Fuzuli'nin Gazelleri Ve Açıklamaları YAKARIŞ... Ya Rab hemişe lutfunu kıl reh-nüma bana Gösterme ol tariki ki yetmez sana bana Kat' eyle aşinalığım andan ki gayrdır Ancak öz aşinaların et aşina bana Bir yerde sabit et kadem-i i'tibarımı Ancak öz aşinaların et aşina bana Yok bende bir amel sana şayeste ah eğer A'malime göre vere adlin ceza bana Havf ü hatada muztaribim var ümid kim Lutfun vere beşaret-i afv-i ata bana Ben bilmezem bana gereğin sen Hakim'sin Men' eyle verme her ne gerekmez sana bana Habs-i hevada koyma Fuzuli-sıfat esir Ya Rab hidayet eyle tarik-i fena bana GAZELİN AÇIKLAMASI Tanrım! Lütfunu rehber kıl daima bana ve sakın sana ulaşmayan yolu bana gösterme! Senden başka her şeyden dostluğumu kes benim; yalnızca kendi sevdiklerini sevdir bana! (Yalnız sana dost olan kişileri benim için dost kıl, sana dost olmayanlardan yolumu ayır.) İtibar ayağımı öyle bir yerde sabitle ki, orada yalnızca dinin yol göstericisine (Hz. Muhammed'e) uyulsun, sadece onun yolundan gidilsin. Yazık ki sana layık bir amelim yok benim. Eğer adaletin beni amelime göre cezalandıracak olursa benim vay halime!.. Hata ve buna bağlı korkular içinde kıvranıp duruyorum. Umarım, lütfun bana hatalarımın bağışlandığı müjdesini verir (yoksa halim haraptır.) Ben bana tam olarak neyin gerektiğini bilemem.Hakim (her şeyi bilen Allah) sensin; bana gerekmeyeni bana verme! Beni Fuzuli gibi heva (hevesler, istekler, ihtiraslar veya dünya ilgileri) içinde hapis bırakma! Tanrım! Bana fena (Senin aşkında yok olma) yolunda kurtuluş nasip eyle (veya bu kötü gidişime bir hidayet nasip et!) ______ OK BEDENDEN ÇIKINCA... Benim tek hiç kim zar ü perişan olmasın ya Rab Esir-i derd-i aşk u dağ-i hicran olmasın ya Rab Dem-a-dem cevrlerdir çekdiğim bi-rahm bütlerden Bu kafirler esiri bir müselman olmasın ya Rab Görüb endişe-i katlimde ol mahı budur derdim Ki bu endişeden ol meh peşiman olmasın ya Rab Çıharmak itseler tenden çeküb peykanı ol servin Çıhan olsun dil-i mecruh peykan olmasın ya Rab Cefa ü cevr ile mu 'tadım anlarsız n'olur halim Cefasına had ü cevrine payan olmasın ya Rab Demen kim adli yok ya zulmü çok her hal ile olsa Gönül tahtına andan gayrı sultan olmasın ya Rab Fuzuli buldu genc-i afiyet mey-hane küncünde Mübarek mülkdür ol mülk viran olmasın ya Rab GAZELİN AÇIKLAMASI Kimseye verme ağlayıp inlemeyi benden gayrı; kimse perişan olmasın, aman!.. Allahım! Yani aşk derdine tutsak etme hiç kimseyi ve ayrılık yarasıyla başbaşa bırakma Tanrım! Eziyet ve cefa görmekteyim merhametsiz güzellerden daima. Tanrım! Bir Müslüman'ı bu kafirlere tutsak etma aman! (Yoksa onu dinden imandan çıkarırlar.) Beni öldürmeyi tasarladığını gördüm o ay yüzlünün. Tasam şu ki Tanrım! o ay yüzlü bu düşünceden caymasın. (ve beni öldürecek süzgün bakışı benden esirgemesin!) Servi boylu sevgilinin gamze okudur bağrımdaki. Ve bana acıyan dostlarım onu çıkarma sevdasındadır... Yalvarırım Tanrım; çıkan yaralı gönlüm olsun da bağrımdaki ok olmasın tek!.. (Zira ben onu, nice zamandır, sevgiliden mukaddes bir armağan diye saklıyorum yüregimde.) Eziyet ve sıkıntısı ile sevgilinin, can ciğer oldum. Nasıl yaşarım artık onlar olmadan Tanrım! Umarım bundan böyle cefası sınırsız, eziyeti sonsuz olur!.. ''Adaleti yok; üstelik zulmü çokmuş!.. '' Asla söylemem ben bunları!.. Her nasıl olursa olsun, yeter ki gönül tahtımda ondan başka bir sultan olmasın ya Rab!.. (Nice yatırlar, tekkeler dolaşmıştı aşk derdine şifalar arayarak) Fuzuli. Meyhane köşesinde buldu sonunda esenlik ve zindelik hazinesini. Ne mübarek yerdir orası Tanrım, inşallah viran olmaz!.. HASRET...HASRET Gönlüm açılır zülf-i perişanını görgeç Nutkum tutulur gonce-i handanını görgeç Ra'nalık ile kamet-i şimşadı kılan yad Olmaz mı hacil serv-i hıramanını görgeç Çok aşka heves edeni gördüm ki hevasın Terk etti senin aşık-ı nalanını görgeç Naziklik ile gonce-i handanı eden zikr Etmez mi haya la'l-i dür-efşanını görgeç Sen hal-i dilin söylemesen n'ola Fuzuli El fehm kılar çak-i giribanını görgeç GAZELİN AÇILAMASI Gönlümü açar saçlarını dağılıp saçılması, nutkumu kapatır gonca (açılmamış gül gibi dudak) nın açılması. Konuşamaz olurum, dilim tutulur. Hasretle baktıkça sana, kanlı yaşlar dökülür gözlerimden. Kirpik oklarını gördükçe, delinir bağrım ta derinden... Çoklarını gördüm, aşka heves eden... İnleyen aşığını görünce senin, bu hevesi tek edip gittiler... Cehenneme inanmayan bir kafir bile ayrılığının ateşini görünce inanası gelir cehennem ateşine... Saklasan gönlündeki aşkı bir sır gibi, söylemesen ne çıkar a Fuzuli; görenler anlamaz mı sanırsın yakanın yırtığından acınası halini... SEVGİLİNİN HÜZÜNLER KULÜBESINDE... Ah eylediğim serv-i hıramanın içindir Kan ağladığım gonca-i handanın içindir Sergeşteliğim kakul-i müşginin ucundan Aşufteliğim zülf-i perişanın içindir Bimar tenim nergis-i mestin eleminden Hunin ciğerim la'l-i dür-efşanın içindir Yaktım tenimi vasl günü şem teg amma Bil kim bu tedarik şeb-i hicranın içindir Kurtarmağa yağma-yı gamından dil ü canı Sa'yim nazar-ı nergis-i fettanın içindir Can ver gönül ol gamzeye kim bunca zamandır Can içre seni sakladığım anın içindir Vaiz bize dün düzahı vasfetti Fuzuli Ol vasf senin külbe-i ahzanın içindir GAZELİN AÇIKLAMASI Salınan servi endamın içindir ah edişim; kan ağlayışım ise gülen dudağının hasretinden... Başımın dönmesi, misk kokulu kaküllerinden; düşkünlüğüm ise, dağınık saçlarını hatırlamaktan... Baygın bakışlarını düşünmekten melankolilerde bedenim inci sözler saçan (arasından inci dişlerinin parıltısı saçılan) dudağındır ciğerimi kanla dolduran... Yaktım tenimi kavuşma gününde mum gibi, amma... Bil ki bu hazırlık ayrılığının kara günleri içindir. Aşk derdinin yağmasından gönlümü ve canımı kurtarmaya çalışmam asla; amacım çapkın gözünün dikkatini çekebilmek içindir. Ey gönlüm! Ver canını sevgilin bir süzgün bakışına; bunun içindir çünkü seni bunca zaman canla başla beslediğim... Ey Fuzuli! Nasihatçi cehennemin özelliklerini sayıp döktün bize. Anladım ki anlattıkları hep senin hüzün evine dair şeylermiş, senin ayrılık acılarını çektiğm hüzün yurduymuş meğer cehennem!.. EL ÇEK İLACIMDAN TABİP!.. Aşiyan-i mürg-i dil zülf-i perişanındadır Kanda olsam ey peri gönlüm senin yanındadır Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır Çekme damen naz edip üftadelerden vehm kıl Göklere açılmasın eller ki damanındadır Bes ki hicranındadır hasiyyet-i kat'-i hayat Ol hayat ehline hayranem ki hicranındadır Ey Fuzuli şem'-veş mutlak açılmaz yanmadan Tablar kim sünbül rişte-i canındadır GAZELİN AÇIKLAMASI Gönül kuşum dağınık saçların arasında yuva kurdu ey sevgili!.. Artı nerde olursam olayım veya iki elim kanda da olsa gönlüm senin yanındadır. Aşk derdiyle başım pek hoş benim ey tabib, bırak bana ilaç vermeyi. Bana derman vermeye ki, senin dermenın beni helak edecek zehrin ta kendisidir. Ey sevgili naz edip düşkün aşıklardan eteğini çekme. Eteğine yapışan ellerin (sen eteğini çevirince) göklere açılmasından (dua eder gibi) sakın!.. Senin ayrılığında, hayatı sona erdirme özelliği gizlidir, ayrılığın ölüm demektir. Senden ayrı düşüp de hala yaşayanlara hayranım. Ey Fuzuli! Sevgilini saçının büklümü sen can ipliğine bağlıdır. Sen mum gibi yanmadan o büklümler açılıvermez. SONSUZLUK ÜLKESİNE DOĞRU Baka mülkün dilersen varını yok eyle dünya teg Etek çek gördüğünden afitab-i alem-ara teg Ta'ulluk zulmetin tercidi hurşidine kıl matla' Eger alemde bir gün görmek istersen Mesiha teg Yeter tavus teg 'ucb kıl arayiş-i suret Vücudundan geçib alemde bir ad eyle Anka teg Güher teg kılma tağir-i tabiat delseler bağrın Karar et her hevadan olma şur-engiz derya teg Fuzuli kainat esbabının kıldın temaşasın Nedametsiz tena 'um yok tasarufsuz temaşa teg GAZELİN AÇIKLAMASI Sonsuzluk yurduna varayım diyorsan eğer, varlığını yok eyle, tıpkı dünya gibi! Her gün dünyayı süsleyen güneş misali, çek eteğini gördüklerinden... Eğer bu dünyada Hz. İsa gibi bir gün görmek istersen, dünya ilgilerinin zulmetini soyutlanmışlık güneşinin doğduğu bir yer eyle!.. Tavus gibi kabarıp dış görüşünü süslemen daha yetmeyecek mi? Varlığından sıyrılıp şu dünyada Anka kuşu gibi bir ad bırakmaya bak!.. Bağrını inci gibi del.ip zorlasalar da, yaradılışını değiştirme! Bir hal üzre karar kıl da deniz gibi hemen her rüzgârda (veya heveslerinin peşinde) dalgalanıverme. Ey Fuzuli! Dünyanın her türlü gidişatını, zevkini, sefasını, derdini, kaderini seyrettim sonuç şu: Dünyada tasarrufsuz seyir gibi sonu pişmanlığa çıkmaya bir nimet yok. SEVGİLİNİN AĞZINDAKİ SIR... Bilmez idim bilmek ağzın sırrını düşvar imiş Ağzını derlerdi yok dediklerince var imiş Aciz olmuş yıkmağa ahıyla kuhu Kuh-ken N'eylesin miskin anun aşkı hem ol mikdar imiş Taşa çekmiş halk için Ferhad Şirin suretin Arz kılmış halka mahbubun aceb bi-'ar imiş Ömrlerdir eylerim ahval-i dünya imtihan Nakd-i ömr ü hasıl-i dünya heman bir yar imiş Dün Fuzuli arızın görgeç revan tapşırdı can Laf edip derdi ki canın var emanet-dar imiş GAZELİN AÇIKLAMASI Bilmiyordum ağzındaki sırrı bilmenin güç olduğunu. Ağzın için yok diyorlardı, dedikleri kadar var imiş meğer... Ateşli ahı dağı eritmekten aciz kalmış dağ eri Ferhat'ın. Ne yapsın miskin, işte o kadar imiş onun da aşkı. Kabe ziyareti için ihrama bel bağladı dediler sofu için; araştırdım, meğer onun beline bağladığı papaz kuşağı imiş, ihram değil. (Dış görünüş yetmiyor içi kurtarmaya. ) Varımı yok ettim, sevgilinin yüzüne öykünerek. Ebedi zevk dedikleri şey, sevgilinin yüzünü görmekmiş meğer!.. Yanağını görünce dün senin ey sevgili, Fuzuli can verdi hemen ''Canım var, '' deyip dururdu, meğer bir emanetçiymiş.. SEVGİLİNİN AYAK UCUNDA BİR GölGE... Kıldı zülfün teg perişan halimi halin senin Bir gün ey bi-derd sormazsın nedir halin senin Gitdi başından gönül ol serv kaddin sayesi Ağla kim idabara tebdil oldu ikbalin senin Zinet için cism divarında etmezdim yerin Çekmeseydi aşk levh-i cana timsalin senin Dam-gah-ı aşkdan tut bir kenar ey mürg-i dil Sınmadan seng-i melametden per ü balin senin Saye-veş çoktan Fuzuli hak-i kuyun yastadır Ol ümid ile ki bir gün ola pamalin senin GAZELİN AÇIKLAMASI Ey âşıklarını dert edinmeyen sevgili! Senin bu umursamaz tavrın halimi perişan eyledi. Bir gün olsun ''Ne haldesin? '' diye sormuyorsun ya asıl dert bu. Ey gönül! O servi boylu sevgilinin himayesi üzerinden gitti. Artık ağlama vaktidir, çünkü yükselmen, alçalmağa (talihin talihsizliğine) döndü. Ey sevgili! Aşk ta ezel gününde can levhasına senin suretini çizmeseydi, beden duvarını süslemek üzere sana itibar etmez, oraya seni desenlemezdi. Ey gönül kuşu! Ayıplama ayıplama taşı ile kolun kanadın kırılmadan evvel aşk tuzağından kurtulmaya bak. Zavallı Fuzuli, bir gün gelir de sevgilinin ayağının altına serilirim diye, hayli zamandır senin semtinin toprağın gölge gibi uzanmış kalmıştır. CAN VERİP ŞAN ALDIK... Yar rahm etti meğer nale vü efganımıza Ki kadem bastı bugün külbe-i ahzanımıza Eşk baranı meğer kıldı meded kim nageh Bitti bu şah-ı gül-i taze gülistanımıza Bu visale yuhu ahvali demek mümkün idi Eğer olsaydı yuhu dide-i giryanımıza Yar mihmanımız oldu gelin ey can u gönül Kılalım sarf nemiz var ise mihmanımıza Dilberin cana imiş kasdı Fuzuli gel kim Can verip dilbere mihnet koyalım canımıza GAZELİN AÇIKLAMASI Sevgili çığlık ve inleyişlerize acımış olsa gerek ki bugün hüzünler içinde yaşadığımız kulübemizi teşrif etti. Gözyaşı yağmurları imdadımıza yetişmiş olmalı ki, şu taze gül fidanı sevgili, ansızın gülistanımızda bitiverdi. Bu kavuşmaya bir rüya demek mümkün idi... Eğer ağlayan gözlerimize uyku giriyor olsaydı... Sevgili evimizi teşrif etti ey can ve gönül! Gelin, neyimiz var ise konuğumuza harcayıp onu ağırlayalım, uğruna canımızı ve gönlümüzü verelim. Ey Fuzuli! Dilberinin geliş sebebi can almakmış meğer. Canımıza minnet!... Şimdi dilbere can verip şan alalım. |
Fuzuli kimdir mahlası edebi kişiliği eserleri FUZULİ KİMDİR ? 16. y.y'da yaşamış yanlızca Azeri Edebiyatının en büyük şairi değil Türk Edebiyatının en bilinen şairleri arasında gelen Fuzuli'nin asıl adı Mehmettir.Doğum tarihi bilinmemekte doğduğu yerin ise Kerbela olduğu tahmin edilmektedir.Fazla bir öğrenim yapıp yapmadığıni bilmiyoruz lakin kendi kendini yetiştirmiştir.Bütün ömrünü Kerbela-Necef-Bağdat üçgeninde geçirmiştir.Fuzuli ömrü boyunca geçim sıkıntısı çekmiş bu sebeple Anadolu şairlerine onların gördüğü saygı ve rahatlığa imrenmiş, vatanını bırakıp İstanbul'a gitmeyi düşünmüştür.Şii mezhebinden olan Fuzuli Kerbela'da vefat etmiştir. MAHLASI Fuzuli boş ve gereksiz anlamına gelen mahlasını niçin aldığını Farsça Divanının ön sözünde şöyle açıklamıştır ; ''Önceleri başka mahlaslarda şiirler yazdım ama çok taklit edildim o yüzden iyi bir anlama gelmeyen bir mahlası seçip taklit edilmemenin yollarını aradım.'' EDEBİ KİŞİLİĞİ **Fuzuli şiir yazmak için bir insanın ilim sahibi olması gerektiğini söyler. **Fuzuli cahilliği asla bağışlamaz ve cahil şairlere veryansız eder. **Fuzuli hemen hemen hiçbir şairin etkisi altında kalmamış, kendine özgü (Nev-i Şahsına Münhasır) aynı zamanda üstün yetenekli bir şairdir. **Fuzuli herşeyden önce bir aşk şairidir.Şiirlerindeki maddi aşk zamanla ilahi aşka dönüşür. **Fuzuli'nin sevgilisi etten,kemikten olan bir şahıs değil soyut ve tasavvufi aşktır. **Fuzuli bir ızdırap şairidir.Acı,üzüntü,ayrılık,dert,keder,karamsarlık hep ön plandadır.Ama Fuzuli bunlardan yakınmaz.Sadece kötü talihinden,bahtsızlığından yakınır. **Mazmun bulmak ve kullanmaktaki ustalığı diğer önemli özelliğidir. **Fuzuli'nin şiirleri içten ve samimidir.Aşkını ve heyecanını hemen hissettirir. ESERLERİ: Fuzuli üç dilde eser vermiştir. Türkçe:Türkçe Divan,Leyla İle Mecnun,Beng-ü Badem,Tercüme-i Hadikatüs Erba , Sahbetül , Esmar ve Mektuplar Farsça:Farsça Divan Arapça:Arapça Divan |
Divan edebiyatının en büyük şairidir (1480-1556). Fuzuli’nin asıl adı Mehmet’tir. Irak’ta Kerbelâ’da doğdu, öğrenimini Bağdat’ta gördü. Gençliği, Safevi Türk İmparatorluğu’nun parlak dönemine rastlar. Bağdat’a yerleşti ve ömrü boyunca Irak’tan hiç ayrılmadı.. Kanuni Süleyman 1534’te Bağdat’ı fethettiği zaman padişaha kaside yazıp sunduğu gibi, veziriazam Damat İbrahim Paşa, vezir Rüstem Paşa, nişancı Celâlzade Mustafa Çelebi gibi devlet ileri gelenlerine de kasideler yazdı. Kanuni, şaire günde 9 akçe aylık bağladı. Fuzuli’nin bu aylığı alamaması üzerine nişancı Celâlzade Çelebi’ye yazdığı mektup Şikâyetname adıyla ün kazandı. Fuzuli’nin divan edebiyatı üzerindeki etkisi büyüktür. Şiirlerini Azeri şivesiyle yazmasına karşın bütün Türk milletince sevilen ve benimsenen bir şairdir. Üslûbu, edası ve temaları gerek klasik divan şairlerince, gerek halk şairlerince günümüze kadar taklit edilmiştir. Dili sade olan şiirleri halk arasında da yayılmıştır. Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç divanı vardır. O zamanın sanat ve bilim dili Arapça ve Farsça olmasına rağmen Türkçe ile de mükemmel şiir söylenebileceğini öne sürmüş ve bunu kanıtlamıştır. |
Saat: 23:56 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık