Kriz Döneminde Girişimcilik |
Page 1 KRİZ DÖNEMİNDE GİRİŞİMCİLİK VE PAZARLAMA “Her problemin arkasında yatan bir fırsat olduğu gibi her kriz de pazara yeni oyuncular, yenilik, değişim ve farklılık getirecektir. “ Politik ve ekonomik istikrarın tam anlamıyla sağlanamadığı, Yeni Ekososyal Sistem’e toplumsal olarak tam olarak geçiş sağlayamamış ve Bilgi Toplumu hüviyeti kazanamamış ülkelerde genel olarak girişimciliğin tanımı yapılırken işin riske girme boyutu altı çizilerek vurgulanmaktadır. Türkiye gibi politik ve ekonomik istikrarsızlığın üst derecede hissedildiği, piyasa dalgalanmalarının çok şiddetli yaşanabildiği ve Yeni Ekososyal Sistem’e henüz geçiş sağlayamamış ülkelerde girişimcilik tanımının ağırlığını risk kavramı oluşturmaktadır. Bu ülkelerde “girişimcilik = risk” şeklinde bir mantıksal yaklaşım kurulmakla beraber gelişmiş ülkeler tabir edilen, nispeten politik ve ekonomik açıdan daha istikrarlı olan ve Bilgi Toplumu düzeyine ulaşmış olan ülkelerde Girişimcilik tanımında risk kavramı vurgulanmakla beraber asıl ağırlık yenilik, değişim ve farklılık kavramlarındadır. Girişimcilik tanımının içerisinde yer alan risk, yenilik, değişim veya farklılık kavramlarının ağırlıkları yaşanılan coğrafya yada ülkeye göre değişse de temelde bu kavramlar girişimciliğin özünü oluşturmakta ve ideal bir girişimci için olmazsa olmaz özellikleri oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle, bir girişimcinin genel özelliklerine bakıldığında mantıksal risk alma, mevcut yapıyı değiştirme, yenilik getirme ve farklılık yaratma gibi önemli özelliklerin ortaya çıkması gerekmektedir. Bu özellikler, yaşanılan ülkenin istikrar derecesi ve toplum kalitesine bağlı olarak farklı derecelerde ağırlığını hissettirmektedir. Özellikle ekonomik krizlerin dolayısıyla piyasa dalgalanmalarının ve istikrarsızlığın ortaya çıktığı ülkemizde girişimciler eğer ellerinde yeterli kaynaklar var ise bu kaynakları mümkün olduğunca temkinli yada diğer bir deyişle idareli olarak kullanmaya çalışmakta ve eğer girişimcilerin elinde yeterli kaynak yok ve girişim sermayesi desteği arıyorlar ise o zamanda bu kaynağı bulmak için oldukça zorlanmaktadırlar. Yaşana bu zorluğun en temel sebebi ülkemizde girişimcilik tanımının içerisindeki risk algılamasının oldukça yüksek oluşudur. Özellikle ülkemizde genel inanış ve uygulanış açısından kriz dönemlerinde tüm yeni hayat geçirilecek olan projeler, yeni iş alanları, yeni ürünler ve hizmetler piyasaların tsunami dalgaları dinene kadar askıya alınmakta ve bir sonraki bahara ertelenmektedir. Bu noktada statikocu ve muhafazakar görüş ile yenilikçi ve girişimcilik birbirleri ile çatışmaya başlamaktadır. Faaliyet gösterdikleri endüstri yada sektörleri ne olursa olsun statikocu ve Page 2 muhafazakar görüşte olanların kriz dönemlerinde almış oldukları ilk aksiyon aslında kriz öncesi dönemden beri fuzuli gördükleri almış oldukları danışmanlık hizmetlerine, reklam ve pazarlama faaliyetlerine kısıtlama getirmek yada tamamen durdurmaktır. Bu tip yaklaşımlarda, kriz dönemini tüketici yada iş ortaklarına yönelik reklam ve pazarlama faaliyetlerini gerektiği şekilde yürütmüş ve krizlerden çok önemli fırsatlar çıkarmış olan firmalara karşı ciddi dezavantajlar bulunmaktadır. Hemen bir örnek verecek olursak, ülkemizde 2000’li yılların başında yaşanan derin ekonomik kriz ve ülke ekonomisinin dibe vurması esnasında birçok firma aslında yeterli bütçeleri olmasına rağmen bu tip bir yaklaşım sergileyerek birçok pazarlama, yeni ürün geliştirme, reklam ve danışmanlık alma gibi faaliyetlerini kısıtlamış yada tamamen durdurmuştur. Diğer taraftan otomotiv sektöründe Peugeot firması kriz dönemi boyunca kriz öncesi Pazar penetrayon stratejisini ve bununla ilgili tüm reklam ve pazarlama faaliyetlerini daha da arttırarak devam ettirmiştir. Kriz döneminde tüketicinin zihnine gücünü kazımış hemde aynı segmentte yer alan rakiplerinin bir adım önüne geçerek satışlarını arttırmıştır. Bugün Peugeot markası Türkiye pazarındaki başarısını 2000’li yılların başındaki krizde yürütmüş olduğu stratejisine borçludur. Diğer bir örnekte finans sektöründen ve bankalar arasından verilebilir. Yine kriz döneminde en çok reklam ve pazarlama faaliyetlerinde bulunan bankalardan biri olan Akbank, bu stratejisi sayesinde “Güven” mesajını en iyi şekilde tüketici zihnine yerleştirmiştir. Bugün Türkiye’nin en karlı bankası olması yine Akbank’ın o dönemlerde yapmış olduğu yatırımın bir meyvesidir. Kriz dönemlerinde faaliyet göstermekte olan şirketlerin yanısıra, girişimciler için de oldukça önemli fırsatlar bulunmaktadır. Günümüzde tüketiciler 24 saat içerisinde çeşitli kanallardan yüzbinlerce hatta milyonlarca mesaja maruz kalmaktadırlar. Maalesef bu mesajlar bir şekilde birbirinin kopyası ve tüketici zihininde çanlar çaldıracak mesajlar niteliğinde değildirler. Bu sebeble, kriz dönemleri kabuğuna çekilme yada diğer bir deyişle tüketimlerinde tereddütlü hareket etme eğiliminde olan tüketicileri heyacanlandırarak yeni bir “İtme Etkisi” yaratmak için uygun zamanlardır. İşte kriz dönemlerinde girişimcilerin en gizli ve kuvvetli silahi farklılaşma yoluyla tüketicileri kendine çekme ve kazanmaktır. Kriz dönemlerinde aynı endistri yada sektörde faaliyet gösteren rakiplerin pazarlama ve reklam faaliyetlerinde pasif hareket etmeleri, bir girişimcinin farklılaşmış ürününü yada hizmetini tüketicinin dikkatine sunması için en uygun dönemdir. Kısıtlı mesaj alımı olan bu dönemlerde, hem az sayıda mesaj içerisinde algılanma hemde farklı mesaj verme özelliğinden dolayı zihine kazınma ve tüketici nezdinde tecrübe etmeye dayalı bir tutum oluşturma şansı oldukça yüksektir. Tüm bu olumlu etkenlerin sonucunda bir de tüketiciye ürünle ilgili olumlu tecrübeler yaşatıldığında, bir girişimci kriz olmayan dönemlerde dahi ulaşamayacağı bir müşteri kitlesini kazanmış ve pazara girer girmez rakiplerine oranla çok fazla yol katetmiş olacaktır. Sonuç olarak, her problemin arkasında yatan bir fırsat olduğu gibi her krizde pazara yeni oyuncular, yenilik, değişim ve farklılık getirecektir. Sizce de kriz dönemi sonrasındaki kazanımlar ile girişimcilik tanımı arasında bir benzerlik yok mu? |
Saat: 13:28 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık