MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Tarih (https://www.msxlabs.org/forum/tarih/)
-   -   Antlaşmalar - Londra Konferansları ve Antlaşmaları (https://www.msxlabs.org/forum/tarih/18833-antlasmalar-londra-konferanslari-ve-antlasmalari.html)

GusinapsE 22 Mayıs 2006 17:44

Antlaşmalar - Londra Konferansları ve Antlaşmaları
 
3 ek

Londra Antlaşması (15 Temmuz 1840)


İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya arasında yapılan ve OsmanlI Devleti’ni Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’ya karşı korumayı amaçlayan antlaşma (15 Temmuz 1840).

Mısır valisi Mehmed Ali Paşa ile Osmanlı yönetimi arasında Mora Ayaklanması sonrasında başlayan ve zaman zaman çarpışmalara yol açan gerginlik, 1839’da açık bir savaşa dönüştü. Mısır ordusu Osmanlı ordusunu Nizip’te ağır bir yenilgiye uğrattı. Hünkâr İskelesi Antlaşmasıyla (1833) OsmanlI Devleti’ni korumayı üstlenmiş olan Rusya’nın tek yanlı müdahalesinden çekinen ve Baltalimanı Antlaşmasıyla (1838) Osmanlı topraklarında elde ettiği yeni ticari ayrıcalıkları güvence altına almak isteyen İngiltere, Mısır ordusunu durdurma çabasına girdi. İngiltere’nin girişimiyle Fransa, Avusturya, Prusya ve Rusya Osmanlı Devleti nezdinde harekete geçerek Mısır sorununun uluslararası bir çözüme kavuşturulmasını istedi. Konuya ilişkin görüşmeler Londra’da başladı ve 15 Temmuz 1840’ta bir antlaşma imzalandı. Mısır’a karşı güç kullanılmasını onaylamayan Fransa’nın imzalamadığı antlaşmaya göre, Mısır valiliği veraset hakkı tanınmak üzere, Akkâ valiliği de Mehmed Ali Paşa yaşadığı sürece Kavalalı ailesine bırakılıyordu. Mehmed Ali Paşa bu antlaşmaya uyacağını 10 gün içinde açıklamazsa Akkâ üzerindeki hakkından yoksun bırakılacak, sonraki 10 gün içinde de aynı tutumu takınırsa antlaşmaya taraf olan ülkeler Mısır’a askeri müdahalede bulunacaklardı. Mehmed Ali Paşa Fransa’ya güvenerek bu antlaşmaya uymayı reddettiyse de, İngiltere’nin askeri baskısı ve Fransa’dan yardım gelmemesi karşısında, Mısır üzerindeki hükümranlığıyla yetinmek zorunda kaldı.

Londra Antlaşması (30 Mayıs 1913).


Alıntıdaki Ek 52841
I. Balkan Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan arasında imzalanan banş antlaşması (30 Mayıs 1913).
I. Balkan Savaşı’nda ağır yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti Bulgar ordularının İstanbul yakınlarına kadar ilerlemeleri üzerine İngiltere ve Fransa’nın arabuluculuğunu isteyerek Balkan devletlerinin ateşkes koşullarını kabul etti (Aralık 1912). Ardından Londra’da, İngiltere ve Fransa’nın gözetiminde banş görüşmeleri başladı. İki büyük devletin hazırladığı barış planı taraflarca benimsendi. Buna göre Midye-Enez hattı Osmanlı Devleti’nin Trakya sınırını çizecek, Makedonya’nın güneyi ve Girit Yunanistan’a, Makedonya’nın kuzey ve orta kesimi Sırbistan’a, Edirne ve Dedeağaç Bulgaristan’a, Silistre de savaşa katılmayan Romanya’ya bırakılacaktı. Barış planıyla Amavutluk’un bağımsızlığı da tanınıyordu. Antlaşma yürürlüğe girmeden Balkan devletleri kendi aralarında anlaşmazlığa düşünce II. Balkan Savaşı başladı. Osmanlı Devleti bu durumdan yararlanarak Londra Antlaşmasıyla yitirdiği Edirne’yi geri aldı. II. Balkan Savaşı Bükreş (10 Ağustos 1913) ve İstanbul (29 Eylül 1913) antlaşmalarıyla sona erdi.

Londra Boğazlar Sözleşmesi (13 Temmuz 1841)


Alıntıdaki Ek 52842
Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya arasında imzalanan antlaşma (13 Temmuz 1841). İstanbul ve Çanakkale boğazlarına uluslararası konum kazandıran ilk antlaşmadır.

Osmanlı Devleti’nin Hünkâr İskelesi Antlaşmasıyla (1833) Rusya’ya Boğazlar’da ayrıcalık tanıması ve bu iki su geçidini Rusya’ya savaş açan devletlerin savaş gemilerine kapatmayı kabullenmesi Avrupa devletlerini büyük ölçüde kaygılandırmıştı. İngiltere ve Avrupa’nın öteki önde gelen devletleri, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın başlattığı ayaklanmayla Osmanlı Devleti’ nin güç duruma düşmesinden yararlanarak Temmuz 1841’de Boğazlar’la ilgili sorunları gündeme getirdiler. Londra’da imzalanan dört maddelik bir sözleşmeyle, Osmanlı Devleti’nin barış döneminde İstanbul ve Çanakkale boğazlarını bütün yabancı savaş gemilerine kapalı tutması kuralı benimsendi. Bununla birlikte, Osmanlı Devleti İstanbul’da elçisi bulunan ülkelerin hafif savaş gemilerine isterse Boğazlar’dan geçiş izni verebilecekti. Bu antlaşmaya ertesi yıl Toscana, Danimarka, Belçika, İsveç ve Norveç de katıldı.

Londra Deniz Konferansı


Washington Denizcilik Antlaşması
deniz kuvvetlerinde indirim konusunu görüşmek ve 1921- 22 Washington Konferansı sırasında imzalanan antlaşmaları gözden geçirmek üzere Londra’da toplanan konferans (21 Ocak-22 Nisan 1930). Konferansa ev sahibi İngiltere’nin dışında ABD, Fransa, İtalya ve Japonya’nın temsilcileri katıldı. Üç ay süren görüşmelerin sonunda, denizaltı savaşlarında uyulacak kuralların belirlenmesi ve büyük savaş gemilerinin yapımının beş yıl süreyle durdurulması konularında genel bir anlaşma sağlandı. Ayrıca Washington Beşli Antlaşması’nm (1922) uçak gemisi yapımına getirdiği kısıtlamanın süresi uzatıldı. Öte yandan ABPîf Ingiltere ve Japonya, 22 Nisan’da saykş gemilerinin tonajını 10:10:7 oranıyla sınırlayan tir. antlaşma imzaladılar. Oranlama anlayışına ye taraflar arasında herhangi bir eşitsizlik doğmasına karşı çıkan Fransa ve İtalya ise bu antlaşmayı imzalamayı reddettiler.

Antlaşmaların 1936’ya değin yürürlükte kalması öngörülüyordu. Aralık 1935’te Londra’da, 1930 antlaşması uyarınca başka bir deniz konferansı toplandı. Ama Japonya konferanstan çekildi ve 25 Mart 1936’da imzalanan antlaşmada eskisinden farklı hemen hemen hiçbir hüküm yer almadı. İtalya Aralık 1938’de bazı hükümleri kabul ettiyse de, Eylül 1939’da savaşın başlamasıyla bütün benzerleri gibi bu antlaşma da yürürlükten kalktı.

Londra Konferansı (21 Şubat - 12 Mart 1921)


Alıntıdaki Ek 52843
Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM Hükümeti’yle İtilaf Devletleri arasında yapılan ilk barış görüşmesi (21 Şubat - 12 Mart 1921).
10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevres Antlaşması, TBMM Hükümeti’nin kararlı karşı çıkışı ve antlaşmaya onay yeri bulunamaması nedeniyle sürüncemede kalmıştı. Yunan kuvvetlerinin Ocak 1921’de I. İnönü Savaşı’nda ilk sarsıcı darbeyi almaları üzerine İtilaf Devletleri Sevres Antlaşması’m yumuşatıp TBMM’ce kabul edilebilir duruma getirmenin yollarını aramaya başladılar. Türk birliklerinin doğuda Ermenilere karşı askeri başarılar elde etmesi, Sovyet yönetimi ile Ankara Hükümeti temsilcileri arasındaki Moskova görüşmelerinin olumlu sonuçlar vermesi gibi olgular da Batılı devletleri buna zorlamıştı.

Londra’da bir konferans toplamayı kararlaştıran İtilaf Devletleri 26 Ocak 1921’de İstanbul Hükümeti’ne gönderdikleri çağrıda Türk heyeti içinde Ankara temsilcilerinin Londra konferansları de bulunmasını istediler. Ankara ise ayrıca çağrılması koşuluyla konferansa katılacağını bildirdi. Bu çağrının yapılması üzerine Londra Konferansında TBMM Hükümeti’ni Hariciye Vekili Bekir Sami Bey, İstanbul Hükümeti’ni de Sadrazam Tevfiİc Paşa başkanlığında birer heyet temsil etti. Ankara ve İstanbul delegeleri Londra’da her iki heyet adına Bekir Sami Bey’in temsilcilik yetkisini kullanmasını kararlaştırdı. İlk oturumda da Tevfik Paşa, Türkiye adına söz hakkının Anadolu heyetiyle bu heyetin başkanmda olduğunu açıkladı.

21 Şubat 1921’de açılan konferansta, İtilaf Devletleri Sevres Antlaşması hükümlerinde küçük değişiklikler getiren öneriler sundular. Buna göre silah altındaki Türk askerlerinin sayısı biraz artırılırken yabancı subayların sayısı azaltılacak, İtilaf Devletleri’nin Boğazlar’daki denetim bölgesi daraltılacak, Türkiye bütçesi üzerindeki sınırlamalar hafifletilecekti. Ermenistan’ın sınırları bölgeye gönderilecek bir Milletler Cemiyeti dele- gasyonunca saptanacak, İzmir bölgesinde özel bir yönetim kurulacaktı. İzmir Türkiye’ye bırakılacak, ama kentte bir Yunan birliği bulundurulacaktı. Güvenlik işlerinden ise İtilaf Devletleri sorumlu olacaktı. Büyük bir yenilik getirmeyen bu öneriler, Misak-ı Milli’den ödün vermeme talimatıyla Londra’ya gelmiş olan Ankara heyeti ile İtilaf Devletleri arasında bir anlaşma zemini doğmasını engelledi. İtilaf Devletleri’nin her iki heyete son önerilerini bildirmelerinden sonra, Yunanlılar Türkiye’nin cevabını beklemeden ikinci saldırılarını başlattılar (23 Mart 1921). Bu gelişmeyle de konferans çıkmaza girdi.

TBMM Hükümeti temsilcisi Bekir Sami Bey konferans sırasında İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcileriyle ayn ayrı görüşmeler yaparak bazı anlaşmalara vardı. Tutsak değişimi anlaşmasıyla İngiltere, “Ermenilerle İngilizlere kötü davranmamış olan” Türk tutsakları geri vermeyi kabul etti. Fransa’yla yapılan anlaşma güney cephesinin boşaltılmasını ve Urfa ile Antep’in (Gaziantep) Türkiye’ye bırakılması karşılığında Elazığ-Diyarbakır-Sivas bölgesinde Fransızlara ekonomik ayrıcalıklar verilmesini öngörüyordu. İtalya’yla da İzmir ve Trakya’nın Türkiye’ye geri verilmesi için çaba gösterme karşılığında Antalya, Burdur, Muğla, İsparta, Afyon, Aydın, Kütahya ve Konya’da ekonomik ayrıcalıklar tanıyan bir anlaşma yapıldı.

Konferanstan sonra TBMM gündemine getirilen bu anlaşmalar ülkenin bütünlüğü ve tam bağımsızlık ilkeleri açısından şiddetle eleştirildi ve onaylanmadı. Bekir Sami Bey de Mustafa Kemal’in isteği üzerine hariciye vekilliğinden çekildi. Böylece özel ikili anlaşmalar yönünden de bir ürün vermeyen konferans, gene de önemli bazı gelişmelerin göstergesi oldu. İtilaf Devletleri açısından artık Sevres Antlaşmasının gözden geçirilmesi gerektiği ortaya çıktı. TBMM Hükümeti’nin konferansa çağrılması, bu hükümetin İtilaf Devletleri’nce fiilen tanındığını gösteriyordu. Öte yandan herhangi bir çözümün bulunabilmesi için TBMM Hükümeti’yle görüşmek gerektiği anlaşıldı. Konferansın bir başka sonucu, İtilaf Devletleri arasındaki anlaşmazlığın daha da derinleşmesiydi. Konferanstan sonra İtalya, ardından Fransa TBMM Hükümeti’yle anlaşma yolunu seçtiler.
Londra konferansları, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında düzenlenen iki kon-
ferans. I. Londra Konferansı (1955) herhangi bir sonuca ulaşılamadan dağılırken, II. Londra Konferansı (1959) Kıbrıs’ın bağımsızlığını kazanmasını sağlamıştır.

Yunanistan’ın, Kıbrıs halkına kendi geleceğini belirleme hakkını tanımadığı için 1954’te İngiltere’yi Birleşmiş Milletler’e (BM) şikâyet etmesiyle, Kıbrıs sorunu uluslararası bir anlaşmazlık konusu olarak gündeme geldi. Kıbrıs’ın statüsünün değişmesinden yana olmayan Türkiye bu anlaşmazlıkla ilgili olarak İngiltere’yi destekledi ve BM Genel Kurulu’nun sorunu görüşmemesini hoşnutlukla karşıladı. Birleşmiş Milletlerin bu tutumu adada İngiliz yönetimine karşı bir süreden beri devam eden gösterilerin daha da artmasına yol açtı. Bunun üzerine İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın katılacağı bir konferans toplamaya karar verdi.

I. Londra Konferansında (29 Ağustos - 7 Eylül 1955)


İngiltere egemenlik kendisinde kalmak koşuluyla, Kıbrıs’a özerklik verilmesi ve adanın savunmasına Yunanistan ve Türkiye’nin de katılması tezini savundu. Yunanistan Kıbrıs halkına kendi geleceğini belirleme hakkının verilmesinde ısrar ederken, Türkiye var olan durumun korunmasını, bu sağlanamayacaksa, tarihsel bağlara dayanarak adanın kendisine geri verilmesini istedi. Sonuçta konferans herhangi bir sonuca ulaşamadan dağıldı.

II. Londra Konferansı (19-23 Şubat 1959)


ise Türkiye ve Yunanistan’ın Kıbns’a bağımsızlık tanıma konusunda ilke kararları aldıkları Zürich Konferansının (5-11 Şubat 1959) sonuçlarını İngiltere’ye de onaylatmak üzere toplandı. Bu konferansa üç devletin temsilcilerinin yanı sıra Kıbrıs Rum ve Türk toplumlarının liderleri Makarios ile Dr. Fazıl Küçük de katıldılar. Yapılan görüşmelerden sonra Zürich kararlan, İngiltere’yi ilgilendiren bazı hükümlerin de eklenmesiyle kabul edildi ve aynı anda üç ülkede açıklandı.

Konferans kararları Kıbns üzerindeki İngiliz egemenliğinin kurulacak Kıbrıs Cumhuriyeti’ne devredilmesini, Kıbrıs’ın bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve anayasal düzeni konusunda İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın güvence vermesini, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs arasında bir askeri ittifak anlaşması yapılmasını ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’na ilişkin temel maddeleri kapsıyordu.

kaynak: Ana Britannica


Daisy-BT 22 Haziran 2010 01:10

Londra antlaşmaları


19 şubat 1959’da imzalanan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan dört antlaşma. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere yetkilileri ile Kıbrıs türk ve rum cemaatleri önderlerinin katıldığı konferansta hazırlanan bu antlaşmalar şunlardı: Kıbrıs'ın egemenliğinin Büyük Britanya’dan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geçtiğini belirten ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ kuran antlaşma; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasa düzenini teminat altına alan garanti antlaşması; Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs arasında yapılacak askeri ittifak antlaşması ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın temel maddelerini içeren antlaşma.

Londra antlaşması (temmuz 1827)


Mora’daki yunan ayaklanmasını desteklemek, Yunanistan'da özerk bir yönetim kurulmasını sağlamak amacıyla İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan antlaşma. OsmanlI devleti tarafından yunan ayaklanmasını bastırma çabaları ve İbrahim Paşa'nın Atina'yı geri alarak (5 haziran 1827) ayaklanmacılara büyük bir darbe indirmesi üzerine Londra antlaşması’nı imzalayan üç devlet, BabIâli'ye başvurdular. OsmanlI devletinin bu notaya kulak asmaması, müttefik devletler filosunun türk-mısır donanmasını yaktığı Navarin baskını'yla (20 ekim 1827) sonuçlandı. Daha sonra Navarin’e asker çıkaran Fransızlar, Mora'yı işgal ettiler (29 ağustos 1828).

Londra antlaşması (7 mayıs 1832)


Bavyera prensi Otto’nun Yunanistan kralı olması, Sisam adasına özerklik verilmesi ve ayrıca yeni kurulan Yunan devletinin sınırlarının genişletilmesi amacıyla toplanan konferansta İngiltere, Fransa ve Rusya arasında yapılan antlaşma. Fransa’da çıkan karışıklıklardan ve Belçika’ya bağımsızlığını kazandıran devrimden ötürü oturumlarına bir yılı aşkın süre ara verdikten sonra yeniden toplanan konferans yukardaki kararlar konusunda antlaşma imzalayıp Arta-Volos hattını Yunanistan'ın yeni sınırı olarak belirlediklerini İstanbul'daki elçileri aracılığıyla BabIâli'ye bildirdi ve bunun osmanlı yönetimince onaylanmasını sağladı (21 temmuz 1832).

Londra antlaşması (15 temmuz 1840)


Mısır sorununa çözüm getirmek ve Mehmet Ali Paşa karşısında etkisiz durumda kalan Osmanlı devletini yıkılmaktan kurtarmak için, Fransa’nın itirazına karşın İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya arasında imzalanan antlaşma. Hariciye nazırı Mustafa Reşit Paşa'nın girişimiyle gerçekleşen bu antlaşma hükümlerine göre, Mısır’a kaçırılan türk donanması OsmanlI devletine geri verilecek; Hicaz, Suriye ve Anadolu’yu boşaltması koşuluyla Mısır vilayeti kalıtsal, Akkâ vilayeti de yaşam boyu olmak üzere Mehmet Ali Paşa ailesine bırakılacak; bu ilk öneri 10 gün içinde kabul edilmezse, yine 10 gün süreli ikinci öneride yalnız Mısır valiliği kalıtsal olarak Mehmet Ali Paşa ailesine verilecek; her iki ültimatomun süresi olan 20 gün geçtiği halde Mehmet Ali Paşa bunlara olumlu bir yanıt vermezse padişah Mısır’ı zora başvurarak ondan almakta serbest olacak ve bu antlaşmayı imzalayan n müttefikleri Osmanlı devletine yardım edeceklerdi. Antlaşmaya katılmayan ve OsmanlI devletine karşı Mehmet Ali Paşa’nın yanında yer alan Fransa, savaş hazırlıklarına giriştiyse de kral Louis-Philippe’in son anda savaş yanlısı Thiers’i görevden alarak ödün vermeye yanaşması, bir Avrupa savaşının çıkmasını önledi.

Londra Deniz konferansı (Uluslararası) [aralık 1908 - şubat 1909]


26 şubat 1909 Londra bildirisi ile sonuçlanan konferans. Salt silah kaçakçılığıyla koşullu kaçakçılığı (hammaddeler) birbirinden ayırarak savaş kaçakçılığını tanımladı. Buna göre, tarafsız bir gemide bile bulunsa, savaşan bir ülkeye götürülen silahlara elkonulabilir; hammaddelereyse ancak silah sanayisinde kullanılabilir nitelikteyse (deri anılmış, pamuktan söz edilmiştir) elkonulabilir.

Londra İnglliz-mısır antlaşması,


26 ağustos 1936’da imzalanan ve Mısır'a tam bağımsızlık tanıyan, Sudan üzerinde geçici bir ingiliz-mısır condominium'u kuran antlaşma. Antlaşma askeri bir ittifak ve Süveyş kanalı üzerinde İngiltere’ye tanınan özel haklarla tamamlanıyordu. (ABD, Fransa, Büyük Britanya, SSCB).

Londra konferansı (Uluslararası) [3 şubat 1830],


İngiltere, Fransa ve Rusya' nın Yunanistan'a tam bağımsızlık verilmesini kararlaştırdıkları ve OsmanlI devletinin de onaylamak zorunda kaldığı antlaşmanın yapıldığı toplantı. 1828 -1829 Türk-Rus savaşı’nın OsmanlI devletinin yenilgisini belirleyen Edirne antlaşması'yla (14 eylül 1829) sonuçlanması üzerine Akdeniz'deki üstünlüğünün tehlikeye düşmekte olduğunu gören İngiltere, daha önce Fransa ve Rusya'nın da katılmasıyla gerçekleştirilen Londra protokolü'ne (22 mart 1829) dayanarak üslenebileceği yeni bir tampon devlet yaratma gereği doğrultusunda tüm öteki Avrupa devletlerini de yanına çekip bu konferansta Yunanistan’a tam bağımsızlık tanınması isteğini kabul ettirdi. Böylece İngiltere, Fransa ve Rusya'nın İstanbul elçileri BabIâli'ye sert bir nota vererek (8 nisan 1830) OsmanlI devletini Yunanistan'ın bağımsızlığını onaylamaya çağırdılar. Rus savaşı’ndan bitkin durumda çıkan OsmanlI devleti, Aspropotamos ırmağının ağzından Sperkhios ırmağının ağzına kadar çekilen sınır çizgisinin ötesinde kalan topraklarda bağımsız bir yunan devletinin kurulması kararını onaylamak zorunda kaldı. Fransa ve Belçika devrim hareketleri yüzünden, bir yılı aşkın bir aradan sonra yeniden toplanan uluslararası konferans, Bav- yeralı Otto'yu Yunanistan kralı yaptı (Londra antlaşması, 7 mayıs 1832) ve Arta-Volos hattını yeni devletin sınırı olarak belirledi (21 temmuz 1832 mukavelesi).

Londra konferansı (Uluslararası),


1830-31'de Londra'da toplanan ve Belçika’nın bağımsızlığını onaylayan konferans. Bu konferansa, Yunanistan konusundaki konferansa katılan devletlerin (Fransa, Büyük Britanya ev sahibi ve Rusya) temsilcilerinden başka, Avusturya ve Prusya temsilcileri de katıldı. Konferans, daha ilk oturumunda Belçikalılar’a ve Hollandalılar’a bir mütarekeyi kabul ettirdi (4 kasım 1830), Belçika'nın (Lüksemburg ve Escaut ırmağının ağzı dışında) tarafsızlığını ve bağımsızlığını ilan etti (20 ve 27 ocak 1831 tarihli Londra protokolleri), Belçika kongresi'ni Saksonya-Coburg-Gothalı Leopold'u hükümdar olarak benimsemeye zorladı (4 haziran), sonunda sınırlarını saptadı (bütün devletlerce 1832'de onaylanan, Hollanda'nın ise ancak 1839'da onayladığı On sekiz madde ve Yirmi dört madde [1831] antlaşmaları).

Londra konferansı (17 ocak - 13 mart 1871),


Türkiye, Almanya, Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya’nın katılmasıyla Karadeniz'in tarafsızlığına son veren antlaşmanın imzalandığı uluslararası konferans. Kırım savaşı’nı noktalayan Paris antlaşmasi'yla (1856) Türkiye yararına Karadeniz'in tarafsızlığını kabul etmek zorunda kalan Rusya, bu tarafsızlığa son verilmesi için elverişli bir ortam beklemeye başladı. 1870-1871 Fransız-Alman savaşı'nın Fransa’nın zararına sonuçlanmasından yararlanarak Paris antlaşmasında imzaları bulunan devletlere Karadeniz’in tarafsızlığına ilişkin hükümleri artık tanımadığını bildirdi. BabIâli'nin başvurusu üzerine Ingiltere'nin aracılığıyla toplanan konferansın son gününde imzalanan antlaşma gereğince Karadeniz’in tarafsızlığıyla birlikte barış zamanında Türkiye’ye Boğazlar’ı kapalı tutma yetkisi tanıyan madde de kaldırıldı. Ancak, gerektiğinde BabIâli’nin dost ve bağlaşık donanmaları içeri almakta serbest bırakılması, OsmanlI devleti için önemli bir ödün olduğu kadar, Rusya açısından da yeni bir tehdit öğesi oluşturdu.

Londra konferansı (Uluslararası) [1912-1913],


sonradan Türkiye’nin bozduğu (3 şubat 1913) Londra ateşkesi’nin (3 aralık 1912) ve Birinci Balkan savaşı’na son veren Londra ön antlaşmalarının imzalanmasına (30 mayıs 1913) katkıda bulunan altı büyük devletin elçilerini bir araya getiren konferans. (BALKAN SAVAŞI.) Arnavutluk'un bağımsızlığını tanıdı.

Londra konferansı (21 şubat -12 mart 1921),


Kurtuluş savaşı'nın ilk evresinde kazanılan başarıların Batı devletlerini bir konferans yapmaya zorlaması sonucu Ankara ve İstanbul hükümetlerinin birbirinden ayrı olarak temsil edildikleri toplantı. İstanbul heyetine sadrazam Tevfik Paşa’nın, Ankara heyetine de Hariciye vekili (Dışişleri bakanı) Bekir Sami Bey’in başkanlık yaptığı konferansta, Tevfik Paşa ulusal birlik adına sözü Bekir Sami Bey’e bıraktı. Ancak, Bekir Sami Bey'in “Misakı milli” andına ve kendisine verilen talimata aykırı olarak İngiltere, Fransa ve İtalya'ya Anadolu'da bazı bölgeler üzerinde imtiyazlar verip birtakım anlaşmalar yapması Ankara hükümetince kabul edilmediği gibi, Bekir Sami Bey de görevinden alındı. Böylece bir anlaşma olanağı sağlanamayan bu konferansın Türkiye açısından önemi, Ankara hükümetinin Avrupa devletlerince resmen tanınması ve İtilaf devletleri arasındaki görüş ayrılıklarının açıkça ortaya çıkmasıydı.

Londra konferansı


1948 şubatından haziranına kadar İngiltere, ABD ve Fransa'nın Batı Almanya’daki işgal bölgelerinin statüsünü saptadıkları, federal bir devletin ve Ruhr havzası’nda uluslararası denetimin kurulmasına karar verdikleri konferans. SSCB bu konferansa katılmadı.

Londra konferansı, mayıs 1949'da toplanan ve bir Avrupa konseyi ile bir Avrupa danışma meclisi kurulmasına karar veren konferans.
Londra konferansı, 1954 eylül-ekim aylarında yapılan ve sonradan imzalanan Paris anlaşmalarıyla Almanya'nın NATO'ya kabul edilmesini sağlayan ve Batı Almanya'daki işgal rejimine son veren (23 ekim) konferans.

Kaynak: Büyük Larousse


The Unique 24 Haziran 2010 15:15

LONDRA KONFERANSI (23 Şubat-12 Mart 1921)
  • 23 Şubat - 12 Mart 1921de işgal devletleri Londra'da Konferans toplayarak Sevr Antlaşmasını TBMM'ne kabul ettirmek istemişledir.
  • Bu toplantıya Osmanlı ve TBMM çağrılmakla "çift başlılık" yaratılmak isten­miştir (İşgalcilerin Anado­lu'yu parçalamak düşün­cesi)
  • Batılı devletlerin TBMM'ni Konferansa çağırmakla res­men ve hukuki bakımdan tanıdıkları ortaya çıkmıştır.
  • TBMM'nin Londra Konferan-sı'na katılmasındaki amacı; Türk Milletinin hakkını dünyaya duyurmaktı.
  • TBMM'nin Konferansa katıl­masını sağlayan İtalya ve Fransa'dır, (tek devlet olarak seçeneklerde verilirse İtalya, ikili istenirse İtalya ve Fransa'dır.)
  • TBMM Hükümeti Dışişleri Bakanı Bekir Sami Konferanstan sonra Fransa ve İtalya ile antlaşma yaptıysa da TBMM'nde geçerli sayıl­madı. İngilizlerle esir değişimi geçerli olmuştur. Antlaşmanın geçerli olmamasının nedeni; tek başına karar vermesidir
  • Bekir Sami Ülkeye döndüğün­de görevinden alındı.

Londra Konferansı 1840


  • Osmanlı Devleti'nin içişlerine karışılmaması için Avusturya, Rusya, Fransa, İngiltere, Prusya görüşme yaptı.
  • Fransa haricindeki devletler kararları kabul etti.

Londra Konferansı'na Göre:


(1841)
  • Boğazlar Osmanlı Devleti'ne bırakılacaktı
  • Hiçbir savaş gemisi Boğazlar'dan geçmeyecekti.
  • Mısır: içişlerinde serbest, dışişlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı ayrıcalıklı devlet olacaktı.


Safi 13 Temmuz 2016 20:51

Londra Konferansları ve Antlaşmaları


Osmanlı Devletinin son yüz senelik döneminde Londra’da değişik tarihlerde yapılan konferans ve antlaşmalar. Osmanlı Devleti, bunlardan bir kısmına katılmadığı halde, dolaylı olarak kendisini ilgilendirmiştir. İngiltere, uzun vadeli siyasî faaliyetleri neticesinde, dünyanın çeşitli bölgelerinde pek çok sömürgeler kurmuştur. Böylece 19. asrın başlarından itibaren dünya siyasetinde önemli derecede söz sahibi olmaya başladı. Bu bakımdan, 19 ile 20. yüzyıllarda yapılan birçok konferans ve antlaşmalar Londra’da yapıldı.

Londra Antlaşması (6 Temmuz 1827):


Mora’daki Yunan ayaklanmasını desteklemek, Yunanistan’da bağımsız bir idare kurulmasını sağlamak gayesiyle İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan antlaşma. 1827’de batılı devletlerin tahriki ile, Yunanlılar, Mora’da büyük bir isyan başlattılar. Osmanlı Devleti, isyanı bastırmak için Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan yardım istedi. Yardım gerçekleşip isyan tamamen bastırılmak üzere idi. Bu durum, Mehmed Ali Paşanın Akdeniz’de güçlenmesi ile neticelenecekti. İngiltere, kendi aleyhine böyle bir durumun gelişmesini engellemek için derhal harekete geçti. “Mısır kuvvetleri zulmediyor, buna son vereceğiz” diyerek, Petersburg’da Çar hükümeti ile 1826’da bir görüşme yaptı. Bu görüşme sonunda bir protokol imzalandı. Bu protokol, Yunanistan’ın Osmanlı’dan koparılması ve bağımsız bir Yunan Devleti kurulması için ilk adımdı. Aldıkları karara göre, Yunanistan, Osmanlı Devletine sadece vergi ile bağlı yeni bir devlet olacaktı. Türkler ise Yunanistan’dan tamamen çıkartılacaktı. İngiltere ve Rusya, bu protokolü Avusturya, Fransa ve Prusya’ya bildirdi. Avusturya ve Prusya karşı çıktılar ise de, Fransa kabul etti. Bundan sonra Londra’da İngiltere, Rusya ve Fransa arasında görüşmeler başladı. Varılan antlaşma neticesinde (6 Temmuz 1827) Osmanlı Devleti, Petersburg protokolünü benimseyip, müstakil bir Yunan Devletinin kurulmasını kabul ederse, Mora’da isyan çıkaran asiler ile Osmanlı Devleti arasında bir anlaşma yapılacak, kabul etmediği takdirde, protokolü imzalayan müttefik devletler, isyancılara yardım edecekler ve isteklerini kabul ettirmek için Osmanlı Devletine baskı yapacaklardı. Bu isteklerini bir nota ile Osmanlı Devletine bildirdiler. Bu hareket, Osmanlı Devletinin iç işlerine bir müdahale olduğundan reddedildi ise de, iş, Osmanlı-Mısır donanmasının yakıldığı Navarin Baskını (20 Ekim 1827) ile neticelendi. Fransızlar, Mora’yı işgal ettiler. Bir taraftan da Osmanlı-Rus Harbi çıktı ve Osmanlı Devletinin aleyhine neticelendi.

Londra Antlaşması (3 Şubat 1830):


Yeni kurulan Yunan Devletinin sınırlarını tespit etmek üzere İngiltere, Rusya ve Fransa arasında varılan antlaşma. Osmanlı donanmasının Navarin’de yakılması, ordularının 1828-29 Rus Savaşında mağlubiyete uğraması ve nihayet Mehmed Ali Paşa İsyanı ile karşı karşıya kalması neticesinde, Yunanistan’a bağımsızlık yolu açılmış oldu. Yunanistan’ın tam bağımsız bir duruma gelmesi, bilhassa İngiltere için büyük çıkar sağlayacaktı. Bu sebeple İngiltere, Avrupa devletlerine, Yunanistan’ın bağımsızlığı teklifini yaptı. Bunun üzerine, 3 Şubat 1830’da Londra’da toplanan delegeler, yaptıkları antlaşmalar neticesinde Yunanistan’a tam bağımsızlık tanıdılar. Bu durumu Osmanlı Devletine de bildirdiler. Osmanlı Devleti, o zamanki şartlarda bunu kabul etmek durumunda kaldı.

Londra Antlaşması (15 Temmuz 1840):


Mısır meselesine bir çözüm getirmek üzere İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya devletleri arasında, Londra’da yapılan antlaşma. Bu antlaşma, o sırada Osmanlı Devletine baş kaldıran Mısır Valisi Mehmed Ali Paşayı, barışa zorlamak maksadı ile yapılmıştı ve daha çok bu devletlerin çıkarlarını ilgilendiriyordu. Antlaşmaya göre Mısır, babadan oğula geçmek üzere, Güney Suriye ve Akka da kayd-ı hayat şartıyla Mehmed Ali Paşaya bırakılıyor ve işgal ettiği diğer yerlerden çıkması isteniyordu. Şâyet on gün içerisinde antlaşma şartlarını yerine getirmezse, Mısır zorla elinden alınacaktı. Mehmed Ali Paşa, Fransa’nın desteğine güvenerek bu teklifi reddetti. Hattâ İstanbul üzerine hücum edeceğini bildirdi. Bunun üzerine Osmanlı ve müttefikleri harekete geçti.

Mehmed Ali Paşa, savunmada kalmayı tercih etti. Oğlu İbrâhim Paşa, Suriye sınırı ile Suriye kıyılarını savunmak için ordusunu dağınık tutmak zorunda kaldı. Bu arada Lübnan halkı, Mehmed Ali Paşaya karşı ayaklandı. 11 Ağustos 1840’ta İzzet Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı, İngiliz ve Avusturya Harp gemilerinden meydana gelen filo, Beyrut önlerinde Mısır gemilerini yakıp Beyrut’u topa tuttu. Bir ay sonra Beyrut, Sayda ve Sur şehirleri, müttefiklere teslim oldu. Kasım’da da Akka kurtarıldı. Mısır ordusu için önemli bir üs olan Akka alınınca, Mısır ordusu Suriye’yi tamamen boşaltmak zorunda kaldı. Mehmed Ali Paşa, Fransa’ya güvenmenin boş olduğunu anladı. Direnmekten vazgeçti. 25 Kasım 1840’ta Amiral Nopier komutasında bir İngiliz donanması, İskenderiye önlerine geldi. Mehmed Ali Paşaya, antlaşma teklif etti. Suriye’yi istemekten vazgeçmesi ve Osmanlı donanmasını geri vermesi hâlinde, babadan evlâda geçmek şartıyla, Mısır kendisine bırakılacaktı. Bu teklif kabul edilmediği takdirde, İskenderiye bombardıman edilecekti. Mehmed Ali Paşa, Suriye’yi zaten kaybetmişti. Ordusunun komutanı, oğlu İbrahim Paşadan hiç haber alamıyordu. Fransa’nın yardımından da ümidi kesilmişti. Bu sebeplerle İngiliz amiralinin tekliflerini kabul ederek, antlaşma yaptı.

Osmanlı Devleti, bu antlaşmadan memnun olmadı. Harbe devam edip Mehmed Ali Paşanın yerine başka bir valinin tayinini istiyordu. İngiltere’nin ısrarı üzerine kabul etti. Neticede, yedi seneden beri süren Osmanlı-Mısır anlaşmazlığı tamamen halledildi. Mehmed Ali Paşa, Suriye’yi kaybetti. Fakat, Mısır’ı da evlâtlarına intikal etmek üzere kazandı

Londra Konferansı (17 Ocak 1871):


Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, Almanya, İtalya, Avusturya, Fransa arasında imzalanan ve Karadeniz’in tarafsızlığına son veren konferans. Osmanlı Devleti, bu konferansta, Londra’daki elçisi Musurus Paşa tarafından temsil edildi. Uzun süren tartışmalardan sonra, delegeler görüş birliğine vardılar ve 30 Mart 1856’da yapılan Paris Antlaşması'nın sınırlayıcı hükümlerini değiştirdiler. Buna göre Osmanlı Devleti, Çanakkale ve İstanbul boğazlarını barış zamanında dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine açmak hususunda serbest bırakıldı.
Karadeniz, eskiden olduğu gibi, bütün devletlerin ticaret gemilerine açık hâle getirildi.
İlave edilen bir madde ile, Londra Konferansına katılan devletler, 30 Mart 1856 senesinde yapılan Paris Antlaşmasının bu yeni antlaşma ile kaldırılmamış olan hükümlerini ve ilave edilen maddelerini tasdik ve teyid ettiler.
Bu antlaşma neticesinde, Rusya, 1856’daki Paris Antlaşması ile Karadeniz’deki hükümranlık haklarını sınırlayan hükümlerden kurtuldu. Rusya, bu başarısını, Kırım Harbi'nin bir intikamı gibi değerlendirdi. Çünkü Kırım Harbinin neticesinde kabul etmek zorunda kaldığı şartları, diplomatik ve politik yollarla kaldırmış oldu. Osmanlı Devleti ise, Rusya’nın antlaşmadaki isteklerini, Boğazlar için de yapacağı endişesinden kurtulduğu için memnundu. Çünkü 1856 Paris Antlaşmasına göre Osmanlı Devleti, Boğazları, dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine barış zamanında açabilecekti. Bu husus, Rusya’nın müdahalesi dışında kaldı.

Londra Konferansı ve Antlaşması (1912-1913):


Balkanlarda ortaya çıkan bunalımı halletmek ve mevcut barışı korumak için, 17 Aralık 1912’de Londra’da, devletler arası, büyükelçiler konferansı yapıldı. Bu konferansta iki mesele üzerinde duruldu. Biri Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasındaki sınırı ve barış esaslarını tespit etmek, ikincisi ise Osmanlı Devletinden alınan toprakların Balkan devletleri arasında paylaşılmasından doğan ve bu sebeple büyük devletleri karşı karşıya getiren anlaşmazlığı halletmekti.

Konferansta yapılan görüşmeler sırasında Yunanistan, Ege adalarından; Karadağ İşkodra’dan; Bulgaristan da Edirne’den çekilmek istemiyordu. Osmanlı Devleti ise, Edirne’yi bırakmamakta kararlı idi. Rusya ile Avusturya arasındaki gerginlik de giderilemiyordu. Ayrıca Rusya, Kafkasya’ya asker yığmaya ve Anadolu’yu tehdit etmeye başladı. Almanya, buna mâni oldu. Bu hâdiseler sebebiyle konferans uzun sürdü ve neticesiz kaldı. Bunun üzerine Balkan Savaşı'nın yeniden başlamaması için, büyük devletler, 17 Ocak 1913’te Osmanlı Devletine ortak bir nota verdi. Bu notada, Edirne’nin Balkan devletlerine terkini ve Ege adaları hakkında verilecek kararın kendilerine bırakılmasını istediler. Aksi takdirde çıkacak savaşta, Osmanlı Devletinin güç duruma düşeceğini bildirdiler. Büyük devletler, böylece, Balkan Savaşı başlamadan hemen önce, bu savaş sonrasında Edirne ve Ege adaları bölgesinde durumun değişmeyeceği garantisini bir tarafa bırakarak, Balkan devletlerini desteklediklerini ve sınır değişikliğini kabul ettiklerini açıklamış oldular.

Bu sırada Osmanlı Devletinde yeni hâdiseler vuku buldu. Yenilgi ve gelişen siyasî hâdiseler, Kâmil Paşa hükümetini yıpratmıştı. Bu durumdan istifade eden İttihat ve Terakki Fırkası, 23 Ocak 1913’te Bâbıâlî’ye baskın yaparak iktidarı ele geçirdi. Mahmud Şevket Paşa'nın başkanlığı altında yeni bir hükümet kuruldu. Hükümet, büyük devletlerin verdiği notayı reddetti. Bunun üzerine 3 Şubat 1913’te, Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında savaş başladı. Fakat İttihat ve Teraki hükümeti, bu savaşta başarı sağlayamadığı gibi, düşmana karşı kendi savunmasını yapan İşkodra, Karadağlıların eline geçti. Yanya, Yunanistan; Edirne de Bulgaristan tarafından işgal edildi.
Osmanlı Devleti, bu durum karşısında, büyük devletlerle yeniden barış görüşmelerine başlanmasını istedi. Bu istek üzerine, 30 Mayıs 1913’de Londra Barış Antlaşması imzalandı.

Bu antlaşma neticesinde Osmanlı Devleti, Midye-Enez hattının batısında kalan bütün topraklarını Balkan devletlerine bırakmak durumunda kaldı. Bu topraklar, Balkan devletleri arasında paylaşıldı. Ege adaları hakkındaki karar, büyük devletlere bırakıldı. Bulgaristan ise, Ege adalarına açılmakla büyük devlet hâline geliyordu. Yunanistan da, Selânik şehrini alarak sınırlarını genişletti. Ege Denizine yerleşmek için, önemli derecede imkânlar kazandı. Diğer taraftan Sırbistan da genişlemeye başladı.
30 Mayıs 1913’te yapılan Londra Antlaşmasının bütün bu neticeleri, Balkan devletlerini memnun etmedi. Bölgede yeni hâdiselere sebep oldu.



Saat: 15:38

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık