MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Farklı dönemlere ait şiir örnekleri var mı? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/216836-farkli-donemlere-ait-siir-ornekleri-var-mi.html)

Ziyaretçi 14 Aralık 2008 16:20

farklı dönemlere ait şiir örnekleri


Keten Prenses 14 Aralık 2008 20:46

Şiirler üzerine söylenenler

Just another Ceplog Mini Bloglar weblog






ATAOL BEHRAMOĞLU ŞİİRİ DÖNEMLERİ

Kasım 6, 2008

Etkilendiği Şairler;
Şiirde etkilenim olgusunun, “mecaz ve betim öğeleri ya da temalar arasında sıradan bir benzerlik ve etkileşime indirgenemeyeceği; bunları kapsayarak ya da kapsamayarak, Şiirin yapısıyla, daha da öte “ derin yapı”sıyla ilgili bir sorun olarak ele alınması gerektiğini” düşünen Behramoğlu, etkilendiği şairlerin başında Orhan Veli’yi göstermektedir.
Orhan Veli ve arkadaşları, Türk Şiirinde şairaneliği şiirin ana yapısından çıkararak, samimiyet ve sadeliği önceleyerek, yazdıkları şiirler ile kendilerinden sonra gelen birçok şairi olduğu gibi, kendilerinden sonraki şiiri de etkilemişlerdir. “Şiirsiz şiir veya edebiyatsız edebiyat” yapmalarını “inkılâp” olarak değerlendirilen bu akımın mensupları ve özellikle Orhan Veli, Ataol Behramoğlu’nu da etkilemiştir.
Behramoğlu, “simgeden, metafordan, süsten, yapmacıktan böylesine uzak, konuşma dilinden yola çıkarak onu yeniden üretebilen, aynı zamanda hem halksal hem de modern olabilen bu gösterişsiz” şiire öykünmemekle birlikte, ilk şiirlerinin Orhan Veli etkisi taşıdığını dile getirir.
Orhan Veli’de onu etkileyen yönleri ise şöyle özetler:
“ Şiirleriyle ilk kez tanıştığımız ergenlik çağımızda bizi Orhan Veli’nin hangi yönü daha çok etkiliyordu? Apansız ve saçma bir ölümle sona eren kısa yaşamının uyandırdığı, bizlerin genç yaşamlarına da denk düşen hüzünlü duygular ve şairin bohem yaşantıları mı, yoksa şiirleri mi? Her ikisi de… Orhan Veli tersini göstermeye ve kanıtlamaya çalışmışsa da, onun şiiri, bütün gerçek şairlerde
olduğu gibi, yaşamanın, yaşantılarının, zihinsel ve duygusal serüvenlerinin izdüşümüdür… Belki daha doğru bir deyişle, şiiri ve yaşamı birbiri içindedir. Zamansız, mekânsız, tarihsiz bir şiir değildir Orhan Veli Şiiri. O cansız, ruhsuz, sözcüklerle oynayan bir söz cambazı değil, sözcükleri yaşamın enerjisiyle
dolduran büyük bir söz ustasıdır.”
Halkın Dostları dergisini birlikte çıkardığı İsmet Özel ise, Ataol Behramoğlu’nun Orhan Veli hakkındaki bu düşüncelerini şöyle değerlendirir:
“O, İkinci Yeni tarafından yadsınan birçok şairin değerlerini (O. Veli, C. Külebi vb) yaşdaşları arasında en çok önemseyen idi.”
Daha sonra Attila İlhan şiirleri ile tanışan şair, onun şiirindeki özgün imgeciliği, halk ve divan edebiyatı biçimlerini ve söyleyişlerini Batılı bir anlayışla birleştirerek geliştirdiği “ulusal bileşim”in şiire yansımasını dikkate alır. Yine 1940 kuşağı toplumcu şairlerinden Ahmed Arif ve Memed Kemal de şiir anlayışları, şiir dilleri, söyleyiş biçimleri ile Behramoğlu üzerinde etkileri olmuş isimlerdendir.
Memed Kemal, 1940’ların ikinci yarısında başlamış olan Garip akımının etkilediği toplumcu şairlerdendir. “Serbest nazmın sürdürücüsü” olmayan şair, İkinci Yeni şiirine de uzak kalmıştır. Ahmed Arif ise, toplumcu şiirin ortak özellikleri yanında “hece şiiri, aruz ve halk şiiri söyleyiş özelliklerinin ve tonlamalarının köklü bir sentezi” olan şiirleri ile etkili olmuştur.
İkinci Yeni Şairlerinden özellikle Turgut Uyar, İlhan Berk, Cemal Süreya, Ülkü Tamer isimlerinin de, şiirlerinin oluşumunda etkileri olduğu üzerinde duran Behramoğlu, kendi şiirinde bu isimlerin etkilerinin doğrudan doğruya bir alımlama şeklinde değil ancak, imge kurma ve şiirin oluşum sürecindeki arka planı yoğunlaştırma şeklinde olduğunun altını çizer.
Nâzım Hikmet ise, Ataol Behramoğlu’nun ilk gençlik yıllarında tanıyabildiği bir şair değildir. Ancak 1960’lı yıllarda, kendi şiir anlayışı belirlendikten sonra tanıma fırsatı bulmuş olması dolayısı ile Behramoğlu şiirinde, diğer bütün isimler gibi onun da doğrudan bir etkisinden söz etmek kolay değildir.
Ancak 1940 kuşağı ile başlayan, 1950 ve 1960 ile devam eden kuşak üzerinde Nâzım Hikmet şiirinin önemli etkisinin bulunduğu bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, Nâzım Hikmet’i modern Türk Şiirinin kurucularından biri olarak gören Behramoğlu, onun özgür koşuk tarzında kaleme aldığı şiirlerini, şiirin biçimine getirdiği yenilikçi tavrı, içeriğe yönelik yaptığı değişiklikleri önemser ve ondan bu anlamda etkilenir.
Bir ülkenin, bir kültürün, bütün şiir birikimi, şairler bağlamında ele alındığında, neredeyse her şiirde birbirine eklemlenebilecek kullanımlar ve bu anlamda birbirinden alt yapı olarak, arka plan olarak etkilenimler ve aynı duyguyu farklı biçimlerde, aynı kelimelerle imgeleştirmeler bulunabilir. Bu da aynı kültürü ve aynı insanı yaşamaya ve yaşatmaya bağlanabilir. Ataol Behramoğlu, kendi şiirindeki etkilenimleri dile getirirken, devam etmekte olan bir şiir birikiminin içinde olduğunun altını çizer. “Namık Kemal’den Tevfik Fikret’e, Mehmet Emin Yurdakul’dan Ahmet Hâşim ve Yahya Kemal’e, bu şairlerimizden çağdaş şiirimizin bir çok ustasına, onların yanı sıra da gençlik yıllarımda okuyup
etkilendiğim, edebiyat tarihinde pek de önemli yeri bulunmayan başka bazı şairlere kadar, bir çok şairden esinlenmeler, etkilenimler olduğu kuşkusuzudur.” der
Şiirde açıklığı, yalınlığı, lirizmi seven Behramoğlu, ailesinden gelen bir sanat yatkınlığını da kişiliğinde taşır. Annesinin kemanla çaldığı klasik batı müziği ezgilerinin kulağındaki seslerine, babasının hece ölçüsü ile yazdığı şiirler eklenir. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını, Ömer Bedrettin Uşaklı, Necip Fazıl, Cahit Külebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi şairlerin şiirlerini okuyarak geçiren Behramoğlu, üniversite eğitimi ile birlikte Batılı şairlerin şiirleri ile tanışmış ve onlardan da etkilenmiştir.
Etkilendiği Batılı şairler içinde, Marksist dünya görüşü ile ekol olmuş isimlerin yanında, bu görüşü taşımayan ancak, şiir için önemli değişimlere imza atmış isimleri de saymak mümkündür. Lermontov, Whitman, Apollinaire, T.S.Eliot, A.Jozsef, Pablo Neruda, J.Marti Rimbeaud, Baudelaire, Blaise Cendrars, Apollinaire gibi şairleri, etkilendiği isimler olarak telaffuz eder.
SÜHEYLA DOĞRUDİL’den alıntılanmıştır.








1940 SONRASI TÜRK ŞİİRİ DÖNEMİ
1)-BİRİNCİ YENİCİLER(GARİPÇİLER)
2)-HİSARCILAR
3)-MAVİCİLER
4)-İKİNCİ YENİCİLER
5)-TOPLUMSAL GERÇEKCİLER
6)-BAĞIMSIZLAR

1)-BİRİNCİ YENİCİLER (GARİPÇİLER)
1941 yılında Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu adlı sanatçıların oluşturduğu bir edebi topluluktur.
Batıyı örnek almışlardır.
 Ölçü,uyak ve sanatlı söyleyiş gibi gelenekleri tümüyle reddetmişler,serbest şiiri esas almışlar.
 Şiiri biçimsel kurallardan arındırmışlardır.
 Gülmece ve ince yergi şiirin temel öğesi olmuştur.
 Dilde sadeliğe önem vermişlerdir.
 Edebi sanatları bırakmışlardır.
 Şiirde imgeyi yok ederek yerine alayı koymuşlar,her şeyi şiirin konusu haline getirmişlerdir.
ORHAN VELİ KANIK (1914-1950)
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir.
1932’de Ankara Gazi Lisesini bitirdi.İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümündeki öğrenimini yarıda bırakarak Ankara’da PTT Genel Müdürlüğünde memur olarak çalışmaya başladı.1945’te askerlik görevini bitirdikten sonra MEB Tercüme Bürosunda görev aldı.1947’de balkanlıktaki görevinden ayrıldı.İki yıl yazarlık,çevirmenlik yaptı. 1 Ocak 1949’da Yaprak dergisini çıkardı.Derginin 28.sayısını çıkardığında öldü.Arkadaşları derginin son sayısı Son Yaprak adıyla özel sayı olarak yayımladılar.
Orhan Velinin küçük yaşta başlayan edebiyat sevgisini lise sıralarında arkadaşları Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’la paylaştı.Birlikte şiir sorunları üzerine düşünerek arayışa girdiler.Üç arkadaşın şiirleri Ocak 1936’da Varlık dergisinde yayımlanmaya başladı.Orhan Velinin 1936’dan 1940’a dek “Mehmet Ali Sel”adıyla yayımlandığı şiirler ilk gençlik döneminin ürünleri olarak kabul edilir.Çoğu hece ölçüsünde olan bu şiirlerinde uyağa önem vermiş ve duru bir Türkçe kullanmıştır.Sağlığında çıkardığı kitaplarına bu şiirleri almadı. 1937’den sonra çığır açacak olan şiirlerinden örnekler vermeye başladı. “Şairaneliğe sırt çevirmiş,alışılmış benzetmelerden uzak yeni arayışlarla yönelmiş”şiirleri yayımlandıkça büyük ilgi çekiyordu.Kimileri alayla karşılaşıyordu.1941’de üç arkadaş yazdıkları şiirleri Garip adlı kitapta topladılar.Orhan Veli yazdığı ön sözde yaslandıkları ilkeleri açıklıyordu. Şiirin refah içinde yaşayanların zevkine göre değil çoğunluğa seslenmelidir.Bunun yolu da söz sanatlarından,şairane imgelerden,kısıtlayıcı biçim özelliklerinden kurtarılmalı,gündelik yalın bir dille yazılmalıdır.”diyordu.
Orhan Veli sonra yazdığı şiirlerle yeni eğilimleri,önemli biçim değişikliklerini sürdürdü.Duygular ağır basmaya başladı.Özgürlük dileği,yaşama sevinci,insan sevgisi temaları şiirinde yer aldı.
Olağanüstü bir ilgi ile karşılanan şiirleri artık eski şiir geleneğine bağlı yazanları etkisiz kılıyordu.Dönemin ünlü eleştirmeni Nurullah Ataç’da yazılarıyla Garipçileri destekliyordu.Olumlu olumsuz tepkilerin sonunda Garip hareketi artık Türk Edebiyat’ında yerini almıştı.Türk şiirinin yeni bir hamle kazanmasını sağlamıştı.
Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:
ŞİİR:Garip,Vazgeçemediğim,Destan Gibi,Yenisi, Karşı, Orhan Veli Bütün Şiirleri,
DİĞER ESERLERİ:La Fontaine’nin Masalları, Nesir Yazıları, Edebiyat Dünyamız.
MELİH CEVDET ANDAY (1915- )
Günümüz şiir,roman,oyun ve deneme yazarlarındandır.
1936’da Ankara Gazi Lisesini bitirdikten sonra AÜ Hukuk fakültesi ve AÜ Dil ve Tarih Coğrafya Fakültelerine girdiyse de devam etmedi.1938’de sosyoloji öğrenimi için Belçika’ya gitti,kısa bir süre sonra döndü.1942’ den başlayarak MEB Yayın Müdürlüğünde, danışmanlık,Ankara Kitaplığında memurluk yaptı. 1951’de Akşam gazetesinde çalışmaya başladı.Tercüman,Büyük Gazete,Tanin gazetelerinde yazdı.Daha sonra yazılarını Cumhuriyet gazetesinde deneme yazılarını sürdürdü.Gazete yazılarının yanında İ.Belediyesi Konservatuarı Tiyatro bölümünde fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı.Buradan 1977 yılında emekli oldu.1979’da UNESCO Genel Merkezi Kültür danışmanı olarak Paris’e gitti.
Melih Cevdet şiire Gazi Lisesinde arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la birlikte aynı şiir anlayışıyla başladı.İlk şiiri Ukde adı ile Varlık dergisinde 1936’da yayımlandı.Aynı dergide şiirlerini yayımlamayı sürdürürken Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la bir arya gelerek şiirlerini topladığı Garip adlı şiir kitabını çıkardılar


Keten Prenses 14 Aralık 2008 20:47

Cumhuriyet döneminde şiir

Şiir [değiştir]

Şiirde, Milli Edebiyat akımından hece veznini devralan kuşak (Kemalettin Kamu,Ömer Bedrettin Uşaklı vs) küçük duyarlılıkları, doğa ve yurt güzelliklerini konu edindi. Biçim yetkinliğine ,arı şiire yönelen çalışmalar folklordan (Ahmet Kutsi Tecer), tarihin yanı sıra psikolojiden (Ahmet Hamdi Tanpınar) beslendi. Simgelere (Ahmet Muhip Dıranas) ya da günlük yaşamdan sahnelere, yaygın izlenimlere, duyarlığa (Cahit Sıtkı Tarancı) yaslandı. Hece veznini kullanmada ulaşılan ustalığa yeni kalıplar, duraksız uygulamalar (A.M.Dıranas, C.S.Tarancı) eklendi. İnsanın iç dünyasına yönelik araştırmalar, gizemci düşünceler dile getirildi (Necip Fazıl Kısakürek). Nazım Hikmet Ran'ın vezni, geleneksel kalıpları kıran şiiri, biçimsel özellikleri kadar Marxçı görüşe bağlı içeriğiyle de yenilik oluşturdu. Bu yenilikçi şiir zamanla halk şiirinden, divan şiirinden, hatta çağdaşı Garip şiirinden etkiler aldı: öykünün olanaklarından yararlanıldı, yerel ve evrensel değerlerle beslendi. Garip hareketinin temsilcileri (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet, Oktay Rıfat) şiirde süregelen aşırı duyarlığa, şairaneliğe karşı çıktılar, vezinsiz şiiri yaygınlaştırdılar.[9] Garipçiler karşısında Nazım Hikmet'in şiir anlayışından etkilenen toplumcu şiir anlayışı ortaya çıktı. Bu şiir geleneğinin temsilcileri Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin'dir. Toplumsal konuları,imgeye ve duyarlığa daha geniş yer vererek işleyen eğilimin temsilcisi Atilla İlhan oldu. Doğa, aşk, yaşam, sevgi, barış, özgürlük vb. konuları işleyen açık aydınlık şiirin (Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Necati Cumalı) karşısında; insanın evrendeki yerini konu edinirken soyutlamalardan, biliçaltı araştırmalardan yararlanan çalışmalar yer aldı. Asaf Halet Çelebi'nin şiirine eski uygarlıkların, tasavvufun, folklorun katkısı görüldü. Dönemin en üretken şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca, insanın tanrı, evren, tarih, zaman karşısındaki yerini yer yer karanlık imgelerle okura sezdirmeye çalıştı.[10] Garip şiirinin açık anlatımına karşın İkinci Yeni adı verilen şiirin temsilcileri Edip Cansever, İlhan Berk,Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan, çağdaş dünyanın karmaşası içinde bunalan insanın tedirginliğini, yer yer kapanık bir şiir diliyle anlattılar. Toplumsal eylemlere (Kemal Özer, Ataol Behramoğlu), kentin yaşamında çizgi dışı kalmış kitlelerin temsilcilerine (Refik Durbaş), kültürel kaynaklara ve tarihe (Hilmi Yavuz) yönelen ürünler kendini gösterdi. İroni (Salah Birsel), toplumsal (Metin Eloğlu) ve siyasal (Can Yücel) yergi, duyarlığa karşı şiir kaynaklarından birini oluşturdu.


Keten Prenses 14 Aralık 2008 20:48

TANZİMAT DÖNEMİ ŞİİRLERİ

Şiir
Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür. Şekil olarak divan şiirine bagli kalinmiş, fakat konu bakimindan hem eski terk edilmiş hem de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir. Aruz ölçüsünün yaninda az da olsa hece kullanılmıştır.
Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanilarak hak. Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramlari işlenmiştir.
Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba ayrılır:
a. Birinci Dönem (1860-1876 arası)
1860-1876 yillari arasinda Tanzimat edebiyatinin birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa’dir.
Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir. Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikire önem verilmiştir.
Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamiştir. Hece vezni ve halk edebiyati da savunulmuş ama sözde kalmiştir. Divan edebiyatina tümden karşi çikilmiş ve agir bir dille eleştirilmiştir. Fransiz edebiyati örnek alinarak romantizmden etkilenilmiştir.
Roman, tiyatro, makale gibi batidan alinan türler ilk defa bu dönemde kullanilmiştir.
Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Kölelik ve cariyelik, romanlarda sikça işlenmiştir. Romanlar teknik bakimdan oldukça zayiftir. Yer yer olaylarin akişi kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapilmiş, tesadüflere sikça yer verilmiştir.
Edebiyatçilar edebiyatin yaninda devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir.

Dönemin Edebiyatçıları

Şinasi (1826-1871): Türk edebiyatinda yeniliklerin öncüsüdür. 1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı. İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı. Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı. La Fontaine’den fabllar tercüme etti. Lamartin’den de manzum çevirileri vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı. Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır. Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır. O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır.
Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri), Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)
Ziya Paşa (1829-1880): Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir. Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır. En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir.
Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve Inşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadigini, asil şiirimizin halk şiiri oldugunu söyleyen şair, eski şiir gelenegini sürdürmüş, Harabat’ta âşik şiirini eleştirmiştir. Bunun yaninda sade dilden yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir. Bu onun içinde bulundugu bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de gelenegi devam ettirmektedir.
Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar), Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır. Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır. Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatıraları.
Namık Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir. Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır. Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir.
Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır. Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur. Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı. Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı. İstanbul’a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı. Eserlerinde romantizmin etkisi görülür. Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür.
Eserleri: İntibah: İlk edebî roman. Cezmi: İlk tarihî roman. Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır. Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri. Vatan Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun. Gülnihal: oyun. Onun en başarılı tiyatro eseridir. Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara Belâ: oyun, Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.
En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir. Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir. Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih… Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.

Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler…
Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet

Şemsettin Sami (1850-1904): Dil alanındaki eserleri ile tanınır. Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir. Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
Sefiller: Hugo’dan çeviri.
Robenson Cruose: çeviri roman

Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en önemli isimlerindendir. Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir. Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir.
Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir. Tarih ve dil alaninda da eserleri vardir. Ebulgazi Bahadir Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir.
Lehçe-i Osmanî: sözlük
Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası
Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır.


Keten Prenses 14 Aralık 2008 20:54

2. 1920'li Yıllarda Türk Şiiri
Şiirin iç yapısıyla dış yapısıarasında bir uyum bulunmasıgerektiği düşüncesinden
hareket eden Necip Fazıl Kısakürek otuzlu yılların başlarına değin süren yoğun şa-
irlik yaşamında, lirizmin ağır bastığı şiirler yayımlamıştır. Duygularını değişik bi-
çimde yansıtışı, değişik benzetmeler kullanarak şiirlerini renklendirişiyle bu yılla-
rın şairleri arasında ayrıbir yer almıştır. Şiirlerini Örümcek Ağı, Kaldırımlaradlıiki ki-
tapta toplamış, daha sonra, yaptığıseçmelere yenilerini ekleyerek, Ben ve Ötesi, Son-
suzluk Kervanı ve Çile’yi yayımlamıştır.
Kemalettin Kami Kamu (1901-1948), Necmettin Halil Onan (1902-1968), Ahmet
Hamdi Tanpınar (1901-1962) ve Ömer Bedrettin Uşaklı(1904-1946)’yıda bu yılların
şairleri arasında saymak gerekir.
Hece ile şiir yazılmasının gelişmesine, lirizmin ağır bastığı, içten duygularla yazıl-
mış, daha çok yurtseverlik temasını işlediği şiirleriyle katkıda bulunan Kemalet-
tin Kamu’nun şiirleri dergilerde yayımlanmıştır. Ölümünden sonra Rıfat Necdet
Evrimen’in hazırladığı Kemalettin Kamu Hayatı Şahsiyeti ve Şiirleri adlı kitapta bir
araya toplanmıştır.
Milli Edebiyat döneminde de bireysel duyguları dile getiren şairler var mıdır?
Milli Edebiyat hareketinin geliştiği sırada yetişenNecmettin Halil Onanşiirlerinde
bireysel duygulanışlarıyla, ulusal duygularıbirlikte işlemiştir. Şiirlerini Çakıl Taşları
ve Bir Yudum Daha adlı kitaplarında toplayarak bize bırakmıştır.
3. 1930'lu Yıllarda Türk Şiiri
İlk şiir kitaplarını 1930'lu yılların başında yayımlayarak adını duyuran Ercüment
Behzat Lav (1903-1984) ölçülü, uyaklı şiire karşı çıkışıyla dikkati çekmiştir. Gerçe-
küstücülükten başlayarak değişik şiir akımlarınıdeneyen şair,şiirimize alaysılama-
yı getiren ilk şair olma özelliğini taşır. S.O.S, Kaos, Açıl Kilidim Açıl, Mau Mau, Üç
Anadolu şiirlerini bir araya topladığı kitaplarıdır.
İçimizdeki Mahşer
O
Bir şehrin uzak homurtusu
İçimizdeki mahşer
Cömert ve kıraç toprağın özü
O adını koyamadığımız duygu
O bambaşka şey
Belki sevinç
Korku belki
O yakınlığın içinde ıraklık
O çürümek ve yeşermek
O gözlerde parıltı
Ve lezzet dudaklarda
O
Bir dalın kendini rüzgâra bırakışı
Ve kollara bir belin.
Ercüment Behzat Lâv
1930'lu yıllarda şiirde hece ölçüsünü kimler kullanır?
1930’lu yıllarda hece ölçüsüyle şiir yazma Ahmet Kudsi Tecer ve Behçet Kemal
Çağlar’la sürerken, şiirimizi etkileyen şairler olarak, Cahit Sıtkı Tarancı (1910-
1956) ile Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı görüyoruz. Cahit Sıtkı’nın ilk kitabı Ömrümde
Sükut’la, Fazıl Hüsnü’nün Havaya Çizilen Dünya adlı kitapları aynı yıl yayımlana-
rak iki şair adlarını birlikte duyuruyorlar. Cahit Sıtkı, Fransız şairleri ile kendinden
önce gelen birkaç şairin etkisinde şiir yazmaya başlamış, giderek kendisine özgü, li-
rizmin ağır bastığı bir şiir dünyası yaratmıştır. Savunduğu Türkçe’yi iyi kullanan

Cahit Sıtkı, şiirde, kesinlikle ölçü, uyak kullanılmasıgerektiği düşüncesine, şiiri her-
hangi bir düşünceyi iletmekte araç olarak görmeye karşıçıkmıştır. Şiirlerinde aşkın
ve yaşamanın güzelliğini, ona karşı ölümü tema olarak kullanan Tarancı’nın öteki
şiir kitapları OtuzBeş Yaş, Düşten Güzel ve Sonrası’dır.
İlk şiir kitabından sonra yayımladığı Çocuk ve Allah’la ne ölçüde özgün bir şiir yete-
neği olduğunu ortaya koyan Fazıl Hüsnü Dağlarca,dikkati üzerine çekmiştir. Ayrı-
ca kendine özgü, benzetmeler,simgeler, hayaller kullanan Dağlarca, bireyin iç ve
dışdünyasıyla birlikte yurt ve dünya insanına değin genişleyen bir çemberde genel
olarak, insanın, davranışve çatışmalarınıyansıtmıştır. Sayısıkırkıbulan şiir kitapla-
rıarasında,Çakırın Destanı, Toprak Ana, SivaslıKarınca, Yedi Memetler, Çanakkale Des-
tanı, 19 Mayıs Destanı, Yeryüzü Çocukları adları en çok bilinenlerdir.
4. 1940'lı Yıllarda Türk Şiiri
Şiirimiz toplumcu-gerçekçilik çizgisinde ilerlemeye başlayarak 1940’lıyıllara geldi-
ğimizde aynı koşullarda şiir yazan ve giderek Kırk Kuşağı olarak adlandırılan şair-
lerle karşılaşıyoruz. İlhami Bekir Tez, Hasan İzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, Cahit
Irgat, Niyazi Akıncıoğlu, A.Kadir, Ömer Faruk Toprak, Enver Gökçe, Mehmet
Kemal, Ahmet Arif, Vedat Türkali, Abdülkadir Demirkan gibi adları bilinenlerle
birlikte bu yılların öteki şairleri, İkinci Dünya Savaşı’na girmemekle birlikte çekilen
sıkıntının, gittikçe artan yoksulluğun etkisiyle şiirler yazmışlardır. İşledikleri te-
ma,kullandıkları nazım biçimleri,anlatım özellikleri kendilerine özgü olan şair-
ler,bir toplumcu şairler kuşağı oluşturmuşlardır. İşledikleri değişik temalar yanın-
da, ortak temaları, barış, özgürlük, eşitliktir.
Cumhuriyet Döneminin ikinci topluluğu hangisidir?
1940’lı yılların başında Cumhuriyet döneminin ikinci topluluğu Birinci Yeniler ya
da Garipçiler’le karşılaşıyoruz. 1941’de, kendi seçtikleri şiirleri yayımladıkları Ga-
rip adlı kitapla adlarını kamuoyuna duyuran bu küçük topluluk, Orhan Veli (Ka-
nık) (1914-1950) Oktay Rifat (Horozcu) (1914-1988) ve Melih Cevdet (Anday)
(1915)’dan oluşmuştur. Şiirde ölçüye, uyağa, şairaneliğe karşıolduklarınıaçıklayan
genç şairler, bu anlayışla yazdıklarışiirlerinde kullandıklarıdille, şiir dilinin konuş-
ma dili yalınlığınıkazanmasında önemli bir rol oynamışlardır. Değişik söyleyişleri,
yaptıklarıalışılmamışbenzetmeler, kullandıklarısözcükler nedeniyle garip karşıla-
nanmışlar, fakat sonra şiirleriyle kendilerinden önce şiir yazmaya başlayanları da,
sonra gelenleri de etkilemişlerdir. Bu üçlü de daha sonra lirik şiire yönelmiştir. Ga-
rip’teki şiirleri dışında, Orhan Veli şiirlerini Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi,
Karşıadlıkitaplarında bir araya toplamıştır. Daha sonra Asım Bezirci,şiirlerini yeni-
den, Bütün Şiirleri adı altında yayımlamıştır. Oktay Rifat’ın şiirleri Güzelleme, Yaşa-
yıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Aşağı Yukarı, KargaileTilki, Perçemli Sokak,
Aşık Merdiveni, Elleri Var Özgürlüğün, Şiirler, Yeni Şiirler, Çobanıl Şiirler, Bir Cıgara İçi-
mi, Elifli, Denize Doğru, Konuşma, Dilsiz ve Çıplak, Koca Bir Yaz kitaplarında topluca
bulunur. Melih Cevdet de şiirlerini Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafhane, Yan Yana, Kolları

Bağlı Odysseus, Göçebe Denizi Üstünde, Teknenin Ölümü, Ölümsüzlük Ardında Gılga-
mıs, Tanıdık Dünya Kitapları'nda bir arada yayımlamış, daha sonra 1978’e değin yaz-
dığı şiirlerini Sözcükler adı altında toplamıştır.
1940'lı yılların kendine özgü şairleri kimlerdir?
Şiir kitaplarını1940’lıyıllarda yayımlayarak adlarınıduyuran şairler arasında Bed-
ri Rahmi Eyüboğlu (1913-1975), Cahit Külebi (1917-1997), Necati Cumalıgibi şairler,
kullandıklarıdil ve anlatım özellikleri bakımından bu yıllardaki şiirlerinde Garip şi-
irinin etkisinde kalmışllardır. Ancak yöresel dil ve anlatım özelliklerini, kendilerine
özgü temaları, lirizmi kullanarak değişik bir şiir yapısıoluşturmuşlardır. Bedri Rah-
mi Eyüboğlu'nun şiirleriYaradana Mektuplar, Karadut, Tuz, Üçü Birden, Dördü Birden,
Karadut 69, Dol Karabakır Dol’da bir araya toplanmıştır. Külebi’nin şiirleri Adamın
Biri, Rüzgar, Yeşeren Otlar, Atatürk KurtuluşSavaşında, Sütadlıkitaplarında bir araya
toplanmış daha sonra hepsi bir arada Sıkıntı ve Umut’ta yayımlanmıştır. Sıkıntı ve
Umut’u izleyerek de Türk Mavisi-Atatürk KurtuluşSavaşındayayımlanmıştır.Necati
Cumalı ilk şiir kitabı Kızılçullu Yolu’nu izleyerek çıkardığı üç şiir kitabını Denizin
Yükselişi adıyla bir arada toplamış, daha sonraki şiirlerini yayımladığıkitaplarınıda
Aşklar Yalnızlıklar (Toplu Şiirler I), Kısmeti Kapalı Gençlik (Toplu Şiirler II)'de bir araya
getirmiştir.
İlk kitaplarını 1940’lı yıllarda yayımlayan şairler arasına,temalarını eski Doğu uy-
garlığı ve masallarından aldığı şiirlerini He adlı kitabında yayımlayan Asaf Halef
Çelebi’yi; halk geleneklerine bağlı şiirden yeni şiire geçerek Anadolu’nun dertle-
rini, sevinçlerini, çocukları dile getiren şiirleriyle Ceyhun Atıf Kansu’yu; sözcük
oyunları yaparak yarattığı esprileriyle Orhan Murat Arıburnu’nu ve halk şiiriyle
yeni şiiri birleştirmeye çalışan İbrahim Zeki Burdurlu’yu sayabiliriz.
Anı
Kimse yok mu diye çağırır bozkırın ortasından
Durur karşımda tutuklular penceresi
Yüreğimi ısırıyor bir acı hani son nefes öncesi
İçime bakar çatlak dudaklar susuzluk tasından
Dede Sultan'ın ağzında kırmızı gül
Bir dizesi Sinop'tan gelmiş bir duvar
Bir dizesi Sivas'ta dama tırmanmış salkımlar
Ağaçtan ağaca sıçrıyor öldü sandığın bülbül
Çekip oturtuyorum otuz yıl öncesini karşıma
Nektar'ın buğulu camındayız ikimiz de
Sait Faik siroz olduğunu bilmiyor daha


Biralar unutulmuş bir öyküye girmişiz
Son çiçeğini bize uzatıyor Mihriban kız
Bir de bakmışız bardaklar boşalmış içmişiz
Ömer Faruk Toprak
5. 1950'li Yıllarda Türk Şiiri
1950’li yılların başlarına geldiğimizde, kırklı yıllardan gelen toplumcu şairlerin ye-
ni şiirler yayımlamadıkları dikkati çekiyor. Bunu nedeni de yayımladıkları kitapla-
rındaki şiirlerde işledikleri temaların sakıncalı bulunmasıdır. Şairler yeni şiirlerini
yayımlamayı sonraki yıllara bırakmışlardır.
Bu yıllarda ilk şiir kitaplarını yayımlamaya başlayanlar arasında, Ahlat Ağacı ile
Mehmet Başaran,Susuzlukile Talip Apaydınve onlara, daha önceki yıllardan gele-
rek Toprak Ana ile katılanFazıl Hüsnüdikkati çekiyorlar. Üç kitapta okuyucuya su-
nulan şiirlerin özelliği, romanlarda olduğu gibi köy gerçeğini vermeleridir. Köy ve
köylüyle ilgili temaların gerçekçi bir görüşle gözleme dayanılarak verilmesi şiirimi-
ze içerik bakımından önemli bir katkıdır.
1950'li yılların başlarında şairler bir topluluk kuramamışbağımsız kalmışlardır.
Şiir yazmaya kırklıyıllarda başlamakla birlikte etkilerden sıyrılarak kendi kişiliğini
yansıtan şiirlerini 1950’li yıllarda yayımlamaya başlayan Behçet Necatigil (1916-
1979)dir. Necatigil’in özelliği bağımsız bir şair olmasıdır. Toplumcu gerçekçi bir sa-
nat anlayışıyla yazdığı şiirleri yanında, bireysel ve psikolojik, metafizik temaları iş-
lediği şiirleri de tad alınarak okunacak şiirlerdir. Toplumsal konulu şiirlerinde ge-
nelde dar gelirli insanların yaşamına eğilen şair, daha çok kendi yaşadığı semti ve o
semtteki yaşayışıyansıtmıştır. İlk şiir kitabıKapalıÇarşı’yıizleyerek, Çevre, Evler, Es-
ki Toprak , Arada, Dar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, İki Başına Yürümek, En / Cam, Zebra,
Karaler Aklar,B eyler şiirlerini topladığı kitaplarıdır. Bunlar dışında Sevgilerde adıyla
şiirlerinden seçmeler yayımlanmış, ölümünden sonra bütün şiirleri dört kitapta
toplanmıştır.
Sevgilerde
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.
Behçet Necatigil
Bu yılların dikkati çeken bir şairi de şiirimize yeni imgeler getiren Atilla İlhan
(1925)’dır. 1940’lı yılların sonlarında yayımladığı Duvar adlı kitabındaki şiirlerinde
toplumcu bir çizgide görünen Atilla İlhan, ellili yıllara geçtiğinde okuyucuları-
na,zengin imgeler, değişik benzetmelerle renklendirilmiş, insanın duygularınıyan-
sıtmaya yönelik şiirler vermiştir. Duvar’dan sonra, Atilla İlhan’ın şiirlerini, Sisler
Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Tutuklunun
Günlüğü, Böyle Bir Sevmek, Elde Var Hüzün, Karkırımın Krallığı kitaplarında bir arada
bulabiliriz. Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği kitapla-
rını Ayrılık Sevdaya Dahil adıyla tek kitapta toplamıştır.
Ellili yılların bağımsız şairleri arasına, Dünya İşlerive Hacivatın Karısıadlışiir kitap-
larıyla Selah Birsel’i de katmamız gerekir. Ele aldığıtemalarıalaysıbir ifadeyle yan-
sıtan Birsel, bu ifadeyle düşündürücü şiirler yazarak şiirimize yenilik getirmiştir.
Bu iki kitabına Ases, Kikirikname, Haydar Haydar’ı eklemiş daha sonra iki kez Kö-
çekçeler ve Bütün Şiirleri adlıkitaplarında şiirlerini bir araya toplamıştır. Son şiir kita-
bı da Rumba da Rumba’dır.
Metin Eloğlu'nu çağdaşlarından ayıran özellikleri nelerdir?
Yine bu yıllarda Düdüklü Tencere, Sultan Palamut, Odunadlıkitaplarıyla katılan Me-
tin Eloğlu’nun, kendi yaşama koşullarıyla birlikte çağını yansıtan şiirlerinde duy-
gu, düşünce ve alaysılamayıbir arada buluruz. Şiirlerinin bu özelliğiyle kendine öz-
gü bir şair olma niteliği taşır. Horozdan Korkan Oğlan, Türkiye’nin Adresi, Ayşemay-
şe’yle altmışlı yıllara; Dizin Yumuşak G, Rüzgar, Ekmek, Hep, Şiirce, Ay Parçası, Ön-
ce Kadınlar’la yetmiş ve seksenli yıllara geçmiştir.
Şiirde İkinci Yeni akımını ortaya atanlar kimlerdir? İkinci Yeni'nin özellikleri
nelerdir?
Şiirimizi 1960’lı yıllara götüren bir grup şairimiz de İkinci Yeniler olarak adlandırı-
lanlardır. Başlatanları, İlhan Berk (1916), Cemal Süreyya (1931-1990), Sezai Karakoç
(1933), Ece Ayhan (1931), Ülkü Tamer (1937), Tevfik Akdağ (1932) ve Yılmaz Gru-

da(1930) olan bu harekete Birinci Yeniler’den Oktay Rifat da katılmıştır. Muzaffer
Erdost’un adlandırdığı İkinci Yeni Hareketi , birçok yönüyle Birinci Yeni’ye karşı
bir hareket özelliği taşır. Genelde, onların basitlik ve anlaşılırlık eğilimine tepkidir.
İkinci Yeni’nin temel dayanakları, imge kullanmayıgenişletme, özgür çağrışım, so-
muttan soyuta yönelme, anlamdan uzaklaşma, us dışına çıkma, kapalılık, çevreden
kaçış, dilbilgisi kurallarınıçiğneme ve düzgün anlatımdan kaçma olarak özetlenebi-
lir. İkinci Yeniler bu tutumlarıyla şiiri yeniden anlaşılmaz bir duruma getirmişler-
dir.
İlhan Berk; İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı, Köroğlu, Galile Deniziile ellili
şairler arasında yer almış, onlarıizleyerek aralarında en çok tanınan Mısır Kalyoniğ-
ne olmak üzere on beş şiir kitabıyla günümüze gelmiştir.
Cemal Süreyailk şiir kitabı, Üvercinkaile tanınmış, daha sonra Göçebe, Beni Öp Sonra
Doğur Beni, Güz Bitiği, Sıcak Nal adlı şiir kitaplarını yayımlamıştır.
Turgut Uyar,Arz-ıHal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistanıkitaplarıyla bu yılla-
rın şairleri arasında yer almış,Tütünler Islak, Her Pazartesi, Divan, Toplandılar, Kayayı
Delen İncir’le şiirlerini yayımlamayı sürdürmüştür.
Edip Cansever ellili yıllarda İkindi Üstü, Dirlik-Düzenlik, Yerçekimli Karanfil, Umut-
suzlar Parkı ve Petrol’de şiirlerini yayımlamış, onları izleyen onbir kitabıyla seksenli
yıllara gelmiştir. Son kitabı Oteller Kenti’dir.
Sezai Karakoç, Körfez adlıilk şiir kitabınıellili yılların sonunda yayımlayarak İkin-
ci Yeniler arasındaki yerini almış, Şahdamar, Hızırla Kırk Saat, Sesler, Taha’nın Kitabı,
Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı ile günümüze gel-
miştir.
Ece Ayhan’da Sezai Karakoç gibi, Kınan Hanımın Denizleri’yle İkinci Yeniler arasın-
daki yerini almış, Bakışsız Bir Kedi Kara, Ortodokslar, Devlet ve Tabiat, ZambaklıPadişah,
Çok Eski Adıyladır kitaplarında şiirlerini yayımlamayı sürdürmüştür.
Ülkü Tamer İkinci Yeni doğrultusunda yazdığışiirlerini, Soğuk Otların Altında’dan
başlayarak Gök OnlarıYanıltmaz, Ezra ile Gary, Virgül’ün Başından Geçenler, İçime Çek-
tiğim Hava Değil Gökyüzüdür, Sıra Göller adlı kitaplarında yayımlamıştır. Toplu şiir-
lerini de Yanardağın Üstündeki Kuş’ta bir arada bulabiliriz.
İkinci Yeni hareketini başlatanlar arasında en az şiir kitabı olanlar Tevfik Akdağ’la
Yılmaz Gruda’dır. Lacivert KanatlıBir Kuştur Gece ile Çıplak ve Sevinçle Akdağ’ın şiirle-
rini topladığı iki kitabı, Kuyumcular da Yılmaz Gruda’nın tek şiir kitabıdır.
Oktay Rifat da Perçemli Sokak’ta yayımladığı şiirleriyle İkinci Yeniler arasına katıl-
mıştır.

1950’li yıllarda tanınıp sonraki yıllara da geçen bir grup şair ise Hisar dergisi çevre-
sinde toplananlardır. En çok tanınanları; Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa
Necati Karaer, Munis Faik Ozansoy, Gültekin Samanoğlu, Nüzhet Erman ... gibi
adlarıolan şairler, daha çok duygusal yanıağır basan şiirler yazdıklarıgibi, alışılmış
nazım biçimlerini kullanmışlardır.
6. 1960'lı Yıllarda Türk Şiiri
1960’lıyıllara gelindiğinde İkinci Yeniler şiir kitaplarınıyayımlamayısürdürdükle-
ri gibi, daha önceki yıllarda şiirlerini yayımlayan Behçet Necatigil, Atilla İlhan,
Melih Cevdet, Oktay Rifat, Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Ceyhun
Atıf Kansu da bu yıllarda yeni şiir kitaplarını yayımlamışlardır.
Kırmızı Uçurtma
Ceviz ağaçlarının arasından
Güneş o Eti işi araba
Çekerken ikindi Tanrıçayı
Gün batısı yatağına
Çıkıverdi bir kırmızı uçurtma
Kâğıttan, yelden ve sevinçten.
Çocuğun kulağı ikindide
Yel geliyor mu? Yel nereden gelir?
Yaz altını zerdalilerde
Birikti durdu ceviz yapraklarının iyodunda
Birden hışırdadı gökyüzü elişisi
Bir yaprak düştü ve başladı yel.
Yel bir yiğitlemedir kavaklara
Ceviz dallarına bir okşama
Omuz başlarına bir güzelleme
Ve çıkıverdi bir uçurtma
İki kanatlı gök kapısını açıp birdenbire
Sevinçleme.
Karıncalar içgüdüyle biriktirirler
Yaz otlarından aşlarını
Ve arıların biriktirdiği bal
Bir içgüdü gizeğidir çiçeklerden
Sen ey kırmızı uçurtma
Bir düş birikimisin yaz göğüne.


Ve bir kara omcada
Alaca buğulu bir salkım üzüm
Kızarır güneşin koyağında
Yarın bir kızdır, büyür
İkindi yelinin tarlasında
Kırmızı gelinciğinde uçurtmanın.
Ceyhun Atuf Kansu
Bu yıllarda şiirlerini yayımlayan şairlerden biri,1940 toplumcu şairler kuşağının en
gençlerinden olan Ahmet Arif’tir. Yankılar uyandıran, halk şiiri, hece şiiri ve aruzla
yazılmış şiirlerin söyleyiş özelliklerinin bir arada bulunduğu şiirlerini Hasretin-
den Prangalar Eskittim adlı kitabında toplayarak yayımlamıştır.
1960'lı yılların toplumcu şarileri kimlerdir?
Ahmet Arif’le birlikte, Mutlu Olmak Varken adı altında bütün şiirlerini bir arada ya-
yımlayan A. Kadir de toplumcu şairler kuşağının 60’lı yıllardaki temsilcisi olarak
yer alır. A. Kadir’e toplumsal temalarıişleyen şairler olarak Hasan Hüseyin’le, Şük-
ran Kurdakul’u ekleyebiliriz.
Hasan Hüseyin önce, kullandığı dil ve şiir dünyasını algılaması bakımından Atilla
İlhan’ın etkisinde kalmışsa da giderek kendi söyleşyişini bulmuş, Kavel, Kızılırmak,
Temmuz Bildirisi adlışiir kitaplarıyla toplumcu şiirde yeni örnekler vermiştir. Hasan
Hüseyin bu üç kitabına Kızılkuğu, Ağlasın Ay Şafağı, Oğlak, Acıyı Bal Eyledik, Kelepçe-
nini Karasında Bir Ak Güvercin... gibi kitaplarıyla yetmişli ve seksenli yıllara geçmiş-
tir.
Şükran Kurdakul da, şiirimizin geleneksel biçimleriyle yazdığıtoplumsal şiirlerini
topladığı Nice Kaygılardan Sonra, İzmir’in İçinde Amerikan Neferi, Giderayak, Halk Or-
duları kitaplarıyla altmışlı yılların şairleri arasına katılıp günümüze değin gelmiş-
tir. 1960’lı yılların sonunda, yetmişli yılların başında İkinci Yeni hareketine tepkiler
gösterilmeye başlandığı gibi,yeni toplumcu şairlerle karşılaşıyoruz.
Bu yılların genç kuşağı olarak Metin Demirtaş , İsmet Özel, Süreyya Berfe, Ataol
Behramoğlu ve Özkan Mert’i görüyoruz. Şiir kitaplarını aynı yıllarda yayımlayan
bu şairler arasında İkinci Yenilere karşı çıkanlar Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe,
Özkan Mert ve İsmet Özel olmuştur.
İkinci Yeni Akımına karşı çıkan şairler kimlerdir?
Bir Gün Mutlakaadlıkitabıyla adınıduyuran Ataol Behramoğlu ,Yolculuk, Özlem ve
Kavga Şiirleri, Ne Yağmur Ne Şiirler, İyi Bir Vatandaş Aranıyor, Kızıma Mektuplar, Eski
Nisan, Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum, Bebeklerin Ulusu Yok, Yaşayan Bir Şiirki-
taplarıyla günümüze gelmiştir.

Süreyya Berfe şiirlerini Gün Ola, Savrulan, Hayat ile Şiir, Ufkun Dışında adlı dört
kitapta toplamıştır.
Daha önce yayımladığıGeceleyin Bir Koşu’dan sonra yetmişli yılların yazarlarıarası-
na Evet İsyan’la katılan İsmet Özel, bu kitabına Cinayetler Kitabı, ilk üç kitabını bir
arada bastırdığı Şiirler, Celladıma Gülümserken, Erbain’i (4 kitabı bir arada) eklemiş-
tir.
Kitaplarınıyetmişli yıllarda yayımlayarak Cumhuriyet dönemi şiirinde yer alan ve
yankı uyandıran şairler olarak da Can Yücel, Ali Püsküllüoğlu, Eray Canberk, Öz-
demir İnce, Ahmet Oktay, Hilmi Yavuz, Gülten Akın, Refik Durbaş, Sennur Sezer ve
Nihat Behram dikkati çekerler.
Şiirimizde toplumsal yergiye güncelleştirerek canlılık kazandıran, kullandığı ken-
dine özgü sözcüklerle yarattığı yeni bir gülmeceyi lirizmle birleştiren Can Yücel
ilk şiir kitabı Yazma’yı 1950’de yayımlamakla birlikte onu izleyen Sevgi Duvarı’
yetmişli yılların başında yayımlayarak bu yılların şairleri arasına katılmıştır. Bu ki-
taplarını izleyerek şiirlerini on kitapta toplamıştır.
Şiir kitaplarınıellili yıllarda yayımlamaya başlayarakUnutma Onları’yla bu yılların
şairleri arasına katılan ve şiirlerini topluca Babadat’ta yayımlayan Ali Püsküllü-
oğlu; ilk şiir kitaplarını yine ellili yılların sonlarına doğru yayımlamaya başlaya-
rak, KırmızıKaranfil, Ağıtlar ve Türküler, Seyran Destanıile yetmişli yıllarda dikkatleri
çekip, bütün şiirlerini Toplu Şiirler’de bir arada yayımlayan Gülten Akın; Kiraz Za-
manı ile bu yılların şairleri arasına katılıp, Toplu Şiirler, Uykusuzluk ve Mavi Hayy’la
günümüze gelen Özdemir İnce; şiirlerini altmışlı yılların sonlarına doğru yayımla-
maya başlayarak, Sürgün adlı kitabıyla yetmişli yılların sonlarında şiirlerini oku-
yuculara sunup, Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi, Kara Bir Zamana Alınlık, Yol Üstündeki
Semender, Ağıtlar ve Övgülerlegünümüze gelen Ahmet Oktay;Bedrettin Üzerine Şiir-
ler ve Doğu Şiirleri’yle yetmişli yıllarda tanınıp , II Cilt Toplu Şiirler, Gülün UstasıYok-
tur , Erguvan Sözleri’yle günümüzde de şiirlerini yayımlamayı sürdüren Hilmi Ya-
vuz, şiirimizi gerek biçim gerekse söyleyişözellikleri ve temalar bakımından İkinci
Yeniler’in şiirlerinden tamamen sıyırarak toplumcu görüşe yönelmişlerdir. Arala-
rında Hilmi Yavuz, uyak düzeni, kullandığı sözcükler ve benzetmeler, söz dizimi
yönünden Divan Şiirini yeniden canlandırma denilebilecek özgün şiirler yazmıştır.
Bu şairlerle birlikte,1960’lı yılların başında, Gecekondu adlı kitabıyla adını duyurup
ona Yasak'ıekleyen Sennur Sezer, toplumsal konulara değinen bir şair olarak görü-
nürken, 70’li yılların şairleri arasına katıldığı Direnç’te topladıklarında ve onu iz-
leyen şiirlerinde yalın bir söyleyişle içten uygularla yazdığışiirlerini yayımlamıştır.

7. 1970'li Yıllarda Türk Şiiri
70’li yılların başında Kuytu Sular’la şiirlerini tanıtan Eray Canberk, şiirlerinde ele al-
dığı kişisel ya da toplumsal temaları içten bir duyarlılıkla diline de özen göstererek
yazmıştır. Yüreğinin Burkulduğu Zaman’la seksenli yıllara geçen Canberk Eskimiş
Yalnızlığa ve Ebrular’la günümüze gelmiştir.
1970'li yılların toplumcu şairleri kimlerdir?
Refik Durbaş’la Nihat Behram bu yılların toplumcu şairleri olarak görülüyorlar. Re-
fik Durbaş 70’li yılların sonunda yayımladığı Siyah Bir Acıda kitabıyla bu yılların
yazarlarıarasına girmiş, Çırak Aranıyor ve Menzil’le günümüze gelmiştir. Şiirlerinde
12 Mart olaylarını yansıtan bir şair olarak dikkati çeken Nihat Behram, Hayatımız
Üzerine Şiirler’le adını duyurduktan sonra, şiir yazmayı sürdürmüş, Yeniden Kendi
Şehrim’le günümüze gelmiştir.
70’li yılların şairleri arasında, Akdeniz, Mor, Dört Kişiydiler Bir de Ben, Yeryüzünün Yü-
reği, Yerdeli Gökdeli, Zeytinli Fırın Sokağı, Güz Ey, Fideadlıkitaplarıyla toplayan Cen-
giz Bektaş’ı Sihiyadan Nara’ya, Dünyaya Bakış, Bir Nisan Akşamında kitaplarıyla Er-
gun Evren’i eklemek gerekir.
İnanç Çiçekleri
Her yanımız çiçek
-Sevmek-çiçekleri
Yaşamayı sevmek
Çalışmayı sevmek
Sevmek işimizi
Elimizin usumuzun emeğini
Dolu dolu
Yüreğimiz titreyerek
Sevmek işimiz
Bizden olanı
Dosdoğru sevmek
"Dostuna dost düşmanına düşman"
Olmayı bilerek
İşimiz sevmek
Yerimizi yurdumuzu
Suda yelde ateşte
Sevmek birliğimizi
Cengiz Bektaş

8. 1980'li Yıllarda Türk Şiiri
1980’li yıllara geldiğimizde, bu yılların genç şairleri olarak ilk dikkati çekenler Yaşar
Miraç, Ozan Telli, Abdülkadir Bulut ve Ahmet Ada oluyor. Bu şairlerin özelliği halk
şiirinden, dilinden ve kültüründen yararlanmalarıdır. Yaşar Miraç, Trabzonlu Deli-
kanlı, Ozan Telli, Şahince adlı şiir kitaplarını bu yılların başında yayımlayarak geniş
bir okuyucu kitlesini etkileyip, aynı çizgide yazdıkları şiirlerini yayımlamayı sür-
dürmüşlerdir. Ahmet Ada Taş Plak Gazeller’le günümüze geldiği gibi, Abdülkadir
Bulut’un şiirleri ölümünden sonra Ülkemin Şiir Atlası adıyla yayımlanmıştır.
80’li yıllarda genelde, değişik bakışaçılarıyla toplumun acılarınıyansıtmakla birlik-
te, değişik temalara değinen yer yer alaysılama ve gülmeceyi kullanan şairler ola-
rak, Abdülkadir Budak, Ali Cengizhan, Metin Altıok, Ahmet Telli, İsmail Uya-
roğlu, Ahmet Erhan, Güven Turan, Tuğrul Tanyol, Erdoğan Alkan, Neşe Yaşın,
Nurer Uğurlu, Adnan Özer, Hüseyin Yurttaş, Gültekin Emre, Enis Batur, Hüseyin
Atabaş, Metin Demirtaş, Şükrü Erbaş, Salih Bolat, Enver Ercan en çok dikkati çe-
ken şairler arasında yer alıyorlar.
9. 1990'lı Yıllarda Türk Şiiri
90’lı yıllarda bu şairlere kendilerinden söz ettirenler olarak Turgay Kantürk, Gül-
süm Akyüz, Metin Cengiz, Sina Akyol, Sunay Akın, Hulki Aktunç, Güngör Tek-
çe, Akgün Akova, Muzaffer Erdost, Ali Asker Barut, Melisa Gürpınar, Ersin Sal-
man gibi adlar eklenmiştir.
Kuş Çiçek
Geldi mi desem gece yarısı
Gelecek mi desem
Ay ışığı çağların sevgisidir ulaşır
Sana dek mi desem
Özlemden kim ölmüşse korkunç değil
Son solukları kelebek mi desem
Yüz bin parlasalar da seni anlatır hep
Yıldızlar tek mi desem
Kuşmu desem yalnızlığıma şimdi
Çiçek mi desem
Fazıl Hüsnü Dağlarca




Lütfenyardım 16 Nisan 2009 16:08

FArkLı dönemLere ait şiirlerde zihniyet
 
ArkadaşLar Divan Modern garip tanzimat halk şiir türlerindeki zihniyet lazım :(


ReaLMaster 16 Nisan 2009 19:15

FArkLı DönemLere Ait ŞiirLer
 
ArkadaşLar baktım KonuLarınıza Tam oLarak böyLe yok Benim Aradıgım FarkLı dönemLerde şiir örnekleri sadece şiir mesela halk divan modern bi kaç şiir sadece


Keten Prenses 17 Nisan 2009 00:40

Alıntı:

ReaLMaster adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 1376706)
ArkadaşLar baktım KonuLarınıza Tam oLarak böyLe yok Benim Aradıgım FarkLı dönemLerde şiir örnekleri sadece şiir mesela halk divan modern bi kaç şiir sadece

siz ozaman bence tek tek şiir türlerine ait örnekleri incelemelisiniz. eğer başka bir konu açarsanız yardımcı olabiliri. sitemizde olan tüm şiir türü linklerini verebilirim. ancak bu farklı bir konu


FarkLıMaster 17 Nisan 2009 11:00

FarkLı dönemLere ait ŞiirLer
 
FarkLı dönemLere ait ŞiirLer böyle bir konu var ama içinde şiir yok ?


Keten Prenses 17 Nisan 2009 11:37

İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI’NDA ŞİİR
SÖZLÜ EDEBİYAT

SAGU

Alp Er Tonga öldi mü
İsiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur

Ulşıp eren börleyü
Yırtıp yaka orlayu
Sıkrıp üni yurlayu
Sıgtap közi örtülür

Könglüm için örtedi
Bütmiş başıg kartadı
Keçmiş ödüg irtedi
Tün kün keçip irtelür


Şiirin kafiye düzeni ise aşağıdaki gibidir:

1.Dörtlük:İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki fiiller, önce görülen geçmiş zaman eki almışlar(-di,-dı ), daha sonra ise soru eki almışlardır.(-mı, -mi) Bu ekler aynı görevde ve aynı yazılışta bulunduklarından (Farklılıklar ünlü uyumlarından kaynaklanmaktadır.), redif oluştururlar.(-di mü, -dı mu) Bu eklerden önce gelen ve fiillerin kökünde bulunan “l” harfleri yarım kafiye oluştururlar.Dörtlüğün kafiye şeması; “aaab” şeklindedir.
2.Dörtlük:Yine ilk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-la, -le” ve “-yu, yü-” ekleri redif oluştururlar.(“”-layu, -leyü) Bu mısralarda fiilin kökünde bulunan “r” harfleri yarım kafiye oluştururlar.Dörtlüğün kafiye şeması; “cccb” şeklindedir.
3.Dörtlükhttp://www.forumcak.org/images/smilies/biggrin.giförtlüğün ilk üç mısrasında; “-te, –ta” ekleri ile “-dı, di” ekleri redif oluştururlar.(“-tedi, -tadı”) Bu eklerden önce gelen ve “r” harfleri yarım kafiye oluştururlar.Dörtlüğün kafiye şeması; “cccb” şeklindedir.
Dörtlüklerin son mısralarının sonlarındaki, “-ılur, -ülür, -elür” ekleri redif oluşturmuşlardır. Bu eklerden önce gelen ve fiillerin kökünde bulunan “r” ve “t” harfleri tam kafiye oluştururlar
KONU:Şiirin konusu Alp Er Tonga’nın ölümünden duyulan üzüntüdür.
TEMA: İnsanların ölmesi üzüntü verici bir olaydır.


ŞİİRE GENEL BAKIŞ: Şiirde, dönemin edebiyat anlayışının genel özellikleri görülür: Anonimdir.Nazım birimi dörtlüktür. Hece ölçüsünün 7’li kalıbı ile yazılmıştır. İçerisinde yabancı kelime yok denecek kadar azdır. Bir milletin ortak duygularını yansıtır.
Şiirde Alp Er Tonga’nın ölümünden doğan üzüntü anlatılır.Hissedilen duygunun şiddetini anlatabilmek için,benzetme, tasvir ve deyimlere yer verilmiştir.Şair ilk kıtada onun öldüğüne inanmıyormuşçasına sorular sorar.Sonra gerçeğin farkına varıp, feryat etmeye başlar.Son dörtlüğün son iki beytinde, onunla geçirilen günlerin özlendiği ve o günlere dönülmek istendiği anlatılır.


KOŞUK

Keldi esin esneyü
Kadka tükel osnayu
Kirdi bodun kasnayu
Kara bulıt kükreşür

Kar buz kamuğ erüşdi
Taglar suvı akışdı
Kökşin bulıt örüşdi
Kayguk bolup ögrişür

Tümen çeçek tizildi
Bükünden ol yazıldı
Üküş yatıp özeldi
Yirde kopa adrışur


Şiirin kafiye düzeni aşağıdaki gibidir:

1.Dörtlük:İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-neyü, -nayu” ekleri redif oluştururlar.Bu eklerden önce gelen “s” harfleri ise yarım kafiye oluşturmuşlardır. Dörtlüğün kafiye şeması; “aaab” şeklindedir.
2.Dörtlük: İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-dı, -di” ekleri redif oluştururlar.Bu eklerden önce gelen “ş” harfleri ise yarım kafiye oluşturmuşlardır. Dörtlüğün kafiye şeması; cccb” şeklindedir.
3.Dörtlük: İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-dı, -di” ekleri redif oluştururlar.Bu eklerden önce gelen “l” harfleri ise yarım kafiye oluşturmuşlardır. Dörtlüğün kafiye şeması; cccb” şeklindedir.
Dörtlüklerin son mısralarının sonlarındaki, “-ışur, -eşür, -işür” ekleri redif oluşturmuşlardır. Bu eklerden önce gelen ve fiillerin kökünde bulunan “r” harfleri yarım kafiye oluştururlar.
KONU:Şiirin konusu baharın gelişidir.
TEMA:İnsanlar baharın gelişinden mutlu olurlar.

ŞİİRE GENEL BAKIŞ: Atlı göçebe medeniyetinde insanlar tabiatla baş başadır. Hayvanlarını otlatabilmek için baharın gelişini sabırsızlıkla beklerler.At bu medeniyetin temel taşıdır.Atların otlaması için baharın gelmesi gerekir.Bu yüzden kışın sona erip baharın gelmesi, insanlarda yeniden doğmuş gibi, bir mutluluk uyandırır. Bu koşukta, kışın bittiği ve baharın kendini göstermeye başladığı, sevinç ve coşku ile anlatılmaktadır. Şiir; nazım birimi(dörtlük), kullanılan ölçü(hece ölçüsü-7’li kalıbı) ve kafiye şeması(aaab, cccb vb.) bakımından devrinin özelliklerini yansıtır. Ayrıca okuyucuya, yazıldığı dönemin sosyal hayatı ile ilgili de bilgi verir,Şiirde bahar unsurları kullanılmıştır.Bu yolla, baharın gelişi daha iyi tasvir edilmeye çalışılmıştır.Şâir, “kökşin bulut” yani “mavi bulut” derken, baharın insanlarda uyandırdığı yeni umutları ve hayalleri anlatır. Mavi bu duyguları anlatmada en güzel renktir. Ayrıca, çiçeklerin açması ve dağların karının eriyip seller halinde akması da baharın gelişini müjdeler.İlk dörtlükte, kış unsurları anlatılır. İkinci dörtlükten itibaren, bahara doğru geçiş hissettirilmeye çalışılmıştır.


SAV


Öküz adakı bolgınça buzagu başı bolsa yig.
(Öküz ayağı olacağına, buzağı başı olmak daha iyidir.)

AÇIKLAMALAR:
İnsanlar, daha güçlü bir kurumda görev alıp da, başkalarına boyun eğerek hareket etmek yerine, daha küçük bir kurumda önemli bir görev almalıdırlar. Bu daha iyi bir davranıştır. Tabi burada görevi sadece iş olarak düşünmemek gerekir. Burada bir de bağımsızlık duygusu göze çarpar. Türkler hiç bir zaman esareti kabul etmemişlerdir. Bu açıdan bakarsak; bu atasözü Türk kültürünün önemli bir parçasıdır. Türkler her zaman, büyük bir devlete tâbi olarak yaşamaktansa, küçük bir devlet olarak hayatlarını sürdürmeyi tercih etmişlerdir. Ama bazen bu da mümkün olmamıştır. İşte o zaman ya istiklâl ya ölüm diyerek, bağımsızlık için sonun kadar savaşmışlardır. Bu atasözü Türklerin yaşamış olduğu bu duyguları ve onların bağımsızlık anlayışlarını çok iyi anlatır.


Keten Prenses 17 Nisan 2009 11:41

19. Yüzyıldan Günümüze Türk Şiiri
19. Yüzyıldan Günümüze Türk Şiiri

TANZİMAT

Tanzimat; düzenlemeler, yeğlemeler,ıslahat anlamına gelir, “tanzim”sözcüğünün çoğuludur. Tanzim ise Arapça “nazm”dan gelir. Sıraya koyma, dizme, sıralama, ıslah etme, manzum ya da düz yazı olarak yazmak anlamındadır. Tanzimat, 3 Kasım 1839’da “Gülhane Hattı Hümayunu” ile temelleri saptanan düzenleme eylemlerinin genel adıdır;1876 Rus Savaşı’na dek sürer.
Tanzimat şiiri; divan şiirine göre daha canlı, daha çeşitlidir. Divan şiirinde zihinsel bir varlık gösteren duyumlar, Tanzimatla fikirleşir. Bu dönemdeki Türk şiirine manzun nesir de denilebilir. Tanzimat şiirini divan şiirinden ayıran en önemli ayrılığı, toplumcu özeeliğinde aramalıdır. Divan şiiri bireyci ama Tanzimat şiiri toplumsaldır.
Tanzimat şiirinde aşırı bir özcülük vardır. Tanzimat şiiri, halka, halk diline eğilir. Tanzimattan bugüne değin Türk şiiri, yeni bir dünya görüşü, yeni bir hayat anlayışı, yeni bir kompozisyon peşindedir.
Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa söz sanatlarından uzak, söz oyunlarundan arınmış bir şiir getirirler. Buna düşünce şiiri, fikir şiiri de denilebilir. Namık Kemal; yüzyıllar boyu devem edegelen insanın güçsüzlüğü görüşüne karşı gelir; insanın bir kahraman olduğu görüşünü savunur. Bu inancı Hamit daha ileri götürür; kainat karşısında iyimserlik, hayranlık duygularıyla dolar. Günlük yaşantıdan doğan gözlemler, Tanzimat şiirine girer.

HÜRRİYET KASİDESİ

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten

Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten

Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten

Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye
Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten

Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

.............................. .................... .....................


Namık KEMAL


YENİ ŞİİR

Tanzimat’a girerken, bireysel ve toplumsal yaşanyımız hızlı bir değişim içerisindedir. Şiirimiz de bun katılmak zorunda kalmıştır. Yeni bir insan anlayışı şiirimizi etkilemiş; şairler kudretlerini uluslarından almak zorunda kalmışlardır. Türk şiirinin bu dönemine; Batı Uygarlığındaki Türk Şiiiri de denilmektedir. Batı uygarlığı ile ulusal benliğe dönüşümüzü yansıtan bu dönem, XIX. yüzyılın ortalarından günümüze kadar gelir.
Yeni şiirin en belirli özelliği, gerçeğin, yaşamtının dili oluşudur. Şiirimize konuşma dilini getiren Şinasi ile Türk şiirinin söz oyunlarından kurtuluş hareketi başlar. Şiirimize ilk kompozisyon yine Şinasi ile girer. Namık Kemal siyasete, Abdülhak Hamit felsefeye giderler. Türk şiirinde duygusal bir deyiş yaratanlar Abdülhak Hamit’le Recaizade Ekrem’dir. Muallim Naci, şiirimizin özünü neoklasisizme götürmek ister. Yeniyi arayan eskiyi aşmak zorundadır.
Şiirimizin vezin, nazım aşamalarını bilmeyen, yeni şiirimizin neler getirdiğini anlayamazlar.
Yeni Türk Şiiri, nazmın şiir olmayacağı görüşündedir. Türk Şiiri, Tanzimat’tan günümüze doğru geldikçe soyuttan somuta varır. Yeni şiirimizin en büyük özelliği mısra yapısını getirmiş olmasıdır.

DİVAN ŞİİRİNİN YIKILIŞI

Tanzimat şiirinde aşırı bir öz kaygısı vardır. Muhtevanın zenginliği, şekil mükemmelliğinden üstün tutulur. Tanzimat’la başlayan edebiyatımızda biçim, dil, ülkü bakımlarından yepyeni bir anlayış görülür. Bu anlayışın kaynağı, Fransız Edebiyatı’dır. Tanzimat’tan sonra Divan şiirinin üslupçuluğu yıkılır. Şiirin konusu genişler; doğa, felsefe, iç ve dış yapı olanakları gelişir, fakat beklenen şiir yaratılamaz.
Edebiyatımıza Batılı anlatışla ilk nazım yeniliklerini getiren, bu yenilikleri Sahra, Makber adlı yapıtlarında ortaya koyan şairimiz Abdülhak Hamit’tir. Namık Kemal’in “Vaveyle”sı bundan sonra gelir. Hamit’ten sonra özle birlikte şiirimizin biçimi de yenileşir. Divan şiirini yıkanların, yeni şiiri kurmaya çalışanların öncülerindendir Hamit. O; Türkçe, Farsça, Arapça, Fransızca sözcükler içerisinde yaşadığı için şiirileri bu dört dilin etkilerini gösterir. Tanzimat şiirinde yeni bir şiir dilinin kurucusu sayılır.
Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa eski biçim içerisinde yeni bir öz; mazmunlu deyişler yerine konuşma diline giden bir Türkçe koyarlar. Nedim’le Şeyh Galip, divan nazmında yenilikler yapmak için büyük çaba gösterirler. Fakat onların bu çalışmaları bugünkü nazım anlayışımızdan çok uzak, Divan Şiiri özelliklerinden dışarı çıkacak bir nitelikta değildir. Halk Şiiri’mizden söyleyiş içtenliği, Divan Şiiri’mizden dizeler disiplini, Batı’dan kişinin günlük dramını almamız gerekli görülür.

YENİ ŞAİR

Tanzimat şiiri; Divan Şiiri’nin dünyaya bakış açısını değiştirir. Halkı ezen iktidara kafa tutma, doğa sevgisi, yüce ülküler peşinde koşma, topluma sımsıkı bağlanma, sırtı halka ve kanuoyuna dayama, şüpheci ve faydacı bir çabanın savaşını verir.
Tanzimat şairi; bireycilikten toplumculuğa, saraycılıktan halkçılığa doğru gider. Şiir yoluyla toplumu uyandırmak, yüceltmek amacındadır. Karanlığa, baskıya geriliğe, halkı ezenlere karşı savaş açar. Cunhuriyet şiirinin temeli Tanzimat’la atılır.
Tanzimat şiiri; biçimle öz yönünden, yeni önleyişlerin olanaklarıyla zorlanır. Gazel, kaside, murabba, kıt’a, tekrib-i bent gibi divan, nazın şekillerinin içerisine, o zamana kadar görülmeyen hürriyet, vatan sevgisi, adalet, millet, terakki, tabiat, teknik, fen, ilim, materyalist fizik ötesi düşünceler girer.

EDEBİYAT-I CEDİDE ŞİİRİ

Edebiyat-ı Cedide, dil yabancı sözcüklerle dolu olmasına rağmen, bu şiirler bizde, Batı şiir anlatışına en uygun bir görüşle yazılmışlardır. Edebiyat-ı Cedidecilerden sonra gelenler yabancı sözcükleri ayıklayarak Türk şiirinin bugünkü yolunu açmış oldular. Şiirimizin beyit beyit kurulma aşamasından ayrılışı Edebiyat-ı Cedide şiiriyle başlar.
Edebiyat-ı Cedide şiirinde Divan Şiiri’nin yerini Fransız şiir özellikleri alır; günlük, basit olaylar konu olur. Avrupa nazım biçimleri denenir, şiir düzyazıya yaklaştırılır, uyakların kulak için olduğu saptanır.
Edebiyat-ı Cedide’den sonraki şiirimizde anjambman vardır. Anjambman; ulantı; bir mısrada anlam tamamlanmadığı zaman onu tamamlayacak kelimelerin diğer mısralara bırakılmasıdır. Servet-i Fünunculardan Tevfik Fikret’le Cenap Şahabettin bunu ustalıkla şiirlerinde kullanırlar.
Edbiyat-ı cedide şiirinde şiirin yerini çoğunlukla resim alır. Cenab’a göre şiir:”kelimelerde yapılmış bir resim”dir. Onları biçim ve üslup titizliği, daha sonra geniş halk yığınlarının anlayabileceği bir nitelik lazanır. Tanzimat şiiri olsun, Servet-i Fünun şiiri olsun; Divan Şiiri ile Batı şiirinin bileşkesinden doğmuştur denilebilir. Özellikle Tanzimat şiirinin özünde Batı biçiminde Divan; Edebiyat-ı Cedide şiirinin biçim ve özünde ise Batı şiir niteliklarini bulmamız ise buradan gelmektedir. Tevfik Fikret’in “Şukufe-i Yar” şiiri verilebilir.

ŞUKUFE-İ YAR
Bir gonca durur kadid ü muber
Bir defter-i sanihat içinde
Binlerce emel, heves beraber

Reng-i siyah-i mehat içinde
Sessiz sessiz geçer hayatı
Bir velvele-i nikat içinde

Anlar mı aceb o dürrehatı
Coştukça sahayıf-ı eserden
Aşkın bana hoştur iltifatı
Bir goncada böyle saf-u ruşen.
Tevfik Fikret

SERVET-İ FÜNUN

Servet-i Fünun şiirini yaratan Tevfik Fikret’tir. Şiirlerinde sağlam bir nesir yapısı, kendinden önceki şairlerde görülmeyen iç ve dış yenilikler, toplumsal konular, biçim ve kafiye özgürlüğü, ustalıklı bir aruz görülür. Türk şiirinde insan bilim, fen, teknik servisi Tevfik Fikret’ten sonra gelişir.
Tanzimat’tan sonraki şiirimizde bizi öz benliğimizden uzaklaştıran bir batılaşma görülür. Bu bilinçsiz Batı uygarlığı, bize öz benliğimizi duyuran Yahya Kemal’e kadar süregelir. Tanzimat şiirindeki yalınlık, fikirle yüklü üslup; Servet-i Fünun‘da mecazlara, benzetmelere, istiareye yerini bırakır. Servet-i Fünun şairleri, genellikle gerçeklerden kaçan derin bir melankolik kötümserlikle yüklü bir ruh hali gösterirler. Bunun için doğa, hayal ve anılar yegane teselli kaynakarıdır. Servet-i Fünuncular üslubu yaratırken çoğunlıkla duyguyu çıkış kaynağı olarak alırlar. Dil, bu kaynaktan doğar.
Haluk'un İnancı

Bir yaratıcı güç var, ulu ve akpak,
kutsal ve yüce, ona vicdanla inandım.

Yeryüzü vatanım, insansoyu milletimdir benim,
ancak böyle düşünenin insan olacağına inandım.

Şeytan da biziz cin de, ne şeytan ne melek var;
dünya dönecek cennete insanla, inandım.

Yaradılışta evrim hep var, hep olmuş, hep olacak,
ben buna Tevrat'la, İncil'le, Kuran'la inandım.

Tekmil insanlar kardeşi birbirinin... Bir hayal bu!
Olsun, ben o hayale de bin canla inandım.

İnsan eti yenmez; oh, dedim içimden, ne iyi,
bir an için dedelerimi unuttum da, inandım.

Kan şiddeti besler, şiddet kanı; bu düşmanlık
kan ateşidir, sönmeyecek kanla, inandım.

Elbet şu mezar hayatı zifiri karanlığın ardından
aydınlık bir kıyamet günü gelecek, buna imanla inandım.

Aklın, o büyük sihirbazın hüneri önünde
yok olacak, gerçek dışı ne varsa, inandım.

Karanlıklar sönecek, yanacak hakkın ışığı,
patlayan bir volkan gibi bir anda, inandım.

Kollar ve boyunlar çözülüp, bağlanacak bir bir
yumruklar şangırdayan zincirlerle, inandım.

Bir gün yapacak fen şu kara toprağı altın,
bilim gücüyle olacak ne olacaksa... İnandım.
Tevfik Fikret

FECR-İ ATİ ŞİİRİ

Fecr-i Ati şiiri ile Servet-i Fünün şiiri temelde birleşirler. İkisi de doğayla aşkı aynı sözcükler kompozisyonu içerisinde öznel bir duyarlılıkla işlerler. Ölçüleri aruz, nazım biçimleri çoğunlukla serbest müstezattır. Fransız sembolizmini daha ileri götürürler. Fecr-i Ati’ciler; toplumla, gerçekle ilgisiz, sanat için sanat yaparak, özü belirsiz duygularla örülü bir şiirin peşindedirler. Kaynakları Fransız sembolizmidir.
Fecr-i Ati’ciler; 1909’da yayımladıkları bildiriyle ortaya çıktılar. Muhakkak ki bu şiirin en büyük, en ünlü temsilcisi Ahmet Haşim’dir ve kendisi XX. yüzyıl Türk şiirinde başlı başına bir isimdir. Şiirimiz en güzel sembolik örneklerii onunla verdi. Bu şiirde yoğun bir hayal kudreti, zengim bir müzikalite, prizmalardan geçmiş gibi zevkli bir gözlem dünyası görülür.

Merdiven

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Ahmet HAŞİM




MİLLİ ŞİİR

XX. yüzyıl Türk Edebiyatı’nın 1908’le 1923 yılları arasında gelişen; II. Meşrutiyet’in milliyetçilik hareketleriyle başlayan şiirimiz “milli şiir” adını alır. Bu şiir akımı, Cumhuriyet dönemine değin sürer. Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Emin Yurdakul, Faruk Nafız Çamlıbel bu dönemin en tanınmış şairleridir.

ŞAİRLER DERNEĞİ

Şairler Derneği; 1917’de kurulur. Mehmet Emin Yurdakul’un 1897 Yunan Savaşı üzerine yayınladığı “Türkçe Şiirler” kitabında aruz yerine hece ölçüsünün kullanılması esin kaynağı olur. Faruk Nafız Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Halide Nusret Zorlutuna, vb şairler hece ölçüsünü benimserler. Mehmet Emin Yurdakul’la Ziya Gökalp’in başarılı izleyicileri olurlar.

HECENİN BEŞ ŞAİRİ

Faruk Nafız Çamlıbel, Enis Behiş Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy ve Yusuf Ziya Ortaç’tan kurulu topluluğun edebiyat tarihimizdeki adı “Beş Hececiler”dir. Bu şairler, 1911’de Selanik’te “Genç Kalemler”le başlayan ulusal eebiyet akımının ilkelerine bağlı olarak, halk şiirimizin özelliklerinden, yerli kaynaklarımızdan yararlanarak, şiirimizin aruzdan heceye geçişinde buyuk rol oynarlar. İlk şiirlerinde Ziya Gökalp’ın etkisinde kalan “Beş Hececiler” daha sonraları “Memleket Edebiyatı” adı verilen çığırın ilk ürünlerini verirler.
"Aruz sizin olsun, hece bizimdir,
Halkın söylediği Türkçe bizimdir:
Leyl sizin, şeb sizin gece bizimdir,
Değildir bir mana üç ada muhtaç."


CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİ (1923-1940) :

Bu dönemde tam anlamıyla yerli ve sade bir dil kullanıldı. Konuşma ve yazı dilini birleştirdiler. Hece ölçüsünün sesini gizleyerek, iç ahenge yöneldiler.

Ahmet Hamdi Tanpınar: sembolizm havası içinde soyut şiirin ve psikolojik roman, hikaye türlerinin ustasıdır.
Cahit Sıtkı Tarancı : Yaşamanın ve aşkın güzelliğini, ölümün üstünlüğünü vurguladı
Eserleri: Şiir:Otuz Beş Yaş , Düşten Güzel , Sonrası.

YEDİ MEŞALECİLER

1928’de Yedi Meşale adlı bir kitapta yedi sanatçı birleşti. Beş Hececilerin yaptıklarını geliştirerek, modern Türk şiirinin doğmasına ortam hazırladılar. Hissedilir bir değişiklik yapamadılar. Bunlar: Siyavuşgil , V. M. Kocatürk , Kenan Hulusi , Muammer Lütfi
Ziya Osman Saba :Yedi Meşalecilerin şiire en sadık olanıdır. Çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, kadere boyun eğiş gibi temaları işlemiştir.

1940 SONRASI TÜRK ŞİİRİ

1. Garipçiler (I. Yeniler)
2 Yeni Gelenekçi Şiir
3 II. Yeniler
4.Toplumcular
5 Yeni İslamcılar
6.Son Yeniler



GARİPÇİLER

Yeni şiir (Garipçi şiir) bir bakıma yıkıcı ve alaycı olarak görülür; çünkü buna öncülük eden şairler iki önemli savaş arasında yetişmiş, dünyada ve yurtta ciddi değişimler görmüşler ve yaşamışlardır. Ayrıca 1920–1940 yıllarında Batı edebiyatlarının sarsan devrimci şiir akımları bize bu yeni şairler aracıcığıyla gelmiştir. Bu dönemin en büyük özelliği bu akımın bütün eskilerden ayrılarak hayata bakış tarzını değiştirmiş; düşünceyi ve felsefeyi şiir dışı tutmak istemiştir. 1940’tan sonra aydınlara ve “mutlu azınlığa” hitap edilen şiiri bırakıp büyük halk kitlelerine seslenme hevesi başlamıştır. Bu akımla daha çok tabiat, hayat ve insanlar konu alınmıştır. Aşk, salata, hürriyet, sokak satıcısı, rakı şişesi gibi tema örnekleri verilebilir. Genel olarak çocukluk, ölüm, aşk, günlük yaşamdan kareler gibi örnekler verilebilir. Sevet-i Fünun ve Milli Edebiyat’la kademe kademe şiire giren temalar ve nesneler çoğalarak en geniş halini bu dönemde almıştır.
Ayırt edici özellikleri:
a. Kafiyesizdir. Onlarca bunun gerekçesi kafiye ikinci satırın akılda kalması için ilkel bir yöntemdir. Gelişen insanın ve edebiyatın içinde kafiye olmamalıdır.
b. Ad aktarmaları, mecaz sanatı gereksizdir. Yazılan bütün Garip akımı şiirlerinde görebiliriz ki oldukça sade bir dil kullanılıştır. Hatta günlük dile bayağı yakındır.
c. Şiir söz söyleme sanatıdır. Sade basit ve yalındır.
d. Hece ve aruz ölçüsü yoktur.
e. Duygulardan çok akla dayanır.

En büyük temsilcilerinden biri Orhan Veli’dir. Bazı şair ve şiir örnekleri:
Sıtkı Yırcalı, Cahit Sıtkı Tarancı, Rıfat Ilgaz, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Hüseyin Pala…

Sokakta Giderken

Sokakta giderken, kendi kendime
Gülümsediğimin farkına vardığım zaman
Beni deli zannedeceklerini düşünüp
Gülümsüyorum.
Orhan VELİ

Çayın rengi ne kadar güzel
Sabah sabah,
Açık havada…
Hava ne kadar güzel!
Oğlan çocuk ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!...
Orhan Veli



Aydın Mısın?
kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun ?

kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
.............................. .................
Rıfat Ilgaz

YENİ GELENEKÇİ ŞİİR
Garipçilerin ve onlara yaşıt “Bağımsız”ların, büyük çoğunlukla Batı şiirindeki denemelere kapılmaları, başlangıçta taklide uyar görünenleri de zamanla tedirgin etmiştir; yaptıkları şiirin bize ait ve değerli olduğundan “kuşku” duymaya başlamışlardır. Bu yüzden Behçet Necatigil’den tutarak Attila İlhan, Hilmi Yavuz, Hüsrev Hatemi, ikinci yenilerden Turgut Uyar divan edebiyatına yönelmişlerdir. Garip’ten başlayarak alaya almaya çalıştıkları Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve görmezlikten geldikleri Necip Fazıl, A. Hamdi Tanpınar, A. Muhip Dranas gözlerinde büyümeye başlamıştır. Yeni Gelenekçiler’i üç ana bölüme ayırabiliriz:
1.Hisarcılar
2. Epik (Hamasi) söyleyenler
3. Özcü (Saf şiirci, purist) şairler



MAVİ AKIM
Attila İlhan’ın Mavi isimli bir dergiyle başlattığı bir akımdır. Garip akımına karşı olarak çıktı. Mavi ya da Maviciler adıyla tanınan toplumcu gerçekçi şiir akımını başlattı. Şiire yeni bir ses düzeni, taşkın, coşkulu bir anlatım ve kendisine özgü bir duyarlılık getirdi. Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum şiir kitaplarındaki şiirleriyle genç şair kuşağını etkiledi. Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün kitaplarındaki şiirlerinde divan şiiri ve şarkılardan da yararlandı. İlk iki romanı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'den sonraki romanlarında tarihsel konulara ağırlık vermeye başladı. Bu tür romanlarında öz Türkçe akımına karşı çıktı. Gazete yazarlığını sürdürüyor. Senaryolarını yazdığı önemli filmler: Yalnızlar Rıhtımı (Lütfi Akad), Ateşten Damlalar (Memduh Ün), Rıfat Diye Biri (Ertem Gönenç), Şoför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini İstanbul (Aydın Arakon). Şimdi İstanbul’da bağımsız yazar.

Pia
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
Attila İlhan


II. YENİ
1950 yılında bir duraksama dönemine girdikten bir süre sonra 1940 şiirine karşı tepkiler doğmaya başlar. Biçim özellikleri bir hayli değişim görür. Orhan Veli’den sonraki nazım şekli kafiye, vezin anlayışları kaybolmuş gibiydi. Ayrıca bu dönemde Divan şiirine ait gazel, rubai gibi nazım biçimleri Behçet Necatigil, Attila İlhan gibi şairler tarafından tekrar kullanılmaya başlandı. Bu akımdaki şarlerin savunduğu ortalk düşünce biçimden değil özden hareket edilmesi gerektiğidir. 1955 şiirini önceki bütün şiirlerden dilce ve mısra kuruluşunca kısacası üslupca ayıran değişmeler vardır. İçerik ve biçim özelliklerinden en belirginleri:
a. Soyut, kapalı, bol mecazlı simgeci bir anlatım
b. İç müzik önemlidir ve biçim iç müziğe göre şekillenir.

1980’Lİ YILLARIN ŞİİRİ

1950 VE 55’te doğan şairlerin ortaya koydukları aklıcılığı ve toplumculuğu benimseyen dönemdir. Tuğrul Tanyol, Ataol Behramoğlu, Murathan Mungan en önemli temsilcileridir.

Bıçak

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde
Murathan Mungan


TOPLUMCULAR
Aslında toplumcu terimi, bir akımı, bir doktrini savunmanın ve toplumlara modaya uygun, gündelik, tek taraflı çözümler sunmanın çok ötesinde geniş bir şiir tarzını isimlendirmetedir. Marksist olarak da görülen bu akım sosyalizmin etkilerini taşır. Nazım Hikmet’le başlayıp Tek Parti döneminde, komünistlere yapılan baskılar devam ettikçe etkilerini belirginleştiren bu akım 1960- 70- 80 yılları boyunca solcu çevrelerde ilgi görerek devam etmiştir. Buna bağlı olarak “ sınıf kavgası, ekmek, tutsaklık, kurtuluş, hapishane hayatı” gibi temalar üzerinde yoğunlaşılmıştır. Nazım hikmetle gelen bu akımda Nazım hikmet ilk defa serbest ölçülü şiiri yazmıştır.

Çankırı Hapishanesinden Mektuplar I

Saat dört,
yoksun.
Saat beş,
yok.
Altı, yedi,
ertesi gün,
daha ertesi
ve belki
kim bilir...

Hapisane avlusunda
bir bahçemiz vardı.
Sıcak bir duvar dibinde
on beş adım kadardı.

Gelirdin,
yan yana otururduk,
kırmızı ve kocaman
muşamba torban
dizlerinde...

Kelleci Memed'i hatırlıyor musun?
Sübyan koğuşundan.
Başı dört köşe,
bacakları kısa ve kalın
ve elleri ayaklarından büyük.
Kovanından bal çaldığı adamın
taşla ezmiş kafasını.
"Hanım abla" derdi sana.
Bizim bahçemizden küçük bir bahçesi vardı,
tepemizde, yukarda,
güneşe yakın,
bir konserve kutusunun içinde...

Bir Cumartesi gününü,
hapisane çeşmesiyle ıslanan
bir ikindi vaktini hatırlıyor musun?
Bir türkü söylediydi kalaycı Şaban Usta,
aklında mı :
"Beypazarı meskenimiz, ilimiz,
kim bilir nerde kalır ölümüz...?"

O kadar resmini yaptım senin
bana birini bırakmadın.
Bende yalnız bir fotoğrafın var :
bir başka bahçede
çok rahat
çok bahtiyar
yem verip tavuklara
gülüyorsun.

Hapisane bahçesinde tavuklar yoktu,
fakat pek âlâ gülebildik
ve bahtiyar olmadık değil.
Nasıl haberler aldık
en güzel hürriyete dair,
nasıl dinledik ayak seslerini
yaklaşan müjdelerin,
ne güzel şeyler konuştuk
hapisane bahçesinde...
Nazım Hikmet Ran

Alacakaranlık

Dayan bakalım,
Dağları delen Ferhat!
Dizboyu çamurdasın.
Bütün gün parkta uyuyan insanların,
Resmini çizen Ömer,
Aslan Ömer!
Haklısın...

Yaprağın yeşili,
Vay anam vay!
İçimi dağlar göğün mavisi.
Dayan bakalım,
Dağları delen Ferhat!
Vakit alacakaranlıktır şimdi.
Fethi Giray

YENİ İSLAMCI AKIM
Üslup, tarz, biçim ve temaları ile İslamcı şiirin daima “çok kapalıya- hatta anlamsıza” kaçan şiirleri nedeniyle II. Yeni’nin bir parçası olarak düşünülmüştür. İslamcılık akımlarında en önemli temsilci Necip Fazıl Kısakürektir. Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt da bu akımın öncülerindendir. Daha önceki islamcılık akımlarından farklı olarak temel olan düşüncelerden biri biri şudur. “ Özgürlük, başıboşluk değil tam tersine ruhun disipline kavuşması sonucunda elde edilen varoluş yüceliğidir. Bu da en yüksek düzeyine insanın Allah’a doğru yönelmesi Allah önünde kendi benliğini unutması ile mümkündür.” Sezai Karakoç, yeni şiirin (ikinci yeni) batı şiirinin ötelerinden geçip, Mevlana’ya, Nesimi’ye, Fuzuli’ye yönelerek “Yeni İslami Akım’ın oluşmasında büyük rol oynamıştır. Marksist dönemden en büyük farkı konunun dışardan alınması etkilenilmesi olmuştur.
Bu dönemdeki çoğu şair “ serbest vezinli” bazen ölçüsü ve uyağı belirsiz mısralarla yazmayı temel almakla birlikte Divan Edebiyatı nazım biçimlerini de kullanmışlardır.

SEMPATİ
Kuşlar uçarlar uçarlar
İnsanlar vardı sanır

Toprak dünyası döner oysa\dönen de
Gagalarının önüne getirir yuvalarını onların

Kuytular sularını yükseltir
Çöllerden sızıp gelen geyik ağızlarına

Her nasib için ayrı ayrı
Rahmet Şekillenir.
Cahit Zarifoğlu

20. YÜZYIL ŞİİRLERİ

20. yüzyıldaki birçok değişim gerek sosyal, gerek ekoomik gerekse teknolojik değişmeler bu akımın oluşmasında etkili olmuştur. Özellikle gazetenin ve diğer iletişim araçlarının bulunması etkili olmuştur.
Bu dönemin en bilindik isimlerinden Aşık Veysel,(1893- 1973) Kağızmanlı Hıfzı,(1893-1918) Aşık Efkari(1900-1980 ) örnek verilebilir.

Bilmem Hayal Miydi Yoksa Düş Müydü

Bilmem hayal miydi yoksa düş müydü
Gönül arzusunu buldu bu gece
Yalın kılıç mıydı bir ateş miydi
İçerim köz ile doldu bu gece

Bilemedim gece ile gündüzü
Seçemedim güneş ile yıldızı
Mestane gözleri mestetti bizi
Aklımı başımdan aldı bu gece

Mah yüzüne bakma ile doyulmaz
Sıra sıra benleri var sayılmaz
Aşk meyinden içen aşık ayılmaz
Bilemedim bana noldu bu gece?

Durmaz yanar gerçeklerin çerağı?
Yakın olur ehl-i aşkın ırağı
Gölköy oldu VEYSEL'lerin durağı
Hayali karşıma geldi bu gece
Aşık Veysel Şatıroğlu

Kaynakça
1.“Türk şiiri Tarihi” Gıyasettin Aytaş
2.“DİVAN EDEBİYATI VE ÖZELLİKLERİ” Tolgahan Şan


Misafir 20 Ekim 2009 17:04

bana acele 35 yaş şiirinin kafiye şeması lazım lütfen


Misafir 6 Aralık 2009 15:03

cahit uçuk hangi döneme ait yarım edin lütfenn


Misafir 25 Aralık 2009 08:59

tanzimat dönemine ait altıtane şiirv sınıflandırılması veözelliklerivarmı


Misafir 27 Aralık 2009 13:34

farklı donemlere aıt sıır orneklerınde zıhnıyet ıncelemesı


Misafir 20 Nisan 2010 16:30

garip akımının temsilcilerinin şiirlerini verebilir misiniz


Misafir 27 Aralık 2010 18:40

arkadaşlar bu şiirdeki gerçekliği bulabilirmisiniz çok acil lütfenn

ILGAZ DAĞLARINDAN
Siz, ağaçlar, elbet beni bildiniz,
Ben sizden ayrılmış yürür bir dalım.
Ey çamlar, köknarlar, ey yeşil deniz.
Ben kendi kendini sürür bir dalım.

Kırığım, içimden çıkmaz bu acı,
Gün oldu başıma hasretin tacı,
Düşündüğüm zaman asıl ağacı,
İçimi yalnızlık bürür bir dalım.

Ne sert kış ne gümrah ve gölgeli yaz,
Ne ılık meltemler, ne keskin ayaz.
Mevsimler derdime bir şifa olmaz,
Ben kökünden kopmuş çürür bir dalım.


Misafir 20 Mart 2011 14:17

farklı dönemlere ait şiirlerin zihniyet incelenmesi lütfennnnnnnnn


Misafir 20 Mart 2011 14:24

. Farklı dönemlere ait şiir örneklerinde zihniyet incelenmesi
 
farklı dönemlere ait şiirlerin zihniyet incelenmesi lütfennnnnnnnn


Misafir 9 Nisan 2011 23:02

toplumcu gerçekçi şiir anlayışı


Misafir 19 Mayıs 2011 12:15

serbest siir ornekleri
 
Alıntı:

serbest siir ornegi ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum
sana katiliyorum


Misafir 13 Kasım 2011 15:40

zihniyet örneği lazımmmmmmmmmm


Misafir 18 Ekim 2012 20:10

3 farklı dönemde yazılmış şiir örnekleri konu şiir ve zihniyet ders edebiyat 9.sınıf lütfen acil cevaplayınnn



Saat: 13:47

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık