atomu bulan kişiler |
Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir. Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı. J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü. Alıntı |
M.Ö. 450 lerde Democritus ve Leukippos birbirlerinden habersiz atom kavramını ortaya atıyorlar. Democritus uzaktan bakıldığında kumsal dediğimiz yere yaklaşınca bunun küçük kum tanelerinden oluştuğunu ve tüm cisimlerin de tanelerden oluşabileceğini düşünerek bu tanelere atom adını veriyor. Kumu atom olarak görmiyor tabi ki. Kum tanesinin de bölüneceğini ve sonunda bölünemez boyuttaki en küçük taneye ulaşılacağını düşünerek, yunanca bölünmez anlamındaki atom adını vermiş. Suyu, demiri vs. böldüğümüzde de bölünemez en küçük tanelere ve bu tanelerin de o madde ile aynı özellikte olduğunu düşündüğünde bunu kanıtlayabileceği teknoloji yoktu. Democritustan 200 sene sonra Aristo ismindeki şarlatanın madde hakkındaki yanlış görüşü, Democritusun hipotezine karşı kabul edildi. Ne de olsa Aristo karizmatik bir kişiydi. Atom kavramı böylece 2200 yıldan uzun süre unutuldu. 1800 lü yıllarda Dalton isimli İngiliz Democritusun hipotezine açıklamalar getirdi. Dalton elementlerin bölünemez çok küçük toplar olduğunu düşünüyordu. Sonra İngiliz fizikçi Thomson, atomların elektron isminde eksi yüklü parçacıklar içerdiğini söyledi. Atomlar nötr olmasından atomun pozitif ve negatif parçacıklardan oluşabileceğini söylediğinde onun modeline üzümlü kek modeli adı verildi. Topkek gibi birşeyler olabileceğini düşünüyordu. Artı yüklü alan içinde üzüm taneleri eksi yüklü. Daha sonra Rutherford sizlerin kafasındaki atom modelini ortaya attı. Bu fikri ortaya atmasında ince altın levhalardan alfa parçacıklarının geçişi deneyi önemli. Yaptığı deneylerdeki gözlemleri sonucu böyle bir hipotez orataya atmış. Ruterfordun atom modeli; ortada pozitif yüklü çekirdek, çevresinde gezegen gibi dönen elektronlar. Bu okullarda okutulan atom modeli, ama atomlar böyle değil. :*( Sonra da Bohr'un atom modeli var. Ve kuantum atom modeli. Şimdiki atom modelinde elektronların bulunması muhtemel bölgeleri var. Ama çekirdeğin etrafında bir yörüngede dönmüyorlar. Bulutsu adı verilen olasılık bölgelerinde ve ne zaman nerede oldukları, olacakları belli olmayan yerdeler. Bakalım gelecekte atom ne şekil alacak, bilim böyledir, sürekli daha doğruya ulaşır. Çok sık rastlanan karizmatik şarlatanlar da sürekli olarak doğru bilgiye karşı çıkarlar. Günümüzün modasında ise şarlatanlar, yeni bilgileri çarpıtarak, kabul edilmiş eski yanlışların, (fakat doğru sanılıp savunulan) eski bilgilerin doğrultusunda açıklamalar yaparak insanları kandırırlar. Ve çoğunluk hep bu yanlışlara inanmayı seçer. Yanıt içinde bir soru da benden izotop nedir? |
ATOMU BUlUŞU atomu bulan kişi ve nasıl bulduğu |
John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. En önemli çalışması atom konusunda olmuştu.Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur.Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti.Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu.Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu.Kitabında belirttiğine göre,bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak,güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir.Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu.Dalton’un katkısı,bu atomların göreli olan büyüklükleri,karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti.Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu.Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı.Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü.Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi.Ama prensibi doğruydu. |
Atomu kim buldu? atomunasılbulduğu |
Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir. Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı. J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü. M.Ö. 450 lerde Democritus ve Leukippos birbirlerinden habersiz atom kavramını ortaya atıyorlar. Democritus uzaktan bakıldığında kumsal dediğimiz yere yaklaşınca bunun küçük kum tanelerinden oluştuğunu ve tüm cisimlerin de tanelerden oluşabileceğini düşünerek bu tanelere atom adını veriyor. Kumu atom olarak görmiyor tabi ki. Kum tanesinin de bölüneceğini ve sonunda bölünemez boyuttaki en küçük taneye ulaşılacağını düşünerek, yunanca bölünmez anlamındaki atom adını vermiş. Suyu, demiri vs. böldüğümüzde de bölünemez en küçük tanelere ve bu tanelerin de o madde ile aynı özellikte olduğunu düşündüğünde bunu kanıtlayabileceği teknoloji yoktu. Democritustan 200 sene sonra Aristo ismindeki şarlatanın madde hakkındaki yanlış görüşü, Democritusun hipotezine karşı kabul edildi. Ne de olsa Aristo karizmatik bir kişiydi. Atom kavramı böylece 2200 yıldan uzun süre unutuldu. 1800 lü yıllarda Dalton isimli İngiliz Democritusun hipotezine açıklamalar getirdi. Dalton elementlerin bölünemez çok küçük toplar olduğunu düşünüyordu. Sonra İngiliz fizikçi Thomson, atomların elektron isminde eksi yüklü parçacıklar içerdiğini söyledi. Atomlar nötr olmasından atomun pozitif ve negatif parçacıklardan oluşabileceğini söylediğinde onun modeline üzümlü kek modeli adı verildi. Topkek gibi birşeyler olabileceğini düşünüyordu. Artı yüklü alan içinde üzüm taneleri eksi yüklü. Daha sonra Rutherford sizlerin kafasındaki atom modelini ortaya attı. Bu fikri ortaya atmasında ince altın levhalardan alfa parçacıklarının geçişi deneyi önemli. Yaptığı deneylerdeki gözlemleri sonucu böyle bir hipotez orataya atmış. Ruterfordun atom modeli; ortada pozitif yüklü çekirdek, çevresinde gezegen gibi dönen elektronlar. Bu okullarda okutulan atom modeli, ama atomlar böyle değil. :*( Sonra da Bohr'un atom modeli var. Ve kuantum atom modeli. Şimdiki atom modelinde elektronların bulunması muhtemel bölgeleri var. Ama çekirdeğin etrafında bir yörüngede dönmüyorlar. Bulutsu adı verilen olasılık bölgelerinde ve ne zaman nerede oldukları, olacakları belli olmayan yerdeler. Bakalım gelecekte atom ne şekil alacak, bilim böyledir, sürekli daha doğruya ulaşır. Çok sık rastlanan karizmatik şarlatanlar da sürekli olarak doğru bilgiye karşı çıkarlar. Günümüzün modasında ise şarlatanlar, yeni bilgileri çarpıtarak, kabul edilmiş eski yanlışların, (fakat doğru sanılıp savunulan) eski bilgilerin doğrultusunda açıklamalar yaparak insanları kandırırlar. Ve çoğunluk hep bu yanlışlara inanmayı seçer. John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. En önemli çalışması atom konusunda olmuştu.Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur.Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti.Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu.Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu.Kitabında belirttiğine göre,bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak,güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir.Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu.Dalton’un katkısı,bu atomların göreli olan büyüklükleri,karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti.Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu.Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı.Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü.Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi.Ama prensibi doğruydu. |
Atomu kimler buldu? atomu kimlerbuldu |
Atom sözcüğü eski Yunanca'da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440'lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897'de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya 'proton' adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr 'Bohr atom modelini' ortaya attı. |
John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. En önemli çalışması atom konusunda olmuştu.Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur.Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti.Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu.Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu.Kitabında belirttiğine göre,bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak,güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir.Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu.Dalton’un katkısı,bu atomların göreli olan büyüklükleri,karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti.Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu.Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı.Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü.Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi.Ama prensibi doğruydu. |
Atomu kim buldu? atom il ilgili hangi bilim adamları bulmuştur |
Atomu kim buldu? ATOMU HAGİ BİLİM ADAMI BULDU |
. Alıntı:
|
Atomu kim buldu? atomu kim buldu |
z atomu bulan bilim adamının adı |
En önemli çalışması atom konusunda olmuştu.Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur.Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti.Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu.Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu.Kitabında belirttiğine göre,bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak,güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir.Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu.Dalton’un katkısı,bu atomların göreli olan büyüklükleri,karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti.Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu.Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı.Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü.Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi.Ama prensibi doğruydu. |
daha cok zayıf atomu bulunusu |
KÜREYE BENZEYEN MADDENİN EN KÜÇÜK YAPI TAŞINA ATOM DENİR....... |
arkadaşlar lütfen yardım edin! durumum çok kötü!!! proje ödevim var ve atomu kimin bulduğunu araştırdım ama bulamadım!!lütfen bilen varsa hemen yazsın çok rica ediyorum........ |
atamu bulan bilim adamı ........................................................ |
atom bir tek john dalton tarafından bulunmadı.Birde atom kimler tarafından hangi tür atom olarak bulundu?Şema şeklinde gösterir misiniz? |
Atomu Bulan İlk Bilim Adamı Jhon Dalton yaaa bu atamu demokritos diye biri buldu tmm da nasıl buldu bee gerizekalılar aptikolar mal lar yhaa |
Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir. Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı. J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü. Alıntı oçççç |
Atomu kim bulmuştur? Atom sözcüğü eski Yunanca’da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440’lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897’de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya “proton” adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr “Bohr atom modelini” ortaya attı. |
atomu kim ve nerde buldular? |
atomu bulan bilim adamı john dalton dur arkadaşlar |
Alıntı:
Atom sözcüğü eski Yunanca’da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440’lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897’de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya “proton” adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr “Bohr atom modelini” ortaya attı. __________________ |
arkadaşlar... proje ödevim var konu:atomu bulan kişinin hayatı, yaptığı çalışmalar ve bulduğu atomun resminin oyun hamuruyla yapılması... kişiyi buldum. becquerel ama yaptığı çalışmaları bulamıyorum. 30 aralık a kadar lazım lütfen yardım edin! |
siz uğdurup konuşup yanlış bilgiler vermeye devam din doğru bilJohn Dalton - Atom - Atomu Kim Buldu? - Atomun Yapısı, Eaglesfie Kategori: Belirtilmemiş John Dalton (6 EYLÜL 1766 - 27 TEMMUZ 1844) İngiltere'nin Eaglesfield, Cumberland da doğan Dalton, maddenin atom kuramına yaptığı katkılarıyla modern fiziksel bilimlerin kurucuları arasına giren İngiliz kimyacı ve fizikçidir. Queker mezhebinden bir dokumacının oğlu olan Dalton, henüz 12 yaşındayken Cumberland'taki bir Quaker okulunun yönetimini üslendi. İki yıl sonrada kardeşi ile birlikte Kendal'daki bir okulda öğretmenliğe başladı ve 12 yıl bu okulda çalıştı. O yillarda İngiltere kilisesine bağlı olmayanlar Cambiridge'de ve Oxford üniversitelerine alınmadığından, Presbiteryenler Manchester'da, hem papaz adaylarına hem de halktan kişilere üst düzeyde nitelikli öğretim olanağı amaç edinen New College'i kurmuşlardı. Dalton bu okuyda bur süre matematik ve doğa felsefesi öğretmenliği yaptıktan sonra 1800'de Manchester Edebiyat ve felsefe derneğinin sekreterliğini üstlendi. Hem halka açık hemde özel matematik ve kimya dersleri vermeye başladı. 1817'de Felsefe derneğinin başkanlığına getirildi ve ölümüne değin bu ünvanını korudu. Öğretmenliğinin ilk dönemlerinde yetenekli bir meteorolog ve alet yapımcısı olan zengin bir Quaker'in etkisiyle matematik ve meteoroloji konularıyla ilgilenmeye başladı. 1787'de başlattığı ve yaşamının sonuna değin sürdürdüğü ilk bilimsel çalışması, yaşadığı göl bölgesindeki iklim değişikliklerini inceleyen ve 200.000'in üzerinde kayıtın yer aldığı bir günce tutmaktı.1793'te "Meteorological Observations and Essays ( Meteorolojiye ilişkin gözlemler ve Makaleler ) adlı kitabını yayımladı. Daha sonra bitki ve böcek örnekleri toplamaya girişti. 1787'de tanık olduğu bir kutup ışığı ( atmosferdeki elektrik çalkantılarının etkisiyle gökyüzünde oluşan kimi zaman renkli şekiller) olayından etkilenerek bu konuyu araştırmaya yöneldi. Kuzey yarı kürede izlenen kutup ışığı olayları üzerine yazdıkları, öteki bili adamlarından bağımsız olarak geliştirdiği kendi özgün düşüncesinin ilk ürünlerindir. Kutup ışıkları araştırmaları sonucunda Yerin magnetikliği ile kutup ışınları arasında bir ilişki olması gerektiği sonucuna vardı: " Önceki bölümlerden elde edilen bulgulara göre kutup ışığı ışınlarının demire benzer bir yapıda olduğunu düşünmek zorundayız, çünki başka hiç bir madde magnetik değildir. Böylece atmosferin üst bölümlerinde demirin ya da daha doğrusu mıknatıs çeliğinin kimi özelliklerine sahip esnek bir akışkanın bulunduğu ve bu akışkanın magnetik özelliklerinin etkisiyle silindir biçimli ışınlar durumunu aldığı sonucuna varırız". Dalton, meteoroloji alanındaki araştırmaları sonucunda, alize rüzgarlarının yerin kendi çevresindeki dönme hareketinin ve sıcaklık farklılıklarının etkisiyle oluştuğu düşüncesini geliştirdi, ama bu kuramın daha önce 1735'te George HADLEY tarafından öne sürüldüğünden habersizdi. Ayrıca Baromatre (basınç ölçer ), termometre ( sıcaklık ölçer ) higrometre (nem ölçer ), yağmur bulutlarının oluşumu, atmosfer neminin yapısı,dağılımı ve buharlaşması ile Çiy noktası kavramı üzerine makaleler yazdı ve bunları Felsefe Derneği önünde okudu. Dalton, yağmurun, atmosfer basıncındaki değişikliklerden değil, sıcaklığın düşmesinden kaynaklandığını ilk olarak belirledi. Suyla yaptığı çalışmalar sonucunda suyun yoğunluğunun en yüksek olduğu sıcaklığı +5,80C olarak belirledi ( bu değer daha sonraları 3,970c olarak düzeltildi). Ayrıca kendisinde ve kardeşinde bulunan renk körlüğü üzerine, başka bilim adamlarıyla birlikte incelemeler yaptı ve "Extraordinary Facts Relating to the Vision of colors" ( 1794; Renklerin Görülmesine İlişkin Olağandışı Olgular) başlıklı makalesini yazdı. Dalton çevresinde bulunan ama henüz çözümlenmemiş bir çok problemi kolayca saptama becerisine sahip ve çok çeşitli konular üzerinde araştırmalar örgütleme yeteneğine sahipti. Bir dizi veriden kolayca bir kuram çıkarabiliyordu. Dehasının en çarpıcı ürünlerini 19. yüzyıla girerken başlattığı kimyasal çalışmalarıyla verdi. New Collegede altı yıl boyunca kimya dersleri vermesine karşın, kimya araştırmaları alanında hiç deneyimi yoktu. Bu alandaki çalışmalarına da gene sezgi gücü, bağımsız düşünme ve var olan olgulardan kalkarak kurama varma yetisine dayanarak girişti. Gazlar üzerine yaptığı ilk çalışmaların sonucunda kendi adıyla tanınan "Kısmi Basınçlar Yasası"nı buldu. Buna göre değişik gazlardan oluşan bir karışımın basıncı, bileşimde yer alan gazlardan her birinin tek başına uyguladığı kısmi basınçların toplamına eşitti. Dalton aynı deneylerden, gazların mutlak sıcaklıklarıyla doğru orantılı olarak genleştiklerine ilişkin yasayı geliştirdi ( bu yasa Dalton tarafından geliştirilmiş olmakla birlikte bu gün Charles Yasası olarak bilinir) Bu araştırmalarından elde ettiği bulgulardan kalkarak, gazların suda çözünürlüğünün kanıtlayan ve yayınım (difüzyon ) hızlarını belirleyen yeni deneyler gerçekleştirdi. Atmosferin yapısına ilişkin araştırmaları sonucunda da, kimyasal bileşimin 4500 m yüksekliğe kadar sabit kaldığını buldu. Kimyasal elementlerin gösterimine ilişkin bir simgeler sitemi geliştirdi ve elementlerin bağıl atom ağırlıklarını saptadıktan sonra 1803'te bunları bir tablo halinde düzenledi. Ayrıca, kimyasal bileşiklerin, Elementlerin ağırlıkça belirli basit oranlarda birleşmeleriyle oluştuğuna ilişkin kuramını ortaya attı; bu kuram daha sonraları belirli ve katlı ağırlık oranları yasalarının geliştirilmesine temel sağlayacaktı. Bütan bileşiğini bulan Dalton, eterinde yapısını çözümleyerek kimyasal formülünü kurdu. Son olarak ta en önemli çalışması olan ve tüm elementlerin atom adını verdiği aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünemez parçacıklardan oluştuğunu öne süren atom kuramını geliştirdi. Dalton'un çalışmaları ve çoğu New System of Chemical Philosophy ( 1808, 1810, 1827, 3 cilt; Yeni Kimya Felsefesi Sistemi) adlı yapıtında toplanan yazıları, yöntemlerinde bağımsız ve özgün, başka çalışmalardan yararlanmak konusunda çekingen, hatta bunun kendisini sık sık yanılgılara sürüklediğine inanan bir bilim adamının, olgulardan ve düşüncelerden sentezlere ulaşma dehasını çarpıca bir biçimde sergiler. Çok az dostu olan, hiç evlenmeyen neredeyse bir münzevi yaşamı süren,Dalton, kendini tümüyle bilimsel sorunlara çözüm bulmaya adamıştı. 1882'de Royal Society'nin üyeliğine seçilen ve 1826'da bu derneğin altın madalyasıyla ödüllendirilen Dalton gi bu |
Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir. Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı. J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü. Alıntı |
Atom sözcüğü eski Yunancada bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr Bohr atom modelini ortaya attı. |
Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir. Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı. J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü. M.Ö. 450 lerde Democritus ve Leukippos birbirlerinden habersiz atom kavramını ortaya atıyorlar. Democritus uzaktan bakıldığında kumsal dediğimiz yere yaklaşınca bunun küçük kum tanelerinden oluştuğunu ve tüm cisimlerin de tanelerden oluşabileceğini düşünerek bu tanelere atom adını veriyor. Kumu atom olarak görmiyor tabi ki. Kum tanesinin de bölüneceğini ve sonunda bölünemez boyuttaki en küçük taneye ulaşılacağını düşünerek, yunanca bölünmez anlamındaki atom adını vermiş. Suyu, demiri vs. böldüğümüzde de bölünemez en küçük tanelere ve bu tanelerin de o madde ile aynı özellikte olduğunu düşündüğünde bunu kanıtlayabileceği teknoloji yoktu. Democritustan 200 sene sonra Aristo ismindeki şarlatanın madde hakkındaki yanlış görüşü, Democritusun hipotezine karşı kabul edildi. Ne de olsa Aristo karizmatik bir kişiydi. Atom kavramı böylece 2200 yıldan uzun süre unutuldu. 1800 lü yıllarda Dalton isimli İngiliz Democritusun hipotezine açıklamalar getirdi. Dalton elementlerin bölünemez çok küçük toplar olduğunu düşünüyordu. Sonra İngiliz fizikçi Thomson, atomların elektron isminde eksi yüklü parçacıklar içerdiğini söyledi. Atomlar nötr olmasından atomun pozitif ve negatif parçacıklardan oluşabileceğini söylediğinde onun modeline üzümlü kek modeli adı verildi. Topkek gibi birşeyler olabileceğini düşünüyordu. Artı yüklü alan içinde üzüm taneleri eksi yüklü. Daha sonra Rutherford sizlerin kafasındaki atom modelini ortaya attı. Bu fikri ortaya atmasında ince altın levhalardan alfa parçacıklarının geçişi deneyi önemli. Yaptığı deneylerdeki gözlemleri sonucu böyle bir hipotez orataya atmış. Ruterfordun atom modeli; ortada pozitif yüklü çekirdek, çevresinde gezegen gibi dönen elektronlar. Bu okullarda okutulan atom modeli, ama atomlar böyle değil. Sonra da Bohr'un atom modeli var. Ve kuantum atom modeli. Şimdiki atom modelinde elektronların bulunması muhtemel bölgeleri var. Ama çekirdeğin etrafında bir yörüngede dönmüyorlar. Bulutsu adı verilen olasılık bölgelerinde ve ne zaman nerede oldukları, olacakları belli olmayan yerdeler. Bakalım gelecekte atom ne şekil alacak, bilim böyledir, sürekli daha doğruya ulaşır. Çok sık rastlanan karizmatik şarlatanlar da sürekli olarak doğru bilgiye karşı çıkarlar. Günümüzün modasında ise şarlatanlar, yeni bilgileri çarpıtarak, kabul edilmiş eski yanlışların, (fakat doğru sanılıp savunulan) eski bilgilerin doğrultusunda açıklamalar yaparak insanları kandırırlar. Ve çoğunluk hep bu yanlışlara inanmayı seçer. John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. En önemli çalışması atom konusunda olmuştu.Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur.Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti.Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu.Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu.Kitabında belirttiğine göre,bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak,güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir.Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu.Dalton’un katkısı,bu atomların göreli olan büyüklükleri,karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti.Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu.Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı.Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü.Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi.Ama prensibi doğruydu. Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir. Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı. J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü. |
yha yardım edin lütfen Bilim insanın adı: Yaptıgı çalışmalar: cevap yazın no'lur lütfen!! |
madedenin yapı taşları olan atomu hangi bilim adamları bulmuş |
Alıntı:
Atom sözcüğü eski Yunanca’da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440’lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897’de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya “proton” adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr “Bohr atom modelini” ortaya attı. |
atomu bulan bilim adamlari |
John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. En önemli çalışması atom konusunda olmuştu.Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur.Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti.Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu.Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu.Kitabında belirttiğine göre,bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak,güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir.Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu.Dalton’un katkısı,bu atomların göreli olan büyüklükleri,karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti.Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu.Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı.Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü.Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi.Ama prensibi doğruydu. |
ben size atomun kimin bulduğunu kısa ve öz anlatiyormm democritus ve dalton oqee yesss sorun yoqh! :D |
ATOMU JOHN DALTON BULMUŞTUR |
democritus atomu nasıl buldu |
yaa atomu kim buldu ve atomu bulanın hayatı lazım......... :@ |
Alıntı:
Atom sözcüğü eski Yunanca’da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440’lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897’de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya “proton” adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr “Bohr atom modelini” ortaya attı. |
bu atomu kim buldu yaaaaaaa |
Alıntı:
Atom sözcüğü eski Yunanca’da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440’lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897’de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya “proton” adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr “Bohr atom modelini” ortaya attı. |
atamu bulan adam Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955) , Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi. 20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenen Albert Einstein, Görelilik kuramını (diğer adları ile İzafiyet Teorisi ya da Rölativite Kuramı) geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü'nün ve Nobel Komitesi'nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen Görelilik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.) Hayatı Einstein 1879 yılında Güney Almanya ’nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Babası küçük bir elektrokimya fabrikasının sahibi; annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı. Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda bu korkularının gereksizliği anlaşılacaktı. Giderek meraklı, hayal gücü zengin bir çocuk olarak büyüyordu. Okulu hiçbir zaman sevemedi. Gerçekten de, genç Einstein’ın ileride ortaya çıkacak dehasının temelleri, kendisinin de sonradan belirttiği gibi, okulda değil başka yerlerde atılmıştı: “Çocukluğumda yaşadığım iki önemli olayı unutamam. Biri, beş yaşında iken amcamın armağanı pusulada bulduğum gizem; diğeri on iki yaşındayken tanıştığım Öklid geometrisi.Gençliğinde bu geometrinin büyüsüne kapılmayan bir kimsenin, ileride kuramsal bilimde parlak bir atılım yapabileceği hiç beklenmemelidir!” Lise öğrenimini 1894′te İsviçre’de tamamladı ve 1896′da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne (ETH) girdi. Einstein, Sırp asıllı Mileva Maric adlı bir fizik öğrencisi ile evlendi. Mileva, Einstein’nın 1905′te çıkardığı araştırmanın matematik hesaplarında yardımcı olmuştur. 1955′te hayata gözlerini yumana kadar bilim dünyasına çok şey kattı. 1916′da yayımladığı “Genel Görelilik Kuramı“, 1921′de “fotoelektrik etki ve kuramsal fizik" alanında çalışmalarıyla aldığı Nobel Fizik Ödülü, dahinin en önemli başarılarından sadece ikisi ya bilinmeyen dünyası… Bern’de federal patent dairesinde görev aldı. Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde düşünme fırsatı buldu. Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuantum teorisi ile ilgilendi. Brown hareketine ihtimaller hesabını uygulayarak bunun teorisini kurdu vedeğerini hesaplayarak teorisini test etti. Kuantum teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerj Avogadro sayısının isine uyguladı. Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını ve fotoelektrik olayını açıklayabilmesini sağladı. 1905 yılında “Annalen der Physik” dergisinde bu çalışmalarını açıklayan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görecelik teorisinin temelini attı. Teorileri sert tartışmalara yol açtı. 1909′da Zürih Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu. Prag’da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu. 1913′de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsü’nde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi. Bir bilim adamı olarak 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı. İlk eşinden Hans ve Eduard isminde iki erkek çocuk sahibi olan bilim adamını 1914 yılında eşi terk etti. 1. Dünya Savaşı nedeniyle yiyecek kıtlığı sırasında mide ağrıları çeken bilim adamına kuzeni Elsa bakmış ve ikinci defa kuzeni Elsa ile evlenmiştir. Birçok özlü inceleme yazısı yayımladı ve bunlarda teorilerini geliştirdi. 1921′de Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. Yabancı ülkelere birçok gezi yapmakla birlikte 1933′e kadar Berlin’de yaşadı. Almanya’da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok Musevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya’dan ayrıldı. Einstein, İsrail'li diplomat ve politikacı Abba Eban'la birlikte.Paris’te College de France’ta ders verdi; burdan Belçika’ya oradan da İngiltere’ye geçti. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Princeton Üniversitesi kampüsünde etkinlik gösteren Institute for Advanced Study’de (İleri Araştırma Enstitüsü) profesör oldu. 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçti. Küçük oğlu Eduard akıl hastalığı nedeni ile Zürih yakınlarında bir bakım evinde hayatını geçirmiş; büyük oğlu Hans, babası ve annesinin karşılaştığı Zürih Polytecnic’te mühendislik okumuş ve daha sonra University of California, Berkley’de profesörlük yapmıştır. 1955′de Princeton’da ölmüştür; oğlu Hans yanında bulunmuştur. Üvey kızı Margot Einstein, bilim adamının kişisel mektuplarını özenle herkesten saklamış ve kendisinin ölümunden 20 yıl sonra daha saklı kalmasını vasiyet etmisti. Günümüzde Princeton Üniversitesi tarafından basılan bu mektuplar bilim adamının gizli kalmış özel yaşamı hakkında ilginç bilgiler sunmaktaydı. Buluşları Einstein'ın gazetecilere dil çıkarması İsrail Parası ve Einstein Einstein 14 Yaşında, 1893Einstein'ın fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi. Bu teori üç bölüme ayrılır: Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren Özel Görelilik (1905); Eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren Genel Görelilik (1916); Elektro-manyetizma ve yerçekimini aynı alanda birleştiren daha geniş kapsamlı teori denemeleri. İlk iki teorinin geçerliliği atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerle çok başarılı bir biçimde sınanmıştır; çağdaş fiziğin temel taşları arasında yer alırlar. Einstein atom ile ilgili olarak: "Ben atomu iyi bir şey için keşfettim,ama insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar." demiştir. Ayrıca birçok kişinin ilgisini çeken "Neden Sosyalizm?" adlı yazısı Monthly Review adlı aylık dergisinin, ilk sayısının, ilk yazısıdır. |
atomu kim buldu kısa bilgi istiyorum yaaa !!!!!!!!!!!!:(((( |
atomu kim buldu |
Alıntı:
Alıntı:
Atom sözcüğü eski Yunanca’da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440’lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897’de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya “proton” adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr “Bohr atom modelini” ortaya attı. |
atomu bulan bilim insanları |
Alıntı:
Atom sözcüğü eski Yunanca’da bölünemez, parçalanamaz gibi anlamlara geliyor ve maddenin en küçük yapı taşı olarak kullanılıyordu. Maddenin atom adı verilen küçük yapı taşlarından oluştuğu düşüncesini ortaya MÖ 440’lı yıllarda ilk atanlar Abdera felsefe okulundan Demokritos ve Leukippos adlı düşünürlerdi. Bununla birlikte bu düşünceye karşı olan Aristo benzeri filozoflar yüzünden maddenin hava, ateş, su ve toprak gibi dört ana unsurdan oluştuğu düşüncesi yüzyıllar boyunca egemen görüş oldu. 19. yüzyılın başlarında modern atom düşüncesi John Dalton tarafından ele alındı. 1897’de J. Thomson elektronu keşfetti. Yüzyılımızın başlarındaysa Ernst Rutherfort, günümüz atom modelinin temelini oluşturan yapıyı ortaya koydu. Atomun kütlesinin büyük bir kısmını oluşuran çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu gösteren de odur. Rutherfort çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçaya “proton” adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. İlerleyen yıllarda kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr “Bohr atom modelini” ortaya attı. |
Saat: 03:18 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık