüm vücudundan (el-ayak dahil) tutarak kuvvete dönük boğuşuyorlardı. Daha sonraları yapılan değişiklikler bugünkü folklor güreşleri ve çağın modern güreş hallerini almıştır.

Kölelik devrinin düşme çağlarında Spartak zamanında gladyatörlerin (satın alınan kölelerin asker olarak) yetiştirilmelerinde temel ve özel kuvvet çalışmalarında güreş sporuna büyük önem verilmiştir. Güreşin, Ortaçağ devrinde kitleler arasında hoş karşılanmasından yararlanan menejerler ve cambazlar arenalarında güreş gösterileri tertipleyerek, yaygınlaştırma yoluna girmişlerdir. Bu gösterilere işitrak eden müsabıklar zamanla hazırlık yapma ihtiyacı duymuşlardır. Galibiyete ulaşabilmek için kuvvet ve özel teknikler üzerinde gerekli çalışmaları yapabilmek için tecrübeli kişilerin açtıkları okullarda eğitime yönelmişlerdir. Bu özel çalışmalarda ön planda maddi olanakların geliştirilmesi amacıyla profesyonelliğe ilk adımın atılmasına bir olanak sağlamıştır.

Profesyonel güreşte, Yunanlıların Romalılar tarafından istilâsından sonra hızlı bir yükseliş göze çarpmaktadır. Bu zamanda güreş kitlelerin en sevip saydığı geleneklerden biri olmuştur. Daha büyük bir sükse ile seyirci kazanabilmek için yumruk doğuşu ve ateşsiz silâhlar kullanarak gladyatörlüğe dönük çalışmalara ilgi daha da artmıştır.

Hristiyanlığm doğuşu ile gladyatörler güreşi yasaklanmış ve daha sonra da (394 yılında) İmparator Teodosiy Olimpiyat oyunlarını da yasaklamıştır, XVIII. asrın sonunda ve XIX. asrın başında ise Greko-Romen güreşine gittikçe ilginin arttığı görülmektedir. Türk güreşçilerini kiralayarak Fransa, Amerika ye ingiltere’de büyük gösteriler tertiplenmiştir. Birçok oyunlar sergilenmiş ve güreşi spor olarak kötü amaçlarda kullanan birçok yabancı menejerler Türk güreşçilerini perde olarak kullanma girişimlerinde bulunmuşlardır. Asırlardır önemini kaybetmeden Türkler ve daha birçok millet tarafından yapılan güreş, Türklerin îslâmiyeti kabulünden sonra milli spor olarak önemini devam ettirmiştir. Halife Hz. Ali’nin cenklerini anlatan menkıbelerde savaşlar sırasında yapılan güreşlerden söz edilmektedir. Hz. Hamza ise günümüzde yapılmakta olan karakucak ve yağlı güreşlerin dualarında pehlivanların piri olarak anılmaktadır. Bugün yağlı güreşlerimizin giydikleri kispeti, İskit Türklerine ait bir kemikten avadanlık üzerine işlenen güreşçi figüründe görmek mümkündür.

Osmanlı imparatorluğunun bütün sınırlan içerisinde güreş, sevilen ve itibarlı bir spor olarak kabul edilmiştir.

Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet’in istanbul’da ve Edirne’de güreş tekkeleri yaptırdığı ve bu tekkelerde 300’den fazla güreşçiye idman yaptırıldığı bilinmektedir. Bu devirde bir çok padişah ve beylerin güreş yapmaları ve güreşçilerin yüksek mevkilerde görev aldıkları görülmüştür. .

Bilhassa Sultan Abdülaziz’in ve IV. Murat’m saltanat devrinde Kırkpmar güreşlerinde basan gösteren pehlivanlar saraya alınıp, güreş çalışmalarını sürdürmüşlerdir.

Günümüzde ise güreş; bütün vücut bölümlerinin ortak çalışmalarını gerektiren, ayrıca cesaret, rekleks, beceri, dayanıklılık ve kuvvet isteyen bir spor dalı olması nedeniyle, hazırlıklarını erken yaşlarda başlanılmayı gerektiren bir yakın mücadele sporu olarak önem kazanmaktadır.

Halk kültüründe Güreş


Güreşçi veya Güreşmen (Pehlivan) adı verilen kişiler Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Kahraman, evleneceği kızın babasıyla güreşir ve yener. Yiğitler altı yaşındayken güreşmeye ve büyüklerini yenmeye başlarlar. Manas destanında yer alan Koşay Han gelmiş geçmiş pehlivanların en iyisi olarak kabul edilir. Hanname’de ise Uluğ Arslan Han pehlivanların atası olarak yad edilir. Bu pehlivan tam 1200 yaşındadır. Güreş sözcüğünün efsanevi Türk Hakanı Gür Han’ın ismi ile benzeşmesi de dikkat çekicidir.



Saat: 21:33

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık