SORGULARDAYIM Kendimle bir hasbihal edecek oldugumda Beyhude geçmiş yıllar yazık yazık der bana Hesabını veremem çürüttüğüm ömrümün Boşuna akmışım der anlımdaki ter bana Ne bıraktın ardında adını yad edecek Bir fatiha okuyup ruhunu şad edecek Ne mucizeler indi seni irşad edecek Gafletin iziyim der ruhumdaki kir bana Hiç dehşete düştümü titreyip duyguların Bölündü mü sâlâ da o derin uykuların Yalan Dünya bir oyun sahnesiyken kulların Kötü rol benimsedim ahbap oldu şer bana Duymazmısın ezanlar günde beş kez okunur Ah üşengeç bedenim asi tavır takınır Ecel gelmiş arkamda omuzuma dokunur Faydasız gitmem demek kullanıyor zor bana Daracık yarın altı bir toprak gediğinde Başımı kaldırınca alnıma değdiğinde Münkir nekir dikilip Rabbin kim dediğinde Rabbim Allah diyecek kadar kudret ver bana İzanım korkulardan çatlasa da ne yazar Çiyanlar etlerimi kopartır azar azar Mezar taşım titreyip bir incecik ah sızar Gözünün önündeyken neden baktın kör bana Yarın ruz-i mahşerde hesaba çekilirken Günahlarım önüme yağarken dökülürken Güneş bir mızrak boyu tepeme dikilirken Ya Rahman defterimi sağ elimden ver bana |
Âdemoğlu aç gözünü Âdemoğlu aç gözünü, Yeryüzüne kıl, bir nazar, Gör bu latif çiçekleri, Hangi kuvvet yapar, bozar. Her bir çiçek bir naz eder, Över Hakk’ı, niyaz eder, Kurtlar, kuşlar, hepsi birden, Hâlık’ına âvâz eder. Bu çiçekler bezenirken, Göğe doğru uzanırken, İbret alıp özenirken, Habersizce gelir sefer. Rengi döner günden güne, Toprağa dökülür yine, Bu ibrettir söyleyene, Hakikati, ârif sezer. Bu sırları duymalıydın, Büyüklere uymalıydın, Dinimizi yaymalıydın, Gafletlerin neye değer? Gelen elbet gider imiş, Konan geri göçer imiş, Mevt şerbetin içer imiş, Her kim, bu manadan geçer. Koşanlar bir gün yorulur, Yapılanlar bir gün sorulur, Kim nettiyse herkes bulur. Hak’tan gelir hayırla şer. |
Sevda Cicegim… Yüregimin Güzel Sevdasi, Güllerin En Güzeli, Gözyasim,Yüzümdeki Tebessümüm… Sevda Cicegim Resulum.. „Gel“ de yanina geleyim Ey Sevgili, Duramam daha fazla buralarda, Yaninda olsam,Gül Yüzüne Yüzüm Sürsem, Ellerine sarilsam,Güzel Kokunu alsam, Ne olur „Gel“ de geleyim, Bir kez olsun Göreyim Sevda Cicegim.. Sana Hasret bu Ben, Görmedigi bir Güzele vurgun, Senin Sevdan yaksin su Bedenimi, Senin Askinla dolup tassin Su Yüregim, Ne olur Sevda Cicegim.. Sen ALLAHiN Habibi Alemlerin Sevgilisi, Yüregimdeki derde dermansin. Yüregim dokunsa elimdeki kaleme, Yine anlatamaz Sana olan Sevdami, Yürek Yarali,Sana Sevdali Sevda Cicegim.. Gün gelir Gözyasim Gün gelir Tebessüm olursun su bende, Olmuyor Sevda Cicegim Sensiz Bu dünya bana huzur vermiyor, Kimseler Yerini dolduramiyor Hasretin dersen dinmiyor , “Gel” de geleyim Sevda Cicegim.. “Gel” de Geleyim Ey Sevgili ”Gel” de geleyim,bir kez olsun Göreyim, Sen benim Gönlümdeki Solmayan Gülüm, Sana Hasret su ben Ey Sevda Cicegim.. ”Gel” diye beklerim... Ey Can,Ey Nebi,Ey Yar, Medinen Gülü, Sultanimsin, Sana Sevdali bu Genclik Sevda Cicegim ..Sana Sevdali.."Gel" demeni beklecegim... |
Rabbime Aşk söyletir hece hece, Bana seni gerek seni. Yanıyorum gündüz gece, Bana seni gerek seni. Ne varlığa sevinirim, Ne yokluğa yerinirim, Aşkın ile avunurum, Bana seni gerek seni. Aşkın beni öldürse de, Deryalara daldırsa da, İnci mercan buldursa da, Bana seni gerek seni. Karınca bile ezemem, Delirip dağda gezemem, Her deryada ben yüzemem, Bana seni gerek seni. Beni yakıp kavuralar, Külüm göğe savuralar, Küllerim şöyle çağıralar, Bana seni gerek seni. Âşığa sevda gerektir, Mecnuna Leyla gerektir, Yunusa Mevla gerektir, Bana seni gerek seni. |
İÇİM YANIYOR http://i122.photobucket.com/albums/o258/Terri36_album/whtrosesbar.gif Gönlüm döne döne izler semâyı. İçerimde tarifsiz bir hüzün var. Hangi bahar sevindirir âmâyı, Yüreğimde yetimin, öksüzün var. http://i122.photobucket.com/albums/o258/Terri36_album/whtrosesbar.gif Hasretin rüzgâr, dallarımı kıran. Aşkın ateş, beni yakıp kavuran. Canım Muhammedim ve Aziz Kuran, Nasıl tatlı kelâmın var sözün var. http://i122.photobucket.com/albums/o258/Terri36_album/whtrosesbar.gif Adına canımı adadığım yâr, Yüreğimde hem ateş var hem de kar. Gönlüm yarınlara umutla bakar. Gecen varsa, bilirim gündüzün var. |
SeN GiTTiN Sen gittinHayatın öbür ucunda bıraktın beni Issızlaştı şehir Yetim kaldı şarkılar Sen gittin Ummanımı besleyen dereler gitti Enlemler boylamlar Ülkeler gitti Şaşırdı yönleri kuzey ve güney Demirden kavilik, yelden hafiflik Savaşlar barışlar gitti Sen gittin Aşımın hamuru gitti Sen gittin Yapımın çamuru gitti Sen gittin Nisanın yağmuru gitti Sen gittin Dünyanın uğuru gitti Söylesene ağzımın tadı mı kalır Hangi beyaz keyif çatar çayımda Sen gittin aralandı sahte dünyam yokluğa Bir yağ emmez çıkrık kolu hatıran Sen içimde büyüdükçe, ben küçülüyorum Adını kazıyamadı zaman Nar tadından Kar suyundan Sen gittin Devletim gitti Sen gittin Servetim gitti Sen gittin İzzetim gitti Sen gittin Saadetim gitti Yıkılmış bir hisar kaldı tevarüs Bulutlara kan karıştı ardından Sen gittin Örtüm gitti Açıktayım cascavlak Muhteşem rüzgarlar dağımı yoklar Tüm yangınlar beni yakar önce Tipi bir yandan boran bir yandan biler dişini Bende kalan en son yanını ister Sen gittin Elim gitti Sen gittin Dilim gitti Sen gittin Gülüm gitti Baştan sona diken dolu gülistan Yediveren suya saldı ıtrını Kırağı düştü bülbüllerin sesine Akreplere kaldı bütün türküler Sen gittin Kalakaldım tamtakır Zenginliğim eteğinle sürüldü Bir yığın suç, zillet bastı hanemi Ateşten gömlek giydim, şerbet içtim kızılcık Tacirlere bayram oldu gidişin Sen gittin Ben bittim Ne olur Benden uzak tutma nurunu Nerde aşk varsa oraya yetişir elin Yalnızlıklardan beni yine Korursa sevdan korur ancak.... |
Hepsi de cok güzel elinize sağlık |
Acılar acı değilmiş,ayrılıklar ayrılık! Toprağın altına girince anladım,elimden bir şey gelmiyor artık. Beğenilmek için giyindim,kuşandım!insan içinde gayrete geldim,yalnızken üşendim! Bitişik mezardakinin kefeni yırtık o cenneti seyrediyor bense cehennemi. Herkes bana boyun eğerdi.Ayaklarım toprağı titretirdi.Yumuşak yataklar sardı beni hep,sıcak kucaklar.Göğsümde kertenkele var şimdi gözlerimde böcekler... Dört yanım duvar üst yanım örtük elimden birşey gelmiyor artık!… Nerde makam sahibi var, onu tanırdım, kendimi önemli biri sanırdım, bana her şeyi verenden her şeyi kıskanırdım! Burası öyle bir yer ki, sıfatlar servetler bela oluyor! Münker-nekir kaşları çatık, geri dönmek istiyorum geri dönmek,Elimden birşey gelmiyor artık!.. Ve benden şanslıdır,karadan su diye zıplayan balık,defterim soldan verildi, Elimden birşey gelmiyor artık!..Yılları onyılları su gibi harcadım,bilseydim ah!..saniyenin nabzını tutardım. yoksulun ayağına kapanır,alimin eşiğinde yatardım. ”Rabbin kim?” dediler dilim dolaştı.duyulmadı,taş taş üstüne bırakmazdı dünyada,son pişmanlık,son hıçkırık!Elimden bir şey gelmiyor artık!.. Omuzları üzerimde getirenler mezarımın başında oturanlar gitti işte.. Koynunda uyuduğumun muhabbeti,okşayarak büyüttüğümün hasreti bitti işte.. Orada ormanlarım,bahçelerim vardı,hani burada ağacım.. Ey kapımdan eli boş dönenler,zebaniler bekliyor yüzleri asık.Duanıza şiddetle muhtacım,elimden birşey gelmiyor artık!… Acılar acı değilmiş ayrılıklar ayrılık.. Son nefesten sonra anladım elimden birşey gelmiyor artık!… |
Yandım Gül Oldum.. Ben kalbimi dünyanın dert duvarları arasında ezdirdim Çok özledim sonsuz genişliğini secdelerin Ben ruhumu zehir parmaklıklar ardında tutuklu bıraktım Öyle çok susadım ki ilk tekbirin;dudağımdan içtiğim serinliğe Ben bencilliğin dehlizlerinde ümitsizce dolandım…dolandım…dolandım… Öyle çok hasretim ki bir rüku’nun kavsinde Belimi kıran ayrılıkları göğe savurmaya Ben ellerine cilvelik kelepçeleri vurulmuş bir zavallıyım Çok isterdim bir kıyamın kıyametinde İçimdeki bütün kuşları dağlara uçurmayı Ayaklarımı dar zamanların prangalarına kaptırdım ben Öyle hasretim ki yalnız ve yalnız sana kul olmayı Cümle dilenciliklerden kurtulmayı Öyle hasretim ki göğsümde sakladığım kanadı kırık serçeleri Rahmetinin yuvasına uçurmaya Öyle çok hasretim ki yalnız ve yalnız sana muhtaç olmaya İçimde saklı sancılı incileri rahmetinin kıyılarına savurmaya ahdettim Mülteci ellerimin ayazında ölmüş kelebekleri Kudsi levhanın dokunuşuna emanet etmeye geldim Ben gururun mahkumuyum… Ben gerçeğin kaçkınıyım… Ben günahın tutsağıyım… Ben isyan çöllerinin çorağına sürgün bir yetimim Sevindir beni,sevdir,sevindir,sev,sevdiğini bildir… Hüzünlerimi bir secdenin billur sularında erit ne olur Ne olur korkularımı rahmetinin kucağında teskin eyle Sen Ben sahte uzaklıkların sürgünüyüm… Ben içine kalbimi sığdıramadığım dar vakitlerin küskünüyüm… Öyle özledim ki seccademin alnımdan öpüşlerini…öyle özledim… İşte huzuruna geldim … Şöyle başımı sokacak bir umudum olsun istedim İstedim ki yüzünden menekşeler toplayacağım sonsuz ovalarım olsun İstedim ki koşup koşabildiğim kadar İçimde sakladığım bütün uçurtmaları rüzgarlara verebileyim Ben sonsuz derinlikte uykuların yitiğiyim Ben unutuş uçurumların dibinde unutulmuş bir cesedim Ben benlik ve bencillik yabancılıklarında Evine yol bulamayan bir yitirmişim Çok özledim En Sevgilinin en çok sevdiği yerde durmayı Öyle hasretim ki öyle muhtaçım ki En Sevgilinin en çok sevildiği halde olmaya Geldim…Huzuruna vardım…Geçtim kendimden…Kendime geçtim Deldim benlik dağını…Yolda kaldı ferhat…Şirinin ben oldum Yandı her yanım…İbrahimin oldum…Gül oldum… Çöle verdim leylayı;aklı mecnuna sattım Mecnun oldum yakınlığına geldim Tüm uzaklıkları uzaklara savurdum keremini gördüm Vazgeçtim aslıdan,gölgeden çıktım,aslına geldim…vaslına geldim… Yandım KUL oldum…Yandım KÜL oldum…Yandım GÜL oldum… Durdum namaza; Miracına geldim, niyazına durdum Nazla beni ne olur… En Sevgilinin durduğu eşikte durdum Miracına geldim…Miracına geldim Nazarında tut ne olur Bakışınla sar beni, el üstünde tut, bırakma ellerimi…Bırakma… Senai Demirci |
Anneme Dua Annem başa taç imiş her derde ilaç imiş, Bir evlat pir olsada anneye muhtaç imis. İlk oyuncağım sendin sıcacık kundağım sendin Küçük bir bebek iken, dilim dudağım sendin, Annem hakkın ödenmez sevmeye ömür yetmez Bütün dünya benim olsa bir tane annem etmez Cennet demiş peygamber annenin ayağı altında Benim canım anneciğim hep kalbimin içinde Annem hakkın ödenmez sevmeye ömür yetmez Bütün dünya benim olsa bir tane annem etmez Daha gelmemişken dünyaya korktum, Ben ne yaparım oralarda dedim, Korkma dedi bir melek Senin yanına dünyada da bir melek gelecek, sevindim, Ben onu nasıl bulacam diye sordum. Merak etme dedi melek o seni bulacak onu çok seveceksin, Yanından ayrılmayacak dünyadaki melek. Ona anne diyeceksin. ALLAH’ım, annem yalnız ve kimsesiz bırakmadı beni Yanımda oldu koruyucu bir melek gibi. Anlattı bana ahireti ve seni . Sende onu dünyada ve ahirette mutlu et ALLAH’ım çünkü bana kıyamayan anne sevgisinden Çok daha büyüktür senin şefkatin |
Ey Nefsim... Bilirmisin , esyanın hakikatını ... Hani o duran tasın zikri ile o uçan kusun fikrini.. Bilirmisin , su büyük zannettiğin maddenin , zerreden ibaret olduğunu.. Sen hic Allah dostu gördünmü , masiva perdeleri olmadan .. Nurun adından baska duydunmu hakikatını.. Sen hic gözyaşı ile abdest aldınmı ? İliklerinde Zikrullahı tattınmı , Marifet denizinde yüzdünmü hic.. Hani o gölgelenme zamanı kadar bir hayat vermisti Rabbin.. Hani tavsiye ettiğin o iyilikler vardı Ya !.. Kendi yapmadığın.. Hani o namazlar vardı ya ulasmak için Yaradana , Spor yapar gibi yaptığın , o dualar vardı ya kapıların anahtarı.. Hani oruclar , zekatlar , sadakalar vardı ya gariplerin hakları.. İste bugün hesap günüdür , geri dönüsü olmayan.. Hani o mizan , o defter , o sırat diye duyardın ya İste bugün o gündür.. Hani o ellerin vardı ya klavye basında yazan fütursuzca... İste bugün onun hesabının verileceği gündür.. Varsa hünerin bugün göster , iste bugün o gün... YA RABBİ..... Sunulacak , hic bir şeyim yok , o akan gözyaslarım da kurudu bugün.. Takdir-e sayan hic bir amelim yok , hepsi beni terketmis.. Ancak vakti zamanında bu eğri eller bir kağıt karalamıştı ya.. Hani o eğri bügrü çekistirdigi cümlelerle... Hani bir kulun da bir cevap vermisti de , görüsmeden tanıs olmustuk.. Hani hep birbirimize dua ederdik.. Rabbimiz ayırmasın diye.. İste biz acizler sanal dünyanın kıtmirleri, Kelimelerin hissiyatı anlatma kabiliyetini yitirdiği yerden sesleniyoruz.. Bizleri de affeyle... |
NEVRUZ SEMAHI Bugün dağlar yeşillendi Sultan nevruz sefa geldin Cümle kuşlar hep dillendi Sultan nevruz sefa geldin Tacik, Çeçen hem Altaylar Mesirede zengin baylar Kırgız, Kıpçak cümle boylar Sultan nevruz sefa geldin Bugün bahar eyyamıdır Nevruz, Türk'ün bayramıdır Gönüllerin sultanıdır Sultan nevruz sefa geldin Allah deyü öten kuşlar Dua eyler dağlar taşlar Yeşillendi hep ağaçlar Sultan nevruz sefa geldin Geçti şita döndük yaza Ali Nebi'm vurur saza Kızanlar düştü alaza Sultan nevruz sefa geldin |
dini Allah adamlarından, çok büyük bir evliyâ, Gazne'nin Çerh köyünde, teşrif etti dünyâya İlim tahsil etmeye, Herat'a gitti ilkin, Mısır ve Buhârâ'da bulundu tahsil için. Çeşitli âlimlerden, okuyup en nihâyet, Zâhirî ilimlerde, aldı mutlak icâzet. Dönmek üzereydi ki, sonra memleketine, Behâeddîn Buhârî'nin, tutuldu sevgisine. Onu görmek arzusu, öyle kuvvetlendi ki, Görünmez bir bağ ile, çekildi ona sanki. Tehir etti dönmeyi, bir hikmet vardır diye, Gitti büyük şevk ile, Behâeddîn Buhârî'ye. İçeriye girince, buyurdu ki bâhusus: "Tam dönecek zaman mı, bize geliyorsunuz?" Dedi ki: "Ey efendim, seviyorum sizi ben, Ve çok büyük zâtsınız, biliyorum yakînen." Buyurdu ki: "Yanılma, olabilir teşhiste," Dedi ki:"Resûlullah, buyurdu ki hadîste: "Hak teâlâ sever ve seçerse birisini, Kulların kalbine de, düşürür sevgisini." Behâeddîn Buhârî, tebessüm eyledi ve, Sonra "Biz azîzânız" buyurdu kendisine. Bu Azîzân sözünü, işitince o zâttan, Gördüğü bir rüyâyı, hatırladı o zaman. Şöyle ki rüyâsında, denilmişti ki ona: "Ey Ya'kûb, sen de gidip, tâbi ol Azîzân'a." Ona karşı sevgisi, oldu daha ziyâde, Sonra da gitmek için, istedi müsâade. Dedi ki: "Ey efendim, gidiyorum ve lâkin, Çâre nedir, sizleri, çok hatırlamam için?" Çıkarıp verdi ona mübârek takkesini, Buyurdu: "Kullandıkça hatırlarsın hep beni." Ellerini öperek, ayrıldı huzurundan, Lâkin memleketine, henüz vâsıl olmadan. O zâtın muhabbeti, set oldu gitmesine, Yarı yoldan dönerek, huzura geldi yine. Dedi: "Yoldan çevirdi, beni muhabbetiniz, Lütfen kabul edin de, olayım talebeniz." Buyurdu ki: "Bu işe, büyükler verir karar, Bakalım ki bu gece, bize ne buyururlar? Onlar kalb câsusudur, girerler kalbinize, Bakıp vâkıf olurlar, sizin himmetinize. Eğer kabul ederse, sizi büyüklerimiz, Bu gece belli olur, biz de kabul ederiz." Ya'kûb-i Çerhî der ki: "Çıktım başım önümde, Böyle çetin bir gece geçirmedim ömrümde. "Kabul edecekler mi, acep bu bîçâreyi?" Diye düşünerekten, zor geçirdim geceyi. O sabah namazını, kılar kılmaz beraber, Buyurdu ki: "Ey Ya'kûb, müjde, kabul ettiler." Böylece hizmetine girdim bu büyük zâtın, Çıkardı zirvesine, beni her kemâlâtın |
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN. İnşallah derse yakaran inşa eder Yaradan. Can çekişiyorum zamanın kıskacında,sancılarım bana unutturuyor kendimi Kayboluyorum ağrılarım içinde,etime bıçak gibi saplanıyor sızılarım. Ne gelecek hayallerim aklımda ne bitmez telaşlarım… Bazen sadece bir baş ağrısı yenik düştüğüm,bazen bir kaç derece fazlalık;ateş… Bu kadar yeter çok önemli planlarımı (!) alt üst etmeye Sonrasını geç ! Kıvranırken,ellerimi sıkıca bağlamışım kendime. Elim uzanmıyor sevdiklerimin ellerine,onların ellerinde tutunamıyor. Kendime anlatıyorum dertlerimi.Yalnız kendim anlıyorum kendimi. Ruhumda el çekmiş bel bağladıklarından. Şimdiden devriliyor gibi “sarsılmaz” fikirleri Boşuna yük etmişim aklıma bu zifirleri Yeni yeni anlıyorum neden bu denli inlediğimi: Baş ucunda beklerken hastalığın,farkettim de bir kaç şeyi: Sahi! Nerdeler hayallerim ? Nereye kaçtılar sicim gibi ? Hele o ! O rutin işlerim. Hani olmazsa olmazlarımdandı. İtiraf etsin hadi , gitti , gitti işte hepsi ! Umutlarım bile mi ? Ah evet ! Onlar yiteli çok olmuştu zaten. Ve nihayet yalnızım işte ! Şimdi ne altında ezildiğim o bitmez telaşlarım Ne kendisi gelmeden yorulduğum “gelecek hayallerim” yanımda. Sadece ben varım hayatta. Pek de yalnızlık değil aslında,”yalınlaşmak” denir buna. Ve kendime geliyorum yakınlaştıkça aslıma. Benimle olduğunu zannettiklerim… Benden izin almadılar ki hayatıma girerken,izin alarak çıksınlar… İzin alarak sahiplenmedim ki izin vererek bırakayım. Kıtlıktan çıkmış ırgat gibi saldırırken tarlaya Düşünmeliydim,bunların bir sahibi olacaktı aslında. Gelip el koyacaktı tarlasına.Ki ben kim olduğumu hatırlayayım. Ve böylece tarladan çıkıp kalakalınca ortada Aslıma dönüp kendime geldim haddimi bildim. Her olayın merkezi sandığım ,başrol oynadığıma kandığımdan beri İşsiz güçsüz bir ırgattan pek de farklı değilmişim meğer. Gözümde büyütüp kendimi işe yarar bildiğim ben O ahmak adamın yaptığını yapmışım yıllarca. Hani gemiye binmiş yüküyle de yol boyunca sırtından indirmemiş.. Benim yaptıklarım da o kadar ahmakçaymış aslında. Dert edindiklerim,yük bildiklerim bırakıversem kendi hallerine gideceklermiş. Sahiplenmeseymiş onları,sadece “emanet bırakıldıklarını” hatırlasaymışım. Bu kadar yükün altında ezilmeyecekmişim. Aciz olan benim, Bir kollayanım olacaktı elbet kendimi dev sanmasaydım. Emanet ağır yük! Değil ki sahiplik… Bu yüzden ezildim işte,bir düzine cahillik Kaldıracağım kadar verildi bana. Daha fazlasına karışarak kendime eziyet eden benim. Bunca şeyi anlayınca,”inşaallah”, Çoktan dilimin en zarif duası oldu bile. Yeniden kabul edilmenin beklentisiyle “inşallah” derken içten içe Ne sunulan tarlalara baktım ne de başka bir şeye. Zaten iyisinden bir tevekkül borçluyum rabbime “inşaallah” dedikten sonra başlayan işe Ruhum uyanıverdi,hani o yıllardır durmadan kıvranan Sen de yeter ki onu an ,çünkü İnşallah derse yakaran inşa eder Yaradan. |
Çocuğun Duası Allahım sevdim seni, Sende sev koru beni. Sağlık ve afiyet ver, Yarattın büyüttün beni. Anam babam kardeşim, Sevdiklerim milletim. Hep inandık bağlandık, Rabb’imizsin sen bizim. Kötülere uydurma, Yanlış işler yaptırma. Hayat boyu ışık tut, Doğru yoldan saptırma. Bizi yoktan var ettin, Yedirdin ve içirdin. Aç ve açık bırakma, Kulunuz biz senin. |
Bu Çağrı Sanadır Bir damla SU gönder bana Eğer gönderebilirsen Ana sütü gibi tertemiz olsun Bir damlası Karadeniz Bir damlası Akdeniz olsun Bir avuç TOPRAK gönder bana Edirne koksun, Ağrı koksun Her zerresi burcu burcu Türkiye koksun Anadolu’dan çağrı koksun Bir dilim EKMEK gönder bana Yiyince lezzetini hissedeyim Bereketini hissedeyim Köy köy, tarla tarla Memleketimi hissedeyim Bir demet ÇİÇEK gönder bana Renkleri; Sarı, kırmızı, beyaz ve mavi olsun Râyihâsı, estetiği semâvi olsun Bir tutam SEVDA gönder bana Veysel Garani’nin, Yunus Emre’nin Sevdasından olsun Mevlâna’nın Mevlâ’sından olsun Sevdâların hasından olsun Bir RÜYA gönder bana Yürürken, otururken Güneşi, Ayı seyredeyim Aradan kalksın tüm duvarlar Mâverâyı seyredeyim |
Özlemek mi istiyorsun Seni yaratana kavuşturacak zamanı özle Seni Harem-i şerife götüren toprağın kokusunu özle Medine-i muharremin yeşil kubbesini özle Eğer özlemek istiyorsan Asr-ı Saadet’in nurlu yolunu özle Hz. Peygamberin nur cemalini, gül kokusunu özle Sıdık-ekberin dostluğunu özle Ömer-i Faruğun yiğitliğini özle, adaletini özle Hz. Osman’ın hayâsını özle Hz. Ali’nin âlim aşkını özle Eğer özlemek istersen Hz. Bilal’in Davudî sesindeki ezanı özle Hz. Peygamberin miracını özle... Eğer özlemek istiyorsan Hz. Hatice’nin vefasını özle Ashabı kram’ın muazzam kardeşliğini özle Anam babam sana feda olsun ya rasulAllah diyen dilleri özle Mushab’ın malını mülkünü kenara itip imana koşmasını özle Bir yılanın yıllar sonrada olsa bir sevgiliye olan hasretini gidermesini özle Hz. Ebubekir’in dikenli cübbesini özle Nebi nin kütüğünün hüngür hüngür ağladığını özle Hz. Aişe’nin iffetini özle Hz. Ali’nin cesaretini özle Ashabın gece döktüğü gözyaşını özle Aşere-i mübeşşereyi özle Hz Nebi’nin geçtiği topraklardan geçebilmeyi özle O mübarek ele değen bardağı özle Özlemek mi istiyorsan O zaman olup da şimdi olamayan milyonlarca şeyi özlemeyi bilmeyi özle Nebinin Nübüvvet mührünü özle O’nun ayağındaki çarık olabilmeyi özle Ashabın samimiyetini özle H.z peygamberin verdiği ibretlik cevapları özle Hıradaki geceyi özle Uhud’un üzerindeki yükü kaldırmayıp sallanmasını özle Üveys-i karani’nin hırka-i şerifini aldıktan sonraki sevmemi özle Hz. Peygamber-i zişar nın Allahu ekber deyip namaza duruşunu özle Hz. Nebinin Karnına bağlandığı iki taştan biri olabilmeyi özle Bedir deki nusretullah ın heceli etiğini özle Tarifteki Hz peygambere gerilen çelik duvarın amacını özle Kabe’nin Allah, Allah sesleriyle yankılandığı günü özle Hz. Eyyüb’ün yüreğindeki temizliği özle Hz. Esma’nın kuşağını özle Sırf Öptüğü için Hecerül esvedini öpebilmeyi özle Medinelilerin biatlarını özle O mübarek parmakların ayı ikiye bölmesini özle Peygamber hürmetine yağmurların bahşedildiğini özle Özlemek mi istiyorsun yaradana layık bir kul, Hz. Peygambere ümmet olabilmeyi özle... |
Ya Râb... Ya Râb bana öyle bir dert ver ki dermanı tek olan Beni öyle bir insan yap ki adın anıldığında gözü dolan Ya Râb beni bir yola koy ki ucunda Sen olan Beni öyle bir insan yap ki durmadan o yolda koşan Ya Râb kalbimde öyle bir gül açın ki dikeni battıkça acıtan Beni öyle bir insan yap ki bu acıdan ders alan Ya Râb bana öyle bir hayat ver ki yalnızca gül kokan Beni öyle bir insan yap ki gül kokusuyla sarhoş olan Ya Râb bana öyle bir ateş ver ki zalimi cayır cayır yakan Beni öyle bir insan yap ki mum gibi etrafa ışık yayan Ya Râb bana öyle bir göz ver ki yalnızca doğruya bakan Beni öyle bir insan yap ki yanlış yoldan kaçan Ya Râb bana öyle bir el ver ki harama uzanmayan Beni öyle bir insan yapki yalnızca helal kazanan Ya Râb bana öyle bir dil ver ki sürekli adını anan Beni öyle bir insan yap ki adını anmaktan yorulmayan Ya Râb bize öyle bir can ver ki yalnız ALLAH diye atan Bizi öyle bir millet yap ki Senin yolunda canından cayan |
Zamane şeyhi Zamane şeyhi Nasıl şeyhlik edersin? Hem şeriki yok dersin, Şirkten şirke girersin, Müşriklerden farkın ne? Kimlere bu garazın? Yükseliyor avazın, Gösteriştir namazın, Münafıktan farkın ne? Hak için emelin yok, İlmin yok, amelin yok, Nasihate karnın tok, Zamaneden farkın ne? Doğru yola gelmezsen, Küfrü, şirki bilmezsen, İman ile ölmezsen, Hayvanlardan farkın ne? Sapık haydi şeyh geçin! Fetvaların kim için, Kendin tutmazsın, niçin? Riyakârdan farkın ne? |
|
http://i41.tinypic.com/2j1twjo.jpg Allah Affetsin Dünyada hatasız tek kul olamaz, Kusur işlediysek Allah affetsin! Kaderinde yoksa aşkı bulamaz, Kusur işlediysek Allah affetsin! http://i41.tinypic.com/2j1twjo.jpg Olmayacak dua istemez âmin, Hep dürüst davrandım, ederim yemin, Kalbini kırınca üzüldüm demin, Kusur işlediysek Allah affetsin! http://i41.tinypic.com/2j1twjo.jpg Vicdansız insanın gözleri dolmaz, Kim yuva yıkarsa yuvası olmaz, Her iki dünyada mutluluk bulmaz, Kusur işlediysek Allah affetsin! http://i41.tinypic.com/2j1twjo.jpg Harika yuvayı dişi kuş yapar, Sahip çıkmaz isen kuşu kurt kapar, Hak bin kapı açar, bir kapı kapar, Kusur işlediysek Allah affetsin! http://i41.tinypic.com/2j1twjo.jpg HARİKA UFUK |
|
Niçin geldin bu dünyaya Kul olsana sen mevlaya Aldanma yalan dünyaya Namazını kıl kardeşim... Münker Nekir tutacaklar Namazlarını soracaklar Eğer yoksa vay haline Cehenneme atacaklar... Büyük yanlız Allahtır bil Haydi sende hakka eğil Müslümanlık böyle değil Namazını kıl kardeşim... Müminlerin miracıdır Müslümanın baş tacıdır Unutma farzı ayindir Namazını kıl kardeşim... Münker Nekir tutacaklar Namazlarını soracaklar Eğer yoksa vay haline Cehenneme atacaklar... ---------- Mesaj tarihi 19:51 ---------- Önceki mesaj tarihi 19:51 ---------- Rahman ve Rahim olan adına sığınarak Açtım iki elimi, kor gibi iki yaprak Bir edep ölçeğinde umutlu ve utangaç İşte dünya önümde benim ruhum sana aç Bu seyriyen ellerle senden seni isterim Senden seni isterken canımdan çıkar terim Sana aşık ruhumdu merceği yakan ışık Gözlerim Cemal’ini görmeden de kamaşık Bir mirasyediyim ben iflasın eşiğinde Hep sabrım ölçülüyor ihlas bileşiğinde Kimim? Kimlik ararken hem güler, hem aglarim, Yükseklerden dökülen sular gibi çağlarım… Çok tuzlu bir denizim, her anim med ve cezir, Sana aşık olalı, yüreğim kut’la esrir. Döşeğim kara toprak, yorganım kara bulut; Ben, Seninle doluyken vurgun yapamaz kunut. Her insan günah işler, Senden saklanır mı sır? Tövbe dilekçesiyle sırttan kalkar bu nasır… Kainatı yarattın, donattın, rızık verdin; Kimine sonsuz körlük, kimine ışık verdin; Yanlış adım atmayın diye indi her kitap, Sana açılan eli geri çevirmezsin Rab! Ulu bir silsileden peygamberler gönderdin, Gökyüzüne yıldızlar, yere çiçekler serdin; Senden önce bir sen yok, kainatta ilk Sensin; Bu kainat bir meta, hepsine Malik Sensin… Rabbim Seni tanıyan, bilir doluyu, boşu, Kapına geldi işte yorgun bir aşk sarhoşu. Garibim, muzdaribim, ama umutsuz değil, Seninle dost olanlar cihanda mutsuz değil. Kulunum, kurbanınım, Rabbim Senin mülkünde, Garip kulun ne söyler, gülümse dilekçeme… Senin için verince, verenin feyzi artar, Gönülden bir sadaka, dağca bir ömrü tartar. Kainatta ne varsa hepsinin zikrinde Sen. Hamd ve Şükür Sanadır, herşey Seninle esen; Sen ki, Sana geleni çevirmezsin eli boş, Aşık boşa dememiş; “Lütfun da, kahrın da hoş” Bir beyaz dilekçedir sana her yalvarışım, Imanımla amelim, hem perdem, hem nakışım Çalı bile kendine sığınan kuşu itmez, Sen Gafur’sun, Aziz’sin, senin keremin bitmez. Geldim işte kapına, kul senden ırak olmaz, Sana adanmamışsa yürek de yürek olmaz. Benden önce esirge Muhammed ümmetini, Esen gitsin her kervan, en sona ula beni. Kainat bir mozaik, her şeye sahip Allah, Ey gizli ve aşikar her derde tabip Allah… |
Sabitim de sen ol yıkılışım da sen ya Rabbi
|
Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah azze ve celle Ya rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni. İşte Bir yaşındasın, Beni sa'd yurdundasın Sana süt anne olmadı kadınlar Bu yüzden dargın bulutlar Bir damla yağmur indirmiyor Kıtlık hüküm sürüyor beni sa'd yurdunda Minicik bir bulut var gökyüzünde Sana aşık... Ayrılmıyor başucundan Ve insanlar yağmur duasında... Hz.halime kucağına alıyor seni Yeryüzünde bir gölgelik...seni güneşten korumak için Oysa minicik bulut gökyüzünde Sana meftun, sana kilitli... Ve dua eden rahibin kucağındasın Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da Ama sen unutmuyorsun Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun O minicik bulut ilişiyor bakışlarına Büyüyor, büyüyor... Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini Çoğusu bilmiyor seni... Altı yaşındasın Medine-i münevvere yolundasın Yanında aziz annen ve ümmü eymen Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında Sonra yolda, ebva'da öksüzlük karşılıyor seni Mekke'ye annesiz giriyorsun Abdulmuttalip bir başka seviyor seni Ebu talip bir başka seviyor Ya rasulallah Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında Onlar anne deyince sen yere mi bakardın Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı ebva'ya Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize Senin yerine de baba dedik Yirmi beş yaşındasın Ve bambaşkasın Kimse sana denk değil Şefkat yayıyor kokun Güven veriyor sesin Sen muhammed-ül emin' sin Otuz üç yaşındasın Dalga dalga rahmet var Otuz beş yaşındasın Hadi gel bekletme yar İniltiler çalıyor kapısını göklerin Hadi gel bekletme yar Sinesi çatlayacak rasul bekleyenlerin... Hadi gel ey yâr! Nurdağına davet var İşte Kırk yaşındasın Hira nur dağındasın Cibril iniyor göklerden Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan " ah! " sın Karanlık gecelerimize sabahsın Sen nebiyullahsın Sen habibullahsın Sen rasulullahsın Niye incittilerki seni sultanım Niye işkence yaptılarki sana Ebu talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar Himayesiz kaldın diye mi Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne " amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin " diyişin Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza Başına pislikler saçılıyor Başlar feda o mübarek başına Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar Biri koşuyor mekke sokaklarından sana doğru Biri koşuyor ama sanki yere inmiş arş-ı Âla " bu koşan kimdir " diye bir soru dolaşıyor boşlukta Bu koşan kim? Ve cevap veriyor biri: Muhammed' in kızı fatımatüz-zehra Velilerin anası... Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın Sana yeryüzünde en çok benzeyen Gülmesi sen, ağlaması sen " ağlama kızım " diyişin geliyor aklımıza Niye çıkardılar ki yurdundan seni Himayesiz kaldın diye mi Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni Seni yetim bulup barındıranı Seni alemlere rahmet kılanı Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun "seni bizim elimizden kim kurtaracak" diyorlardı Sen, Sen " allah! " diyordun Allah azze ve celle Semayı haşyet kaplıyordu Sen " allah! " diyordun Arş-ı Âla titriyordu Bedir' de " allah! " diyordun Üç bin melek iniyordu alaca atlarda Yüz yirmi beş bin sahabi : " anam babam sana feda olsun " diyordu Ya rasulallah Medine-i münevvere sokaklarında yürüyordun Neccar oğulları'nın küçük kızları seni görünce Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi " beni seviyor musunuz " diye sormuştun onlara " seni çok seviyoruz ya habiballah " demişlerdi Sen de: " allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum" demiştin Bu gün yaşayan gençler var Neccar oğulları'nın kızları diğil belki Ama seni onlar da çok seviyor Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar Senden başka kimseleri yok Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun Altmış üç yaşındasın Refik-i Âla duasındasın Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu Kenarları beyazdı Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın Ve mübarek ellerini dizine vurarak : " görüyor musunuz ne kadar güzel " demiştin Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti : " anam babam sana feda olsun ya rasulallah, onu bana ver " Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile İstendiğinde katiyyen " hayır " demediğini bile bile " peki " dedin o zata Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı Aynı cübbeden yine yine diktiler Ama giyinmek nasip olmadı Haberler uçurmuştun ebu hureyre' nin diliyle : " benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler " Ve hz. enes ile paylaşmıştın özlemini " beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim" Sultanım! Ey medine minberinde " ümmeti, ümmeti " diye hüznü giyen sevgili Ey mekke mihrabında alemler hesabına " allah! " diyen sevgili Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik Rabbinden bize ne getirdi isen amenna Duyduk, itaat ettik Ya rasulallah Sen hâlâ kırk yaşındasın Ve hâlâ ümmetinin başındasın... Dursun Ali ERZİNCANLI |
Sedat Uçan Gururlanma İnsanoğlu İlahisinin Sözleri Ölmemeye Çare mi Var ilahisi Gururlanma insanoğlu Ölmemeye çaremi var Hazen görmüş bir gül gibi Solmamaya çaren mi var Hayat denen dolap döner Bütün mahluk olan biner Yağı biten kandil söner Sönmemeye çare mi var Hiç aldanma mala mülke Gitmez isen doğru yola Tatlı canın azraile Vermemeye çare mi var Hiç güvenme can dostuna Uçuşurlar mal kastına Çıkıp teneşür üstüne Yatmamaya çare mi var Düşünmezsin hiç ölmeyi Terk etmezsin hiç gülmeyi Yakası yok ak gömleği Giymemeye çare mi var Nerde ecdad nerde ata Hak'ka karşı yapma hata Taput denen ağaç ata Binmemeye çaremi var Daim yürür Hak izinde Hak'kı söyler her sözünde Dört kişinin omzunda Gitmemeye çare mi var Kalkacaktır gözden perde Göreceksin yarin, nerde Ev kazılmış kara yerde Yatmamaya çare mi var Münker nekir gelecektir Rabbin kimdir diyecektir Mümin cevap verecektir Vermemeye çare mi var |
NESİLDEN NESİLE NESİLDEN NESİLE BEŞ VAKİT EZAN Beş vakit ezan ilahi davettir. Müezzinle bir tekrarlayacaksın. Beş vakit ezan namazda sünnettir Tevhidi dille tekrarlayacaksın. Beş vakit ezan aleni şekilde. Asla mazeret bulamayacaksın. Beş vakit ezan anlaşılır dilde Anlamamış hiç olamayacaksın. Beş vakit ezanın nihayetinde. Namaz kılıp rahatlayacaksın. Beş vakit farzda secde ettiğinde. Kul olduğunu ispatlayacaksın. Beş vakit ezanda ruhu Bilal’in. İlk anki ezanı yaşayacaksın. Beş vakit ezan da İslam idealin Nesilden, nesile taşıyacaksın Beş vakit ezanda yapılan ısrar. Şahadeti unutmayacaksın. Beş vakit ezanda bulunan esrar Farz namazını kaçırmayacaksın. Beş vakit ezanı anlamayana Orhan tatlı dille anlatacaksın. Beş vakit ezana anlam takana Islahı için dua yapacaksın. Orhan Afacan İzmir-2014.12.14-Maide-58 EZÁN-I MUHAMMEDÍ´NÍN KELÌMELERÌ Ezanın Sözleri Nasıldır? Ezanın sözleri ve bu sözlerin kısaca mânaları şöyledir Allâhu Ekber Allâhu Ekber. اللّهُ اَكْبَرُ اللّهُ اَكْبَرُ Allâhu Ekber Allâhu Ekber. اللّهُ اَكْبَرُ اللّهُ اَكْبَرُ Eşhedü en lâ ilâhe illâllah اَشْهَدُ اَنْ لا اِلَهَ اِلاَّ اللّهُ Eşhedü en lâ ilâhe illâllah اَشْهَدُ اَنْ لا اِلَهَ اِلاَّ اللّهُ Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدَاً رَسُولُ اللّه Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدَاً رَسُولُ اللّه Hayye ale's-Salâh حَىَّ عَلَى الصَّلاةِ Hayye ale's-Salâh حَىَّ عَلَى الصَّلاةِ Hayye ale'l-Felâh حَىَّ عَلَى الْفَلاحِ Hayye ale'l-Felâh حَىَّ عَلَى الْفَلاحِ Allâhu Ekber Allâhu Ekber اَللّهُ اَكْبَرُ اللّهُ اَكْبَرُ Lâ ilâhe illâllah لا اِلَهَ اِلاَّ اللّهُ GÜNDE BEŞ DEFA MİNAREDEN DIŞA BEŞ DEFADA kaamet olarak namaz için okunur.İslamin ilk şartı şehadet böyle ezanla 10 defa tekrarlanır.Namaz kılmayıpta ezanı dinleyen ve tekrar eden imanın ilk şartını duyduğu ezanla tazeler.Namaz kılyorsa kaametle imanını yine 10 defa tazeler.Yani ezanı tekrar eden beynamaz imanlı -şehadetle ölürse cennete gidr.Ancak namaz vs. sorumludur vs. |
UMRE KINASI Umre Kınası REKLAM Ellere yakmışlar umre kınası Kadını, erkeği, kızı, anası Resule özlemdir bunun manası Kırmızı güllerdir ellerde kına. Gerçek olur iken ömrün rüyası Sevinçleri kabul gören duası Kırmızı gül acı Uhut anısı Kırmızı güllerdir ellerde kına. Baktıkça ellere solar yüzleri Muhammed aşkınla yanar özleri Zemzem kuyusuna döner gözleri Kırmızı güllerdir ellerde kına. Orhan afacan Mekke – 11 Mayıs 2016 |
MERT OLUN “Mert olun” dedim beyler “biraz daha mert olun Hukukun karşısında doğru dürüst fert olun Kim dedi; insanların başlarına dert olun” Milletim hak etmiyor kan fışkırtan ayağı Halktan yiyeceksiniz elbet bir gün dayağı. İnkar etme açıkla; “Ama ekmek parası İşi mi var milletin ne yapsın fukarası Çalışmak zorundaydık dağ uçurum arası Açılan okullarda kaldık biraz aş için Yuvanın temeline bırakmaya taş için.” Alakam yok derseniz mazlum olan ne desin Kaçma korkak kuş gibi bir söyle neredesin Polisleri duyunca kesilir mi nefesin “Sonuna kadar inkar” doğru ne zaman gelir Gök düşer üstünüze kızgın asuman gelir. Yurtdışına çıkarak rahatına bakanlar Alakasız isimle insanları yakanlar İnşallah sizlere de basacak hafakanlar Bu karmaşık oyundan çıkacağım ant olsun Hepinizi mezara tıkacağım ant olsun. BU DİZELERİ NEDEN YAZDIM Cemaat denilen oluşumu yaklaşık 20 yıl önce duymuştum. Duyduğumuz kadarıyla inançlı, Allah’ı peygamber efendimizi seven, yardım sever, eğitime ve bilime önem veren kişilerdi. Aralarına girmesem de saygı duyardım. Ben hümanist bir yapıda Cumhuriyetçi bir kadınım ve en önemlisi anayım, anacım. Onun için din, dil, ırk farkı aramam arkadaşlıklarımda ve hep öyle kalmaya çalışmışımdır. Sadece cemaat değil hiçbir siyasi görüşle fanatik bir bağlantım olmamıştır. Onların iç yüzünü gerçekten bilenler ve kandırıldık diye kendilerini aklayanlar bu günkü siyasilerdir. Nasıl kandırıldıkları da meçhul. İlkokul 3. Sınıftan sonra okul yüzü görmemiş bir cami imamı tarafından hem de…. 15 temmuzda kötü bir olay yaşadık. Gerçekten kim yaptı Allah bilir. Körü körüne de kimseyi suçlayamam. O geceden başlayarak birkaç gün içinde on binlerce kişi tespit edilip yakalandı. Ne çabuk öğrenmişlerdi hayret edilecek bir durum. Sonra tutuklamalar işten atmalar devam etti. Hapishaneler dolmuştu. Yer açmak için katilleri, hırsızları, ahlak yoksunu tecavüzcüleri serbest bıraktılar ve yeni hapishaneler yapılmaya başlandı. Emniyet görevlileri polis kardeşlerimiz işlerini en süratli biçimde hallederken yargı tamamen durdu. Suçlu suçsuz herkes damgalandı ama aylar geçtiği halde duruşmaları görülmüyor. Cemaatin ön saflarında olanlar hariç geri kalan hizmet aşkıyla, işsiz kaldığı için onların verdikleri işlerde çalışanlar, diğerlerine göre çok daha başarılı öğrenciler yetiştiren ve devletin izniyle açılan okullarda çocuğunu okutan veliler KANDIRILMIŞ değil SUÇLU kabul edildi. Bana göre onlar suçlu değildiler, devletin sağlayamadığı imkanları diğerleri sağladı. Yuva kurmak için, çocuklarının nafakasını sağlayabilmek için çalışmak zorundaydılar. Nasıl ki madenciler kaderlerinde yazıldığı söylenen göçük tehlikesini yaşayıp yine de çalışmaya devam ediyorlarsa öyle… İdareci konumunda olanlar kaçtılar. Bazıları da başka isimleri kullanarak sahte kimliklerle, kimlik bilgileriyle telefon hattı alıp işlerine devam ettiler. En çok kızdığım o kişiler. Madem bir iş yaptınız gidip mertçe teslim olun ve suçsuz insanlar kurtulsun. Ya kendinizi aklar ya da cezanızı çekersiniz. İnsanlık bunu gerektirir. Şimdi çözülmeyin deniliyormuş, sonuna kadar bizlerle olduğunuzu inkar edin! Peki bu işin içinde olanlar inkar ederse hiçbir şeyden haberi olmayan, kimliği kullanılan insanlar nasıl kendilerini savunacaklar? Ekmeğini yiyip, hizmetini edip, nemalanan kişiler şimdi masum insanların savunma hakkını da ellerinden almış olmuyor mu? Belki bazıları masum çok az diyecek ama haksız yere vurulan damga sadece o kişiyi değil tüm ailesini de etkiliyor. Bunun için öfkeliyim bunun için yazdım. AFET İNCE KIRAT |
Saat: 21:59 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık