MsXLabs
Sayfa 1 / 2

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Atatürk'ün müzik alanında yaptığı çalışmalar nelerdir? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/216539-ataturkun-muzik-alaninda-yaptigi-calismalar-nelerdir.html)

esmina 23 Kasım 2008 17:36

Atatürk'ün belirlediği müzik ilkeleri nelerdir?? BU KONUDA YARDIM EDER MİSİNİZ LÜTFEN??


fadedliver 23 Kasım 2008 17:40

A.YENİ MÜZİK KURUMLARIMIZIN AÇILMASINDA ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ
Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi.Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş,modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.
Atatürk’ün önderliğinde,müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
* Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)
Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuvarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.
B.MÜZİK SANATCILARININ ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞLERİ
DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLMESİ
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için; ‘’Türk beşleri’’ diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa’daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
1934 yılın da’’ Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu’’ çıkarıldı. ‘’Müzik İnkılabı’’nın pıroğramını yapmak için bir kurul oluştuldu. Bu konu için Avrupa’dan getiri,len uzmanlar çalıçmalara abşladılar. Ankara devlet konservatuvarından çağdaş bbesteci ve yorumcular yetiştirildi. Ayrıca Paul Hindemith (Paul Hindemit) ve Bela Bartok gibi büyük müzik adamları da Türkiye’de araştırma ve incelemeler yapmış ve müzik alanında kendilerinden yararlanılmıştır.
Atatürk’ün sağlığıbda başlatılan müziğimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ölümünden sonra da devam edilmiştir.
1948 yılında, üstün yetenekli çocukların yurt dışına öğrenim görmeleri için özel bir yasa çıkarıldı. Bu yasa doğrultusunda yurt dışına ilk gönderilen sanatçılar, Piyanist İdil Biret ve Kemancı Suna kandır.
C.ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞMELERİNİ ÇÖZÜMLEYİŞ VE YORUMLAYIŞ

Toplumlardaki değişiklikler ve yenilikler, kendini önce müzikte göstermektir. Bunu fark eden Atatürk, müziğe gereken önemi vermiş ve bu alanda büyük atılımlaer gerçekleştirilmiştir. Atatürk, güzel sanatlar içinden müziğe verdiği önemi, konuşmalarında da dile gelmiştir. Bu konuşmalarının birinde ‘’ bir ulusun musiki eğitiminde önem verilmezse, o ulusu ilerletmenin mümkün olmayacağını ‘’görüşünü belirtmiştir. ‘’diyerek rmüzik konusun da biliçli olarak hareket ettiğini vurgulamıştır.
Atatürk, müzikle ilgili düşüncelerini ‘’müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.’’sözü ile belirtmiştir. O, müziğin toplum hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ise
‘’Hayatta müziklazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzikileilgiliolmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat saten mevcut olmaz.’’ Sözleri ilebelirtmiştir.
Atatürk; ‘’Her milletin kendisine özgü gelenek ,kendine göre ,milliği özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen giğerbirmilletin taklitçisi olmamalıdır... Milliği müziğimizi, modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına,daha çok emek verilecektir. Dünyanın her türlü ilminden,buluşundan,gelişmesinden istifade edelim,lakin unutmayalım, asıl temeli kendi çizdiğimizden çıkarmak mecburiyetindeğiz’’sözleriile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı türkmüzik inkilabını kısaca; ‘’Türk müziğini kendisine özgü geleneksel yapısı içinde,uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabınınn kısaca; ‘’türk müziğinin kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ diye özetleyebiliriz.
Türkiye’miz müzik alanında dünyadaki saygın ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemizin müzikalanında bu kadar ilerlemesinin en büyük nedeni, Atatük’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet Döneminde başlatılan çalışmaların günümüze kadar aynı hızla devam etmesidir.


Ç.ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE SAĞLANAN GELİŞMELER
Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.
Türk müziği, türk müzik inkılabından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştirn. Ulusallıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzikile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış,burada eğitim gören nöğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestıralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip bir çok müzik festivali düzenlenmektedir
alıntı


esmina 23 Kasım 2008 17:49

ARKADAŞIM ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM...:tender:


XXCVB 1 Aralık 2008 13:33

allah gönderenden razı olsun bulamasam çıldırcaktım çok saolun


Ziyaretçi 1 Aralık 2008 20:32

atatürkün belirledigi müzik ilkeleri
 
atatürkün belirledigi müzik ilkeleri


8/B BERKAY 1 Aralık 2008 20:34

BUNU YAZANDAN ALLAH RAZI OLSUN NE MURADI VARSA VERSİN.


Ziyaretçi 2 Aralık 2008 14:59

GÖNDEREN COK İYİ BİR SEVAP KAZANDI :)


fadedliver 2 Aralık 2008 16:21

Alıntı:

fadedliver adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1237460)
A.YENİ MÜZİK KURUMLARIMIZIN AÇILMASINDA ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ
Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi.Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş,modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.
Atatürk’ün önderliğinde,müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
* Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)
Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuvarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.
B.MÜZİK SANATCILARININ ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞLERİ
DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLMESİ
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için; ‘’Türk beşleri’’ diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa’daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
1934 yılın da’’ Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu’’ çıkarıldı. ‘’Müzik İnkılabı’’nın pıroğramını yapmak için bir kurul oluştuldu. Bu konu için Avrupa’dan getiri,len uzmanlar çalıçmalara abşladılar. Ankara devlet konservatuvarından çağdaş bbesteci ve yorumcular yetiştirildi. Ayrıca Paul Hindemith (Paul Hindemit) ve Bela Bartok gibi büyük müzik adamları da Türkiye’de araştırma ve incelemeler yapmış ve müzik alanında kendilerinden yararlanılmıştır.
Atatürk’ün sağlığıbda başlatılan müziğimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ölümünden sonra da devam edilmiştir.
1948 yılında, üstün yetenekli çocukların yurt dışına öğrenim görmeleri için özel bir yasa çıkarıldı. Bu yasa doğrultusunda yurt dışına ilk gönderilen sanatçılar, Piyanist İdil Biret ve Kemancı Suna kandır.
C.ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞMELERİNİ ÇÖZÜMLEYİŞ VE YORUMLAYIŞ

Toplumlardaki değişiklikler ve yenilikler, kendini önce müzikte göstermektir. Bunu fark eden Atatürk, müziğe gereken önemi vermiş ve bu alanda büyük atılımlaer gerçekleştirilmiştir. Atatürk, güzel sanatlar içinden müziğe verdiği önemi, konuşmalarında da dile gelmiştir. Bu konuşmalarının birinde ‘’ bir ulusun musiki eğitiminde önem verilmezse, o ulusu ilerletmenin mümkün olmayacağını ‘’görüşünü belirtmiştir. ‘’diyerek rmüzik konusun da biliçli olarak hareket ettiğini vurgulamıştır.
Atatürk, müzikle ilgili düşüncelerini ‘’müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.’’sözü ile belirtmiştir. O, müziğin toplum hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ise
‘’Hayatta müziklazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzikileilgiliolmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat saten mevcut olmaz.’’ Sözleri ilebelirtmiştir.
Atatürk; ‘’Her milletin kendisine özgü gelenek ,kendine göre ,milliği özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen giğerbirmilletin taklitçisi olmamalıdır... Milliği müziğimizi, modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına,daha çok emek verilecektir. Dünyanın her türlü ilminden,buluşundan,gelişmesinden istifade edelim,lakin unutmayalım, asıl temeli kendi çizdiğimizden çıkarmak mecburiyetindeğiz’’sözleriile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı türkmüzik inkilabını kısaca; ‘’Türk müziğini kendisine özgü geleneksel yapısı içinde,uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabınınn kısaca; ‘’türk müziğinin kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ diye özetleyebiliriz.
Türkiye’miz müzik alanında dünyadaki saygın ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemizin müzikalanında bu kadar ilerlemesinin en büyük nedeni, Atatük’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet Döneminde başlatılan çalışmaların günümüze kadar aynı hızla devam etmesidir.


Ç.ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE SAĞLANAN GELİŞMELER
Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.
Türk müziği, türk müzik inkılabından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştirn. Ulusallıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzikile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış,burada eğitim gören nöğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestıralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip bir çok müzik festivali düzenlenmektedir
alıntı

inceleyiniz


bLa bLa:)) 2 Aralık 2008 16:49

ayyH kim yasDıYsa bunu vaLLa aLLah razı oLsun:))


ıronrock 2 Aralık 2008 18:52

teşekkür ederim yhaf çooooook işime yaradı Allah Razı Olsun


Ziyaretçi 12 Aralık 2008 15:06

allah razı olsun kardeş valla


Ziyaretçi 12 Aralık 2008 15:37

bencede allah gönderenden razı olsun


Ziyaretçi 12 Aralık 2008 22:28

arkadaşım çok teşekkür ederim bilgilerin için :D


Ziyaretçi 13 Aralık 2008 15:00

Atatürk'ün müzik alanında yaptığı çalışmalara nelerdir?
 
yha atatürkün müzik için yaptığı çallışmlar nelerdirrr ??? off yazında kurtulayayım haa


Misafir 13 Aralık 2008 15:07

ATATÜRK ve MÜZİk

Ulu Önder Atatürk'ün müzik konusundaki görüşlerini ve çalış­malarını bütünüyle değerlendirmek gerekir. Bazı yazar ve müzisyenler böyle yapmamış, Atatürk'ün hayatının belli bir dönemindeki sözünü ve uygulamasını ele alarak çıkarları doğrultusunda tek yönlü değerlendirmeler yapmışlardır. Bunun sonucunda Batı Müziği taraftarları Atatürk'ün Türk Müziğini istemediği görüşünü yayarlarken, Türk Müziği taraftarları da Atatürk'ün hayatından ve hatıralarından örnekler vererek Türk Müziğini çok sevdiğini ispatlamaya çalışmışlardır. Biz, Ata'nın müzik konusundaki görüş ve çalışmalarını objektif bir şekilde ortaya koyacak, Türk Halk Müziğiyle ilgili görüş ve çalışmalarına ağırlık vereceğiz.

Atatürk müzik eğitimi görmemişti. Ancak, her çeşit müziği seviyor, Klasik Türk Müziği makamlarını biliyor , bazı şarkı ve türküleri başarıyla söyleyebiliyordu. Falih Rıfkı Atay, O'nun türkü ve şarkı söyleyişini Çankaya adlı eserinde şöyle anlatmaktadır : "Mustafa Kemal yalnız Rumeli Türkülerini mat sesi ile güzel ve tatlı söylemekle kalmaz. klasik alaturka musikisi makamlarım da bilirdi.'' ''Bilhassa Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı. O vatanı unutmaz, kaybettiğimiz Rumeli ve Makedonya topraklarının kır kokularını alır gibi, su ve çıngırak seslerini duyar gibi, bakışları uzaklaşa uzaklaşa sislenir, bizim içinde olmadığımız hatıralar içine karışır giderdi. Ses Sanatçısı Mualla Gökçay da hatıralarında Atatürk'ün müzik zevkini şu cümlelerle belirtmektedir: "Ata umumiyetle Türk musikisini severdi. Ama Rumeli türkülerini her şeye tercih ederdi. Rumeli türkülerini bize bizzat kendisi meşketmişti. Arada bir : -Konuşur gibi tane tane okuyun, diye ihtar ederdi. En sert hocalardan daha titizdi. Musikiden çok anlar en ufak bir falso veya hatayı hemen yakalardi' Bir araştırmaya göre, Atatürk'ün çok sevdiği ve söylediği türküler şunlardır : Atabarı, Atladım bahçene girdim (Rumeli Türküsü), Alişim'in kaşları kare (Rumeli Türküsü), Ayağına giymiş sadef nalini (Rumeli Türküsü), Bülbülüm altın kafeste (Trakya türküsü ), Dağlar dağlar (Rumeli Türküsü), Gide gide yarenlerim darıldı, Köşküm var deryaya karşı (Rumeli Türküsü), Maya dağdan kalkan kazlar (Rumeli Türküsü), Manastır, pencere açıldı Bilal Oğlan (Bu Rumeli türküsünü radyo repertuarına bizzat Atatürk kazandırmıştır.), Şahane gözler (Rumeli Türküsü), Yemenimin uçları (Rumeli Türküsü), Zeynep.

Atatürk insan hayatında müziğin çok önemli bir yeri olduğuna ina­nıyordu. 14 Ekim 1925'te İzmir Kız Öğretmen Okulu'nu ziyaretlerinde öğrencilerin "Hayatta musiki lazım mıdır?'' sorusunaşu cevabı vermişti :

-"Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir. Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musiki­nin nev'i şayan-ı mütalaadır."

Müziğin insan hayatındaki ônemine işaret eden ve dinlenecek müzi­ğin çeşidine dikkati çeken Atatürk, her konuda olduğu gibi Türk Müziği konusunda da yenilikler yapmak istemiştir. Ata'nın Türk Müziği üzerinde yenilikler yapmak istemesinin temel sebepleri şunlardır :

1. Ziya Gôkalp'in Türkçülüğün Esasları eserindeki gôrüşlerinin etkisi:
Ziya Gôkalp'in müzik konusundaki gôrüşlerini Atatürk'ün paylaştığı­nı ve bu gôrüşler doğrultusunda çalışmalar yaptığım gôrüyoruz, Gökalp'in Sayın Oransay tarafından tamamı alınan gôrüşlerinden kısa bölümler şunlardır :

-''Memleketimizde bunlardan başka yan yana yaşayan iki musiki vardır. Bunlardan birisi halk arasında kendi kendine doğmuş olan Türk Musikisi, diğeri Farabi tarafından Bizans'tan tercüme ve iktibas olunan Osmanlı Musikisi'dir. Türk Musikisi ilham ile vücuda gelmiş, taklitle hariçten alınmamıştır. Osmanlı musikisi ise taklit vasıtasıyla hariçten alınmış ve ancak usulle devam ettirilmiştir. Bunlardan birincisi harsımızın (kültürümüzün ) ikincisi ise medeniyetimizin musikisidir."

-''Etnografya Müzesi bunlardan başka her nahiyedeki lisani savtiyyat (fonetik) ile halk melodilerini (nağmelerini) ya fonograf aletiyle yahut nota usulü ile zapt eder. Demek ki Etnografya Müzesinin behemehal bir fotoğrafçısı, bir fonografçısı ve notacısı bulunmak lazımdır... Koşmalar, türküler ve nağmeler de hakiki saz şairlerinden alınmalıdır."

-"İstanbul'da mevcut bulunan Darülelhan, düm-tek usulünün, yani Bizans musikisinin Darülelhanıdır. Bu müessese iptidai unsurları halkın samimi melodilerinde tecelli eden ve Avrupa musikisine tevfikan armonize edildikten sonra asri mahiyet alacak olan hakiki Türk musikisine hiç ehemmiyet vermemektedir".

-"Avrupa musikisi girmeden evvel, memleketimizde iki musiki var­dı: Bunlardan biri Farabi tarafından Bizans'tan alınan şark musikisi, diğe­ri eski Türk musikisinin devamı olan halk melodilerinden ibaretti."

-"Bugün işte şu üç musikinin karşısındayız : Şark musikisi, garp musikisi, halk musikisi. Acaba bunlardan hangisi bizim için millidir? Şark musikisinin hem hasta, hem de gayr-ı milli olduğunu gördük. Halk musi­kisi harsımızın, garp musikisi de yeni medeniyetimizin musikileri olduğu için her ikisi de bize yabancı değildir. O halde milli mu*****iz, memleke­timizdeki halk musikisiyle garp musikisinin imtizacından doğacaktır. Halk mu*****iz birçok melodiler vermiştir. Bunları toplar ve garp musikisi usulünce armonize edersek hem milli hem de Avrupai bir musikiye malik oluruz."

Atatürk'ün Türk Müziği hakkındaki görüşleri ve yaptığı yenilikler Ziya Gökalp'in görüşlerine ve programına çok yakındır. Nitekim 1930 yılında Alman gazeteci Emil Ludwig'le yaptığı görüşmede Ludwig'in doğu müziğiyle ilgili görüşlerine şu cümlelerle itiraz etmiştir :

-"Bunlar hep Bizans'tan kalma şeylerdir. Bizim hakiki mu*****iz Anadolu halkında işitilebilir. "

Bilindiği gibi Ziya Gökalp müzikolog değildi. Müzikle ilgili bilgiler; köklü bir eğitime dayanmıyordu. Eski Yunan müziğindeki çeyrek seslerle Türk Müziğindeki koma sesleri birbirine karıştırarak, Farabi'yi de işin içi­ne sokarak Türk Müziğini Yunanlılara mal edivermişti. Şayet bizim müzi­ğimiz Yunan kökenli olsaydı bugün dünyanın 1 numaralı müziği olarak her yerde dinlenirdi. Yunanlılar propagandayla bunu sağlarlardı. Müzikolog Muammer Sun, Ziya Gökalp'in iddialarıyla ilgili olarak görüşlerini şöyle açıklamıştır :

-''Bu konu çok tartışıldı. Bu müzik bize Bizans'tan geçmemiştir. Araplar da bize hediye etmemişlerdir. Bu musiki bizim insanlarımızın, adı sanı belli insanlarımızın yarattığı musikidir ve mu*****izdir.................. Bizim Klasik Türk Mu*****izi Araplara ve Bizanslılara maletme ve bir de Batılılaşmanın etkisiyle alafranga-alaturka kavgası çıkmış, Batılılaşmacılar alafrangacı, "Aman müziğimiz değişmesin,, diyenler de alaturkacı olarak nitelendirilmişlerdir. Baştan itibaren tamamen yanlış ve boşa kürek çekilmiş bir davadır "


2. Montesqieu'nün görüşünün etkisi :

Atatürk 1930 yılında Alman gazeteci emil Ludwig'e, Montesqieu'nün "Bir milletin mu******likteki meyline ehemmiyet verilmezse o milleti ilerletmek mümkün olmaz'' sözünü okuduğunu, tasdik ettiğini, bunun için mu*****ize önem verdiğini söylemiştir. 1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni açış nutkunda Montesqieu'nün görüşüne yakın şu cümleyi söylemiştir :

-"Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir."


3. Müzik bilginlerinin olmayışı, sanat seviyesinin düşüklüğü

Atatürk döneminde Türk Müziği konusunda yetişmiş bilginlerimizyoktu. Mevcutlar kendi kendilerini yetiştirmişti. Darülelhan'ın eğitimi ye­tersizdi. Sanatçılar genellikle usta-çırak usulüyle yetişiyordu. Bilgisine güvenilir bir müzik bilginimiz olmaması sebebiyle Atatürk Ziya Gökalp'a inanmak durumunda kalmıştı. Riyaset-i Cumhur Fasıl Heyetinde 1925­-1930 yıllan arasında neyzenlik yapmış ve Ata'nın huzurunda defalarca çalmış bulunan Burhanettin Ökte hatıralannda bu durumu şöyle dile ge­tiriyor :

-''Mu*****izin tarihini araştırdı, doğru dürüst cevap alamadı. Naza­riyatını sordu, iki cümleyi yan yana getiremedik. Eserleri tahlil ettirmek istedi, sathından daha derinlere inemedik.

...en büyük mürşit ilimdir, diyen büyük insan bu münevver gençlerimizi tarihte karşısında bulsaydı memlekette ne alafranga-alaturka davası, ne de sanat fukaralığı bulunurdu."

8 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu konserinden sonra Atatürk'ün et­kisi büyük olan meşhur nutkunun sebebini de Burhanettin Ökte hatırala­rında İtalyan müziği ve Mısır'ın meşhur şarkıcılarından Müniret'ül Meh­diye Hanım'ın konserinden sonra çok zayıf bir Türk saz heyetinin sahne­ye çıkarak acemice ''sultani yegah" faslnı icrasına bağlıyor. Atatürk, si­nirli bir şekilde konseri terk etmiş, ertesi gün gazetelerde şu nutku ya­yımlanmıştır :

"- Bu gece burada güzel bir tesadüf eseri olarak şarkın en mümtaz iki musiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Müniretü'l Mehdiye Hanım sanatkarlığında muvaffak oldu. Fakat benim Türk hissiyatım üzerinde artık bu musiki, bu basit musi­ki Türk'ün çok münkeşif ruh ve hissini tatmine kafi gelmez. Şimdi karşıda medeni dünyanın musikisi de işitildi. Bu ana kadar Şark Musikisi denilen terennümler karşısında cansız gibi görünen halk, derhal harekete ve faali­yete geçti. Hepsi oynuyor ve şen, şatırdırlar. Tabiatın icabatını yapıyorlar. Bu pek tabiidir. Hakikaten Türk, fıtraten şen; şatırdır. Eğer onun bu güzel huyu bir zaman için fark olunmamışsa, kendinin kusuru değildir. Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri Vardır. Bunun fariki olmamak kaba­hatti"


4. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmenin topyekün gerçekleştirilmek istenmesi :

Atatürk, Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için yenilikler yapmıştır .Bu yeniliklerin sadece de devlet idaresinde ve sosyal ha­yatta yapılması yetmiyordu. Ata, kültür konularında da çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılmasını istiyordu. Müzik de kültür konularından biriydi. Ba­tı'nın müzik bilgi ve tekniğinden yararlanarak Türk Müziğini milletlerara­sı seviyeye çıkarmak Atatürk'ün müzik konusundaki çalışmalarının ama­cını teşkil ediyordu. Bu amaçla, o zamana kadar memlekette pek fazla yayılmamış ve öğrenilmemiş olan Batı Müziğine daha çok önem vermiş­tir. Kazım Özalp'a "Bizler alaturka müziğe alışmışız ama yeni nesiller alafranga müziğe çalışmalıdırlar.'' ve Falih Rıfkı Atay'a "Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin musikisi garp medeniyetinin musikisidir'' demiş, Batı Müziğiyle ilgili bazı kuruluşlar kurdurmuştur .Atatürk'ün Batı Müzi­ğini yayma ve öğretmeyle ilgili çalışmaları şunlardır :

-Muzıka-yı Humayun İstanbul'dan Ankara'ya nakledilerek Riyaseti­-Cumhur Orkestrası adım almıştır (1924).

-Müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla Musiki Muallim Mektebi açılmıştır (1924). Bu okuldan yetişen öğretmenler okullarda Batı Müzi­ğine dayalı öğretim yapmışlardır.

-İstanbul Darülelhan Şark Musikisi Şubesi kapatılmış, okulun adı da İstanbul Konservatuarı olarak değiştirilmiştir (1926). Şimdiki adı İs­tanbul Belediye Konservatuarıdır .

-1927 yılından itibaren Avrupa'ya müzik öğrencisi gönderilmiştir. Cemal Reşit Bey, Ulvi Cemal Erkin, A. Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, H. Ferit Alnar gibi tanınmış kompozitörlerimiz bu imkandan faydalanmışlardı.

-Alman müzikolog Paul Hindemith'in yardımlarıyla Ankara Devlet Konservatuarı kurulmuştur (1936). Devlet Opera ve Balesinin, Devlet Tiyatrolarının Senfoni Orkestralarının sanatçı kadrolarının önemli bir bölümü bu okuldan yetişmiştir.

Atatürk'ün Batı Müziğine önem vermesi günümüzde Batı Müziği taraftarlarınca yanlış değerlendirilmekte; Ata'nın yalnızca Batı Müziğini is­tediği, Türk Müziğini yasakladığı şeklinde yorumlar yapılmaktadır. Oysa Atatürk Türk Müziğine de gereken önemi vermiştir .Memlekette Batı Müziğini yerleştirinceye kadar Türk Müziğine bazı sınırlamalar koyması normaldi. Ata'nın çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılırken izlediği yol, Ba­tı'mn aynen taklidi değil, Batı'nın bilim ve tekniğinin milli öze uygulan­masıdır. Çankaya köşkünün incesaz takımının başkam Hafız Yaşar Okur'a "Biz garbınkini hürmetle dinlediğimiz gibi, bizim mu*****iz de bütün dünyada hürmetle dinlenecek bir halde olmalıdır." derken kastettiği bu düşünceydi. Mesut Cemil tel de aynı konuda Atatürk'ün şu sözlerini naklediyor :

-"Biz çok defa bu musikinin tam haysiyetini bulamıyoruz. İşte dinle­diğimiz hakiki Türk Musikisidir ve şüphesiz yüksek bir medeniyetin musi­kisidir. Bu musikiyi bütün dünyanın anlaması lazımdır. Fakat onu bütün dünyaya anlatabilmek için milletçe, bugünkü medeni dünyanın seviyesine yükselmemiz lazımdır. "

1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni açış konuşmasında Türk Müziği­nin çağdaş uygarlık seviyesine getirilmesiyle ilgili çalışmaları açıklamıştır.

-"Güzel sanatların hepsinde, millet gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk Musikisidir. Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.

Bu gün dinletmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Milli, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kai­delerine göre işlemek gerekir. Ancak bu şekilde Türk milli musikisi yükselebilir, cihan şümul musikide yerini alabilir.

Kültür işleri Bakanlığı'nın buna değerince önem vermesini, kamunun da bunda ona yardımcı olmasını dilerim.

1 Kasım 1935 tarihli TBMM'ni açış konuşmasında da aynı konuya temas etmiştir :

"Kültür kınavımızı yeni ve modern esaslara göre teşkilatlandırmaya durmadan devam ediyoruz. Ulusal mu*****izi modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına bu yıl daha çok emek verilecektir."

Atatürk 1 Kasım 1934 konuşmasında halk müziği derlemeleri yapıla­rak, derlenecek ezgilerin genel musiki kuralları içersinde işlenmesini, böylece Türk Müziğinin evrensel müzik seviyesine yükselebileceğini be­lirtmişti. Müzik yazan Faruk Yener Atatürk'ün müzik konusundaki çalış­malarının amacını şu cümlelerle açıklayarak görüşlerimizi destekliyor:"Atatürk, Türk Musikisinin kaynaklarından yararlanılarak dünyaya ifti­harla sunabileceğimiz bir gene dünyanın anlayabileceği müzik getirilmesini istemişti... Biz mu*****izi dışarıya tanıtacak, sevdireceğiz. Operalarımızı konser salonlarına, opera salonlarına sokacağız ve bundan bütün ge­niş boyutlarıyla zevk alan bir kitle yaratacağız. Fakat bu demek değildi ki, Atatürk için ne Halk Mu*****iz ve folklorumuz ortadan kalksın, ne de bize geçmişten, atalarımızdan gelen bir musiki türü silinsin, yok edilsin ve yabancılaşmış bir kültürün, yozlaşmış bir kültürün etkisi burada egemen olsun."

Ata'nın 1934 konuşması üzerine Türk Müziğiyle ilgili geliştirici çalış­malara başlanacağı yerde zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Basın Yayın Genel Müdürü Vedat Nedim Tör Türk Müziği yayınlarını radyo­dan kaldırmışlardır. Bu yasaklama sekiz ay sürmüş, Atatürk'ün emriyle sona ermiştir. Aynı şekilde Atatürk'ün çevresindekilerin O'nun görüşlerini yanlış değerlendirmeleriyle 8/9 Ağustos Sarayburnu nutkundan sonra da İstanbul'da aydınlar Türk Müziğini inkar yolunda birbirleriyle yarışmışlar, Türk Müziği yayınlarını yasaklamışlardır. Vasfi Rıza Zabu hatıralarında bu durumu acı acı dile getirmekte Atatürk'ün şu sözlerini naklet­mektedir:

-"Ne yazık ki benim sözlerimi yanlış anladılar. Şu okunan ne güzel bir eser. Ben zevkle dinledim. Sizler de öyle. Ama bir Avrupalıya bu eseri böyle okuyup da bir zevk vermeye imkan var mı? Ben demek istedim ki, bizim seve seve dinlediğimiz Türk bestelerini onlara da dinletmek çaresi bulunsun. Onların tekniği, onların ilmiyle onların sazları, onların orkes­traları ile Çaresi her ne ise. Mesela Ruslar ne yapmışlarsa. Biz de Türk Musikisini milletlerarası bir sanat haline getirelim. Türk'ün nağmelerini kaldırıp atalım da sadece Batı milletlerinin hazırdan musikisini alıp kendi­m ize maledelim. Yalnız onları dinleyelim demedim. Yanlış anladılar sözlerimi, ortalığı öyle bir velveleye verdiler ki, ben de bir daha lafını edemez oldum."

Atatürk'ün yakın çevresinde bulunup birçok çalışmalarında emeği ge­çen kişilerden Ahmet Cevat Emre, Atatürk'ün Türk Müziği konusundaki çalışmalarını yanlış değerlendirmeler karşısında ölümüne yakın yıllarda "İki şeyde inkılap olmaz: Dilde ve musikide" düşüncesine ulaştığını belirtiyor.

Atatürk, 1916-1917 yıllarında Diyarbakır'da görevli iken taşındığı Celal Güzelses'i zaman zaman dinlemiş ve sanatçıya bir saat armağan etmiştir.

Atatürk döneminde İstanbul Konservatuarın da Şark Musikisi bölümü kapatılmış ancak Türk Sanat Müziği olarak bildiğimiz müzik için repertuar tasnif ve tespit heyeti kurulmuştur (1926). Bu heyet Türk Musikisi­nin Klasikleri sersinden 180 şarkının nota ve güftesini, Dini Ezgiler seri­sinden de 6 ciltlik Tekke Musikisi örneklerini tespit ve tasnif ederek ya­yımlamıştır (1926-1939).

Atatürk "Bizim hakiki mu*****iz" dediği, halk müziğimizin derlen­mesine ve kompozitörler tarafından işlenmesine çok önem vermiştir. 1 Kasım 1934 ve 1 Kasım 1935 nutuklarında bu konuya temas etmiştir. Daha 1924 yılında halk müziği derlemelerine başlanmıştı. İstanbul Konservatuarı'nın 1924'teki halk müziği derleme anketinden sonra M.E.B. Hars Müdürlüğü Seyfettin-Sezai (Asaf) Kardeşleri Batı Anadolu'ya derle­meye gönderdi. Derlenen türküler Yurdumuzun Nağmeleri adı altında yayımlandı (1925). İstanbul Konservatuarı 1926-1929 yıllan arasında Anadolu'ya dört derleme gezisi düzenlemiş, bu gezilerde derlenen ezgiler ''Halk Türküleri'' adı altında 15 defter halinde yayımlanmıştır. 1929'daki 4. gezi sırasında bazı halk oyunlarımız filme de alınmıştır. Devlet ödeneğiyle yapılan dört derleme gezisine başta Konservatuar Müdürü Yusuf Ziya (Demircioğlu), Rauf Yekta, Dürri Turan ve Ekrem Besim Beyler, Muhittin Sadık (Sadak), Mahmut Ragıp (Gazimihal), Ferruh (Arsunar), Abdülkadir (İnan) Beyler katılmışlardır. İstanbul Konservatuarı devlet ödeneği almaksızın Halkbilgisi Derneği uzmanlarının iştirakiyle 1932 yı­lında beşinci bir derleme gezisi daha düzenlemiştir.

Derleme çalışmalarına bir süre ara verildi. Atatürk'ün 1 Kasım 1934 ve 1 Kasım 1935 nutuklarından ve Ankara Devlet Konservatuarı'nın kurulmasından sonra halk müziği derlemelerine yeni bir ruhla tekrar başlandı. 1936 yılında Ankara Halkevi'nin daveti üzerine tanınmış Macar Müzikologu ve bestecisi Bela Bartok (1881-1945) Ankara'ya gelmişti. Bartok, üç konferans vererek halk müziği ürünlerinin derlenmesinin önemine dikkatleri çekti. Kendisi de Adana yöresinde derlemeler yaptı (18-25 Kasım 1936). Halk Müziği derlemelerine Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün idare ve himayesi altında 1937 yılında başlanmıştır. Atatürk döneminde 1937 ve 1938 yıllarında iki büyük derleme gezisi yapıldı. 1937 yılındaki geziye Ferit Alnar, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Muzaffer Sarısözen ve teknisyen Arif Etikan, 1938 yılındaki iki derleme gezisine ise Ferit Alnar, Cevat Memduh Altar, Halil Bedii Yönetken, Tahsin Banguoğlu, Ulvi Cemal Erkin, Nurullah Taşkıran, Muzaffer Sarısözen, teknisyenler Arif Etikan ve Rıza Yetişen katılmışlardır. Halk müziği derleme gezilerine Atatürk'ün ölümünden sonra da 1953 yılına kadar devam edilmiş, aşağı yukarı bütün iller dolaşılmış 10.000 civarında ezgi derlenmiş, 2000 kadar Muzaffer Sarısözen tarafından notaya alınarak Yurttan Sesler programlarıyla yurda yayılmıştır.

19 Şubat 1932'de Atatürk'ün isteğiyle kurulan Halkevlerinde halk müziğimiz konusunda yaşatıcı çalışmalar yapılmıştır. Halkevlerinin 1. döneminde (1932-1951) Türk Folklorunun hemen hemen bütün dallarında derleme, araştırma, eğitim çalışmaları başarıyla yürütülmüştür. Halkevleri yöre halk şairlerinin, ses ve saz sanatçılarının toplandığı yerlerdi. Birçok genç Halkevlerinde bağlama çalmayı, türkü söylemeyi öğrenmiştir. Halkevleri dergilerinde ve kitap yayınlarında Türk Folkloruyla, bu arada halk müziğimizle ilgili pek çok bilgi bulunmaktadır.

Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümünü kutladığımız 1981 yılında Türk Halk Müziği yurdun dört bir köşesinde en çok sevilen müziktir. Türk Sanat Müziği'ndeki ağlatıcı, ruh karartıcı, içkiye teşvik edici şarkılar TRT yayınlarında yok denecek kadar azaltılmıştır. Bunların yerini yaşama sevinci verecek yüzlerce, binlerce yeni beste almıştır. İstanbul ve Ankara' da düzenli opera ve bale temsilleri verilmektedir. İstanbul, Ankara ve İzmir'deki 5 Konservatuar ihtiyaç duyulan sanatçıları, bestecileri, araştırmacıları yetiştirmektedir. Türk sanatçıları yurt içinde ve dışında ba­şarılı konserler vermektedir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yanında İstanbul ve İzmir'de iki senfoni orkestrası daha kurulmuştur. Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine bağlı bir müzik bölümü açılarak, öğretime başlamıştır. Bütün bu çalışmalar Atatürk'ün temelini attığı hiz­metlerin devamıdır. Yeni nesiller bugün her türlü müziği rahatlıkla dinleyip sevebilmektedir.

alıntı


Keten Prenses 13 Aralık 2008 15:07

.YENİ MÜZİK KURUMLARIMIZIN AÇILMASINDA ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ
Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi.Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş,modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.
Atatürk’ün önderliğinde,müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
* Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)
Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuvarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.
B.MÜZİK SANATCILARININ ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞLERİ
DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLMESİ
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için; ‘’Türk beşleri’’ diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa’daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
1934 yılın da’’ Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu’’ çıkarıldı. ‘’Müzik İnkılabı’’nın pıroğramını yapmak için bir kurul oluştuldu. Bu konu için Avrupa’dan getiri,len uzmanlar çalıçmalara abşladılar. Ankara devlet konservatuvarından çağdaş bbesteci ve yorumcular yetiştirildi. Ayrıca Paul Hindemith (Paul Hindemit) ve Bela Bartok gibi büyük müzik adamları da Türkiye’de araştırma ve incelemeler yapmış ve müzik alanında kendilerinden yararlanılmıştır.
Atatürk’ün sağlığıbda başlatılan müziğimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ölümünden sonra da devam edilmiştir.
1948 yılında, üstün yetenekli çocukların yurt dışına öğrenim görmeleri için özel bir yasa çıkarıldı. Bu yasa doğrultusunda yurt dışına ilk gönderilen sanatçılar, Piyanist İdil Biret ve Kemancı Suna kandır.
C.ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞMELERİNİ ÇÖZÜMLEYİŞ VE YORUMLAYIŞ

Toplumlardaki değişiklikler ve yenilikler, kendini önce müzikte göstermektir. Bunu fark eden Atatürk, müziğe gereken önemi vermiş ve bu alanda büyük atılımlaer gerçekleştirilmiştir. Atatürk, güzel sanatlar içinden müziğe verdiği önemi, konuşmalarında da dile gelmiştir. Bu konuşmalarının birinde ‘’ bir ulusun musiki eğitiminde önem verilmezse, o ulusu ilerletmenin mümkün olmayacağını ‘’görüşünü belirtmiştir. ‘’diyerek rmüzik konusun da biliçli olarak hareket ettiğini vurgulamıştır.
Atatürk, müzikle ilgili düşüncelerini ‘’müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.’’sözü ile belirtmiştir. O, müziğin toplum hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ise
‘’Hayatta müziklazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzikileilgiliolmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat saten mevcut olmaz.’’ Sözleri ilebelirtmiştir.
Atatürk; ‘’Her milletin kendisine özgü gelenek ,kendine göre ,milliği özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen giğerbirmilletin taklitçisi olmamalıdır... Milliği müziğimizi, modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına,daha çok emek verilecektir. Dünyanın her türlü ilminden,buluşundan,gelişmesinden istifade edelim,lakin unutmayalım, asıl temeli kendi çizdiğimizden çıkarmak mecburiyetindeğiz’’sözleriile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı türkmüzik inkilabını kısaca; ‘’Türk müziğini kendisine özgü geleneksel yapısı içinde,uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabınınn kısaca; ‘’türk müziğinin kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ diye özetleyebiliriz.
Türkiye’miz müzik alanında dünyadaki saygın ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemizin müzikalanında bu kadar ilerlemesinin en büyük nedeni, Atatük’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet Döneminde başlatılan çalışmaların günümüze kadar aynı hızla devam etmesidir.


Ç.ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE SAĞLANAN GELİŞMELER
Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.
Türk müziği, türk müzik inkılabından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştirn. Ulusallıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzikile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış,burada eğitim gören nöğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestıralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip bir çok müzik festivali düzenlenmektedir.


özcan 15 Aralık 2008 13:32

Atatürk'ün müzik inkılabı hakkında bilgi verir misiniz?
 
atatürkün yaptığı müzik inkılabı


Ziyaretçi 15 Aralık 2008 15:26

bu ne yhaa
 
bu ne yhaa müzik ilkeleri diyoz saçma sapan şeyler koymuşsunuzz....!!!


Misafir 15 Aralık 2008 15:30

Alıntı:

Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1256762)
bu ne yhaa müzik ilkeleri diyoz saçma sapan şeyler koymuşsunuzz....!!!

Ayıp oluyor ama!
Arayın bulun, ben buldum. Çünkü aradım > https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/212501-ataturkun-belirledigi-muzik-ilkeleri-nelerdir.html


Ziyaretçi 16 Aralık 2008 15:53

Atatürk'ün Türk Sanat Müziği'ne verdiği önem hakkında bilgi verir misiniz?
 
bana atatürk ün türk sanat müziğine verdipi önemi düzgün bir şekilde söyleyebilirmisiniz?? lütfen biraz resim olsun:d:)


Keten Prenses 17 Aralık 2008 00:57

ATATÜRK ve MÜZİk

Ulu Önder Atatürk'ün müzik konusundaki görüşlerini ve çalış­malarını bütünüyle değerlendirmek gerekir. Bazı yazar ve müzisyenler böyle yapmamış, Atatürk'ün hayatının belli bir dönemindeki sözünü ve uygulamasını ele alarak çıkarları doğrultusunda tek yönlü değerlendirmeler yapmışlardır. Bunun sonucunda Batı Müziği taraftarları Atatürk'ün Türk Müziğini istemediği görüşünü yayarlarken, Türk Müziği taraftarları da Atatürk'ün hayatından ve hatıralarından örnekler vererek Türk Müziğini çok sevdiğini ispatlamaya çalışmışlardır. Biz, Ata'nın müzik konusundaki görüş ve çalışmalarını objektif bir şekilde ortaya koyacak, Türk Halk Müziğiyle ilgili görüş ve çalışmalarına ağırlık vereceğiz.

Atatürk müzik eğitimi görmemişti. Ancak, her çeşit müziği seviyor, Klasik Türk Müziği makamlarını biliyor , bazı şarkı ve türküleri başarıyla söyleyebiliyordu. Falih Rıfkı Atay, O'nun türkü ve şarkı söyleyişini Çankaya adlı eserinde şöyle anlatmaktadır : "Mustafa Kemal yalnız Rumeli Türkülerini mat sesi ile güzel ve tatlı söylemekle kalmaz. klasik alaturka musikisi makamlarım da bilirdi.'' ''Bilhassa Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı. O vatanı unutmaz, kaybettiğimiz Rumeli ve Makedonya topraklarının kır kokularını alır gibi, su ve çıngırak seslerini duyar gibi, bakışları uzaklaşa uzaklaşa sislenir, bizim içinde olmadığımız hatıralar içine karışır giderdi. Ses Sanatçısı Mualla Gökçay da hatıralarında Atatürk'ün müzik zevkini şu cümlelerle belirtmektedir: "Ata umumiyetle Türk musikisini severdi. Ama Rumeli türkülerini her şeye tercih ederdi. Rumeli türkülerini bize bizzat kendisi meşketmişti. Arada bir : -Konuşur gibi tane tane okuyun, diye ihtar ederdi. En sert hocalardan daha titizdi. Musikiden çok anlar en ufak bir falso veya hatayı hemen yakalardi' Bir araştırmaya göre, Atatürk'ün çok sevdiği ve söylediği türküler şunlardır : Atabarı, Atladım bahçene girdim (Rumeli Türküsü), Alişim'in kaşları kare (Rumeli Türküsü), Ayağına giymiş sadef nalini (Rumeli Türküsü), Bülbülüm altın kafeste (Trakya türküsü ), Dağlar dağlar (Rumeli Türküsü), Gide gide yarenlerim darıldı, Köşküm var deryaya karşı (Rumeli Türküsü), Maya dağdan kalkan kazlar (Rumeli Türküsü), Manastır, pencere açıldı Bilal Oğlan (Bu Rumeli türküsünü radyo repertuarına bizzat Atatürk kazandırmıştır.), Şahane gözler (Rumeli Türküsü), Yemenimin uçları (Rumeli Türküsü), Zeynep.

Atatürk insan hayatında müziğin çok önemli bir yeri olduğuna ina­nıyordu. 14 Ekim 1925'te İzmir Kız Öğretmen Okulu'nu ziyaretlerinde öğrencilerin "Hayatta musiki lazım mıdır?'' sorusunaşu cevabı vermişti :

-"Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir. Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musiki­nin nev'i şayan-ı mütalaadır."

Müziğin insan hayatındaki ônemine işaret eden ve dinlenecek müzi­ğin çeşidine dikkati çeken Atatürk, her konuda olduğu gibi Türk Müziği konusunda da yenilikler yapmak istemiştir. Ata'nın Türk Müziği üzerinde yenilikler yapmak istemesinin temel sebepleri şunlardır :

1. Ziya Gôkalp'in Türkçülüğün Esasları eserindeki gôrüşlerinin etkisi:
Ziya Gôkalp'in müzik konusundaki gôrüşlerini Atatürk'ün paylaştığı­nı ve bu gôrüşler doğrultusunda çalışmalar yaptığım gôrüyoruz, Gökalp'in Sayın Oransay tarafından tamamı alınan gôrüşlerinden kısa bölümler şunlardır :

-''Memleketimizde bunlardan başka yan yana yaşayan iki musiki vardır. Bunlardan birisi halk arasında kendi kendine doğmuş olan Türk Musikisi, diğeri Farabi tarafından Bizans'tan tercüme ve iktibas olunan Osmanlı Musikisi'dir. Türk Musikisi ilham ile vücuda gelmiş, taklitle hariçten alınmamıştır. Osmanlı musikisi ise taklit vasıtasıyla hariçten alınmış ve ancak usulle devam ettirilmiştir. Bunlardan birincisi harsımızın (kültürümüzün ) ikincisi ise medeniyetimizin musikisidir."

-''Etnografya Müzesi bunlardan başka her nahiyedeki lisani savtiyyat (fonetik) ile halk melodilerini (nağmelerini) ya fonograf aletiyle yahut nota usulü ile zapt eder. Demek ki Etnografya Müzesinin behemehal bir fotoğrafçısı, bir fonografçısı ve notacısı bulunmak lazımdır... Koşmalar, türküler ve nağmeler de hakiki saz şairlerinden alınmalıdır."

-"İstanbul'da mevcut bulunan Darülelhan, düm-tek usulünün, yani Bizans musikisinin Darülelhanıdır. Bu müessese iptidai unsurları halkın samimi melodilerinde tecelli eden ve Avrupa musikisine tevfikan armonize edildikten sonra asri mahiyet alacak olan hakiki Türk musikisine hiç ehemmiyet vermemektedir".

-"Avrupa musikisi girmeden evvel, memleketimizde iki musiki var­dı: Bunlardan biri Farabi tarafından Bizans'tan alınan şark musikisi, diğe­ri eski Türk musikisinin devamı olan halk melodilerinden ibaretti."

-"Bugün işte şu üç musikinin karşısındayız : Şark musikisi, garp musikisi, halk musikisi. Acaba bunlardan hangisi bizim için millidir? Şark musikisinin hem hasta, hem de gayr-ı milli olduğunu gördük. Halk musi­kisi harsımızın, garp musikisi de yeni medeniyetimizin musikileri olduğu için her ikisi de bize yabancı değildir. O halde milli mu*****iz, memleke­timizdeki halk musikisiyle garp musikisinin imtizacından doğacaktır. Halk mu*****iz birçok melodiler vermiştir. Bunları toplar ve garp musikisi usulünce armonize edersek hem milli hem de Avrupai bir musikiye malik oluruz."

Atatürk'ün Türk Müziği hakkındaki görüşleri ve yaptığı yenilikler Ziya Gökalp'in görüşlerine ve programına çok yakındır. Nitekim 1930 yılında Alman gazeteci Emil Ludwig'le yaptığı görüşmede Ludwig'in doğu müziğiyle ilgili görüşlerine şu cümlelerle itiraz etmiştir :

-"Bunlar hep Bizans'tan kalma şeylerdir. Bizim hakiki mu*****iz Anadolu halkında işitilebilir. "

Bilindiği gibi Ziya Gökalp müzikolog değildi. Müzikle ilgili bilgiler; köklü bir eğitime dayanmıyordu. Eski Yunan müziğindeki çeyrek seslerle Türk Müziğindeki koma sesleri birbirine karıştırarak, Farabi'yi de işin içi­ne sokarak Türk Müziğini Yunanlılara mal edivermişti. Şayet bizim müzi­ğimiz Yunan kökenli olsaydı bugün dünyanın 1 numaralı müziği olarak her yerde dinlenirdi. Yunanlılar propagandayla bunu sağlarlardı. Müzikolog Muammer Sun, Ziya Gökalp'in iddialarıyla ilgili olarak görüşlerini şöyle açıklamıştır :

-''Bu konu çok tartışıldı. Bu müzik bize Bizans'tan geçmemiştir. Araplar da bize hediye etmemişlerdir. Bu musiki bizim insanlarımızın, adı sanı belli insanlarımızın yarattığı musikidir ve mu*****izdir.................. Bizim Klasik Türk Mu*****izi Araplara ve Bizanslılara maletme ve bir de Batılılaşmanın etkisiyle alafranga-alaturka kavgası çıkmış, Batılılaşmacılar alafrangacı, "Aman müziğimiz değişmesin,, diyenler de alaturkacı olarak nitelendirilmişlerdir. Baştan itibaren tamamen yanlış ve boşa kürek çekilmiş bir davadır "


2. Montesqieu'nün görüşünün etkisi :

Atatürk 1930 yılında Alman gazeteci emil Ludwig'e, Montesqieu'nün "Bir milletin mu******likteki meyline ehemmiyet verilmezse o milleti ilerletmek mümkün olmaz'' sözünü okuduğunu, tasdik ettiğini, bunun için mu*****ize önem verdiğini söylemiştir. 1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni açış nutkunda Montesqieu'nün görüşüne yakın şu cümleyi söylemiştir :

-"Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir."


3. Müzik bilginlerinin olmayışı, sanat seviyesinin düşüklüğü

Atatürk döneminde Türk Müziği konusunda yetişmiş bilginlerimizyoktu. Mevcutlar kendi kendilerini yetiştirmişti. Darülelhan'ın eğitimi ye­tersizdi. Sanatçılar genellikle usta-çırak usulüyle yetişiyordu. Bilgisine güvenilir bir müzik bilginimiz olmaması sebebiyle Atatürk Ziya Gökalp'a inanmak durumunda kalmıştı. Riyaset-i Cumhur Fasıl Heyetinde 1925­-1930 yıllan arasında neyzenlik yapmış ve Ata'nın huzurunda defalarca çalmış bulunan Burhanettin Ökte hatıralannda bu durumu şöyle dile ge­tiriyor :

-''Mu*****izin tarihini araştırdı, doğru dürüst cevap alamadı. Naza­riyatını sordu, iki cümleyi yan yana getiremedik. Eserleri tahlil ettirmek istedi, sathından daha derinlere inemedik.

...en büyük mürşit ilimdir, diyen büyük insan bu münevver gençlerimizi tarihte karşısında bulsaydı memlekette ne alafranga-alaturka davası, ne de sanat fukaralığı bulunurdu."

8 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu konserinden sonra Atatürk'ün et­kisi büyük olan meşhur nutkunun sebebini de Burhanettin Ökte hatırala­rında İtalyan müziği ve Mısır'ın meşhur şarkıcılarından Müniret'ül Meh­diye Hanım'ın konserinden sonra çok zayıf bir Türk saz heyetinin sahne­ye çıkarak acemice ''sultani yegah" faslnı icrasına bağlıyor. Atatürk, si­nirli bir şekilde konseri terk etmiş, ertesi gün gazetelerde şu nutku ya­yımlanmıştır :

"- Bu gece burada güzel bir tesadüf eseri olarak şarkın en mümtaz iki musiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Müniretü'l Mehdiye Hanım sanatkarlığında muvaffak oldu. Fakat benim Türk hissiyatım üzerinde artık bu musiki, bu basit musi­ki Türk'ün çok münkeşif ruh ve hissini tatmine kafi gelmez. Şimdi karşıda medeni dünyanın musikisi de işitildi. Bu ana kadar Şark Musikisi denilen terennümler karşısında cansız gibi görünen halk, derhal harekete ve faali­yete geçti. Hepsi oynuyor ve şen, şatırdırlar. Tabiatın icabatını yapıyorlar. Bu pek tabiidir. Hakikaten Türk, fıtraten şen; şatırdır. Eğer onun bu güzel huyu bir zaman için fark olunmamışsa, kendinin kusuru değildir. Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri Vardır. Bunun fariki olmamak kaba­hatti"


4. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmenin topyekün gerçekleştirilmek istenmesi :

Atatürk, Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için yenilikler yapmıştır .Bu yeniliklerin sadece de devlet idaresinde ve sosyal ha­yatta yapılması yetmiyordu. Ata, kültür konularında da çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılmasını istiyordu. Müzik de kültür konularından biriydi. Ba­tı'nın müzik bilgi ve tekniğinden yararlanarak Türk Müziğini milletlerara­sı seviyeye çıkarmak Atatürk'ün müzik konusundaki çalışmalarının ama­cını teşkil ediyordu. Bu amaçla, o zamana kadar memlekette pek fazla yayılmamış ve öğrenilmemiş olan Batı Müziğine daha çok önem vermiş­tir. Kazım Özalp'a "Bizler alaturka müziğe alışmışız ama yeni nesiller alafranga müziğe çalışmalıdırlar.'' ve Falih Rıfkı Atay'a "Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin musikisi garp medeniyetinin musikisidir'' demiş, Batı Müziğiyle ilgili bazı kuruluşlar kurdurmuştur .Atatürk'ün Batı Müzi­ğini yayma ve öğretmeyle ilgili çalışmaları şunlardır :

-Muzıka-yı Humayun İstanbul'dan Ankara'ya nakledilerek Riyaseti­-Cumhur Orkestrası adım almıştır (1924).

-Müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla Musiki Muallim Mektebi açılmıştır (1924). Bu okuldan yetişen öğretmenler okullarda Batı Müzi­ğine dayalı öğretim yapmışlardır.

-İstanbul Darülelhan Şark Musikisi Şubesi kapatılmış, okulun adı da İstanbul Konservatuarı olarak değiştirilmiştir (1926). Şimdiki adı İs­tanbul Belediye Konservatuarıdır .

-1927 yılından itibaren Avrupa'ya müzik öğrencisi gönderilmiştir. Cemal Reşit Bey, Ulvi Cemal Erkin, A. Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, H. Ferit Alnar gibi tanınmış kompozitörlerimiz bu imkandan faydalanmışlardı.

-Alman müzikolog Paul Hindemith'in yardımlarıyla Ankara Devlet Konservatuarı kurulmuştur (1936). Devlet Opera ve Balesinin, Devlet Tiyatrolarının Senfoni Orkestralarının sanatçı kadrolarının önemli bir bölümü bu okuldan yetişmiştir.

Atatürk'ün Batı Müziğine önem vermesi günümüzde Batı Müziği taraftarlarınca yanlış değerlendirilmekte; Ata'nın yalnızca Batı Müziğini is­tediği, Türk Müziğini yasakladığı şeklinde yorumlar yapılmaktadır. Oysa Atatürk Türk Müziğine de gereken önemi vermiştir .Memlekette Batı Müziğini yerleştirinceye kadar Türk Müziğine bazı sınırlamalar koyması normaldi. Ata'nın çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılırken izlediği yol, Ba­tı'mn aynen taklidi değil, Batı'nın bilim ve tekniğinin milli öze uygulan­masıdır. Çankaya köşkünün incesaz takımının başkam Hafız Yaşar Okur'a "Biz garbınkini hürmetle dinlediğimiz gibi, bizim mu*****iz de bütün dünyada hürmetle dinlenecek bir halde olmalıdır." derken kastettiği bu düşünceydi. Mesut Cemil tel de aynı konuda Atatürk'ün şu sözlerini naklediyor :

-"Biz çok defa bu musikinin tam haysiyetini bulamıyoruz. İşte dinle­diğimiz hakiki Türk Musikisidir ve şüphesiz yüksek bir medeniyetin musi­kisidir. Bu musikiyi bütün dünyanın anlaması lazımdır. Fakat onu bütün dünyaya anlatabilmek için milletçe, bugünkü medeni dünyanın seviyesine yükselmemiz lazımdır. "

1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni açış konuşmasında Türk Müziği­nin çağdaş uygarlık seviyesine getirilmesiyle ilgili çalışmaları açıklamıştır.

-"Güzel sanatların hepsinde, millet gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk Musikisidir. Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.

Bu gün dinletmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Milli, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kai­delerine göre işlemek gerekir. Ancak bu şekilde Türk milli musikisi yükselebilir, cihan şümul musikide yerini alabilir.

Kültür işleri Bakanlığı'nın buna değerince önem vermesini, kamunun da bunda ona yardımcı olmasını dilerim.

1 Kasım 1935 tarihli TBMM'ni açış konuşmasında da aynı konuya temas etmiştir :

"Kültür kınavımızı yeni ve modern esaslara göre teşkilatlandırmaya durmadan devam ediyoruz. Ulusal mu*****izi modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına bu yıl daha çok emek verilecektir."

Atatürk 1 Kasım 1934 konuşmasında halk müziği derlemeleri yapıla­rak, derlenecek ezgilerin genel musiki kuralları içersinde işlenmesini, böylece Türk Müziğinin evrensel müzik seviyesine yükselebileceğini be­lirtmişti. Müzik yazan Faruk Yener Atatürk'ün müzik konusundaki çalış­malarının amacını şu cümlelerle açıklayarak görüşlerimizi destekliyor:"Atatürk, Türk Musikisinin kaynaklarından yararlanılarak dünyaya ifti­harla sunabileceğimiz bir gene dünyanın anlayabileceği müzik getirilmesini istemişti... Biz mu*****izi dışarıya tanıtacak, sevdireceğiz. Operalarımızı konser salonlarına, opera salonlarına sokacağız ve bundan bütün ge­niş boyutlarıyla zevk alan bir kitle yaratacağız. Fakat bu demek değildi ki, Atatürk için ne Halk Mu*****iz ve folklorumuz ortadan kalksın, ne de bize geçmişten, atalarımızdan gelen bir musiki türü silinsin, yok edilsin ve yabancılaşmış bir kültürün, yozlaşmış bir kültürün etkisi burada egemen olsun."

Ata'nın 1934 konuşması üzerine Türk Müziğiyle ilgili geliştirici çalış­malara başlanacağı yerde zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Basın Yayın Genel Müdürü Vedat Nedim Tör Türk Müziği yayınlarını radyo­dan kaldırmışlardır. Bu yasaklama sekiz ay sürmüş, Atatürk'ün emriyle sona ermiştir. Aynı şekilde Atatürk'ün çevresindekilerin O'nun görüşlerini yanlış değerlendirmeleriyle 8/9 Ağustos Sarayburnu nutkundan sonra da İstanbul'da aydınlar Türk Müziğini inkar yolunda birbirleriyle yarışmışlar, Türk Müziği yayınlarını yasaklamışlardır. Vasfi Rıza Zabu hatıralarında bu durumu acı acı dile getirmekte Atatürk'ün şu sözlerini naklet­mektedir:

-"Ne yazık ki benim sözlerimi yanlış anladılar. Şu okunan ne güzel bir eser. Ben zevkle dinledim. Sizler de öyle. Ama bir Avrupalıya bu eseri böyle okuyup da bir zevk vermeye imkan var mı? Ben demek istedim ki, bizim seve seve dinlediğimiz Türk bestelerini onlara da dinletmek çaresi bulunsun. Onların tekniği, onların ilmiyle onların sazları, onların orkes­traları ile Çaresi her ne ise. Mesela Ruslar ne yapmışlarsa. Biz de Türk Musikisini milletlerarası bir sanat haline getirelim. Türk'ün nağmelerini kaldırıp atalım da sadece Batı milletlerinin hazırdan musikisini alıp kendi­m ize maledelim. Yalnız onları dinleyelim demedim. Yanlış anladılar sözlerimi, ortalığı öyle bir velveleye verdiler ki, ben de bir daha lafını edemez oldum."

Atatürk'ün yakın çevresinde bulunup birçok çalışmalarında emeği ge­çen kişilerden Ahmet Cevat Emre, Atatürk'ün Türk Müziği konusundaki çalışmalarını yanlış değerlendirmeler karşısında ölümüne yakın yıllarda "İki şeyde inkılap olmaz: Dilde ve musikide" düşüncesine ulaştığını belirtiyor.

Atatürk, 1916-1917 yıllarında Diyarbakır'da görevli iken taşındığı Celal Güzelses'i zaman zaman dinlemiş ve sanatçıya bir saat armağan etmiştir.

Atatürk döneminde İstanbul Konservatuarın da Şark Musikisi bölümü kapatılmış ancak Türk Sanat Müziği olarak bildiğimiz müzik için repertuar tasnif ve tespit heyeti kurulmuştur (1926). Bu heyet Türk Musikisi­nin Klasikleri sersinden 180 şarkının nota ve güftesini, Dini Ezgiler seri­sinden de 6 ciltlik Tekke Musikisi örneklerini tespit ve tasnif ederek ya­yımlamıştır (1926-1939).

Atatürk "Bizim hakiki mu*****iz" dediği, halk müziğimizin derlen­mesine ve kompozitörler tarafından işlenmesine çok önem vermiştir. 1 Kasım 1934 ve 1 Kasım 1935 nutuklarında bu konuya temas etmiştir. Daha 1924 yılında halk müziği derlemelerine başlanmıştı. İstanbul Konservatuarı'nın 1924'teki halk müziği derleme anketinden sonra M.E.B. Hars Müdürlüğü Seyfettin-Sezai (Asaf) Kardeşleri Batı Anadolu'ya derle­meye gönderdi. Derlenen türküler Yurdumuzun Nağmeleri adı altında yayımlandı (1925). İstanbul Konservatuarı 1926-1929 yıllan arasında Anadolu'ya dört derleme gezisi düzenlemiş, bu gezilerde derlenen ezgiler ''Halk Türküleri'' adı altında 15 defter halinde yayımlanmıştır. 1929'daki 4. gezi sırasında bazı halk oyunlarımız filme de alınmıştır. Devlet ödeneğiyle yapılan dört derleme gezisine başta Konservatuar Müdürü Yusuf Ziya (Demircioğlu), Rauf Yekta, Dürri Turan ve Ekrem Besim Beyler, Muhittin Sadık (Sadak), Mahmut Ragıp (Gazimihal), Ferruh (Arsunar), Abdülkadir (İnan) Beyler katılmışlardır. İstanbul Konservatuarı devlet ödeneği almaksızın Halkbilgisi Derneği uzmanlarının iştirakiyle 1932 yı­lında beşinci bir derleme gezisi daha düzenlemiştir.

Derleme çalışmalarına bir süre ara verildi. Atatürk'ün 1 Kasım 1934 ve 1 Kasım 1935 nutuklarından ve Ankara Devlet Konservatuarı'nın kurulmasından sonra halk müziği derlemelerine yeni bir ruhla tekrar başlandı. 1936 yılında Ankara Halkevi'nin daveti üzerine tanınmış Macar Müzikologu ve bestecisi Bela Bartok (1881-1945) Ankara'ya gelmişti. Bartok, üç konferans vererek halk müziği ürünlerinin derlenmesinin önemine dikkatleri çekti. Kendisi de Adana yöresinde derlemeler yaptı (18-25 Kasım 1936). Halk Müziği derlemelerine Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün idare ve himayesi altında 1937 yılında başlanmıştır. Atatürk döneminde 1937 ve 1938 yıllarında iki büyük derleme gezisi yapıldı. 1937 yılındaki geziye Ferit Alnar, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Muzaffer Sarısözen ve teknisyen Arif Etikan, 1938 yılındaki iki derleme gezisine ise Ferit Alnar, Cevat Memduh Altar, Halil Bedii Yönetken, Tahsin Banguoğlu, Ulvi Cemal Erkin, Nurullah Taşkıran, Muzaffer Sarısözen, teknisyenler Arif Etikan ve Rıza Yetişen katılmışlardır. Halk müziği derleme gezilerine Atatürk'ün ölümünden sonra da 1953 yılına kadar devam edilmiş, aşağı yukarı bütün iller dolaşılmış 10.000 civarında ezgi derlenmiş, 2000 kadar Muzaffer Sarısözen tarafından notaya alınarak Yurttan Sesler programlarıyla yurda yayılmıştır.

19 Şubat 1932'de Atatürk'ün isteğiyle kurulan Halkevlerinde halk müziğimiz konusunda yaşatıcı çalışmalar yapılmıştır. Halkevlerinin 1. döneminde (1932-1951) Türk Folklorunun hemen hemen bütün dallarında derleme, araştırma, eğitim çalışmaları başarıyla yürütülmüştür. Halkevleri yöre halk şairlerinin, ses ve saz sanatçılarının toplandığı yerlerdi. Birçok genç Halkevlerinde bağlama çalmayı, türkü söylemeyi öğrenmiştir. Halkevleri dergilerinde ve kitap yayınlarında Türk Folkloruyla, bu arada halk müziğimizle ilgili pek çok bilgi bulunmaktadır.

Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümünü kutladığımız 1981 yılında Türk Halk Müziği yurdun dört bir köşesinde en çok sevilen müziktir. Türk Sanat Müziği'ndeki ağlatıcı, ruh karartıcı, içkiye teşvik edici şarkılar TRT yayınlarında yok denecek kadar azaltılmıştır. Bunların yerini yaşama sevinci verecek yüzlerce, binlerce yeni beste almıştır. İstanbul ve Ankara' da düzenli opera ve bale temsilleri verilmektedir. İstanbul, Ankara ve İzmir'deki 5 Konservatuar ihtiyaç duyulan sanatçıları, bestecileri, araştırmacıları yetiştirmektedir. Türk sanatçıları yurt içinde ve dışında ba­şarılı konserler vermektedir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yanında İstanbul ve İzmir'de iki senfoni orkestrası daha kurulmuştur. Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine bağlı bir müzik bölümü açılarak, öğretime başlamıştır. Bütün bu çalışmalar Atatürk'ün temelini attığı hiz­metlerin devamıdır. Yeni nesiller bugün her türlü müziği rahatlıkla dinleyip sevebilmektedir.

alıntı


Ziyaretçi 17 Aralık 2008 13:19

ATATÜRK MÜZİK İÇİN NELER YAPTI.


tHeBruTaLiTyOfHeLL 17 Aralık 2008 16:06

A.YENİ MÜZİK KURUMLARIMIZIN AÇILMASINDA ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ
Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi.Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş,modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.
Atatürk’ün önderliğinde,müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
* Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)
Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuvarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.
B.MÜZİK SANATCILARININ ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞLERİ
DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLMESİ
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için; ‘’Türk beşleri’’ diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa’daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
1934 yılın da’’ Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu’’ çıkarıldı. ‘’Müzik İnkılabı’’nın pıroğramını yapmak için bir kurul oluştuldu. Bu konu için Avrupa’dan getiri,len uzmanlar çalıçmalara abşladılar. Ankara devlet konservatuvarından çağdaş bbesteci ve yorumcular yetiştirildi. Ayrıca Paul Hindemith (Paul Hindemit) ve Bela Bartok gibi büyük müzik adamları da Türkiye’de araştırma ve incelemeler yapmış ve müzik alanında kendilerinden yararlanılmıştır.
Atatürk’ün sağlığıbda başlatılan müziğimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ölümünden sonra da devam edilmiştir.
1948 yılında, üstün yetenekli çocukların yurt dışına öğrenim görmeleri için özel bir yasa çıkarıldı. Bu yasa doğrultusunda yurt dışına ilk gönderilen sanatçılar, Piyanist İdil Biret ve Kemancı Suna kandır.
C.ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞMELERİNİ ÇÖZÜMLEYİŞ VE YORUMLAYIŞ

Toplumlardaki değişiklikler ve yenilikler, kendini önce müzikte göstermektir. Bunu fark eden Atatürk, müziğe gereken önemi vermiş ve bu alanda büyük atılımlaer gerçekleştirilmiştir. Atatürk, güzel sanatlar içinden müziğe verdiği önemi, konuşmalarında da dile gelmiştir. Bu konuşmalarının birinde ‘’ bir ulusun musiki eğitiminde önem verilmezse, o ulusu ilerletmenin mümkün olmayacağını ‘’görüşünü belirtmiştir. ‘’diyerek rmüzik konusun da biliçli olarak hareket ettiğini vurgulamıştır.
Atatürk, müzikle ilgili düşüncelerini ‘’müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.’’sözü ile belirtmiştir. O, müziğin toplum hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ise
‘’Hayatta müziklazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzikileilgiliolmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat saten mevcut olmaz.’’ Sözleri ilebelirtmiştir.
Atatürk; ‘’Her milletin kendisine özgü gelenek ,kendine göre ,milliği özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen giğerbirmilletin taklitçisi olmamalıdır... Milliği müziğimizi, modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına,daha çok emek verilecektir. Dünyanın her türlü ilminden,buluşundan,gelişmesinden istifade edelim,lakin unutmayalım, asıl temeli kendi çizdiğimizden çıkarmak mecburiyetindeğiz’’sözleriile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı türkmüzik inkilabını kısaca; ‘’Türk müziğini kendisine özgü geleneksel yapısı içinde,uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabınınn kısaca; ‘’türk müziğinin kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ diye özetleyebiliriz.
Türkiye’miz müzik alanında dünyadaki saygın ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemizin müzikalanında bu kadar ilerlemesinin en büyük nedeni, Atatük’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet Döneminde başlatılan çalışmaların günümüze kadar aynı hızla devam etmesidir.


Ç.ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE SAĞLANAN GELİŞMELER
Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.
Türk müziği, türk müzik inkılabından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştirn. Ulusallıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzikile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış,burada eğitim gören nöğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestıralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip bir çok müzik festivali düzenlenmektedir
alıntı


Ve Ya

ATATÜRK ve MÜZİk

Ulu Önder Atatürk'ün müzik konusundaki görüşlerini ve çalış­malarını bütünüyle değerlendirmek gerekir. Bazı yazar ve müzisyenler böyle yapmamış, Atatürk'ün hayatının belli bir dönemindeki sözünü ve uygulamasını ele alarak çıkarları doğrultusunda tek yönlü değerlendirmeler yapmışlardır. Bunun sonucunda Batı Müziği taraftarları Atatürk'ün Türk Müziğini istemediği görüşünü yayarlarken, Türk Müziği taraftarları da Atatürk'ün hayatından ve hatıralarından örnekler vererek Türk Müziğini çok sevdiğini ispatlamaya çalışmışlardır. Biz, Ata'nın müzik konusundaki görüş ve çalışmalarını objektif bir şekilde ortaya koyacak, Türk Halk Müziğiyle ilgili görüş ve çalışmalarına ağırlık vereceğiz.

Atatürk müzik eğitimi görmemişti. Ancak, her çeşit müziği seviyor, Klasik Türk Müziği makamlarını biliyor , bazı şarkı ve türküleri başarıyla söyleyebiliyordu. Falih Rıfkı Atay, O'nun türkü ve şarkı söyleyişini Çankaya adlı eserinde şöyle anlatmaktadır : "Mustafa Kemal yalnız Rumeli Türkülerini mat sesi ile güzel ve tatlı söylemekle kalmaz. klasik alaturka musikisi makamlarım da bilirdi.'' ''Bilhassa Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı. O vatanı unutmaz, kaybettiğimiz Rumeli ve Makedonya topraklarının kır kokularını alır gibi, su ve çıngırak seslerini duyar gibi, bakışları uzaklaşa uzaklaşa sislenir, bizim içinde olmadığımız hatıralar içine karışır giderdi. Ses Sanatçısı Mualla Gökçay da hatıralarında Atatürk'ün müzik zevkini şu cümlelerle belirtmektedir: "Ata umumiyetle Türk musikisini severdi. Ama Rumeli türkülerini her şeye tercih ederdi. Rumeli türkülerini bize bizzat kendisi meşketmişti. Arada bir : -Konuşur gibi tane tane okuyun, diye ihtar ederdi. En sert hocalardan daha titizdi. Musikiden çok anlar en ufak bir falso veya hatayı hemen yakalardi' Bir araştırmaya göre, Atatürk'ün çok sevdiği ve söylediği türküler şunlardır : Atabarı, Atladım bahçene girdim (Rumeli Türküsü), Alişim'in kaşları kare (Rumeli Türküsü), Ayağına giymiş sadef nalini (Rumeli Türküsü), Bülbülüm altın kafeste (Trakya türküsü ), Dağlar dağlar (Rumeli Türküsü), Gide gide yarenlerim darıldı, Köşküm var deryaya karşı (Rumeli Türküsü), Maya dağdan kalkan kazlar (Rumeli Türküsü), Manastır, pencere açıldı Bilal Oğlan (Bu Rumeli türküsünü radyo repertuarına bizzat Atatürk kazandırmıştır.), Şahane gözler (Rumeli Türküsü), Yemenimin uçları (Rumeli Türküsü), Zeynep.

Atatürk insan hayatında müziğin çok önemli bir yeri olduğuna ina­nıyordu. 14 Ekim 1925'te İzmir Kız Öğretmen Okulu'nu ziyaretlerinde öğrencilerin "Hayatta musiki lazım mıdır?'' sorusunaşu cevabı vermişti :

-"Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir. Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musiki­nin nev'i şayan-ı mütalaadır."

Müziğin insan hayatındaki ônemine işaret eden ve dinlenecek müzi­ğin çeşidine dikkati çeken Atatürk, her konuda olduğu gibi Türk Müziği konusunda da yenilikler yapmak istemiştir. Ata'nın Türk Müziği üzerinde yenilikler yapmak istemesinin temel sebepleri şunlardır :

1. Ziya Gôkalp'in Türkçülüğün Esasları eserindeki gôrüşlerinin etkisi:
Ziya Gôkalp'in müzik konusundaki gôrüşlerini Atatürk'ün paylaştığı­nı ve bu gôrüşler doğrultusunda çalışmalar yaptığım gôrüyoruz, Gökalp'in Sayın Oransay tarafından tamamı alınan gôrüşlerinden kısa bölümler şunlardır :

-''Memleketimizde bunlardan başka yan yana yaşayan iki musiki vardır. Bunlardan birisi halk arasında kendi kendine doğmuş olan Türk Musikisi, diğeri Farabi tarafından Bizans'tan tercüme ve iktibas olunan Osmanlı Musikisi'dir. Türk Musikisi ilham ile vücuda gelmiş, taklitle hariçten alınmamıştır. Osmanlı musikisi ise taklit vasıtasıyla hariçten alınmış ve ancak usulle devam ettirilmiştir. Bunlardan birincisi harsımızın (kültürümüzün ) ikincisi ise medeniyetimizin musikisidir."

-''Etnografya Müzesi bunlardan başka her nahiyedeki lisani savtiyyat (fonetik) ile halk melodilerini (nağmelerini) ya fonograf aletiyle yahut nota usulü ile zapt eder. Demek ki Etnografya Müzesinin behemehal bir fotoğrafçısı, bir fonografçısı ve notacısı bulunmak lazımdır... Koşmalar, türküler ve nağmeler de hakiki saz şairlerinden alınmalıdır."

-"İstanbul'da mevcut bulunan Darülelhan, düm-tek usulünün, yani Bizans musikisinin Darülelhanıdır. Bu müessese iptidai unsurları halkın samimi melodilerinde tecelli eden ve Avrupa musikisine tevfikan armonize edildikten sonra asri mahiyet alacak olan hakiki Türk musikisine hiç ehemmiyet vermemektedir".

-"Avrupa musikisi girmeden evvel, memleketimizde iki musiki var­dı: Bunlardan biri Farabi tarafından Bizans'tan alınan şark musikisi, diğe­ri eski Türk musikisinin devamı olan halk melodilerinden ibaretti."

-"Bugün işte şu üç musikinin karşısındayız : Şark musikisi, garp musikisi, halk musikisi. Acaba bunlardan hangisi bizim için millidir? Şark musikisinin hem hasta, hem de gayr-ı milli olduğunu gördük. Halk musi­kisi harsımızın, garp musikisi de yeni medeniyetimizin musikileri olduğu için her ikisi de bize yabancı değildir. O halde milli mu*****iz, memleke­timizdeki halk musikisiyle garp musikisinin imtizacından doğacaktır. Halk mu*****iz birçok melodiler vermiştir. Bunları toplar ve garp musikisi usulünce armonize edersek hem milli hem de Avrupai bir musikiye malik oluruz."

Atatürk'ün Türk Müziği hakkındaki görüşleri ve yaptığı yenilikler Ziya Gökalp'in görüşlerine ve programına çok yakındır. Nitekim 1930 yılında Alman gazeteci Emil Ludwig'le yaptığı görüşmede Ludwig'in doğu müziğiyle ilgili görüşlerine şu cümlelerle itiraz etmiştir :

-"Bunlar hep Bizans'tan kalma şeylerdir. Bizim hakiki mu*****iz Anadolu halkında işitilebilir. "

Bilindiği gibi Ziya Gökalp müzikolog değildi. Müzikle ilgili bilgiler; köklü bir eğitime dayanmıyordu. Eski Yunan müziğindeki çeyrek seslerle Türk Müziğindeki koma sesleri birbirine karıştırarak, Farabi'yi de işin içi­ne sokarak Türk Müziğini Yunanlılara mal edivermişti. Şayet bizim müzi­ğimiz Yunan kökenli olsaydı bugün dünyanın 1 numaralı müziği olarak her yerde dinlenirdi. Yunanlılar propagandayla bunu sağlarlardı. Müzikolog Muammer Sun, Ziya Gökalp'in iddialarıyla ilgili olarak görüşlerini şöyle açıklamıştır :

-''Bu konu çok tartışıldı. Bu müzik bize Bizans'tan geçmemiştir. Araplar da bize hediye etmemişlerdir. Bu musiki bizim insanlarımızın, adı sanı belli insanlarımızın yarattığı musikidir ve mu*****izdir.................. Bizim Klasik Türk Mu*****izi Araplara ve Bizanslılara maletme ve bir de Batılılaşmanın etkisiyle alafranga-alaturka kavgası çıkmış, Batılılaşmacılar alafrangacı, "Aman müziğimiz değişmesin,, diyenler de alaturkacı olarak nitelendirilmişlerdir. Baştan itibaren tamamen yanlış ve boşa kürek çekilmiş bir davadır "


2. Montesqieu'nün görüşünün etkisi :

Atatürk 1930 yılında Alman gazeteci emil Ludwig'e, Montesqieu'nün "Bir milletin mu******likteki meyline ehemmiyet verilmezse o milleti ilerletmek mümkün olmaz'' sözünü okuduğunu, tasdik ettiğini, bunun için mu*****ize önem verdiğini söylemiştir. 1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni açış nutkunda Montesqieu'nün görüşüne yakın şu cümleyi söylemiştir :

-"Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir."


3. Müzik bilginlerinin olmayışı, sanat seviyesinin düşüklüğü

Atatürk döneminde Türk Müziği konusunda yetişmiş bilginlerimizyoktu. Mevcutlar kendi kendilerini yetiştirmişti. Darülelhan'ın eğitimi ye­tersizdi. Sanatçılar genellikle usta-çırak usulüyle yetişiyordu. Bilgisine güvenilir bir müzik bilginimiz olmaması sebebiyle Atatürk Ziya Gökalp'a inanmak durumunda kalmıştı. Riyaset-i Cumhur Fasıl Heyetinde 1925­-1930 yıllan arasında neyzenlik yapmış ve Ata'nın huzurunda defalarca çalmış bulunan Burhanettin Ökte hatıralannda bu durumu şöyle dile ge­tiriyor :

-''Mu*****izin tarihini araştırdı, doğru dürüst cevap alamadı. Naza­riyatını sordu, iki cümleyi yan yana getiremedik. Eserleri tahlil ettirmek istedi, sathından daha derinlere inemedik.

...en büyük mürşit ilimdir, diyen büyük insan bu münevver gençlerimizi tarihte karşısında bulsaydı memlekette ne alafranga-alaturka davası, ne de sanat fukaralığı bulunurdu."

8 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu konserinden sonra Atatürk'ün et­kisi büyük olan meşhur nutkunun sebebini de Burhanettin Ökte hatırala­rında İtalyan müziği ve Mısır'ın meşhur şarkıcılarından Müniret'ül Meh­diye Hanım'ın konserinden sonra çok zayıf bir Türk saz heyetinin sahne­ye çıkarak acemice ''sultani yegah" faslnı icrasına bağlıyor. Atatürk, si­nirli bir şekilde konseri terk etmiş, ertesi gün gazetelerde şu nutku ya­yımlanmıştır :

"- Bu gece burada güzel bir tesadüf eseri olarak şarkın en mümtaz iki musiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Müniretü'l Mehdiye Hanım sanatkarlığında muvaffak oldu. Fakat benim Türk hissiyatım üzerinde artık bu musiki, bu basit musi­ki Türk'ün çok münkeşif ruh ve hissini tatmine kafi gelmez. Şimdi karşıda medeni dünyanın musikisi de işitildi. Bu ana kadar Şark Musikisi denilen terennümler karşısında cansız gibi görünen halk, derhal harekete ve faali­yete geçti. Hepsi oynuyor ve şen, şatırdırlar. Tabiatın icabatını yapıyorlar. Bu pek tabiidir. Hakikaten Türk, fıtraten şen; şatırdır. Eğer onun bu güzel huyu bir zaman için fark olunmamışsa, kendinin kusuru değildir. Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri Vardır. Bunun fariki olmamak kaba­hatti"


4. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmenin topyekün gerçekleştirilmek istenmesi :

Atatürk, Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için yenilikler yapmıştır .Bu yeniliklerin sadece de devlet idaresinde ve sosyal ha­yatta yapılması yetmiyordu. Ata, kültür konularında da çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılmasını istiyordu. Müzik de kültür konularından biriydi. Ba­tı'nın müzik bilgi ve tekniğinden yararlanarak Türk Müziğini milletlerara­sı seviyeye çıkarmak Atatürk'ün müzik konusundaki çalışmalarının ama­cını teşkil ediyordu. Bu amaçla, o zamana kadar memlekette pek fazla yayılmamış ve öğrenilmemiş olan Batı Müziğine daha çok önem vermiş­tir. Kazım Özalp'a "Bizler alaturka müziğe alışmışız ama yeni nesiller alafranga müziğe çalışmalıdırlar.'' ve Falih Rıfkı Atay'a "Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin musikisi garp medeniyetinin musikisidir'' demiş, Batı Müziğiyle ilgili bazı kuruluşlar kurdurmuştur .Atatürk'ün Batı Müzi­ğini yayma ve öğretmeyle ilgili çalışmaları şunlardır :

-Muzıka-yı Humayun İstanbul'dan Ankara'ya nakledilerek Riyaseti­-Cumhur Orkestrası adım almıştır (1924).

-Müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla Musiki Muallim Mektebi açılmıştır (1924). Bu okuldan yetişen öğretmenler okullarda Batı Müzi­ğine dayalı öğretim yapmışlardır.

-İstanbul Darülelhan Şark Musikisi Şubesi kapatılmış, okulun adı da İstanbul Konservatuarı olarak değiştirilmiştir (1926). Şimdiki adı İs­tanbul Belediye Konservatuarıdır .

-1927 yılından itibaren Avrupa'ya müzik öğrencisi gönderilmiştir. Cemal Reşit Bey, Ulvi Cemal Erkin, A. Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, H. Ferit Alnar gibi tanınmış kompozitörlerimiz bu imkandan faydalanmışlardı.

-Alman müzikolog Paul Hindemith'in yardımlarıyla Ankara Devlet Konservatuarı kurulmuştur (1936). Devlet Opera ve Balesinin, Devlet Tiyatrolarının Senfoni Orkestralarının sanatçı kadrolarının önemli bir bölümü bu okuldan yetişmiştir.

Atatürk'ün Batı Müziğine önem vermesi günümüzde Batı Müziği taraftarlarınca yanlış değerlendirilmekte; Ata'nın yalnızca Batı Müziğini is­tediği, Türk Müziğini yasakladığı şeklinde yorumlar yapılmaktadır. Oysa Atatürk Türk Müziğine de gereken önemi vermiştir .Memlekette Batı Müziğini yerleştirinceye kadar Türk Müziğine bazı sınırlamalar koyması normaldi. Ata'nın çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılırken izlediği yol, Ba­tı'mn aynen taklidi değil, Batı'nın bilim ve tekniğinin milli öze uygulan­masıdır. Çankaya köşkünün incesaz takımının başkam Hafız Yaşar Okur'a "Biz garbınkini hürmetle dinlediğimiz gibi, bizim mu*****iz de bütün dünyada hürmetle dinlenecek bir halde olmalıdır." derken kastettiği bu düşünceydi. Mesut Cemil tel de aynı konuda Atatürk'ün şu sözlerini naklediyor :

-"Biz çok defa bu musikinin tam haysiyetini bulamıyoruz. İşte dinle­diğimiz hakiki Türk Musikisidir ve şüphesiz yüksek bir medeniyetin musi­kisidir. Bu musikiyi bütün dünyanın anlaması lazımdır. Fakat onu bütün dünyaya anlatabilmek için milletçe, bugünkü medeni dünyanın seviyesine yükselmemiz lazımdır. "

1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni açış konuşmasında Türk Müziği­nin çağdaş uygarlık seviyesine getirilmesiyle ilgili çalışmaları açıklamıştır.

-"Güzel sanatların hepsinde, millet gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk Musikisidir. Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.

Bu gün dinletmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Milli, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kai­delerine göre işlemek gerekir. Ancak bu şekilde Türk milli musikisi yükselebilir, cihan şümul musikide yerini alabilir.

Kültür işleri Bakanlığı'nın buna değerince önem vermesini, kamunun da bunda ona yardımcı olmasını dilerim.

1 Kasım 1935 tarihli TBMM'ni açış konuşmasında da aynı konuya temas etmiştir :

"Kültür kınavımızı yeni ve modern esaslara göre teşkilatlandırmaya durmadan devam ediyoruz. Ulusal mu*****izi modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına bu yıl daha çok emek verilecektir."

Atatürk 1 Kasım 1934 konuşmasında halk müziği derlemeleri yapıla­rak, derlenecek ezgilerin genel musiki kuralları içersinde işlenmesini, böylece Türk Müziğinin evrensel müzik seviyesine yükselebileceğini be­lirtmişti. Müzik yazan Faruk Yener Atatürk'ün müzik konusundaki çalış­malarının amacını şu cümlelerle açıklayarak görüşlerimizi destekliyor:"Atatürk, Türk Musikisinin kaynaklarından yararlanılarak dünyaya ifti­harla sunabileceğimiz bir gene dünyanın anlayabileceği müzik getirilmesini istemişti... Biz mu*****izi dışarıya tanıtacak, sevdireceğiz. Operalarımızı konser salonlarına, opera salonlarına sokacağız ve bundan bütün ge­niş boyutlarıyla zevk alan bir kitle yaratacağız. Fakat bu demek değildi ki, Atatürk için ne Halk Mu*****iz ve folklorumuz ortadan kalksın, ne de bize geçmişten, atalarımızdan gelen bir musiki türü silinsin, yok edilsin ve yabancılaşmış bir kültürün, yozlaşmış bir kültürün etkisi burada egemen olsun."

Ata'nın 1934 konuşması üzerine Türk Müziğiyle ilgili geliştirici çalış­malara başlanacağı yerde zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Basın Yayın Genel Müdürü Vedat Nedim Tör Türk Müziği yayınlarını radyo­dan kaldırmışlardır. Bu yasaklama sekiz ay sürmüş, Atatürk'ün emriyle sona ermiştir. Aynı şekilde Atatürk'ün çevresindekilerin O'nun görüşlerini yanlış değerlendirmeleriyle 8/9 Ağustos Sarayburnu nutkundan sonra da İstanbul'da aydınlar Türk Müziğini inkar yolunda birbirleriyle yarışmışlar, Türk Müziği yayınlarını yasaklamışlardır. Vasfi Rıza Zabu hatıralarında bu durumu acı acı dile getirmekte Atatürk'ün şu sözlerini naklet­mektedir:

-"Ne yazık ki benim sözlerimi yanlış anladılar. Şu okunan ne güzel bir eser. Ben zevkle dinledim. Sizler de öyle. Ama bir Avrupalıya bu eseri böyle okuyup da bir zevk vermeye imkan var mı? Ben demek istedim ki, bizim seve seve dinlediğimiz Türk bestelerini onlara da dinletmek çaresi bulunsun. Onların tekniği, onların ilmiyle onların sazları, onların orkes­traları ile Çaresi her ne ise. Mesela Ruslar ne yapmışlarsa. Biz de Türk Musikisini milletlerarası bir sanat haline getirelim. Türk'ün nağmelerini kaldırıp atalım da sadece Batı milletlerinin hazırdan musikisini alıp kendi­m ize maledelim. Yalnız onları dinleyelim demedim. Yanlış anladılar sözlerimi, ortalığı öyle bir velveleye verdiler ki, ben de bir daha lafını edemez oldum."

Atatürk'ün yakın çevresinde bulunup birçok çalışmalarında emeği ge­çen kişilerden Ahmet Cevat Emre, Atatürk'ün Türk Müziği konusundaki çalışmalarını yanlış değerlendirmeler karşısında ölümüne yakın yıllarda "İki şeyde inkılap olmaz: Dilde ve musikide" düşüncesine ulaştığını belirtiyor.

Atatürk, 1916-1917 yıllarında Diyarbakır'da görevli iken taşındığı Celal Güzelses'i zaman zaman dinlemiş ve sanatçıya bir saat armağan etmiştir.

Atatürk döneminde İstanbul Konservatuarın da Şark Musikisi bölümü kapatılmış ancak Türk Sanat Müziği olarak bildiğimiz müzik için repertuar tasnif ve tespit heyeti kurulmuştur (1926). Bu heyet Türk Musikisi­nin Klasikleri sersinden 180 şarkının nota ve güftesini, Dini Ezgiler seri­sinden de 6 ciltlik Tekke Musikisi örneklerini tespit ve tasnif ederek ya­yımlamıştır (1926-1939).

Atatürk "Bizim hakiki mu*****iz" dediği, halk müziğimizin derlen­mesine ve kompozitörler tarafından işlenmesine çok önem vermiştir. 1 Kasım 1934 ve 1 Kasım 1935 nutuklarında bu konuya temas etmiştir. Daha 1924 yılında halk müziği derlemelerine başlanmıştı. İstanbul Konservatuarı'nın 1924'teki halk müziği derleme anketinden sonra M.E.B. Hars Müdürlüğü Seyfettin-Sezai (Asaf) Kardeşleri Batı Anadolu'ya derle­meye gönderdi. Derlenen türküler Yurdumuzun Nağmeleri adı altında yayımlandı (1925). İstanbul Konservatuarı 1926-1929 yıllan arasında Anadolu'ya dört derleme gezisi düzenlemiş, bu gezilerde derlenen ezgiler ''Halk Türküleri'' adı altında 15 defter halinde yayımlanmıştır. 1929'daki 4. gezi sırasında bazı halk oyunlarımız filme de alınmıştır. Devlet ödeneğiyle yapılan dört derleme gezisine başta Konservatuar Müdürü Yusuf Ziya (Demircioğlu), Rauf Yekta, Dürri Turan ve Ekrem Besim Beyler, Muhittin Sadık (Sadak), Mahmut Ragıp (Gazimihal), Ferruh (Arsunar), Abdülkadir (İnan) Beyler katılmışlardır. İstanbul Konservatuarı devlet ödeneği almaksızın Halkbilgisi Derneği uzmanlarının iştirakiyle 1932 yı­lında beşinci bir derleme gezisi daha düzenlemiştir.

Derleme çalışmalarına bir süre ara verildi. Atatürk'ün 1 Kasım 1934 ve 1 Kasım 1935 nutuklarından ve Ankara Devlet Konservatuarı'nın kurulmasından sonra halk müziği derlemelerine yeni bir ruhla tekrar başlandı. 1936 yılında Ankara Halkevi'nin daveti üzerine tanınmış Macar Müzikologu ve bestecisi Bela Bartok (1881-1945) Ankara'ya gelmişti. Bartok, üç konferans vererek halk müziği ürünlerinin derlenmesinin önemine dikkatleri çekti. Kendisi de Adana yöresinde derlemeler yaptı (18-25 Kasım 1936). Halk Müziği derlemelerine Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün idare ve himayesi altında 1937 yılında başlanmıştır. Atatürk döneminde 1937 ve 1938 yıllarında iki büyük derleme gezisi yapıldı. 1937 yılındaki geziye Ferit Alnar, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Muzaffer Sarısözen ve teknisyen Arif Etikan, 1938 yılındaki iki derleme gezisine ise Ferit Alnar, Cevat Memduh Altar, Halil Bedii Yönetken, Tahsin Banguoğlu, Ulvi Cemal Erkin, Nurullah Taşkıran, Muzaffer Sarısözen, teknisyenler Arif Etikan ve Rıza Yetişen katılmışlardır. Halk müziği derleme gezilerine Atatürk'ün ölümünden sonra da 1953 yılına kadar devam edilmiş, aşağı yukarı bütün iller dolaşılmış 10.000 civarında ezgi derlenmiş, 2000 kadar Muzaffer Sarısözen tarafından notaya alınarak Yurttan Sesler programlarıyla yurda yayılmıştır.

19 Şubat 1932'de Atatürk'ün isteğiyle kurulan Halkevlerinde halk müziğimiz konusunda yaşatıcı çalışmalar yapılmıştır. Halkevlerinin 1. döneminde (1932-1951) Türk Folklorunun hemen hemen bütün dallarında derleme, araştırma, eğitim çalışmaları başarıyla yürütülmüştür. Halkevleri yöre halk şairlerinin, ses ve saz sanatçılarının toplandığı yerlerdi. Birçok genç Halkevlerinde bağlama çalmayı, türkü söylemeyi öğrenmiştir. Halkevleri dergilerinde ve kitap yayınlarında Türk Folkloruyla, bu arada halk müziğimizle ilgili pek çok bilgi bulunmaktadır.

Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümünü kutladığımız 1981 yılında Türk Halk Müziği yurdun dört bir köşesinde en çok sevilen müziktir. Türk Sanat Müziği'ndeki ağlatıcı, ruh karartıcı, içkiye teşvik edici şarkılar TRT yayınlarında yok denecek kadar azaltılmıştır. Bunların yerini yaşama sevinci verecek yüzlerce, binlerce yeni beste almıştır. İstanbul ve Ankara' da düzenli opera ve bale temsilleri verilmektedir. İstanbul, Ankara ve İzmir'deki 5 Konservatuar ihtiyaç duyulan sanatçıları, bestecileri, araştırmacıları yetiştirmektedir. Türk sanatçıları yurt içinde ve dışında ba­şarılı konserler vermektedir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yanında İstanbul ve İzmir'de iki senfoni orkestrası daha kurulmuştur. Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine bağlı bir müzik bölümü açılarak, öğretime başlamıştır. Bütün bu çalışmalar Atatürk'ün temelini attığı hiz­metlerin devamıdır. Yeni nesiller bugün her türlü müziği rahatlıkla dinleyip sevebilmektedir.

alıntı


Ziyaretçi 17 Aralık 2008 18:47

E HANİ ATATÜRKÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ YOK Kİ


Ziyaretçi 19 Aralık 2008 09:15

cok teşekkürler tam aradığım cvp cok sğaol yaa


isimsizim 19 Aralık 2008 22:00

SAĞOL ONLARI SATAEN BİLYORUZ FARKLI BİRŞEY YAZ.


Keten Prenses 19 Aralık 2008 22:19

Alıntı:

isimsizim adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1262117)
SAĞOL ONLARI SATAEN BİLYORUZ FARKLI BİRŞEY YAZ.

maalesef Atatürk vefat ettiği için güncellenecek bir bilgi değil:) mevcut olanlar bunlar.. çok fazla sayfa var hepsini inceledinizmi? yeni daha güncel birşeyler bulduğunuzda bizimle paylaşmaktan çekinmeyin:)


Ziyaretçi 21 Aralık 2008 09:49

ataturkun bu yaptığı yenilik bence cok guzel ataturke aferin ve bırde yıldız verıyorum.okey by


Ziyaretçi 22 Aralık 2008 15:35

slm
ben serhat çok güzel bir site


Ziyaretçi 23 Aralık 2008 17:12

Atatürk'ün müzik alanında yaptığı yenilikler nelerdir?
 
atatürkün müzikalanında yapmış olduğu yenilikler


Ziyaretçi 23 Aralık 2008 19:18

çok teşekkür ben 4.sınıfa gidiyorum çok yararlı oldu


Misafir 23 Aralık 2008 19:58

Detaylı bilgi için bakınız;
Atatürk'ün müzik alanında yaptığı çalışmalar nelerdir? - Tekil Mesaj - MsXLabs


Kingmaster 24 Aralık 2008 20:43

* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu


Admin 24 Aralık 2008 20:59

A.YENİ MÜZİK KURUMLARIMIZIN AÇILMASINDA ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ
Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi.Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş,modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.
Atatürk’ün önderliğinde,müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
* Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)
Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuvarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.
B.MÜZİK SANATCILARININ ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞLERİ
DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLMESİ
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için; ‘’Türk beşleri’’ diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa’daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
1934 yılın da’’ Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu’’ çıkarıldı. ‘’Müzik İnkılabı’’nın pıroğramını yapmak için bir kurul oluştuldu. Bu konu için Avrupa’dan getirilen uzmanlar çalışmalara başladılar. Ankara devlet konservatuvarından çağdaş bbesteci ve yorumcular yetiştirildi. Ayrıca Paul Hindemith (Paul Hindemit) ve Bela Bartok gibi büyük müzik adamları da Türkiye’de araştırma ve incelemeler yapmış ve müzik alanında kendilerinden yararlanılmıştır.
Atatürk’ün sağlığında başlatılan müziğimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ölümünden sonra da devam edilmiştir.
1948 yılında, üstün yetenekli çocukların yurt dışına öğrenim görmeleri için özel bir yasa çıkarıldı. Bu yasa doğrultusunda yurt dışına ilk gönderilen sanatçılar, Piyanist İdil Biret ve Kemancı Suna kandır.
C.ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞMELERİNİ ÇÖZÜMLEYİŞ VE YORUMLAYIŞ

Toplumlardaki değişiklikler ve yenilikler, kendini önce müzikte göstermektir. Bunu fark eden Atatürk, müziğe gereken önemi vermiş ve bu alanda büyük atılımlaer gerçekleştirilmiştir. Atatürk, güzel sanatlar içinden müziğe verdiği önemi, konuşmalarında da dile gelmiştir. Bu konuşmalarının birinde ‘’ bir ulusun musiki eğitiminde önem verilmezse, o ulusu ilerletmenin mümkün olmayacağını ‘’görüşünü belirtmiştir. ‘’diyerek müzik konusunda biliçli olarak hareket ettiğini vurgulamıştır.
Atatürk, müzikle ilgili düşüncelerini ‘’müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.’’sözü ile belirtmiştir. O, müziğin toplum hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ise
‘’Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgili olmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat saten mevcut olmaz.’’ Sözleri ile belirtmiştir.
Atatürk; ‘’Her milletin kendisine özgü gelenek ,kendine göre ,milliği özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen başka bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Milli müziğimizi, modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına,daha çok emek verilecektir. Dünyanın her türlü ilminden,buluşundan,gelişmesinden istifade edelim,lakin unutmayalım, asıl temeli kendi çizdiğimizden çıkarmak mecburiyetindeğiz’’sözleriile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabını kısaca; ‘’Türk müziğini kendisine özgü geleneksel yapısı içinde,uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabınınn kısaca; ‘’türk müziğinin kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ diye özetleyebiliriz.
Türkiye’miz müzik alanında dünyadaki saygın ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemizin müzikalanında bu kadar ilerlemesinin en büyük nedeni, Atatük’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet Döneminde başlatılan çalışmaların günümüze kadar aynı hızla devam etmesidir.


Ç.ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE SAĞLANAN GELİŞMELER
Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.
Türk müziği, türk müzik inkılabından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştirn. Ulusallıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzikile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış,burada eğitim gören nöğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestıralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip bir çok müzik festivali düzenlenmektedir

Düzeltildi.


Keten Prenses 25 Aralık 2008 23:19

Modern Türkiye Cumhuriyeti''nin kurucusu, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın eşsiz lideri, mazlum milletlerin umut ışığı, öldükten sonra da ilkeleri canlı kalabilen Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz asrın lideri olabilme başarısını gösteren tek devlet adamıdır.

Bugün, yaşadığımız gerçekler karşısında, onun ateşlediği devrimci hareketin ne kadar büyük, ne kadar saygın ve ne kadar onurlu olduğunu daha iyi anlıyor ve onu büyük bir özlemle arıyoruz.

Bugün sizlere büyük Atatürk''ün farklı bir özelliğini, sanata ve kültüre bakışını bir insan ve bir devlet adamı olarak, özellikle müzik konusundaki düşünce ve hizmetlerini ifadeye çalışacağım.

Atatürk''ün genel anlamda müziğe bakışını şekillendiren üç özellik; insan sevgisi, ulus sevgisi ve çağdaşlıktır. Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleştirilen Türk müzik devriminin ancak ulusal değerler korunarak evrensel normlar ile çağdaşlaşabileceği görüşü benimsenmiş ve bu yönde çalışılmıştır. Bugün bu alanda kazandığımız değerler, Cumhuriyetin, ilk yıllarındaki Türk müzik devriminin olumlu sonuçlarıdır.

Atatürk''ün sanata bakışını değerlendirmeden önce Batılılaşma felsefesi üzerindeki düşüncelerine kısaca değinmekte fayda görüyorum.

Atatürk''ün Batılılaşma felsefesi ile sosyologların kültür teorileri arasındaki ayrılık bugün bile tartışılmaktadır. Atatürk''ün inandığı husus; ''''Bir toplum kanunlarla, birtakım önlemlerle başka bir kültüre intibak ettirilebilir. Harfleri değişir, şapkası değişir, kılık kıyafeti değişir, fabrikaları yapılır, senfoni orkestraları kurulur, böylece toplum Batılılaşır.'''' Fakat sosyologlar Emil Durkheim ve Ziya Gökalp ile başlayan sosyoloji ekolü, ''''Bir kültür, bir milletin ruhu gibidir. Organik bir şeydir. Hayat görüşüyle, müziği ile âdeti ve ananesiyle, ölüsünü mezara gömüşüyle kültür, organik bir bütündür. Nasıl dışarıdan organizmaya bir şey ithal ederseniz onu reddederse, kültür de böyle bir şeydir'''' diyorlar. Atatürk gibi düşünen Suat Sinanoğlu gibi düşünürler olduğu gibi, Gökalp gibi düşünen sosyologlar da vardır. (Tarihçilerin kutbu, Halil İnalcık kitabı, söyleşi Emine Çaykara )

Atatürk''ün kültürel değişim ile ilgili görüşlerinden sonra sanata, özellikle müziğe bakışına geçebiliriz. Sanatı ''''Güzelliğin anlatımı'''' olarak tanımlayan Atatürk, 1933 yılında ünlü 10''uncu Yıl Nutku''nda güzel sanatlar ile ilgili olarak ''''Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onu yükseltmektir. Bunun içindir ki milletimiz, yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, yaradılıştan gelen zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik ruhunu sürekli ve her türlü vasıta ve tedbirlerle başlayarak geliştirmek milli ülkümüzdür'''' demiştir. Atatürk, ulusal ruhumuzda var olduğunu çok iyi bildiği sanat inceliğinin büyük eserler ortaya koyacak güçte olduğuna inanıyor ve bunu her fırsatta ifade ediyordu. Çağdaş klasik müziğin kurumsallaşmasının öncüsü büyük Atatürk, ''''Bir ulusun değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği algılayabilmesidir'''' demek suretiyle müziğe bakışını çok veciz bir şekilde ifade etmiştir. 1924 yılında İzmir Kız Öğretmen Okulu öğrencilerini ziyareti sırasında yaptığı konuşmada müziği insan hayatı ile eşdeğer tutuyor, ancak seçilen müziğin türü üzerinde düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak adeta evrensel müzik konusundaki düşüncelerinin ilk ipuçlarını veriyordu. Nitekim 1928 yılında temel tercihinin çoksesli Batı müziği olduğunu vurguluyordu.

Rumeli türkülerinden klasik Batı müziğine Atatürk, genç yaşlarında Selanik''te dinlediği ve çok sevdiği Rumeli türkülerini ileri yaşlarında bile büyük bir duygusallık içinde beğeni ile dinlemiş ve hüzünlenmiştir. Ancak hayatının özellikle son dönemlerinde saz eserlerini ve fasıl heyetlerini, özellikle nihavent makamındakilerini büyük bir beğeni ile dinlediğini biliyoruz.

kaynak


Keten Prenses 25 Aralık 2008 23:20

YENİ MÜZİK KURUMLARIMIZIN AÇILMASINDA ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ

Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi. Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş, modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.

Atatürk’ün önderliğinde, müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;

# Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).

# ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)

# İstanbul Belediye Konservatuarı kuruldu(1926).

# Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).

# Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)

# Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)

Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir. Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.

B.MÜZİK SANATCILARININ ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞLERİ DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLMESİ

Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için; ‘’Türk beşleri’’ diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.

Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa’daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.

1934 yılın da’’ Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu’’ çıkarıldı. ‘’Müzik İnkılâbı’’nın pıroğramını yapmak için bir kurul oluştuldu. Bu konu için Avrupa’dan getirilen uzmanlar çalışmalara başladılar. Ankara devlet konservatuarından çağdaş besteci ve yorumcular yetiştirildi. Ayrıca Paul Hindemith (Paul Hindemith) ve Bela Bartok gibi büyük müzik adamları da Türkiye’de araştırma ve incelemeler yapmış ve müzik alanında kendilerinden yararlanılmıştır.

Atatürk’ün sağlığında başlatılan müziğimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ölümünden sonra da devam edilmiştir.

1948 yılında, üstün yetenekli çocukların yurt dışına öğrenim görmeleri için özel bir yasa çıkarıldı. Bu yasa doğrultusunda yurt dışına ilk gönderilen sanatçılar, Piyanist İdil Biret ve Kemancı Suna Kand'ır.

C.ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞMELERİNİ ÇÖZÜMLEYİŞ VE YORUMLAYIŞ

Toplumlardaki değişiklikler ve yenilikler, kendini önce müzikte göstermektir. Bunu fark eden Atatürk, müziğe gereken önemi vermiş ve bu alanda büyük atılımlar gerçekleştirilmiştir. Atatürk, güzel sanatlar içinden müziğe verdiği önemi, konuşmalarında da dile gelmiştir. Bu konuşmalarının birinde ‘’ bir ulusun musiki eğitiminde önem verilmezse, o ulusu ilerletmenin mümkün olmayacağını ‘’görüşünü belirtmiştir. ‘’diyerek müzik konusun da bilinçli olarak hareket ettiğini vurgulamıştır.

Atatürk, müzikle ilgili düşüncelerini ‘’müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.’’sözü ile belirtmiştir. O, müziğin toplum hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ise

‘’Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgili olmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat saten mevcut olmaz.’’ Sözleri ile belirtmiştir.

Atatürk; ‘’Her milletin kendisine özgü gelenek, kendine göre, milliği özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır... Milliği müziğimizi, modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına, daha çok emek verilecektir. Dünyanın her türlü ilminden, buluşundan, gelişmesinden istifade edelim, lakin unutmayalım, asıl temeli kendi çizdiğimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz’’sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.

Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkılâbını kısaca; ‘’Türk müziğini kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, üslup ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.

Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabınınn kısaca; ‘’Türk müziğinin kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, üslup ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ diye özetleyebiliriz.

Türkiye’miz müzik alanında dünyadaki saygın ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemizin müzik alanında bu kadar ilerlemesinin en büyük nedeni, Atatük’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet Döneminde başlatılan çalışmaların günümüze kadar aynı hızla devam etmesidir.
Ç.ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE

SAĞLANAN GELİŞMELER

Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.

Türk müziği, Türk müzik inkılâbından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştir. Ulusallıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzik ile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış, burada eğitim gören öğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.

• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestralar ve korolar kurulmuştur.

• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.

• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.

• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.

• İlk Türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.

• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.

• Geleneksel Türk halk müziği, geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.

• Çeşitli üniversitelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.

• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.

• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip birçok müzik festivali düzenlenmektedir.


ATATÜRK VE MÜZİK

Atatürk, şiir ve edebiyat dışında müziğe de büyük bir ilgi duymuştur. Şarkı ve türküleri dinlemekten büyük bir zevk alan Atatürk, zaman zaman okunan şarkılara eşlik etmiş, oynanan halk oyunlarına katılmıştır. Bazı Rumeli türküleri, onun sesinden notalara dökülmüş ve müzik repertuarımızda yer almıştır. Atatürk, askerî ataşe olarak Sofyada görevli bulunduğu dönemde çok sesli müziğe ilgi duymaya başlamıştır. Klâsik müzik konserlerine ve operalara giderek bu müzik türlerini tanıma fırsatı bulmuştur. Cumhuriyetin ilânından sonra, ülkemizde bu müzik türlerinin sevilmesini ve müzik kültürümüzde yer almasını sağlamak amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir. Ülkemizde müzik sanatının gelişmesi için bütün olanaktan kullanmıştır. Atatürkçün zamanında yapılmış bazı binaların güzelliği, ülkemizdeki çağdaşlaşma hareketini ifade edebilecek nitelik taşımaktadır. Ayrıca mimarî eserlerin korunmasına verdiği önem de Atatürkçün mimarîye olan ilgisinin önemli kanıtlarındandır. Atatürkün, tiyatro, bale, edebiyat, heykeltıraşlık, mimarî, resim, müzik gibi sanat dallarıyla ve sanatçılarla ilgilenmesi, onları desteklemesi Atatürkün sanatla çok yakın bir ilişki içinde olduğunun göstergesidir. Atatürk, sanatla ilgili düşüncelerini, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmalarında, Çankaya Köşkünde sanatçılarla yaptığı sohbet ve tartışmalarda belirtmiştir. Atatürkün bu konuşma ve tartışmalarda dile getirdiği sanatla ilgili düşünceleri, Türk halkına ileti niteliği de taşımaktadır. Atatürk, sanatın tanımını şu sözlerle açıklamıştır: "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur." Sanatın, bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincinde olan Atatürk, bu düşüncesini şu sözlerle ifade ediliştir: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir," "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkûmdur," "Dünyada medenî, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir." Atatürkün bu sözleri, sanatla ilgili temel düşüncelerini ifade etmesi bakımından önemlidir. Atatürkün sanatçılarla ilgili düşüncelerini ifade ettiği sözleri ise şunlardır: "Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." "Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız." "Adımız Andımızdır" adlı şarkıyı öğrenelim. Şarkıyı, sınıfımızda seslendirelim. Büyük bir sanatsever olan Atatürkün gönlünde, müziğin ayrı bir yeri vardı. Bu nedenle millî kültürümüzde önemli bir yer tutan güzel sanatlar içinde müziğe ayrı bir önem vermiştir. Müziğin önemiyle ilgili düşüncelerini, şu sözleriyle ifade etmiştir: "Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar, insan değildirler.”







kaynak


Ziyaretçi 28 Aralık 2008 15:19

Atatürk'ün Türk müziğini geliştirmesindeki önemi nedir?
 
LÜTFEN FORUMUNUZA KOYARSANIZ SEVİNİRİM..;)


HerHangiBiri 28 Aralık 2008 16:45



Ziyaretçi 28 Aralık 2008 19:03

Atatürk'ün müzik hakkındaki düşünceleri nelerdir?
 
atatürk'ün müzik üzerindeki yaptığı araştırmalar nelerdir


Ziyaretçi 30 Aralık 2008 16:42

Atatürk'ün sanat alanında yaptığı değişiklikler
 
atatürk'ün sosyal bilimler,edebiyat ve sanatın gelişmesi için yaptığı yenilikler(çalışmalar)


Keten Prenses 30 Aralık 2008 17:09

Alıntı:

Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1273113)
atatürk'ün sosyal bilimler,edebiyat ve sanatın gelişmesi için yaptığı yenilikler(çalışmalar)



AtatürkveSanat
http://www.derki.com/dergi/images/stories/dergi/onyedinci/ataturk1.jpgAtatürk ve sanat ilişkisini daha iyi değerlendirebilmemiz için, önderin yaşamından, konuyla ilgili anekdotların anımsanmasında yarar var…
Bunlardan ilki Mustafa Kemal’in Sofya’da Bulgar Ulusal Operası’nda Carmen’i izlemesidir.
Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sofya ataşemiliteri olarak görevlidir.
Davetli olduğu Carmen’in galasında, zaman zaman durgunlaşarak yapıtı izlemiş ve operanın bitiminde, perdenin en az yirmi kez açılıp kapanmasını, sahneye çiçekler taşınmasını, izleyicinin coşkun alkışlarını, artistlerin sevincini hayranlıkla gözlemlemiştir. Ancak, yüzündeki burukluğun ayırtına varan Varna Türk Milletvekili Şakir Zümre’ye eğilip şunları söylemekten de geri durmamıştır:
“Balkan Savaşı’nda yenik düşmemizin nedenini şimdi daha iyi anlıyorum. Ben Bulgarları çiftçi halk olarak biliyordum. Oysa adamların operaları bile var… Sanatçıları, müzisyenleri, dekoratörleri, hepsi var. Hepsi de eğitimli… Şu opera binalarına bak!”
Kokteyl sonrası Mustafa Kemal ve Şakir Zümre Splendid Palas’a gidiyorlar. Yol boyunca hiç konuşmuyor Mustafa Kemal… Durgunluğu sürüyor.. Ve odalarına çekiliyorlar…
Aradan birkaç dakika geçiyor geçmiyor Şakir Zümre odasının kapısında Mustafa Kemal’i görüyor…
“Uyku tutmadı, biraz konuşalım diye geldim” diyor Gazi heyecanlı bir görünümle…
“Ne kadar müthiş bir olaydı..” diye ekliyor… “Çok sesli müzik, çağın gereğidir… Bulgarlar bunu başarmış..Bizim ülkemizde de operaya kavuşacağımız günleri görebilecek miyiz acaba?”
* * *


Son devrin hat üstatlarından Macit Ayral’ın başından geçen olay da beni derinden etkiledi. Bu olayı Ocak l988’de yayımlanan Atatürk Kültür Merkezi Dergisi’nin l0 uncu sayısından aktaralım:
“Çanakkale Savaşları’nın sürdüğü günlerde Macit Ayral Çanakkale’de asker olarak bulunmaktadır. Savaş derince kazılmış çukurlarda sürerken Macit Ayral sıtmaya yakalanır.
Sıtma nöbetinin gelmediği zamanlarda güzel yazı örnekleri hazırlamakta ve bunları da moral olsun diye siperlerin duvarlarına asmaktadır üstat… Mustafa Kemal bir gün siperleri gezerken bu güzel yazı örneklerini görür ve “Bunları yazan kimdir?” diye sorar. Macit Ayral bir adım öne çıkarak
“Ben…” der.
Mustafa Kemal hemen yanındakilere dönerek aynen şöyle söyler:
“Bunların hepsi de sanat eseri… Ülkeler böyle sanatçıları kolay yetiştiremez… Böyle bir sanatçının burada ne işi var? Kendisini yarın terhis edip memleketine göndereceksiniz…
O eller silah değil kalem tutarsa daha yararlı olur ülkemiz için…”

* * *

14 Ekim 1925’te İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda
öğrencilerin "Hayatta müzik gerekli midir?’’ sorusuna verdiği ironik yanıt, sanatla ilişkisi bağlamında çok iyi bir örnektir:
"Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzikle ilgisi olmayan mahlukat insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik behemehal vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz.”

* * *

http://www.derki.com/dergi/images/stories/dergi/onyedinci/ataturk2.jpg Mustafa Kemal’in Muhsin Ertuğrul’la ilgili olayı da yazılmaya değer. Özellikle bu günlerde, sanat kurumlarında yönetici konumunda olanların kulağına küpe olacak önemli bir dersi de içermektedir çünkü.
Muhsin Ertuğrul, bugünkü adıyla İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Genel sanat yönetmenidir.
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk de Dolmabahçe’de kalmaktadır o günlerde…
Bir gece Gazi’nin oyun izlemeye geleceği duyurulur Muhsin Ertuğrul’a…
Herkes telaş içindedir… Çünkü oyunun başlama saati gelmiştir ancak Mustafa Kemal gecikmiştir…
Ne olacaktır şimdi?
Muhsin Ertuğrul tam saatinde başlatır oyunu …
Bir süre sonra Gazi gelir…
Yanındakiler korkarak oyunun başlatıldığını haber verirler Gazi’ye…
“Ya, öyle mi? Bitimde görüşürüz Muhsin Ertuğrul’la..”
der ve locaya girip oyunu izler…
Oyunun bitiminde beğeniyle alkışlamaktadır aktörleri…
Muhsin Ertuğrul girer Gazi’nin yanına.
Gazi ayağa kalkar:
“Sizi kutlarım..” der. “İşinizle ilgili ciddiyetiniz, ülkenin gelişimini ciddiye aldığınızı da gösterir. Biz geç geldik… Oysa böyle bir kurum perdesini zamanında açmak zorundadır. Görevinizi yaptığınız için özellikle kutlarım sizi..”
Muhsin Ertuğrul’a böyle söylediği için kimse şaşırmamalı…
Çünkü daha ileriki yıllarda yanındaki yönetici takımını “Efendiler! Bakan, Başbakan hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz… Ancak sanatçı olamazsınız!” diye uyaracak kadar yanında olacaktır sanatçının ve sanatın…


kaynak


Ziyaretçi 6 Ocak 2009 14:01

Atatürk'ün müzik ile ilgili yaptığı çalışmalar neler?
 
Atatürk'ün müzik ile ilgili yaptığı çalışmalar ve tarihleri


fadedliver 6 Ocak 2009 14:04

bakınız
Alıntı:

fadedliver adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1237460)
A.YENİ MÜZİK KURUMLARIMIZIN AÇILMASINDA ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ
Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi.Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş,modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.
Atatürk’ün önderliğinde,müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
* Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)
Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuvarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.
B.MÜZİK SANATCILARININ ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞLERİ
DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLMESİ
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için; ‘’Türk beşleri’’ diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı.Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa’ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa’daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
1934 yılın da’’ Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu’’ çıkarıldı. ‘’Müzik İnkılabı’’nın pıroğramını yapmak için bir kurul oluştuldu. Bu konu için Avrupa’dan getiri,len uzmanlar çalıçmalara abşladılar. Ankara devlet konservatuvarından çağdaş bbesteci ve yorumcular yetiştirildi. Ayrıca Paul Hindemith (Paul Hindemit) ve Bela Bartok gibi büyük müzik adamları da Türkiye’de araştırma ve incelemeler yapmış ve müzik alanında kendilerinden yararlanılmıştır.
Atatürk’ün sağlığıbda başlatılan müziğimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ölümünden sonra da devam edilmiştir.
1948 yılında, üstün yetenekli çocukların yurt dışına öğrenim görmeleri için özel bir yasa çıkarıldı. Bu yasa doğrultusunda yurt dışına ilk gönderilen sanatçılar, Piyanist İdil Biret ve Kemancı Suna kandır.
C.ATATÜRK’ÜN MÜZİK GÖRÜŞMELERİNİ ÇÖZÜMLEYİŞ VE YORUMLAYIŞ

Toplumlardaki değişiklikler ve yenilikler, kendini önce müzikte göstermektir. Bunu fark eden Atatürk, müziğe gereken önemi vermiş ve bu alanda büyük atılımlaer gerçekleştirilmiştir. Atatürk, güzel sanatlar içinden müziğe verdiği önemi, konuşmalarında da dile gelmiştir. Bu konuşmalarının birinde ‘’ bir ulusun musiki eğitiminde önem verilmezse, o ulusu ilerletmenin mümkün olmayacağını ‘’görüşünü belirtmiştir. ‘’diyerek rmüzik konusun da biliçli olarak hareket ettiğini vurgulamıştır.
Atatürk, müzikle ilgili düşüncelerini ‘’müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.’’sözü ile belirtmiştir. O, müziğin toplum hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ise
‘’Hayatta müziklazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzikileilgiliolmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat saten mevcut olmaz.’’ Sözleri ilebelirtmiştir.
Atatürk; ‘’Her milletin kendisine özgü gelenek ,kendine göre ,milliği özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen giğerbirmilletin taklitçisi olmamalıdır... Milliği müziğimizi, modern teknik içinde yükseltme çalışmalarına,daha çok emek verilecektir. Dünyanın her türlü ilminden,buluşundan,gelişmesinden istifade edelim,lakin unutmayalım, asıl temeli kendi çizdiğimizden çıkarmak mecburiyetindeğiz’’sözleriile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı türkmüzik inkilabını kısaca; ‘’Türk müziğini kendisine özgü geleneksel yapısı içinde,uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ sözleri ile ulusal müziğin özünü koruyarak geliştirilmesini vurgulamıştır.
Atatürk’ün yaptığı Türk müzik inkilabınınn kısaca; ‘’türk müziğinin kendisine özgü geleneksel yapısı içinde, uslüp ve biçim özelliği değiştirilmeden geliştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması’’ diye özetleyebiliriz.
Türkiye’miz müzik alanında dünyadaki saygın ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemizin müzikalanında bu kadar ilerlemesinin en büyük nedeni, Atatük’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet Döneminde başlatılan çalışmaların günümüze kadar aynı hızla devam etmesidir.


Ç.ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE SAĞLANAN GELİŞMELER
Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.
Türk müziği, türk müzik inkılabından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştirn. Ulusallıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzikile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış,burada eğitim gören nöğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestıralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip bir çok müzik festivali düzenlenmektedir
alıntı



Ziyaretçi 11 Ocak 2009 18:59

ATATÜRKÜN Müzik İlKELERİ
 
Lütfen müzik ilkeleri olsun sanat fln olmasın


Keten Prenses 11 Ocak 2009 19:13

Atatürk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz.

• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestıralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası “Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneksel Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmiştir.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip bir çok müzik festivali düzenlenmektedir
alıntı


oyunbaz cambaz 14 Ocak 2009 19:31

ya biraz atatürk müzik aletletlerini çalarken veya konservatuar açarken ki resimlerini koysanız daha iyi olurdu ama iş işten geçti yarın müzik ödevini teslim etmem lazımmmm...:*(*-):dontknow::cry:ne yapıcam ben şimdi????????:dontknow:


hasan sarı 17 Nisan 2009 05:49

atatürkün müzik alanında yaptığı yenilikler
 
Atatürk'ün müzik alanında yaptığı yenilikler nelerdir?


Misafir 19 Kasım 2009 17:26

* Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu
* ’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı
* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu
* Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu
* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu


Misafir 23 Kasım 2009 17:53

tam olarak aradığımı bulamadım sizin yazdıklarınızda var ama daha fazla bilgi gerekli...


Misafir 14 Aralık 2009 16:15

acil yardım!
 
atatürk'ün türk müziğinin geliştirmesindeki önderliği ve yaptığı çalışmalar nelerdir?



Saat: 09:03
Sayfa 1 / 2

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık