MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   İç Anadolu Bölgesi'nin gelenek ve görenekleri nelerdir? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/218608-ic-anadolu-bolgesinin-gelenek-ve-gorenekleri-nelerdir.html)

Ziyaretçi 18 Aralık 2008 20:40

İÇ ANADOLU BÖLGESİNİN GELENEK VE GÖRENEKLERİ NELERDİR?


Keten Prenses 18 Aralık 2008 20:51

Alıntı:

Anadolu gelenekleri
Anadolu'da çocuk giydirme merasimlerindeki önemli geleneklerden birinin de, yeni doğacak bebeğin iç çamaşırlarının babasının eski iç gömleğinden, iç donundan dikilerek hazırlanması olduğunu...
Bebeğin doğar doğmaz, tenine ilk olarak bu çamaşırlann giydirilerek, "Yavru, ana kokusunu bilir, baba kokusunu da alsın, babasını da sevsin." düşüncesiyle bu geleneğin devam ettirildiğini biliyormuydunuz?????
...


Keten Prenses 18 Aralık 2008 20:51

Çorum'da Türkmenler tarafından kış sonunda yapılan 'Köse Gezdirme' etkinlikleri, bu yıl da tekrarlandı. 11 köyün katıldığı şenlik niteliğindeki etkinliklerde, bin yıl öncesine dayanan gelenek ve görenekler yeni kuşak gençlere tanıtıldı.

Yaklaşık 1530 yılından bu yana kışın bitmesine, koyunların kuzulamasına 50 gün kala yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, bu yıl da aynı heyecan ve bağlılıkla gerçekleştirildi. Çorum Dedesli Ovası Türkmen Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilen şenliklere Kızılkır, Eskiören, Ferhatlı, Dereköy, Akdam, Şahinkaya, Karakeçili, Kertme, Babaoğlu, Hasandeyin ve Cıngıllıoğlu Köyleri katıldı.

Hacıbey Köyü'nde yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, ekiplerin evleri tek tek dolaşarak, köy halkını etkinliklere davet etmesi ile başladı. Evlerde eğlenceli oyunlarda sergileyen ekipler Türkmenler'in binlerce yıllık gelenek ve göreneklerini yaşattılar.

Akşam saatlerinde toplanan Türkmenler, halay çekip sohbet ettiler, yöresel yemeklerin ardından sonra yakılan 'sinsin ateşi' ile gösteriler yaptılar.


Misafir 17 Kasım 2009 20:41

acil iç anadolu bölgesinin el sanatları


Misafir 1 Aralık 2009 20:37

yha ortak gelenek we görenekleri yazarmısınız acilllll


Misafir 6 Aralık 2009 14:42

ya acil olarak iç andolu bölgesinde oynanan oyunlar vb lazım yazarmısınız lütfennnn


Misafir 14 Aralık 2009 09:52

iç anadolu bölgesi örf adetleri


Misafir 14 Aralık 2009 14:41

Çorum'da Türkmenler tarafından kış sonunda yapılan 'Köse Gezdirme' etkinlikleri, bu yıl da tekrarlandı. 11 köyün katıldığı şenlik niteliğindeki etkinliklerde, bin yıl öncesine dayanan gelenek ve görenekler yeni kuşak gençlere tanıtıldı.

Yaklaşık 1530 yılından bu yana kışın bitmesine, koyunların kuzulamasına 50 gün kala yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, bu yıl da aynı heyecan ve bağlılıkla gerçekleştirildi. Çorum Dedesli Ovası Türkmen Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilen şenliklere Kızılkır, Eskiören, Ferhatlı, Dereköy, Akdam, Şahinkaya, Karakeçili, Kertme, Babaoğlu, Hasandeyin ve Cıngıllıoğlu Köyleri katıldı.

Hacıbey Köyü'nde yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, ekiplerin evleri tek tek dolaşarak, köy halkını etkinliklere davet etmesi ile başladı. Evlerde eğlenceli oyunlarda sergileyen ekipler Türkmenler'in binlerce yıllık gelenek ve göreneklerini yaşattılar.

Akşam saatlerinde toplanan Türkmenler, halay çekip sohbet ettiler, yöresel yemeklerin ardından sonra yakılan 'sinsin ateşi' ile gösteriler yaptılar.


Misafir 23 Aralık 2009 19:28

İç Anadolu Bölgesi, Anadolu'nun orta kısmında yer alan Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Bu konumu sebebiyle "Orta Anadolu" da denir. İç Anadolu Bölgesi'nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye praklarının %20'sini kaplar. Doğu Anadolu'dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında diğer bölgelerin hepsiyle komşudur.Aynı zamanda ülkemizde "tahıl ambarı" olarak da anımsanır.



İLLERİ



İç Anadolu Bölgesi İl merkezleri baz alındığında İç Anadolu Bölgesi sınırları içinde yer alan iller şunlardır:



Aksaray

Ankara

Çankırı

Eskişehir

Karaman

Kayseri

Kırıkkale

Kırşehir

Konya

Nevşehir

Niğde

Sivas

Yozgat



BÖLÜMLERİ



İç Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrılır:



Konya Bölümü



Bölgenin ortasında geniş bir kapalı havza vardır. Burada büyük ovalar, plato düzlükleri, Tuz Gölü, Akşehir ve Eber gölleri ile Karacadağ ve Karadağ volkanik dağları bulunur. Türkiye'nin en kurak bölümüdür. Nüfus bakımından bölgenin en tenha bölümüdür. Halk tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Ülkenin en önemli tahıl alanlarından birisidir. Konya, Aksaray ve Karaman bölümde yer alan illerdir. Tuz gölü burda bulunmaktadır. Derinliği az olup yazları kurak olduğu için daha da azalmaktadır. Ülkenin tuz ihtiyacının önemli kısmı buradan karşılanır.





Yukarı Sakarya Bölümü



Bölgenin kuzeybatı kısmını meydana getirir. Orta Kızılırmak boylarından İçbatı Anadolu'ya kadar uzanır. Yer şekilleri daha engebeli, iklimi biraz daha nemlidir.



Yıllık yağışlar 400 mm civarındadır. İklim ve ulaşım koşullarının elverişli olması nedeniyle, bölgenin en yoğun nüfuslu bölümüdür. Bölge nüfusunun yarıya yakını bu bölümdedir.



Batı Anadolu'yu iç bölgelere bağlayan yolların geçtiği önemli bir yerdedir. Bölümde Eskişehir ve Ankara illeri yer alır. Bölümde Köroğlu,Sivrihisar,Elmadağ,Sündiken ve İdrisdağı yer alır.Ankara yakınlarında Eymir ve Mogan gölleri vardır.



Bölümde karasal iklim görülür. Kışları çok soğuk yazları ise sıcak ve kurak geçer.Bölümde yetiştirilen ürünler,şeker pancarı,arpa,buğday,baklagiller,sebze ve meyveyetiştirilir.yeraltı zenginliği ise linyit ve bor mineralleridir.bölümde küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. bölümün turzim değerleri,Çankaya köşkü,Yunus Emre türbesi, eski TBMM binası,Anıtkabir,Atatürk Orman Çiftliği(AOÇ),Anadolu Medeniyetleri Müzesi,Gordion





Orta Kızılırmak Bölümü



İç Anadolu'nun, Çankırı'dan Toroslar'a kadar uzanan, içine Kızılırmak yayını alan kısmıdır. Alan bakımından bölgenin en büyük bölümüdür. Kuzey kesimi daha engebelidir. Güney kesiminde plato ve ova düzlükleri yaygındır. Ortada ise geniş Kızılırmak platosu bulunur. Erciyes volkanik dağı bu bölümde yer alır.



Tarım alanlarının oranı verimli volkanik topraklarla kaplı güney kesimden daha yüksektir. İç Anadolu'da kırsal nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölümdür. Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat ve Kırıkkale bölüm içinde yer alan illerdir.



Bölüm İç Anadolu Bölgesi'nin orta kesiminde yer alır.Güneyinde Hasan, Erciyes, Merlendiz sönmüş volkanlar bulunur.Bölümde kuzey daha engebelidir.Bölümde bozok platosu geniş yer tutar.Bu bölümde nüfus yogundur orta kızılırmak bolumunde karasal ıklım etkılıdır yazlar sıcak ve kurak kıslar ise soguk ve kar yagıslıdır.Genellikle bu bölüm bozkırlarla kaplıdır.Kızılırmak bolumun en önemli akarsuyudur.Bu bolumde Kayseri en büyük yerlesim birimidir.Ayrıca bu bolumde halı, seker, meyve suyu, sucuk ve pastırma fabrikaları bulunur.En önemli ekonomık gelir tarımdır.tiftik keçisi ve koyun besiciligide yaygındır





Yukarı Kızılırmak Bölümü



Bu bölüm Kızılırmak'ın, Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu arasına sokulan yukarı çığırını kaplar. İç Anadolu'nun en küçük, en engebeli bölümüdür.Ortalama yükselti 1300-1650 metre arasındadır.



Dağlarla kuşatılmış bir havza görünümündedir. Engebeli olduğu için tarım alanlarının oranı daha düşüktür. Nüfusu sık, kentleşme oranı yüksektir. Bölgenin kışın en soğuk bölümü burasıdır. Bölümde Sivas ili bulunmaktadır





BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:



Bölge, yeryüzü şekilleri bakımından sade bir görünüme sahiptir. Yer şekilleri çeşitlilik göstermez. Engebeli araziler fazla olmadığı için, kara ve demiryolu ulaşımına oldukça elverişlidir. Bölgenin çoğu yerinde genellikle 1000 m yükseltiye sahip düzlükler bulunur. En alçak yerleri olan Sakarya ve Kızılırmak vadilerindeki yükselti 700 m civarındadır.



Bölgenin güneyinde Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan dağlar volkanik kökenli dir. Başlıcaları;



Hasandağı, Karacadağ, Karadağ, Erciyes Dağı ve Melendiz Dağları'dır. Bölgedeki kıvrım dağları ise doğuda geniş bir alan kaplar. En önemlileri, Ak dağlar, Hınzır Dağı, Tecer Dağı ve Yıldız Dağları'dır.



Platolar en fazla bu bölgemizde yer alır. Batıda Haymana ve Cihanbeyli, güneyde Obruk, doğuda da Bozok (Kızılırmak) plâtolarıyla, Ege Bölgesi sınırı boyunca Yazılıkaya (Bayat) ve Doğu Anadolu Bölgesi sınırı boyunca da Uzunyayla gibi platolara sahiptir. Tuz Gölü çevresi Türkiye'nin en büyük kapalı havzasıdır.



İç Anadolu'nun bazı ovaları oldukça geniştir. Konya ovası, Türkiye'nin en büyük ovasıdır. Eski bir göl tabanıdır. Geniş ovalardan diğeri Tuz Gölü'nün güneyindeki Aksaray Ovası'dır. Haymana platosunun batısındaki Yukarı Sakarya Ovası da geniş alan kaplar. Küçük ovalar olan Eskişehir, Ankara, Kayseri ve Develi ovaları, platolar arasındaki çukurluklarda yer almaktadır.



İç Anadalu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümü geniş çaplıdır. Bu bölgedeki dağlar sönmüş yanar dağlardandır. Kışın yağışlı yazın ise sıcaktır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Buğday, arpa ve şeker pancarı yetiştirlir.



Kırıkkale'de Orta Doğu Petrol Rafinerisi bulunmaktadır.





AKARSU VE GÖLLERİ



İç Anadolu Bölgesi'nin en önemli akarsuları Kızılırmak, Sakarya Nehri, Porsuk ve Delice çaylarıdır. Bu bölge akarsuları kapalı havzada akan sel rejimli akarsulardır. İlkbahar yağışlarıyla taşar, yazın kuruyacak hale gelir.



İç Anadolu Bölgesi'nin güney kesimleri sularını denizlere gönderemez. Bu nedenle kapalı havzalar geniş bir alan kaplar. Kapalı havzaların geniş olanları, Konya Ovası, Tuz Gölü ve Akşehir - Eber gölleri çevresinde yer alır. Seyfe Gölü, Sultan Sazlığı (Yaygölü) gibi küçük kapalı havzalar da bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesi'nin büyük bir bölümü sularını Kızılırmak, Sakarya ve Yeşilırmak'ın kolu olan Çekerek suyu sayesinde Karadeniz'e gönderir. Güneydoğusundaki Uzunyayla yöresi, sularını Seyhan'ın kolu olan Zamantı suyu sayesinde Akdeniz'e gönderir. Sel rejimli akarsuların en fazla bulunduğu bölgedir.



Bölgenin en büyük gölü Tuz Gölü'dür. Bu göl buharlaşmanın etkisiyle yazın büyük ölçüde kurumaktadır. Tuz Gölü, tektonik oluşumludur. Derinliği fazla değildir. Gölün alanı kışın ve ilkbaharda fazla alan kapladığı halde, yazın buharlaşma ve beslenme yetersizliğinden dolayı kapladığı alan azalır. Tuz ihtiyacımızın %30'unu karşılar. Diğer önemli gölleri ise Akşehir, Eber, Ilgın (Çavuşçu), Tuzla, Seyfe, Mogan ve Sultanısalak-i mekip gölleridir. Sakarya nehri üzerinde ise Sarıyar ve Gökçekaya barajları bulunur.





İklim ve bitki örtüsü



Bölgenin çevresi yüksek dağlarla çevrili olduğundan, denizlerin nemli ılıman havası bölgeye sokulamaz. Bu nedenle bölgede, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı karasal iklim hakimdir. Bölgede, doğuya doğru gidildikçe yüksekliğin artmasına bağlı olarak karasallık derecesi artar ve kış sıcaklıkları çok düşük değerlere ulaşır.



İç Anadolu, ülkemizin en az yağış alan bölgesidir. Ortalama yağış 400 mm civarındadır. Bölge, en fazla yağışı ilkbahar aylarında sağanak halinde alır. En kurak mevsim yazdır. Yazların kurak olması ve yaz kuraklığının erken başlaması sebze türü bitkiler üzerinde olumsuz etki yapar. Bölgenin ve ülkemizin en az yağışlı yeri Tuz Gölü çevresidir(320 mm).



Yağışların azlığı bölgenin deniz etkisine kapalı olmasından kaynaklanmaktadır. Denizden gelen nemli hava kütlesi, nemini, dağların denize bakan yamaçlarında yağış halinde bırakır. İç Anadolu Bölgesi'ne doğru eserken artık kurudur.



Bölgede görülen yağışlar konveksiyonel ve cephesel kökenlidir. Kırkikindi adı da verilen konveksiyonel yağışlar İlkbaharda yaygındır.



Bölgenin tabii bitki örtüsü bozkırdır.



Bozkır, ilkbahar yağmurlarıyla yeşeren, birkaç ay yeşil kalan, yaz sıcaklığı ile sararan ot topluluğudur.





İç Anadolu Bölgesi ülkemiz ormanlarının %7 sini kaplayarak bölgeler arasında 6. sırada yer alır. Ovaları şunlardır: Kayseri, Konya, Ereğli, Aksaray, Sakarya, Eskişehir, Ankara, Develi, Nevşehir, Kırşehir, Sivas.





TARIM VE HAYVANCILIK



Bölge ekonomisinin temeli tarıma dayanır. Ekili - dikili alanların oranı bakımından Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırada yer alır. Çalışan nüfusun büyük bir kısmı tarımla uğraşır.



Türkiyenin en önemli tahıl üretim bölgesidir.



İklimin yarı kurak karakterine rağmen, çok geniş alanlar tarıma ayrılır. Bölgenin tarımı iklim şartlarına bağlıdır. Özellikle ilkbahar yağışlarının yetersizliği veya gecikmesi, tahıl üretiminde önemli dalgalanmalar meydana getirir, iklim yarı kurak olduğu için nadas ihtiyacı duyulur. Tarımın en önemli problemi sulamadır. Bu amaçla büyük sulama kanallarının (barajların) yapılması ve yeraltı suyundan yararlanılması gerekir. Ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa dayanır. Türkiye'de ulusal gelirin %20'sini bu bölge sağlamaktadır.



Bölgede küçük baş hayvancılık ön plandadır...



Tarım ürünleri içinde tahıllar başta gelir. Türkiye genelinde tahıla ayrılan toprakların yarıya yakını bu bölgededir. Yer şekilleri ve iklim koşulları tahıl tarımını öne çıkarır. Düzlüklerin geniş yer kaplaması makineli tarımı kolaylaştırmıştır.



Bölgenin sulanabilen bölümlerinde şeker pancarı tarımı yapılır. Buğday, şeker pancarı ve elmanın en fazla üretildiği bölgedir. Şeker pancarının özellikle Konya, Ankara, Eskişehir, Kayseri ve Niğde gibi şeker fabrikalarının bulunduğu yerlerde ekimi yapılır.



İlkbahar yağışı ve yaz kuraklığı tahıla uygun ortamı oluşturmuştur. Türkiye'nin tahıl ambarıdır. Sulanabilen arazinin azlığı buğday ekim alanlarının geniş olmasına yol açmıştır. Bölgede buğday nadas yöntemiyle yetiştirilir. Alan bakımından nadasa bırakılan toprakların en fazla olduğu bölgemizdir.





YERALTI ZENGİNLİKLERİ



Bölgenin önemli yeraltı zenginlikleri, linyit, krom, lületaşı, tuz ve bor mineralleridir.



Krom : Sivas, Eskişehir ve Kayseri'de çıkarılır.

Kayatuzu : Kırşehir ve Çankırı dolaylarında çıkarılır.

Linyit: Sivas'ta çıkarılır.

Çinko ve Demir: Sivas ve Ereğli'de çıkartılır.

Cıva: Konya Sarayönü'nde çıkartılır.

Tuz:Tuz Gölü'nden elde edilir.Ayrıca: Sivas ve Tunceli dolaylarında çıkartılır.

Lületaşı:Eskişehir'de çıkarılmaktadır. Hediyelik eşya yapımında kullanılır.

Bor mineralleri:Neredeyse bütün bölgede çıkartılmaktadır.





SANAYİ



Sivas'ta: Lokomotif, besin, motor, çimento ve inşaat malzemeleri sanayii ile devlet demir yollarının tren, vagon imalatı yapan TÜDEMŞAŞ fabrikası vardır. Uşak'ta:şeker fabrikası bulunur.

Ankara'da : Dokuma, besin, tarım araçları, çimento ve mobilya sanayii,

Konya'da : Tarım araçları, besin, motor, çime nto, süt ürünleri ve inşaat malzemeleri sanayii, Çumra Şeker Fabrikası(tam teşekküllü)

Kayseri'de : Halıcılık, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastırma ve sucuk üretim merkezleri

Kırıkkale'de : Orta Anadolu petrol rafinerisi, silah fabrikası, demir -çelik endüstrisi

Eskişehir'de : Besin, yem, çimento endüstrisi ile devlet demir yollarının bakım tesisleri bulunur.



İç Anadlu'nun en büyük gölü , Tuz Gölü 'dür.





NÜFUS VE YERLEŞME



İç Anadolu Bölgesi, 1997 nüfus sayımına göre yaklaşık 10,5 milyon kişilik nüfus büyüklüğüyle Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırayı alır. Bu bölgenin nüfus yoğunluğu 64 kişi/km² dir. (1997 yılına göre, Türkiye'nin ortalama nüfus yoğunluğu 81 kişi/km² İç üfusu, bölgenin doğal koşullarının etkisine bağlı olarak, daha çok komşu bölgelere yakın yerlerdeki dağ eteklerinde yoğunlaşır. Bunun nedeni, sözü edilen kesimlerin daha yağışlı olması ve su kaynaklarının bol olmasıdır.



Bölgedeki ovaların aldığı yağışın az olması, nüfuslanma ve yerleşmeyi engellemiştir. Düz ovalık kesimde nüfus yoğunluğu dağ eteklerine göre azdır.



Bölgede Toplu yerleşme görülür...Nedeni su kaynaklarının yetersiz olması ve tarım arazilerinin çok geniş alan kaplaması...



Toplu köy niteliğindeki kırsal yerleşme birimleri ile kentler dağ etekleri boyunca dizilidir. Bölge nüfusunun %62'si, nüfusu 10.000'den fazla olan ve kent sayılan yerleşme birimlerinde yaşamaktadır. Tarım alanları geniş olmasına karşın nüfusun %38,44'ü kırsal kesimde yaşar. Tarım alanlarının geniş olması, tarımsal nüfus yoğunluğunun düşük olmasına yol açar. Nüfusun dağılışı, yağış dağılışına benzerlik gösterir.



Bölgede en fazla nüfuslanmış bölüm, Yukarı Sakarya'dır. Bu bölümün yoğun nüfuslanmasında, endüstri faaliyetleri ile Ankara'nın başkent olması önemli rol oynar. Konya ve Tuz Gölü civarları nüfus yoğunluğunun az olduğu yerlerdir.


Misafir 12 Ocak 2010 19:41

kısa bir cvp istiom kim yazar?


Misafir 17 Ocak 2010 14:40

lütfenmnnnnn


Misafir 2 Mart 2010 18:58

yHoq
 
İç Anadolu Bölgesi, Anadolu'nun orta kısmında yer alan Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Bu konumu sebebiyle "Orta Anadolu" da denir. İç Anadolu Bölgesi'nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye praklarının %20'sini kaplar. Doğu Anadolu'dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında diğer bölgelerin hepsiyle komşudur.Aynı zamanda ülkemizde "tahıl ambarı" olarak da anımsanır.



İLLERİ



İç Anadolu Bölgesi İl merkezleri baz alındığında İç Anadolu Bölgesi sınırları içinde yer alan iller şunlardır:



Aksaray

Ankara

Çankırı

Eskişehir

Karaman

Kayseri

Kırıkkale

Kırşehir

Konya

Nevşehir

Niğde

Sivas

Yozgat



BÖLÜMLERİ



İç Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrılır:



Konya Bölümü



Bölgenin ortasında geniş bir kapalı havza vardır. Burada büyük ovalar, plato düzlükleri, Tuz Gölü, Akşehir ve Eber gölleri ile Karacadağ ve Karadağ volkanik dağları bulunur. Türkiye'nin en kurak bölümüdür. Nüfus bakımından bölgenin en tenha bölümüdür. Halk tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Ülkenin en önemli tahıl alanlarından birisidir. Konya, Aksaray ve Karaman bölümde yer alan illerdir. Tuz gölü burda bulunmaktadır. Derinliği az olup yazları kurak olduğu için daha da azalmaktadır. Ülkenin tuz ihtiyacının önemli kısmı buradan karşılanır.





Yukarı Sakarya Bölümü



Bölgenin kuzeybatı kısmını meydana getirir. Orta Kızılırmak boylarından İçbatı Anadolu'ya kadar uzanır. Yer şekilleri daha engebeli, iklimi biraz daha nemlidir.



Yıllık yağışlar 400 mm civarındadır. İklim ve ulaşım koşullarının elverişli olması nedeniyle, bölgenin en yoğun nüfuslu bölümüdür. Bölge nüfusunun yarıya yakını bu bölümdedir.



Batı Anadolu'yu iç bölgelere bağlayan yolların geçtiği önemli bir yerdedir. Bölümde Eskişehir ve Ankara illeri yer alır. Bölümde Köroğlu,Sivrihisar,Elmadağ,Sündiken ve İdrisdağı yer alır.Ankara yakınlarında Eymir ve Mogan gölleri vardır.



Bölümde karasal iklim görülür. Kışları çok soğuk yazları ise sıcak ve kurak geçer.Bölümde yetiştirilen ürünler,şeker pancarı,arpa,buğday,baklagiller,sebze ve meyveyetiştirilir.yeraltı zenginliği ise linyit ve bor mineralleridir.bölümde küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. bölümün turzim değerleri,Çankaya köşkü,Yunus Emre türbesi, eski TBMM binası,Anıtkabir,Atatürk Orman Çiftliği(AOÇ),Anadolu Medeniyetleri Müzesi,Gordion





Orta Kızılırmak Bölümü



İç Anadolu'nun, Çankırı'dan Toroslar'a kadar uzanan, içine Kızılırmak yayını alan kısmıdır. Alan bakımından bölgenin en büyük bölümüdür. Kuzey kesimi daha engebelidir. Güney kesiminde plato ve ova düzlükleri yaygındır. Ortada ise geniş Kızılırmak platosu bulunur. Erciyes volkanik dağı bu bölümde yer alır.



Tarım alanlarının oranı verimli volkanik topraklarla kaplı güney kesimden daha yüksektir. İç Anadolu'da kırsal nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölümdür. Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat ve Kırıkkale bölüm içinde yer alan illerdir.



Bölüm İç Anadolu Bölgesi'nin orta kesiminde yer alır.Güneyinde Hasan, Erciyes, Merlendiz sönmüş volkanlar bulunur.Bölümde kuzey daha engebelidir.Bölümde bozok platosu geniş yer tutar.Bu bölümde nüfus yogundur orta kızılırmak bolumunde karasal ıklım etkılıdır yazlar sıcak ve kurak kıslar ise soguk ve kar yagıslıdır.Genellikle bu bölüm bozkırlarla kaplıdır.Kızılırmak bolumun en önemli akarsuyudur.Bu bolumde Kayseri en büyük yerlesim birimidir.Ayrıca bu bolumde halı, seker, meyve suyu, sucuk ve pastırma fabrikaları bulunur.En önemli ekonomık gelir tarımdır.tiftik keçisi ve koyun besiciligide yaygındır





Yukarı Kızılırmak Bölümü



Bu bölüm Kızılırmak'ın, Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu arasına sokulan yukarı çığırını kaplar. İç Anadolu'nun en küçük, en engebeli bölümüdür.Ortalama yükselti 1300-1650 metre arasındadır.



Dağlarla kuşatılmış bir havza görünümündedir. Engebeli olduğu için tarım alanlarının oranı daha düşüktür. Nüfusu sık, kentleşme oranı yüksektir. Bölgenin kışın en soğuk bölümü burasıdır. Bölümde Sivas ili bulunmaktadır





BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:



Bölge, yeryüzü şekilleri bakımından sade bir görünüme sahiptir. Yer şekilleri çeşitlilik göstermez. Engebeli araziler fazla olmadığı için, kara ve demiryolu ulaşımına oldukça elverişlidir. Bölgenin çoğu yerinde genellikle 1000 m yükseltiye sahip düzlükler bulunur. En alçak yerleri olan Sakarya ve Kızılırmak vadilerindeki yükselti 700 m civarındadır.



Bölgenin güneyinde Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan dağlar volkanik kökenli dir. Başlıcaları;



Hasandağı, Karacadağ, Karadağ, Erciyes Dağı ve Melendiz Dağları'dır. Bölgedeki kıvrım dağları ise doğuda geniş bir alan kaplar. En önemlileri, Ak dağlar, Hınzır Dağı, Tecer Dağı ve Yıldız Dağları'dır.



Platolar en fazla bu bölgemizde yer alır. Batıda Haymana ve Cihanbeyli, güneyde Obruk, doğuda da Bozok (Kızılırmak) plâtolarıyla, Ege Bölgesi sınırı boyunca Yazılıkaya (Bayat) ve Doğu Anadolu Bölgesi sınırı boyunca da Uzunyayla gibi platolara sahiptir. Tuz Gölü çevresi Türkiye'nin en büyük kapalı havzasıdır.



İç Anadolu'nun bazı ovaları oldukça geniştir. Konya ovası, Türkiye'nin en büyük ovasıdır. Eski bir göl tabanıdır. Geniş ovalardan diğeri Tuz Gölü'nün güneyindeki Aksaray Ovası'dır. Haymana platosunun batısındaki Yukarı Sakarya Ovası da geniş alan kaplar. Küçük ovalar olan Eskişehir, Ankara, Kayseri ve Develi ovaları, platolar arasındaki çukurluklarda yer almaktadır.



İç Anadalu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümü geniş çaplıdır. Bu bölgedeki dağlar sönmüş yanar dağlardandır. Kışın yağışlı yazın ise sıcaktır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Buğday, arpa ve şeker pancarı yetiştirlir.



Kırıkkale'de Orta Doğu Petrol Rafinerisi bulunmaktadır.





AKARSU VE GÖLLERİ



İç Anadolu Bölgesi'nin en önemli akarsuları Kızılırmak, Sakarya Nehri, Porsuk ve Delice çaylarıdır. Bu bölge akarsuları kapalı havzada akan sel rejimli akarsulardır. İlkbahar yağışlarıyla taşar, yazın kuruyacak hale gelir.



İç Anadolu Bölgesi'nin güney kesimleri sularını denizlere gönderemez. Bu nedenle kapalı havzalar geniş bir alan kaplar. Kapalı havzaların geniş olanları, Konya Ovası, Tuz Gölü ve Akşehir - Eber gölleri çevresinde yer alır. Seyfe Gölü, Sultan Sazlığı (Yaygölü) gibi küçük kapalı havzalar da bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesi'nin büyük bir bölümü sularını Kızılırmak, Sakarya ve Yeşilırmak'ın kolu olan Çekerek suyu sayesinde Karadeniz'e gönderir. Güneydoğusundaki Uzunyayla yöresi, sularını Seyhan'ın kolu olan Zamantı suyu sayesinde Akdeniz'e gönderir. Sel rejimli akarsuların en fazla bulunduğu bölgedir.



Bölgenin en büyük gölü Tuz Gölü'dür. Bu göl buharlaşmanın etkisiyle yazın büyük ölçüde kurumaktadır. Tuz Gölü, tektonik oluşumludur. Derinliği fazla değildir. Gölün alanı kışın ve ilkbaharda fazla alan kapladığı halde, yazın buharlaşma ve beslenme yetersizliğinden dolayı kapladığı alan azalır. Tuz ihtiyacımızın %30'unu karşılar. Diğer önemli gölleri ise Akşehir, Eber, Ilgın (Çavuşçu), Tuzla, Seyfe, Mogan ve Sultanısalak-i mekip gölleridir. Sakarya nehri üzerinde ise Sarıyar ve Gökçekaya barajları bulunur.





İklim ve bitki örtüsü



Bölgenin çevresi yüksek dağlarla çevrili olduğundan, denizlerin nemli ılıman havası bölgeye sokulamaz. Bu nedenle bölgede, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı karasal iklim hakimdir. Bölgede, doğuya doğru gidildikçe yüksekliğin artmasına bağlı olarak karasallık derecesi artar ve kış sıcaklıkları çok düşük değerlere ulaşır.



İç Anadolu, ülkemizin en az yağış alan bölgesidir. Ortalama yağış 400 mm civarındadır. Bölge, en fazla yağışı ilkbahar aylarında sağanak halinde alır. En kurak mevsim yazdır. Yazların kurak olması ve yaz kuraklığının erken başlaması sebze türü bitkiler üzerinde olumsuz etki yapar. Bölgenin ve ülkemizin en az yağışlı yeri Tuz Gölü çevresidir(320 mm).



Yağışların azlığı bölgenin deniz etkisine kapalı olmasından kaynaklanmaktadır. Denizden gelen nemli hava kütlesi, nemini, dağların denize bakan yamaçlarında yağış halinde bırakır. İç Anadolu Bölgesi'ne doğru eserken artık kurudur.



Bölgede görülen yağışlar konveksiyonel ve cephesel kökenlidir. Kırkikindi adı da verilen konveksiyonel yağışlar İlkbaharda yaygındır.



Bölgenin tabii bitki örtüsü bozkırdır.



Bozkır, ilkbahar yağmurlarıyla yeşeren, birkaç ay yeşil kalan, yaz sıcaklığı ile sararan ot topluluğudur.





İç Anadolu Bölgesi ülkemiz ormanlarının %7 sini kaplayarak bölgeler arasında 6. sırada yer alır. Ovaları şunlardır: Kayseri, Konya, Ereğli, Aksaray, Sakarya, Eskişehir, Ankara, Develi, Nevşehir, Kırşehir, Sivas.





TARIM VE HAYVANCILIK



Bölge ekonomisinin temeli tarıma dayanır. Ekili - dikili alanların oranı bakımından Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırada yer alır. Çalışan nüfusun büyük bir kısmı tarımla uğraşır.



Türkiyenin en önemli tahıl üretim bölgesidir.



İklimin yarı kurak karakterine rağmen, çok geniş alanlar tarıma ayrılır. Bölgenin tarımı iklim şartlarına bağlıdır. Özellikle ilkbahar yağışlarının yetersizliği veya gecikmesi, tahıl üretiminde önemli dalgalanmalar meydana getirir, iklim yarı kurak olduğu için nadas ihtiyacı duyulur. Tarımın en önemli problemi sulamadır. Bu amaçla büyük sulama kanallarının (barajların) yapılması ve yeraltı suyundan yararlanılması gerekir. Ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa dayanır. Türkiye'de ulusal gelirin %20'sini bu bölge sağlamaktadır.



Bölgede küçük baş hayvancılık ön plandadır...



Tarım ürünleri içinde tahıllar başta gelir. Türkiye genelinde tahıla ayrılan toprakların yarıya yakını bu bölgededir. Yer şekilleri ve iklim koşulları tahıl tarımını öne çıkarır. Düzlüklerin geniş yer kaplaması makineli tarımı kolaylaştırmıştır.



Bölgenin sulanabilen bölümlerinde şeker pancarı tarımı yapılır. Buğday, şeker pancarı ve elmanın en fazla üretildiği bölgedir. Şeker pancarının özellikle Konya, Ankara, Eskişehir, Kayseri ve Niğde gibi şeker fabrikalarının bulunduğu yerlerde ekimi yapılır.



İlkbahar yağışı ve yaz kuraklığı tahıla uygun ortamı oluşturmuştur. Türkiye'nin tahıl ambarıdır. Sulanabilen arazinin azlığı buğday ekim alanlarının geniş olmasına yol açmıştır. Bölgede buğday nadas yöntemiyle yetiştirilir. Alan bakımından nadasa bırakılan toprakların en fazla olduğu bölgemizdir.





YERALTI ZENGİNLİKLERİ



Bölgenin önemli yeraltı zenginlikleri, linyit, krom, lületaşı, tuz ve bor mineralleridir.



Krom : Sivas, Eskişehir ve Kayseri'de çıkarılır.

Kayatuzu : Kırşehir ve Çankırı dolaylarında çıkarılır.

Linyit: Sivas'ta çıkarılır.

Çinko ve Demir: Sivas ve Ereğli'de çıkartılır.

Cıva: Konya Sarayönü'nde çıkartılır.

Tuz:Tuz Gölü'nden elde edilir.Ayrıca: Sivas ve Tunceli dolaylarında çıkartılır.

Lületaşı:Eskişehir'de çıkarılmaktadır. Hediyelik eşya yapımında kullanılır.

Bor mineralleri:Neredeyse bütün bölgede çıkartılmaktadır.





SANAYİ



Sivas'ta: Lokomotif, besin, motor, çimento ve inşaat malzemeleri sanayii ile devlet demir yollarının tren, vagon imalatı yapan TÜDEMŞAŞ fabrikası vardır. Uşak'ta:şeker fabrikası bulunur.

Ankara'da : Dokuma, besin, tarım araçları, çimento ve mobilya sanayii,

Konya'da : Tarım araçları, besin, motor, çime nto, süt ürünleri ve inşaat malzemeleri sanayii, Çumra Şeker Fabrikası(tam teşekküllü)

Kayseri'de : Halıcılık, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastırma ve sucuk üretim merkezleri

Kırıkkale'de : Orta Anadolu petrol rafinerisi, silah fabrikası, demir -çelik endüstrisi

Eskişehir'de : Besin, yem, çimento endüstrisi ile devlet demir yollarının bakım tesisleri bulunur.



İç Anadlu'nun en büyük gölü , Tuz Gölü 'dür.





NÜFUS VE YERLEŞME



İç Anadolu Bölgesi, 1997 nüfus sayımına göre yaklaşık 10,5 milyon kişilik nüfus büyüklüğüyle Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırayı alır. Bu bölgenin nüfus yoğunluğu 64 kişi/km² dir. (1997 yılına göre, Türkiye'nin ortalama nüfus yoğunluğu 81 kişi/km² İç üfusu, bölgenin doğal koşullarının etkisine bağlı olarak, daha çok komşu bölgelere yakın yerlerdeki dağ eteklerinde yoğunlaşır. Bunun nedeni, sözü edilen kesimlerin daha yağışlı olması ve su kaynaklarının bol olmasıdır.



Bölgedeki ovaların aldığı yağışın az olması, nüfuslanma ve yerleşmeyi engellemiştir. Düz ovalık kesimde nüfus yoğunluğu dağ eteklerine göre azdır.



Bölgede Toplu yerleşme görülür...Nedeni su kaynaklarının yetersiz olması ve tarım arazilerinin çok geniş alan kaplaması...



Toplu köy niteliğindeki kırsal yerleşme birimleri ile kentler dağ etekleri boyunca dizilidir. Bölge nüfusunun %62'si, nüfusu 10.000'den fazla olan ve kent sayılan yerleşme birimlerinde yaşamaktadır. Tarım alanları geniş olmasına karşın nüfusun %38,44'ü kırsal kesimde yaşar. Tarım alanlarının geniş olması, tarımsal nüfus yoğunluğunun düşük olmasına yol açar. Nüfusun dağılışı, yağış dağılışına benzerlik gösterir.



Bölgede en fazla nüfuslanmış bölüm, Yukarı Sakarya'dır. Bu bölümün yoğun nüfuslanmasında, endüstri faaliyetleri ile Ankara'nın başkent olması önemli rol oynar. Konya ve Tuz Gölü civarları nüfus yoğunluğunun az olduğu yerlerdir.


Misafir 26 Kasım 2010 19:12

iç anadolu bölgesi
 
iç anadolu bölgesinin gelenek ve görenekleri nelerdir cevapverin lütfen


Misafir 18 Aralık 2010 14:41

acil konyanın gelenek ve görenekleri


Misafir 21 Aralık 2010 20:37

Çorum'da Türkmenler tarafından kış sonunda yapılan 'Köse Gezdirme' etkinlikleri, bu yıl da tekrarlandı. 11 köyün katıldığı şenlik niteliğindeki etkinliklerde, bin yıl öncesine dayanan gelenek ve görenekler yeni kuşak gençlere tanıtıldı.

Yaklaşık 1530 yılından bu yana kışın bitmesine, koyunların kuzulamasına 50 gün kala yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, bu yıl da aynı heyecan ve bağlılıkla gerçekleştirildi. Çorum Dedesli Ovası Türkmen Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilen şenliklere Kızılkır, Eskiören, Ferhatlı, Dereköy, Akdam, Şahinkaya, Karakeçili, Kertme, Babaoğlu, Hasandeyin ve Cıngıllıoğlu Köyleri katıldı.

Hacıbey Köyü'nde yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, ekiplerin evleri tek tek dolaşarak, köy halkını etkinliklere davet etmesi ile başladı. Evlerde eğlenceli oyunlarda sergileyen ekipler Türkmenler'in binlerce yıllık gelenek ve göreneklerini yaşattılar.

Akşam saatlerinde toplanan Türkmenler, halay çekip sohbet ettiler, yöresel yemeklerin ardından sonra yakılan 'sinsin ateşi' ile gösteriler yaptılar.


Misafir 4 Ocak 2011 19:56

yaa benim performans ödevim var grupca lütfen kısa ve öz yazın


Misafir 6 Ocak 2011 15:54

hnvkftughj
 
allah aşkına bir allahın kulu ç anadolunun gelenek ve goreneklerini yazamamış diğer sitelere de baktım ama yok yokkkkk


Misafir 6 Ocak 2011 16:07

bende kısa cvp istiyom


yasingitgel 6 Ocak 2011 16:10

iç anadolu bölgesi
 
iç anadolu bölgesinde ne yapılır


tarım.özellikle buğday


BABA KİNG 6 Ocak 2011 18:29

İÇ ANADOLU BÖLGESİ gelenek ve görenekleri nelerdir? lütfen yazarmısınız? çok acil.


Misafir 13 Şubat 2011 21:05

acil iç anadolunun türkülerinin birinin hikayesi lütfen acilllll (=


Misafir 13 Şubat 2011 21:06

Çorum'da Türkmenler tarafından kış sonunda yapılan 'Köse Gezdirme' etkinlikleri, bu yıl da tekrarlandı. 11 köyün katıldığı şenlik niteliğindeki etkinliklerde, bin yıl öncesine dayanan gelenek ve görenekler yeni kuşak gençlere tanıtıldı.

Yaklaşık 1530 yılından bu yana kışın bitmesine, koyunların kuzulamasına 50 gün kala yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, bu yıl da aynı heyecan ve bağlılıkla gerçekleştirildi. Çorum Dedesli Ovası Türkmen Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilen şenliklere Kızılkır, Eskiören, Ferhatlı, Dereköy, Akdam, Şahinkaya, Karakeçili, Kertme, Babaoğlu, Hasandeyin ve Cıngıllıoğlu Köyleri katıldı.

Hacıbey Köyü'nde yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri, ekiplerin evleri tek tek dolaşarak, köy halkını etkinliklere davet etmesi ile başladı. Evlerde eğlenceli oyunlarda sergileyen ekipler Türkmenler'in binlerce yıllık gelenek ve göreneklerini yaşattılar.

Akşam saatlerinde toplanan Türkmenler, halay çekip sohbet ettiler, yöresel yemeklerin ardından sonra yakılan 'sinsin ateşi' ile gösteriler yaptılar.


Misafir 25 Mart 2011 19:13

lütfennnnn
 
[QUOTE]ankaranin el sanatlari ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum


Misafir 5 Nisan 2011 18:46

iç anadolu
 
iç anadoluda hangi yemekler yapılır


Misafir 7 Nisan 2011 08:56

ankaranın gelenek ve görenekleri nelerdir


ener 7 Nisan 2011 10:59

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 2041235)
ankaranın gelenek ve görenekleri nelerdir

ANKARA
ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ

YÖRESEL YEMEKLER:

Eski Ankara mutfağı evin en büyük kısmını meydana getirirdi. Bir tarafta ocak ve tandır bir tarafta kışlık erzakın muhafaza edildiği kiler bulunurdu. Kilerler genellikle iki katlı olur ve yukarı kısmına mü-sandere denirdi. Mutfağın bir kenarına odun istif edilirdi. Yemekler yere serilen sofralarda yenir önce büyükler sonra ev halkı otururdu.
Çorbalar: Aş çorbası dutmaç keşkek çorbası miyane çorbası sütlü çorba tarhana çorbası toyga çorbası
Et Yemekleri: Ankara tavası alabörtme calla çoban kavurması ilişkik kapama orman kebabı patlıcanlı et sızgıç siyel siyer.
Pilavlar: Bici bulgur pilavı oğmaç aşı pıtpıt pilavı.
Köfteler: Kadınbudu köfte mucirim köftesi yumurtalı köfte tohma tiritli köfte.
Dolmalar: Efelek dolması mantı şirden dolması (bumbar) yalancı dolma yaprak dolması.
Börekler - Çörekler: Altüst böreği ay böreği bohça böreği entekke böreği hamman kana kol böreği papaç pazar böreği tandır böreği yalkı.
Yemekler: Carcıran bici aşı çılbır çırpma göçe göter kaile keşkek yemeği köremez mıhlama omaç papara saz tamtak tiridi topaç.
Hamur İşi Yemekler: Bazlama cızlama gözleme nevizme öllüğün körü su böreği.
Tatlılar - Kompostolar: Ayva boranası baklava bırtlak daşlak ekir fıslak höşmerim kabak tatlısı karga beyni kar helvası kaygana köyter omaç perçem saraylı tiltil helvası tuhafiye zerdali boranası zerdali hoşafı.
Ekmekler: Bazlamacın bezdirme gizleme çerpit ebem ekmeği kartalaç kömbe kete saçkıran şerit yarımca.
YÖRESEL GİYİM:
a) Kadın Giyimi
Ankara'da ele geçen en eski örneklerden yakın zamana kadar yapılan araştırmalarda görülen başlıca kadın kıyafetlerinin en ilginç olanları takım halinde holta ve salta ile birlikte veya tek giyilen sırmalı entarilerle setentiliyon gibi düz ve kalın münakkaş ipekli kumaşlardan yapılan etek ceket şeklindeki elbiseler teşkil etmektedir. Kadın kıyafetleri evde sokakta misafirliğe giderken düğün ve gelin elbiseleri gibi ağır ve kıymetli herbiri çeşitli renk ve şekillerde mevsim ve yaşa göre değişen birtakım elbise çeşitleriyle karışımıza çıkar.
Düğün kıyafetleri:
Gelin elbiseleri ile düğün elbiseleri aynıdır. Yalnız gelinleri farklı kılan şey başlarındaki tel ve duvaklardır. Ağır elbise olarak addedilen bu elbiseler sadece düğün ve düğünle ilgili törenlerde (nişanlar kına geceleri paça günleri vb.) giyilir bunun dışında kesinlikle giyilmezdi.
Düğün elbiselerinin en eski örneklerini üç etek entariler oluşturur. Bunların aşağı yukarı üç asırlık bir geçmişi vardır. Üç eteklerden sonra iki etek denilen harbalı ve holtalı elbiseler giyilmeye başlanmıştır. İki eteklerden sonra da yavaş yavaş holtalar terkedilerek holtasız düz elbiselere rağbet başlamıştır ki bunların da ilk örneklerini belinin iki yanı büzgü ve pastalı bolca tek etekten oluşan çantalı entari olarak tabir edilen sırmalı elbiseler teşkil etmektedir. II. Abdülhamit devrinden itibaren ise setentiliyon gibi kalın ipekli ve münakkaş kumaşlardan yapılan ve daha çok Avrupa modası olduğu tahmin edilen korsajlı balinalı bugünkü deux pieces'leri hatırlatan uzun etek ve ceketten oluşan elbiseler giyilmeye başlanmıştır.
Genç Kız Kıyafetleri:
Genç kızların kıyafeti genellikle sade ve basittir. Süslü elbiseler giymeleri toplumca ayıp sayılırdı. Esasen kızların kına gecesi ve şerbet (nişan) ten başka merasimlerde (düğün veya mevlüt) bulunmaları da geleneklere aykırı idi. Çok özel durumlarda düğüne gitmesi gerektiği zaman bile basma pazen veya yünlüden alelade elbiseler giyerlerdi.
Gezme Elbiseleri:
II. Abdülhamit devrinden otuz sene öncesine kadar resmi misafirliklere gidişlerde bayram ziyaretlerinde zengin hanımlar ipek kadife veya fasone denilen yünlü kumaşlardan veya çitari denilen ipeklilerden uzun entariler giyerlerdi. Daha eskiler ise kutni denilen kumaşlardan yapılan elbiseler giyerlerdi. Bu elbiseler üzerine ipek şaldan mongül veya plüş denilen ipek kadifeden hırkalar giyilir üstüne elmas gerdanlık elmas muska gıdık - altın elmas saat takılır başa oyalı yemeni örtülür üstüne bağdat çarı (çarşaf) carlanarak ziyaretlere gidilirdi.
İç Çamaşırları:
Çamaşır olarak tene üç en dokum bezden kalçaya kadar uzunlukta bolca bir gömlek giyilirdi. Bu gömlek üzerine sutyen yerine canfes veya diğer herhangi bir kumaştan kolsuz astarlı havuz yakalı önden üç düğme ile iliklenen bir yelek üzerine de gezi veya diğer kumaşlardan bir içlik giyilirdi. Bundan başka dize kadar uzanan paçaları geniş dantelli veya fistolu beyaz patiskadan bir iç donu bunun üzerine de basmadan iç astarlı uçkurlu paçalı ayak bileklerinde hafifçe bol bir dış donu giyilirdi.
Gündelik Kıyafetler:
Mevsime yaşa ekonomik duruma göre bazı değişiklikler gösterir. Fakir ve orta halli kadınlar doğrudan doğruya çinti donu denilen dış donu üzerine basmadan bir içlik içlik üzerine de basmadan içi pamuklu ve üstü parmak dikişli ceket şeklinde düz hırka giyerler başlarına yaşlılar kalıpsız iki parmak yüksekliğinde fes giyip üzerine oyasız yemeni örterlerdi. Gençler ise biraz daha yüksekçe kalıplı fes giyip yemeniyi üçgen şeklinde üç köşe katlayarak fesin üzerine örterlerdi. Sokağa çıkacakları zaman yakın komşuya giderlerken damarlı çar dedikleri bir örtü ile başlarını örterler daha uzak bir yere giderken de damarlı veya kareli uzun çarlara bürünürlerdi.
Zengin olan kadınlar ise çinti don üzerine basma yünlü vb.den oluşan uzun düz baştan geçme peşli entariler giyerlerdi. Bu entari üzerine de ekonomik duruma göre basmadan yünlü veya kadifeden parmak dikişli içi pamuklu hırkalar giyerlerdi. Yaşlılar başlarına takke gibi kalıpsız fes gençler ise daha uzun ve kalıplı fes giyerlerdi. Fes üzerine gençler yemeni yaşlılar oyasız yemeni örterlerdi.
Sokak Kıyafetleri:
Ele geçen en eski kaynaklara göre XVII. yüzyılda Ankara'da ferace giyildiği görülür. Feracelerden sonra çarlar giyilmeye başlanmıştır. I. Abdülhamit devrinde feraceler yasaklanıp çarşaf giyilmesi emredilince gençler çarşafı tercih etmiş yaşlılar ise beyaz çarlarını giymeye devam etmişlerdir.
Hamam Kıyafetleri:
Yeni gelin veya zengin genç hanımların hamam kıyafetleri de dikkate değerdir. Yeni gelin veya zengin genç bir hanım hamama giderken helâi don ve gömleğini sevai telli yelek ve içliğini üstüne elbisesini giyer başına oyalı yemenisini takar hamam bohçasını hazırlayarak Bağdat çarını giyip hamama giderdi.
b) Erkek Giyimi:
Anadolu erkek giyimi Ankara da dahil olmak üzere üç grup altında toplamak mümkündür:
- Üç etek entariler
- Şalvar ve işlik fermani veya gazekiden oluşan takımlar
-Efe zeybek veya dadaşlara özgü dizlikli zıpka veya zıvgalı camadan veya cepkenli kıyafetler.
Ankara'da erkek kıyafetleri üzerindeki araştırmalar yaklaşık bir - birbuçuk yüzyıl evvelinden Cumhuriyet devrine kadar olan kıyafet çeşitleri üzerinde yapılmıştır. Bu süre içinde Ankara'da çeşitli halk tabakasının giydiği kıyafetleri başlıca beş ana başlık altında toplamak mümkündür.
İlmiye Sınıfının Kıyafeti:
İlmiye sınıfına ait başlıca takımların en dikkate değer olanlarını üç etek entariler teşkil eder. Abdülhamit devrinin sonuna dek ilmiye sınıfının olduğu kadar esnaf sınıfının da giyiminin esas unsurunu oluşturmuştur. Genellikle şetari altıparmak veya osmaniye topu gibi yollu kumaşlardan yapılan bu entariler önü baştan başa açık yanlarının birer karış yeri yırtmaçlı uzun kollu haydari yakalı önünün bele kadar kısmı ile kol yerleri kaytan süslü olur ve belinin yanında küçük bir bağla bağlamak suretiyle iki önü birbiri üstüne kavuşurdu. Yaklaşık olarak II. Abdülhamit devrinin ilk yarısına kadar hocalar tarafından gayet uzun ve bol şalvarlar pamuklu iç işlikleri ile giyilen bu üç etek entariler üzerine bele ince tarzda (esnaf ve efelerinkinden ince olmak üzere) ipek Trablus kuşağı beyaz tiftik veya Gürün şalından bir kuşak sarılır sırta da mevsim ve duruma göre ya pamuklu hırka veya Mekke hırkası sokakta lata camide ise cüppe giyilirdi.
Üç etek entariler terkedildikten sonra ilmiye sınıfı tarafından pantolona çok benzeyen yalnız üstü ondan biraz daha bolca elifiye şalvarlar giyilmiştir. Elif iyeler üzerine biraz zengince olanlar Şam toplandan zengin olmayanlar yollu pazen veya ketenden parmak yakalı önden düğmeli uzun bilezikli kollu bir işlik giyer bele beyaz tiftik veya Gürün şalından bir kuşak sarar üzerine çuha veya kumaştan bir yelek giyerlerdi.
Okuma Çağındaki Çocukların kıyafeti:
Okuma çağındaki çocuklar okuyan ve okumayan olmak üzere iki kısma ayrılır ve bunlardan okumayanlar esnaf olurdu.
Okuyan çocukların kıyafeti; II. Abdülhamit devrinin birinci yarısına kadar üç etek entari üzerine çuhadan mintan giyer bellerine şal kuşak sararlardı. Ankara'da ilk Maarif Teşkilatı kurulduktan sonra bu üç etek entariler kalkmış yerine pazen veya kumaştan içi astarlı uzun şalvarlar ile işlik ve pamuklu hırkadan ibaret takımlar giyilmeye daha sonraları ise elifiyeler ve nihayet ekonomik durumu iyi olanlar tarafından setre pantollar giyilmeye başlanmıştır.
Yeni yetişen ve okumayan 13-14 yaşındaki esnaf çocuklarından efeliğe hevesli olanlar yaşlıların giydiği bu kısa şalvarların biraz daha darca ve itinalı olanları ile tıpkı efelerinki gibi işlik yelek fermani giyer bele genişçe bir kuşak ile isteyenler silâhlık kuşanırdı. Efe olmak istemeyen gençler ise yaşlıların giydiği takımların daha dar ve gösterişlisini giyerlerdi.
Esnaf Kıyafetleri:
II. Abdülhamit Devri'nin sonlarına kadar Ankaralı esnaf da tıpkı ilmiye sınıfı gibi üç etek entarilerden oluşan takımlar giyerdi. Bu entarilerin altına yakasından güzel görünmesi için bir içişliği giyilir bele uzun veya değirmi şal kumaş kuşanılır sırta da hocalardan farklı olarak kuşağın üzerini örtecek uzunlukta işlemesiz bir gazeki veya fermani giyilirdi. Mekke hırkası bulunanlar bunların üzerine ayrıca bir Mekke hırkası veya pamuklu hırka kışın ise hocalardan farklı olarak isteyenler miriz aba daha zengince olanlar ise kürk giyerlerdi.
Efe ve Zeybek Kıyafeti:
Zeybeklerin giydikleri elbiseler hemen hemen birbirine benzer. Bunlar dizlik işlik camadan veya cepken ve bellerinde genişçe sarılı kuşak kuşak üzerinde çeşitli silâhlarla dolu bir silâhlıktan ibarettir.
Zeybekler kendi aralarında cesaret ve yiğitlikle sivrilenleri efe diye anarlardı. Efeler çarlık dizlik denilen beyaz patiskadan diz kapağının hemen altında bir tür kısa şalvar giyerlerdi. Bu dizliklerin paçalık tabir edilen kısımları san ipekli işli olur ve sim karışık yünden uzun beyaz Sivrihisar diz çorapları ile giyilirdi. Sonraları bu dizlik ve çoraplar terkedilerek II. Abdülhamit devrinin ilk yarısına kadar bunların işlemesiz düz patiskadan olanları ile düz beyaz yünden diz çorapları giyilmiştir. Sekiz metre patiskadan çok bol ve geniş bir surette yapılan bu dizliklerin bütün kıvrıntı ve döküntüleri arkada toplamak suretiyle önü adeta düz ve kırışıksız olur diz kapağının hemen altında ve dize sıkıca oturmuş durumda olan parçasıyla ayağa giyilen diz çorabı arasında iki parmak yer açık kalarak ten görünürdü. Beyaz dizlikler ile sırta çarlık işlik denilen beyaz patiskadan parmak yakalı önden iri sedef düğmeli uzun bilezikli kollan olan bir işlik ve onun üzerine kırmızı beyaz yollu osmaniye işlik giyilir bele genişçe şal kuşak ile silâhlık takılırdı. Bu takımlar ile ayağa kesinlikle kırmızı diz bağlı uzun beyaz ajurlu diz çorabı ve kırmızı cimcime veya yemeni sırta da osmaniye işlik üzerine sırmalı camadan veya sırmalı cepken bunlar yoksa sırmalı yelek giyilirdi.
Uzun konçla diz çorabı ve hatta çizme giymekle beraber dizlik giyenlerinin diz kapaklan ile baldırlarının büyük bir kısmı mutlaka açık bulunurdu. Başlarına fes giyer üzerine ipekli çevre ve pusu sararlardı. Cepkenlerini giymeyip omuzlarından aşağı sarkıtmak âdetleri idi.
Memur Kıyafetleri:
Ankara'daki memur kıyafetleri; yüksek orta ve küçük dereceli memur kıyafeti olmak üzere üç gruba ayrılır.
Yüksek dereceli memurlar; setre pantollar ile beş cm yüksekliğinde dik veya uçları kelebek yakalı gömlekler giyer yakalara boynun arkasından iliklenen hazır uzun kravat veya papyon kravat bağlayıp bunları mücevherli iğneler ile tuttururlar gömlek ve pantolon üstüne de göğsü kapalı bir yelek giyerlerdi. Başlarında kalıplı fes (daha sonra hasırlı fes) ve ellerinde şık bir baston bulunurdu.
Orta dereceli memurlar; setre pantol veya ceket pantollar ile kolalı gömlek yerine basma işlik giyer ve üzerine işliği örterek şık görünmesi için düz ya da pastalı kolalı patiskadan bir jile takarlardı. Bu jileler üzerine dik veya ucu kıvrık kolalı bir yakalık ve beşparmak genişliğinde uçları kıvrık kolalı kolluk ile boynun arkasından iliklenen hazır kravat takılır ve üstüne yelek giyilirdi. Başlarına da ****** fesleri denilen feslerden takarlardı.
Küçük dereceli memurların kıyafetleri ise karışıktır. Genellikle elifiye giymekle beraber üzerine ceket giyenler de bulunurdu. Başlarında sarıksız dal fes bulunması şarttı.


HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Bugün Türkiye'nin her beldesinin ayrı bir özellik taşıyan halk oyunlarına göz atılırsa görülür ki Ankara bu konuda olgunluk mertlik ve vakar ifadeleri taşıyan unsurlarıyla söz sahibidir. Ankara halk oyunları iki kısımda incelenir:
a) Zeybekler:
Ankara Zeybeği:
Oyunların en gösterişlisidir. Yiğitlik ve mertlik ifade eder. Bu zeybek sazla oynanmakta olup ağır bir melodisi vardır. En az iki kişi tarafından oynanır üçlü sacayağı denileni daha da gösterişlidir. Zeybek oyunlarında dikkat edilecek ve en başta gelen husus oyunun vermiş olduğu karakteristik hava ve melodiye göre jest ve figürleri ayarlamaktır. Yani duruş kasılış ve poz zeybek oyununun bütün ihtişamım ortaya koyar.
Mendil Zeybeği:
Bu zeybek oyunu da ağır ve akıcı figürleri ile Ankara Zeybeğine yakındır. Keza iki kişi tarafından ya da daha fazla kişiyle oynanır. Bu zeybeğin en güzel görünüşü çöküşte her iki dizin de yere vurularak doğrulmasıdır.
Karaşar Zeybeği:
Ankara'nın ilçelerinden Beypazarı'nın Karaşar nahiyesinin eski Ankara ile ilgisi olduğu bilinmektedir. Gerek melodisindeki akıcılık gerek oyundaki tek ayak figürleri ile dikkati çe¬ker. Zeybek söylenen türküyü takiben ve iki kişi tarafından oynanır.
Seymen Zeybeği:
Diğer zeybeklerden tamamen ayrı bir özelliği olan seymen zeybeği diğer zeybek oyunları gibi sazla değil davul zurna ile iki veya üç kişi tarafından oynanır. Seymen zeybeği isminden de anlaşılacağı üzere tertip edilen seymen alaylarında düğünlerde alayın önünde bulunan davul ve zur¬nanın hemen önünde kılıç veya tekke palalarıyla giden zeybekler tarafından oynanır.
Seymen Alayı:
Ankaralıların dilinde efe yiğit ruhlu ve atlı anlamlarında kullanılan seymenin uzun bir geçmişi vardır. Seymen düzme Ankara halkının Oğuz Türklerinden armağan olarak yaşattığı bir gelenektir. Seymen düzmeyi yalnız Ankara'nın saklamış olması bir raslantı değildir. Çünkü Ankara dolayları Oğuz Boylarıyla doluydu. Çubuk'da Kargın Aşağı Çavundur Büydüz; Elmadağ eteklerinde Bayındır; Yenimahalle'de Kayı Kınık Dodurga; Hüseyin Gazi eteğinde Peçenek Yazır; Balâ'da Avşar köylerinin adları 24 Oğuz boyunun adlarından gelmektedir. Seymen alayı "Milli Ruh"un coştuğu zamanlarda kurulurdu. Selçuklu ve Osmanlı Devletleri'nin kuruluşlarında böyle alaylar kurulmuştur. Mustafa Kemal'in Ankara'ya geldiği gün de sabah erkenden sancak dikilmiş seymen alayı düzülmüştü.
Yağcıoğlu Zeybeği:
Bu zeybek oyunu Efe Yağcıoğlu Ahmet Ağa'ya ithaf edilmiştir. Zeybeğin ritm ayak oyunları poz ve hareketleri mertlik ifade eder. Diz vuruşları dönüşleri melodisi insanların eski Ankara'ya götürür. Saz ayakta ve göğüste tutularak çalınır.
b) Düz Oyunlar:
Ankara düz oyunlarının ahengi farklı ritmi yumuşaktır. Sazın sesi bazen hareketli bazen duygulu bazen de coşkuludur. Düz oyunların figürleri ayak oyunlarıyla süslenmiştir ve birbirine çok benzer. Hep¬si saz ile grup halinde oynanır sazdan başka müzik aleti yoktur.
Misket:
Yıllar önce yaşanmış gerçek bir aşkı dile getirir. Oyuna ayak figürleri hakimdir. Üç veya dört kişi tarafından oynanır. Bu oyunda üç hareket esastır. Duruş yürüyüş ve sekiş.
Hüdayda:
Ankara'nın eski bir oyunudur. İsmini padişaha rakkaselik yapmış olan Fatma adında güzel bir kadından almıştır. İki kişiden fazlasıyla oynanmaz. Sekerek yürürken yapılan hareketler ilgi çekicidir. Karşılıklı kasılmadan ve ağır ağır gezinmeden sonra oyuna girilir. Efe silâhını çekerek önce sağa sonra sola tekrar sağa sallanarak silâhını ateşler. Oyunun devamında karşılıklı gidiş geliş ve yan yana sekiş hareketleri estetik yönden doyurucudur.
Mor Koyun:
İki ile dört kişi tarafından oynanır. Kol ve ayak hareketleri hakim olup karşılıklı eş tutularak açılıp kapanma hareketleriyle kendine özgü bir estetiği vardır. Dört efenin bir noktada toplanıp hafif sağa eğilerek açılmaları bir gül goncasına benzetilir. Bu oyun da efsanevi bir aşktan doğmuştur.
Yandım Şeker:
Düz oyunların en hareketlisi olup yürüme sekiş ve kolların ahenkli hareketi seyrine zevk katan unsurlardır. Sazla üç ile dört kişi tarafından oynanır.
Name Gelin:
Ankara efelerinin en çok sevdikleri daha çok yaşlı efelerin oynadıkları bir oyundur. Sağ ayak hep beraber yere vurularak oynanır.
Sabahi:
Saz düzeniyle oynanan bu oyun en ağır olanıdır. Türkü okunurken iki ile üç efe ağır ağır gezinirler arada bir dururlar; bu duruşta sağ el silahlıkta sol el arkada belde olur. Türkünün bitiminde oyuna başlanır.
Yıldız:
İki kişilik bir oyundur. Güzel bir melodisi olup sazla oynanır. Bu oyun seher yıldızına ithaf edilmiştir. Eski sohbetlerde tanyeri ağarırken pırıl pırıl parlayan yıldız artık sohbetin bittiğini sabahın yaklaştığını hatırlattığı için bu oyun en son oyundur.
Çarşamba:
Karşılıklı iki kişi tarafından oynanır. Çok hareketli bir oyundur. Kol hareketleri karşılıklı gidiş gelişler ve kolların yukarıda olmayıp normal şekilde sarkıtılarak sallanışı göz doldurur.
Arap Oyunu:
Bir kadın yüzünü siyaha boyar gözlerinin önüne un sürer sırtına bir minder sokarak kambur yapar. Üzerine bir palto giyer eline defi alır kollarını sallayarak mani okur. Ankara halkoyunlarında kadınlar ve kızlar yer almamıştır. Kadınlar düğünlerde şerbetlerde kına gecelerinde ve kendi aralarında düzenledikleri eğlencelerde kendilerine özgü güldürücü eğlendirici oyunlar tertip ederlerdi. Çalgı aletleri def ve kaşıktı.

NELERİ İLE ÜNLÜ:
Ankara Kalesi Anıtkabir Tiftik Keçisi ( Ankara Keçisi ) Hacı Bayram Veli Türbesi August Tapınağı Roma Hamamı Gordion ( Frigyanın Başkenti ) Atakule Karum İş Merkezi Kızılcahamam-Ayaş Kaplıcaları Beypazarı Evleri.

İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
İslam kaynaklarında Ankara'nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça "Üzüm" anlamına gelen Engür'den ya da Yunanca'da Koruk anlamına gelen "Aguirada'dan türemiştir. Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki "Eğmek" anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de; "Kıvruntı" anlamına gelen ankaba'dan veya Latince'den çengel anlamına gelen uncus'dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank "engebeli karışık arazi anlamına gelir." Şehrin diğer isimleri; Ankyra Ankura Ankuria Angur Engürlü Engürüye Angare Angera Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.

kaynak


Misafir 11 Mayıs 2011 19:30

lütfen iç and. gelenek ve görenekten kısa bilgi örnek deil acillllllllllllllllllllllllll


Misafir 4 Haziran 2011 21:35

Anadolu gelenekleri
Anadolu'da çocuk giydirme merasimlerindeki önemli geleneklerden birinin de, yeni doğacak bebeğin iç çamaşırlarının babasının eski iç gömleğinden, iç donundan dikilerek hazırlanması olduğunu...
Bebeğin doğar doğmaz, tenine ilk olarak bu çamaşırlann giydirilerek, "Yavru, ana kokusunu bilir, baba kokusunu da alsın, babasını da sevsin." düşüncesiyle bu geleneğin devam ettirildiğini biliyormuydunuz?????


Misafir 4 Haziran 2011 21:39

Automatic Translations (Powered by ):


ANASAYFA Forum'a Giriş Portal'a Giriş Konularım Mesajlarım Günün Mesajları Arkadaşlarım
MaxiHayaT.Net > BİLİM FORUMLARI > Genel Kültür & Vatandaşlık > Soru Cevap
İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri
İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri Hakkında: İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri konusu ile ilgili daha detaylı bilgiye, forumumuzun Genel Kültür & Vatandaşlık Katagorisinde ve Soru Cevap Bölümünden Ulaşabilirsiniz.
Kullanıcı ismi Beni hatırla
Şifreniz
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Bugünki Mesajlar Arama


Tüm dijital fotoğraf makinesi fırsatları için tıklayın !
İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri
Genel Kültür & Vatandaşlık Katagorisinde ve Soru Cevap Forumunda Bulunan İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri Konusunu MaxiHayaT.Net Kalitesi İle Görüntülemektesiniz;Özet=>İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri Çorum'da Türkmenler tarafından kış sonunda yapılan 'Köse Gezdirme' ...











Seçenekler Stil
04.12.10 #1 (permalink)
Kullanıcı Adı
Di@ßLeSsE
LaDy-LoNeLy



İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri


İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Adetleri


Çorum'da Türkmenler tarafından kış sonunda yapılan 'Köse Gezdirme' etkinlikleri bu yıl da tekrarlandı. 11 köyün katıldığı şenlik niteliğindeki etkinliklerde bin yıl öncesine dayanan gelenek ve görenekler yeni kuşak gençlere tanıtıldı.

Yaklaşık 1530 yılından bu yana kışın bitmesinekoyunların kuzulamasına 50 gün kala yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri bu yıl da aynı heyecan ve bağlılıkla gerçekleştirildi. Çorum Dedesli Ovası Türkmen Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilen şenliklere Kızılkır Eskiören Ferhatlı Dereköy Akdam Şahinkaya Karakeçili Kertme BabaoğluHasandeyin ve Cıngıllıoğlu Köyleri katıldı.

Hacıbey Köyü'nde yapılan 'Köse Gezdirme' şenlikleri ekiplerin evleri tek tek dolaşarak köy halkını etkinliklere davet etmesi ile başladı. Evlerde eğlenceli oyunlarda sergileyen ekipler Türkmenler'in binlerce yıllık gelenek ve göreneklerini yaşattılar.

Akşam saatlerinde toplanan Türkmenler halay çekip sohbet ettiler yöresel yemeklerin ardından sonra yakılan 'sinsin ateşi' ile gösteriler yaptılar.





04.12.10 #2 (permalink)
Kullanıcı Adı
Di@ßLeSsE
LaDy-LoNeLy
Cevap: İç Anadolu Bölgesi'nin Gelenek Ve Görenekleri Nelerdir? İç Anadolu Bölgesi Ade
İç Anadolu Bölgesi Anadolu'nun orta kısmında yer alan Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Bu konumu sebebiyle "Orta Anadolu" da denir. İç Anadolu Bölgesi'nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye praklarının %20'sini kaplar. Doğu Anadolu'dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında diğer bölgelerin hepsiyle komşudur.Aynı zamanda ülkemizde "tahıl ambarı" olarak da anımsanır.



İLLERİ



İç Anadolu Bölgesi İl merkezleri baz alındığında İç Anadolu Bölgesi sınırları içinde yer alan iller şunlardır:



Aksaray

Ankara

Çankırı

Eskişehir

Karaman

Kayseri

Kırıkkale

Kırşehir

Konya

Nevşehir

Niğde

Sivas

Yozgat



BÖLÜMLERİ



İç Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrılır:



Konya Bölümü



Bölgenin ortasında geniş bir kapalı havza vardır. Burada büyük ovalar plato düzlükleri Tuz GölüAkşehir ve Eber gölleri ile Karacadağ ve Karadağ volkanik dağları bulunur. Türkiye'nin en kurak bölümüdür. Nüfus bakımından bölgenin en tenha bölümüdür. Halk tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Ülkenin en önemli tahıl alanlarından birisidir. Konya Aksaray ve Karaman bölümde yer alan illerdir. Tuz gölü burda bulunmaktadır. Derinliği az olup yazları kurak olduğu için daha da azalmaktadır. Ülkenin tuz ihtiyacının önemli kısmı buradan karşılanır.





Yukarı Sakarya Bölümü



Bölgenin kuzeybatı kısmını meydana getirir. Orta Kızılırmak boylarından İçbatı Anadolu'ya kadar uzanır. Yer şekilleri daha engebeli iklimi biraz daha nemlidir.



Yıllık yağışlar 400 mm civarındadır. İklim ve ulaşım koşullarının elverişli olması nedeniyle bölgenin en yoğun nüfuslu bölümüdür. Bölge nüfusunun yarıya yakını bu bölümdedir.



Batı Anadolu'yu iç bölgelere bağlayan yolların geçtiği önemli bir yerdedir. Bölümde Eskişehir ve Ankara illeri yer alır. Bölümde KöroğluSivrihisarElmadağSündiken ve İdrisdağı yer alır.Ankara yakınlarında Eymir ve Mogan gölleri vardır.



Bölümde karasal iklim görülür. Kışları çok soğuk yazları ise sıcak ve kurak geçer.Bölümde yetiştirilen ürünlerşeker pancarıarpabuğdaybaklagillersebze ve meyveyetiştirilir.yeraltı zenginliği ise linyit ve bor mineralleridir.bölümde küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. bölümün turzim değerleriÇankaya köşküYunus Emre türbesi eski TBMM binasıAnıtkabirAtatürk Orman Çiftliği(AOÇ)Anadolu Medeniyetleri MüzesiGordion





Orta Kızılırmak Bölümü



İç Anadolu'nun Çankırı'dan Toroslar'a kadar uzanan içine Kızılırmak yayını alan kısmıdır. Alan bakımından bölgenin en büyük bölümüdür. Kuzey kesimi daha engebelidir. Güney kesiminde plato ve ova düzlükleri yaygındır. Ortada ise geniş Kızılırmak platosu bulunur. Erciyes volkanik dağı bu bölümde yer alır.



Tarım alanlarının oranı verimli volkanik topraklarla kaplı güney kesimden daha yüksektir. İç Anadolu'da kırsal nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölümdür. Kayseri Niğde Nevşehir Kırşehir Yozgat ve Kırıkkale bölüm içinde yer alan illerdir.



Bölüm İç Anadolu Bölgesi'nin orta kesiminde yer alır.Güneyinde Hasan Erciyes Merlendiz sönmüş volkanlar bulunur.Bölümde kuzey daha engebelidir.Bölümde bozok platosu geniş yer tutar.Bu bölümde nüfus yogundur orta kızılırmak bolumunde karasal ıklım etkılıdır yazlar sıcak ve kurak kıslar ise soguk ve kar yagıslıdır.Genellikle bu bölüm bozkırlarla kaplıdır.Kızılırmak bolumun en önemli akarsuyudur.Bu bolumde Kayseri en büyük yerlesim birimidir.Ayrıca bu bolumde halı sekermeyve suyu sucuk ve pastırma fabrikaları bulunur.En önemli ekonomık gelir tarımdır.tiftik keçisi ve koyun besiciligide yaygındır





Yukarı Kızılırmak Bölümü



Bu bölüm Kızılırmak'ın Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu arasına sokulan yukarı çığırını kaplar. İç Anadolu'nun en küçük en engebeli bölümüdür.Ortalama yükselti 1300-1650 metre arasındadır.



Dağlarla kuşatılmış bir havza görünümündedir. Engebeli olduğu için tarım alanlarının oranı daha düşüktür. Nüfusu sık kentleşme oranı yüksektir. Bölgenin kışın en soğuk bölümü burasıdır. Bölümde Sivas ili bulunmaktadır





BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:



Bölge yeryüzü şekilleri bakımından sade bir görünüme sahiptir. Yer şekilleri çeşitlilik göstermez. Engebeli araziler fazla olmadığı için kara ve demiryolu ulaşımına oldukça elverişlidir. Bölgenin çoğu yerinde genellikle 1000 m yükseltiye sahip düzlükler bulunur. En alçak yerleri olan Sakarya ve Kızılırmak vadilerindeki yükselti 700 m civarındadır.



Bölgenin güneyinde Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan dağlar volkanik kökenli dir. Başlıcaları;



Hasandağı Karacadağ Karadağ Erciyes Dağı ve Melendiz Dağları'dır. Bölgedeki kıvrım dağları ise doğuda geniş bir alan kaplar. En önemlileri Ak dağlar Hınzır Dağı Tecer Dağı ve Yıldız Dağları'dır.



Platolar en fazla bu bölgemizde yer alır. Batıda Haymana ve Cihanbeyli güneyde Obruk doğuda da Bozok (Kızılırmak) plâtolarıyla Ege Bölgesi sınırı boyunca Yazılıkaya (Bayat) ve Doğu Anadolu Bölgesi sınırı boyunca da Uzunyayla gibi platolara sahiptir. Tuz Gölü çevresi Türkiye'nin en büyük kapalı havzasıdır.



İç Anadolu'nun bazı ovaları oldukça geniştir. Konya ovası Türkiye'nin en büyük ovasıdır. Eski bir göl tabanıdır. Geniş ovalardan diğeri Tuz Gölü'nün güneyindeki Aksaray Ovası'dır. Haymana platosunun batısındaki Yukarı Sakarya Ovası da geniş alan kaplar. Küçük ovalar olan Eskişehir Ankara Kayseri ve Develi ovaları platolar arasındaki çukurluklarda yer almaktadır.



İç Anadalu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümü geniş çaplıdır. Bu bölgedeki dağlar sönmüş yanar dağlardandır. Kışın yağışlı yazın ise sıcaktır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Buğday arpa ve şeker pancarı yetiştirlir.



Kırıkkale'de Orta Doğu Petrol Rafinerisi bulunmaktadır.





AKARSU VE GÖLLERİ



İç Anadolu Bölgesi'nin en önemli akarsuları Kızılırmak Sakarya Nehri Porsuk ve Delice çaylarıdır. Bu bölge akarsuları kapalı havzada akan sel rejimli akarsulardır. İlkbahar yağışlarıyla taşar yazın kuruyacak hale gelir.



İç Anadolu Bölgesi'nin güney kesimleri sularını denizlere gönderemez. Bu nedenle kapalı havzalar geniş bir alan kaplar. Kapalı havzaların geniş olanları Konya Ovası Tuz Gölü ve Akşehir - Eber gölleri çevresinde yer alır. Seyfe Gölü Sultan Sazlığı (Yaygölü) gibi küçük kapalı havzalar da bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesi'nin büyük bir bölümü sularını Kızılırmak Sakarya ve Yeşilırmak'ın kolu olan Çekerek suyu sayesinde Karadeniz'e gönderir. Güneydoğusundaki Uzunyayla yöresi sularını Seyhan'ın kolu olan Zamantı suyu sayesinde Akdeniz'e gönderir. Sel rejimli akarsuların en fazla bulunduğu bölgedir.



Bölgenin en büyük gölü Tuz Gölü'dür. Bu göl buharlaşmanın etkisiyle yazın büyük ölçüde kurumaktadır. Tuz Gölü tektonik oluşumludur. Derinliği fazla değildir. Gölün alanı kışın ve ilkbaharda fazla alan kapladığı halde yazın buharlaşma ve beslenme yetersizliğinden dolayı kapladığı alan azalır. Tuz ihtiyacımızın %30'unu karşılar. Diğer önemli gölleri ise Akşehir Eber Ilgın (Çavuşçu) Tuzla Seyfe Mogan ve Sultanısalak-i mekip gölleridir. Sakarya nehri üzerinde ise Sarıyar ve Gökçekaya barajları bulunur.





İklim ve bitki örtüsü



Bölgenin çevresi yüksek dağlarla çevrili olduğundan denizlerin nemli ılıman havası bölgeye sokulamaz. Bu nedenle bölgede yazları sıcak ve kurak kışları soğuk ve kar yağışlı karasal iklim hakimdir. Bölgede doğuya doğru gidildikçe yüksekliğin artmasına bağlı olarak karasallık derecesi artar ve kış sıcaklıkları çok düşük değerlere ulaşır.



İç Anadolu ülkemizin en az yağış alan bölgesidir. Ortalama yağış 400 mm civarındadır. Bölge en fazla yağışı ilkbahar aylarında sağanak halinde alır. En kurak mevsim yazdır. Yazların kurak olması ve yaz kuraklığının erken başlaması sebze türü bitkiler üzerinde olumsuz etki yapar. Bölgenin ve ülkemizin en az yağışlı yeri Tuz Gölü çevresidir(320 mm).



Yağışların azlığı bölgenin deniz etkisine kapalı olmasından kaynaklanmaktadır. Denizden gelen nemli hava kütlesi nemini dağların denize bakan yamaçlarında yağış halinde bırakır. İç Anadolu Bölgesi'ne doğru eserken artık kurudur.



Bölgede görülen yağışlar konveksiyonel ve cephesel kökenlidir. Kırkikindi adı da verilen konveksiyonel yağışlar İlkbaharda yaygındır.



Bölgenin tabii bitki örtüsü bozkırdır.



Bozkır ilkbahar yağmurlarıyla yeşeren birkaç ay yeşil kalan yaz sıcaklığı ile sararan ot topluluğudur.





İç Anadolu Bölgesi ülkemiz ormanlarının %7 sini kaplayarak bölgeler arasında 6. sırada yer alır. Ovaları şunlardır: Kayseri Konya Ereğli Aksaray Sakarya Eskişehir Ankara Develi NevşehirKırşehir Sivas.





TARIM VE HAYVANCILIK



Bölge ekonomisinin temeli tarıma dayanır. Ekili - dikili alanların oranı bakımından Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırada yer alır. Çalışan nüfusun büyük bir kısmı tarımla uğraşır.



Türkiyenin en önemli tahıl üretim bölgesidir.



İklimin yarı kurak karakterine rağmen çok geniş alanlar tarıma ayrılır. Bölgenin tarımı iklim şartlarına bağlıdır. Özellikle ilkbahar yağışlarının yetersizliği veya gecikmesi tahıl üretiminde önemli dalgalanmalar meydana getirir iklim yarı kurak olduğu için nadas ihtiyacı duyulur. Tarımın en önemli problemi sulamadır. Bu amaçla büyük sulama kanallarının (barajların) yapılması ve yeraltı suyundan yararlanılması gerekir. Ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa dayanır. Türkiye'de ulusal gelirin %20'sini bu bölge sağlamaktadır.



Bölgede küçük baş hayvancılık ön plandadır...



Tarım ürünleri içinde tahıllar başta gelir. Türkiye genelinde tahıla ayrılan toprakların yarıya yakını bu bölgededir. Yer şekilleri ve iklim koşulları tahıl tarımını öne çıkarır. Düzlüklerin geniş yer kaplaması makineli tarımı kolaylaştırmıştır.



Bölgenin sulanabilen bölümlerinde şeker pancarı tarımı yapılır. Buğday şeker pancarı ve elmanın en fazla üretildiği bölgedir. Şeker pancarının özellikle Konya Ankara Eskişehir Kayseri ve Niğde gibi şeker fabrikalarının bulunduğu yerlerde ekimi yapılır.



İlkbahar yağışı ve yaz kuraklığı tahıla uygun ortamı oluşturmuştur. Türkiye'nin tahıl ambarıdır. Sulanabilen arazinin azlığı buğday ekim alanlarının geniş olmasına yol açmıştır. Bölgede buğday nadas yöntemiyle yetiştirilir. Alan bakımından nadasa bırakılan toprakların en fazla olduğu bölgemizdir.





YERALTI ZENGİNLİKLERİ



Bölgenin önemli yeraltı zenginlikleri linyit krom lületaşı tuz ve bor mineralleridir.



Krom : Sivas Eskişehir ve Kayseri'de çıkarılır.

Kayatuzu : Kırşehir ve Çankırı dolaylarında çıkarılır.

Linyit: Sivas'ta çıkarılır.

Çinko ve Demir: Sivas ve Ereğli'de çıkartılır.

Cıva: Konya Sarayönü'nde çıkartılır.

Tuz:Tuz Gölü'nden elde edilir.Ayrıca: Sivas ve Tunceli dolaylarında çıkartılır.

Lületaşı:Eskişehir'de çıkarılmaktadır. Hediyelik eşya yapımında kullanılır.

Bor mineralleri:Neredeyse bütün bölgede çıkartılmaktadır.





SANAYİ



Sivas'ta: Lokomotif besin motor çimento ve inşaat malzemeleri sanayii ile devlet demir yollarının tren vagon imalatı yapan TÜDEMŞAŞ fabrikası vardır. Uşak'ta:şeker fabrikası bulunur.

Ankara'da : Dokuma besin tarım araçları çimento ve mobilya sanayii

Konya'da : Tarım araçları besin motor çime nto süt ürünleri ve inşaat malzemeleri sanayii Çumra Şeker Fabrikası(tam teşekküllü)

Kayseri'de : Halıcılık meyve suyu pamuklu dokuma pastırma ve sucuk üretim merkezleri

Kırıkkale'de : Orta Anadolu petrol rafinerisi silah fabrikası demir -çelik endüstrisi

Eskişehir'de : Besin yem çimento endüstrisi ile devlet demir yollarının bakım tesisleri bulunur.



İç Anadlu'nun en büyük gölü Tuz Gölü 'dür.





NÜFUS VE YERLEŞME



İç Anadolu Bölgesi 1997 nüfus sayımına göre yaklaşık 105 milyon kişilik nüfus büyüklüğüyle Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırayı alır. Bu bölgenin nüfus yoğunluğu 64 kişi/km² dir. (1997 yılına göre Türkiye'nin ortalama nüfus yoğunluğu 81 kişi/km² İç üfusu bölgenin doğal koşullarının etkisine bağlı olarak daha çok komşu bölgelere yakın yerlerdeki dağ eteklerinde yoğunlaşır. Bunun nedeni sözü edilen kesimlerin daha yağışlı olması ve su kaynaklarının bol olmasıdır.



Bölgedeki ovaların aldığı yağışın az olması nüfuslanma ve yerleşmeyi engellemiştir. Düz ovalık kesimde nüfus yoğunluğu dağ eteklerine göre azdır.



Bölgede Toplu yerleşme görülür...Nedeni su kaynaklarının yetersiz olması ve tarım arazilerinin çok geniş alan kaplaması...



Toplu köy niteliğindeki kırsal yerleşme birimleri ile kentler dağ etekleri boyunca dizilidir. Bölge nüfusunun %62'si nüfusu 10.000'den fazla olan ve kent sayılan yerleşme birimlerinde yaşamaktadır. Tarım alanları geniş olmasına karşın nüfusun %3844'ü kırsal kesimde yaşar. Tarım alanlarının geniş olması tarımsal nüfus yoğunluğunun düşük olmasına yol açar. Nüfusun dağılışı yağış dağılışına benzerlik gösterir.



Bölgede en fazla nüfuslanmış bölüm Yukarı Sakarya'dır. Bu bölümün yoğun nüfuslanmasındaendüstri faaliyetleri ile Ankara'nın başkent olması önemli rol oynar. Konya ve Tuz Gölü civarları nüfus yoğunluğunun az olduğu yerlerdir.





« Hikaye Örneği Verebilir Misiniz? Hikaye Örnekleri Nelerdir? Hikaye Örneği Yazısı | İngilizce Kalıp Cümleler Nelerdir? - İngilizce Kalıp Cümleleri - İngilizce Kalıplar »

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)


Yetkileriniz
You may post new threads
You may post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts
BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı
Forum Rules


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:41 .


İletişim - MaxiHayaT.Net - Arşiv - Kullanım sözleşmesi - Yukarı git


DelinetcileR Program İndir vikipedi
MaxiHayaT

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.3.0 ©2009, Crawlability, Inc.


Misafir 14 Aralık 2011 12:01

İç anadolu bölgesinin gelenek ve görenekleri
 
iç anadolu bölgesinin gelenek ve görenekler nedir


ener 14 Aralık 2011 12:05

Alıntı:

Misafir adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 2253544)
iç anadolu bölgesinin gelenek ve görenekler nedir

Alıntı:

ener adlı kullanıcıdan alıntı (Mesaj 2041322)
ANKARA
ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ

YÖRESEL YEMEKLER:

Eski Ankara mutfağı evin en büyük kısmını meydana getirirdi. Bir tarafta ocak ve tandır bir tarafta kışlık erzakın muhafaza edildiği kiler bulunurdu. Kilerler genellikle iki katlı olur ve yukarı kısmına mü-sandere denirdi. Mutfağın bir kenarına odun istif edilirdi. Yemekler yere serilen sofralarda yenir önce büyükler sonra ev halkı otururdu.
Çorbalar: Aş çorbası dutmaç keşkek çorbası miyane çorbası sütlü çorba tarhana çorbası toyga çorbası
Et Yemekleri: Ankara tavası alabörtme calla çoban kavurması ilişkik kapama orman kebabı patlıcanlı et sızgıç siyel siyer.
Pilavlar: Bici bulgur pilavı oğmaç aşı pıtpıt pilavı.
Köfteler: Kadınbudu köfte mucirim köftesi yumurtalı köfte tohma tiritli köfte.
Dolmalar: Efelek dolması mantı şirden dolması (bumbar) yalancı dolma yaprak dolması.
Börekler - Çörekler: Altüst böreği ay böreği bohça böreği entekke böreği hamman kana kol böreği papaç pazar böreği tandır böreği yalkı.
Yemekler: Carcıran bici aşı çılbır çırpma göçe göter kaile keşkek yemeği köremez mıhlama omaç papara saz tamtak tiridi topaç.
Hamur İşi Yemekler: Bazlama cızlama gözleme nevizme öllüğün körü su böreği.
Tatlılar - Kompostolar: Ayva boranası baklava bırtlak daşlak ekir fıslak höşmerim kabak tatlısı karga beyni kar helvası kaygana köyter omaç perçem saraylı tiltil helvası tuhafiye zerdali boranası zerdali hoşafı.
Ekmekler: Bazlamacın bezdirme gizleme çerpit ebem ekmeği kartalaç kömbe kete saçkıran şerit yarımca.
YÖRESEL GİYİM:
a) Kadın Giyimi
Ankara'da ele geçen en eski örneklerden yakın zamana kadar yapılan araştırmalarda görülen başlıca kadın kıyafetlerinin en ilginç olanları takım halinde holta ve salta ile birlikte veya tek giyilen sırmalı entarilerle setentiliyon gibi düz ve kalın münakkaş ipekli kumaşlardan yapılan etek ceket şeklindeki elbiseler teşkil etmektedir. Kadın kıyafetleri evde sokakta misafirliğe giderken düğün ve gelin elbiseleri gibi ağır ve kıymetli herbiri çeşitli renk ve şekillerde mevsim ve yaşa göre değişen birtakım elbise çeşitleriyle karışımıza çıkar.
Düğün kıyafetleri:
Gelin elbiseleri ile düğün elbiseleri aynıdır. Yalnız gelinleri farklı kılan şey başlarındaki tel ve duvaklardır. Ağır elbise olarak addedilen bu elbiseler sadece düğün ve düğünle ilgili törenlerde (nişanlar kına geceleri paça günleri vb.) giyilir bunun dışında kesinlikle giyilmezdi.
Düğün elbiselerinin en eski örneklerini üç etek entariler oluşturur. Bunların aşağı yukarı üç asırlık bir geçmişi vardır. Üç eteklerden sonra iki etek denilen harbalı ve holtalı elbiseler giyilmeye başlanmıştır. İki eteklerden sonra da yavaş yavaş holtalar terkedilerek holtasız düz elbiselere rağbet başlamıştır ki bunların da ilk örneklerini belinin iki yanı büzgü ve pastalı bolca tek etekten oluşan çantalı entari olarak tabir edilen sırmalı elbiseler teşkil etmektedir. II. Abdülhamit devrinden itibaren ise setentiliyon gibi kalın ipekli ve münakkaş kumaşlardan yapılan ve daha çok Avrupa modası olduğu tahmin edilen korsajlı balinalı bugünkü deux pieces'leri hatırlatan uzun etek ve ceketten oluşan elbiseler giyilmeye başlanmıştır.
Genç Kız Kıyafetleri:
Genç kızların kıyafeti genellikle sade ve basittir. Süslü elbiseler giymeleri toplumca ayıp sayılırdı. Esasen kızların kına gecesi ve şerbet (nişan) ten başka merasimlerde (düğün veya mevlüt) bulunmaları da geleneklere aykırı idi. Çok özel durumlarda düğüne gitmesi gerektiği zaman bile basma pazen veya yünlüden alelade elbiseler giyerlerdi.
Gezme Elbiseleri:
II. Abdülhamit devrinden otuz sene öncesine kadar resmi misafirliklere gidişlerde bayram ziyaretlerinde zengin hanımlar ipek kadife veya fasone denilen yünlü kumaşlardan veya çitari denilen ipeklilerden uzun entariler giyerlerdi. Daha eskiler ise kutni denilen kumaşlardan yapılan elbiseler giyerlerdi. Bu elbiseler üzerine ipek şaldan mongül veya plüş denilen ipek kadifeden hırkalar giyilir üstüne elmas gerdanlık elmas muska gıdık - altın elmas saat takılır başa oyalı yemeni örtülür üstüne bağdat çarı (çarşaf) carlanarak ziyaretlere gidilirdi.
İç Çamaşırları:
Çamaşır olarak tene üç en dokum bezden kalçaya kadar uzunlukta bolca bir gömlek giyilirdi. Bu gömlek üzerine sutyen yerine canfes veya diğer herhangi bir kumaştan kolsuz astarlı havuz yakalı önden üç düğme ile iliklenen bir yelek üzerine de gezi veya diğer kumaşlardan bir içlik giyilirdi. Bundan başka dize kadar uzanan paçaları geniş dantelli veya fistolu beyaz patiskadan bir iç donu bunun üzerine de basmadan iç astarlı uçkurlu paçalı ayak bileklerinde hafifçe bol bir dış donu giyilirdi.
Gündelik Kıyafetler:
Mevsime yaşa ekonomik duruma göre bazı değişiklikler gösterir. Fakir ve orta halli kadınlar doğrudan doğruya çinti donu denilen dış donu üzerine basmadan bir içlik içlik üzerine de basmadan içi pamuklu ve üstü parmak dikişli ceket şeklinde düz hırka giyerler başlarına yaşlılar kalıpsız iki parmak yüksekliğinde fes giyip üzerine oyasız yemeni örterlerdi. Gençler ise biraz daha yüksekçe kalıplı fes giyip yemeniyi üçgen şeklinde üç köşe katlayarak fesin üzerine örterlerdi. Sokağa çıkacakları zaman yakın komşuya giderlerken damarlı çar dedikleri bir örtü ile başlarını örterler daha uzak bir yere giderken de damarlı veya kareli uzun çarlara bürünürlerdi.
Zengin olan kadınlar ise çinti don üzerine basma yünlü vb.den oluşan uzun düz baştan geçme peşli entariler giyerlerdi. Bu entari üzerine de ekonomik duruma göre basmadan yünlü veya kadifeden parmak dikişli içi pamuklu hırkalar giyerlerdi. Yaşlılar başlarına takke gibi kalıpsız fes gençler ise daha uzun ve kalıplı fes giyerlerdi. Fes üzerine gençler yemeni yaşlılar oyasız yemeni örterlerdi.
Sokak Kıyafetleri:
Ele geçen en eski kaynaklara göre XVII. yüzyılda Ankara'da ferace giyildiği görülür. Feracelerden sonra çarlar giyilmeye başlanmıştır. I. Abdülhamit devrinde feraceler yasaklanıp çarşaf giyilmesi emredilince gençler çarşafı tercih etmiş yaşlılar ise beyaz çarlarını giymeye devam etmişlerdir.
Hamam Kıyafetleri:
Yeni gelin veya zengin genç hanımların hamam kıyafetleri de dikkate değerdir. Yeni gelin veya zengin genç bir hanım hamama giderken helâi don ve gömleğini sevai telli yelek ve içliğini üstüne elbisesini giyer başına oyalı yemenisini takar hamam bohçasını hazırlayarak Bağdat çarını giyip hamama giderdi.
b) Erkek Giyimi:
Anadolu erkek giyimi Ankara da dahil olmak üzere üç grup altında toplamak mümkündür:
- Üç etek entariler
- Şalvar ve işlik fermani veya gazekiden oluşan takımlar
-Efe zeybek veya dadaşlara özgü dizlikli zıpka veya zıvgalı camadan veya cepkenli kıyafetler.
Ankara'da erkek kıyafetleri üzerindeki araştırmalar yaklaşık bir - birbuçuk yüzyıl evvelinden Cumhuriyet devrine kadar olan kıyafet çeşitleri üzerinde yapılmıştır. Bu süre içinde Ankara'da çeşitli halk tabakasının giydiği kıyafetleri başlıca beş ana başlık altında toplamak mümkündür.
İlmiye Sınıfının Kıyafeti:
İlmiye sınıfına ait başlıca takımların en dikkate değer olanlarını üç etek entariler teşkil eder. Abdülhamit devrinin sonuna dek ilmiye sınıfının olduğu kadar esnaf sınıfının da giyiminin esas unsurunu oluşturmuştur. Genellikle şetari altıparmak veya osmaniye topu gibi yollu kumaşlardan yapılan bu entariler önü baştan başa açık yanlarının birer karış yeri yırtmaçlı uzun kollu haydari yakalı önünün bele kadar kısmı ile kol yerleri kaytan süslü olur ve belinin yanında küçük bir bağla bağlamak suretiyle iki önü birbiri üstüne kavuşurdu. Yaklaşık olarak II. Abdülhamit devrinin ilk yarısına kadar hocalar tarafından gayet uzun ve bol şalvarlar pamuklu iç işlikleri ile giyilen bu üç etek entariler üzerine bele ince tarzda (esnaf ve efelerinkinden ince olmak üzere) ipek Trablus kuşağı beyaz tiftik veya Gürün şalından bir kuşak sarılır sırta da mevsim ve duruma göre ya pamuklu hırka veya Mekke hırkası sokakta lata camide ise cüppe giyilirdi.
Üç etek entariler terkedildikten sonra ilmiye sınıfı tarafından pantolona çok benzeyen yalnız üstü ondan biraz daha bolca elifiye şalvarlar giyilmiştir. Elif iyeler üzerine biraz zengince olanlar Şam toplandan zengin olmayanlar yollu pazen veya ketenden parmak yakalı önden düğmeli uzun bilezikli kollu bir işlik giyer bele beyaz tiftik veya Gürün şalından bir kuşak sarar üzerine çuha veya kumaştan bir yelek giyerlerdi.
Okuma Çağındaki Çocukların kıyafeti:
Okuma çağındaki çocuklar okuyan ve okumayan olmak üzere iki kısma ayrılır ve bunlardan okumayanlar esnaf olurdu.
Okuyan çocukların kıyafeti; II. Abdülhamit devrinin birinci yarısına kadar üç etek entari üzerine çuhadan mintan giyer bellerine şal kuşak sararlardı. Ankara'da ilk Maarif Teşkilatı kurulduktan sonra bu üç etek entariler kalkmış yerine pazen veya kumaştan içi astarlı uzun şalvarlar ile işlik ve pamuklu hırkadan ibaret takımlar giyilmeye daha sonraları ise elifiyeler ve nihayet ekonomik durumu iyi olanlar tarafından setre pantollar giyilmeye başlanmıştır.
Yeni yetişen ve okumayan 13-14 yaşındaki esnaf çocuklarından efeliğe hevesli olanlar yaşlıların giydiği bu kısa şalvarların biraz daha darca ve itinalı olanları ile tıpkı efelerinki gibi işlik yelek fermani giyer bele genişçe bir kuşak ile isteyenler silâhlık kuşanırdı. Efe olmak istemeyen gençler ise yaşlıların giydiği takımların daha dar ve gösterişlisini giyerlerdi.
Esnaf Kıyafetleri:
II. Abdülhamit Devri'nin sonlarına kadar Ankaralı esnaf da tıpkı ilmiye sınıfı gibi üç etek entarilerden oluşan takımlar giyerdi. Bu entarilerin altına yakasından güzel görünmesi için bir içişliği giyilir bele uzun veya değirmi şal kumaş kuşanılır sırta da hocalardan farklı olarak kuşağın üzerini örtecek uzunlukta işlemesiz bir gazeki veya fermani giyilirdi. Mekke hırkası bulunanlar bunların üzerine ayrıca bir Mekke hırkası veya pamuklu hırka kışın ise hocalardan farklı olarak isteyenler miriz aba daha zengince olanlar ise kürk giyerlerdi.
Efe ve Zeybek Kıyafeti:
Zeybeklerin giydikleri elbiseler hemen hemen birbirine benzer. Bunlar dizlik işlik camadan veya cepken ve bellerinde genişçe sarılı kuşak kuşak üzerinde çeşitli silâhlarla dolu bir silâhlıktan ibarettir.
Zeybekler kendi aralarında cesaret ve yiğitlikle sivrilenleri efe diye anarlardı. Efeler çarlık dizlik denilen beyaz patiskadan diz kapağının hemen altında bir tür kısa şalvar giyerlerdi. Bu dizliklerin paçalık tabir edilen kısımları san ipekli işli olur ve sim karışık yünden uzun beyaz Sivrihisar diz çorapları ile giyilirdi. Sonraları bu dizlik ve çoraplar terkedilerek II. Abdülhamit devrinin ilk yarısına kadar bunların işlemesiz düz patiskadan olanları ile düz beyaz yünden diz çorapları giyilmiştir. Sekiz metre patiskadan çok bol ve geniş bir surette yapılan bu dizliklerin bütün kıvrıntı ve döküntüleri arkada toplamak suretiyle önü adeta düz ve kırışıksız olur diz kapağının hemen altında ve dize sıkıca oturmuş durumda olan parçasıyla ayağa giyilen diz çorabı arasında iki parmak yer açık kalarak ten görünürdü. Beyaz dizlikler ile sırta çarlık işlik denilen beyaz patiskadan parmak yakalı önden iri sedef düğmeli uzun bilezikli kollan olan bir işlik ve onun üzerine kırmızı beyaz yollu osmaniye işlik giyilir bele genişçe şal kuşak ile silâhlık takılırdı. Bu takımlar ile ayağa kesinlikle kırmızı diz bağlı uzun beyaz ajurlu diz çorabı ve kırmızı cimcime veya yemeni sırta da osmaniye işlik üzerine sırmalı camadan veya sırmalı cepken bunlar yoksa sırmalı yelek giyilirdi.
Uzun konçla diz çorabı ve hatta çizme giymekle beraber dizlik giyenlerinin diz kapaklan ile baldırlarının büyük bir kısmı mutlaka açık bulunurdu. Başlarına fes giyer üzerine ipekli çevre ve pusu sararlardı. Cepkenlerini giymeyip omuzlarından aşağı sarkıtmak âdetleri idi.
Memur Kıyafetleri:
Ankara'daki memur kıyafetleri; yüksek orta ve küçük dereceli memur kıyafeti olmak üzere üç gruba ayrılır.
Yüksek dereceli memurlar; setre pantollar ile beş cm yüksekliğinde dik veya uçları kelebek yakalı gömlekler giyer yakalara boynun arkasından iliklenen hazır uzun kravat veya papyon kravat bağlayıp bunları mücevherli iğneler ile tuttururlar gömlek ve pantolon üstüne de göğsü kapalı bir yelek giyerlerdi. Başlarında kalıplı fes (daha sonra hasırlı fes) ve ellerinde şık bir baston bulunurdu.
Orta dereceli memurlar; setre pantol veya ceket pantollar ile kolalı gömlek yerine basma işlik giyer ve üzerine işliği örterek şık görünmesi için düz ya da pastalı kolalı patiskadan bir jile takarlardı. Bu jileler üzerine dik veya ucu kıvrık kolalı bir yakalık ve beşparmak genişliğinde uçları kıvrık kolalı kolluk ile boynun arkasından iliklenen hazır kravat takılır ve üstüne yelek giyilirdi. Başlarına da ****** fesleri denilen feslerden takarlardı.
Küçük dereceli memurların kıyafetleri ise karışıktır. Genellikle elifiye giymekle beraber üzerine ceket giyenler de bulunurdu. Başlarında sarıksız dal fes bulunması şarttı.


HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Bugün Türkiye'nin her beldesinin ayrı bir özellik taşıyan halk oyunlarına göz atılırsa görülür ki Ankara bu konuda olgunluk mertlik ve vakar ifadeleri taşıyan unsurlarıyla söz sahibidir. Ankara halk oyunları iki kısımda incelenir:
a) Zeybekler:
Ankara Zeybeği:
Oyunların en gösterişlisidir. Yiğitlik ve mertlik ifade eder. Bu zeybek sazla oynanmakta olup ağır bir melodisi vardır. En az iki kişi tarafından oynanır üçlü sacayağı denileni daha da gösterişlidir. Zeybek oyunlarında dikkat edilecek ve en başta gelen husus oyunun vermiş olduğu karakteristik hava ve melodiye göre jest ve figürleri ayarlamaktır. Yani duruş kasılış ve poz zeybek oyununun bütün ihtişamım ortaya koyar.
Mendil Zeybeği:
Bu zeybek oyunu da ağır ve akıcı figürleri ile Ankara Zeybeğine yakındır. Keza iki kişi tarafından ya da daha fazla kişiyle oynanır. Bu zeybeğin en güzel görünüşü çöküşte her iki dizin de yere vurularak doğrulmasıdır.
Karaşar Zeybeği:
Ankara'nın ilçelerinden Beypazarı'nın Karaşar nahiyesinin eski Ankara ile ilgisi olduğu bilinmektedir. Gerek melodisindeki akıcılık gerek oyundaki tek ayak figürleri ile dikkati çe¬ker. Zeybek söylenen türküyü takiben ve iki kişi tarafından oynanır.
Seymen Zeybeği:
Diğer zeybeklerden tamamen ayrı bir özelliği olan seymen zeybeği diğer zeybek oyunları gibi sazla değil davul zurna ile iki veya üç kişi tarafından oynanır. Seymen zeybeği isminden de anlaşılacağı üzere tertip edilen seymen alaylarında düğünlerde alayın önünde bulunan davul ve zur¬nanın hemen önünde kılıç veya tekke palalarıyla giden zeybekler tarafından oynanır.
Seymen Alayı:
Ankaralıların dilinde efe yiğit ruhlu ve atlı anlamlarında kullanılan seymenin uzun bir geçmişi vardır. Seymen düzme Ankara halkının Oğuz Türklerinden armağan olarak yaşattığı bir gelenektir. Seymen düzmeyi yalnız Ankara'nın saklamış olması bir raslantı değildir. Çünkü Ankara dolayları Oğuz Boylarıyla doluydu. Çubuk'da Kargın Aşağı Çavundur Büydüz; Elmadağ eteklerinde Bayındır; Yenimahalle'de Kayı Kınık Dodurga; Hüseyin Gazi eteğinde Peçenek Yazır; Balâ'da Avşar köylerinin adları 24 Oğuz boyunun adlarından gelmektedir. Seymen alayı "Milli Ruh"un coştuğu zamanlarda kurulurdu. Selçuklu ve Osmanlı Devletleri'nin kuruluşlarında böyle alaylar kurulmuştur. Mustafa Kemal'in Ankara'ya geldiği gün de sabah erkenden sancak dikilmiş seymen alayı düzülmüştü.
Yağcıoğlu Zeybeği:
Bu zeybek oyunu Efe Yağcıoğlu Ahmet Ağa'ya ithaf edilmiştir. Zeybeğin ritm ayak oyunları poz ve hareketleri mertlik ifade eder. Diz vuruşları dönüşleri melodisi insanların eski Ankara'ya götürür. Saz ayakta ve göğüste tutularak çalınır.
b) Düz Oyunlar:
Ankara düz oyunlarının ahengi farklı ritmi yumuşaktır. Sazın sesi bazen hareketli bazen duygulu bazen de coşkuludur. Düz oyunların figürleri ayak oyunlarıyla süslenmiştir ve birbirine çok benzer. Hep¬si saz ile grup halinde oynanır sazdan başka müzik aleti yoktur.
Misket:
Yıllar önce yaşanmış gerçek bir aşkı dile getirir. Oyuna ayak figürleri hakimdir. Üç veya dört kişi tarafından oynanır. Bu oyunda üç hareket esastır. Duruş yürüyüş ve sekiş.
Hüdayda:
Ankara'nın eski bir oyunudur. İsmini padişaha rakkaselik yapmış olan Fatma adında güzel bir kadından almıştır. İki kişiden fazlasıyla oynanmaz. Sekerek yürürken yapılan hareketler ilgi çekicidir. Karşılıklı kasılmadan ve ağır ağır gezinmeden sonra oyuna girilir. Efe silâhını çekerek önce sağa sonra sola tekrar sağa sallanarak silâhını ateşler. Oyunun devamında karşılıklı gidiş geliş ve yan yana sekiş hareketleri estetik yönden doyurucudur.
Mor Koyun:
İki ile dört kişi tarafından oynanır. Kol ve ayak hareketleri hakim olup karşılıklı eş tutularak açılıp kapanma hareketleriyle kendine özgü bir estetiği vardır. Dört efenin bir noktada toplanıp hafif sağa eğilerek açılmaları bir gül goncasına benzetilir. Bu oyun da efsanevi bir aşktan doğmuştur.
Yandım Şeker:
Düz oyunların en hareketlisi olup yürüme sekiş ve kolların ahenkli hareketi seyrine zevk katan unsurlardır. Sazla üç ile dört kişi tarafından oynanır.
Name Gelin:
Ankara efelerinin en çok sevdikleri daha çok yaşlı efelerin oynadıkları bir oyundur. Sağ ayak hep beraber yere vurularak oynanır.
Sabahi:
Saz düzeniyle oynanan bu oyun en ağır olanıdır. Türkü okunurken iki ile üç efe ağır ağır gezinirler arada bir dururlar; bu duruşta sağ el silahlıkta sol el arkada belde olur. Türkünün bitiminde oyuna başlanır.
Yıldız:
İki kişilik bir oyundur. Güzel bir melodisi olup sazla oynanır. Bu oyun seher yıldızına ithaf edilmiştir. Eski sohbetlerde tanyeri ağarırken pırıl pırıl parlayan yıldız artık sohbetin bittiğini sabahın yaklaştığını hatırlattığı için bu oyun en son oyundur.
Çarşamba:
Karşılıklı iki kişi tarafından oynanır. Çok hareketli bir oyundur. Kol hareketleri karşılıklı gidiş gelişler ve kolların yukarıda olmayıp normal şekilde sarkıtılarak sallanışı göz doldurur.
Arap Oyunu:
Bir kadın yüzünü siyaha boyar gözlerinin önüne un sürer sırtına bir minder sokarak kambur yapar. Üzerine bir palto giyer eline defi alır kollarını sallayarak mani okur. Ankara halkoyunlarında kadınlar ve kızlar yer almamıştır. Kadınlar düğünlerde şerbetlerde kına gecelerinde ve kendi aralarında düzenledikleri eğlencelerde kendilerine özgü güldürücü eğlendirici oyunlar tertip ederlerdi. Çalgı aletleri def ve kaşıktı.

NELERİ İLE ÜNLÜ:
Ankara Kalesi Anıtkabir Tiftik Keçisi ( Ankara Keçisi ) Hacı Bayram Veli Türbesi August Tapınağı Roma Hamamı Gordion ( Frigyanın Başkenti ) Atakule Karum İş Merkezi Kızılcahamam-Ayaş Kaplıcaları Beypazarı Evleri.

İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
İslam kaynaklarında Ankara'nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça "Üzüm" anlamına gelen Engür'den ya da Yunanca'da Koruk anlamına gelen "Aguirada'dan türemiştir. Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki "Eğmek" anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de; "Kıvruntı" anlamına gelen ankaba'dan veya Latince'den çengel anlamına gelen uncus'dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank "engebeli karışık arazi anlamına gelir." Şehrin diğer isimleri; Ankyra Ankura Ankuria Angur Engürlü Engürüye Angare Angera Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.

kaynak

.


Misafir 14 Şubat 2013 18:16

iç anadolu bölgesinin gelenek ve görenekleri
 
YÖRESEL YEMEKLER:

Aksaray'da hububatın geniş bir alana yayılmış olması ile bundan mamul yiyecekler, hayvancılığın gelişmiş olması dolayısıyla da et ve süt mamulleri, ayrıca bağ ve bahçelerden elde edilen sebze ve meyvelerle de mutfak için oldukça zengin malzemeler elde edilmektedir.

1- Yufka: Yılın belirli aylarında ve yer yer her gün yapıldığı da olur. Uzun süreli yapılan ekmekler için, ölçeği testi olarak bilinen çok testili hamurlar yoğrulur. Ailenin erkekleri, hamurları üzeri temiz bir bezle örtülü olduğu halde çiğnerler. Yoğrulan hamurlar beze denilen küçük parçalara ayrılır. Bunlar düzgün ekmek tahtaları üzerinde, ince, uzun oklavalarla çok ince bir şekilde açılır ve ateş üzerinde bir sacta pişirilir. Pişirme sırasında ekmeğin yanmaması için (pişirgeç) kullanılır.
2- Sepe: Küçük ölçüde açılarak pişirilen yufkadır.
3- Sıkma: Şepeden biraz büyükçe açılan ve içine tereyağı, taze çökelek veya peynir konarak meydana getirilen dürümdür.
4- Çörek: Hamurun mayalanarak, geniş kaplar içinde köy fırınlarında pişirilmesiyle yapılır.
5- Mayalı: Yine hamurun mayalanmasıyla küçük bazılar yapılır. Bu bazılar 1-1.5 cm. kalınlığında açılarak saç üzerinde pişirilir.
6- Erişte: Yufka hamur ince uzun bir şekilde kesilerek güneşte kurutulur. Daha sonra kavrulur ve makarna yerine kullanılır.
7- Kuskus Pilavı: Yumurta ile un bir kap içerisinde karıştırılır. Daha sonra saçma büyüklüğünde küçük parçalar halinde kurutulur.
8- Dolma Mantı: Hamur yufka gibi açılır. Baklava dilimi biçiminde büyükçe kesilir. Hazırlanan kıymalı iç içerisine konduktan sonra katlanır. Suda haşlanarak suyu süzülür. Altına sarımsaklı yoğurt, üzerine özel yapılan zer dökülür.
9- Katıklı Aş: Bir çeşit yaz yemeğidir. Torbada süzülmüş yoğurt, soğuk bulgur pilavı ile karıştırılarak çorba gibi içilir.
10- Pelte: İnce un ve pekmez belirli bir kıvama kadar kaynatılarak pişirilir. Sonra üzerine tereyağı dökülür.
11- Soğanlama: Soğan doğranır, yağ, kıyma ve salça ile ya da domatesle kavrulur.
12- Tarhana Çorbası: Ekşi yoğurt, aşlık, un kaynatıldıktan sonra belirli bir kıvam alır. Bu kıvama yuvarlak ve yassı şekil verilir ve sonra kurutulur. Artık tarhana elde edilmiş olur. Bunu pişirmek için ise bir akşam önce ılık suda bekletilerek kabartılır. Daha sonra suyla pişirilerek üzerine nane ve yağ dökülür.
13- Sarığı Burma (Katmer): İnce un, yumurta ve yoğurt iyice yoğrulur. İnce yufkalar halinde açılır ve hamur bir sini veya büyükçe bir tepsi üzerinde katmerli bir biçimde dıştan içe doğru yerleştirilir. Üzerine yağ ilave edilerek kızartılır. Soğuduktan sonra kestirme dökülür.
14- Höşmerim: Genellikle köylülerin yaylada oldukları zaman yapılır. Tereyağ eritilir, içerisine un atılarak ateş üzerinde, un tanecikler haline gelinceye kadar bir müddet karıştırılır ve soğumadan yenir.
15- Sac Böreği: Şepe halinde açılan hamur, içerisine kıyma, yumurta peynir, sebze konarak ortadan ikiye katlanır. Sac üzerinde pişirildikten sonra yağlanarak yenir.
16- Bamya Çorbası: Malzemeleri: 250 gr. bamya, 200 gr. et, 1 adet soğan, 1 domates, 1 yemek kaşığı salça, 1 limon.
Hazırlanışı: Bamya sıcak suda 15 dakika kaynatılarak, limon tuzlu su ile haşlanır. Tencere içine yağ ile bir adet soğan ve et ilave edilerek soğan kızarıncaya kadar pişirilir. Rendelenmiş domates ile bir kaşık salça ilave edilerek yemek kaynamaya bırakılır, limon ilave edilir. Hazırlanan bamya yemeğe ilave edilerek servis yapılır.
17- Yoğurt Çorbası:
Hazırlanışı: Yoğurt, su ile karıştırılarak içine pirinç ilave edilir, ocakta kısık ateşte belirli bir kıvama gelinceye kadar pişirilir. Ayrıca bir kapta tereyağı kızarıncaya kadar ısıtılır. Yağ et suyu ve kırmızı biber ilave edilir sos halinde çorba üzerine dökülür. Sıcak servis yapılır.
18- Arabaşı: Malzemeleri: 1 litre su, 3 kahve fincanı un, 100 gram tereyağı ve tuz.
Hazırlanışı: 1 litre su, 3 kahve fincanı un, 100 gram tereyağı ve tuz iyice karıştırılır. Sonra ocakta kaynamaya bırakılır. Kaynayan lapa yayvan bir tepsi içine 3 cm. kalınlıkta olacak şekilde düzgünce yayılır. Baklava dilimi şeklinde kesilerek soğutulur Haşlanmış tavuk veya hindi göğsü, tereyağlı bir kahve fincanı un ile beraber kavrulur. Kaynatılmış 1 litre tavuk suyu içine yapılan sos ilave edilir. Soğutulmuş un lapası kaşıkla alınır, soslu tavuk suyuna batırılarak servis yapılır.
19- Kalburbastı: Hazırlanışı: 1 su bardağı sıvı yağ, margarin ve yoğurt, yeterince un karıştırılır, mayalanır. Yapılan hamur kulak memesi büyüklüğünde hazırlanır, rende ile tel süzgeçten geçirilir, üzerine rendelenmiş ceviz konularak kapatılır. Kapatılan kısım alta gelecek şekilde tepsiye dizilir, kısık ateşte veya fırında pişirilir. Yapılan tatlı için hazırlanan şerbet tatlının üzerine dökülerek servis yapılır.
20- Kaygana: Malzemeleri: 6 yumurta porselen kapta çırpılır. Hazırlanan un ilave edilir, tekrar çırpılır. Tavada hazırlanan yağ hafif kızarınca hazırlanan yumurta un karışımı malzeme yağ üzerine ilave edilerek kısık ateşte çevrilerek pişirilir. Servis yapılır.
21- Çiğleme:Malzemeleri: 500 gr. un, 2 bardak su, 250 gr. taze kaymak ve tuz.
Hazırlanışı: Hazırlanan un ile su hamur haline getirilir. 15 dakika dinlenen hamur merdane ile küçük yuvarlak şeklinde açılır. Arasında bir tatlı kaşığı kaymak ilave edilip kapatılır. Teflon tavada kısık ateşte çevrilerek pişirilir. Tekrar üzerine kaymak ilave edilerek servis yapılır.
YÖRESEL GİYİM:
Aksaray kadınının kıyafetlerini, kırsal kesimlerde, gündelik ve özel günlerde giymiş olduğu kıyafetler olarak incelemek mümkündür. Aksaray kadının gündelik ve özel günlerde giydiği kıyafetlere geçmeden önce Aksaray kadınının özelliklerini araştırmak gerekir.
Anadolu da kadın tarih çağlardan bu yana üretimin ve doğurganlığın sembolü olmuştur. Bu özeliklerle oluşan Anadolu kültürü içinde kadın ana tanrıca olmuş ve bu kült geleneğe bağlı olarak günümüze kadar gelmiştir. Aksaray kadını bu geleneğin temsilcisi olarak bu yaşamda önemli bir yer almıştır. Kadınlar oluşan bu kültür gereği özellikle ev ve devlet yönetiminde büyük roller üstlenmiştir. Evde, ve dışarıda derleyici ve toparlayıcıdır. Eşine ve çocuklarına bağlı olan kadın bu görevlerini büyük özverilerle yerine getirir. Kendi için fazla yaşamayan Aksaray kadını kendine yeterince zaman ayırmaz, lüks ve süse fazla düşkün değildir (son 25 yıla kadar). Kazanca göre harcamalarını bilir. Geleneklerine bağlı Aksaraylı kadının incelik ve zarafetini evinin her köşesinde görmek mümkündür.
Aksaray kadını; evde ve sokakta giyimine özen gösterir. Evde sade, ev içi günlük giysileri kullanır. Sokakta ve ziyaretlerde ise "kişilik" adını verdikleri gezmelik kıyafetlerini giyer. Eski Aksaray kadınının karakteristik giyim özelliği şalvardır. Şimdi bile birçok Aksaraylı kadın şalvar ve işlikle (gömlek) görülmektedir. Şalvarın özelliği kaybolmamış, yalnız kumaşları değişmiştir.
Günlük Giysiler: Aksaray kadınının günlük giyimi denince, akla gelen ev içi giysileridir. Ev içinde, iş yaparken giydiği giysi işlik ve şalvardır. Bu giysi aynı cins kumaştan yapılmıştır. Giysi ile birlikte çevre, yemeni kullanılır. Ev içinde fazla süs ve ziynet eşyası kullanılmamaktadır. işlik ve şalvar genellikle çizgili kumaştan yapılmaktadır. Diril kumaştan yapılmakta olan şalvara bazı yerlerde "Doddiri" adı da verilmektedir.


Misafir 15 Nisan 2014 19:59

ankara ayaş bayat köyü
 
acil ankara ayaş bayat köyünün gelenek görenek ve tarihçesi lütfen uzun gerekiyo nolur



Saat: 06:21

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık