çalışmanın önemini belirten bir hadis öğrenebilir miyim ?? |
insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.(necm_39) Yaratan Rabbinin adıyla oku!(alak-1) Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.(Hadis-i Şerif) Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.Çalışmayanlar ise,kendilerini kötülükten kurtaramazlar.(Hz.Ali)r.a. Hikmet ve ilim müminin kaybolmuş malıdır , onu nerede bulursa hemen alsın..(hadis-i şerif) ilim Çin'de de olsa alınız..(Hadis-i şerif) çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir. (hadis-i şerif) alıntıdır. |
Hz. Peygamber ve Çalışma Hz. Peygamber'in hayatı diğer alanlarda olduğu gibi çalışma konusunda da insanlar için örnektir. Her şeyden önce o, Kur'an-ı Kerim'in çalışma hayatı ve prensipleri ile ilgili ayetlerini kendi hayatında uygulamıştır. Bu alanda doğruluk, güvenilir olma, adaleti uygulama ve sözleriyle davranışları arasında çelişki bulunmama gibi temel ilkelere uymuştur. Kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini, fakire, yoksula yardım için çalışmayı, Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç ve geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur.[675] Onun çalışma ile ilgili sözlerinden bazıları şunlardır: "Hiç bir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez".[676] "Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım".[677] "Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı ahirette peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber olacaktır".[678] "İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir".[679] "Birinizin sırtında odun destesi taşıması, versin veya vermesin, insanlara gidip el açmasından daha iyidir".[680] En kötü şartlar altında çalışmayı dahi başkalarına yük olmaktan iyi gören Hz. Peygamber'in bu sözleriyle insanları çalışmaya teşvik ettiği, tembelliği kötülediği, çalışkan insanları dünya ve ahiret mutluluğu ile müjdelediği görülmektedir. Hz. Peygamber insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi, bizzat kendisi de çalışmış ve çalışma hayatının ilkelerini kendi hayatında uygulama alanına koymuştur. Çalışmalarını çocukluğundan itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Bilindiği üzere o, çocukluğunda çobanlık yapmış, gençliğinde ve yetişkinliğinde ticaretle meşgul olmuştur. 12 yaşında iken amcası ile birlikte uzun bir ticaret yolculuğuna çıkmıştır. 25 yaşında iken Hz. Hatice'nin kervanını ücret karşılığında Suriye'ye götürüp getirmiştir. Ticârî faaliyetlerinde meslektaşlarının, ticârî ilişkilerde bulunduğu kimselerin ve tüm Mekkelilerin güvenini kazanmıştır. Onun bütün bu faaliyetleri geçimini temine yönelik çalışmalardır. O, bütün bunların yanında sosyal faaliyetlerde de bulunmuştur. Hayatını ele alırken geniş bir şekilde üzerinde durduğumuz gibi gençliğinde Hilfülfudûl cemiyetine katılması ve Kâbe'nin inşâsı sırasında hakemlik yapması bunlara güzel birer örnektir. Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber olarak görevlendirildikten sonra çalışmalarını farklı ve geniş bir alanda sürdürmüştür. Allah tarafından kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmek için tüm gücüyle ve her türlü güçlüğe göğüs gererek yerine göre bir devlet adamı, yerine göre de bir komutan ve gerektiğinde de bir işçi olarak çalışmıştır. Bir davetçi olarak Mekke'de ve bu şehrin dışında İslâm'ı yaymak için yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. O, Kur'an-ı Kerim'de "Kitap ve hikmeti, insanlara bilmediklerini öğreten" bir kimse olarak takdim edilmektedir. Kendisi de bizzat muallim olarak gönderildiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda o, eğitim görevini yerine getirmek amacıyla her kademeden sahâbîleri eğitmek için bir öğretmen olarak çalışmıştır. Yerine göre bir işçi gibi çalıştığını söylemiştik. Hicret esnasında konakladığı Kuba'da mescid yapılırken ilk taşı kendisi koymuş, bununla da yetinmeyerek inşaat çalışmalarına katkıda bulunmuştur. Bir gün bu çalışmalar esnasında güçlükle kaldırabildiği bir taşı kucağına alır. Bir sahâbî yanına vararak "Yâ Resûlallah! Babam anam sana feda olsun! Elindekini bana ver" der. Hz. Peygamber "Hayır! Sen de başkasını al" der. Mescidin inşaatı bitinceye kadar çalışmaktan geri durmaz. Sahâbeyi çalışmaya teşvik eder. Aynı şekilde Mescid-i Nebevî'nin temeline de ilk taşı kendisi koyar. Muhâcirler ve ensarla birlikte çalışır. Kuba mescidinde olduğu gibi yine bir gün kerpiç taşırken bir Müslüman "Yâ Resûlallah! Onu bana ver, ben taşıyayım" der. Fakat o : "Sen de başka taş al ve taşı! Sen Allah'a benden daha muhtaç değilsin" der. Hz. Peygamber Mescidin inşaatında ağır taşları yüklenir, kerpiçleri elbisesine doldurur ve taşırdı. Bu esnada da "Hayat ancak Ahiret hayatıdır. Allahım! Muhâcirlere ve ensara rahmet eyle"[681] derdi. Çalışmalarıyla Müslümanları coştururdu. Ümmü Seleme'nin anlattığına göre Mescid'in inşaatında onun çalışmasına ihtiyaç duyulmadığı halde, taş ve kerpiç taşımış; onu gören Müslümanlar da kendilerinin boş durmalarının doğru olmayacağını söyleyerek çalışmalarını hızlandırmışlardır. Hendek Savaşı'nda da kazılacak yerleri bizzat kendisi çizdiği gibi, kendisi için kurulan Türk çadırından çıkıp bizzat çalışmıştır. Kazma, kürek ve hatta balyozla çalışmış, zembille toprak taşımıştır.[682] Gerektiğinde söküklerini dikmiş, ayakkabılarını tamir etmiş,[683] gerekli gördüğünde çarşı-pazarı kontrol etmiştir. Hz. Peygamber yapılan işin gelişigüzel değil, düzgün ve sağlam yapılmasına önem verirdi. Bir vesile ile şunları söylemiştir: "Sizden biriniz bir iş yaptığı zaman, onu mükemmel bir şekilde yapsın".[684] Hz. Peygamber Müslümanları çalışmaya teşvik etmiştir. Nitekim işi olmayan birisine, âletler temin ederek, odun kesip satmasını söylemiştir: Ensardan bir şahıs gelip Hz. Peygamber'e yoksulluktan şikayet eder. Sonra dönüp şöyle der: "Ey Allah'ın elçisi! Bir ev halkı içinden geldim ki, yanlarına dönünceye kadar bazılarının ölmüş olacağını sanıyorum." Peygamberimiz "Git, bak birşey bulabilecek misin?" der. Adam gider ve bir yaygı ile bir bardak getirerek "Ey Allah'ın elçisi! Bu yaygının yarısını yere seriyor, yarısını da bürünüyorlardı. Şu bardakla da su içiyorlardı" der. Peygamberimiz "Bu ikisini benden bir dirheme kim satın alır?" diye sorar. Bir adam "Ben alırım" der. Peygamberimiz "Bir dirhemi kim artırır?" diye sorar. Bir başka adam "Onları iki dirheme alırım" der. Peygamberimiz "Bunlar senindir" der ve adamı çağırarak ona "Bir dirhemle ailene yiyecek al, bir dirhemle de bir balta satın alarak bana gel" der. Adam da öyle yapar ve gelir. Hz. Peygamber "Şu vadiye git, orada ne bir diken, ne bir odun bırak. Bana da on günden önce gelme" der. Adam öyle yapar ve sonra Hz. Peygamber'e gelerek "Bana emrettiğin şey bereketli oldu" der. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurur: "Bu, senin için kıyamet günü yüzünde dilenmekten dolayı lekeler veya tırmık izleri olarak gelmenden daha iyidir".[685] Kuba mescidinde ve Bilâl-i Habeşî'den sonra Mescid-i Nebevî'de müezzinlik yapan Sa'd b Âiz adlı sahâbî Hz. Peygamber'e malının azlığından dolayı şikayet eder. Hz. Peygamber de ticaret yapmasını emreder. Sa'd biraz selem ağacı yaprağı (karaz) satın alır, onu satarak kâr eder. Bunu Hz. Peygamber'e anlatır. O da ticaretine devam etmesini söyler.[686] Peygamberimiz durumlarına göre özürlüleri bile çalışmaktan alıkoymamış, onların ticaret yapmasını kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Bu tutumuna bir örnek verelim: Ticaretle meşgul olan Münkız b. Amr adlı sahâbînin aklî dengesi bozulur ve dilinde bir tutukluk meydana gelir. Buna rağmen ticarî faaliyetlerini devam ettirir. Fakat sürekli aldanır. Hz. Peygamber'e gelerek durumunu anlatır. Hz. Peygamber onun ticaret yapmasını, çalışmasını yasaklama yerine kolaylaştırma yoluna gider; alışveriş yaparken, "aldatma yok" demesini ve satın aldığı malda üç gün muhayyerlik hakkına sahip olduğunu satıcıya söylemesini ister. Münkız Hz. Osman zamanında bile Hz. Peygamber'in kendisine tanıdığı bu hakkı satıcılara karşı kullanmıştır.[687] Faydasız ve boş şeylerle meşgul olmamak ve boş durmamak Hz. Peygamber'in prensiplerinden biriydi. Onun çalışma hayatı ile ilgili olarak verilen bu bilgilerden, çalışkan bir insan örneği karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda onun dinlenmeye zaman ayırıp ayırmadığı akla takılabilir. Halbuki Hz Peygamber gerektiğinde dinlenmeye de zaman ayırmıştır. Hicretten hemen sonra, Medinelilerin daha önce kutladıkları iki bayramın yerine Ramazan ve Kurban bayramlarını koymuştur. Meşrû bayram şenliklerine, folklor gösterilerine ve düğünlerde kutlamalara izin vermiştir. Düğünlerde davetlilere ikramda bulunmuş; bunu tavsiye ve teşvik etmiştir. At ve deve yarışları tertiplemiştir. Hz. Peygamber paranın piyasaya arzı konusu üzerinde durmuştur. O bu hususta şöyle buyurur: "Kim bir akar veya ev satıp da parasını onun benzeri bir şeye yatırmazsa, onun bereketini görmemeye müstehak olmuştur".[688] Ticareti teşvik etmiş, ticaret ortaklıkları kurmuştur. Ticareti teşvikle ilgili şu sözü çok meşhurdur: "Rızkın onda dokuzu ticarette, onda biri ise sürüdedir".[689] Bu sözüyle Hz. Peygamber ticaretin bir millet için ne derece önemli olduğunu dile getirmiştir. Bir devletin ekonomisinde iç ve dış ticaretin büyük önemi vardır. Hz. Peygamber ticareti teşvik etmek suretiyle, aynı zamanda medenî bir hayat tarzını da teşvik etmiştir. Çünkü ticaret, yerleşik bir hayat tarzının oluşmasına ve imar faaliyetlerinin gelişmesine vesile olmaktadır. Hz. Peygamber'in en yakın arkadaşları ticaretle uğraşıyorlardı. Sözgelimi dört halife birer tüccar idiler. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber'in vefatından bir yıl önce ticaret amacıyla Busrâ'ya gitmişti.[690] Hz. Peygamber ticaretin yanında ziraati de teşvik etmiştir. Ağaç dikmeye teşvik ettiği hadisler, aynı zamanda ziraati teşvik olarak değerlendirilmelidir. Hz. Peygamber her meslek erbâbı ile, mesleği üzerinde konuşur, ona mesleğine olan ilgisini ve sevgisini artırıcı hususları, mesleği ile ilgili uyulacak kuralları ve hükümleri söylerdi. Hz. Peygamber küçük sanatlara da önem vermiştir. Onun zamanında yaygın olan meslekler arasında manifaturacılık, attarlık, demircilik, tartıcılık, sarraflık, eczacılık, terzilik ve kuyumculuk sayılabilir. * ÇALIŞMAKLA İLGİLİ HADİSLER * Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz. Peygamber * Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * Kaynak : * Riyasüz Salihin * Buharî, Büyu 15 Nefekât, 1 * Keşful Hafa, II, 46 * İbni Mâce, Ticârât, I |
1-"ÇALIŞINIZ"ÇALIŞAN HERKESE ALLAH YARDIM EDER.. 2-İŞİNİ GÜZEL YAPANI ALLAH SEVER...;-) |
Çalışmanın önemi ile ilgili hadisler bulabilir misiniz? Çalışmanın önemi ile ilgili hadisler bulabilir misiniz? |
hadislerin niye meali yok |
ya banada söLeyin bulamadım :'( |
çocuklar çalışmanın önemi çok fazla dua edersek allah bizi sever |
Alıntı:
|
ALLAH TEMİZDİR TEMİZ OLANI SEVER |
Alıntı:
5 tane hadisin meali |
Alıntı:
Yaratan Rabbinin adıyla oku!(alak-1) Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.(Hadis-i Şerif) Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.Çalışmayanlar ise,kendilerini kötülükten kurtaramazlar.(Hz.Ali)r.a. Hikmet ve ilim müminin kaybolmuş malıdır , onu nerede bulursa hemen alsın..(hadis-i şerif) ilim Çin'de de olsa alınız..(Hadis-i şerif) çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir. (hadis-i şerif) alıntıdır. anlamları zaten çalışmak için dikkatlice okuyunuz. |
bu 5 hadisin anlamını yani mealini de koyabilir misiniz ? |
insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.(necm_39) Yaratan Rabbinin adıyla oku!(alak-1) Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.(Hadis-i Şerif) Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.Çalışmayanlar ise,kendilerini kötülükten kurtaramazlar.(Hz.Ali)r.a. Hikmet ve ilim müminin kaybolmuş malıdır , onu nerede bulursa hemen alsın..(hadis-i şerif) ilim Çin'de de olsa alınız..(Hadis-i şerif) çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir. (hadis-i şerif) ııı |
Çalışma ile ilgili hadisi şerifler bulabilir misiniz? çalışmanın önemiyle igili bir hadis meali söyleyebilirmisiniz! |
çalışmanın önemi ile ilgili hadis meali çalışmanın önemiyle ilgili hadis meali |
Çalışmanın Önemi İle İlgili Hadis Meali Koyun Lütfen |
Afedersiniz ama hani çalışmanın önemiyle ilgili hadis meali lütfen koyarmısınız ödevim var da ? |
ödevim var hadi koynanız memnun olurum öğretmen kızacak yoksa koyunnn... |
[QUOTE]çalışmanın önemi ile ilgili bir hadis meali |
lütfen çalışmanın hadis meali öğretmen kızarsa be ne yaparım koyun şunu lütfen!!!!! |
lütfen ya benim de var ödev koyun şuna bir şeyler... |
Alıntı:
insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.(necm_39) Yaratan Rabbinin adıyla oku!(alak-1) Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.(Hadis-i Şerif) Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.Çalışmayanlar ise,kendilerini kötülükten kurtaramazlar.(Hz.Ali)r.a. Hikmet ve ilim müminin kaybolmuş malıdır , onu nerede bulursa hemen alsın..(hadis-i şerif) ilim Çin'de de olsa alınız..(Hadis-i şerif) çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir. (hadis-i şerif) alıntıdır. * ÇALIŞMAKLA İLGİLİ HADİSLER * Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz. Peygamber * Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * Kaynak : * Riyasüz Salihin * Buharî, Büyu 15 Nefekât, 1 * Keşful Hafa, II, 46 * İbni Mâce, Ticârât, I |
insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.(necm_39) Yaratan Rabbinin adıyla oku!(alak-1) Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.(Hadis-i Şerif) Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.Çalışmayanlar ise,kendilerini kötülükten kurtaramazlar.(Hz.Ali)r.a. Hikmet ve ilim müminin kaybolmuş malıdır , onu nerede bulursa hemen alsın..(hadis-i şerif) ilim Çin'de de olsa alınız..(Hadis-i şerif) çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir. (hadis-i şerif) alıntıdır. |
işçinin ücretini anının teri kurumadan veriniz |
insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır necm suresi 39. ayet hiç kimse elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir. buhari büyu 15. hadis |
islamda çalışmanın önemi -------------------------------------------------------------------------------- Yüce Allah, insanı diğer varlıklar arasında üstün bir derecede yaratmış ve başka hiçbir varlığa nasip etmediği bazı nimetleri, insana vermiştir. İnsanın bu şekilde üstün bir derecede yaratıldığını haber veren ayetlerden birinin meali şöyledir: "Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediği vakit, onlar: "A! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahluk mu yaratacaksın? Oysa biz sana devamlı hamd, ibadet ve tenzih etmekteyiz" dediler. Allah: "Ben, sizin bilmediğiniz pek çok şey bilirim" buyurdu."(1) Yeryüzünde bir halife olarak yaratılan insanın, diğer varlıklar arasında şerefli olan bir dereceye ulaşmak, kendisine verilen görevleri Kur'an ve sünnet ölçüleri dahilinde yerine getirmek için, büyük bir gayret içerisinde bulunması gerekir. Yüce Allah'ın insana yüklediği çalışmayı, üç kısım halinde mütalaa etmemiz mümkündür: 1- İnsanın, Allah'a karşı olan vazifelerini yerine getirmesi alanında yapacağı çalışma 2- İnsanın, insana karşı, insan hakları ile ilgili olarak yerine getirmesi icap eden vazifeleri alanında yapacağı çalışma 3- İnsanın, dünya hayatına yönelik, dünyanın imarı açısından yapacağı çalışma. Allah'a karşı olan vazifelerimiz alanındaki çalışma, Allah'ın varlığına ve birliğine inanma, O'nu tanıma, O'na ibadet etme, genel olarak O'nun emir ve yasaklarına riayet etme şeklinde olmaktadır. Bu hususta bilgi veren bir ayetin meali şöyledir: "Ben cinleri ve insanları, sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım."(2) Bu ayette, insanlarla cinlerin, Allah'ı tanımaları ve her türlü şirkten uzak bir şekilde O'na kulluk etmeleri için yaratıldıkları haber verilmektedir. Aslında bütün varlıklar, Allah'a itaat ve ibadet içerisinde bulunmaktadırlar. Bu ayette yalnız insanlarla cinlerin ismen zikredilmeleri, onların, bu görevi iradelerini kullanarak yapmaları münasebetiyle olabilir. Bir de bu ayette geçen, "Allah'ı tanıyıp O'na ibadet etme" olayı, insanın, akil baliğ olduğu andan itibaren ölünceye kadar, Allah'ın emir ve yasaklarına, kısacası Kur'an'a uygun bir hayat sürdürme gayret ve çabası içerisinde bulunma diye değerlendirilebilir. Kur'an'da anne-babaya(3) ve diğer çeşitli insanlara(4) iyilikte bulunma emredilince, ayetlerin başında önce Allah'a ibadet etme gündemde tutulmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v.), her konuda olduğu gibi, Allah'a karşı olan vazifeleri yerine getirme hususunda da, inanan insanlar için örnektir. O, hiçbir zaman kalbim temizdir, imanım vardır deyip Allah'a karşı olan görevlerini yerine getirmede ihmalkâr davranmamış ve Allah'ın rızasına muhalefet olacak herhangi bir hareketi işlemeye yeltenmemiştir. İnsanın insana karşı, kul hakkı, bu günün deyimiyle insan hakları açısından yapacağı çalışmaya gelince, Allah'a iman ve O'na ibadet etmekten hemen sonra, anne-babaya iyilikte bulunmak, onlara karşı olan görevleri yerine getirme istikametinde çalışma gayreti içerisinde olmak, Kur' an ve sünnetin emirlerinin gereğidir. Ayrıca, çocuklarımıza, eşimize, yakınlarımıza, komşularımıza ve ilgimizin bulunduğu tüm kişilere karşı olan görevlerimiz vardır. İnsan olarak bu görevlerimizi Kur'an ve sünnet çerçevesi dahilinde yerine getirme çabası içerisinde bulunmamız icap eder. İslam dininin bu konuda önemle üzerinde durduğu husus, genel olarak insan haklarına saygılı davranmaktır. Bu gün için, Batı dediğimiz Amerika, İngiltere ve Avrupa Birliğini oluşturan devletler, İslam alemini insan hakları konusunda sık sık uyarmaktadırlar. Aslında Müslümanlar, cehalet ve gaflet uykusundan uyanarak, bu konudaki ayet ve hadisleri ortaya koyarak kendi aralarında uygulasalar, bunlarla dünyaya insan hakları derslerini verebilme gücüne kavuşacaklardır. Kur'an baştan sona insan hakları mesajlarıyla doludur. İmamların, Cuma hutbelerinin sonunda, hutbeye son verirken, yüksek sesle okudukları bir ayet vardır. Aslında bu ayet, insan hakları konusunda, özet mahiyetinde bir mesajdır. Bu ayetin meali şöyledir: "Mutlaka Allah, adaleti, ihsanı, en güzel davranışı ve muhtaç oldukları şeyleri yakınlara vermeyi emreder; hayasızlığı, çirkin işleri, zulüm ve tecavüzü yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir." (5) Çok acıdır, Cuma hutbelerinin sonunda bu ayeti okuyan birçok imamımız ve onu dinleyen cemaatimiz, bu ayetin anlamını bilmemekte ve farkında olmamaktadır. Kur'an'da, bu şekilde adalet, hürriyet ve eşitlik prensiplerini işleyen daha nice ayetler vardır. Hz. Muhammed (s.a.v.) de, ömür boyu insan haklarına saygılı bir şekilde hayat sürdürmüş ve bu konuda kendisinden pek çok hadis-i şerif vârit olmuştur. Bu konu ile ilgili söylediği hadislerden bazılarının anlamı şöyledir: "Sizden biri, kendi nefsi için istediğini kardeşi için istemedikçe, iman etmiş olmaz." (6) "Kendi nefsin için istediğini, bütün insanlar için iste. İşte o zaman müslüman olmuş olursun." (7) Hz. Muhammed (s.a.v.) bu açıklamalarıyla, bir nevi imanı da İslam'ı da insan haklarına bağlamıştır. Buna göre insan olarak, maddi ve manevi alanda, kendimize tanıdığımız her türlü tabii hakları, diğer bütün insanlar için tanımalıyız; kendimize arzu ettiğimiz güzellikleri, herkes için arzu etmeli, kendimiz için istemediğimiz kötülükleri, hiç kimse için istememeliyiz. Müslümanların, bu konuda ciddi bir çalışma içerisinde bulunmaları, son derece zorunludur. Ayrıca Hz. Muhammed (s.a.v)'in Veda hutbesi, özelde kadın hakları ve genelde insan hakları açısından bir inkılap niteliğindedir. Kur'an'ın insana yönelttiği diğer bir çalışma alanının dünyaya, hatta kainata yönelik olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü insan, dünyayı imar etmek, hem dünya hem de uzayda çeşitli varlıklardan faydalanmak üzere yaratılmıştır. Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde, yerin ve göğün insanın emrine verildiği haber verilmektedir. (8) Ayrıca Kur'an'da müslümanların, kapsamlı bir şekilde çalışmalarının, daima düşmanlarından önde olmalarının gerektiği(9) ve kim olursa olsun insana ancak çalıştığının karşılığının verileceği, kendisine çalışmasından başka herhangi bir şeyin verilmeyeceği(10) haber verilmektedir. Fert, aile, toplum ve İslam âlemi olarak, ayakta durabilmek, sağlıklı bir hayatı sürdürebilmek, diğer insanlar ve milletler arasında şerefli bir makama kavuşabilmek, kısacası dünya ve ahiretin huzur ve saadetine kavuşabilmek için, Kur'an'ın yönelttiği bu vazifeleri yerine getirme istikametinde ciddi bir şekilde çalışmak gerekir. Ayrıca çalışmada, dünya ve ahiret dengesini tutturmanın önemi çok büyüktür. Yalnız ahiret veya yalnız dünya için çalışmak, dengeyi bozar. Kur'an'da bu dengeyi sağlamanın gereğine dikkat çekilmektedir: "Yoldan sapanlardan biri olan Karun da, Musa'nın ümmetinden olup onlara karşı böbürlenerek zulmetmişti. Ona hazineler dolusu öyle bir servet vermiştik ki, o hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir bölük zor taşırdı. Halkı ona: "Servetine güvenip şımarma, böbürlenme. Zira Allah, böbürlenenleri sevmez" demişti. Allah'ın sana ihsan ettiği bu servetle ebedî ahiret yurdunu mamur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma, ihtiyacına yetecek kadar sakla. Allah sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara iyilik et, sakın ülkede nizamı bozma peşinde olma. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez." (11) Dikkat edilirse bu ayetlerde Yüce Allah, dünya serveti içinde ahiret yurdunu aramayı, ahiret hayatı için çalışmayı, dünyadaki nasibi de unutmamayı emretmektedir. Buna göre insan, dünya hayatındaki nasibini unutmayacak, meşru ölçüler dahilinde çalışarak elde edecek. Aynı zamanda, bu hayatta iken, ahiret hayatına hazırlanacak, bu hayattaki imkanları, ahiret hayatı için kullanacak. (12) Peygamber, sahabe ve velilerin hayatını incelediğimiz zaman, dünya ve ahiret dengesine önem verdiklerini, meşrû ölçülerde çalışmaktan kaçınmadıklarını ve hiçbir zaman çalışmayı ayıp saymadıklarını görmekteyiz. İnsanın, insanlığının bilincine varabilmesi ve insanca bir hayatı sürdürebilmesi için, bu görevlerini yerine getirme istikametinde çalışması, çalışmaktan utanmaması ve özellikle ilmî alandaki çalışmayı ön planda tutması icap eder. |
Nisâ Sûresi 32 Bir de Allahın kiminize kiminizden daha fazla verdigi seyleri temenni etmeyin. Erkeklere çalısmalarından nasipleri oldugu gibi kadınlara da çalısmalarından nasipleri vardır. Çalısın da siz daha hayırlı seyleri Allah’ın fazlından isteyin. Allah her seyi hakkıyla bilir. 1-geçim sağlamak için helalinden para kazanmak farzdır 2-kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir 3-İSLAM'da çalışmadan ,dilenerek geçinmek yasaktır çalışabilcek durumda olan bir kişinin dilenmesi haramdır.En kötü şartlar altında dahi çalışma başkalarına yük olmaktan üstündür. Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir. Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.Çalışmayanlar ise,kendilerini kötülükten kurtaramazlar.(Hz.Ali)r.a. Hikmet ve ilim müminin kaybolmuş malıdır , onu nerede bulursa hemen alsın..(hadis-i şerif) Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı ahirette peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber olacaktır ÇALIŞINIZ"ÇALIŞAN HERKESE ALLAH YARDIM EDER.. İŞİNİ DOĞRU GÜZEL YAPANI ALLAH SEVER |
ÇALIŞMANIN ÖNEMİ Başarının hazzını insan daima yaşamak ister. Tabi ki başarabilmek için evvala gönül vermek, fedakarlık yapmak en önemlisi de çalışmaktır. Çalışmadan başarılı olan herhangi biri yoktur. Başarı varsa çalışma ve gayret de vardır. İnsan çalıştıkca yücelir. Büyük insanlar yatarak, makam ve mevkilere gelmediler. Başarının ön şartı çalışmaktır. Ali Fuat Başgil “Zihinle çalışmak, bedenle çalışmaktan zordur” der. Ne kadar haklı. Bedenen çalışan insanların ürünü somuttur. Elle tutulur, gözle görülür. Usta bedenle çalışır. Ev yapmaya başlasa, evi yapınca herkes tarafından görülür. Evet, zihnen çalışma derken beynimizi zorlayarak çalışmayı kasteddim. Zihnen çalışma da sabır isteyen, mücadeleci ruh gerekentiren çalışma türüdür. Birinci olan gençle ropörtaj yapan spikerin sorularına, öğrenci “Çalışmak, azim ve hırs” olarak belirtti. Zekamızın türüne göre yönelirsek daha başarılı oluruz. Beynimizin sağ-sol lobunu dengeli kullanır, ikisini de ihmal etmeden çalışırsak başarımızın kalitesi artar. Önemli olan dengeli çalıştırmak. Şuna benzetebiliriz: Kuşlar çift kanatlıdır. Kuş uçmak istediği zaman iki kanadını da kullanırsa mükemmel uçar. Ama kanadının birini kullanırsa o zaman uçamaz. Bunun gibi kaliteli çalışmak, çalışarak başarı hedefleyenler beyinimizin her iki lobunuda etkin kullanmalıdır. İnsanlar varlığını, yaşadığını çalışarak hisseddirir. Yaşayan ölü olmamaksa amacımız çalışmalıyız. Bazen hayvanların çalışmalarından bile ibret alanlar olmuştur. Karıcanın çalışmasından. Suyun damlamasından da ibret alanlar oldu tarihte. Yeter ki zihnimizi çalıştıralım. Beyin nimetimizi etkin kullanalım. O zaman başarı, takdir kendiliğinden gelir. Başarmak için bol bol okumalıyız. Kültürümüzü geliştirici, bakış açımızı genişletici, kitaplarla dost olmak ne güzeldir. Gayretli, çalışkan olursak, başarı o kadar yakındır. |
hadis meal bulurmusunz :) |
çok az hadis meali var daha çok olsun llllllüüüüttttffffeeennnnnn |
çalışmanın önemiyle ilgili bir hadis meali yokmuydu |
Alıntı:
Hz. Peygamber ve Çalışma Hz. Peygamber'in hayatı diğer alanlarda olduğu gibi çalışma konusunda da insanlar için örnektir. Her şeyden önce o, Kur'an-ı Kerim'in çalışma hayatı ve prensipleri ile ilgili ayetlerini kendi hayatında uygulamıştır. Bu alanda doğruluk, güvenilir olma, adaleti uygulama ve sözleriyle davranışları arasında çelişki bulunmama gibi temel ilkelere uymuştur. Kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini, fakire, yoksula yardım için çalışmayı, Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç ve geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur.[675] Onun çalışma ile ilgili sözlerinden bazıları şunlardır: "Hiç bir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez".[676] "Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım".[677] "Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı ahirette peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber olacaktır".[678] "İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir".[679] "Birinizin sırtında odun destesi taşıması, versin veya vermesin, insanlara gidip el açmasından daha iyidir".[680] En kötü şartlar altında çalışmayı dahi başkalarına yük olmaktan iyi gören Hz. Peygamber'in bu sözleriyle insanları çalışmaya teşvik ettiği, tembelliği kötülediği, çalışkan insanları dünya ve ahiret mutluluğu ile müjdelediği görülmektedir. Hz. Peygamber insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi, bizzat kendisi de çalışmış ve çalışma hayatının ilkelerini kendi hayatında uygulama alanına koymuştur. Çalışmalarını çocukluğundan itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Bilindiği üzere o, çocukluğunda çobanlık yapmış, gençliğinde ve yetişkinliğinde ticaretle meşgul olmuştur. 12 yaşında iken amcası ile birlikte uzun bir ticaret yolculuğuna çıkmıştır. 25 yaşında iken Hz. Hatice'nin kervanını ücret karşılığında Suriye'ye götürüp getirmiştir. Ticârî faaliyetlerinde meslektaşlarının, ticârî ilişkilerde bulunduğu kimselerin ve tüm Mekkelilerin güvenini kazanmıştır. Onun bütün bu faaliyetleri geçimini temine yönelik çalışmalardır. O, bütün bunların yanında sosyal faaliyetlerde de bulunmuştur. Hayatını ele alırken geniş bir şekilde üzerinde durduğumuz gibi gençliğinde Hilfülfudûl cemiyetine katılması ve Kâbe'nin inşâsı sırasında hakemlik yapması bunlara güzel birer örnektir. Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber olarak görevlendirildikten sonra çalışmalarını farklı ve geniş bir alanda sürdürmüştür. Allah tarafından kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmek için tüm gücüyle ve her türlü güçlüğe göğüs gererek yerine göre bir devlet adamı, yerine göre de bir komutan ve gerektiğinde de bir işçi olarak çalışmıştır. Bir davetçi olarak Mekke'de ve bu şehrin dışında İslâm'ı yaymak için yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. O, Kur'an-ı Kerim'de "Kitap ve hikmeti, insanlara bilmediklerini öğreten" bir kimse olarak takdim edilmektedir. Kendisi de bizzat muallim olarak gönderildiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda o, eğitim görevini yerine getirmek amacıyla her kademeden sahâbîleri eğitmek için bir öğretmen olarak çalışmıştır. Yerine göre bir işçi gibi çalıştığını söylemiştik. Hicret esnasında konakladığı Kuba'da mescid yapılırken ilk taşı kendisi koymuş, bununla da yetinmeyerek inşaat çalışmalarına katkıda bulunmuştur. Bir gün bu çalışmalar esnasında güçlükle kaldırabildiği bir taşı kucağına alır. Bir sahâbî yanına vararak "Yâ Resûlallah! Babam anam sana feda olsun! Elindekini bana ver" der. Hz. Peygamber "Hayır! Sen de başkasını al" der. Mescidin inşaatı bitinceye kadar çalışmaktan geri durmaz. Sahâbeyi çalışmaya teşvik eder. Aynı şekilde Mescid-i Nebevî'nin temeline de ilk taşı kendisi koyar. Muhâcirler ve ensarla birlikte çalışır. Kuba mescidinde olduğu gibi yine bir gün kerpiç taşırken bir Müslüman "Yâ Resûlallah! Onu bana ver, ben taşıyayım" der. Fakat o : "Sen de başka taş al ve taşı! Sen Allah'a benden daha muhtaç değilsin" der. Hz. Peygamber Mescidin inşaatında ağır taşları yüklenir, kerpiçleri elbisesine doldurur ve taşırdı. Bu esnada da "Hayat ancak Ahiret hayatıdır. Allahım! Muhâcirlere ve ensara rahmet eyle"[681] derdi. Çalışmalarıyla Müslümanları coştururdu. Ümmü Seleme'nin anlattığına göre Mescid'in inşaatında onun çalışmasına ihtiyaç duyulmadığı halde, taş ve kerpiç taşımış; onu gören Müslümanlar da kendilerinin boş durmalarının doğru olmayacağını söyleyerek çalışmalarını hızlandırmışlardır. Hendek Savaşı'nda da kazılacak yerleri bizzat kendisi çizdiği gibi, kendisi için kurulan Türk çadırından çıkıp bizzat çalışmıştır. Kazma, kürek ve hatta balyozla çalışmış, zembille toprak taşımıştır.[682] Gerektiğinde söküklerini dikmiş, ayakkabılarını tamir etmiş,[683] gerekli gördüğünde çarşı-pazarı kontrol etmiştir. Hz. Peygamber yapılan işin gelişigüzel değil, düzgün ve sağlam yapılmasına önem verirdi. Bir vesile ile şunları söylemiştir: "Sizden biriniz bir iş yaptığı zaman, onu mükemmel bir şekilde yapsın".[684] Hz. Peygamber Müslümanları çalışmaya teşvik etmiştir. Nitekim işi olmayan birisine, âletler temin ederek, odun kesip satmasını söylemiştir: Ensardan bir şahıs gelip Hz. Peygamber'e yoksulluktan şikayet eder. Sonra dönüp şöyle der: "Ey Allah'ın elçisi! Bir ev halkı içinden geldim ki, yanlarına dönünceye kadar bazılarının ölmüş olacağını sanıyorum." Peygamberimiz "Git, bak birşey bulabilecek misin?" der. Adam gider ve bir yaygı ile bir bardak getirerek "Ey Allah'ın elçisi! Bu yaygının yarısını yere seriyor, yarısını da bürünüyorlardı. Şu bardakla da su içiyorlardı" der. Peygamberimiz "Bu ikisini benden bir dirheme kim satın alır?" diye sorar. Bir adam "Ben alırım" der. Peygamberimiz "Bir dirhemi kim artırır?" diye sorar. Bir başka adam "Onları iki dirheme alırım" der. Peygamberimiz "Bunlar senindir" der ve adamı çağırarak ona "Bir dirhemle ailene yiyecek al, bir dirhemle de bir balta satın alarak bana gel" der. Adam da öyle yapar ve gelir. Hz. Peygamber "Şu vadiye git, orada ne bir diken, ne bir odun bırak. Bana da on günden önce gelme" der. Adam öyle yapar ve sonra Hz. Peygamber'e gelerek "Bana emrettiğin şey bereketli oldu" der. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurur: "Bu, senin için kıyamet günü yüzünde dilenmekten dolayı lekeler veya tırmık izleri olarak gelmenden daha iyidir".[685] Kuba mescidinde ve Bilâl-i Habeşî'den sonra Mescid-i Nebevî'de müezzinlik yapan Sa'd b Âiz adlı sahâbî Hz. Peygamber'e malının azlığından dolayı şikayet eder. Hz. Peygamber de ticaret yapmasını emreder. Sa'd biraz selem ağacı yaprağı (karaz) satın alır, onu satarak kâr eder. Bunu Hz. Peygamber'e anlatır. O da ticaretine devam etmesini söyler.[686] Peygamberimiz durumlarına göre özürlüleri bile çalışmaktan alıkoymamış, onların ticaret yapmasını kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Bu tutumuna bir örnek verelim: Ticaretle meşgul olan Münkız b. Amr adlı sahâbînin aklî dengesi bozulur ve dilinde bir tutukluk meydana gelir. Buna rağmen ticarî faaliyetlerini devam ettirir. Fakat sürekli aldanır. Hz. Peygamber'e gelerek durumunu anlatır. Hz. Peygamber onun ticaret yapmasını, çalışmasını yasaklama yerine kolaylaştırma yoluna gider; alışveriş yaparken, "aldatma yok" demesini ve satın aldığı malda üç gün muhayyerlik hakkına sahip olduğunu satıcıya söylemesini ister. Münkız Hz. Osman zamanında bile Hz. Peygamber'in kendisine tanıdığı bu hakkı satıcılara karşı kullanmıştır.[687] Faydasız ve boş şeylerle meşgul olmamak ve boş durmamak Hz. Peygamber'in prensiplerinden biriydi. Onun çalışma hayatı ile ilgili olarak verilen bu bilgilerden, çalışkan bir insan örneği karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda onun dinlenmeye zaman ayırıp ayırmadığı akla takılabilir. Halbuki Hz Peygamber gerektiğinde dinlenmeye de zaman ayırmıştır. Hicretten hemen sonra, Medinelilerin daha önce kutladıkları iki bayramın yerine Ramazan ve Kurban bayramlarını koymuştur. Meşrû bayram şenliklerine, folklor gösterilerine ve düğünlerde kutlamalara izin vermiştir. Düğünlerde davetlilere ikramda bulunmuş; bunu tavsiye ve teşvik etmiştir. At ve deve yarışları tertiplemiştir. Hz. Peygamber paranın piyasaya arzı konusu üzerinde durmuştur. O bu hususta şöyle buyurur: "Kim bir akar veya ev satıp da parasını onun benzeri bir şeye yatırmazsa, onun bereketini görmemeye müstehak olmuştur".[688] Ticareti teşvik etmiş, ticaret ortaklıkları kurmuştur. Ticareti teşvikle ilgili şu sözü çok meşhurdur: "Rızkın onda dokuzu ticarette, onda biri ise sürüdedir".[689] Bu sözüyle Hz. Peygamber ticaretin bir millet için ne derece önemli olduğunu dile getirmiştir. Bir devletin ekonomisinde iç ve dış ticaretin büyük önemi vardır. Hz. Peygamber ticareti teşvik etmek suretiyle, aynı zamanda medenî bir hayat tarzını da teşvik etmiştir. Çünkü ticaret, yerleşik bir hayat tarzının oluşmasına ve imar faaliyetlerinin gelişmesine vesile olmaktadır. Hz. Peygamber'in en yakın arkadaşları ticaretle uğraşıyorlardı. Sözgelimi dört halife birer tüccar idiler. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber'in vefatından bir yıl önce ticaret amacıyla Busrâ'ya gitmişti.[690] Hz. Peygamber ticaretin yanında ziraati de teşvik etmiştir. Ağaç dikmeye teşvik ettiği hadisler, aynı zamanda ziraati teşvik olarak değerlendirilmelidir. Hz. Peygamber her meslek erbâbı ile, mesleği üzerinde konuşur, ona mesleğine olan ilgisini ve sevgisini artırıcı hususları, mesleği ile ilgili uyulacak kuralları ve hükümleri söylerdi. Hz. Peygamber küçük sanatlara da önem vermiştir. Onun zamanında yaygın olan meslekler arasında manifaturacılık, attarlık, demircilik, tartıcılık, sarraflık, eczacılık, terzilik ve kuyumculuk sayılabilir. * ÇALIŞMAKLA İLGİLİ HADİSLER * Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz. Peygamber * Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * Kaynak : * Riyasüz Salihin * Buharî, Büyu 15 Nefekât, 1 * Keşful Hafa, II, 46 * İbni Mâce, Ticârât, I |
çalışmanın önemi ile ilgili hadis meali öğrenebilir miyim |
evett mealleri yok |
Hz. Peygamber ve Çalışma Hz. Peygamber'in hayatı diğer alanlarda olduğu gibi çalışma konusunda da insanlar için örnektir. Her şeyden önce o, Kur'an-ı Kerim'in çalışma hayatı ve prensipleri ile ilgili ayetlerini kendi hayatında uygulamıştır. Bu alanda doğruluk, güvenilir olma, adaleti uygulama ve sözleriyle davranışları arasında çelişki bulunmama gibi temel ilkelere uymuştur. Kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini, fakire, yoksula yardım için çalışmayı, Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç ve geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur.[675] Onun çalışma ile ilgili sözlerinden bazıları şunlardır: "Hiç bir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez".[676] "Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım".[677] "Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı ahirette peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber olacaktır".[678] "İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir".[679] "Birinizin sırtında odun destesi taşıması, versin veya vermesin, insanlara gidip el açmasından daha iyidir".[680] En kötü şartlar altında çalışmayı dahi başkalarına yük olmaktan iyi gören Hz. Peygamber'in bu sözleriyle insanları çalışmaya teşvik ettiği, tembelliği kötülediği, çalışkan insanları dünya ve ahiret mutluluğu ile müjdelediği görülmektedir. Hz. Peygamber insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi, bizzat kendisi de çalışmış ve çalışma hayatının ilkelerini kendi hayatında uygulama alanına koymuştur. Çalışmalarını çocukluğundan itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Bilindiği üzere o, çocukluğunda çobanlık yapmış, gençliğinde ve yetişkinliğinde ticaretle meşgul olmuştur. 12 yaşında iken amcası ile birlikte uzun bir ticaret yolculuğuna çıkmıştır. 25 yaşında iken Hz. Hatice'nin kervanını ücret karşılığında Suriye'ye götürüp getirmiştir. Ticârî faaliyetlerinde meslektaşlarının, ticârî ilişkilerde bulunduğu kimselerin ve tüm Mekkelilerin güvenini kazanmıştır. Onun bütün bu faaliyetleri geçimini temine yönelik çalışmalardır. O, bütün bunların yanında sosyal faaliyetlerde de bulunmuştur. Hayatını ele alırken geniş bir şekilde üzerinde durduğumuz gibi gençliğinde Hilfülfudûl cemiyetine katılması ve Kâbe'nin inşâsı sırasında hakemlik yapması bunlara güzel birer örnektir. Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber olarak görevlendirildikten sonra çalışmalarını farklı ve geniş bir alanda sürdürmüştür. Allah tarafından kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmek için tüm gücüyle ve her türlü güçlüğe göğüs gererek yerine göre bir devlet adamı, yerine göre de bir komutan ve gerektiğinde de bir işçi olarak çalışmıştır. Bir davetçi olarak Mekke'de ve bu şehrin dışında İslâm'ı yaymak için yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. O, Kur'an-ı Kerim'de "Kitap ve hikmeti, insanlara bilmediklerini öğreten" bir kimse olarak takdim edilmektedir. Kendisi de bizzat muallim olarak gönderildiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda o, eğitim görevini yerine getirmek amacıyla her kademeden sahâbîleri eğitmek için bir öğretmen olarak çalışmıştır. Yerine göre bir işçi gibi çalıştığını söylemiştik. Hicret esnasında konakladığı Kuba'da mescid yapılırken ilk taşı kendisi koymuş, bununla da yetinmeyerek inşaat çalışmalarına katkıda bulunmuştur. Bir gün bu çalışmalar esnasında güçlükle kaldırabildiği bir taşı kucağına alır. Bir sahâbî yanına vararak "Yâ Resûlallah! Babam anam sana feda olsun! Elindekini bana ver" der. Hz. Peygamber "Hayır! Sen de başkasını al" der. Mescidin inşaatı bitinceye kadar çalışmaktan geri durmaz. Sahâbeyi çalışmaya teşvik eder. Aynı şekilde Mescid-i Nebevî'nin temeline de ilk taşı kendisi koyar. Muhâcirler ve ensarla birlikte çalışır. Kuba mescidinde olduğu gibi yine bir gün kerpiç taşırken bir Müslüman "Yâ Resûlallah! Onu bana ver, ben taşıyayım" der. Fakat o : "Sen de başka taş al ve taşı! Sen Allah'a benden daha muhtaç değilsin" der. Hz. Peygamber Mescidin inşaatında ağır taşları yüklenir, kerpiçleri elbisesine doldurur ve taşırdı. Bu esnada da "Hayat ancak Ahiret hayatıdır. Allahım! Muhâcirlere ve ensara rahmet eyle"[681] derdi. Çalışmalarıyla Müslümanları coştururdu. Ümmü Seleme'nin anlattığına göre Mescid'in inşaatında onun çalışmasına ihtiyaç duyulmadığı halde, taş ve kerpiç taşımış; onu gören Müslümanlar da kendilerinin boş durmalarının doğru olmayacağını söyleyerek çalışmalarını hızlandırmışlardır. Hendek Savaşı'nda da kazılacak yerleri bizzat kendisi çizdiği gibi, kendisi için kurulan Türk çadırından çıkıp bizzat çalışmıştır. Kazma, kürek ve hatta balyozla çalışmış, zembille toprak taşımıştır.[682] Gerektiğinde söküklerini dikmiş, ayakkabılarını tamir etmiş,[683] gerekli gördüğünde çarşı-pazarı kontrol etmiştir. Hz. Peygamber yapılan işin gelişigüzel değil, düzgün ve sağlam yapılmasına önem verirdi. Bir vesile ile şunları söylemiştir: "Sizden biriniz bir iş yaptığı zaman, onu mükemmel bir şekilde yapsın".[684] Hz. Peygamber Müslümanları çalışmaya teşvik etmiştir. Nitekim işi olmayan birisine, âletler temin ederek, odun kesip satmasını söylemiştir: Ensardan bir şahıs gelip Hz. Peygamber'e yoksulluktan şikayet eder. Sonra dönüp şöyle der: "Ey Allah'ın elçisi! Bir ev halkı içinden geldim ki, yanlarına dönünceye kadar bazılarının ölmüş olacağını sanıyorum." Peygamberimiz "Git, bak birşey bulabilecek misin?" der. Adam gider ve bir yaygı ile bir bardak getirerek "Ey Allah'ın elçisi! Bu yaygının yarısını yere seriyor, yarısını da bürünüyorlardı. Şu bardakla da su içiyorlardı" der. Peygamberimiz "Bu ikisini benden bir dirheme kim satın alır?" diye sorar. Bir adam "Ben alırım" der. Peygamberimiz "Bir dirhemi kim artırır?" diye sorar. Bir başka adam "Onları iki dirheme alırım" der. Peygamberimiz "Bunlar senindir" der ve adamı çağırarak ona "Bir dirhemle ailene yiyecek al, bir dirhemle de bir balta satın alarak bana gel" der. Adam da öyle yapar ve gelir. Hz. Peygamber "Şu vadiye git, orada ne bir diken, ne bir odun bırak. Bana da on günden önce gelme" der. Adam öyle yapar ve sonra Hz. Peygamber'e gelerek "Bana emrettiğin şey bereketli oldu" der. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurur: "Bu, senin için kıyamet günü yüzünde dilenmekten dolayı lekeler veya tırmık izleri olarak gelmenden daha iyidir".[685] Kuba mescidinde ve Bilâl-i Habeşî'den sonra Mescid-i Nebevî'de müezzinlik yapan Sa'd b Âiz adlı sahâbî Hz. Peygamber'e malının azlığından dolayı şikayet eder. Hz. Peygamber de ticaret yapmasını emreder. Sa'd biraz selem ağacı yaprağı (karaz) satın alır, onu satarak kâr eder. Bunu Hz. Peygamber'e anlatır. O da ticaretine devam etmesini söyler.[686] Peygamberimiz durumlarına göre özürlüleri bile çalışmaktan alıkoymamış, onların ticaret yapmasını kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Bu tutumuna bir örnek verelim: Ticaretle meşgul olan Münkız b. Amr adlı sahâbînin aklî dengesi bozulur ve dilinde bir tutukluk meydana gelir. Buna rağmen ticarî faaliyetlerini devam ettirir. Fakat sürekli aldanır. Hz. Peygamber'e gelerek durumunu anlatır. Hz. Peygamber onun ticaret yapmasını, çalışmasını yasaklama yerine kolaylaştırma yoluna gider; alışveriş yaparken, "aldatma yok" demesini ve satın aldığı malda üç gün muhayyerlik hakkına sahip olduğunu satıcıya söylemesini ister. Münkız Hz. Osman zamanında bile Hz. Peygamber'in kendisine tanıdığı bu hakkı satıcılara karşı kullanmıştır.[687] Faydasız ve boş şeylerle meşgul olmamak ve boş durmamak Hz. Peygamber'in prensiplerinden biriydi. Onun çalışma hayatı ile ilgili olarak verilen bu bilgilerden, çalışkan bir insan örneği karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda onun dinlenmeye zaman ayırıp ayırmadığı akla takılabilir. Halbuki Hz Peygamber gerektiğinde dinlenmeye de zaman ayırmıştır. Hicretten hemen sonra, Medinelilerin daha önce kutladıkları iki bayramın yerine Ramazan ve Kurban bayramlarını koymuştur. Meşrû bayram şenliklerine, folklor gösterilerine ve düğünlerde kutlamalara izin vermiştir. Düğünlerde davetlilere ikramda bulunmuş; bunu tavsiye ve teşvik etmiştir. At ve deve yarışları tertiplemiştir. Hz. Peygamber paranın piyasaya arzı konusu üzerinde durmuştur. O bu hususta şöyle buyurur: "Kim bir akar veya ev satıp da parasını onun benzeri bir şeye yatırmazsa, onun bereketini görmemeye müstehak olmuştur".[688] Ticareti teşvik etmiş, ticaret ortaklıkları kurmuştur. Ticareti teşvikle ilgili şu sözü çok meşhurdur: "Rızkın onda dokuzu ticarette, onda biri ise sürüdedir".[689] Bu sözüyle Hz. Peygamber ticaretin bir millet için ne derece önemli olduğunu dile getirmiştir. Bir devletin ekonomisinde iç ve dış ticaretin büyük önemi vardır. Hz. Peygamber ticareti teşvik etmek suretiyle, aynı zamanda medenî bir hayat tarzını da teşvik etmiştir. Çünkü ticaret, yerleşik bir hayat tarzının oluşmasına ve imar faaliyetlerinin gelişmesine vesile olmaktadır. Hz. Peygamber'in en yakın arkadaşları ticaretle uğraşıyorlardı. Sözgelimi dört halife birer tüccar idiler. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber'in vefatından bir yıl önce ticaret amacıyla Busrâ'ya gitmişti.[690] Hz. Peygamber ticaretin yanında ziraati de teşvik etmiştir. Ağaç dikmeye teşvik ettiği hadisler, aynı zamanda ziraati teşvik olarak değerlendirilmelidir. Hz. Peygamber her meslek erbâbı ile, mesleği üzerinde konuşur, ona mesleğine olan ilgisini ve sevgisini artırıcı hususları, mesleği ile ilgili uyulacak kuralları ve hükümleri söylerdi. Hz. Peygamber küçük sanatlara da önem vermiştir. Onun zamanında yaygın olan meslekler arasında manifaturacılık, attarlık, demircilik, tartıcılık, sarraflık, eczacılık, terzilik ve kuyumculuk sayılabilir. * ÇALIŞMAKLA İLGİLİ HADİSLER * Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz. Peygamber * Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * Kaynak : * Riyasüz Salihin * Buharî, Büyu 15 Nefekât, 1 * Keşful Hafa, II, 46 * İbni Mâce, Ticârât, I |
allah iyi insanları ve temiz olanları kumar oynamayan kişileride allah sever |
Alıntı:
Hz. Peygamber'in hayatı diğer alanlarda olduğu gibi çalışma konusunda da insanlar için örnektir. Her şeyden önce o, Kur'an-ı Kerim'in çalışma hayatı ve prensipleri ile ilgili ayetlerini kendi hayatında uygulamıştır. Bu alanda doğruluk, güvenilir olma, adaleti uygulama ve sözleriyle davranışları arasında çelişki bulunmama gibi temel ilkelere uymuştur. Kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini, fakire, yoksula yardım için çalışmayı, Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç ve geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur.[675] Onun çalışma ile ilgili sözlerinden bazıları şunlardır: "Hiç bir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez".[676] "Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım".[677] "Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı ahirette peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber olacaktır".[678] "İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir".[679] "Birinizin sırtında odun destesi taşıması, versin veya vermesin, insanlara gidip el açmasından daha iyidir".[680] En kötü şartlar altında çalışmayı dahi başkalarına yük olmaktan iyi gören Hz. Peygamber'in bu sözleriyle insanları çalışmaya teşvik ettiği, tembelliği kötülediği, çalışkan insanları dünya ve ahiret mutluluğu ile müjdelediği görülmektedir. Hz. Peygamber insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi, bizzat kendisi de çalışmış ve çalışma hayatının ilkelerini kendi hayatında uygulama alanına koymuştur. Çalışmalarını çocukluğundan itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Bilindiği üzere o, çocukluğunda çobanlık yapmış, gençliğinde ve yetişkinliğinde ticaretle meşgul olmuştur. 12 yaşında iken amcası ile birlikte uzun bir ticaret yolculuğuna çıkmıştır. 25 yaşında iken Hz. Hatice'nin kervanını ücret karşılığında Suriye'ye götürüp getirmiştir. Ticârî faaliyetlerinde meslektaşlarının, ticârî ilişkilerde bulunduğu kimselerin ve tüm Mekkelilerin güvenini kazanmıştır. Onun bütün bu faaliyetleri geçimini temine yönelik çalışmalardır. O, bütün bunların yanında sosyal faaliyetlerde de bulunmuştur. Hayatını ele alırken geniş bir şekilde üzerinde durduğumuz gibi gençliğinde Hilfülfudûl cemiyetine katılması ve Kâbe'nin inşâsı sırasında hakemlik yapması bunlara güzel birer örnektir. Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber olarak görevlendirildikten sonra çalışmalarını farklı ve geniş bir alanda sürdürmüştür. Allah tarafından kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmek için tüm gücüyle ve her türlü güçlüğe göğüs gererek yerine göre bir devlet adamı, yerine göre de bir komutan ve gerektiğinde de bir işçi olarak çalışmıştır. Bir davetçi olarak Mekke'de ve bu şehrin dışında İslâm'ı yaymak için yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. O, Kur'an-ı Kerim'de "Kitap ve hikmeti, insanlara bilmediklerini öğreten" bir kimse olarak takdim edilmektedir. Kendisi de bizzat muallim olarak gönderildiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda o, eğitim görevini yerine getirmek amacıyla her kademeden sahâbîleri eğitmek için bir öğretmen olarak çalışmıştır. Yerine göre bir işçi gibi çalıştığını söylemiştik. Hicret esnasında konakladığı Kuba'da mescid yapılırken ilk taşı kendisi koymuş, bununla da yetinmeyerek inşaat çalışmalarına katkıda bulunmuştur. Bir gün bu çalışmalar esnasında güçlükle kaldırabildiği bir taşı kucağına alır. Bir sahâbî yanına vararak "Yâ Resûlallah! Babam anam sana feda olsun! Elindekini bana ver" der. Hz. Peygamber "Hayır! Sen de başkasını al" der. Mescidin inşaatı bitinceye kadar çalışmaktan geri durmaz. Sahâbeyi çalışmaya teşvik eder. Aynı şekilde Mescid-i Nebevî'nin temeline de ilk taşı kendisi koyar. Muhâcirler ve ensarla birlikte çalışır. Kuba mescidinde olduğu gibi yine bir gün kerpiç taşırken bir Müslüman "Yâ Resûlallah! Onu bana ver, ben taşıyayım" der. Fakat o : "Sen de başka taş al ve taşı! Sen Allah'a benden daha muhtaç değilsin" der. Hz. Peygamber Mescidin inşaatında ağır taşları yüklenir, kerpiçleri elbisesine doldurur ve taşırdı. Bu esnada da "Hayat ancak Ahiret hayatıdır. Allahım! Muhâcirlere ve ensara rahmet eyle"[681] derdi. Çalışmalarıyla Müslümanları coştururdu. Ümmü Seleme'nin anlattığına göre Mescid'in inşaatında onun çalışmasına ihtiyaç duyulmadığı halde, taş ve kerpiç taşımış; onu gören Müslümanlar da kendilerinin boş durmalarının doğru olmayacağını söyleyerek çalışmalarını hızlandırmışlardır. Hendek Savaşı'nda da kazılacak yerleri bizzat kendisi çizdiği gibi, kendisi için kurulan Türk çadırından çıkıp bizzat çalışmıştır. Kazma, kürek ve hatta balyozla çalışmış, zembille toprak taşımıştır.[682] Gerektiğinde söküklerini dikmiş, ayakkabılarını tamir etmiş,[683] gerekli gördüğünde çarşı-pazarı kontrol etmiştir. Hz. Peygamber yapılan işin gelişigüzel değil, düzgün ve sağlam yapılmasına önem verirdi. Bir vesile ile şunları söylemiştir: "Sizden biriniz bir iş yaptığı zaman, onu mükemmel bir şekilde yapsın".[684] Hz. Peygamber Müslümanları çalışmaya teşvik etmiştir. Nitekim işi olmayan birisine, âletler temin ederek, odun kesip satmasını söylemiştir: Ensardan bir şahıs gelip Hz. Peygamber'e yoksulluktan şikayet eder. Sonra dönüp şöyle der: "Ey Allah'ın elçisi! Bir ev halkı içinden geldim ki, yanlarına dönünceye kadar bazılarının ölmüş olacağını sanıyorum." Peygamberimiz "Git, bak birşey bulabilecek misin?" der. Adam gider ve bir yaygı ile bir bardak getirerek "Ey Allah'ın elçisi! Bu yaygının yarısını yere seriyor, yarısını da bürünüyorlardı. Şu bardakla da su içiyorlardı" der. Peygamberimiz "Bu ikisini benden bir dirheme kim satın alır?" diye sorar. Bir adam "Ben alırım" der. Peygamberimiz "Bir dirhemi kim artırır?" diye sorar. Bir başka adam "Onları iki dirheme alırım" der. Peygamberimiz "Bunlar senindir" der ve adamı çağırarak ona "Bir dirhemle ailene yiyecek al, bir dirhemle de bir balta satın alarak bana gel" der. Adam da öyle yapar ve gelir. Hz. Peygamber "Şu vadiye git, orada ne bir diken, ne bir odun bırak. Bana da on günden önce gelme" der. Adam öyle yapar ve sonra Hz. Peygamber'e gelerek "Bana emrettiğin şey bereketli oldu" der. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurur: "Bu, senin için kıyamet günü yüzünde dilenmekten dolayı lekeler veya tırmık izleri olarak gelmenden daha iyidir".[685] Kuba mescidinde ve Bilâl-i Habeşî'den sonra Mescid-i Nebevî'de müezzinlik yapan Sa'd b Âiz adlı sahâbî Hz. Peygamber'e malının azlığından dolayı şikayet eder. Hz. Peygamber de ticaret yapmasını emreder. Sa'd biraz selem ağacı yaprağı (karaz) satın alır, onu satarak kâr eder. Bunu Hz. Peygamber'e anlatır. O da ticaretine devam etmesini söyler.[686] Peygamberimiz durumlarına göre özürlüleri bile çalışmaktan alıkoymamış, onların ticaret yapmasını kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Bu tutumuna bir örnek verelim: Ticaretle meşgul olan Münkız b. Amr adlı sahâbînin aklî dengesi bozulur ve dilinde bir tutukluk meydana gelir. Buna rağmen ticarî faaliyetlerini devam ettirir. Fakat sürekli aldanır. Hz. Peygamber'e gelerek durumunu anlatır. Hz. Peygamber onun ticaret yapmasını, çalışmasını yasaklama yerine kolaylaştırma yoluna gider; alışveriş yaparken, "aldatma yok" demesini ve satın aldığı malda üç gün muhayyerlik hakkına sahip olduğunu satıcıya söylemesini ister. Münkız Hz. Osman zamanında bile Hz. Peygamber'in kendisine tanıdığı bu hakkı satıcılara karşı kullanmıştır.[687] Faydasız ve boş şeylerle meşgul olmamak ve boş durmamak Hz. Peygamber'in prensiplerinden biriydi. Onun çalışma hayatı ile ilgili olarak verilen bu bilgilerden, çalışkan bir insan örneği karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda onun dinlenmeye zaman ayırıp ayırmadığı akla takılabilir. Halbuki Hz Peygamber gerektiğinde dinlenmeye de zaman ayırmıştır. Hicretten hemen sonra, Medinelilerin daha önce kutladıkları iki bayramın yerine Ramazan ve Kurban bayramlarını koymuştur. Meşrû bayram şenliklerine, folklor gösterilerine ve düğünlerde kutlamalara izin vermiştir. Düğünlerde davetlilere ikramda bulunmuş; bunu tavsiye ve teşvik etmiştir. At ve deve yarışları tertiplemiştir. Hz. Peygamber paranın piyasaya arzı konusu üzerinde durmuştur. O bu hususta şöyle buyurur: "Kim bir akar veya ev satıp da parasını onun benzeri bir şeye yatırmazsa, onun bereketini görmemeye müstehak olmuştur".[688] Ticareti teşvik etmiş, ticaret ortaklıkları kurmuştur. Ticareti teşvikle ilgili şu sözü çok meşhurdur: "Rızkın onda dokuzu ticarette, onda biri ise sürüdedir".[689] Bu sözüyle Hz. Peygamber ticaretin bir millet için ne derece önemli olduğunu dile getirmiştir. Bir devletin ekonomisinde iç ve dış ticaretin büyük önemi vardır. Hz. Peygamber ticareti teşvik etmek suretiyle, aynı zamanda medenî bir hayat tarzını da teşvik etmiştir. Çünkü ticaret, yerleşik bir hayat tarzının oluşmasına ve imar faaliyetlerinin gelişmesine vesile olmaktadır. Hz. Peygamber'in en yakın arkadaşları ticaretle uğraşıyorlardı. Sözgelimi dört halife birer tüccar idiler. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber'in vefatından bir yıl önce ticaret amacıyla Busrâ'ya gitmişti.[690] Hz. Peygamber ticaretin yanında ziraati de teşvik etmiştir. Ağaç dikmeye teşvik ettiği hadisler, aynı zamanda ziraati teşvik olarak değerlendirilmelidir. Hz. Peygamber her meslek erbâbı ile, mesleği üzerinde konuşur, ona mesleğine olan ilgisini ve sevgisini artırıcı hususları, mesleği ile ilgili uyulacak kuralları ve hükümleri söylerdi. Hz. Peygamber küçük sanatlara da önem vermiştir. Onun zamanında yaygın olan meslekler arasında manifaturacılık, attarlık, demircilik, tartıcılık, sarraflık, eczacılık, terzilik ve kuyumculuk sayılabilir. * ÇALIŞMAKLA İLGİLİ HADİSLER * Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz. Peygamber * Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * Kaynak : * Riyasüz Salihin * Buharî, Büyu 15 Nefekât, 1 * Keşful Hafa, II, 46 * İbni Mâce, Ticârât, I |
bu biraz işime yaradı ama öğretmen şunu sormuştu çalışmanın önemiyle ilgili bir hadis meali bulup defterinize yazınız demişti bunu lütfen açıklarmısınız |
hz. osman ile ilgili hadis bulamıyorum uzun ve anlamlı olmasını istiyorum... |
aıl peygamerin ağaç ın hdaisi şerifini bulun ya ?? |
* Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * |
zxd çalışma zxd insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.(necm_39) Yaratan Rabbinin adıyla oku!(alak-1) Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.(Hadis-i Şerif) Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar.Çalışmayanlar ise,kendilerini kötülükten kurtaramazlar.(Hz.Ali)r.a. Hikmet ve ilim müminin kaybolmuş malıdır , onu nerede bulursa hemen alsın..(hadis-i şerif) ilim Çin'de de olsa alınız..(Hadis-i şerif) çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir. (hadis-i şerif) alıntıdır. * ÇALIŞMAKLA İLGİLİ HADİSLER * Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz. Peygamber * Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * |
iki günü bir olan zarardadır |
alahın istediği her şey olur |
hiçbir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez. |
çalışmanın önemi |
ülkeyi düşman işgalinden kurtardığı için meclis ona baba türkanlamına gelen ATATÜRK soyadını layık gördü. |
uyarı çalış ey müzliman kardeşim çalış ! |
* ÇALIŞMAKLA İLGİLİ HADİSLER * *Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. * Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır * * Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir * * Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allahın peygamberi Davut da elinin emeğinden yerdi * * Hz. Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur * İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür: * Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten daha hayırlıdır * Kaynak : * Riyasüz Salihin * Buharî, Büyu 15 Nefekât, 1 * Keşful Hafa, II, 46 * İbni Mâce, Ticârât, I Çalışmak İle İlgili Ayetler Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir. (2/110) İbrahim, İsmail´le birlikte Evin (Ka´be´nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin" (2/127) Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (3/115) Mü´minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va´detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (4/95) Allah´ın mescidlerini, yalnızca Allah´a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah´tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. (9/18) Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram´ı onarmayı, Allah´a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (9/19) "Kim de ahireti ister ve bir mü´min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır." (17/19) "Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." (18/79) "Hayır, onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik onların, bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar." (23/63) "O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır." (25/47) "Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (28/24) "Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır." (34/13) |
Saat: 13:40 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık