MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Tarih (https://www.msxlabs.org/forum/tarih/)
-   -   Brezilya ve Brezilya Tarihi (https://www.msxlabs.org/forum/tarih/18884-brezilya-ve-brezilya-tarihi.html)

Misafir 27 Ekim 2006 20:09

Brezilya ve Brezilya Tarihi
 
2 ek

Brezilya

Alıntıdaki Ek 54893

resmî adı BREZÎLYA FEDERATİF CUMHURİYETİ, Portekizce REPÜBLİCA FEDERATİVA DO BRASİL, Güney Amerika kıtasının yaklaşık yarısını kaplayan ülke. 8.511.965 km2’lik yüzölçümüyle dünyanın beşinci büyük ülkesidir. Güney Amerika’nın Atlas Okyanusuna bakan kıyılarının yüzde 40’ı (yaklaşık 7.400 km) Brezilya sınırları içinde kalır. Brezilya’nın gerek kuzeyden güneye uzunluğu, gerekse doğudan batıya genişliği yaklaşık 4.300 km’dir. Ekvador ve Şili dışında kıtanın bütün ülkeleriyle sınırı vardır. Güneyinde Uruguay, güneybatısında Arjantin, Paraguay ve Bolivya, batısında Peru, kuzeybatısında Kolombiya, kuzeyinde ise Venezuela, Guyana, Surinam ve Fransız Guyanası yer alır. Nüfusu (1991 tah.) 153.322.000, başkenti Brasılia’dır.

DOĞAL YAPI


YÜZEY ŞEKİLLERİ.


Ülke topraklarının büyük bölümü tepelik yaylalar, platolar ve alçak dağlardan oluşur. Ova olarak tanımlanabilecek çok az alan vardır. En büyük ovalar Yukarı Amazon Havzasında yer alır. Brezilya, Yukarı Paraguay Irmağı Havzasının bir bölümünü de Bolivya ile paylaşır. Önemli sayılabilecek kıyı ovası yok gibidir.

Amazon’un güneyindeki Brezilya Platosu ile kuzeyindeki Guyana Platosu jeolojik köken ve yüzey şekilleri bakımından benzerlikler gösterir; her iki oluşum da Prekambriyen Zamanın (y. 4 milyar - 570 milyon yıl önce) erken evrelerinde biçimlenmiştir. Deniz düzeyinden yüksekliği 300-900 m arasında değişen Brezilya Platosu üzerinde, çoğu güneydoğuda olmak üzere birkaç dağ yer alır. Ülkenin en yüksek noktalarından biri, Geç Prekambriyen kayaçlardan oluşmuş Bandeira Dağı (2.890 m) Brezilya Platosu üzerinde, Minas Gerais ile Espirito Santo sınırının yakınındadır. Brezilya ve Guyana platolarının büyük bölümü Paleozoyik (Birinci) Zamanın (y. 570-225 milyon yıl önce) tortul kayaçlanyla örtülmüştür. Bu kay açların üzerinde, özellikle Sâo Paulo ile öteki güney eyaletlerinde Trivas Döneminde (y. 225-190 milyon yıl önce) oluşmuş yumuşak, kırmızımsı kumtaşları yer alır. Güneydeki Parana Platosu, dünyanın en büyük lav platolarından biridir. Ülkenin en yüksek noktası Neblina Doruğu (3.014 m), Venezuela sınırında Guyana Platosunun Brezilya içinde kalan kesimindedir.

Brezilya Platosunun güneyinde Rio de la Plata Havzası yer alır. Doğusunda, dimdik bir eğimle birdenbire 760 m alçalan Serra do Mar’ın ayırdığı dar kıyı düzlüğü, kuzeyinde ise deniz düzeyinden yüksekliği genellikle 250 m’nin altında kalan Amazon Havzası bulunur. Salvador’dan Porto Alegre’ye kadar uzanan Serra do Mar, Frio Burnunun kuzeyinde çeşitli ırmak yataklarıyla parçalanır. Vitoria’nın kuzeyinde denize ulaşan Doce Irmağı bu bölgede platodan kıyıya ulaşım sağlayan önemli bir yoldur.
Brezilya kıyılarında gerçek anlamda ova bulunmamakla birlikte, kıyıdilleri ile lagünlerden oluşan ve genişliği yerine göre değişen bir şerit yer alır. Bu şerit üzerinde kilometreler boyunca kumsallar uzanır, yer yer kumullar görülür. Güneyde ülkenin iki büyük lagünü Patos ve Mirim, kıyıdilleriyle denizden ayrılır. Kıyı şeridinde, demirlemeye elverişli bazı derin doğal limanlar da bulunur.
Bunlardan Guanabara Körfezinin kıyısında Rio de Janeiro ile Niteröi, Todos os Santos Körfezinin kıyısında ise Salvador kentleri kurulmuştur.

Alıntıdaki Ek 54891

AKARSU VE GÖLLER.


Brezilya Platosunda üç büyük ırmak sistemi yer alır. Kuzeyde, bini aşkın kolu bulunan Amazon Irmağı 5.780.000 km2 ile dünyanın en geniş ırmak havzasını oluşturur. Amazon, 180.000 m3/sn ile dünyada denize en hızlı su döken ırmaktır.
Amazon Havzasının yaklaşık üçte ikisi Brezilya içinde yer alır ve ülke topraklarının yüzde 45’ini kaplar. Güneyde Tocantins, Araguaia, Xingu, Tapajös ve Madeira ırmakları, kuzeyde ise Negro, Amazon’ un en büyük kollarıdır. And Dağlarının doğu tabanında en geniş yerine ulaşan Amazon Havzası doğuya doğru daralır, Atlas Okyanusuna doğru yeniden genişlemeye başlar. Manaus’un doğusunda, kuzeydeki Guyana Platosu ile güneydeki Brezilya Platosunu yalnızca çok dar bir ova ayırır. Uzunluğu 6.500 km’yi bulan Amazon Irmağının ana kolunun hemen bütün kesimleri ulaşıma elverişlidir. Ama kolları üzerindeki su ulaşımını, Brezilya Platosundan inen çavlanlar engeller. Amazon’un yumuşak bir eğimle akması da hidroelektrik enerji üretiminde ve sulamada ırmaktan geniş biçimde yararlanılmasını önler.

Ülkedeki ikinci büyük ırmak sistemini Paraguay, Parana ırmakları ile Rio de la Plata oluşturur. Parana Irmağı, Minas Gerais bölgesinin güneyinden başlayarak güneye doğru akar. Serra do Mar üzerinde Santos yakınlarından doğan Rio de la Plata ise önce batıya, sonra güneye yönelerek Arjantin’de Buenos Aires yakınlarında denize ulaşır. Bu ırmakların hiçbiri kısa mesafeler dışında ulaşıma elverişli değildir. Ama ülkenin hidroelektrik enerji üretiminin büyük bölümü Parana Irmağı üzerindeki barajlardan sağlanır. Yapımı 1985’te tamamlanan 12.600 m W gücündeki Itaipü Barajı dünyanın en büyük barajıdır.

Sâo Francisco Irmağı bütünüyle Brezilya içinde akan ırmakların en büyüğüdür. Parana ve Tocantins ırmakları gibi o da Brezilya Platosunda doğar; yaklaşık 1.700 km kuzeye doğru aktıktan sonra doğuya dönerek denize kavuşur. Sâo Francisco Irmağının bazı kesimlerinde ulaşım yalnızca küçük ırmak tekneleriyle yapılabilmektedir; son 300 km’lik bölümü büyük gemilerin ulaşımına da elverişlidir. Irmak üzerindeki en önemli enerji tesisi Paulo Afonso’daki hidroelektrik santralıdır. Sulanan ekili alanlarda 1970’lerde gerçekleşen hızlı artışın önemli bölümü Sâo Francisco ve Rio de la Plata havzalarında sağlanmıştır.
Brezilya topraklarında çok sayıda küçük ırmak da bulunur. Bunlardan bazılan yerleşmenin yoğun olduğu bölgelerde aktığı
için büyük önem taşır. Paraıba, Doce, Parnaıba ve Jacui ırmakları gerek ulaşım, gerek tarımsal üretim açısından bunların en önemlileridir. Patos Lagününe boşalan Jacui Irmağı, özellikle Porto Alegre’ye yönelik kömür taşımacılığı dolayısıyla üzerinde en çok yük taşman suyollarından biridir. Brezilya Platosunun güney kesimi, toprağın koyu mor rengi dolayısıyla terra roxa olarak adlandırılır ve kahve üretimiyle ünlüdür. Kuzeydoğu kıyı şeridinin belirgin özelliği ise zengin killi topraklardır; ama bu şeridin hemen gerisinde toprak niteliği düşer.

İKLİM.


Brezilya’da gerek sıcaklık, gerek yağış bakımından aşırı iklim farklılıkları görülmez. Ekvator bölgelerinde bile sıcaklık çok yüksek değildir. Yıllık ortalama sıcaklık 25-26!°C’dir; en sıcak ve en soğuk aylar arasında sıcaklık farkı 2,6°C dolayındadır. Ülkenin en sıcak bölgesi olan kuzeydoğu kesiminde kuru mevsim sırasında sıcaklık 38 °C’nin üzerine çıkar. Rio de Janeiro’da ise en sıcak ay ortalaması 27°C, en soğuk ay ortalaması 22°C’dir. Brezilya Platosunda sıcaklık, kıyı kesiminden birkaç derece daha düşüktür. Ayrıca Sâo Paulo eyaletine kadar olan bölgede her kış don olayı görülür.

Ülkenin büyük bölümü genellikle orta düzeyde yağış alır. Amazon Havzası boyunca yıllık yağış ortalaması 2.000-3.000 mm arasında değişmekle birlikte, bazı alanlarda bu miktar 5.000 mm’ye çıkar. Buna karşılık kuzeydoğuda sık sık kuraklık yaşanır. Kuzeydoğudaki Sâo Francisco Havzasında yıllık yağış ortalaması 625 mm’dir; bu miktarın 250 mm’nin altına düştüğü de sık sık görülür. Bu bölgeler dışındaki yerlerin büyük bölümüne yılda 1.000-1.500 mm arasında yağış düşer. Amazon Havzası hemen her mevsim yağış almakla birlikte yağışlar ocak-haziran arasında yoğunlaşır. Ülkenin öteki bölgelerinin büyük kesiminde ise kışlar kurak geçer, yağışlar aralık-nisan arasındaki yaz mevsimi boyunca görülür.

BİTKİ ÖRTÜSÜ VE HAYVAN VARLIĞI.


Gerek iklim, gerek toprak yapısı ile akaçlamadaki farklılaşma bitki örtüsünde de kendisini gösterir. Ülkenin genel olarak zengin ve değişken, tropik bir bitki örtüsü vardır. Amazon Havzası ile kıyı şeridinin bol yağış alan kesimlerinde yaprakdökmeyen tropik ağaçlardan oluşmuş yağmur ormanları (selva) uzanır. Yağışların Amazon Havzasına göre daha az olduğu ve yıl içinde bir kurak mevsim yaşanan bölgelerdeki ormanlarda ağaçlar daha bodurdur; bazı türler kurak mevsimde yapraklarım döker. Bodur ağaçlı ormanlar Natal’dan güneydeki Porto Alegre’ye kadar dar bir şerit boyunca uzanır ve Minas Gerais’in güneyi ile Sâo Paulo eyaletinde geniş bir alan kaplar. Kuzeydoğudaki kurak bölgede yaprakdöken bodur bitkilerden oluşmuş caatinga olarak bilinen fundalıklar bulunur. Amazon Havzasının ormanlık bölgesinin güneyinde, ayrıca daha az yağış alan orman bölgelerinin batısındaki iç kesimlerin büyük bölümünde, gene yaprakdöken bodur ağaçlar ile savan karışımı bir bitki örtüsüne (campo cerrado) rastlanır. Bu bölgelerde yer yer gerçek savan da (campo limpo) görülür. Yukarı Paraguay Irmağının her yıl taşması yüzünden sel suları altında kalan kesimlerde savan ve palmiye karışımı bir bitki örtüsü ağırlıktadır.

Ülkenin güney bölgelerini ise başlıca iki tür bitki örtüsü kaplar: Yüksek otlardan oluşan çayırlıklar ve geniş otlak kalıntıları, Sâo Paulo eyaletindeki Sorocaba’dan başlayarak Rio Grande do Sul eyaleti boyunca Uruguay’a kadar uzanır. Orman alanlarında ise arokarya (Araucaria) ağaçları çoğunluktadır. Bu ormanlarda mate olarak bilinen Paraguay çayının elde edildiği bodur ağaçlar da (Ilex paraguariensis) bulunur. Nüfusun daha seyrek olduğu kuzey kesimlerde ise dünyada başka örneği bulunmayan değişik bitki türlerinin görüldüğü yabanıl bir bitki örtüsü egemendir.
Ekili ve dikili alanlar ülke topraklarının yüzde 8,9’unu oluşturur. Bu alanlar çoğunlukla Rio de la Plata Havzası ile kıyı kesiminde yer alır.

Brezilya topraklarında yaşayan hayvan türleri arasında, jaguar ile birlikte kedigiller (Felidae) familyasının başka birçok türü, tembelhayvan, karıncayiyen, tapir ve arma- dillo sayılabilir. Amazon bölgesinde yaklaşık 50 değişik türde yassı burunlu maymun yaşar. Ayrıca değişik yılan ve kemirici türlerine, papağan çeşitlerine ve genellikle çokrenkli olan kuşlara rastlanır. Amazon Irmağında manati adıyla tanınan memeli bir su hayvanı yaşar, ayrıca dev salyangozlar görülür. Böcek türleri ise çok çeşitlidir.

YERLEŞME DOKUSU.


Brezilya yerleşme dokusu yönünden altı ana bölgeye ayrılabilir: Kuzey, Kuzeydoğu, Güneydoğu, Sâo Paulo, Güney ve Ortabatı.
Brezilya yağmur ormanlarının büyük bölümünü ve Amazon Havzasının orta kesimini kaplayan Kuzey bölgesinde temel sorun nüfus azlığıdır. Ayrıca toprak tahıl üretimine elverişli değildir. Tarımla uğraşan birkaç bin Brezilyalı ve yabancı göçmen, Amazon Irmağının uzağındaki yüksek kesimlere yerleşmiştir. Eskiden dünyanın tek doğal kauçuk kaynağı olan bölge, kauçuk ticaretindeki parlak dönemin 1910’da sona ermesi üzerine zamanla terk edilmiş, kauçuk üretimini yeniden canlandırmak için harcanan çabalar ise yeterli işgücü sağlanamadığı için başarısızlığa uğramıştır. 1950’lerin sonlarında bölgeye yerleşen Japonlar, spekülatif amaçlı yeni bir plantasyon akımı başlattıysa da bölge kaynaklarının büyük bölümüne henüz el değmemiştir. Belem’den batıya doğru uzanan doğu-batı karayolu boyunca yeni bir “öncü” bölge yerleşime açılmaktadır.
Kuzeydoğu bölgesinde, doğu kıyısının kararlı ve düzenli yağış almasına karşılık, öteki kesimler sık sık sel ve kuraklıkla karşılaşır; üstelik bu bölgelerde nüfus yoğunluğu oldukça yüksektir. Brezilya tarihinde yüksek refah düzeyine ulaşmış ilk bölge olan Kuzeydoğu’da daha 16. yüzyılda Portekizliler Afrikalı köleleri getirerek büyük ölçekli şekerkamışı çiftlikleri kurmuşlardır.

Pernambuco ve Bahia kesimlerinde iç piyasa için şeker üretimi bugün de sürmektedir. Rio Grande do Norte’de ise büyük alanlarda pamuk ekimi yapılır. Paraıba eyaletinde sisal, Pernambuco’da kahve, Bahia’da ise şekerkamışı çiftliklerinin batısında kalan yörede tütün yetiştirilir. Bölgenin önemli bölümünü de otlaklar kaplar; bu yörelerde sığır ve keçi yetiştiriciliği ağırlıktadır. Uzun bir tarihsel ve kültürel geçmişi paylaşan Kuzeydoğu halkı, Brezilya’nın öteki bölgelerine oranla çok daha fazla bütünleşmiştir.

Güneydoğu bölgesinin bataklıklarla kaplı kıyı şeridinin hemen gerisinde Serra do Mar yükselir. Bölgede 1698’de altın, hemen ertesinde de elmas bulunmuş ve 1700-1800 arasında Güneydoğu büyük ölçekli yerleşmelere sahne olmuştur. Altın üretimi 1800’den sonra gerilemişse de altın çıkarımının yerini alan şekerkamışı ve kahve üretimi bölgenin canlılığını koruyabilmesini sağlamıştır. Bölge topraklarının büyük bölümü sığır otlatmakta kullanılır; ayrıca mısır, pirinç ve fasulye ekilir. Güneydoğu madencilik bakımından taşıdığı eski önemi 20. yüzyılda yeniden kazanmışır. Günümüzde Lafaiete’de demir cevheri, Espinhaço Dağları yöresinde manganez ve kireçtaşı çıkarılır. Sanayide kullanılan elmas ve kuvars kristali de bölgede çıkarılan değerli madenler arasındadır. Bölgenin en büyük kenti olan Rio de Janeiro, sanayi üretimi açısından Sâo Paulo’dan sonra ülkede ikinci sırayı almaktadır. Minas Gerais’in güneyi ile Rio de Janeiro eyaletinde çok sayıda sanayi yerleşmesi vardır.

Yönetsel bakımdan Güneydoğu bölgesi içinde yer alan Sâo Paulo, gösterdiği olağanüstü ekonomik gelişme nedeniyle ayrı bir bölge olarak değerlendirilir. 18. yüzyılda Güneydoğu bölgesindeki altın yataklarına açılan bir kapı işlevi gören Sâo Paulo, 1850-1930 arasında kahve üretimi sonucunda ayrı bir bölge olarak biçimlendi. 1930’lardan sonra da bir sanayi merkezi biçiminde gelişti, 1954’te ülkenin en büyük kenti oldu. Sâo Paulo bölgesinin iç kesimlerinde kahve, şekerkamışı, pamuk, portakal ve sığır yetiştirilir. Sâo Paulo, kakao, tütün ve madenler dışında her türlü üretim dalında ülke çapında ilk sırayı alır.
Yüzey özellikleri bakımından Sâo Paulo’ya benzeyen Güney bölgesine Portekizliler başlangıçta önem vermediler ve bölgenin büyük bölümünü Yerlilere bıraktılar. Yalnızca büyük otlakların bulunduğu yörelere yerleşerek Güneydoğu’daki madencilere satmak üzere sığır ve katır yetiştirdiler. Alman göçmenler 1822’de Rio Grande do Sul ve 1850’de Santa Catarina yöresine yerleşti; Almanları İtalyanlar, PolonyalIlar ve öteki AvrupalIlar izledi. Günümüzde Güney bölgesindeki nüfusun büyük kesimini Avrupalı göçmenlerin torunları oluşturur. Bu bölgede kahve ve şekerkamışı yetişmez; buna karşılık pirinç ekilir ve domuz, sığır, koyun yetiştirilir. Sanayi üretiminin temelini de bu tarımsal etkinlikler oluşturur. Rio Grande do Sul eyaleti, Sâo Paulo ve Güneydoğu bölgelerinin pirinç gereksinmesinin dörtte birini ve kurutulmuş sığır eti (carne seca) tüketiminin büyük bölümünü karşılar. Arokarya ormanlarından kereste, odunkömürü ve Paraguay çayı (mate) elde edilir; İtalyan yerleşim bölgelerinde ise şarap üretilir. Santa Catarina ve Rio Grande do Sul yörelerinde kömür çıkarılır. Bölgedeki Porto Alegre hızla büyüyen bir sanayi kentidir.

Brezilya Platosunun orta kesiminin hemen tümünü kaplayan Ortabatı bölgesindeki bitki örtüsünün önemli bölümü bodur ağaçlarla kaplı savanlardan oluşur. Tarım ve hayvancılığa elverişli olmayan bu bitki örtüsü nedeniyle bölgede nüfus yoğunluğu düşüktür.
1985 nüfus verilerine göre Brezilya’ nın başlıca kentleri şunlardır: Sâo Paulo (10.099.086), Rio de Janeiro (5.615.149), Belo Horizonte (2.122.073), Salvador (1.811.367), Fortaleza (1.588.709), başkent Brasılia (1.576.657), Recife (1.289.627), Curitiba (1.285.027), Porto Alegre (1.275.483).

kaynak: Ana Britannica


virtuecat 28 Ocak 2007 02:04

Brezilya Tarihi
 
3 ek

NÜFUS

Alıntıdaki Ek 54894

Brezilya, Güney Amerika’nın en kalabalık ülkesidir. Nüfusu Meksika, Arjantin ve Kolombiya’nın toplam nüfusuna eşit, bütün Güney Amerika nüfusunun yarısı kadardır. Etnik kökenleri farklı topluluklardan oluşan Brezilya nüfusu zamanla ortak bir dili ve dini paylaşan türdeş bir toplum niteliği kazanmıştır. Çoğunlukla Tupi-Guarani grubundan olan Yerli nüfus, Portekiz sömürge yönetimi süresince büyük ölçüde azalarak günümüzde birkaç yüz bine inmiştir. Ülkedeki Siyah nüfus, Portekizli sömürgecilerin 16. yüzyıldan sonra Afrika’dan getirdiği kölelerin torunlarıdır. Beyaz nüfusun büyük bölümü Portekizli göçmenlerin soyundan gelir. Sömürge dönemi boyunca Brezilya’ya yalnızca Portekizliler gelmiş, ancak 1822’de bağımsızlık ilan edildikten sonra başka ülkelerden de göç başlamıştır. 19. yüzyıl sonuna değin, ülkeye 5 milyon göçmem geldiği sanılmaktadır. Portekizlilerin dışındaki AvrupalIlar arasında Almanlar, İspanyollar, İtalyanlar, Suriyeliler ve Lübnanlılar sayılabilir. Ülkeye Doğu AvrupalIların yanı sıra, özellikle 1928-35 döneminde Japonlar da yerleşmiştir.

Brezilya nüfusunun yüzde 90’ı Atlas Okyanusuna kıyısı olan eyaletlerde yaşar. Ülke topraklarının yüzde 65’ini içine alan Amazon ve Ortabatı bölgelerinde ise nüfusun yüzde 10’u yerleşmiştir. Siyah nüfus Bahia, Rio de Janeiro, Maranhâo ve Minas Gera- is’te daha yoğundur. Buna karşılık beyazlar, güney eyaletlerinde çoğunluktadır. Yerli nüfus ise Amazon bölgesinin en ücra kesimlerinde vafhğım sürdürmektedir. Beyazların toplam nüfus içindeki oranı gitgide artmaktadır. 1980 verilerine göre beyazlar toplam nüfusun yüzde 53’ünü, Mulattolar yüzde 22’sini, Mestizolar yüzde 12’sini, Siyahlar yüzde ll’ini, Yerliler ise yüzde 0,1’ini oluşturur.

1940’ta Brezilya nüfusunun yüzde 30’u kentlerde yaşarken 1990’da bu oran yüzde 75’e ulaşmıştır. Yıllık nüfus artış hızı (1985- 90) yüzde 20,7’dir; nüfus yoğunluğu (1991) km2’de 18 kişidir. Doğum oranı (1985-90) binde 28,6, ölüm oranı binde 7,9’dur. Ortalama ömür erkeklerde 62,3, kadınlarda ise 67,6 yıldır. Doğum oranı ve çocuk ölümlerinin sayısı yoksul kesimlerde daha yüksektir.

Resmî dil, Afrika dillerinin etkisi altında kısmen dönüşüme uğramış ve zenginleşmiş olan Portekizcedir. Bazı Yerli kabileler ile az sayıda göçmen toplulukları dışında Brezilyalılar bu dili konuşur.

1889’dan bu yana ülkede resmî din olmamasına karşın, Brezilya halkının hemen tümü Katoliktir. Brezilya halkı, dünyada Katolikliğe bağlı en büyük nüfus grubunu oluşturur. Bununla birlikte Yerliler ve Afrikalılar eski tapınma biçimlerini ve inançlarını tümüyle bırakmamışlardır. Beyaz göçmen toplulukları arasında da Protestan ve Ortodoks kiliselerine bağlı olanlar bulunduğu gibi, Japon kökenliler Budacılığa ve Şinto dinine bağlılıklarını sürdürürler.

EKONOMİ


Brezilya’da tarım, ticaret ve sanayiye dayanan gelişmekte olan bir piyasa ekonomisi yürürlüktedir. 1989 verilerine göre 375.146.000.000 ABD Doları olan gayri safi milli hasıla (GSMH) nüfustan daha hızlı artmaktadır. Gene aynı yılın verilerine göre 2.550 ABD Doları olan kişi başına milli gelir ise Güney Amerika ülkeleri ortalamasının üstündedir. GSYİH’de imalat sanayisinin payı (1989) yüzde 27, tarımın payı yüzde 7,8, ticaretin payı yüzde 7,1, mali kuruluşlar, kamu yönetimi ve savunmanın payı yüzde 40,9, ulaşım ve iletişimin payı yüzde 5,1, madenciliğin payı yüzde 1,4’tür. Toplam istihdamda (1989) tarımın payı yüzde 24,2, hizmetlerin payı yüzde 29,4, imalat sanayisi ve madenciliğin payı yüzde 15,3, ticaretin payı yüzde 11,6, inşaatın payı yüzde 6,3’tür. Kahve, şeker, kakao, soyafa-sulyesi gibi tarım ürünlerinin üretim ve ihracatında dünya ölçeğinde ilk sıralarda yer alan Brezilya, otomotiv, çelik ve gemi yapımı gibi sanayi kollarında da dünyanın önde gelen ülkelerindendir. Bu nedenle Brezilya, sanayileşmiş bir azgelişmiş ülke olarak tanımlanabilir.

II. Dünya Savaşı sonundan 1980’lere değin Brezilya ekonomisinin belirgin özellikleri oldukça yüksek enflasyon ve hızlı büyüme olmuştur. Hızlı büyüme ve sanayileşmede ağırlıklı rol oynayan kamu kesiminin yanı sıra, yerli ve yabancı özel yatırımlar da önem kazanmıştır. Özellikle 1960’lardan bu yana üç sektör arasında ortak yatırımlara gitme eğilimi artmıştır. 1970’lerden sonra önemli bir sanayi ürünleri ihracatçısı durumuna gelen Brezilya, hızlı büyümeyi finanse etmek amacıyla gitgide artan oranda dış krediye başvurduğu için, 1980’lerde dünyanın en borçlu azgelişmiş ülkesi olmuştur. Yüksek enflasyon, Brezilya para biriminin değerinin 1967’den sonra birkaç kez değiştirilmesine yol açmıştır. Mart 1990’da yapılan son değişiklikle bir yeni cruzado'nun yerini yeniden bir cruzeiro almıştır.

DOĞAL KAYNAKLAR.


Brezilya mineral kaynakları bakımından çok zengin olmakla birlikte bunların büyük bölümü henüz işletmeye açılmamıştır. Minas Gerais ve Para’da geniş demir yatakları vardır; Para boksit yatakları bakımından da zengindir. Çıkarılan öteki mineraller arasında fosfat, petrol, doğal gaz, kireçtaşı, tuz, asbest, manganez, kaolin, krom cevheri, barit, uranyum, çinko, altın, elmas ve kuvars kristali sayılabilir.

Ülke topraklarının yaklaşık üçte ikisi ormanlarla kaplıdır. Amazon Havzasında ve Atlas Okyanusu kıyılarında daha çok sert- odunlu ağaçlara rastlanır. Çevrecilerin tepkileri nedeniyle Amazon Havzasındaki yağmur ormanlarının kesimine sınırlamalar getirilmesi beklenmektedir. Uzun kıyı çizgisine ve sayısız ırmağa karşın Brezilya’da balıkçılık gelişmemiştir.
Brezilya’da petrol ve doğal gaz üretimi kamu kuruluşlarınca yapılır. Brezilya dünyanın en büyük hidroelektrik enerji potansiyeline sahip ülkelerinden biridir. 1989’da 229,8 milyar kW/saat olan elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 90’ı hidroelektrik santrallardan sağlanır. Brezilya’da çıkarılan kömürün düşük nitelikli olmasından dolayı hükümet hidroelektrik enerji üretimine ağırlık vermiştir. Yapımı 1985’te tamamlanan, Parana Irmağı üzerindeki Itaipü Barajı dünyanın en büyük hidroelektrik barajıdır. Brezilya’daki ilk nükleer santral 1982’de işletmeye açılmıştır. Petrol gereksinmesini azaltmak amacıyla, şekerkamışından elde
edilen alkolün üretimine de ağırlık verilmiştir. Brezilya’da üretilen taşıt araçlarının büyük çoğunluğu, alkolle ya da benzin- alkol karışımı bir sıvı yakıtla çalışacak biçimde imal edilmektedir.
Alıntıdaki Ek 54895

TARIM.


GSMH’nin yaklaşık onda birini oluşturan tarım sektöründe çalışanların oranı toplam işgücünün üçte birinden daha azdır. Brezilya dünyanın önde gelen kahve, şekerkamışı ve manyok üreticisidir. Soyafa- sulyesi, muz, kavunağacı meyvesi, turunçgiller ve avokado üretiminde de dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alır. Ekili alanların yaklaşık üçte biri mısır, pirinç ve buğday tarımına ayrılmıştır. İhracata yönelik tarımsal üretim genellikle büyük çiftliklerde, ürüne göre emek ya da sermaye yoğun tekniklerle sürdürülür. Buğday, fasulye, mısır ve pirinç üretimi ise aile emeğine dayalı küçük işletmelerde iç tüketime yönelik olarak yapılır. Tarımda verimlilik genel olarak düşüktür. Toprak mülkiyetinin dağılımındaki büyük eşitsizlikler nedeniyle, yeni alanların tarıma açılması girişimlerine karşın toprak reformu önemli ve güncel bir sorundur.

Tarımsal gelirlerinin yaklaşık üçte birini sağlayan hayvancılıkta, büyükbaş hayvan ve domuz stoku bakımından Brezilya’nın dünyada önemli yeri vardır. Ekilebilir toprakların iki katını aşan bir alan otlaklara (yaklaşık yüzde 20) ayrılmıştır. Sığır ve domuz dışında, koyun ve at da yetiştirilir. Süt üretiminde de önemli artışlar sağlanmıştır.

SANAYİ.


Brezilya’da iç pazar için üretim yapan, ithal ikamesine dayalı sanayinin kökenleri 20. yüzyıl başlarına değin uzanır. Özellikle 1929 Büyük Bunalımı’ndan sonra ivme kazanan bu sanayileşme sürecinde, dayanıklı tüketim mallarında olduğu kadar ara ve yatırım malları üretiminde de önemli gelişmeler sağlanmıştır. Demir, çelik, taşıt araçları, yedek parça, gemi, selüloz, ferro- krom alaşımlar, işlenmiş petrol ürünleri, kimyasal madde, gübre, savunma sanayisi ürünleri, dokuma, ayakkabı, şeker, tütün, çimento ülkenin başlıca sanayi ürünleridir. 1960’lardan sonra Brezilya’nın sanayi ürünleri ihracatı öncelikle Latin Amerika, daha sonra da dünya pazarlarında giderek önem kazandı. Brezilya, başta otomotiv olmak üzere birçok sanayi dalında, çokuluslu şirketlerin yalnızca bölge pazarlarına değil, gelişmiş ülke pazarlarına dönük üretimde de gitgide daha çok önem verdiği bir merkez oldu. Günümüzde Brezilya, ileri teknoloji gerektiren bilgisayar üretimi gibi dallara da girme çabasındadır. Ülkede sanayileşme sürecinin bir özelliği de sanayileşmenin bölgeler arasındaki dengesizlikleri artırmasıdır. Sanayi kuruluşlarının büyük çoğunluğu Sâo Paulo Bölgesinde yoğunlaşmıştır.

Brezilya’da sendikal yaşamın kendine özgü bazı özellikleri vardır. Başkan Vargas döneminde (193(L45) yürürlüğe giren ve çalışanların ancak devlet güdümünde örgütlenmesine olanak tanıyan yasal düzenlemeler bugün de yürürlüktedir. Sendikalar ancak işkolu düzeyinde örgütlenebilmekte, her işkolunda birden çok sendikanın kurulmasına ve ülke çapında konfederasyon tipi örgütlenmelere izin verilmemektedir. 1964 askeri darbesinden sonra çalışma yaşamına getirilen yeni yasaklamalarla, sendikaların gücü iyice zayıflatılmak istenmiştir. Ama 1970’lerin sonlarından başlayarak özellikle Sâo Paulo Bölgesinde gelişen sendikal hareket, bu yasakları uygulamada bir ölçüde geçersiz kılmıştır. Bugün, yasal statüye henüz kavuşmamış olmakla birlikte, etkinliğine olanak tanınan konfederasyon tipi iki örgütlenme, Emekçi Sınıflar Ulusal Konferansı (CONCLAT) ve Merkezî Emekçiler Birliği (CUT) oluşmuştur.

BANKACILIK VE TİCARET.


1965’te gerçekleştirilen düzenlemelerle Brezilya’da bankacılık sistemi yeni bir yapı kazanmıştır. 1965’te kurulan Merkez Bankası’nın para basma ve bankalar sistemini denetleme yetkisi vardır. 1965’e değin merkez bankası işlevi gören, ülkenin en büyük bankası Brezilya Bankası ise, kredi politikalarının düzenlenmesinde önemli rol oynamayı sürdürmektedir. Daha çok hisse senedi piyasası olarak işlev gören sermaye piyasası ise sanayinin finansman gereksinmelerini karşılamakta yetersizdir. 1964’ten sonra uygulanmaya başlayan indeksleme yöntemi, enflasyon nedeniyle değer yitiren menkul değerlerin yeniden değerlendirilmesini sağlamıştır.

Brezilya’da GSMH içinde dış ticaretin payı düşüktür. Dış borç ödemelerini gerçekleştirebilmek için ithalatın kısıtlanması ve ihracatın özendirilmesi sonucunda, Brezilya’nın dış ticareti 1981’den bu yana sürekli fazla vermektedir; dış ticaret fazlası 1986’da 10 milyar dolara ulaşmıştır. 1965’te toplam ihracatta yüzde 44 olan kahvenin payı 1990’da yüzde 4’e düşmüş, sanayi ürünlerinin payı ise gitgide artarak toplamın üçte ikisi düzeyine ulaşmıştır. Brezilya’nın en önemli dış pazarları, toplam ihracatın yarısını aralarında paylaşan ABD ile AET ülkeleridir. Brezilya’nın ithalatının yarısından çoğunu ham petrol ile makine ve elektrikli aletler oluşturur. 1980’lerde Nijerya, Peru ve Irak gibi petrol ihracatçısı ülkelerle karşılıklı ticaret anlaşmaları imzalamıştır.

1980’de kurulan Latin Amerika Entegrasyon Birliği’nin (LAIA) üyesi olan Brezilya’nın 1986’da Arjantin’le imzaladığı antlaşma iki ülke arasındaki ticaretin geliştirilmesini ve sanayileşmenin yeni teknolojilere dayalı biçimde sürdürülmesini amaçlamaktadır. Brezilya-Arjantin işbirliğinin, gelecekte bir Latin Amerika gümrük birliğinin çekirdeğini oluşturması hedeflenmiştir.

ULAŞTIRMA.


Brezilya’da kara ve demir yolu ulaşımı oldukça yetersizdir. 1987 verilerine göre toplam 1.663.987 km uzunluğundaki karayollarının ancak yüzde 8’i asfalt kaplıdır. Demiryollarının uzunluğu ise 30.000 km’yi bulur. Kıyı boyunca yapılan ülke içi deniz taşımacılığı, karayollarının gelişmesi ile birlikte 1960 öncesine göre önemini yitirmiştir. Brezilya’nın ırmakları yaklaşık 40.000 km2’lik bir ulaşım ağı oluşturur. Özellikle Amazon, Sâo Francisco ve Jacui ırmakları ulaşım açısından önemlidir. Ülkenin deniz ticaret filosu, 1990 verilerine göre her biri 100 gros tonun üzerinde 691 gemiden oluşur. Ülkede 21 uluslararası havalimanı ile birlikte 100’ün üzerinde havalimanı vardır. Hava ulaşımı, karadan ulaşılamayan bölgelerle bağlantı sağlamakta önem taşır.

YÖNETSEL VE TOPLUMSAL KOŞULLAR


Brezilya 26 eyalet ve bir federal bölgeden oluşan federal bir cumhuriyettir. Eyaletler ve bölgeler siyasal ve yönetsel bakımdan özerk belediyelere bölünmüştür. 1822’de bağımsızlığını kazandıktan bu yana yedi anayasanın yürürlüğe girdiği Brezilya’da sekizinci anayasa 5 Ekim 1988’de kabul edilmiştir. Yeni anayasayla başkanın kararnamelerle ülkeyi yönetme yetkisine son verilmiş, seçmen yaşı 18’den 16’ya indirilmiştir.

Anayasaya göre yasama yetkisi LJlusal Kongre’nin elindedir. Ulusal Kongre 487 üyeli Temsilciler Meclisi ve 72 üyeli Federal Senato’dan oluşur. Temsilciler Meclisi üyeleri dört, Federal Senato üyeleri ise sekiz yıllık bir dönem için işbaşına gelir. Eyaletler Temsilciler Meclisi’nde nüfuslarıyla doğru orantılı olarak temsil edilir. Yürütme yetkisine sahip olan başkan 1988 Anayasasına göre beş yıllık bir dönem için doğrudan halk tarafından seçilir. En yüksek yargı organı, üyeleri Federal Senato tarafından atanan Federal Yüksek Mahkeme’dir.

Brezilya’da köklü ve ülke çapında örgütlenme geleneği olan siyasal partiler yoktur. Bazı siyasal partiler yalnızca belirli eyaletlerde güçlüdür. 1964 askeri darbesinden sonra kapatılan siyasal partilerin yerine, mecliste oluşturulan iktidar ve muhalefet grupları 1982 seçimleri öncesinde siyasal partiler olarak örgütlenmiştir. Askeri yönetim döneminin iktidar grubu Sosyal Demokratik Parti (PDS), muhalefet grubu ise Brezilya Demokratik Hareket Partisi (PMDB) adını almıştır. Her iki parti de değişik toplumsal kesimlerin siyasal temsilcilerinin koalisyonları niteliğinde örgütlenmelerdir. Daha çok yerel düzeyde etkin olan başka siyasal partiler de vardır. Bunlar arasında Rio de Janeiro’da etkin olan Demokratik İşçi Partisi (PDT) ile Sâo Paulo çevresindeki sanayi işçilerinin desteği ile kurulan İşçi Partisi (PT) önemlidir. Yaklaşık 40 yıllık bir aradan sonra Brezilya Komünist Partisi de yeniden yasal statü kazanmıştır.

Ordu, Brezilya’da birkaç kez siyasal yaşama müdahale etmiş olmakla birlikte, ilk kez 1964’te uzun süreli bir askeri yönetim oluşturmuştur. 1964-85 arasında süren askeri yönetim, sivil yönetime geçişin koşullarını belirlemek amacıyla 1970’lerin ortasından başlayarak kademeli bir siyasal açılma (abertura) süreci başlatmıştı. Bu süreçteki tüm gelişmeler askeri yönetimin önceden tasarladığı biçimde gerçekleşmemişse de, Arjantin’den farklı olarak, sivil yönetime geçildikten sonra askeri yönetimin sorumluları aleyhine hukuki girişimlerde bulunulmamıştır. Muvazzaf personel sayısı (1991) 296.700’dür. GSMH içinde askeri harcamaların oranı (1988) binde 3’tür.

EĞİTİM VE SOSYAL GÜVENLİK.


Brezilya’ da zorunlu ilk ve ortaöğretim, devlet okullarında parasızdır. 1980’lerin başında okul çağındaki çocukların hemen tümü okuma yazma biliyordu. On beş yaşın üzerinde okuma yazma oranı (1988) ise yüzde 74’tü. Ülkedeki 65 üniversite ile 700 yükseköğretim kurumunun önemli bölümü federal devlete bağlı kuruluşlardır.

Brezilya’da yaygın bir sosyal güvenlik sistemi yoktur. Vargas döneminde çalışanlara sosyal ve ekonomik haklar sağlayan düzenlemeler daha çok sendikalı işçilerle sınırlı kalmıştır. Sendikalar, üyelerine ve emeklilere sağlık hizmetlerini ve öteki sosyal hizmetleri götürmekle yükümlüdür. 1960’larda tarım kesiminin de sendikalaşması yönünde başlayan çabalar 1964 darbesi ile yarıda kalmış, askeri yönetim döneminde genel olarak çalışanların yaşam koşulları gitgide bozulmuştur. İndeksleme yönteminin ücretlere uyarlanması ise enflasyon karşısında gerçek ücretlerin gerilemesini engellememiştir.
Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin çok keskin olduğu Brezilya’da, sağlık hizmetleri gelir düzeyi ve bölgelere göre değişiklik gösterir. Beslenme bozuklukları ve bulaşıcı hastalıklar bugün de önemli sorunlardır. Çocuk ölüm oranı (1985-90) binde 63’tür. Kişi başına kalori tüketimi (1984-86) 2.644’tür. 1987 verilerine göre 685 kişiye bir hekim düşen Brezilya’da doktor sayısı ve genel olarak sağlık hizmetleri bakımından kırsal kesim en kötü durumdadır.

1940’lardan bu yana Brezilya’da kırsal alanlardan kentlere büyük çaplı bir iç göç yaşanmaktadır ve konut açığı ciddi boyutlara ulaşmıştır. Özellikle sanayileşmiş bölgelerdeki kentlerin çevresinde görülen favelas ya da mocambo adlı derme çatma konutlar ve cabecas de gorco denen toplu barınaklar, konut açığının olduğu kadar, gelir dağılımındaki dengesizliklerin de somut göstergeleridir.

KÜLTÜR YAŞAMI.


Brezilya’nın değişik ırk ve kültürlerin bileşimini yansıtan toplumsal yapısı ve bölgesel farklılıklar müzik, edebiyat ve öteki güzel sanat dallarında etkisini gösterir. Ülkede Portekiz kültür geleneği ağır basmakla birlikte, Afrika ve Yerli geleneklerinin de izlerine rastlanır. Afrika kültürünün izlerinin en çok görüldüğü bölge, Rio de Janeiro’dan kuzeye doğru uzanan kıyı kesimidir. Kozmopolit bir kültür yapısı olan Rio de Janeiro her yıl düzenlenen şenlikleriyle ünlüdür.
Ülkenin ünlü sanatçıları arasında, 18. yüzyılda yaşamış sakat bir melez olan mimar ve heykelci Aleijadinho (Antonio Francisco Lisboa), çağdaş ressamlardan Candido Portinari, Afrika ve Yerli müziklerinden esinlenmiş besteleriyle ünlü Heitor Villa-Lobos,
19. yüzyılın tanınmış romancısı Joaquim Maria Machado de Assis ile 20. yüzyıl yazarları Gilberto Freyre ve Jorge Amado sayılabilir.

Askeri yönetim döneminde basın ve yayın kuruluşları baskı altında tutulmuştur. Siyasal açılma süreciyle birlikte basın ve yayın yaşamına da göreli bir özgürlük gelmiştir.
Güney Amerika’nın en büyük televizyon piyasasına sahip Brezilya’daki Rede Globo yayın kuruluşu, dünyadaki özel televizyon kuruluşları içinde, ABD’nin üç büyük kuruluşunun ardından dördüncü sırada yer alır.

kaynak: Ana Britannica


MaKaLeLe 18 Şubat 2007 16:48

1 ek

TARİH


KEŞİF VE SÖMÜRGE DÖNEMİ.


Brezilya’nın Avrupalılarca keşfi ve ilk yerleşmeler, Portekiz sömürge imparatorluğunun “doğuya” doğru büyük genişlemesinin aşamaları olarak görülebilir. Vasco da Gama’nm 1498’de Ümit Burnu yoluyla Hint Adalarına ulaşmayı başarmasından sonra Portekiz, Âlvares Cabral komutasında büyük bir donanmayı Hindistan’a doğru yola çıkardı. Gine Körfezinin rüzgârsız sularına girmemek için gereğinden çok batıya yönelen donanma, 22 Nisan 1500’de Güney Amerika kıtasına, görüş uzaklığı içine girecek kadar yaklaştı.
Alıntıdaki Ek 54896

Portekiz’in hemen üzerinde hak iddia ettiği bölgeye Brezilya adı, bölgede çok rastlanan değerli pau-brasil ağacından esinlenerek verildi. 1501’de Brezilya kıyılarını dolaştığı söylenen Amerigo Vespucci’den sonra, değerli madenler bulunamaması ve Portekizlilerin doğuda büyük bir imparatorluk kurması nedeniyle bu bölgeye yönelik ilgi azaldı.

III. Joâo döneminde (1521-57) Portekiz, Brezilya üzerinde denetim sağlamak amacıyla girişimlerde bulundu. Kıyıdan başlayarak içerilere doğru bölgeyi denetim altına almak ve doğal zenginliklerinden yararlanmak amacıyla, krala yakın kişilere büyük topraklar verilerek bir tür feodal sistem kurulmaya çalışıldı. Güneyde Santos ve Sâo Paulo yerleşim merkezlerinin kurulmasına, kuzeyde de Pernambuco’nun bir şeker üretim merkezi olarak ortaya çıkmasına karşın feodal sistem
bekleneni vermedi. Bunun üzerine, Brezilya’da birleşik ve merkezî bir yönetim kurulması için, doğrudan Portekiz kralına bağlı bir genel valilik oluşturuldu.

1549’dan sonra 214 yıl süreyle, Bahia (Salvador) Brezilya’nın başkenti oldu. Do- natârio'lar (feodal bey) genel valinin denetimi altına sokuldu. Kentlerde, Portekiz’dekine benzer yerel yönetimler oluşturuldu. Bundan sonra Brezilya’ya göç edenlerin sayısı artmaya başladı.

Brezilya’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde Cizvit misyonerleri önemli rol oynadı. Yerlilerin Hıristiyanlığı benimseyerek belirli bölgelere yerleştirilmeye başlanması ise işgücüne gereksinmesi olan Sâo Paulo çevresindeki sömürgecilerin misyonerlere karşı tutum almasına yol açtı. Yerlilerin köleleştirilmesi, misyonerlerin çabasıyla bir ölçüde engellendi; ama özellikle 16. yüzyıl ortalarından başlayarak Afrika’dan Siyah köle ticareti hızlandı.

Brezilya üzerindeki Portekiz egemenliği, 16 ve 17. yüzyıllarda Fransa ve Felemenk’ in rekabetine karşın kesintiye uğramadı. Fransa’nın Rio de Janeiro’da, Felemenk’in de Bahia ve Pernambuco’da koloni kurma girişimleri uzun ömürlü olmadı.
Sömürgeleştirme sürecinde en çarpıcı gelişme, Brezilya’nın batıda And Dağlarına, güneyde Rio de La Plata’ya, kuzeyde de Amazon bölgesine kadar genişlemesi oldu. Kuzeydeki genişleme, misyonerlerin 17. yüzyılda Amazon Irmağı boyunca yerleşmeler kurmasıyla, batıdaki genişleme ise Sâo Paulo çevresine yerleşmiş Portekizlilerin değerli maden arayışıyla ve Yerlileri kovalayarak iç bölgelere girmesiyle bağlantılıydı.

17. yüzyılda Felemenk’e karşı yürütülen savaş, belki de ilk kez bir Brezilyalılık bilincinin doğmasını sağladı. Portekiz kralının, Felemenk’in Pernambuco’yu denetim altına almasına karşı çıkmasına karşın, Brezilya’da yaşayanlar el ele mücadele verdiler. Portekizcenin resmî ve yaygın dil olması, Brezilya ile komşu İspanyol sömürgeleri arasındaki ticaretin kısıtlı oluşu, Portekiz toplumunun ataerkil aile yapısı temelinde örgütlenen güç ilişkileri gibi etmenler, Brezilya’nın, tüm bölgesel farklılıklara karşın, bir bütün oluşturmasına katkıda bulundu.

Sömürge döneminde, Brezilya ekonomisi iki temel ürüne dayanıyordu: Şeker ve altın. Özellikle kuzeydoğuda yoğunlaşan şeker üretimi, 16. yüzyıldan sonra 200 yılı aşkın süre ülkenin başlıca gelir kaynağını oluşturdu. Az sayıda zengin ailenin denetimindeki plantasyonlarda yetiştirilen şekerin yanı sıra, 18. yüzyıldan başlayarak küçük toprak sahiplerinin yetiştirdiği pamuk ve kahve, kıyı bölgelerinin en önemli ihraç ürünleri oldu. Öte yandan 1693’te bugünkü Minas Gerais eyaletinin topraklarında bulunan altın, bölgeye hızlı bir göçe yol açtı. 18. yüzyıl boyunca süren altına hücum hareketi 1763’te başkentin Salvador’dan Rio de Janeiro’ya taşınmasının da nedeniydi.

18. yüzyılda gerçekleştirilen bazı reformlar sonucunda Yerlilere beyazlarla eşit yasal haklar tanındı. 1759’da Cizvit misyonerleri' Brezilya’dan uzaklaştırıldı.

BAĞIMSIZLIK.


Napoleon’un 1807’de Portekiz’i işgal etmesinden sonra, Portekiz veliaht prensi Dom Joâo, Brezilya’ya sığınmaya karar verdi. Veliaht prens 1808’de Rio de Janeiro’ya varınca sömürgenin konumu değişti; Brezilya fiilen Portekiz İmparatorluğumun merkezi durumuna geldi. Portekiz’ in Brezilya üzerindeki ticaret tekelinin kaldınlması ile, İngiltere’nin Brezilya ile ticareti büyük önem kazandı. 1815’te yapılan yasal bir düzenleme ile Brezilya Portekiz’le eşit bir statüye kavuşturuldu. 1816’da Kraliçe I. Maria’mn ölümü üzerine veliaht prens, VI Joâo olarak tahta çıktı.

Fransızların geri çekilmesinden sonra Portekiz’de ortaya çıkan karışıklıklar, kralın Portekiz’e dönüşünü zorunlu kılıyordu. Kral 1821’de oğlu Dom Pedro’yu veliaht tayip ederek Portekiz’e dönmek üzere Brezilya’dan ayrıldı. Bu arada Portekiz’de, yüz yılı aşkın süredir ilk kez toplanan Cortes (Parlamento), Brezilya’nın statüsünün yeniden sömürgelik düzeyine indirilmesine karar vermiş, Dom Pedro’nun da Portekiz’e dönmesini talep etmişti. Portekizliler ile Brezilyalılar arasındaki sürtüşmelerin arttığı ve cumhuriyetçi eğilimlerin belirginleştiği bir ortamda, Dom Pedro Lizbon’a dönmeyi reddederek 7 Eylül 1822’de Brezilya’nın bağımsızlığını ilan etti, 1 Aralık 1822’de de imparatorluk tacını giydi. ABD, 1824’te yeni devleti tanıyan ilk ülke oldu. İngiltere’ nin arabuluculuk girişimleri sonucunda 1825’te de Portekiz, yeni Brezilya hükümetini tanıdı.

BREZİLYA İMPARATORLUĞU (1822-89).


I. Pedro, bağımsızlıktan hemen önce topladığı kurucu meclisi dağıttıktan sonra yeni ve liberal bir anayasa hazırlattı. Yeni anayasaya göre oluşturulan meşrutiyet yönetimi sırasında, krala karşı muhalefet arttı. Brezilya’nın bugünkü Uruguay topraklarını yitirmesine yol açan Brezilya-Arjantin Savaşı’ndan sonra kral 1831’de henüz beş yaşında olan oğlu lehine tahttan çekildi.

1840’ta II. Pedro’nun resmen tahta çıkmasına değin geçen süre bir iç karışıklık ve savaş dönemiydi. İç savaşın sona ermesini sağlamak amacıyla 1834’te anayasada yapılan değişiklikle daha ademimerkeziyetçi bir yapılanmaya gidildi, önemli yetkilerle donanmış eyalet parlamentoları oluşturuldu.

Yaklaşık yarım yüzyıl süren II. Pedro döneminde Brezilya siyasal bakımdan istikrarlı, ekonomik bakımdan ise ihracata yönelik liberal bir ekonomiyle yönetilen bir devlet görünümündeydi. Aydın bir kişiliği olan II. Pedro, anayasal çerçeveye sadık kalarak, meclislerin ve hükümetin etkin biçimde çalışmasına özen gösterdi. İmparatorluğun başlıca toplumsal ve ekonomik sorunu, ekonominin temel direği olan tarımda pamuk, kahve ve şeker üretiminin köle emeğine dayanmasıydı. Liberal bir ekonomik politika izlendiği için sanayinin gelişmediği, altın madenlerinin de önemini yitirdiği bu dönemde egemen sınıfı büyük toprak sahipleri oluşturuyordu. Köle emeğine duyduğu gereksinme, bu kesimin köleliğin kaldırılmasına uzun süre direnmesinin nedeniydi. Brezilya, bir oranda İngiltere’ nin baskısıyla 1831’de köle ticaretini yasakladıysa da bu ticaret 1853’e değin sürdü. Büyük toprak sahiplerinin siyasal ağırlığı nedeniyle, köleliğin bütünüyle ortadan kaldırılması ancak 1888’de gerçekleşebildi. Bu tarihte 700 bin dolayında köle özgürlüğüne kavuştu.

II. Pedro döneminde, Brezilya’nın bölgedeki etkinliği de arttı. Brezilya, Arjantin’ deki Rosas rejiminin sona ermesinde etkili olduğu gibi, Brezilya ile Arjantin ve Uruguay arasındaki ittifak, 1864-70 arasındaki savaştan sonra Paraguay’da da bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesini sağladı. Bu, aynı zamanda bölgedeki liberal rejimlerin de zaferi anlamına geliyordu.
II. Pedro döneminde Brezilya’nın ABD ve Avrupa ile ilişkileri de gelişti, ulaştırma ve enerji gibi alanlara önemli yatırımlar yapıldı, 8.000 km uzunluğunda bir demiryolu ağı kuruldu. Bu yatırımlar önemli ölçüde, şeker, kahve ve pamuk gibi ürünlerin ihracatından sağlanan gelirle finanse edildi. Ama Brezilya’nın en önemli ihraç ürünü olma yolundaki kahve ticaretini elinde tutan İngiltere’ye ticari bağımlılığı da gitgide arttı.

Dış ilişkilerdeki yoğunlaşma, ABD’nin federal yapısından etkilenen cumhuriyet yanlılarının 1870 sonrasında etkinliğini artırmasına katkıda bulundu. Köleliğin kaldırılmasına tepki gösteren toprak sahiplerinin ve ordunun bazı unsurlarının desteğini yitiren II. Pedro sonunda 15 Kasım 1889’da tahttan çekilmeye zorlandı. Pedro’nun Avrupa’ya sürgüne gönderilmesiyle de imparatorluk dönemi sona erdi.

1889 SONRASINDA BREZİLYA.


Mareşal Deodoro da Fonseca önderliğinde 14 ay süren askeri diktatörlük döneminde siyasal ve toplumsal yaşamda önemli değişiklikler gerçekleşti. Devlet ve kilise birbirinden ayrıldı; medeni nikâh uygulaması getirildi; bir kurucu meclis, ABD Anayasası’m örnek alarak yeni bir anayasa hazırladı. 1891’de kabul edilen yeni anayasa uyarınca başkan seçilen Fonseca otoriter yönetimini sürdürdü, 3 Kasım 1891’de meclisi feshederek kendisini diktatör ilan etti. Yaygın bir muhalefetle karşılaşınca da hemen yetkilerini yardımcısına devrederek istifa etmek zorunda kaldı.

Anayasanın tam anlamıyla yürürlüğe girmesi uzun bir süre aldı. Askeri ayaklanmalar ve karışıklıklar yüzyılın sonuna değin sürdü. Güçlü bir merkezî yönetimin oluşturulmasında, seçimle gelen başkanlar çok başarılı olamadılar. 1891 Anayasası ile oluşturulan federal sistem, eyaletler temelinde örgütlenen yerel güçlerin siyasal düzeyde ağırlığını koymasına olanak tanıyordu. Değişik ürünlerin ihracatına dayalı bölgeler arasındaki çıkar farklılıklarına karşın, ulusal birliğin korunmasında ordunun kilit bir rolü vardı/ 1889-1930 döneminde korporatif niteliği belirginleşen ordu, anayasal düzenin güvencesi olarak siyasal yaşamda ağırlığını koymaya başladı.

20. yüzyıl başlarında, Sâo Paulo ve Minas Gerais eyaletlerindeki yerel güçlerin federal hükümet üzerindeki etkisi gitgide artıyordu. Özellikle başkent Rio de Janeiro önemli gelişme göstermişti. 19. yüzyıl sonunda en önemli ihraç ürünü ve gelir kaynağı olan kahve üretiminin yoğunlaştığı Sâo Paulo eyaletine Akdeniz çevresinden yönelen göçler, ucuz işgücü kaynağı oluşturarak köleliğin kaldırılmasından doğan boşluğu doldurdu. 19. yüzyıl sonlarında dünyada kahve fiyatlarının düşmesi sonucunda yaşanan ekonomik bunalıma karşın kahve üretimi arttı. Üretim artışının kahve fiyatlarını daha da düşürmesi karşısında, federal hükümet kahve üreticilerini korumayı amaçlayan yeni bir politikayı uygulamaya koydu.

Kahve fiyatlarının federal hükümetçe saptanmasını öngören bu politikanın uygulanmasıyla, kahvenin iç ve dış piyasa fiyatı arasındaki fark gitgide açıldı. Devlet, hem ihraç edilmeyen kahve stoklarını dış piyasaya göre yüksek fiyatlarla satın alıyor, hem de ihracatı artırmak için devalüasyona gitmek zorunda kalıyordu. Bu politika sonucunda ödemeler dengesi bozuldu, dış borçlar sürekli arttı. Öte yandan ithalat zorlukları nedeniyle ithal ikamesine dayalı bir sanayi doğmaya başladı. I. Dünya Savaşı ve sonrasında bu gelişme hız kazandı.

Brezilya I. Dünya Savaşı’nda Müttefikler’in yanında yer aldı. Ekonomik bakımdan büyük önem taşıyan ticaret gelirleri Alman denizaltılarının sürekli hedefi olmaya başlayınca 1917’de Almanya ile önce diplomatik ilişkilerini kesti, sonra da Almanya’ya savaş ilan etti. Brezilya’nın savaşa katkısı, donanmasını Avrupa’ya yollamasının yanı sıra, Müttefikler’in doğal kaynak gereksinmelerini karşılamak biçiminde oldu. Savaştan sonra toplanan barış konferansına da katılan Brezilya, 1926’da çekilene değin Milletler Cemiyeti’nin de üyesiydi.

Savaştan sonraki kısa süreli ekonomik büyümeyi izleyen ekonomik sıkıntılar, toplumsal huzursuzlukların belirginleşmesine yol açtı. Ordunun değişik kesimleri, özellikle genç subaylar reform taleplerinin sonuçsuz kalması üzerine başarısız ayaklanma girişimlerinde bulundular. 1889 sonrasında kesintisiz süren anayasal düzen (Eski Cumhuriyet) 1930’da bu kez başarılı bir askeri ayaklanmayla sona erdi.

VARGAS DÖNEMİ.


1930 darbesinden sonra devlet başkanlığına Rio Grande do Sul valisi Getülio Vargas getirildi. 1945’e değin bu görevi sürdüren Vargas yönetimi süresince Brezilya’nın siyasal ve ekonomik yaşamında çok önemli yapısal değişiklikler gerçekleştirildi. Otoriter nitelikleri zamanla belirginleşen Vargas yönetiminin iki ana hedefi, federal devletin güçlendirilmesi ve sanayileşmeydi. 1934’te yürürlüğe konulan yeni bir anayasa ile federal devletin eyaletler karşısındaki yetkileri attırılıyordu. Ekonomik politikalar, kahve üreticilerinin çıkarlarını da gözetmekle birlikte, tarımdan sanayiye kaynak aktarma yoluyla ithal ikameci bir sanayileşme modelini öngörüyordu. Sanayileşmenin de etkisiyle 1935-37 arasında toplumsal sınıflar arasındaki mücadele kızışınca 1937’de, Vargas, rejimin demokratik niteliklerini tümüyle ortadan kaldıran yeni bir anayasayı yürürlüğe koydu, katı bir otoriter yönetim oluşturdu. Estado Novo (Yeni Devlet) olarak nitelenen bu düzenin en önemli boyutu işçi- işveren ilişkilerini yeniden kurallara bağlamasıydı. Sendikalar devletin vesayeti altına sokuldu, bağımsız örgütlenmelere son verildi. Buna karşılık, sendikalı işçilere sosyal ve ekonomik haklar sağlanarak hem sanayi ürünleri için yeni talep yaratıldı, hem de işçi-işveren ilişkileri güdümlü bir istikrara kavuşturuldu.

II. Dünya Savaşı’nda Müttefikleri destekleyen Vargas yönetimi 22 Ağustos 1942’de Almanya ve İtalya’ya savaş ilan etti. Atlas Okyanusunun güvenliğinin Müttefik kuvvetlerce sağlanmasına yardımcı olmanın yanı sıra, Brezilya kuvvetleri 1944’te İtalya’ mn Nazi işgalinden kurtarılmasına önemli katkıda bulundular. Savaş boyunca ABD deniz ve hava kuvvetlerine üs kolaylıkları sağlamasının karşılığında önemli sanayi yatırımları için ABD’nin desteği sağlandı.

ÇOK PARTİLİ DÖNEM (1945-64).


29 Ekim 1945’te gene bir askeri darbe ile Vargas iktidardan uzaklaştırıldı, 1946’da kabul edilen yeni bir anayasayla çok partili döneme geçildi. Ama Estado Novo döneminin yasal düzenlemeleri büyük ölçüde yürürlükte kaldı. Vargas yönetiminin savaş bakanı Eurico Gaspar Dutra’nın devlet başkanı olduğu 1945-50 döneminde görece daha liberal bir ekonomi politikası izlenmeye çalışıldı. Gene de ABD yatırımlarının artmasına koşut olarak ithal ikameci sanayileşme sürdü.

1950’lerde yapılan seçimleri kazanan Vargas yeniden devlet başkanı olduktan sonra sanayileşmede kamu kesimine ağırlık veren bir politika izledi. Petrol, demir-çelik gibi sektörlerde kamu ekonomik kuruluşları kuruldu. Dış ticaret hadlerinin Brezilya’nın ihraç ürünleri aleyhine değişmesi ve enflasyonun tırmanması üzerine Vargas yönetimi, sanayiciler, kahve üreticileri ve sendikalı işçilerin çıkarlarını bağdaştırmakta güçlük çekti. Bir grup subayca istifası istenen Vargas 24 Ağustos 1954’te önce bu isteğe uydu, sonra da intihar etti.

Ekim 1955’teki seçimlere kadar ülkeyi Vargas’ın yardımcısı Joâo Cafe Filho yönetti. Gergin bir ortamda yapılan seçimleri kazanan Vargas yanlısı güçlerin adayı Juscelino Kubitschek başkan, Joâo Goulart ise yardımcısı oldu. Hızlı bir ekonomik gelişme sağlamak hedefiyle iktidara gelen Kubitschek yönetimi özellikle altyapı yatırımlarına ağırlık verdi. Enerji ve ulaşım alanındaki büyük yatırımların yanı sıra, bugünkü başkent Brasüia’nın inşasına girişildi. Brezilya’nın ekonomik gelişmesinin bir simgesi sayılan yeni kent 21 Nisan 1960’ta başkent oldu. Özel sektörün yabancı sermaye ile ortaklıklar kurarak sanayi yatırımlarına yönelmesinin özendirildiği bu dönemde, ithal ikameci sanayileşme özellikle otomotiv sektöründe önemli gelişme sağladı. Ama dış borçlar ve enflasyon da hızla arttı. Çalışanların yaşam koşullarında bir düzelme olmadı.

Kubitschek’e karşıt güçlerin adayı olarak 1960 seçimlerinde zafer kazanan Jânio Öuadros’un, ayrı bir seçimle belirlenen yardımcısı gene Goulart idi. Quadros enflasyonu önlemek amacıyla IMF denetiminde bir istikrar programını uygulamaya koydu. Öte yandan ABD’nin Küba’daki Fidel Castro yönetimini devirme girişimlerine karşı çıkarak bağlantısız bir dış politika izlemeye çalıştı. Ama toplumsal kesimler arasındaki mücadelenin sertleştiği bir ortamda, daha iktidarının yedinci ayında, 25 Ağustos 1961’de istifa etti. Yardımcısı Goulart’ın başkan olmasına komutanlar ve tutucu çevreler karşı çıktı. Varılan uzlaşma sonucunda, anayasada değişiklik yapılarak parlamenter bir sisteme geçilmesi kabul edildi. Başkanın yetkilerinin, yeni oluşturulan başbakanlık makamına devredilerek kısıtlanmasını amaçlayan bu değişiklik bir plebisitle süreklilik kazanacaktı. 7 Eylül 1961’de bu uzlaşma çerçevesinde Goulart başkan oldu. 6 Ocak 1963’te yapılan plebisitte parlamenter sistem reddedilince yeniden başkanlık sistemine dönüldü. Giderek artan enflasyon ve başarısız istikrar politikası denemeleri Goulart yönetimini zayıflattı. Savaş sonrası dönemde ekonomik büyümenin ilk kez durduğu 1963’te siyasal mücadele sertleşti. Halkın desteğini sağlamak amacıyla Goulart’ın yöneldiği toprak reformu ve bazı yabancı sermayeli petrol rafinerilerini kamulaştırma girişimleri, ona karşı güçlerin tepkisini artırdı. Minas Gerais ve Sâo Paulo valilerinin ve ordu komutanlarının hükümete karşı açık tutum alması karşısında, Goulart ülkeyi terk ederek Uruguay’a sürgüne gitmek zorunda kaldı.

ASKERİ YÖNETİM (1964-85).


1 Nisan 1964’te gerçekleşen darbe sonrasında kurulan askeri yönetimin başkanlığına Kara Kuvvetleri komutanı General Castelo Branco getirildi. İlk aşamada, 1946 Anayasası yürürlükten kaldırılmaksızm kararnamelerle anayasada önemli değişiklikler yapıldı. Demokratik hak ve özgürlükler kısıtlandığı gibi devlet başkanma çok geniş yetkiler tanındı. Askeri yönetime süreklilik ve meşruiyet kazandırmak amacıyla, bir yandan parlamento korunurken, öbür yandan askerlerin asıl görevlerinden çekilmeksizin siyasal görevlere aday olmaları sağlandı. Sendikalar ve üniversiteler üzerindeki baskılar yoğunlaştı, tasfiyelere girişildi. Yasaklanmamış olan siyasal partilerin 1965’teki yerel seçimlerde başarılı olmalarının da etkisiyle kapatılmasından sonra, yetkileri kısıtlanan parlamentoda iki grup oluşturuldu. Devlet başkamnın ikinci seçmenler tarafından seçilmesi kararlaştırıldı. 24 Ocak 1967’de askeri yönetimin çıkardığı kararnameler temelinde yeni bir anayasa yürürlüğe kondu.
Castelo Branco döneminde (1964-67) uygulanan ekonomik istikrar politikalarının yükünü ücretli kesimler çekti. Kamu yatırımlarındaki artışa ve özel sektörü özendirici politikalara bağlı olarak ekonomide bir canlanma gözlendi. Costa e Silva (1967-69) ve Emilio Medici’nin (1969-74) başkanlık dönemlerinde sanayileşmeye öncelik veren politikalar izlenerek hızlı bir ekonomik büyüme gerçekleştirildi. Sanayi ürünleri ihracatına verilen önemin yanı sıra ithal ikameci sanayileşme stratejisi de sürdürüldü, ara ve yatırım malları üretimine ağırlık verildi. Hızlı büyüme ve sanayileşmeyi sürekli kılmak amacıyla 1971’den sonra kalkınma planları uygulamasına başlandı. 1967 sonrasında yabancı sermaye yatırımları ve dış borçlar artmayı sürdürürken gelir dağılımı da gittikçe bozuldu.

Costa e Silva döneminde toplumsal muhalefetin artışı, askeri yönetimin yeni baskı önlemleri almasına yol açtı. Öğrenci hareketleri, grev girişimleri ve çeşitli örgütlerin yasadışı eylemleri şiddet yoluyla bastırıldı. Kararnamelerle, devlet başkanma yeni ve olağanüstü yetkiler verildi. Parlamento ve eyalet meclisleri de bir süre için kapatılarak muhalefet etkisizleştirildi.
General Ernesto Geisel (1974-78) yönetimi abertura sürecini başlattı. Eski politikacılara siyasal hakları geri verildi, 10 yıldır yürürlükte olan olağanüstü hal yasaları 1978’de yürürlükten kaldırıldı. Ekonomide, petrol fiyatlarındaki artışın da etkisiyle büyüyen dış ticaret açığını azaltmak amacıyla sanayi ürünleri ihracatında önemli artışlar sağlandı. Yatırım malları üreten sanayilere ağırlık veren bir politika sürdürüldü; ama yatırımların finansmanını sağlamak için de gitgide artan oranda dış borçlanmaya gidildi. Ekonomik büyümeyi yavaşlatmama endişesi, 1972’den sonra yeniden artış eğilimi gösteren enflasyona karşı önlem alınmasını zorlaştırdı.

Askeri yönetimin son başkanı olan Joâo Baptista de Oliveira Figueiredo döneminde (1979-85) abertura süreci hız kazandı, siyasal partilerin kurulmasına izin verildi. Siyasal açılmanın, askeri yönetimin tasarladığı sınırların ötesine geçmesinde, 1978’den sonra gelişen sendikal hareket ile kitle mücadelelerinin önemli etkisi oldu. 1979-82 döneminde iki katma çıkan dış borçlar, Brezilya’yı 15 yıllık bir aradan sonra yeniden 1982’de IMF’ye başvurmaya zorladı. Ekonomik büyümenin durduğu hatta gerilediği bu dönemde enflasyon hızı da üç haneli rakamlara yükseldi. 1982’de tüm partilerin katılımıyla yapılan Ulusal Kongre ve eyalet meclisleri seçimlerinden sonra, askeri yönetimin son yılları IMF ile uygulanabilir bir anlaşma yapmanın arayışı içinde geçti. Yedi kez stand-by anlaşmasını yenilemek zorunda kalan Figueiredo yönetimi, artan toplumsal muhalefet ve ekonomik bunalım ortamında istikrar programını uygulamakta başarılı olamadı.

SİVİL YÖNETİME GEÇİŞ.


1964’ten sonra ilk kez sivil adayların katıldığı başkanlık seçimlerini Ocak 1985’te muhalefetin adayı Tancredo de Almeida Neves kazandı. Bu sonuç, askeri yönetimin Ulusal Kongre üzerindeki denetimini yitirdiğinin de bir göstergesiydi. Vargas geleneğinin bir temsilcisi olan Neves, göreve başlamadan hastalanarak 22 Nisan 1985’te öldü. Bu nedenle sivil yönetimin ilk devlet başkanlığı görevini yardımcısı Jose Sarney üstlendi.

Sarney yönetimi, ekonomide önceliğin büyüme ve sosyal adalet olduğunu açıklayarak, IMF ile anlaşmaya gitmeme kararı aldı. 28 Şubat 1986’da Cruzado Planı adı verilen yeni bir ekonomik önlemler paketi uygulamaya konuldu. Enflasyonla mücadele amacıyla, 20 yıldır uygulanan indeksleme sistemine son verilerek fiyatlar ve ücretler donduruldu. Sanayicilerin ve sendikaların fiyat ve ücret artışı taleplerinin yoğunlaşması Cruzado Plam’mn uygulanmasını giderek zorlaştırdı. İlk aşamada denetim altına alınan enflasyon, fiyat ve ücret artışları yüzünden yeniden artmaya başladı. Kasım 1986’da yapılan Ulusal Kongre seçimlerini iktidar partisi kazandıysa da yoğunlaşan ekonomik bunalım Sarney yönetimini güç durumda bıraktı. Brezilya’nın IMF ve bankalarla ilişkileri, Sarney yönetiminin 20 Şubat 1987’de dış borç faiz ödemelerini durdurmasıyla belirsizlik dönemine girdi.
Aynı ay yeni anayasayı hazırlamakla görevli Kurucu Meclis çalışmalarına başladı. Yeni anayasa Ekim 1988’de kabul edildi. Kasım 1989’da da 29 yıllık bir aradan sonra ilk başkanlık seçimleri yapıldı. Seçimleri Aralık 1989’daki ikinci turda Fernando Collor de Mello kazandı. Collor’u seçimlerden kısa bir süre önce kurulmuş olan Ulusal Yeniden İnşa Partisi destekliyordu.
Collor Mart 1990’da göreve başladıktan hemen sonra Brasil Novo (Yeni Brezilya) ya da Collor Planı adıyla anılan ekonomik önlemler paketini yürürlüğe koydu. Ama bu plan enflasyonu aşağı çekemediği gibi, ekonomik durgunluğun da artmasına neden oldu. Bu planın başarısızlığı üzerine 1991’de “Collor II” adıyla anılan yeni bir plan yürürlüğe kondu. Bu planın da beklenen başarıyı sağlayamaması Collor’u güç durumda bıraktı. Çeşitli yolsuzluk suçlamalarıyla Senato’da yargılanmaya başlayan Collor 1992 sonunda görevinden ayrıldı. Yerine Itamar Franco geçti.

kaynak: Ana Britannica


ThinkerBeLL 27 Mayıs 2009 22:05

1 ek

Brezilya

Hemen hemen Avrupa kıtası bü­yüklüğünde olan, dünyanın beşinci büyük ül­kesi Brezilya Güney Amerika'nın yaklaşık ya­rısını kaplar. Büyük bir bölümü ekvatorun güneyinde yer alan ülke, Ekvador ve Şili dı­şında, tüm öbür Güney Amerika ülkeleriyle komşudur. Uzun kıyı şeridi güneyde Atlas Okyanusu'na doğru kıvrılır. Kuzey Brezilya'ya kuşbakışı bakıldığında, Amazon ormanları dışında hemen hemen hiçbir şey görülmez. Ülkenin iç kesimlerinde bugün bile keşfedil­memiş bölgeler vardır ve buralarda ilkel kabi­leler yaşar. Brezilyalıların büyük çoğunluğu ise kıyı şeridinde yer alan modern kentlerde yaşamaktadır.

Yüzölçümü: 8.511.965 km2
Nüfus: 141.302.000 (1987).
Yönetim: Bağımsız cumhuriyet
Başkent: Brasilia
Coğrafi Özellikler: Brezilya Latin Amerika ülkeleri­nin en büyüğüdür. Amazon, Parana, Paraguay ve Sâo Francisco gibi büyük ırmakları vardır. Güneyde­ki Iguaçu Çavlanları ülkenin en ünlü doğal güzellikle­ri arasındadır.
Dış ülkelere satılan önemli ürünler: Kahve, ham pamuk, soyafasulyesi, kakao, demir cevheri, manganez, kereste, şeker, tütün, elektrikli aletler, motorlu araçlar ve yedek parçalar, ayakkabı, doku­ma ve petrokimya ürünleri.
Önemli Kentler: Rio de Janeiro, Sâo Paulo, Brasilia, Salvador, Belo Horizonte, Manaus.
Eğitim: 7-15 yaş arası zorunludur. Okuma ve yazma oranı gittikçe yükselmektedir.
Bu geniş ülkede büyük iklim değişiklikleri görülür. Amazon vadisinde dünyanın en geniş tropik yağmur ormanları vardır. Bu bölgede ve kuzey kıyı şeri­dinde nemli tropik iklim egemendir. Hava sıcaklığı ortalama 26°C'dir. Ülkenin yarısın­dan fazlasını kaplayan güneydeki büyük yay­lada gündüzler sıcak, geceler genellikle serin geçer. Atlas Okyanusu kıyılarına doğru bu yayladan sonra yükselen dağların ötesinde, gene çok sıcak ve nemli bir iklimin egemen olduğu verimli ovalar kıyı boyunca dar bir şerit oluşturur. Rio de Janeiro'nun güneyinde iklim biraz serinler.
Ülkenin üçte birinden daha küçük bir yüzölçümü olmasına karşın toplam nüfusun yüzde 70'ini barındıran güneydeki yaylalarla kıyı bölgeleri Brezilya'nın can damarıdır. Önemli kentlerin çoğu, kara ve demiryolları, sanayi merkezleri bu bölgede yoğunlaşmıştır.


Tarih


Amerika'nın keşfinden sonra, İspanya ile Portekiz yeni keşfedilen topraklan paylaştı­lar. Dünya haritası üstünde boydan boya çizi­len bir çizginin doğusu Portekiz'in, geri kalanı ise İspanya'nın oldu. Güney Amerika'nın bu çizginin doğusunda kalan bölümü bugünkü Brezilya'nın kapladığı topraklardı. Bu payla­şımdan sonra Portekizliler bu bölgeye yerleş­tiler.
Alıntıdaki Ek 54897

1500'de Pedro Âlvares Cabral adında Por­tekizli bir kaptan Güney Afrika yoluyla Doğu Hint Adaları'na gitmek amacıyla yelken açtı. Ama iyice batıya açılarak, gideceği yönden çok uzaklaştı ve karşısına Güney Amerika anakarası çıktı. Cabral buralara Portekiz kralı adına el koydu ve Terra da Santa Cruz (Kutsal Haç Topraklan) adını verdi. Sonralan, kırmızı boya yapımında kullanılan kırmızı pau-brasil ağacının yetişmesi nedeniyle adı Brezil­ya olarak değiştirildi. 1501'de Brezilya kıyıla­rını dolaşan Amerigo Vespucci'den sonra, bölgede umulduğu gibi altın bulunmayışı bir süre için ilginin azalmasına yol açtı.

Portekizliler 1533'e kadar Brezilya'yı tam olarak sömürgeleştirmediler. Daha sonra kra­la yakın kişilere toprak verilerek yeni yerle­şim bölgeleri kuruldu ve doğrudan Portekiz kralına bağlı bir genel valilik oluşturuldu. Za­manla Brezilya büyük bir şeker, altın ve el­mas üreticisi oldu. Bu arada Portekizliler ba­tıda And Dağları'na, güneyde Rio de la Plata' ya, kuzeyde Amazon bölgesine kadar yayıl­dılar.

Avrupa'da 1804-15 yılları arasındaki Na­polyon Savaşları döneminde Fransızlar Por­tekiz'i işgal edince, Portekiz veliahtı Brezilya' ya sığındı. Kral ailesi İngiliz savaş gemileri eşliğinde 1808'de Rio de Janeiro'ya çıktı. Rio de Janeiro artık Portekiz'in başkenti Lizbon' un yerini almıştı. Napolyon'un 1815'teki ye­nilgisinden sonra bu bölge tıpkı Portekiz gibi bir krallık oldu ve Brezilya ile Portekiz eşit konumda iki ülke sayıldı. Kral, oğlu Dom Ped-ro'yu Brezilya'da bırakarak 1821'de Portekiz' e döndü. Bu arada Portekizliler ile Brezilya­lılar arasında sürtüşmeler artmış, Brezilya'yı yeniden sömürgeleştirme eğilimi belirmişti. Buna karşı çıkan Dom Pedro 7 Eylül 1822'de Brezilya'nın bağımsızlığını ilan ederek impa­ratorluk tacını giydi. Portekiz Brezilya'nın bağımsızlığını 1825'te tanıdı. Böylece, Güney Amerika'nın İspanyolca konuşulan ülkelerin­den farklı olarak, Brezilya bağımsızlığını kansız bir yolla elde etmiş oldu.

Kısa süre sonra ülkede iç karışıklıklar arttı; Arjantin ile Brezilya arasında savaş çıktı. Savaştan sonra, 1831'de kral tahtını beş ya­şındaki oğluna bırakarak çekildi. Çocuk kral 15 yaşındayken II. Dom Pedro adıyla resmen tahta çıkıncaya kadar karışıklıklar sürdü. II. Pedro halkı ve ülkesiyle yakından ilgilenen akıllı ve bilgili bir yöneticiydi. Yak­laşık yarım yüzyıl süren yönetimi sırasında başlıca toplumsal ve ekonomik sorunları çöz­meye çalıştı. 1831'de köle ticareti kaldırıldı. Köleliğin bütünüyle ortadan kaldırılması ise ancak 1888'de oldu. Ne var ki, köleliğin kaldı­rılması üzerine toprak sahipleri arasında te­dirginlik ve hoşnutsuzluk arttı. Ordu ile kili­senin de kraldan desteğini çekmesi üzerine, 1889'da II. Dom Pedro babası gibi tahttan çe­kilmek zorunda kaldı. Pedro'nun Avrupa'ya sürgüne gönderilmesiyle, imparatorluk döne­mi sona erdi. Bu kez Brezilyalılar ülkelerin­de cumhuriyet ilan ettiler.

Çağdaş Brezilya'da halkın temsilcilerinden oluşan bir meclis ile her eyaletin temsilcilerin­den oluşan bir senato vardır. Cumhurbaşkanı altı yıllık süre için seçilir.

Cumhuriyetin kurulduğu 19. yüzyıl sonla­rından bu yana Brezilya yönetiminde ordu ağırlığını hep duyurdu ve 1930'a kadar orduda bazı başarısız ayaklanma girişimleri oldu. 1930'da gerçekleştirilen bir askeri darbeden sonra başa getirilen Getülio Vargas ülkeyi 1930'dan 1945'e kadar yönetti. Demokrasiyi tümüyle ortadan kaldıran yeni bir anayasayı yürürlüğe koydu. Sonunda bir askeri darbe ile diktatörlüğüne son verildi.

1946'da yeni bir anayasa kabul edildi. 1950'de bu kez seçimle devlet başkanı olan Vargas, 1954'te bir grup subayın baskısıyla devlet başkanlığından uzaklaştırıldı. Bundan sonraki 10 yılda hızlı bir ekonomik gelişme hedeflenerek, bağımsız bir dış siyaset yürütül­meye çalışıldı. Ne var ki, ordu 1964'te ülke yönetimini yeniden ele geçirdi. 1970'lerin so­nuna doğru sivillerin yönetimde daha fazla söz sahibi olabilmesi için bazı reformlar yapıl­dı ve 1984'te sivil bir başkan seçildi.
1970'lerin ortalarında petrol fiyatlarının hızla yükselmesi Brezilya ekonomisini olum­suz yönde etkiledi. Petrol giderlerini kısmak için, ülkede üretilen motorlu araçlarda yakıt olarak kullanılmak üzere şekerkamışından alkol üretimine başlandı. Tarım ve sanayi ala­nındaki gelişmelere karşın, bugün Brezilya'da enflasyon ve dış borçlar başta olmak üzere birçok ekonomik sorun vardır.

19. yüzyılda kurulduğundan beri sık sık askeri darbelere ve askeri yönetimlere sahne olan Brezilya'da Ocak 1985'te yapılan seçimleri kazanan muhalefetin adayı Tancredo de Almeida Neves daha göreve başlayamadan Ni­san 1985'te öldü. Bu nedenle sivil yönetimin ilk devlet başkanlığı görevini Neves'in yardımcısı Jose Sarney üstlendi. Sarney yönetimi ülke ekonomisini düzeltmek üzere bir önlem­ler paketini uygulamaya koydu. Önceliği eko­nomik büyüme ile sosyal adalete veren ve enf­lasyonu önlemeyi amaçlayan bu program başa­rılı olmadı. 1986'da yapılan Ulusal Kongre se­çimlerini iktidar partisi kazandıysa da, ekono­mik bunalım yönetimi güç durumda bıraktı.

Ekim 1988'de yeni anayasa kabul edildi. Kasım 1989'da yapılan başkanlık seçimlerini Fernando Collor de Mello kazandı. De Mello Mart 1990'da görevi devraldıktan sonra, Col­lor Planı olarak anılan yeni ekonomik önlem­ler paketini uygulamaya koydu. Ama bu plan da hayat pahalılığını önleyemediği gibi, eko­nomik durgunluğun şiddetlenmesine de yol açtı. Bunun üzerine Collor II olarak bilinen yeni bir plan uygulamaya kondu. Parlamento­dan ve iş çevrelerinden yeterli desteği bula­mayan bu plan da başarısız oldu. Ülke içinde yaşanan bu sıkıntılara karşın, dünyanın en borçlu ülkelerinden biri olan Brezilya'ya, dış borçlarını ödemede bazı kolaylıklar sağlandı.

Ekonomik planların başarısızlığına Collor' un aile bireylerinin adlarının yolsuzluğa ka­rışması eklenince, başkanın saygınlığı sarsıldı. Başkana karşı muhalefet giderek yükseldi. Parlamentoda oluşturulan soruşturma komi­tesi Collor'u, rüşvet almaya göz yummak, nü­fuzu kötüye kullanmaya sessiz kalmak gibi pasif yolsuzluklarla suçladı. 26 Ağustos 1992'de yüz binlerce kişi sokaklara dökülerek
başkanın istifasını istedi. 28 Ağustos'ta soruş­turma komitesinin suçlu bulması üzerine, Collor'a görevden el çektirildi.

MsXLabs.org & Temel Britannica


ThinkerBeLL 27 Mayıs 2009 22:17

1 ek
Alıntıdaki Ek 54898

Brezilya Yabanıl Yaşam ve Bitki Örtüsü


Brezilya'da çok çeşitli kuşlar, böcekler ve küçük memeliler yaşar. 30 binden fazla türü olan kelebeklerden bazılarının kanatları 22 santimetreye ulaşır. Büyük Amazon vadisi yabanıl yaşam açısından çok zengindir. Bura­da maymunlar, kızıl geyikler, tapirler, jaguar­lar, pumalar, oselolar, tembelhayvanlar, ka-rıncayiyenler ve armadillolar yaşar. Kuş türle­ri arasında parlak tüylü papağanlara, bu bölgeye özgü bir papağan türü olan aralara ve kolibrilere sıkça rastlanır.
Yalnızca Amazon Irmağı'nda, aralarında et yiyen piranalar da olmak üzere, yaklaşık 2.000 balık türünün yaşadığı saptanmıştır. Atlas Okyanusu kıyılarında ise köpekbalığı, kılıçbalığı, yengeç, karides, İstakoz ve hamsi avlanır.

Amazon havzası da dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahiptir. Yaprak dökmeyen tropik ağaçların oluşturduğu yağmur orman­ları, salkım salkım begonyalar ve orkidelerin yanı sıra, yer yer göz alıcı kırmızı, turuncu, sarı ve pembe çiçekler tüm toprak yüzeyini kaplar.
Ülkenin üçte ikisi ormanlıktır. Bu orman­larda çok değişik ağaç türleri vardır. Kereste elde etmek amacıyla kullanılan çeşitli ağaçlar, kinin ilacının elde edildiği kınakına ağacı ve bir tür böcek ilacı üretiminde kullanılan timbo ağacı bunlardan bazılarıdır.
Başka ağaç ve çalılardan fındık, yağ, balmumu ve tıpta kullanılan birçok ilacın hammaddesi elde edilir. Güney Amerikalı-lar'ın çay yapmakta kullandıkları yerba mate hem yabanıl yetişen, hem de özel yetiştirilen bir bitkidir. Kuzeydeki Para eyaletinde üreti­len kauçuk ise çok niteliklidir.


Ekonomi


19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında Brezilya'nın dış ülkelere sattığı en önemli ürün kauçuktu. Belem'den Uzakdoğu'ya to­hum götürülerek oradaki ekim alanlarında yüksek verimli kauçuk elde edilmesi Brezilya kauçuk sanayisine çok zarar verdi. Ayrıca, birçok ülkenin yapay kauçuk üretmeye başla­ması Brezilya'da kauçuk üretimini geriletti.
Brezilya kahve üretiminde dünyanın en önde gelen ülkesidir. Dış ülkelere satılan öbür ürünler arasında soyafasulyesi, pamuk, kakao, kereste, demir cevheri, manganez ve tütün sayılabilir.

Ülkenin küçük bir bölümünde ekim yapıl­masına karşın, Brezilya dünyanın önde gelen tarım ülkelerinden biridir. Halkın üçte biri geçimini tarım ve çiftlik hayvanlarından sağ­lar. Böylesine büyük bir ülkede her tür tarım ürünü çok büyük çapta üretilir. Güneydeki çiftliklerde kahve ve pamuk yetiştirilir. Geniş otlaklarda ise sığır, domuz ve koyun sürüleri beslenir. Güneyde yetiştirilen ürünler arasın­da soyafasulyesi, mısır ve buğdayı da sayabili­riz. Şeker ve pamuk hem güneyde, hem de kuzeyde üretilir. Bu yörenin temel besini fasulye ile manyoktur. Kuzeyde ve doğuda yetiştirilen ürünler pipo tütünü, vanilya, ka­kao, portakal, muz ve çeşitli meyvelerdir. Pirinç kıyılardaki ovalarda yetiştirilir. Bre­zilya'nın kuzeydoğusunda ve güney ucunda da sığır otlakları bulunmaktadır.

Brezilya maden açısından oldukça zengin­dir. Doğu ve kuzeydeki demir yatakları dünyadaki toplam demir cevherinin hemen hemen üçte birini oluşturur. Ayrıca, Amazon Irmağı'nın denize döküldüğü bölgenin yakı­nında da önemli ölçüde manganez bulunmak­tadır. Kömür ve petrol yeterli değilse de, boksit, krom, tungsten, kalay, bakır, nikel, kurşun, çinko, asbest, mika ve saatçilikte kullanılan kuvars yatakları zengindir.
Brezilya'da altın, platin, gümüş, elmas, topaz ve başka bazı değerli taşlar da çıkarılır. Elmas işletmeleri ise 200 yıldan beri çalışmaktadır.
Pik demir ve çelik üretimini de içeren, metal sanayisinin yanında, sınırsız su gücün­den elde edilen elektrikle başka sanayi kolları da hızla gelişmektedir. Bugün, ülkede günlük yaşamda kullanılan birçok araç gereç çoğun­lukla güneydoğudaki Sâo Paulo, Rio de Jane-iro ve Belo Horizonte çevresindeki fabrika­larda üretilmektedir. Brezilya'da öbür Latin Amerika ülkelerinin hepsinden daha çok sayı­da fabrika vardır. Bu fabrikaların başlıca ürünleri karayolu taşıtları, gemi, uçak, mobil­ya, giyim eşyası, radyo, televizyon, çimento, ayakkabı ve deri eşyalardır. Ülkede büyük ölçüde hammadde üretilmekle birlikte, kö­mürle petrol ve fabrikalarla çiftliklerin dona­nımı için gerekli makineler dışarıdan satın alınır. Dışarıdan alınan öbür ürünler arasında bazı metaller, kimyasal maddeler, gübre ve buğday vardır.

Ulaşım her zaman Brezilya'nın en büyük sorunlarından biri olmuştur. Güney ve kuzey bölgeleri dışındaki bölgelerde dağlar yüzün­den kıyıdan iç bölgelere ulaşmak çok zordur. Bu nedenle, büyük bir bölümü kıyılarda bulunan demiryollarından çok karayolları önem kazanmıştır. Özellikle Amazon orman­larına ve iç bölgelere havayolu ile ulaşılmakta ve kentler arasında düzenli uçak seferleri yapılmaktadır.
Dünyanın en büyük ırmaklarından Ama­zon ve Parana sayısız kollarıyla ülkenin dört bir yanına uzanır. Amazon Irmağı'nın ana kolu büyük ölçüde ulaşıma elverişlidir. Para­na, Paraguay ve Rio de la Plata ise kısa yolculuklar dışında ulaşıma elverişli değildir. Ülkenin hidroelektrik enerji üretiminin bü­yük bölümü Parana Irmağı üzerindeki baraj­lardan sağlanır. Bu ırmakla­rın, kollarıyla birlikte toplam uzunluğu 43 bin kilometreyi bulur.

MsXLabs.org & Temel Britannica


ThinkerBeLL 27 Mayıs 2009 22:22

1 ek

Brezilya Toplum ve Kültür

Alıntıdaki Ek 54899

Brezilya'yı keşfedip sömürgeleştiren Porte­kizliler, ülkeye dillerinin yanı sıra sanat ve bilimlerini de götürdüler. Brezilya, Amerika kıtasında dili Portekizce olan tek ülkedir. Ülkeye ilk gelenler Güney Amerika Yerlileri' ni köleleştirerek çiftliklerde ve madenlerde çalıştırdılar. Yerli nüfusun sömürü koşulların­da hızla azalması üzerine, Portekizliler 16. yüzyılda Afrika'dan gemilerle binlerce Si­yah köle getirdiler. İlk zamanlar ülkeye çok az sayıda Portekizli kadın geldiği için, er­kekler Yerli ya da Siyah kadınlarla evlendi­ler.

Sömürge döneminde Brezilya'ya yalnız Portekizliler geldi, 1822'de bağımsızlığını ka­zanınca başka ülkelerden de göç başladı. Brezilya'ya yerleşen beyazlar arasında İtal­yanlar, Almanlar, İspanyollar, Polonyalılar, hatta Japonlar vardı. Günümüzde nüfusun yarısı beyaz, beşte ikisi mulatto da denen beyaz-Siyah karışımı ile mestizo denen beyaz-Yerli karışımıdır. Çok azalan Yerli nüfus Amazon bölgesinin erişilmez kesimlerinde yaşar. Siyah nüfus arasında ölüm oranının yüksekliğine karşılık, beyaz nüfus artmakta­dır. Halkın hemen tümü Katolik'tir. Ne var ki, Yerlilerin ve Siyahların bir bölümü eski dinsel inançlarını sürdürmektedir.

15 yaşın üzerinde okuma yazma oranı yüzde 79,3'tür (1985). Özellikle kentlerde temel eğitim giderek yaygınlaşmaktadır. Bre­zilya'da 65 üniversite ve 700 kadar yükseköğ­renim kurumu vardır.

Brezilya'nın geniş ormanları yer yer kesile­rek yeni yollar ve kentler için alanlar açılmış­tır. Bir zamanlar el değmemiş olan bölgelere doğru bir yayılma vardır. Eskiden çok sayıda insanın yakalandığı sıtma, sarıhumma ve veba türünden hastalıkların büyük ölçüde önüne geçildiyse de, beslenme bozuklukları ve bula­şıcı hastalıklar bugün de önemli sorunlar ara­sındadır. Brezilya'da sağlık hizmetleri yaygın değildir. İnsanlar bu hizmetlerden gelir dü­zeylerine göre yararlanmaktadır. Brezilya'da, yüksek doğum ve ölüm oranı nedeniyle nüfu­sun yarısından fazlası 18 yaşın altındadır.

Brezilya'nın zengin bir edebiyat ve sanat geçmişi vardır. En ünlü heykeltıraşlarından, sakat olarak doğan Aleijadinho (1738–1814) ellerini kullanamamasına ve kör olmasına karşın, aletleri bileklerine bağlayarak heykel, iç süsleme ve mimarlık alanlarında çok sayıda ürün vermiştir. Brezilya'da. 19. ve 20. yüzyıl­lar boyunca birçok değerli yazar, şair ve res­sam yetişti. Afrika ve Yerli müziklerinden esinlenen ünlü besteci Heitor Villa-Lobos, 19. yüzyılda yaşamış olan Joaquim Maria Machado de Assis, 20. yüzyıl yazarları Gilberto de Mello Freyre ve Jorge Amado ile çağdaş ressamlardan Candido Portinari bun­lar arasındadır. Samba gibi Brezilya dansları Brezilya müziğinin dünyada yaygınlaşmasını sağlamıştır. Rio de Janeiro, her yıl düzenle­nen ve Rio Karnavalı olarak bilinen şenliğiyle ünlüdür.

Başlıca Kentler


1960'ta Rio de Janeiro'nun yerine başkent olan Brasilia ülkenin merkezinde bulunmak­tadır Rio de Janeiro koyları, adaları, deve hörgücünü an­dıran çeşitli tepeleri ve modern yapılarıyla ba­tı yarıküresinin en çekici ve etkileyici kentle­rinden biridir.
Denizden 700 metre yükseklikte bulunan Sâo Paulo, Rio de Janeiro'nun güneybatısın­da kalır. Bu kent Brezilya'nın en önemli sana­yi merkezlerinden biri, aynı zamanda Güney Amerika'nın yüzölçümü en büyük olan kenti­dir (bak. sâo Paulo).
Karayolu ve çok dik bir demiryolu ile ulaşı­labilen Sâo Paulo'nun limanı Santos dünya­nın önde gelen kahve satış limanıdır.
Daha kuzeydeki, eski adı Bahia olan Salva­dor 1549'da kuruldu ve 1763'e kadar Brezilya' nın başkenti oldu. Günümüzde, özellikle ka­kao, sigara ve puro ticaretinin yapıldığı en iş­lek limanlardan biridir.
Porto Alegre, Brezilya'nın en güneyindeki eyaleti Rio Grande do Sul'un başkentidir. Denizle birleşen Patos Gölü'nün kıyısında ku­rulmuş, gemilerin uğradığı bir ticaret merke­zidir.
Eski adı Pernambuco olan Recife, genellik­le Avrupa'dan gelen gemilerin ilk uğradığı Güney Amerika limanıdır. Anakaranın bir ada ve yarımadaya köprülerle bağlandığı bu kent hızla kuzeyin sanayi merkezi olma yo­lundadır. Mercan kayalıklarından dolayı Por­tekizliler buraya "kayalık bölge" anlamına ge­len Recife demişlerdir.
Manaus, kuzeydeki iç bölgede yer alan önemli bir kenttir. Amazon Irmağfnın 1.450 km yukarısında, orman bölgesinde kurulu bu kentteki birçok yapı 1900'lerin başındaki ilk büyük kauçuk üretimi döneminden kalmadır.

MsXLabs.org & Temel Britannica


Safi 7 Eylül 2016 17:12

2 ek

BREZİLYA

Alıntıdaki Ek 54915

port. Brasil, Güney Amerika'da devlet; 8 512 000 km2; 153 322 000 nüf. Başkenti Brasilia. Resmi dili Portekizce. Brezilya, 22 eyalet. 4 toprak ve 1 federal yönetim bölümünden oluşan bir federasyondur.

COĞRAFYA


Yüzey şekilleri.


Güney Amerika’nın yüzölçümü bakımından en büyük devleti olan Brezilya’nın yükseltisi azdır: toplam yüzölçümünün % 40'ının yükseltisi 200 m'nin altındadır. Topraklarının görünümü genel olarak düz ve tekdüzedir ve mağ samsı biçimler ağır basmaktadır. Kimi yeri iş az, kimi yeri çok tortul kayaçlarla örtülü Cambrıa öncesi temel, Brezilya'nın büyük bölümünü kaplar. D.'ya doğru yükselen teg, mel, B.'ya doğru yumuşak bir eğimle al-çalır. Yakın geçmişte gerçekleşen bir gençleşme hareketi, yer yer, eski kıvrımların yeniden ortaya çıkmasına ve Apalaş tipi bir yüzey şekli oluşmasına yol açmıştır. Örtü görevi yapan platolarda (chapadas'lar), lateritli bir kabuk (canga) oluştuğu gözlenir. Ülkede morfoloji bakımından beş büyük bölgeye rastlanır: Amazon bölgesi, Kuzey-doğu ve Doğu bölgeleri, Güney Brezilya, Orta Brezilya, Batı Brezilya.
Amazon bölgesi, bir temel oluğun üzerindedir. K.'de, billurlu tabana oturan ve Guyana kütlelerini oluşturan kumtaşlı platolarla sınırlıdır. Oluğun dibi, geniş yanı Manaus’un yukarı kesiminde bulunan huni biçimli kesimde tortullarla dolmuştur.

Kuzey-doğu ya da Nordeste bölgesi. Tortul örtü bu bölgede, cuesta'larla (Maranhâo, Piauf, Cearâchapadaları, ibiapa- ba dağı: Araripe tepesi) sınırlı platolar oluşturur. Yükselti 1 000 m'nin altındadır. Birkaç büyük ırmak bir boğulmuş kıyıya ulaşan geniş vadiler açmıştır. D.’da tortullar ortadan kalkar ve yükselmiş temel, kısıklarla delinmiş küçük Apalaş tipi yüzey şekilleri, birbirinden kopuk sıradağcıklar oluşturur. Kıyıda, Cearâ'da kumullarla, Alagoas’ta denizkulaklarıyla sınırlanmış büyük kumsallar yer alır. Kıyının arkasındaysa Üçüncü Zaman'da oluşmuş yer yer yalıyarlar (Sâo Roque burnu, Branco burnu) halinde kıyıya ulaşan alçak platolar (tabuleirostar) uzanır.

Doğu ve Güney-doğu bölgeleri, yüksek toprakları kapsayan bölgelerdir. Temelin yükselmesi bu kesimde daha belirgindir ve billurlu yüzey şekilleri, doğrudan doğruya Atlas okyanusu'na doğru alçalır. Sâo Francisco ırmağı ile kıyı arasında, görünüme dağlık bir hava veren kuvarsitli doruklar içeren platolar uzanır: Diamantina chapada’sı (1 850 m), Espinhaço dağları (1 800 -1 000 m arasında). Bu dağ sıralarından inen ırmaklar, kıyıya ulaşınca, birikintilerle pekişmiş eski kıyı şeritlerinin (restinga'lar) arkasında büklümler çizerek akar, sonra haliçlerle okyanusa dökülürler. 20° enlemine doğru, yüzey şekillerinin ve kıyının doğrultusu G.-B.’dan K.-D.'ya yönelir, yükselti artar ve temeldeki kırılmalar genişler. Guanabara, Angra dos Reis, Santos, Paranaguâ körfezlerinin oyulmuş olduğu kıyının hemen arkasında bakışımsız bir çarpılmış blok olan Mar dağlarının (serra do Mar) sarp yamaçları yükselir. Santa Catarina eyaletine doğru hem alçalan hem parçalara bölünen serra de Graciosa Paranâ'daki başlıca kıyı yüzey şekilleridir. Serra de Graciosa'nın arka kesiminde, K.-B.'sında sarp serra da Mantiqueira'nın yükseldiği Parafba do Sul vadisi uzanır. Parafba, Ribeira ve itajai ırmakları dışında, yüksek topraklan, B.’ya doğru akan Grande ırmağı (Parana, des rios Tietâ, Paranapanema, iva (Chapecö ve Iguaçu ırmaklarını oluşturur) akaçlar.

Güney Brezilya.
Bu bölgede temel az yer kaplar. Örtü toprakları, kıvrımlı büyük kıyıları oluşturur; önlerinde tanık tepelerin yükseldiği bu kıyıları, serra do Mar’ın arka yamaçlarından doğan ırmaklar geniş biçimde yarmıştır.

Orta ve Batı
Brezilya'nın temel özelliği, chapada'ların (Goiâs ve Mato Grosso) yaygınlığıdır. Paranâ, B.dan Sâo Paulo platolarıyla, D.'dan Güney Matto Grosso platolarıyla (Paraguay alüvyon ovalarının yukarı tarafında Maracaju ve Bodoquena sıradağlarıyla son bulur) sınırlanan bir senklinalde K.'den G.’e doğru akar. Bu çöküntüye, eğiminin yok denecek kadar az olmasından ötürü "Pantanal" (bataklık) adı verilir. Temel, serra dos Pireneus’da Veadeiros chapada'sında ve Pantanal'ın ortasındaki Urucum iliksi çukurunda Apalaş tipi yüzey şekilleri oluşturur.

İklim ve bitki örtüsü.


Ülkenin G. kesimi ile Atlas okyanusu kesimindeki yüksek alanlar (18°C) dışında, yıllık sıcaklık ortalaması 22°C'ı aşar. Amazon bölgesinden oğlak dönencesine kadar uzanan alanda, çok sıcak bir mevsim ile daha serin bir mevsim arasındaki sıcaklık farkları çoğalır. Curitiba'da zaman zaman kar yağar ve Sâo Paulo'daki sabahları sisli vadilerde ara sıra don olayı gözlenir. Amazon bölgesinde ve yüzey şekillerinin yağışları artırdığı (serra do Mar'da 4 524 mm) kıyı bölgesinde, yıllık yağışlar 2 000 mm’nin üstündedir. Ülke genelinde, yağış mevsimi yaz (ekim-mart), kurak mevsim kıştır (mart-eylül). Kıyı kesiminde, Salvador ile Sâo Roque burnu arasında, yağışlar en serin mevsim olan mart-eylül ayları arasında düşer. Amazon bölgesinde kurak mevsim, süresi kısalmakla birlikte, varlığını sürdürür (yağışların sürekli olduğu Acre eyaleti dışında). Kuzey-doğu bölgesi eyaletlerinin iç kesiminde ve Sâo Francisco ırmağının orta ve aşağı vadisinde yarı kurak bir iklim egemendir (800 mm'den ve hatta bazen 500 mm'den az yağış); ne var ki, bazen arka arkaya birkaç kurak yıl da geçirilebilir. Güney Brezilya'da yağışlı
mevsim kıştır ve buralarda yarıtropikal bir iklim görülür.
Alıntıdaki Ek 54914

Yaprakdökmeyen orman (mata) aşağı yukarı bütün Amazon bölgesini, serra do Mar’ı, Mantiqueira sarplığını, Sâo Paulo eyaletinin batı kesimindeki platoları ve Güney eyaleti platolarının büyük bölümünü kaplar; Kuzey-doğu Brezilya'nın en yüksek ve en çok yağış alan noktaları da bu ormanlarla örtülüdür. Oğlak dönencesinin ötesinde yaprakdökmeyen ormanın gürlüğü ve sıklığı azalır, aravkarya ve para- guay ağaçları görülmeye başlar.

Brezilya’da ikinci önemli bitki topluluğu savanlardır. Amazon bölgesinde ender rastlanan campo’iat. Mato Grosso'da ve Goiâs'ta alanların büyük bölümünü kaplar; güney bölgelerindeki çayırlar (Campos Gerais, Guarapuava ve Vacaria campo'ları) Rio Grande do Sul tepelerinden görünen pampanın öncüsüdür. Orta Brezilya'nın en verimsiz topraklarında savan, cüce, iğneli ağaçlarla dolar, yer yer cam- po cerrado ya da "kapalı savan" adı verilen bir bitki topluluğu oluşturur.
Yarı kurak bölgede, grimsi renkli küçük yapraklı ağaçlardan, kaktüslerden ve ananasgillerden oluşan kurakçıl bir bitki örtüsü (caatinga) görülür. Piauı ve Maranhâo'ya palmiyeler egemendir. Irmakağızları ve koyların kıyısı, mangrovlar alanıdır. Ama insanoğlu, ormanı kesip, savanları yakarak bitki örtüsünü büyük ölçüde değiştirmiş, böyleoe toprak aşınmasına ve lateritleşmeye (toprağın tuzlu bir kabuk bağlaması) yol açmıştır.

nüfus


Ülkenin 1970'te 93 139 000 olan nüfusu günümüzde 154 000 000'a yaklaşmıştır. Güney ve Doğu bölgelerindeki eyaletlerle (çoğunlukla krrr'ye 25-150 kişi) çok az nüfuslu iç kesim (Amazon bölgesinin batı kesiminde krrv''ye 1 kişiden az) arasında büyük bir çelişki gözlenir. Güney ve Güney-doğu bölgelerinde, sırasıyla ülke topraklarının % 7 ile % 11 inden azını kapsamalarına karşın, nüfusun % 18 ve °/o 43'ü yaşar. Kuzey-doğu (Nordeste) bölgesinde, yoksul bir bölge olmasına karşın, Brezilya topraklarının % 18'inden oluşan bir alanda ülke nüfusunun % 30'u yaşar. Buna karşılık, nüfusun % 10'undan azı, uçsuz bucaksız Amazon ve orta kesim bölgelerinde (ülkenin toplam yüzölçümünün üçte ikisini kapsarlar) son derece dağınık bir biçimde yayılmaktadır.

Brezilyalılar ın çoğu beyaz olmakla birlikte, nüfusun bir bölümü melezdir. Beyazlar, zenciler ve Kızılderililer arasında ırk karışmaları son derece farklı insan tiplerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Brezilyalılar, hiçbir bilimsel temele dayanmamasına karşın, üç ırk tipi ayırt ederler: melez (beyaz-zenci karışımı), caboclo (beyaz -kızılderili karışımı), cafuzo (zenci-kızılderili karışımı). Daha yakın bir dönemde de, güney kesimlerdeki Brezilyalılar ile göçmen Japonlar'ın karışmasıyla, ainoco'lar adı verilen melez tipi ortaya çıkmıştır. Ne var ki, 1950'den bu yana, nüfus sayımlarında '1 ırk "lar göz önüne alınmamaktadır.

Yıllık doğal nüfus artışı oranı yüksektir: %o20,7. Ama ölüm oranlarının %o 10'larda kalmasına karşın, doğum oranlarında düşme eğilimi gözlenmektedir: 1951- 1960 arasında %<> 44: 1970-1975 arasında %o 37,1; 1985-1990 arasında %o 28,6. Bu veriler, Afrika ya da Asya'nın tropikal bölgesindeki yoksul alanlara oranla gelişmiş ülkelere yakın olan Brezilya’nın gelişmişlik derecesini ortaya koyar.

Nüfusun % 35,2'sini 15 yaşın altındakiler oluşturur, 15-59 yaş diliminde bulunanların toplam nüfusa oranları % 57,7'dir; 60 yaş ve yukarısıysa toplam nüfusun % 7'sini oluşturur. Ülkeye gelen göçmen akımının bu verilerdeki önemi günümüzde yok denecek kadar azdır. İ820-1973 arasında 5 500 000 yabancı (Portekizli, İtalyan, İspanyol, Alman, Japon) ülkeye girmiş, ama girişlerin büyük bölümü 1940’tan önce gerçekleşmiştir, 1940’da % 31 olan kentli nüfus oranı, 1960'ta % 60'1 aşmıştır. 1990'da nüfusun % 73,8'inin kentlerde yaşadığı Brezilya'da, Rio de Janeiro, Sâo Paulo gibi nüfusları 5 milyonu aşan yerleşme alanlarının dışında nüfusu 1 milyonu aşan 7 yerleşim merkezi daha vardır. Köyden kente göç dalgası (özellikle yoksul Nordeste bölgesinden), büyük yerleşmeleri sürekli kalabalıklaştırmaktadır. Bu göç olayı nedeniyle, üçüncü kesimde çalışan etkin nüfusun oranı, birinci kesimde çalışanlarınkine ulaşmıştır (ikisinde de % 40), sanayide çalışanların oranıysa, yakın dönemdeki gelişmelere karşın, hâlâ düşüktür.

iktisat


Tarım ve hayvancılık.


Brezilya'da toprakların % 44,5 kadarı işlenir. Toprak mülkiyetinin yapısı, tropikal bölgedeki Üçüncü dünya ülkelerinin çoğunda olduğu gibi son derece eşitsizdir. Çiftliklerin yarısı 20 hektardan küçüktür, işlenen tarım alanlarının ancak % 3’ünü kaplarlar. Buna karşılık 1000 hektardan büyük çiftlikler, işlenen tarım alanının % 40’ından çoğunu kaplar, ama toplam çiftliklerin ancak % 1 'ini oluşturur. Büyük şekerkamışı, kahve ve kakao işletmelerinin bir bölümü dışında, büyük çiftlikler genellikle hayvancılığa, küçüklerse besin tarımına yönelmişlerdir. Tarım ürünlerinin başında mısır (21-26 milyon ton) gelir, onu soya, buğday, barbunya fasulyesi, pirinç (yaklaşık 12 milyon ton, mısırın yanı sıra, günlük beslenmenin temelini oluşturur) izler. G.-G.-D. bölgelerinde yetiştirilen buğday, 3,5 milyon hektarı aşkın bir alan kaplar (5-6 milyon ton üretim).

1970’ten bu yana, tarımda çok büyük teknolojik değişiklikler gerçekleştirilmiş, geleneksel olarak besin tarımıyla ve kahve tarımıyla uğraşılan Güney ve Güneydoğu bölgelerinde soya ekimi (genellikle buğdayla dönüşümlü olarak) kırsal gelenekleri altüst etmiştir. Soya üretimindeki bu patlama (19,9 milyon ton) dış talebin sürekli artmasının sonucudur, ikinci buyuk değişiklik, o sıralar en çok yetiştirildiği Kuzey ve Kuzey-batı Paranâ’ da 1975 yılındaki don olaylarının, çevreye uyumsuzluğunu ortaya çıkardığı geleneksel kahve tarım işletmelerinde gerçek leşmiştir. Günümüzde kahve tarımı, Sâo Paulo eyaletine (işlenen toprakların % 36'sı) ve Minas Gerais'e (°/o 27) doğru tırmanmakta, hükümet, kesin biçimde tropikal iklimli bölgelerde yayılmasını desteklemektedir. Son derece değişken olan yıllık üretim, genellikle 1-1,5 milyon ton arasında oynamaktadır.

Kuzey-doğu bölgesinin yağışlı topraklarında ve Sao Paulo eyaletinde geleneksel olan şekerkamışı tarımı, günümüzde taşıtlarda yakıt olarak kullanılan alkol üretimiyle bağlantılı olarak olağanüstü bir gelişme göstermektedir. Ama bu büyük değişikliğin toplumsal sonuçları oldukça acıdır, çünkü büyük tarım işletmeleri, kıyı bölgesi yakınındaki alçak yaylalar ile büyük kent merkezleri yakınında yerleşmiş köylü topluluğunu yerinden etmektedir.

Genel olarak ele alındığında, kırsal kesimde yakın dönemde gerçekleşen büyük değişikliklerin topluma yansımaları olumlu değildir. Tersine, Doğu ve Kuzey kesimlerindeki ormanlık topraklarda, yapay yeme dayalı hayvancılığın gelişmesi, yurtlarından uzaklaşan mülksüz köylülerin sayısını artırmış ve önemli bir yerleşmeye yol açmaksızın, Amazon ormanlarında büyük alanları yok etmiştir. Büyük mülkiyet, büyük ölçüde hayvancılığa yönelmiştir. Güney Mato Grosso'daki ve uçsuz bucaksız Amazon bölgesindeki el değmemiş büyük ormanlar önce yaprak dökümüne yol açan kimyasal ürünlerin, sonra da büyük ağaçları deviren, köklerinden söken güçlü traktörlerin saldırısına uğramıştır. Bu doğal ortamların yok edilmesini yangınlar tamamlamakta ve ortaya çıkan ağaçsız alanlar, sonunda zengin Brezilyalıların ya da ülkeye yerleşmiş çokuluslu şirketlerin eline geçmektedir.

Özel olarak oluşturulan otlaklara dayalı uçsuz bucaksız hayvancılıkçiftliklerinde (fazenda), sıcağa ve nemli tropikal ormanda mera hayvancılığının sert koşullarına dayanıklı. ıslah edilmiş büyükbaş hayvan yetiştirilir. Hayvan yetiştiricileri, hâlâ 140 milyon baş sığırın bulunduğu ülkede egemen topluluktur. Önemli ıslah çalışmalarından geçirilen bu hayvanların yarısından çoğu, Güney ve Güney-doğu kesimlerindedir. Ağaçlı savan (cerrado) bölgelerinde ve Kuzey-doğu bölgesinin iç kesimindeki Caatinga'da, hâlâ mera hayvancılığı ağır basar. Çevreden kopuk kesimlerde (Goiâs'ın kuzey kesimi, Kuzey-doğu bölgesindeki eyaletlerin batı kesimleri) büyük mülk sahiplerinin topraklarında yaşamamaları genel bir kural haline gelmiştir. Bununla birlikte, sözkonusu geleneksel kırsal kesimler, özellikle kent merkezleri çevresinde ve son zamanlarda yeni açılan büyük yollar boyunca yeni yerleşim bölgelerinin oluşmasıyla giderek küçülmektedir Sözgelimi, Kuzey-doğu bölgesinin doğu bölümündeki sertâo'da, geleneksel olarak besin tarımına (pirinç, mısır) ayrılmış birçok yağışlı toprak, günümüzde ya yem bitkileri üreten ya da mera açan büyük sürü sahipleri tarafından yeniden alınmış, aynı zamanda da yarıcılar, en iyi topraklardan çıkarılmıştır. Yani, teknoloji yenilenmesinin sonuçları, insancıl açıdan son derece kötü olmuştur, işsiz kalan tarım işçilerinin önünde, topluca Güney’e ya da Güney-doğu'ya doğru göçmekten başka çözüm yolu yoktur, ama sözkonusu bölgelerde de, kırsal kesimde yoğun biçimde makine kullanılması ve büyük sanayilerde otomasyonun gelişmesi nedeniyle, işçi gereksinimi azalmaya başlamıştır.

Brezilya'da yalnızca sığır yetiştirilmez. Ülkede, üçte ikisi Rio Grande do Sul goşoları ("gaucho”) tarafından yetiştirilen 21 milyon baş koyun vardır. Domuz yetiştiriciliği, ülkenin Güney kesimlerindeki "avrupalı toplulukların uzmanlık dalı haline gelmiştir (toplam 33 milyon baş domuzun, 15 milyonu). Güney eyaletlerinde, domuz yetiştiriciliği çeşitli tarımla birlikte yürütülür. Yoksul Kuzeydoğu bölgesindeki sertâo'da da, keçi (golbaş) yetiştirilir.
Makineleşmenin ülkede hızla yayılması ve ıslah edilen sığır yetiştiriciliğindeki sürekli gelişme, en yoksul köylü sınıfı arasında huzursuzluklara yol açmıştır.
Kuşkusuz çok hızlı gelişen, ama sanayileşmenin ve teknik gelişmenin işsiz bıraktığı niteliksiz işçileri kırsal kesimde kullanmaya yeterli olmayan ülkede, başlıca sorun topraktır.

Ama bütün bunlar bir yana, kırsal kesimin çerçevesi büyük ölçüde değişmiştir. Uzun süre belirli kesime ve yalnızca toprak sahiplerine yöneltilmiş olan teknik ve parasal yardım günümüzde geniş bir çiftçiler yelpazesine dağıtılmakta, kırların düzenlemesini bölgesel ölçeğe çevirmek için de yoğun çaba harcanmaktadır. Bu çabadan en çok yararlanan bölge, Kuzey-doğu bölgesidir.

Büyüme ve sanayileşme.


Yıllık büyüme oranlarının °/o 10 dolaylarında olduğu 1967-1974 dönemini nitelendirmek için, "Brezilya'nın iktisadi mucizesi"nden söz edilmiştir Aslında, iktisadi mucize, gerçekten ülkenin kesin biçimde sanayileşme yoluna girmesini sağlamışsa da her şeyden önce, 1964 askeri darbesinden önce alınmış bir dizi önlemin mirasçısıdır. Getülio Vargas'tan sonraki kararsız ama ulusçu rejimler, aynı zamanda iki iktisat siyaseti birden uygulayararak, iktisadi gelişmenin temellerini atmışlardır. Sözkonusu siyasetlerden biri, Brezilyalıları yalnızca Brezilya'da üretilmiş malları tüketmeye zorlayan (yalnızca donatım mallarının dışalımına kolaylık tanınıyordu) oldukça sert bir korumacılıktır. İkincisiyse, hükümet sorumlularının, oldukça kararlı bir biçimde, beş temel sanayiye (makine, ulaşım araçları, elektronik, kimya, metalürji sanayileri) yabancı sermaye yatırımlarını desteklemiş olmalarıdır. Yatırım yıllarında oldukça iyi denetlenen yabancı sermayenin, ulusal sanayinin gelişmesi için uyarıcı bir rekabet oluşturacağı tasarlanmış ama Brezilya özel sermayesinin çokuluslu şirketlerle rekabet edemeyeceği ortaya çıkınca, iktisadi gelişme için vazgeçilmez olduğuna karar verilen bazı sanayi ya da enerji üretimlerini devlet üstlenmiştir. Petrobrâs, Electrobrâs, Ulusal çelik sanayisi şirketi, Vale do Rio Doce şirketi (Mınas Geraıs madenlerinin çıkarılması ve işlenmesi) gibi büyük devlet şirketleri, böyle kurulmuştur.

Nispeten sağlam, ama pahalı temellere dayalı olarak, teknotratlar ve subaylar, yalın ve nispeten yeni önlemler almışlardır. Küçük resmi devalüasyonlarla spekülasyonu ürkütme yoluyla enflasyonla savaşma; büyük ölçüde yabancı sermaye yatırımları desteklenirken, bir yandan da bu yatırımları denetlemeye çalışma; bunlara kpşut olarak, her türlü sermaye biçimine yıllık küçük değer artırımları uygulayarak yatırımları ve tasarrufu destekleme; asgari ücreti oldukça düşük bir düzeyde tutma. Aynı zamanda, ülkede orta sınıf sayılan kesim yavaş yavaş gelişmektedir.

1973'te Brezilya, birçok tüketim malında korumacılık siyaseti başarıya ulaştığı ve yabancı sermaye ülkeye aktığı için, mu- cize'ye inanabilirdi. Ama 1974 yılı, düşkı- rıklıklarının başlangıcı oldu. Petrol fiyatlarındaki artışın yol açtığı sıkıntılara koşut olarak, sistemin açık verdiği noktalar anlaşılmaya başlandı. Dayanıksız tüketim malları sanayileri (1970’teki toplam sanayi üretiminin °/o 50'si), dayanıklı tüketim ve ara malı sanayilerinin zararına, iç pazarın genişletilmesi düşünülmeksizin, geliştirilmişti. 1974’te ticaret bilançosunda 4,6 milyar doları aşkın bir açık ortaya çıkmıştı.

ikinci ulusal kalkınma planında (1975 -1979), sağlıksız ekonomi, yalın bir temel üstünde yeniden ele alındı; pastayı daha çok sayıda dilime bölmeden önce büyütmek. O tarihten başlayarak, toplumsal olguya yer vermeyen bu siyaset, yalnızca kısa ve orta vadeli verimlilik görüşlerinden esinlenen birkaç doğrultuya yöneltildi. Özellikle, soya, şeker, kakao, kahve gibi dışsatım ürünleri geliştirilmeye çalışılıp, besin tarımı ve tarım alanının gerçek anlamda denetim altına alınması ikinci plana atıldı.

Sanayi alanında pastanın, yatırım malları sanayilerinin geliştirilmesiyle daha akılcı biçimde büyütülmesi gerekiyordu. Gerek Amazon bölgesinde bulunan madenlerden (Trombetas ırmağında boksit, Carajâs yaylasında demir filizi) ve yabancı yatırımlardan yararlanan büyük tasarılar düzenli olarak gelişti. Yabancı şirketlerin bütün altyapı giderlerini sağlamalarına, bu giderleri sonradan üretimin bir bölümünü alarak karşılamalarına, ama hiçbir zaman parasal açıdan Brezilya şirketlerinin denetimim ele geçirememelerine dayanan sistem genelleştirildi.

Günümüzde çelik sanayisi (11.5 milyon ton) güçlüdür ve demir yatakları ile başlıca iç pazarlar açısından coğrafi yönden iyi konumlanmıştır. Sâo Paulo ile Rio de Janeiro arasında yarı yolda yer alan Voeta Redonda şirketinin kömürü Angra dos Reis limanı aracılığıyla Santa Catarina' dan ya da Rio de Janeiro limanı aracılığıyla yurt dışından getirilmektedir. Sâo Paulo eyaletindeki başlıca tesis Santos yakınındadır, demir gereksinimi demiryoluyla sağlanmaktadır. Yüksek kapsamlı demir filizleri bulunan Minas Gerais'te, eski Monlevade ve Sabarâ tesislerinin (yüksek fırın, uçsuz bucaksız okaliptüs ağacı işletmelerinden elde edilen odun kömürüyle beslenir) yanı sıra, 1954’te Belo Horizon- te yakınında bir çelik fabrikası kurulmuştur. Japonlar da Doce ırmağının vadisinde ipatinga da başka bir tesis kurmuşlardır. Ülkenin çelik sanayisini, demir filizlerinin bolluğu (Brezilya bu alanda, 162 milyon ton maden kapsamlı üretimle dünya üçüncüsüdür) desteklemektedir.

Bununla birlikte, Brezilya'da en canlı sanayi kolu, enerji üretimidir. Bu üretimde kömürün önemli yer tutmamasına karşılık, hidroelektrik programı dev boyutludur: üretim potansiyelinin 217 162 GW olduğu hesaplanan ülkede, hidroelektrik tesisleri özellikle Sâo Francisco ve Tocantins ırmaklarının aşağı kesiminde ve Paranâ ırmağı üzerinde yer almaktadır. Amazon bölgesinde de santralların kurulmasına başlanmıştır. Brezilyanın toplam elektrik üretimi 135 837 GW saati aşmaktadır. Petrol ise, kısa vadede çözülmesi gereken bir sorundur ve Brezilya, umut edilen sonuçlara ulaşabilmek için ulusçu görüşlerinin bazılarından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Risk sözleşmeleri, yabancı şirketlerin bütün işletme giderlerini karşılamalarını öngörmekte, el emeği ve tesis giderlerinin ödenmesi.

Ancak petrol bulunması koşuluyla güvence altına alınmaktadır. İlke olarak, Pet- robras üretimin denetimini elinde tutar; çünkü sözleşmelere, üretime geçilir geçilmez yatakların işletilmesinin ona devredileceği koşulu konmuştur. Üretim 1990 yılında 231 milyon varil dolayındadır ve Brezilya tüketiminin % 53'ü için hâlâ dışa bağımlıdır. Bununla birlikte ülkenin arıtma kapasitesi, Paçana ve Bahia eyaletlerinde yeni rafineriler kurulmasıyla artmıştır (günde yaklaşık 1 412 000 varil). Rio de Janeiro'ya 130 km uzaklıkta Angra’da 626 MW'lık bir nükleer santral kurulmuş (1982'den beri deneme üreti- mindedir), 2000 yılına dek kurulması öngörülen 60 nükleer santralın toplam kapasitesinin 75 000 MW'ı bulacağı açıklanmıştır.

İmalat sanayileri yelpazesi geniştir. Özellikle en çok işlenmiş ürünler açısından, bu sanayilerin çoğu yabancı şirketlerin denetimi altındadır. Otomobil sanayisi yabancı patentler (özellikle ABD ve Federal Almanya kökenli) altında çalışmaktadır. Makine ve elektrik sanayilerinde yabancı sermaye ağırlıktadır. Bu imalat sanayileri, aşağı yukarı bütünüyle büyük yerleşme alanlarında (ya da yakınlarında), özellikle de Sâo Paulo, Rio de Janeiro ve Belo Florizonte'de toplanmıştır.

iç ulaşım.


Kara ulaşımı olanakları, 1960’tan bu yana büyük ölçüde gelişmiştir. Demiryolu çok geri kalmıştır, ama dökme malların (özellikle maden filizleri) taşınmasında bu ulaşım biçimine gösterilen ilgi günden güne artmaktadır. Brezilya, günümüzde ancak 30 500 km (% 80’i dar hatlı) uzunluğunda olan demiryollarını geliştirmek zorundadır. Karayolu alanındaki gelişmelerse göz kamaştırıcıdır. 1950-60 yıllarında ilk büyük bölgelerarası yolların (Porto Alegre-Sao Paulo, Rio de Janeiro, Bahia, Brasilia-Belâm) açılmasından bu yana, federal hükümet, boyutları bir kıta boyutlarına yaklaşan ülke için uygun bir program benimsemiştir. Amazon’un ağzının güneyindeki bütün kıyı bölgelerinin yolları yapıldıktan, uzak batı kesiminin bir bölümünün ülkeden kopukluğu giderildikten sonra, “ulusal bütünleşme sağlayıcı" diye nitelenen bir karayolları ağının yapımına girişilmiştir: 1980’de tamamlanan, 4 918 kilometrelik Amazon aşırı yol, Amazon bölgesini ırmağın kuzeyinden ve güneyinden aşan doğu-batı yönelimli iki büyük ana eksen oluşturur. Bu çalışmalara koşut olarak, Kuzey-doğu bölgesi de asfalt karayolları ağıyla donatılmakta ve boylamları izleyen dört büyük eksen, Amazon bölgesinin ülkenin geri kalan bölümüyle gerçekten bütünleşmesini sağlamaktadır.

Karayollarındaki bu olağanüstü gelişme, nüfusun büyük bölümünün hâlâ kıyı kesiminde yaşamasına karşın Brezilya’da yük taşımacılığının ancak % 12'sinin gemiyle, % 16'sının demiryoluyla yapılmasını açıklayan nedenlerden biridir. Karayollarıysa tersine, pahalı bir ulaşım olmasına karşın, yük ulaşımının °/o 72’sini çekmektedir. Yolcu ulaşımının büyük bölümü, uçakla ve binlerce kilometre boyunca Brezilya'yı baştan sona aşan otobüslerle yapılmaktadır.

Dış ticaret ve ticaret bilançosu.


Dış ticaret, ülkenin günümüzdeki iktisadi durumunu oldukça iyi yansıtır. Topraktan ve toprak altından elde edilen işlenmemiş ürünler, günümüzde dışsatımın ancak üçte birini (»/o 18,2'si kahve) oluşturur (oysa 1950 yıllarının sonuna kadar, dışsatımın tümünü karşılıyorlardı), işlenmiş ürünler, temel ürünlere yaklaşmakta (°/o 31,6), bu arada Brezilya'nın yarı işlenmiş ürünler (soya yağı, post ve deri, demirli alaşımlar) dışsatımı günden güne artmaktadır. Dışalımda petrol ve türevleri giderlerin üçte birim oluşturmakta, onları makineler ve kalkınan bir ülkenin vazgeçemeyeceği donatım malları izlemektedir. Ama bu dış ticaret bir azgelişmiş ülkenin dış ticareti değildir, çünkü Brezilya, artık geleneksel alıcısı olmayan ülkelere çelik, ulaşım gereçleri, makineler ve çeşitli aygıtlar satmaktadır. Brezilya’nın 1990 yılında gerçekleştirdiği 31,4 milyar dolarlık ihracatında Amerika Birleşik Devletleri'nin payı % 24,5, Hollanda’nın % 8, Japonya’nın payıysa % 7 olmuştur.

Dış ticaret açığına, çok büyük dış borçlarına, borçların yıllık faizlerinin sürekli artmasına karşın Brezilya, yabancı yatırımcıların güvendikleri bir ülke olmayı sürdürmektedir. ABD hâlâ Brezilya’nın bankeri olmakla birlikte, iktisadi açıdan saldırgan iki ülke (Almanya ve Japonya) tarafından yakından izlenmektedir.

Brezilya halkı.


Ülkede iktisadi gelişmenin sürati şaşırtıcıdır. Bu gelişme, sömürgecilik ve yabancı egemenliği dönemlerini yaşamış bir ülkede son derece köklü olan bir ulusçuluğa bağlıdır. 1964 askeri darbesini yapanlar ve yandaşları, bu ulusçuluk duygusundan, doğmakta olan sınıflar arası savaşımı bastırmak için çok iyi yararlanmışlardır. Aynı biçimde, Brezilya yabancı ülkelere karşı özerklik ilkelerine dayanarak Batı ülkeleriyle hem liberal hem de sınırlı bir iktisadi ve teknik işbirliği siyaseti geliştirmektedir. Öte yandan Brezilya halkı temelde sürekli olarak yeni topraklara yerleşme çabası içinde olan Bir halk olarak kalmıştır (bu durum, topraklarının yarısından fazlasının boş olmasıyla ve tarihinde düzensiz ama sürekli olarak yerleşme alanının genişletilmesinin ağır basmasıyla açıklanır). Ayrıca Brezilya halkı, Portekizlilerin jeito'sunu korumuştur: büyük bir zorlamaya başvurmaksızın yönetme ve yönetilme, engelleri aracı ve yarı resmi çözümlere başvurarak ortadan kaldırma, her türlü durumda nezaketi elden bırakmadan işini yürütme sanatı. Yani jeito, kesinlikle, iktisadi verimliliği hedef alan bir siyaseti, komplekse kapılmadan, açıkça yürütebilmek için bir koşut sistemdir (ve Brezilya tarafından köklü biçimde benimsenip uyarlanmasaydı, bir bölümü latin kökenli olan bu ülkenin hiçbir özgün yanı kalmazdı).

Kaynak: Büyük Larousse


Safi 7 Eylül 2016 18:05

1 ek

TARİH


keşif


Brezilya’nın keşfi, geleneksel olarak Portekizli Pedro Âlvares Cabral’a mal edilir: Vasco da Gama'nın yolculuğunun ardından, Hindistan’a gitmekle görevlendirilen Cabral, 1500'de on üç gemilik bir filoyla denize açıldı. 22 nisanda, Yeni Dünya’ya ait bir kara parçası göründü. 3 mayısta Portekiz’in armalarını taşıyan taştan bir "padrâo” dikilerek, Portekiz kralının temsilcileri 13° G. enleminde yer alan Porto Seguro bölgesine el koydular: Brezilya’nın ilk adı "Gerçek Haç'ın ülkesi” oldu. Portekiz, Tordesillas antlaşması (1494) görüşmeleri sırasında, kendi topraklarını ispanya'nın sömürgelerinden ayıran çizginin batıya doğru 270 fersah kaydırılmasında diretti. Brezilya ancak 1522 Badajoz konferansı’nda portekiz toprağı olarak tanındı.
Alıntıdaki Ek 54917

XVII. yy.’ın başına dek, sömürgeleştirme çeşitli gezginlerin kurduğu birbirinden kopuk yerleşim merkezlerinden (bugünkü Sâo Paulo bölgesinde Joâo Ramalho (1509), daha G.’de, bugünkü Santa Catarina bölgesinde Aleixo Garcia [1526], vb.) öteye gidemedi; kıyı ovalarından içeri taşmayan bu merkezler, Kızılderililerin (Tupiler-Guaraniler) Portekizlilere etkin biçimde karşı koyamamaları nedeniyle yayıldı. Bununla birlikte, XVI. yy. sonunda, sürekli biçimde oturulan sömürgelerin sayısı 10’u aşmıyordu; bunların başlıcaları, Bahia (Salvador) ve Pernambuco (Recife) çevresindeki Kuzey-doğu (Nordeste) sömürgeleriydi. Buralarda, Martin Afon- so de Sousa yönetimindeki portek'zli kolonların gelişiyle 1532’den başlayarak şekerkamışı tarımına girişildi. Afrikalı zenci kölelerin getirtilmesi ve tropikal iklimin tarıma elverişli olması bölgenin XIX. yy.in sonuna dek Brezilya'nın başlıca yerleşim alanı olmasını sağladı G.’deki portekiz sömürgeleriyse kızılderili kabilelerinin tehdidi altında yaşayan, tahkimli küçük konaklama bölgeleriydi.

Portekiz kralı, Doğu Hindistan'a duyduğu ilgi nedeniyle XVI. yy.in ortasına dek, büyük derebeylerine ve donatario temsilcilere emanet edilen Brezilya’daki mal varlığıyla hiç ilgilenmedi. Donatario temsilciler ellerindeki tüm askeri ve hukuksal yetkilerle, 180-600 km kıyı şeridine sahip on iki yerleşim bölgesini yönetiyorlardı; askeri yardım ve bazı vergiler karşılığında toprak dağıtanlar da onlardı. Kral yalnızca birkaç ticari tekele sahipti, işte bu topraklardan büyük şeker tarlaları doğdu. Bunların ortasında casa grande denilen, şeker değirmenini işleten toprak sahiplerinin oturduğu büyük bir ev ve çevresinde zencilerin oturduğu barakalardan oluşan senzala yer alırdı.

Brezilya'nın değerini sonunda anlayan Joâo III, ülkenin toplumsal ve ekonomik yapısına dokunmadan, donatario temsilcileri bir "Brezilya genel yönetimi”ne bağladı (1548), bu yönetimle kıyı boyunca dağılmış kolonları bütünleştirdi; Bahia'da (daha sonra Rio de Janeiro) oturan bir valinin idaresi altındaki yönetim on üç bölgeye ayrıldı ve ülke, gereğinden fazla bağımsızlaşan donatario temsilcilerin yerini alan (XVII. yy.) ouvidore'ler tarafından yönetilmeye başlandı.
ilk vali Tome de Sousa (1549-1553) yeni kentler kurdurdu ve misyonlardaki cizvitleri Kızılderilileri korumak ve eğitmekle görevlendirdi. Bu merkeziyetçi siyasetle, Fransızların Villegaignon komutasında Guanabara körfezine (1555-1560) ve La Ravardiöre yönetiminde Sâo Lufs do Maranhâo'ya (1594-1615) yerleşme denemelerinin püskürtülmesi sağlandı. Brezilyalılar, yeni denemelere engel olmak amacıyla, kıyılarda kaleler yaptılar: Rio de Janeiro (1565),Fortaleza (1609). Yine de, HollandalIlar Bahia (1624) ve Pernambuco'yu (1630) ele geçirip bir sömürge kurdular ve buraya Nassau Siegen’li Johan-Maurits’i vali atadılar (1636-1644) ve ancak portekizli kolonların ayaklanmasıyla (1654) buradan atılabildiler. Portekiz ile Ispanya'nın geçici birliği (1580-1640) sırasında Castilla'daki Hindistan konseyi örnek alınarak bir conselho de india kuruldu (1604). Bu kurum Lizbon’dan, Brezilya’nın yönetimini ve iktisat düzenini denetlemekle görevlendirildi.

toprak genişlemesi


Gerçi daha 1554’te cizvitler Sâo Paulo'yu kurarak yerli halkı hıristiyanlaştırmak için ülkenin iç kesimini ele geçirmeye başlamışlardı. Ama platoların bu işgali, başlangıçta bandeirantes denilen serüvencilerin işiydi. XVII. yy.’ın bu köle avcıları, su yollarını takip ederek B.'da sertâo'ya kadar uzandılar ve Kızılderilileri köleleştirmek için cizvit misyonlarına saldırdılar. Minas Gerais’te, Ouro Preto'da (1694), Mato Grosso'da (1718) ve Goiâs'da (1725) altın bulunması üzerine, XVIII. yy.'da altın ve değerli taş peşine düştüler. O zamanlar Brezilya dünyanın en büyük altın üreticisiydi: madenlerin yanı başında yeni kentler türedi (Diamantina [1728], Sabari), tazenda denilen ve yerleşim bölgelerinin yakınında yer alan büyük tarım alanları besin tarımına ayrıldı; yavaş yavaş katır yolları oluştu; konak yerlerine insan yerleştirildi. Ama, yaylalardaki madenlerin işletilmesi, ancak Sâo Paulo ve Nordeste'den insan getirilerek yürütülebiliyordu; bunun sonucunda da sözkonusu yörelerde nüfus azaldı, şekerkamışı tarlaları terk edildi; buna rağmen sürekli bir gelir kaynağı da yaratılamadı; gerçekten de madencilerin umursamazlığı, aşırı üretim, krallık yönetiminin işletmecileri çok sıkı bir denetim altında tutması maden yataklarının XVIII. yy.'ın sonlarına doğru tükenmesine ve terk edilmesine yol açtı. Tüm bu işletmelerden en çok yararlanan Rio de Janeiro bölgesi oldu. Coğrafi konumundan dolayı maden bölgelerinin doğrudan denize açılan tek kapısı burasıydı: 1763'te başkent olarak, Bahia'nın yerini Rio de Janeiro aldı. Şeker dönemini (XVI. - XVII. yy.), altın ve değerli taşlar dönemini (XVIII. yy.), hayvancılık dönemi izledi. Kuşkusuz, hayvancılıkla uğraşan nüfus azdı, ama bunlar salt bu işle ilgileniyorlardı; dahaXVII. yy.’da Nordeste’den, XVIII. yy. sonunda Güney'den (Asor adaları'ndan çiftçiler getirtilmesi) hareket ederek madencilik bölgelerini de içine alan ve hatta bu bölgelerin ötesine taşan Brezilya topraklarını işgal etmeye başladılar; büyük hayvancılık çiftlikleri estancıa’lar ile tüketim merkezleri arasındaki bağlantı, sığır sürülerinin açtığı yollarla (boiada) sağlandı. Bu sürülerin özgürlüğe ve geniş alanlara susamış sahipleri (vaqueiro) ellerinden geldiğince, resmi yetkililerin etki alanındaki bölgelerin uzağında kalmaya çalışıyor ve canlı hayvan ile deri ticareti üzerine kurulan (XVIII. yy.'ın sonu gelmeden bu ticaret yerini kuru et ticaretine bıraktı), yeni bir uygarlığın temellerini atıyorlardı.
Amazon ovasıysa, Brezilya’nın iktisadi alanının dışında kalmakla beraber, aslında, özellikle cizvit rahipleri (Kızılderililerin köleleştirilmesini kaldırmak için beyaz sömürgecilerle çatıştılar) sayesinde ve 1669’daOrinoco’dan HollandalIların, Peru’dan İspanyolların, ırmağın çığırından yukarı doğru Fransızların sızma denemelerine giriştikleri, Rio Negro ve Amazon ırmaklarının birleşme noktasında, (günümüzdeki Manaus'un yerinde) bir kale yaptıran Lizbon hükümetinin müdahalesiyle Portekiz sömürgesine katılmıştı.

Brezilya topraklarının işgali ve değerlendirilmesi tamamlanınca ortaya birtakım diplomatik olaylar çıktı. Portekiz’in 1703’te, Brezilya ile ticaret tekelini İngiltere’ye veren Methuen antlaşması’nı imzalaması, ispanya Veraset savaşı sırasında, iki transız müdahalesine yol açtı. Birincisi (1710), Rio önünde başarısızlıkla sonuçlandıysa da, Duguay-Trouin yönetimindeki ikinci müdahalede (1711) Fransızlar kenti ele geçirerek ağır bir fidye istediler. Öte yandan, sömürgeyi çevreleyen toprakların da ele geçirilmesi, Tordesillas antlaşması uyarınca Amazon’un ağzından Sâo Paulo’ya kadar uzanan bir hattın Başında kalan bütün toprakları denetim altında tutma iddiasında bulunan ispanyollar ile çatışmalara yol açtı. Sınır sorunu, özellikle Portekizlilerin Plata ırmağı kıyısında 1680’de kurdukları, İspanyol imparatorluğu’nda kaçakçılık için kullanılan Sacramento sömürgesinin (günümüzdeki Uruguay’ın çekirdeği) yer aldığı Brezilya’nın güney bölgelerinde güçlükle çözülebildi. 1750’de imzalanan sınırlar antlaşmasıyla, iki iberya devleti arasında çekişmelere neden olan bu sömürge ispanya’ya bırakıldı, karşılığında Uruguay'daki cizvit misyonlarının toprağı Portekizliler’e bırakıldı. Bandeirante'lerin saldırılarını unutmayan cizvitler, Kızılderilileri silahlandırdılar, antlaşmayı tanımadılar ve Portekizlileri geri çekilmek zorunda bıraktılar. Bunun üzerine Pombal, Portekiz ve Brezilya'da İsa birliğini yasakladı. Portekiz ve ispanya arasında patlak veren birçok savaştan sonra San lldefonso antlaşması ile (1777) Uruguay ve misyonlar ispanya’ya geri verildi, Brezilya'nın Rio Grande ve Santa Catarina üstündeki mülkiyet hakkı onaylandı.

XVIII. yy. 'da ve XIX. yy. başında iktisadi ve siyasal evrim


Brezilya’nın refahı bu dönemde sağlam temellere oturtulmuştu; Methuen antlaşması ile İngiliz ekonomisine bağlanması Brezilya'nın pirinç, tütün, boyarmadde bitkileri, özellikle de şekerkamışı (Rio de Janeiro, ve Sâo Paulo illerine yayıldı) tarımında yeni bir atılım yapmasına olanak vermişti. Ayrıca, Maranhâo’dan Goiâs'a kadar pamuk tarımına başlandı, kakao tarımı, Para’dan başlayarak Bahıa bölgesine yayıldı.

Josö I döneminde (1750-1777) Pombal, Portekiz’de olduğu gibi Brezilya da da, hem büyük toprak sahiplerinin etkisini azaltmayı ve yozlaşmış görevlileri yola getirmeyi, hem de tarım ve maden üretimim geliştirmeyi hedel alan bir yenilenme siyaseti başlattı. Bu amaçla göçmenliği, bayındırlık çalışmalarını, eğitimi örgütledi ve Kızlderileri köle olarak çalıştırılmalarına son vermekle (1775) birlikte, Anğa la dan gün geçtikçe artan biçimde, köle tarım işçileri getirtti; ticareti geliştirmek için ayrıcalıklı şirketler kuruldu: ticaret tekelleri yalnızca boyarmadde ağaçlarına, tuza, balığa ve içkiye uygulanabildiği için bu son girişim bir ölçüde başarısızlığa uğradıysa da. Portekiz de Ingiltere ile birlikte sömürge paktı uyarınca bundan yararlanmasını bildi. Yalnızca, kolonlar tarafından Kızılderi desteklemekle (yerli köylerinin kurulması vb.) suçlanan Cizvit rahiplerinin ülkeden çıkarılmasında bazı güçlüklerle karşılaşıldı.

Bu iktisadi gelişmeye karşın, sömürge Brezilya'sının siyasal ve toplumsal dengesi tehdit akındaydı, Amazon ormanına ve Mato Grosso'daki campo'lara İtilen az sayıda kızılderili önemli bir tehlike değildi ama, son derece kozmopolit bir toplum oluşturan, ırkların karışmasıyla genellikle köylü, kimi madenci ama hepsi de yoksul yeni bir insan tipinden (melez, caboclo, cafuzo) ortaya çıkan halkın büyük bölümü için aynı şey söylenemezdi; XVIII. yy dan başlayarak bu halk kitlesinin yaşama koşulları, büyük çiftliklerin ve becerikli tüccarların kısa sürede büyük servetler edindikleri bir dönemde büsbütün ağırlaştı, yönetimin yüklediği ağır vergiler ve XVIII. yy. sonunda Minas Gerais platolarını kasıp kavuran maden krizi de, hoşnutsuzluğu artırıyordu. Aydınlar arasında fransız yazarların siyaset ve felsefe kitaplarının okunmasının yarattığı akıma koşut biçimde, bu büyük yığın arasında da devrimci bir akım oluşmuştu, ama devrim önlendi. Bu başarıda en büyük payı olanlar yönetimden çok (Tiradentes'in 1792'de kurşuna dizilmesi), Brezilyalıların enerjisini milliyetçiliğe kaydırmayı beceren kreol, metis ve melezlerdi.

Bu brezilya milliyetçiliği, Napolöon'un Portekiz’i işgalinden sonra, 1808’de Portekiz başkentinin ve krallık ailesinin Rio de Janeıro'ya yerleşmesiyle iyice belirginleşti. Rio, işlevini yerine getirmesini sağlayacak bütün yönetim ve kültür kurumlarıyla gerçek bir başkent haline geldi. Naip, 1816’da Joâo VI adıyla tahta çıkınca tekel rejimini kaldırıp, sanayi özgürlüğünü ilan etti. Ama İngiltere ile 1810’da imzalamış olduğu anlaşma, Brezilya’yı İngiltere'nin iktisadi sömürgesi yapıyor ve sanayileşmeyi engelliyordu. 1820 Portekiz devriminden sonra Lizbon’a dönerken (1821), Brezilya kralı, naipliği küçük oğlu dom Pedro’ya bıraktı.1808-1821 arasında bağımsızlık deneyimini yaşayan Brezilya, yeniden Portekiz sömürgesi olmaya karşı çıktı ve dom Pedro Brezilya'nın sürekli koruyucusu olmayı kabul etti. Çok geçmeden ülkenin bağımsızlığı ilan edildi (7 eylül 1822). Dom Pedro, 12 ekimde Pedro I adıyla imparatorluk tacı giydi.

Brezilya imparatorluğu.


Portekiz birlikleri amiral Cochrane yönetimindeki ingiliz filosunun baskısıyla 1823'te ülkeden İKTİSADI ayrıldılar; hükümdara yasamayı denetleyebilmesi için "ılımlayıcı" bir yetki tanıyan Anayasa 1824'te yürürlüğe girdi. Ama Pedro Tin 1826’da Joâo Vl'nın yerine tahta çıkmak için Portekiz'e gitmek istemesi bir bunalıma yol açtı: Brezilya Lizbon’dan değil, Rio'dan yönetilmek istiyordu ve patlak veren ayaklanma (7 nisan 1831), imparatoru oğlu Pedro II yararına tahttan çekilmek zorunda bıraktı. Brezilya’da doğan Pedro H’nin yaşının küçüklüğü (beş yaşındaydı), bir naiplik (1831-1840) kurulmasını gerektirdi, bu da önce Nordeste' de, sonra güneyde karışıklıklara yol açtı.

1834’te çıkarılan bir yasayla, illerin ayrıcalıkları artırıldı ve İktidarın liberal ve muhafazakâr partiler arasında el değiştirmesine olanak tanıyan gerçek bir parlamenter rejim kuruldu, 1840'ta imparatorluk tacını giyen Pedro II, özellikle 1854'ten sonra (Paranâ hükümeti) büyük toprak sahipleri yararına geniş bir iktisadi gelişme siyaseti başlattı (kara ve demiryollarının yapımı). Büyük toprak sahipleri, 1860’tan sonra geniş çaplı bir kahve tarımına giriştiler. Bu Guyana kökenli tarım XVIII. yy. sonunda Pa- ra’ya, daha sonra Rio ve Sâo Paulo bölgelerine yayıldı, oradan da 1880’den 1929'a dek kesintisiz biçimde, Sâo Paulo yaylalarını kapladı.

Pedro II, ülkenin değerlendirilmesini hızlandırmak için, 1860'tan sonra, Brezilya'nın güney kesimine Avrupa'dan göçmen (alman göçmenler) gelmesini destekledi Ama Paraguay'a karşı kıyasıya bir savaşa girişmek zorunda kaldı (1865 -1870); bu savaş sırasında Brezilya ordu Olinda'da (Pernambuco eyaleli) su ve komutanı general Caxias, ne kadar Sâo Francisco manastırı büyük bir güç olduklarının bilincine var Brezilya’daki ilk fransisken dılar. Bunun sonucunda, Pedro ll'nin likurumu beral ama zorba yönetimi, hoşnut kalmayan rahiplerin (medeni halin laikleştirilmesi, masonluğun desteklenmesi), muhafazakârların (genel oy sisteminin getirilmesi), liberallerin (baskı rejimi), büyük toprak sahiplerinin (köleliğin 1871'den başlayarak dereceli biçimde, 1888’de de toptan kaldırılması) imparatora karşı birleşmesine yol açınca, ordu rejimi devirmek ve cumhuriyeti ilan etmek için (15 kasım 1899) en uygun araç olarak ortaya çıktı.

"Eski Cumhuriyet"


Subayların (Fonseca) ve pozitivistlerin (Magalhâes) yardımıyla hazırlanan ve 24 şubat 1891 ’de yürürlüğe giren Cumhuriyetçi anayasayla, laik (devlet ile kilisenin ayrılması) ve federalist (ABD’dekilere benzer kurumlar) bir devlet kuruldu. Brezilya bağımsızlığını orduya borçlu olmasına rağmen öteki Güney Amerika’daki diğer devletlerin tersine, kara ordusunun ve donanmanın (1893) müdahale girişimlerine karşı koyabildi, 1894'ten (başkan Morais'in seçilmesi) 1930'a kadar on iki cumhurbaşkanı, yasalara uygun olarak birbirini izledi.

Bununla birlikte gerçek iktidar, topraklara ve insanlara egemen olan oligarşilerin; "coronerierin elindeydi. Kahve tarımının, yani Sâo Paulo eyaletinin Brezilya iktisadındaki öneminin günden güne artması, hükümet üyelerinin çoğunluğunun Nordeste halkından değil, Sâo Paulo eyaleti halkından seçilmesine ve 1906’daki aşırı üretim bunalımı sırasında devletin kahve üreticilerine para yardımı yapmasına yol açtı.

Brezilya’nın ekseninin G.’e kaymasına koşut biçimde, bir dizi bilimsel keşif seferiyle Amazon bölgesinin ülke topraklarıyla bütünleştirilmesine girişildi: Spix ve Martius'un Amazon ve Japurâ ırmakları boyunca başlattıkları seferler (1817-1820); Castelnau kontunun, Paraguay ırmağının kaynaklarına düzenlediği sefer (1843 -1847); doktor Crevaux’un iç kesimdeki büyük ovalara seferi (1876-1882); H. Meyer’in Xingü ırmağı kıyılarına seferi (1900). Çok sayıda göçmenin gelmesiyle (italyanlar, ispanyollar, Portekizliler) nüfusu artan Brezilya, 1914’te Latin Amerika'nın en güçlü devletiydi. ABD'nin Almanya’ya savaş açmasından hemen sonra Müttefikler sâfında katıldığı Birinci Dünya savaşı iktisadını daha da canlandırdı. Güney bölgesinde buğday üretimi, Amazon ormanında kauçuk üretimi (Serıngueiro’ların rolü), dışsatıma yönelik biçimde geliştirildi.

Vargas dönemi.


Avrupa pazarlarının kapanması, kauçuk ve özellikle de kahve fiyatlarının 1929'da büyük ölçüde düşmesi, coroneller cumhuriyetinin sona ermesine yol açtı. Liberallerin önderi güneyli Getülio Vargas, diktatörlüğe dayalı geçici bir hükümet kurdu, 1891 anayasasını askıya aldı, özerklik isteyen (1932) Sâo Paulo’daki ayaklanmayı bastırdı, kendini dört yıl için cumhurbaşkanı seçtirip, bir bölümü temsili, bir bölümü loncalara dayalı bir parlamento kurulmasını öngören bir anayasayı oylattı (1934). 1937'de başkan Vargas parlamentoyu dağıttıktan ve eski partileri kapattıktan ve bir plebisitle kendini altı yıllığına Brezilya’nın diktatörü ilan ettirdikten sonra siyasi rejimin diktatörlük niteliği daha da arttı; böylece büyük toprak sahiplerine karşı, köylülere ve kent burjuvazisine yaslanan Estado Növo dönemi başlamış oldu. Başkan Vargas, Brezilya’yı Müttefikler safında ikinci Dünya savaşı’na sokmasına karşın (1942’de 25 000 kişilik bir kuvvet), uyguladığı siyasetten ötürü, ABD’den destek görmedi. 30 ekim 1945’te, bir generaller topluluğu tarafından görevinden alındı ve 1946’da yeni bir demok.a.ik ve federalist anayasa kabul edildi.
Getülio Vargas 1951’de yeniden başkanlığa geldi: birçok nokıadan general Perön’un descamisado'ianna benzeyen marmiteiro'lar hareketinin desteğiyle, ezici bir çoğunlukla seçildi, iktisadi milliyetçiliğini yabancı çıkarların zararına pekiştirdiyse de, muhalefetin başlattığı şiddetli kampanya sonucunda, 24 ağustos 1954’te intihar etti.

Ara rejim.


J. Cafe Filho’nun kısa başkanlık döneminden (1954-1956) sonra, yerine seçilen J. Kubitschek, kendini ülkenin değerlendirilmesi çalışmalarına verdi: sanayi donatımının sürdürülmesi (Volta Redonda demir-çelik topluluğu); Brezilya’nın zenginliklerinden yalnızca Brezilya halkını yararlandırma kararı; federal kurumların yetkilerinin bir bölümünün eyalet hükümetlerine aktarılmasıyla ülkenin iktisadi ve siyasal örgütlenmesini merkezcilikten kurtarma çabası, Brezilya’nın birliğini ve bütünlüğünü simgeleştirmek için, Goiâs'ın ortasında yeni bir başkentin (Brası'lia, 1960’ta tamamlandı) kurulması.

Brasflia’nın kurulması, iktisadı önemli ölçüde sarstı ve 1960 seçimlerini muhalefetin adayları kazandı: Jânıo Ouadros başkanlığa,Joâo Goulart başkan yardımcılığına getirildi, içte Kubitschek’in siyasetini sürdüren ve rüşvet ve yolsuzluklarla savaşmaya ağırlık veren Ouadros, dışta ABD’ye karşı bir bağımsızlık, Doğu ile Üçüncü dünya’ya açılma siyasetine yöneldi. Askeri çevreler ve Guanavara vali (ösi Lacerda tarafından komünizmle işbirliği yapmakla suçlanınca, 1961 ağustosunda istifa etti.
Vargas’ın eski çalışma arkadaşlarından başkan yardımcısı Goulart,başkan olabilmek için, anayasal yetkilerinin kısıtlanmasını kabul etmek zorunda kaldı. Dışta Quadros’un siyasetini sürdürdü, içteyse, eski yetkileri yeniden elde etmeye, bir toprak reformu ve devletleştirme programını yürürlüğe koymaya çalıştı. 1964 nisanında askerler rejime müdahale edip, Goulart'ı görevden aldılar.

Askeri yönetimler.


Ülkede katı bir askeri rejim kuruldu. 1946 liberal anayasasında, baskıyı artıran anayasal değişiklikler yapıldı ve muhalefet çevrelerinde sert bir ayıklama hareketine girişildi: geleneksel siyasi partiler yasaklandı ve onların yerini almak üzere resmi Arena (Aliança Renovadora Nacional) kuruldu ve cumhurbaşkanına, Meclis'in ve eyalet meclislerinin zararına olağandışı yetkiler tanındı (30 ekim 1969 Anayasası). Birbiri ardına seçilen cumhurbaşkanlarının tümü askerdi: mareşal Castelo Branco (1964-1967), mareşal Costa e Silva (1967-1969), general Garrastazu Medici (1967-1974), general Geisel (1974-1979), general Figueiredo (1979-1985).

Bu subayların siyaseti bozgunculukla savaşmaya, sanayiyi geliştirmeye ve bir yandan ABD ile iyi ilişkileri sürdürürken öte yandan da ülkeye bir ölçüde ulusal bağımsızlık kazandırmaya dayanıyordu. Enflasyonu sınırlandıran 1965 istikrar planının başarıya ulaşmasından sonra, Brezilya geniş ölçüde yabancı yatırımlara açıldı, ücretler sıkıca denetlendi ve devletin iktisattaki rolü günden güne arttı. Ama büyüme yavaşladı ve 1973'ten sonra enflasyon yeniden hızlandı.
Başkan Figueiredo 1979 da siyasal yaşamı özgürleştirme sürecini başlattı: belirli sayıda özgürlüklerin yeniden tanınması, başkanın olağandışı yetkilerinin sınırlanması, geniş çaplı siyasal af çıkarılması. 1979'da gerçekleştirilen partiler sistemi reformu sonucunda, Arena ile Brezilya Demokratik Hareketi (BDH, izin verilmiş tek muhalefet partisiydi) ortadan kalktı, yeni partiler kuruldu ve yavaş yavaş, demokratik yaşama dönüldü.

1979 ağustosunda teröristleri ve cinayet işleyenleri kapsamı dışında bırakan genel af yasası çıkarıldı. Bu yasayla insan haklarına aykırı eylemlerde bulunanlarla işkenceci güvenlik görevlileri de affediliyordu. Aşamalı olarak demokrasiye geçiş sürecinde serbest seçimler yapıldı (1982). Muhalif partiler toplam oyların % 60’ını aldığı halde, en çok oy toplayan Sosyal demokrat parti ve orduya dayanan Figueiredo, etkinliğini sürdürdü. Yapılan cumhurbaşkanlığı seçimiyle sivil yönetime geçiş süreci tamamlandı. Brezilya demokratik hareketi (BDH) ve Liberal cephe'nin oluşturduğu Demokratik bağlaşım’ın adayı Tancredo de Almeida a Neves cumhurbaşkanı seçildi (15 ocak 1985). Neves göreve başlamadan ölünce, yerine başkan yardımcısı Jose Sarney geçti. Askeri yönetimi destekleyen Sosyal demokrat parti nin eski başkanı olan Sarney, sonra bu partiden ayrılarak Liberal cephe’yi kuranlara katılmıştı.

Neves’in seçim kampanyasında açıkladığı tarım reformu yasası kabul edildi. Bu yasayla toprakların dengesiz dağılımının düzeltileceği ileri sürülmüştü. Ancak büyük toprak sahiplerinin ve ordunun baskısıyla yasa amacından uzaklaştı. Devlet mülkiyetindeki ve kişilere ait işlenmeyen topraklar dağıtıma girdi. Kongre, yeni anayasayı kabul edecek bir kurucu meclis oluşturulmasını kabul etti. Bir anayasa taslağı hazırlamak üzere 50 hukukçu, iktisatçı, işadamı ve sendikacıdan oluşan bir komite kuruldu. Yapılan seçimleri Ulysses Guimaraes önderliğindeki BDH kazandı (15 kasım 1986).

Kötüye giden ekonomik durum karşısında Josâ Sarney dış borç faizlerinin ödemelerini durdurmak zorunda kaldı. Mart 1987’de “Yeni Cruzado” planıyla ücret ve fiyatlar 90 günlük bir süre için donduruldu. Anayasa çalışmaları yapan kurucu meclis devlet başkanına tam yetki verilmesini 212’ye karşı 334 oyla kabul etti. Sarney’in iki yıl daha başkanlık görevini yürütmesine karar verildi. Kasım ayında yeni anayasa meclisten geçti: grev hakkı yeniden tanındı, sansür kaldırıldı, işkence, ırkçılık, terörizm, ve uyuşturucu ticareti zaman aşımına uğramayan suçlar olarak kabul edildi. Bir türlü düzelmeyen ekonomik durum 1989 başında ücret ve fiyatların bir kez daha dondurulup, cruzado’nun değerinin % 17 oranında devalüe edilmesine yol açtı. “Yaz planı" adıyla nitelenen plan çerçevesinde ocak-mart ayları arasında 4 devalüasyon yapıldı. Haziran ayında “Yaz planfndan vazgeçildi. 17 aralıktaki başkanlık seçimini ikinci turda oyların % 42,75’ini alan Fernando Collor de Mello kazandı. 1990 şubatı’nda göreve başlayan yeni başkan uyguladığı bir dizi tedbirle ekonomik hayatı ferahlatmaya çalıştı (piyasadan para çekilmesi, yeni vergiler, ücret ve fiyatların yeniden dondurulması). Ancak bu çabalar da başarıya ulaşmadı. Ayrıca, başkan’ın kişisel saygınlığı, aralarında karısı Rosane Collor’un da yer aldığı bazı yakın akrabalarının adlarının yolsuzluklara karışmasıyla sarsıldı. 1992 yılının başlarında Collor de Mello’nun adının da yolsuzluklara karıştığı iddiaları ortaya atıldı. İddialar halk arasında huzursuzluk yarattı: büyük şehirlerde başkanı istifaya davet eden gösteriler düzenlendi (ağustos 1992). Kongre soruşturmacıları, Collor'un makamını kullanarak “haksız ekonomik avantajlar” sağladığını öne süren bir rapor yayımladı (24 ağustos). Eylül ayı sonunda Brezilya meclisinde yapılan oylamada, 38’e karşı 441 oyla devlet başkanı Collor’un dokunulmazlığının kaldırılmasına, 180 gün süreyle görevden uzaklaştırılmasına ve Senato’da yargılanmasına karar verildi.

Kaynak: Büyük Larousse


Safi 7 Eylül 2016 18:49

1 ek

EDEBİYAT

Alıntıdaki Ek 54916

Brezilya kıyılarına yanaşan ilk Avrupa donanmasında görevli portekizlı yazar Pero Vaz de Caminha’nın, Brezilya'nın keşfedildiğim krala bildiren mektubu (1500), Brezilya edebiyatının başlangıcı sayılabilir. Gerçekten de bu mektup, anayurdun dilini ve kültür kalıplarını Brezilya’ ya yerleştirdi. Tam anlamıyla özerk bir edebiyat, ancak XX. yy.’da çağdaşçılık akımıyla gelişti.

Sömürgeleşme döneminin başlangıcında, metinlerin çoğu, pratik bir yarar sağlama amacıyla yazıldı. Bu ilk metinler, ya yerlileri hıristiyanlaştırmaya çalışan Cizvit misyonerler, ya da daha çok ülkenin ekonomik zenginliklerinden yararlanmayı amaçlayan kâşifler ve gezginler tarafından kaleme alındı. Bunlar, genellikle be- timleyıcı ve eskiye özenen bir üslupla yazılmıştı. İlk özgün yapıtlar, XVII. yy. da barok şair Gregörıo de Matos Guerra tarafından verildi. Sonraki yüzyılda, barok dönemin son başarıları sayılabilecek akademilerin kurulmasıyla özgün yapıtlar çoğaldı. Yine bu dönemde, yemklasik ve yunan sanatının etkisini Brezilya’ya uyarlayan arkadhıacılık (Tıradentes’ın önderlik ettiği başarısız bir bağımsızlık mücadelesiyle ilişkili olarak) ”natıvısmo”nun oluşmasına ortam hazı.iadı. Ayrıca, Tomâs Antönıo Gonzaga ve Clâudıo Manuel da Costa'nın lirizmim, Basılıo da Gama ve Durâo’nun, temalarını kızılderıli kültüründen alarak günün beğenisine uyarladıkları destansı yapıtlarını anmak gerekir. Brezilya’da o dönemin edebiyat beğenisini, Pombal markisinin Portekiz’de gerçekleştirdiği reform ve fransız ansıklope- dıcılığı belirliyordu.

Kültürel özerklik mücadelesi, siyasal bağımsızlığa kavuşmanın sağladığı olanaklarla 1830’dan yaklaşık 1870'e değin süren romantik dönemde gelişti: Ama, bu özerkleşme süreci çelişkilerle doluydu. Şair Gonçalves Dias, indianismo okulunun kurucusu olmakla birlikte, kültür açısından Portekiz modeline bağlanır. Çağdaşı Castro Alves ise. bu modeli daha az benimser. Bu iki yazardan biri Kızılderililerin, öbürü zenci kölelerin haklarını savunuyordu. Bu toplumsal taleplerin yam sıra, portekız dilbilgisinden yana olanlarla, yazımın özgürlüğünden, yam Brezilya’ ya özgü dil özelliklerinin edebiyata girmesinden yana olanlar arasındaki eleştirel ve edebi tartışmalar sürüp gitti. Jose de Alencar ve Machado de Assis gibi yazarlar, bu dönemde düzyazının gelişmesine katkıda bulundular. Hem romantizmden hem gerçekçilikten esinlenen Machado de Assis, tüm akımların üstünde, büyük bir yazar olarak ününü sürdürdü. Yine XIX. yy.’ın sonunda, bölgeci düzyazı ustaları, Aluısio de Azevedo gibi natüralist romancılar ve bu akımın şiirdeki temsilcisi olan Bilac ürün verdiler. Bilac'ın parnasyen etkisi, simgeci şair Cruz e Souza'nın kıne paralel olarak 1920’ye değin sürdü. Souza hayattayken neredeyse hiç anlaşılmayan simgecilik, daha sonra değer kazandı.

XX. yy.’ın başlarında, geçen yüzyılın belli başlı eğilimleri hâlâ sürüyordu. Daha o zamandan kimi nesir yazarları, 1922’nin çağdaşçılık akımını hazırlayan yapıtlar veriyorlardı. 1930 siyasal devri- mınden sonra, çağdaşçılık, özellikle şiirde Drummond de Andrade, M. Mendes ve J. de Lima), kendini tümüyle kabul ettirmişti. Lıns do Rego, Amado, Ramos, Verıssimo gibi yazarların toplumsal ya da bölgeci yazılarında olduğu gibi, Vieira, Pena, Cardoso, Faria gibi yazarların psikolojik romanlarında da düzyazının büyük bir gelişme göstermesi, bu dönemin ayırıcı özelliğidir. XX. yy. edebiyatında, çağ- daşçılığı yadsıyan yazarların (“1945 kuşağı”) temsil ettiği üçüncü dönemin kesin bir başlama tarihi ve belli yönelimleri yoktur.

Daha sonra, kimi eğilimler kendini kabul ettirdi; biçimsel araştırmalarda kesinlik, yazarlığın bir işçilik gibi ele alınması, laf kalabalığının bırakılması ve evrenselliğe yönelim, şiirde yazımsal ve biçimsel araştırmalarla birlikte, sosyal içeriğe önem verilmesi ve öncü deneyimlerin (somut şiir ve eylem-şiır) ağırlık kazanması. “Somutçuluk’’u savunanlara göre şiir, biçim ve tekniğe ilişkin, matematiksel bir yapıya dayanan ve beyaz kâğıdın boşluklarını değerlendiren biçimsel ve teknik bir beceriden başka bir şey değildir. Eylem-şıır (ya da praksıs-şiir) bu ilkelere karşı çıkar ve önceliği anlama verir: bu anlayışa göre, sanat iletişim kuramının ilkelerinden esinlenen bir deneyimdir. Bu kuşağın başlıca temsilcisi olarak J. C. de Melo Neto'yu gösterebiliriz. Düzyazı alanındaysa en dikkat çekici özellikler, hikâye türünün tekrar rağbet bulması, geleneksel söz dızımını parçalamak için yapılan girişimler ve romanın tür olarak yemden gözden geçirilmesidir (Guimarâes Rosa, Clarıce Lıspector, Autran Dourado) Buna koşut olarak eleştiri de o güne kadar bir köşede kalıp unutulmuş yazarların yemden değerlendirmeye ve cordel edebiyatıyla yemden ilgilenmeye başlamıştır. Bu arada tiyatro yazarları TV’ye yönelmişler ve TV dizileri hazırlamaya koyulmuşlardır.

ARKEOLOJİ


Ülkenin bugünkü toprakları, kimileri çok geniş olan (Amazon ve Doğu bölgeleri) birçok arkeolojik bölgeye ayrılmıştır.
Alçak düzlüklerden oluşan Amazon bölgesinde, manyok ekiminin yanı sıra balıkçılık ve avcılık yapan insanlar yaşıyordu. Köyleri, genellikle küçüktü. Sosyo- polıtık birim, çoğu kez, otoritesi zayıf bir önderin yönettiği tek bir cemaatten oluşuyordu. Dokumacılığı ve sepetçiliği bildikleri gibi seramik de üreten bu kabilelerin kültürel gelişimi, ormanın nemli iklimine dayanabilecek tek ürün olan seramik sayesinde izlenebildi. Bezeklere göre dört cins seramik saptandı: tarama bezekli seramik (İ.Ö. 500 - İ S. 500); kenarı kertikli seramik (İ.S. I. yy.'dan 900’e kadar); çok renkli seramik (600-1300); kazıma tekniğiyle bezenmiş, üzerinde noktalar bulunan seramik (1000’den tarihsel döneme kadar). İlk üç cinse Marajö adasının çeşitli evrelerinde, dördüncüsüne ise Santarem yerleşmesinde rastlandı.
Doğu Brezilya bölgesinin güneyinde, İ.Ö. 8000 yıllarına doğru, taştan gereçler kullanan avcı-toplayıcılar yaşıyordu. Önceleri çok ilkel olan bu gereçler, İ.Ö. 3000 yıllarına doğru gelişti (cilalı baltalar, iki yüzlü deliciler). Bu gelişim, Rio Claro’da- ki (Sâo Paulo ili) uzun süreli evrelerde izlenebilir.

Kıyı bölgesine, özellikle de bu bölgenin güneyine, İ.Ö. 5000’e doğru balıkçı topluluklar yerleşti. Deniz kabuğu yığınlarından oluşan ve “sambaqur adı verilen sitlerinin çapları 100 m’yi, yükseklikleri ise 15 m’yi bulabilir. Sambaqui’lerde yapılan kazılardan, zengin arkeolojik buluntular elde edildi.
Brezilya’nın doğusunda, büyük bir olasılıkla avcı-toplayıcı halklar tarafından boyanmış ya da kazınmış çok sayıda mağara resmi bulundu. En ünlüleri, Minas Ge- rais ilinde, Lagoa Santa’dadır (Cerca Grande, Sumidouro, Lapa do Ballet...). Resimler, kaya yüzlerine ya da kovuk içlerine yapılmıştır. Günümüzden 12 000 yıl önce, ülkenin kuzey-doğu'sunda, Piauı ilinin güney-doğu'sundaki Sâo Raimundo Nonato bölgesinde yaşayan avcı-toplayıcılar ise Vârzea Grande üslubunda kaya resimleri yaptılar ve taştan gereçler kullandılar.

Doğuda, Bahıa kıyısının bir bölümünün dışında (Perıperı sitınde çömlekçiliğin başlaması İ.Ö. 800'e dek uzanır) çömlekçilik çağımızınilk yıllarında ortaya çıktı. Burada İ.S. 500'e doğru, beyaz üzerine siyah ve kırmızı boyalı, kazıma ve baskı tekniğiyle ya da kolombınlerle süslenmiş bir seramiğin yer aldığı tupi-guarani geleneğine rastlanır. Tupi-Guaraniler köylerde yaşıyor, ölülerini çömlek içinde gömüyorlardı. Dudaklıklar, kazıyıcılar, chopper’lar gibi taştan eşyalar da yapıyorlardı.
XVI. yy.’da, Portekizliler in gelişiyle, yerel geleneklere avrııpa seramiğinin özellikleri karıştı ve varlığını XIX. yy in başına dek sürdüren yenıbrezılya çömlekçiliği doğdu.

GÜZEL SANATLAR


Sömürge dönemi.


Sömürge dönemi sanatı, genel çizgileriyle Portekiz barok sanatına bağlanır ve gelişmesi de XVII. yy.'a, özellikle de XVIII. yy a rastlar. Aralarındaki ilişkilerin pek sıkı olmaması nedeniyle, eyaletlerin her birinde ayrı bir eğilim belirmiş, Salvador (1763 e değin başkent) gösterişe ve büyüklüğe, Recıfe süslemeciliğe, Mınas Geraıs ise klasik sadeliğe yönelmiştir.

En ünlü yapılar Recıfe’dedır: Concepciön kilisesi; altın yaldızlı capella'sıyla San Francisco kilisesi. Salvador’daki katedralin ve Karmel manastırı'nın tavan süslemeleri olağanüstü bir zenginliktedir. Rio de Janeiro’daki San Benıto manastırı’nın kiliselerini ve San Francisco kilisesi'm, Minas Gerais eyaletinde, Ouro Preto (San Francisco), Mariana ve Congonhas do Campo'dakı kiliseleri de anmak gerekir. Bu üç kilise, D’Aleijadınho adıyla bilinen, Brezilya'nın en ünlü sanatçısı melez Antönio Francisco Lısboa (1730-1814) tarafından yapılmıştır ve süslenmiştir En önemli heykelciler, pek çok değerli sanatçı yetiştiren Bahıa okuluna bağlı Valentim Usta (Valentim da Fonseca e Sılva) ve İnâcıo da Costa'dır. XVII. yy.'da Rıo'dakı San Benıto manastırı için Yara izleri taşıyan İsa adlı resmi yapan rahip Rıcardo do Pilar ve XVIII. yy. sonlarında yaşayan Manuel da Costa Ataıde gibi ilginç ressamların da sayısı az değildir.

Çağdaş dönem.


İzlenimciliğe ve Art nouveau’ya yakın ressam Eliseu d'Angelo Visconti (1866-1944) gibi sanatçılara rağmen, yeni bir atılım görebilmek için XX. yy.’ın 20’lı ya da 30’lu yıllarını beklemek gerekti. 1936'da, Le Corbusıer’nin tasarımına göre Rio’dakı Milli eğitim bakanlığı binasının yapımı, Lücio Costa’ya verildi 1939’da Costa ve Nıemeyer'ın Uluslararası New York fuarı için yaptıkları Brezilya pavyonu, tüm eleştirmenlerin övgüsünü kazandı. Bu başarı, genç mimarlara yapılan devlet yardımının artmasına yol açtı: Carlos Leâo, Ernanı de Vasconcelos, Jorğe Machado Moreıra ve Afonso Reıdy bundan yararlandılar. Rio Grande Do Sul demiryollarının yönetim binasının yapımı, bu mimarların son ikisine verildi. 1978'de yanan Rio modern sanat müzesinin yapımını da Reidy üstlenmişti (1960). Costa (planlar) ve Nıemeyer'e (ana binalar) yaptırılan cüretli Brasflia projesinin gerçekleştirilmesi de aynı döneme rastlar.

Resim alanında, 1922 modernıst devrimi, alman anlatımcılığının Brezilya’da tanınmasını sağladı Lasar Segall, "yamyamlık’’ hareketine katıldı. Cândıdo Portınarı ve Emıliano Dı Cavalcantı, Avrupa etkilerini Brezilya ulusal estetik anlayışıyla bağdaştırmayı başardılar. Alfredo Volpi (doğm. 1896) ve Cicero Dias, halk sanatı ile Samson Flexor (doğm. Romanya 1907), Frans Krajcberg (doğm Polonya 1921) ve Manabu Mabe (doğm Japonya 1924) tarafından temsil edilen soyut akım arasında köprü kurdular. İvan Serpa (doğm. 1923), toplumsal ve siyasal (Antönio Amaral, Carlos Vergara, Ser gıo Ferro) ya da dinsel (Sbâstıâo Januârıo) bir kimliğe bürünebilen, yeni bir figüratif akım başlattı. Tarsila Do Amaral'ın ”tropikalızm"ı, Waldo Mıro de Deus ve Nelson Pereıra dos Santos tarafından temsil edilen naıf akımı etkiledi.

C. Dıas, S. Flexor, A. Volpı, Antönio Bandeıra (1922-1967), Flâvıo Shıro, Artur Luis Piza (daha çok gravürcü), Sergıo de Camargo (hareketli kabartmalar yaptı) gibi çok sayıda brezilyalı sanatçı Paris'te çalıştı. 1951den başlayarak, Sâo Paulo’da ıkı yılda bir açılan sergiler ülkenin sanat yaşamında önemli bir rol oynadı.
Oswaldo Goeldı (1895-1961), gravür sanatına canlılık getirdi. 1960’tan sonra, Abramo Lıvıo ağaç-oymabasma sanatına saygınlık kazandırdı; daha sonra, Nevvton Cavalcantı, Fayga Ostrovver, Teresa Mı randa, Tomıe Ohtake ve Anna Letcyıa ûuadros gibi sanatçılarla, bu dalda yem bir atılım gerçekleştirildi.

Modern akımı başlatan Vıtor Brecheret (1894-1955), çok gelişmiş bir anıt anlayışına sahip Bruno Gıoryı (doğm 1905), Brasflia başkanlık sarayının bahçelerim süsleyen heykelleri yapan gerçeküstücü Mana Martıns (doğm. 1900), Söma Eblıng, Mana Vıeıra. Brezilya’nın en ünlü heykelcileridir. Demiri işleyen Fernando Jackson Rıbeıro ve Mârıo Cravo, ilginç ekvator bitkilerinden esinlenen Krajcberg de (ressam oiarak adı geçmişti) anılmaya değer heykelciler arasındadır
Öncü uygulamalar arasında, Roberto Leal ve Cleber Machado’nun “nesneler"!, Wanda Pımentel'ın “müdahaleler ’ı; Lıgıa Clark (doğm. 1920) ve Helıo Oıtıcıcia’nın “çevre" ve “somut deneyler'’ı sayılabilir.

MÜZİK


Brezilya’nın çok zengin halk müziğinin üç kökeni vardır: yerlilerin henüz derinlemesine araştırılmamış olan kalıtımı; 1500’lerden başlayarak Portekizliler in getirdiği Avrupa müziği; ıkı yüzyıl süren göçler sonunda zencilerin getirdiği Afrika müziği. Brezilya müziğim ritim açısından en çok Afrika müziği etkiledi Yine de, brezilyalı bestecilerin folklora bir esin kaynağı olarak yaklaşmaları, ülkeye özgü danslardan (caterete, batuque, conga, maxixe, xangö ya oa samba) ve eski Portekiz lirik şiirlerindeki koyu hüznü yansıtan şarkıların (modınhas) özgün havasından yararlanmaları için geçen yüzyılın sonucu beklemek gerekmiştir. Çünkü, cizvıtler, sömürgeleştirme döneminin başlarında, hem öğretimi sağlayan, hem de yerli yaratıcılara örneklik eden Avrupa müziğinin özünü ortaya koyan bir müzik etkinliği başlattılar.

Marcos Portugal (1762-1830), J. Mauricio Nunes Garcıa (1767-1830) ve Henrıque Alves de Mesquıta'dan (1838-1901) sonra Antonio Carlos Gomes (1836 -1896), operalarıyla (özellikle, prömiyeri 1870’te Milano la Scala’da yapılan İl Guarany) ülkesinin dışına taşan bir ün kazandı. Gomes’in operaları da, Enrıque Oswald'ınkiler (1852-1931) gibi Verdi’nın etkilerini taşır. Aynı yıllarda Leopoldo Mıguez (1850-1902) ve başka birçok opera bestecisi, Wagner’ın yöntemlerim ulusal birikime uyarlamaya çalışıyordu. Folklorcu Lucıano Gallet’ın (1891-1931) yardımlarını gören Alexandre Levy (1864 -1892), Alberto Nepomuceno (1864 -1920), Francisco Braga (1868-1945) ve Barroso Neto’nun (1881-1941) yapıtları, tümüyle ulusal bir üslup arayışının ürünleridir. Brezilyalı bestecilerin en ünlüsü olan Heitor Villa-Lobos da (1887-1959) aynı doğrultuda ürün verdi. Francisco Mıgnone (doğm. 1897), Oscar Lorenzo Fernândez (1897-1948), Brasılio İtıbere (1896-1967), Eleazar de Carvalho (doğm. 1912), Camargo Guarnierı (doğm. 1907), Radames Gnatallı (doğm. 1906) ve Luıs Cosme (doğm. 1908) gibi bestecilerin yapıtlarında —çeşitli Avrupa akımlarının ya da okullarının etkisinde— halk müziğinin en belirgin öğelerine göndermeler vardır. Buna karşılık, sonraki kuşaktan birçok besteci, halk müziği kaynağından yararlanmaktan kaçındı. Omkıton tekniğiyle yazanların çoğu, 1939’da Alman H. J. Koellreutter (doğm. 1915) tarafından kurulmuş “Müsıca Viva“mn üyesidir: Guerra Peıxe (doğm. 1914), Clâudıo Santoro (doğm. 1919), Eumce Catunda (doğm. 1915) ya da Enrıque Krıeger (doğm. 1928). Günümüzde Brezilya öncü müziğim Marlos Nobre (doğm. 1939), Carlos Roque Alsına (doğm. 1941), Jorge Antunes (doğm. 1942) ve Jose Antonio Almeida Prado (doğm. 1943) temsil etmektedir.

SİNEMA


Brezilya'da ilk aktüalite filmleri daha 1903'te çevrilmeye başlandı. Ama ulusal yapımların doğuşu ancak 1908 de gerçekleşti. Brezilya sinemasının öncüleri genellikle Avrupa kökenliydi: portekizli Antönio Leal (Patria e bandeira, 1914) ya da İtalyan Vittorio Capellaro (inocencia, 1915; O Garımpeiro. 1918). Tiyatro geleneğine bağlı ve İtalyan melodramının etkisinde olan bu sinemacılar bir çığır açtılar. 1910 larda yönetmenliğe başlayanlar arasında Luiz de Barros (Vivo o muerto, 1915) ve Jose Medina (Exemplo regenerador, 1919) saymak gerekir. 1922 den başlayarak “Avrupa" sineması, yerini Hollyvvood sinemasına bıraktı. Çok dağınık durumdaki Brezilya stüdyoları, amerikan filmlerinin akınım durdurmakta büyük güçlük çektiler. Gentil Roiz (Retribuiçâo, 1924), Alberto Traversa ve Jose medina birkaç ilginç yapıt verdiler. Ama en önemli olgu, Humberto Mauro’nun, Ca- taguases kentinde, Minas Gerais maden ocaklarında gerçekleştirdiği filmlerdi. Ma- uro burada birçok nitelikli yapıt ortaya koydu (Brasa dormida, 1927; Sangue mi- neiro, 1929). 1930 ların başlarında da kimi güçlükler içinde çalışmalarını sürdürdü: Ganga brula (1933), Favela de meus amöres (1934). Bu arada 1929'da yapılan iki filmi belirtmek gerekir. Bunlardan biri, Mario Peixoto adlı on sekiz yaşında bir gencin yönettiği Limite adlı deneysel film, öbürü Adalberto Kemeny ve Rodolfo Rex Lustig'in birlikte çektikleri, Vertov ve Ruttmann'ın çalışmalarına yakın bir belgeseldi: Sâo Paulo a sinfonia da metropole.

Sesli sinema "karnaval" filmlerinin sayısının hızla artmasını sağladı. Halktan ilgi gören bu tür, esas olarak, radyo ya da müzikhol yıldızlarının şarkılı ve danslı gösterilerini tanıtma işlevi gördü. Carmen Miranda'nın oynadığı Alo, alo Brasil (1934), daha ciddi sanatsal çabaları kesintiye uğratan bu ticari film türünün en tanınmış örneğidir. Oduvaldo Viana'nın yapmacıklı güldürüsü Bonequinha de seda (1935), bu dönemin nitelikli sinemasının son büyük yapıtı sayıldı.
1940-1950 arasında ancak birkaç ilginç film yapılabildi; Luiz de Barros'un O Cortıço (1944), Carmen Santos'un Incontidencia Miniera (1948) adlı yapıtları ve G. Vasconcelos’un Sertao (1947) ile Pedro Lima’nın Nordeste'si gibi toplumsal sorunlara yönelik kimi belgeseller. 1950 de Brezilya bankası ve Sâo Paulo eyaleti tarafından kurulan yeni bir şirket her yıl, dağıtımı Columbia firması tarafından yapı Arnaldo Jabör'un filmi lacak bir düzine kadar önemli film gerçekleştirme kararı aldı. Bu iddialı programı uygulamak için Avrupa'dan yönetmen Alberto Cavalcanti çağrıldı. Genç yönetmenleri büyük ölçüde etkileyecek olan Cavalcanti, Adolfo Celli’nin Caiçara (1950) ve Tom Payne’in Terra e sempre Terra (1951) filmlerinin yapımcılığını üstlendi. Yine Lima Barreto’nun yönettiği Brezilya westerni Haydutların kanunu’nu (O Cangaceiro) [1953] büyük başarıyla tanıttı. Çok ilgi gören bu yapıt uluslararası bir başarı kazandı. Cavalcanti, bir başka yapımevi için de Simâo o Caolho (1952) ve O Canto do mar (1953) filmlerini yönetti; sonra filmler çevirmek için Avrupa'ya döndü. 1952-1960 arasında iki yarı-belgesel yapıt (Salomoâo Scliar’ın Vento Norte, 1952; Nelson Pereira dos Santos’un Rio 40°, 1957) ve Wâlter Hugo Khouri'nin yapıtları da (Fûranho Encontro, 1958; Na Garganta do Diabo, 1960) dikkati çekti. 1958'den başlayarak amerikan sinemasının egemenliği bir ölçüde azaldı; ama Brezilyalıların ulusal bir sinema kurma yolundaki çabaları dağınık kaldı ve pek çok güçlükle karşılaştı. Bununla birlikte, 1962’de Anselmo Duarte’ nin O Pagador de promessas adlı filmi Cannes film festivali'nde büyük ödülü kazanınca gözlemcilerin dikkati yeniden Brezilya sinemasına çevrildi. Bu dönemde filmcilikte gelişimin ön belirtileri dikkati çekti. Yeni bir sinemacı kuşağı kendini kabul ettirdi. Buna uygun olarak bir “cinema növo"dan (yeni sinema) söz edilmeye başlandı. Bu genç yönetmenler, gerçekliğin gözlenmesinde daha titiz, daha güçlü olunmasını savundular. Folklorun aldatıcı çekiciliğine karşı çıkarak doğrudan doğruya çağdaş Brezilya'nın toplumsal ve ekonomik sorunlarına el attılar, yeni bir sinema dilini kabul ettirmeyi başardılar.

Anselmo Duarte (Catule tutkunları, [1964]), Roberto Farias (Assalto ao trem pagador, 1962) ve VVâlter Hugo Khouri (Noite vazia, 1964) bu akımın biraz dışında kalırken, Nelson Pereira dos Santos (Vidas secas, 1963), Glâuber Rocha (Ban ravento, 1963; Deus e o Diabo na ter ra do sol, 1964; Terra em transe, 1967; Antonio-das-Mortes O Santo Guerreiro contra o Dragâo da Maldade, 1969), Ruy Guerra (Osfuzı's, 1964); Roberto Santos (A hora e vez de Augusto Matrağa, 1966), Carlos Hugo Christensen (Crönica da Cidade amada, 1965); Paulo Câsar Saraceni (Arraial do cabo, 1964; Pörtodecaixas, 1962; Odesafio, 1966), Luis Sârgio Person (Sâo Paulo S. A. 1965), Leon Hirszman (A falecida, 1965), Carlos Diegues (Ganga Zumba, 1963; A grande cidade, 1966), Josâ ve Geraldo Santos Pereira (Grande sertâo), Joaquim Pedro de Andrade (Alegria do povo, 1963; Macunaima, 1969) ve VVâlter Lima Jr. (Menino de engenho, 1965) "cinema növa"nın en önemli temsilcileri arasındaydı.

Ancak '970’ten başlayarak, "cinema növa”, ekonomik ve siyasal nedenlerle bir bunalım dönemine girdi ve giderek etkisini yitirdi. Kimi yönetmenler Brezilya dışında çalışmayı denerken (Pereira dos Santos, Rocha, Guerra), kimileri de yeniden sıradan ürünlere yöneldiler. 1970'li yılların en iyi filmleri, Nelson Pereira dos Santos (Azyllo muito louco, 1970; Como era gostoso o meu FrancĞs, 1971; O amuleto de Ogum, 1974; Tenda dos mi Briançon dan lagres, 1977); Glâuber Rocha (Der Leogenel görünüş ne have sept cabezas, 1970; Cabezas cortadas, 1970; A ıdade da Terra, 1980) ve Ruy Guerra’nın (Sweethunters, 1969; Os deuses e os mortos, 1970; A queda, 1979 [Nelson Xavier ile birlikte] çalışmaları oldu. Ayrıca kimi yapıtlarıyla Arnaldo Jabör (Toda nuda sera castigada, 1973; Tudo bem, 1979), Joaquim Pedro de Andrade (Os inconfidentes, 1972), Julio Bressane (Matou a familia e foi ao cinema, 1970), Gustavo Dahi (Uira, 1973), Leon Hirszmann (Sao Bernardo, 1972). Andrea Faria (Prata Palomares, 1972), Carlos Diegues (Os herdeiros, 1969; Xica da Silva, 1976; Chuvas de verâo, 1979; Bye bye Brasil, 1980), Paulo Ce- sar Saraceni (A casa assassinada, 1972) ve Jorge Bodanski (İracema, 1975) de dikkat çeken yönetmenler arasındadır.

Kaynak: Büyük Larousse



Saat: 06:36

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık