BİR YERİN YERİN YERLEŞİM ALANI OLABİLMESİ İÇİN HANGİ ÖZELLİKLERE SAHİP OLMASI GEREKİR? |
YERLEŞİM ALANLARI VE NÜFUS YERLEŞİM ALANLARI VE ÇEVRE ve özellikleri Çevre sorunlarını en şiddetli biçimde yaşayan kesim, kuşkusuz nüfus yoğunluğunun barındığı ve sanayi kuruluşları bakımından zengin kentlerin insanlarıdır. Ülkemizde genel olarak artan nüfusun yanında kırsal alanlardan kentlere doğru olan nüfus göçü, belirgin bir biçimde sürmektedir. Öte yandan son yıllarda hızlanan toplu konut inşaatları yeni yerleşim yerlerinin açılmasına yol açmaktadır. Böylelikle kentler hızla genişlemekte ve bir yandan gecekondu mahalleleri, diğer yandan büyük ve çok katlı yapılar, geniş yollar ve sanayi kuruluşlarıyla belirgin bir değişime uğramaktadır. Kentlerde bu gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan önemli sorunlardan biri de doğal ortamlar üzerindeki baskının artmasıdır. Doğal ortamlar üzerindeki baskı, gerek doğal alanlar ve tarım arazilerinin yapılarla örtülmesi ve gerekse ortam kirlenmesinin zararlı etkilerine bağlı olarak ortaya çıkmakta ve dolayısıyla giderek yoğunluk kazanan yapay bir yaşama ortamının oluşmasına yol açmaktadır. Oysa insan; soluduğu hava, içtiği su ve hayvansal ve bitkisel besinlerle doğaya bağımlı bir varlıktır. Bu bakımdan diğer canlılarla doğa ile dengeli bir etkileşim içinde olması gerekir. İşte bu nedenledir ki insan yaşama ortamını kendi istekleri doğrultusunda değiştirirken, doğadan kopmamaya ve doğa ile karşılıklı ilişkilerinin sınırını korumaya özen göstermektedir. Ekolojik ilişkilerin göz ardı edildiği kentlerde, doğal alanların giderek azalması sonucunda iklim ve toprak koşulları değişmekte ve bunun yanısıra konut, sanayi ve taşıtlardan kaynaklanan zararlı maddelerle (toz, kükürt dioksit, azot oksitleri, klor asidi, hidrokarbonlar vb.) yapay bir yaşama ortamı oluşmaktadır. Bir başka deyişle yapay karakterde tipik "Kent Ekosistemi" oluşmaktadır. Kent iklimi temelde yeni yeşil alanların oluşumunu ya da devamını sınırlayan bir faktörler kompleksi ortaya çıkarmamasına karşın, kirlenme olayları aynı zamanda hem yeşil alan oluşturulmasını hem de mevcut yeşil alanların sağlıklı kalmasını engelleyici etkiler yapmaktadır. Bu bakımdan gerek yanlış ve yoğun yapılanma gerekse topografik koşullar nedeniyle hava karakterlerinin durgunlaştığı yerlerde, yeşil alanların kurulmasında güçlüklerle karşılaşılabilmektedir. Yeşil alanların insan sağlığı açısından önem taşıyan ekolojik işlevlerini yerine getirebilmeleri öncelikle, kendi yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan temiz havanın varlığına bağlı bulunmaktadır. Bu bakımdan makro ya da mikro düzeyde gerçekleştirilecek kent içi ve çevresi planlama ve uygulama çalışmalarında, söz konusu hususların önemle göz önüne alınması gerekmektedir. Kentlerde yeşil alan oluşturulmasında başarıya ulaşmak için temel koşul bitki ve ortam koşulları arasındaki ekolojik ilişkileri ortaya koyacak bir değerlendirmenin yapılabilmesidir. Bu yönde yapılacak sağlıklı bir ekolojik değerlendirme, mevcut ortam koşullarına, uyum sağlayabilecek bitki türlerinin doğru olarak seçimini sağlar. Bunu gerçekleştirmek ise bitki türlerini yetiştirme ortamı isteklerinin bilinmesi ile sağlanır. Bu bakımdan mevcut kentlerde yapılacak yeni düzenlemelerde ve yeni kurulacak kentlerde sağlıklı bir yaşam ortamının oluşturulması, kent plancılarının, mimarların ve peyzaj mimarlarının yanında ekolog ve meteorologların da katkılarına yer veren kombine bir planın yapılıp uygulanması ile mümkündür. Türkiye’de yerleşme, yerleşme dokusu, yerleşmelerin nüfus miktarı ve sahip oldukları ekonomik olanaklar, coğrafyanın sunduğu fiziksel ortam koşullarına büyük ölçüde bağlıdır. Yerleşmeleri ilgilendiren yapısal ayrıcalıklar salt fiziksel ortam koşullarını da bağlanamaz . Doğal ortamın sunduğu olanakları, yerleşme ve ekonomik uğraşı biçimi açısından değerlendiren, yönlendiren ve değiştiren insan faktörü dikkate alınmaksızın ortam yapısını kavramak olanaksızdır. Hızlı kentleşme sürecinin yarattığı sorunların çözümlenemediği, kır ve kent ilişkilerinin nesnel boyutlarının belirlenmesinde ilkelerin konulamadığı ülkemizde, kent yerleşmelerinin kontrolsüz bir gelişim ve değişime terk edildiği malumdur. Bu bağlamda kentlerimiz nüfus yığılmalarının oluştuğu birimler konumundadır. Türkiye’de kırsal ve kentsel yerleşmelere ilişkin yapıyı yansıtacak verilerin, bazı monografik çalışmalar dışında yeterli düzeyde olmadığı anlaşılmaktadır. Bölgesel, bölümsel ve yöresel bazda aktarılacak bilgiler, yetersiz sayıdaki bilimsel çalışmaların dışına çıkamamakta ve mevcut veriler ancak çok genel ölçüde değerlendirmeye olanak tanımaktadır. Ülkemizde şehirlerde bulunan nüfus, köylerde bulunan nüfusa göre çok büyük bir hızla artmaktadır. 1990-2000 döneminde şehirlerde bulunan nüfusun yıllık artış hızı binde 26,8 iken köylerde bulunan nüfusun yıllık artış hızı binde 4,2’dir. 1995 yılında 34,4 milyon olduğu tahmin edilen kentsel nüfusun, 2000 yılı sonunda 44 milyona ulaşarak toplam nüfusun yüzde 66,9’unu oluşturduğu görülmektedir. 1995 yılında 254 olan kentsel yerleşme birimlerinin 2000 yılında 309’a ulaşacağı, bu yerleşme birimlerindeki nüfus artışının yaklaşık 8,9 milyon olacağı tahmin edilmektedir. 1950’lerde hızlanmaya başlayan kentleşme olgusu, büyük kentlerde yığılmalara neden olmuş, dengeli bir kentsel dağılım oluşamamıştır. Bu durum, önemli sosyal ve ekonomik yapı değişikliği sorunlarına ve hızla artan kentsel yatırım ihtiyaçlarına yol açmıştır. İstihdam, altyapı ve toplumsal hizmet imkanlarının yetersizliği ve bireylerin büyük ölçekte bilgi, beceri ve ekonomik alanlardaki sınırlılığı, kentsel yörelerde kuralların ve değer yargılarının aşınmasına yol açmaktadır. Fiziki planlama bağlamında bütüncül bir yaklaşım sağlanamamış, kısmi yaklaşımlar ise çoğu kez gerektiği ölçüde uygulamaya aktarılamamıştır. Kentsel nüfus gelişmeleri ile ilgili bilgiler Tablo:XIII.1’de verilmektedir. Tablonun incelenmesinden de görüldüğü üzere 1995 yılında 34,4 2000 yılında 44,0 milyon olan kent nüfusunun 2005 yılında ise 54,7 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Yine aynı şekilde 1995 yılında yüzde 56,9 2000 yılında yüzde 64,9 olan kent nüfusunun toplam nüfus içindeki payının ise 2005 yılında yüzde 78,0 olacağı beklenmektedir. VIII. BYKP’ da yerleşme ve şehirleşme ile ilgili olarak tespit edilen amaçlar, ilkeler ve politikalar aşağıdaki şekilde özetlenmektedir. VIII. Plan döneminde şehirleşme hızının , yıllık ortalama yüzde 4,75 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 2000 yılında 44,0 milyon olan kentsel nüfusunun, 2005 yılı sonunda 54,7 milyona ulaşarak toplam nüfusun yüzde 78’ini oluşturması beklenmektedir. Tablo:XIII.1 Kentsel Nüfus Gelişmeleri Yıllık Ortalama Artış Hızı (%) 1995 2000 2005 (1) 1995-2000 2000-2005 Toplam Nüfus (Bin Kişi) 60.500 67.803 70.222 1,53 1,46 Kent Nüfusu (Bin Kişi) 34.447 44.006 54.703 4,70 4,75 Kent Nüfusunun Toplam Nüfus İçindeki Payı (%) 56,9 64,9 78,0 Kent Sayısı 254 309 345 (1) Tahmin Kaynak: DPT, VIII.Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000. 2005 yılında kentsel yerleşme birimlerinin 345’e ulaşacağı, bu yerleşme birimlerindeki nüfus artışının yaklaşık 11,4 milyon olması beklenmektedir. Hızlı kentleşme ve sosyal değişmenin yaşanmaya devam edeceği Plan döneminde, kültürel yozlaşmaya ve değer yargılarındaki aşınmaya fırsat vermemek amacıyla milli kültürün temel belirleyiciliği çerçevesinde kent ve kentlilik kültürünün oluşturulmasına dönük çalışmalar yapılacaktır. Uluslararası düzeyde yeterli altyapıya sahip ticari ve mali merkezler oluşturulacaktır. Kentsel altyapı geliştirilecek, kentlerin karakteristik kültür dokuları ve turistik özellikleri korunacaktır. Uygulama birimlerinin nitelikli elemanlarla teçhizi desteklenecek, denetim mekanizmalarının yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi sağlanacaktır. Kentlerimizdeki sosyal ve teknik altyapı yatırımlarını gerçekleştiren kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlanacaktır. Kamu tasarrufunda bulunan alanların tespiti ve planlaması işlemlerine hız kazandırılacaktır. Yerel girişimciliğin harekete geçirilmesi ve istihdam açısından önem taşıyan organize sanayi bölgelerinin yurt sathına yaygınlaştırılmasına özen gösterilecek, sanayileşmenin kentsel gelişmeleri olumlu etkilemesi amacıyla, orta büyüklükteki kentlerde alt yapısı hazırlanmış sanayi bölgeleri geliştirilecektir. Hukuki ve kurumsal düzenlemeler olarak fiziki planlamayı bir bütün içinde kavrayacak mevzuatın geliştirilmesi, fiziki planlama alanında faaliyette bulunan yatırımcı kurum ve kuruluşlar arasında, eşgüdüm sağlanmasına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesi yönünde çalışmaların yapılması, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun işleyişini düzenlemeye yönelik gerekli mevzuat çalışmasının yapılması gibi hususlar yer almaktadır. 03 XIII.1.2 Konut Planlı dönemde devam eden nüfus artışı, göç ve şehirleşme hızına bağlı olarak ortaya çıkan çarpık şehirleşmenin en büyük göstergesi olan konut sorunu, ekonomik ve sosyal politikalar açısından önemini devam ettirmektedir. VII. Plan döneminde inşa edilen konut sayısının 1,3 milyon civarında olduğu tahmin edilmekte olup, bu dönem için ihtiyaç olarak belirlenen 2.540.000 rakamının çok altında kalınmıştır. Aradaki farkın kaçak yapılaşma ve gecekondu ile kapandığı tahmin edilmektedir. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) kaynaklarından 1995-1999 döneminde kredilendirilen konutlardan 185.379’u tamamlanmıştır. Bu, inşa edilen konut sayısının yüzde 14’üne karşılık gelmektedir. TOKİ kaynakları bugüne kadar daha çok konut finansmanına tahsis edilmiş olup, kaynakların altyapılı arsa üretimine yönlendirilmesi ihtiyacı devam etmektedir. Konut ihtiyacının karşılanamaması, açığın ruhsatsız yapılaşma ile kapatılmasına yol açmaktadır. 1984 yılından bu yana bina sayımı yapılmamasından kaynaklanan veri eksikliği dolayısıyla yapı ve kaçak yapı stoku hakkındaki bilgiler sınırlı kalmaktadır. Kaçak yapı stokunun yaklaşık 2 milyon civarında olduğu tahmin edilen üç büyük kente ilave olarak tüm ülkedeki bu tür yapılaşma kentlerin yapı ve çevre kalitesini bozmakta, denetimsiz yapı stoku özellikle sel, deprem, yangın gibi felaketler karşısında alınması gereken önlemleri zorlaştırmaktadır. VIII. BYKP’ da konut ile ilgili olarak tespit edilen amaçlar, ilkeler ve politikalar şu şekilde tespit edilmektedir. VIII. Plan döneminde, nüfusu 20 000 ve üstü olan yerleşme yerlerinde demografik gelişmelerden doğacak yeni konut ihtiyacı 2 174 000 adet olacaktır. Yenileme ve afet konutları olarak birikmiş ihtiyaç dahil, her yıl 72 200 olmak üzere, beş yılda toplam 361 000 konutun yapılması gerekmektedir. Bu durumda, Plan döneminde kentleşme ve nüfus artışı ile yenileme ve afetten kaynaklanan toplam konut ihtiyacı 3 075 000 adettir. Konut üretimini ve sahipliğini teşvik etmek ve alt gelir gruplarının konut sorununu çözmek amacıyla alternatifli finansman modelleri geliştirilecektir. Kentsel alanlarda bilimsel esaslara dayalı planlara göre, arsa sunumu ve düzenli yapılaşmayı sağlayacak yöntemler ile etkin denetim ve yönetim biçim ve araçları geliştirilecektir. Kentlerdeki barınma sorununa sağlıklı bir çözüm getirilmesi amacıyla kamu kaynakları altyapısı hazır arsa üretimine yönlendirilecektir. Kaçak yapılaşmayı ve gecekondu yapımını önleyici tedbirler alınacaktır. Yapı üretiminde kullanılan inşaat malzemelerinin standartlara uygunluğu üretim aşamasında etkin olarak denetlenecektir. Konut yapım sürecinde kalite kontrol yöntemi geliştirilecek ve uygulaması yaygınlaştırılacaktır. Konut üretiminde yapı ve çevre kalitesi artırılacak, tarihi, doğal dokunun, sosyal ve kültürel değerlerin korunacağı, sağlıklı, güvenli, kaliteli ve ekonomik konut ve çevrelerin oluşturulabileceği yapı ve çevre standartları geliştirilecektir. Hukuksal ve kurumsal düzenlemeler olarak konut arz ve talebine yeterli kaynak sağlamak üzere sermaye piyasası içinde faaliyet gösterecek konut kredisi açabilecek kurumlar oluşturulacak ve bankalar sistemi bu amaçla yeniden düzenlenecektir. 3194 Sayılı İmar Kanunu, gecekondulaşmayı caydırıcı ve önleyici tedbirleri etkin olarak içerecek şekilde yeniden düzenlenecektir. İmar planlama ve uygulamasında sorumluluk, denetim ve yaptırım kriter ve süreçleri AB standartları ile uyumlu hale getirilecektir. Kentleşme ve sorunları ile ilgili olarak yerel yönetimler esas sorumlu olmakla birlikte, merkezi yönetimde gerekli kurumsal ve hukuki altyapının hazırlanması, denetim mekanizmalarının kurulması yönünde düzenlemeler yapılacak, bu amaçla şehirleşme ve konuttan sorumlu bir bakanlık kurulacaktır. XIII.1.3. İçme Suyu; Kanalizasyon ve Arıtma Sistemleri Sosyal ve ekonomik gelişme ile birlikte yaşam standartlarının yükselmesi, kişi başına içme ve kullanma suyu ihtiyacını da artırmaktadır. Hızlı nüfus artışı ve köyden kente göç plansız yapılaşmaya yol açmakta, alt yapı tesislerinin yapımını zorlaştırmakta ve maliyetlerini artırmaktadır. Kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanamadığı için su kaynaklarından verimli bir şekilde yararlanılamamaktadır. Temel işlevi içme suyu ve kanalizasyon tesisi yapımı olmayan kuruluşların alt yapı yatırımları yapması maliyetleri yükseltmektedir. Yasal olamayan su tüketimi, tesislere verilen zararlar, kanalizasyon şebeke bağlantılarında ve deşarjlarındaki tekniğine uygun olmayan uygulamalar içme suyu ve kanalizasyon tesislerinin etkin kullanımına engel olmaktadır. Kişi başına tüketilebilir su rezervinin 1 000 m 3 ’ün altında olan ülkelerde önemli su sorunuyla karşılaşılacağı dikkate alındığında, Türkiye su zengini bir ülke olarak değerlendirilmemektedir. Belediyelerin içme suyu ve kanalizasyon altyapısıyla ilgili bilgiler Tablo:XIII.2‘de verilmektedir. VIII. BYKP’ da içme suyu, kanalizasyon ve arıtma sistemleri ile ilgili olarak tespit edilen amaçlar, ilkeler ve politikalar aşağıdaki biçimde özetlenmektedir. Yeterli ve sağlıklı içme suyu sağlanması için eksik olan atık su altyapısının tamamlanması esastır.Yer altı ve yerüstü su kaynaklarının kirlenmeden önce korunması sağlanacak ve atık suların arıtıldıktan sonra tarım ve sanayide kullanılması özendirilecektir. 405 Etkili su kullanımı, altyapı tesislerinin ve su kaynaklarının korunması konusunda toplum bilinçlendirilecek ve su israfını önleyici eğitim programlarının yazılı, sözlü ve görsel basında yer alması sağlanacaktır. Tablo:XIII.2 Belediyelerin İçme Suyu ve Kanalizasyon Altyapısı 1995 2000 (1) İçme Suyu , Kanalizasyon ve Arıtma Tesisi Toplam Belediye Sayısı (Adet) İçme Suyu Şebekesi Olan Belediye Sayısı (Adet) İçme Suyu Arıtma Tesisi Olan Belediye Sayısı (Adet) Kanalizasyon Şebekesi Olan Belediye Sayısı (Adet) Atıksu Arıtma Tesisi Olan Belediye Sayısı (Adet) Toplam Temin Edilen İçme Suyu Yüzey Suyu (hm 3 ) Yer Altı Suyu (hm 3 ) Büyükşehir Belediyeleri Ortalama Kaçak Oranı (%) Bütün Belediyeler Ortalama Kaçak Oranı (%) 2 802 1 695 126 279 115 1 274 1 936 47 40 3 227 2 359 143 314 129 1 759 2 533 37 (2) 32 (2) (1) Tahmin, (2) 1997 Yılı Kaynak: DPT, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000. İçme suyu hizmetlerinden yararlananların bu hizmetleri kesintisiz, yeterli ve kaliteli bir biçimde, bedeli ödenmek koşuluyla sağlayabilmeleri güvence altına alınacak, tüketicinin korunmasına özen gösterilecektir. Altyapı sektöründe görev yapan kuruluşlar arasında etkin koordinasyon sağlanacaktır. Belediyeler, doğal afetlerde altyapı şebekelerinde meydana gelecek hasarlara karşı kısa sürede içme suyu temini ve atıkların bertarafı için eylem planları geliştirecektir. Kaçak su kullanımının önlenmesi için etkin denetim yapılacak, şebeke kaçaklarının azaltılması amacıyla haritalar çıkartılacak, büyük şehirlerde Veri Toplama ve Gözetimli Denetim Sistemine geçilmesi sağlanacaktır. Kentleşmenin ve yükselen yaşam kalitesinin artmasına paralel olarak kentsel altyapı yatırımlarına ayrılan kaynak artırılacak, mevcut ve yapımı devam eden tesislere eldeki kaynakların rasyonel dağılımını sağlamak için yeni yatırımlarda Yap-İşlet veya YİD modellerinin uygulamaya geçirilmesi teşvik edilecektir. Hukuki ve kurumsal düzenlemelerde ilgili olarak su kaynaklarının geliştirilmesi, kullanılması ve korunması ile ilgili hukuki bir düzenleme yapılacaktır. Su ve atıksu standartları AB standartlarına göre yeniden belirlenecektir. 167 Sayılı Yeraltı Suları Yasası, yeraltı sularının korunması için kaçak kullanımlara karşı caydırıcı hükümler içerecek şekilde güncelleştirilecektir. İller Bankası Genel Müdürlüğü yeniden yapılandırılacaktır. Özelleştirme, Yap-İşlet ve YİD modellerinin yerel yönetimlerde uygulanmasını yaygınlaştırmak amacıyla gerekli düzenlemeler yapılacaktır. XIII.1.4. Katı Atık Yönetimi Ekonomik ve teknolojik gelişme, nüfus artışı, hızlı kentleşme ve doğal kaynakların tüketimi katı atık miktarının giderek artmasına yol açmaktadır. Ülkemizde kişi başına günde yaklaşık 0,7 – 1,0 kg oranında evsel atık üretildiği tahmin edilmektedir. Ancak, projelerde kullanılan katı atık miktar ve niteliğine ilişkin verilerin eksik ve hatalı oluşu, katı atıkların yönetiminde, özellikle de geri kazanım ve bertarafı konularında yanlış tercihlere ve uygulamalara yol açmaktadır. Katı atık yönetiminde ulusal düzeyde uygulamaya yönelik bir politika oluşturulamamıştır. Bu durum belediyelerin pahalı ve yanlış teknoloji seçimlerine neden olmaktadır. VIII. BYKP’ da Katı Atık Yönetimi ile ilgili olarak tespit edilen amaçlar, ilkeler ve politikalar aşağıdaki şekilde özetlenebilir. Evsel nitelikli katı atıkların bertarafında, yatırım ve işletme maliyetleri göz önüne alınarak en uygun yöntem tercih edilecektir. Evsel nitelikli katı atıklar içindeki tekrar kullanım değeri olan maddelerin ekonomiye kazandırılmasında kaynağında ayrıştırma yöntemi uygulanacak ve hane halkı bilgilendirilecektir. Evsel nitelikli katı atık yönetiminde kaynakta ayrıştırma, toplama, taşıma ve geri kazanım ve bertaraf safhaları teknik ve mali yönden bir bütün olarak değerlendirilecektir. Büyükşehir belediyelerinde, katı atık yönetimi hizmetinin tek elden planlanması ve uygulanması sağlanacaktır. Tıbbi ve tehlikeli atıklar ile kullanılmış yağ, araç lastiği, pil gibi özel atıkların güvenli şartlarda toplanması, taşınması, bertarafı ve denetlenmesi sağlanacaktır. Hangi amaçla olursa olsun, her türlü atık ve artığın yurt içine girişi engellenecektir. Hukuki ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak katı atık yönetimi ile ilgili mevzuat yeniden düzenlenecektir. Büyükşehir belediyelerinde, katı atık yönetimi hizmetinin tek elden planlanması ve uygulanmasını sağlamak üzere Büyükşehir Belediyesi Yasası’nda gerekli değişiklik yapılacaktır. Tıbbi, tehlikeli ve özel atıklarla ilgili mevzuat, bu atıkların güvenli şartlarda toplanması, taşınması, bertarafı ve denetlenmesini sağlamak amacıyla yeniden düzenlenecektir. XIII.1.5. Kent İçi Ulaşım 1999 yılında kişi başına kent içi motorlu taşıt yolculuk üretim katsayısı ortalama 0,7 olarak alındığında, günde yaklaşık 29 milyon kent içi yolculuk yapıldığı tahmin edilmektedir. Kent içi ulaşımda arazi kullanım ve ulaşım planları uyumunun sağlanmaması, teknik ölçüt ve standartların oluşturulmaması hizmet düzeyinin yükseltilmesini engellemektedir. Trafik kazalarının sebep olduğu can ve mal kaybının boyutları göz önüne alınarak, kent içi ulaşımda güvenlik konusunda etkili, yaygın, sürekli ve yoğunlaştırılmış bir eğitim programı uygulanmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Kent içi ulaşıma dönük yetki, sorumluluk, örgütlenme, finansman ve mevzuatla ilgili sorunlar büyüyerek devam etmekte olup, ulusal standartlar ve politikalar yeterince geliştirilememiştir. Büyük ölçekli kent içi ulaşım yatırımlarının etkin olarak değerlendirilmesi ve denetlenmesi yapılamamaktadır. Kentsel gelişmelerin toplu taşıma sistemleri ile bütünleştirilememesi özel araç kullanımını artırmaktadır. VIII. BYKP’ da Kent içi ulaşım ile ilgili olarak tespit edilen amaçları, ilkeleri ve politikaları aşağıdaki biçimde özetlemek mümkündür. Kent içi ulaşıma dönük yetki, sorumluluk, örgütlenme ve mevzuatla ilgili sorunlar giderilecektir. Kent içi ulaşımda kentin planlı gelişmesine uygun bir yapının gerçekleştirilmesi sağlanacaktır. Kent içi ulaşım projelerinin gerçekleştirilmesine yönelik finansman modelleri ile kent içi ulaşımda güvenliği sağlamak üzere yaygın eğitim programları geliştirilecektir. Toplu taşıma hizmetlerinin erişilebilirliği ve kalitesi yükseltilecektir. Belli büyüklüğün üzerindeki kentlerde ulaşım ve trafik planları hazırlanacaktır. Kentsel ulaşım altyapısında, hizmet düzeyi dikkate alınarak, uygulanacak ilke ve standartlar bilimsel ölçütlere göre belirlenecektir. Raylı sistem projeleri öncelikle nüfusu 1 milyonun üzerindeki kentlerdeki yüksek yolculuk taleplerinin olduğu hatlarda yapılacaktır. Kent içi ulaşımda deniz taşımacılığından daha etkin faydalanmak üzere gerekli tedbirler alınacaktır. Hukuki ve kurumsal düzenlemeler olarak kent içi ulaşıma dönük yetki, sorumluluk ve örgütlenmeye ilişkin yasal düzenlemeler yapılacaktır. Kentlerin özellikleri ve nüfus büyüklüklerine göre kapsam ve yöntemleri açısından farklılaşan ulaşım ve trafik planlarının hazırlanması için gereken yasal düzenleme gerçekleştirilecektir. Kentsel karayollarının standart ve teknik tasarım ilkelerini belirlemek üzere gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. XIII.1.6. Kırsal Altyapı Kırsal altyapını oluşturulması kapsamında; toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesine yönelik tarımsal altyapının yaygınlaştırılması, kaynakların yönetimi ve etkin kullanımına dair çalışmaların yapılması önemini korumaktadır. Bu çerçevede; 2000 yılı sonu itibariyle toplam kamu sulamalarının 3,7 milyon hektara ulaşması ve halk sulamaları ile birlikte , ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar alanın 4,7 milyon hektarının sulanabilir hale gelmesi beklenmektedir. Sulanan alanlarda verim artışı sağlamaya yönelik faaliyetler kapsamında arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yatırımlarına öncelik verilerek, 1999 yılı sonu itibariyle 277 bin hektarı toplulaştırmalı olmak üzere toplam 944 bin hektar alanda hizmet gerçekleştirilmiştir. Ancak toplulaştırma hizmetlerinin ülke genelinde hızlandırılarak, kapsamlı bir uygulama programı dahilinde etkin, uyumlu ve diğer tarımsal altyapı yatırımları ile koordineli yürütülmesi ihtiyacı devam etmektedir. Özellikle, GAP bölgesinde yapılan ve yapılacak sulama yatırımlarının gerektirdiği toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinin koordinasyonunun sağlanması ve yeterli kaynak tahsisi önem taşımaktadır. Sınırlı olan toprak ve su kaynaklarının tahsis, kullanım ve yönetimine yönelik yeterli mevzuatın bulunmayışı doğal ve ekonomik kaynakların israfına yol açmaktadır. Toprak potansiyelinin tespitine yönelik olarak yapılan etüd çalışmaları ön inceleme düzeyinde yapılmıştır. Ancak bu çalışmaların, detaylı toprak etüdlerinin yapılması ile buna dayalı arazi kullanım planlarının hazırlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Kırsal yerleşmelerde 35.014 adet köy ve 40.617 adet bağlısı olmak üzere toplam 75.631 yerleşim ünitesinde 14,1 milyon kişi yaşamaktadır. Köylerin önemli bir kısmının yüksek, eğimli, engebeli sahalarda kurulmuş olmaları gelişmelerini engellemektedir. Kırsal alanda kadastral çalışmalar tamamlanamamıştır. Kırsal alanda bulunan köy ve köy altı yerleşmelerinin tamamına elektrik ve yol hizmeti götürülmüştür. Bu yerleşmelerin % 11’inde sağlıklı, ancak yetersiz içme suyu bulunurken, % 14’ünde sağlıklı içme suyu bulunmamaktadır. Sağlıklı içme suyu bulunan kırsal yerleşmelerin % 43’ünde şebekeli dağıtım sistemi kurulmuştur. Köylerin yüzde 7,7’inde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Kırsal altyapı ile ilgili olarak VIII. BYKP’ da öngörülen amaçlar, ilkelere ve politikalar şu şekilde özetlenebilir. Tarımsal politikalar doğrultusunda dengeli, sürdürülebilir ve çevreyle uyumlu tarımsal kalkınmanın sağlanmasına yönelik tarımsal altyapının, katılımcı bir yaklaşımla geliştirilmesi temel amaçtır. Gerekli teknik ve kurumsal yapının oluşturulması ve gelişen teknolojilerin kullanılmasıyla, toprak potansiyelinin tespiti amacıyla yapılan etüd çalışmalarının, temel toprak etüdleri bazında yapılmasına ve buna dayalı arazi kullanım planlarının hazırlanmasına başlanılacaktır. Tarım alanlarının parçalanması, özellikle sulu tarım alanlarının tarım dışı kullanımı, işlemeli tarıma uygun olmayan alanlarda tarım yapılması önlenecek ve arazi toplulaştırma hizmetleri hızlandırılacaktır. Tarımsal altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde ve yönetiminde faydalananların fikirsel, fiziksel ve mali katılımları sağlanarak yeni yatırımlara kaynak yaratılacak ve mevcut altyapının etkin kullanımı temin edilecektir. Böylece kamunun bu alandaki yükü azaltılacaktır. Yeterli ve sağlıklı içme suyu olmayan köyler içme suyuna kavuşturulacak, kırsal kanalizasyon şebekeleri çevre sağlığı açısından risk taşıyan yöreler ile turistik yörelerde yaygınlaştırılacaktır. Yerleşimleri elverişsiz köyleri kendi hudutları içinde uygun bir yere taşımak ve parçalanmış köyleri birleştirmek amacıyla imar planlı altyapısı hazırlanmış cazibe merkezleri oluşturulacaktır. Orman köylerinin kalkındırılması amacıyla ayni ve nakdi destek sağlanarak üretkenlikleri artırılacak, sosyal ve ekonomik refah seviyeleri iyileştirilecektir. Hukuki ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak yerüstü sularının tahsis, korunması,sektörel ve sektörler arası kullanımının planlanması gibi tüm hukuki boşlukları dolduracak çerçeve nitelikte Su Yasası çıkarılacaktır. Toprakların tahsisi, korunması, sınıflandırılması, sektörel ve sektörler arası kullanım ve üretim için planlanması gibi konularda tüm aksaklıkları düzeltecek ve boşlukları kapsayacak çerçeve nitelikte Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu çıkarılacaktır. Arazi Toplulaştırma Kanunu çıkarılarak, Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu ile bütünlüğü sağlanacaktır. Tarımsal altyapı faaliyetlerinin daha etkin yürütülmesini sağlamak için, halen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülen sulama, toprak muhafaza, arazi toplulaştırma, tarla içi geliştirme ve drenaj hizmetlerini gerçekleştirmek üzere yeni bir Genel Müdürlük oluşturulacaktır. Mahalli İdareler Kanun Tasarısının, bu kurumsal düzenleme ile uyumu temin edilecektir. Kırsal alanda dağınık yerleşmelerin düzenlenmesini; göçmenlerin, göçerlerin ve yerleri kamulaştırılanların yerleştirilmesini sağlamak için 2510 Sayılı İskan Kanununda gerekli değişiklikler yapılacaktır. Kırsal kesimde gerçekleştirilen içme suyu, kanalizasyon ve çok maksatlı sosyal tesislerin işletme, bakım ve onarım hizmetlerinin kullanıcılar tarafından yürütülmesi için gerekli kanuni düzenlemeler yapılacağı ifade edilmektedir kaynak |
kentsel yerleşim yerlerinin genel özellikleri nelerdir? |
Nüfusumuz, köyaltı yerleşmelerden büyük şehirlere kadar uzanan değişik yerleşme merkezlerinde yaşamaktadır. Bu yerleşim yerleri (köyaltı yerleşmeleri, köyler şehirler) nüfus miktarı, ekonomik faaliyetler, ve doğal ortam bakımından kendilerine özgü özellikler taşır. İdari sınıflamaya göre yerleşmeler Köy: en küçük yerleşme birimidir Köy; okul,cami, otlak, baltalık ve orman gibi ortak malları bulunan toplu ve dağınık şekilde oturan insanların,tarla bahçe ve bağlarıyla birlikte oturdukları yerleşmelerdir. İlçe: Köy ile il arasındaki idari birimdir. Kaymakam tarafından yönetilir. İlçenin sınırları içersinde ilçe merkezi ve ona bağlı köyler bulunur. İl: En büyük idari birimdir. Vali tarafından yönetilir. İl sınırları içersinde, ilçe merkezleri, ve bu ilçelere bağlı köyler bulunur. Yerleşme Coğrafyası açısından yerleşmeler şöyle sınıflandırılır. Köyaltı yerleşmeler (Yayla, kom, Mezra, Oba) Kırsal Yerleşmeler Köyler Kasabalar Kentsel Yerleşmeler Kentler Not: Yerleşme coğrafyası yönünden yerleşim birimleri, yerleşmenin nüfusu fonksiyonu(işlevi), kuruluş yeri ve büyüklüğü gibi bazı özelliklerle birbirinden ayrılır. Not: Coğrafi yönden bu iki grup yerleşme arasındaki fark, yerleşme birimlerindeki insanların uğramış oldukları ekonomik fonksiyonlardır. Not: Eğer bir yerleşim birimindeki insanların çoğu geçimini tarımdan elde ediyorsa burası Kırsal Yerleşme, buna nüfusun çoğu geçimini sanayi ve hizmetler sektöründe çalışarak sağladığı yerleşim birimleri Kentsel Yerleşme grubuna dâhildir. Not: Türkiye de yerleşmeleri kırsal yerleşmeler ile şehirleri ayırmada kullanılan en önemli ölçü nüfustur. Yerleşme ayrımın da genel kriter 10 bin nüfusu ölçüsüdür. 1. Kır Yerleşmeleri: Kır yerleşmeleri, tarım ve hayvancılığın birlikte yapıldığı ya da birinin diğerinin ön plana çıktığı yerleşmelerdir. Başlıca Kır yerleşmeleri; köyler ve tek ev ile köy arasın da geçiş özelliği gösteren köy altı yerleşmelerdir. Kır yerleşmeleri genel olarak nüfusları az olup, genellikle birkaç yüz kişi ile Birkaç bin arasında değişir. Kır yerleşmelerinde nüfusun az olmasın da, buradaki geçim kaynaklarının sınırlı olmasındandır. Bunun için kırsal kesimdeki hızlı nüfus artışı insanları göçe zorlamıştır. Not: Kır yerleşmelerinin özelliğini doğal çevre ile insanların ekonomik faaliyetleri belirlemektedir. Ülkemizde kırsal yerleşmeler dokularına göre toplu ve dağınık olmak üzere ikiye ayrılırlar. Toplu Yerleşme : Yerleşmeyi meydana getiren evlerin birbirine çok yakın olduğu yerleşmelere toplu yerleşme adı verilir. Yer şekillerinin sade, su kaynaklarının az olduğu kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde evlerin mevcut su kaynaklarının etrafında toplanmasıyla oluşur. Örnek: İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Dağınık Yerleşme: En küçük yerleşme olan evler yerleşim alanına tek tek dağılmış ise bu yerleşme şekline dağınık yerleşme adı verilir. Su kaynaklarının bol, yer şekillerinin engebeli ve tarım arazilerinin parçalı olduğu yerde dağınık yerleşmeler yaygındır. Ülkemizde dağınık yerleşmelerin en fazla olduğu bölge Karadeniz bölgesidir. Not: Dağınık ve toplu yerleşmeyi belirleyen onu etken su kaynaklarının dağılışı ve yer şekilleridir. Yurdumuzdaki kır yerleşmeleri, yerleşme birimlerinin özellikleri bakımından köy altı yerleşmeleri ve köyler olmak üzere ikiye ayrılır. A) Köy altı yerleşmeleri: Köyden küçük olan idari ve ekonomik olarak köye bağlı olan köy altı yerleşmeleri, bazı kişilerin çeşitli nedenlerle köylerden ayrılarak küçük birimler halinde oluşturdukları yerleşmelerdir. Köy altı yerleşmelerinin ortaya çıkmasında Kalabalık ailelerden koparak bağımsız yaşama isteği Aileler arasında çıkan anlaşmazlıklar Tarla arazilerinin yetersiz ve birbirinden uzak olması Hayvanlar için otlak ve barınak temini gibi faktörler etkili olmuştur. Devlete ait topraklarda özellikle orman alanlarında arazi kazanmak amacıyla köye bağlı alt yerleşmeler ortaya çıkmıştır. Çiftlik: Başta Trakya olmak üzere, batı Anadolu, Akdeniz ve iç Anadolu bölgelerinde yaygın olarak bulunan köyaltı yerleşmelerden biridir. Çiftlik, köy ve kent yerleşmelerinin uzağında kurulmuş genellikle geniş bir toprak mülkiyeti içinde oluşmuş küçük yerleşim birimleridir. Genel olarak tarım ve hayvancılık yapılır. Türkiye’de çiftlik yerleşmeleri, kıyı ege bölümündeki çöküntü ovalarında özellikle pamuk tarımı yapılan arazilerde oldukça yaygındır. Mezra: Tarım yapılabilecek ya da hayvan beslenebilecek bir alanda birkaç ev ve eklentisinden oluşan köyaltı yerleşmeleridir. Kelime anlamı olarak ziraat yapılan yer anlamına gelir. Mezra, herhangi bir köyün sınırları içinde ama köyden uzak birkaç ev ve tarım yapılan alanlardan oluşur. Genellikle 8-10 evden oluşur. Genellikle varlıklı birkaç ailenin mülkiyetindedir. Yarıcı denilen kiracılar tarafından işletilir. Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yaygın olan yerleşmelerdir. Kom: Hayvan yetiştirme ve besleme amacıyla köylerden uzak yerlerde kurulmuş evler ile eklentilerinden oluşan yerleşim birimleridir. D.A. bölgesine özgü bir yerleşme biçimidir. Komlar genellikle yazın faaldir. Geçici yerleşim birimleridir. Oba: Hayvancılıkla uğraşan ailelerin genellikle çadırlardan oluşan ve yaz aylarında yerleşilen geçici yerleşmelerdir. Akdeniz bölgesindeki Yörüklerin geleneksel yaşamları, oba şeklindedir. Divan: Birbirinden uzakta kurulmuş olan ve birlikte bir köyü oluşturan mahallelere divan denir. Samsun, Bolu, İstanbul üçgeni içindeki alanda görülen sürekli yerleşmelerdir. Yayla: Köy altı yerleşmenin en yaygın olanlarıdır. Yaylacılığın ülkemizde bu kadar yaygın ve önemli olması, ülkemizin yer şekilleri ve iklimin doğal sonucudur. Ülkemizde yazların genelde az yağışlı geçmesi nedeniyle otlar kurur.İnsanlarda hayvancılık faaliyetlerini geliştirmek için yazın yeşil otlakların bulunduğu yüksek ve serin yerlere çıkarlar. Türkiye’de hayvancılık amacıyla yapılan yaylacılıktan başka yaylacılık etkinlikleri de vardır. Özellikle son yıllarda kıyıların giderek kirlenmesi ve deniz kıyılarında yapılan tatilin pahalı olması, yayla turizmini geliştirmiştir. Yaylalar çeşitli yöre ve bölgelere göre farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Karadeniz bölgesinde; eğlenme,dinlenme, panayırlar düzenlemek şeklinde gelişmiştir. Akdeniz bölgesinde; daha çok yaz aylarında (Toroslarda ki yaylalar) Akdeniz kıyısının nemli ve bunaltıcı havasından kurtulup serinlemek hem de hayvancılık için kullanılır. Köyler: 1924 yılında çıkarılan 442 sayılı köy kanuna göre, cami, okul yayla, baltalık, orman gibi malları bulunan ve toplu ve dağınık olarak oturulan insanların, bağ, bahçe ve tarlaları ile birlikte oluşturdukları yerleşmelere köy yerleşmesi denir. —Köy yerleşmelerinin en küçük yerleşim birimleridir. —Köyler ekonomik yapısı tarım ve hayvancılığa dayanan sürekli kır, yerleşmeleridir. —Kuruluş yerleri itibari ile köyler genellikle akarsu boylarında, dağ yamaçlarında vadi içlerinde ovalarda, deniz kıyılarında bulunur. —Düzlüklerde kurulmuş köyler genellikle tarıma uygun bölgelerde yer aldıklarından nüfusları fazla olup, diğer köylere göre gelişmişlerdir. —Köyleri ekonomik fonksiyonlarına göre incelediğimiz zaman genellikle verimli tarım alanlarının yakınında kurulan köylerde halkın tarımla uğraştığı, ormanların yakınında kurulan köylerin ormancılıkla uğraştığı dağlık alanlar da ise hayvancılığın ön plana çıktığı görülmektedir. Ayarıca deniz ve göl kenarlarındaki köylerde halk balıkçılıkla uğraşmaktadır. KENTSEL (ŞEHİR) YERLEŞMELER Belirli bir plan dâhilinde kurulmuş ve gelişen, onbinlerce insanı birbirinden ve insanların geçiminde tarım dışı kaynakların hâkim olduğu toplu ve en büyük yerleşim birimidir. Kent yerleşmelerini kır yerleşmelinden ayırmada daha çok nüfusu, idari yapısı ve ekonomik fonksiyon kriterleri dikkate alınır. T.İ.K(Türkiye istatistik kurumu) nüfusu 10.000 nin üzerindeki yerleşmeleri kent olarak kabul etmektedir. Kent ve kır yerleşmeleri arasındaki farklılıklar: Yönetim farklılığı: köyler muhtar tarafından yönetilir. Oysa kentler, il ise vali, ilçe ise kaymakam tarafından yönetilir. Nüfus farklılığı: kır yerleşmeleri, kent yerleşmelerine göre az nüfuslu yerleşim yerleridir. Köy ile kent arasındaki nüfus sınır, yurdumuzda da genellikle on bin olarak oluşmaktadır. Ekonomik fonksiyon farklılığı: Kır yerleşmelinde hakim olan ekonomik faaliyet tarımdır. Kentlerde ise sanayi ve hizmetler sektörü yaygındır. Planlama farklılığı: kentler planlı yerleşme birimidir. Kent yerleşmeleri, sanayi bölgeleri, ticaret bölgeleri, mesken alanları gibi yerleşme bölgelerine (semtlere) ayrılmıştır. Oysa kır yerleşmelerinin böyle bir planlama özelliği yoktur.Genel olarak plansız kurulmuş yerleşmelerdir. 11 ay önce 0 0 misafir meraklı Genel olarak nüfusları küçük nüfusu 10000'in altında olan, genel olarak köy ve köy altı yerleşmelerden oluşan ve geçimlerin kaynaklarında tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin birlikte yapıldığı ya da ön plana çıktığı yerleşmelere denir Kırsal yerleşmelerin bazılarında yerleşik hayat tarzı (köy gibi), bazılarında konar - göçerlik veya yaylacılık gibi yarı yerleşik tarz görülür Kır yerleşmelerin ortak özellikleri: 1-Nüfus sayıları ve yoğunlukları azdır 2-Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanır 3-Yayıldıkları alanlar dardır 4-Sosyal dayanışma ve işbirliği kuvvetlidir 5-Sınırları ve ortak malları vardır 6-Bazıları geçici yerleşmeler olup, özel mülkiyet olanları vardır 7-Köylerde mesleki faklılık az ve etnik yapı bakımından sade yapıdadır KÖY ve KÖYALTI YERLEŞME diye 2 ‘ye ayrılır: 1-KÖYLER Kırsal yerleşmenin son iki şekli bucak ve köylerdir Bucak idarî bakımdan oluşturulmuş bir birimdir Kendisine bağlı köyler bulunur Ekonomik faaliyetlerin cinsi ve insanların yaşam biçimi köylerden farklı değildir Bucak; ekonomi, güvenlik ve yerel hizmet açısından aralarında ilişki bulunan kasaba ve köylerden oluşan yönetim bölümüdür Kırsal yerleşme şekillerinin en yaygın olanı köydür Köy; cami, okul, otlak, yaylak, baltalık gibi ortak malları bulunan ve toplu veya dağınık oturan insanların bağ, bahçe ve tarlalarıyla birlikte oluşturdukları yerleşmedir Tanımından da anlaşılacağı gibi köyde yerleşik yaşam söz konusudur İnsan yaşamı aşağı yukarı tümüyle toprağa bağlıdır Hayvancılık, ormancılık, avcılık, balıkçılık ve el sanatları, tarımın başlıca yardımcı kollarıdır Nüfus da genelde 2000'nin altındadır Bir yerleşim biriminin köy kabul edilebilmesi için devletin onayı gereklidirSadece nüfus büyüklüğü köy statüsüne geçmek için yeterli değildir Bunun için köyün tanımında belirtilen şartlar yanında güvenlik, ulaşım, doğal çevre, içme suyu durumu gibi birtakım faktörlerde dikkate alınmaktadır Köylerin ortak özellikleri; 1Nüfusları azdır ve kapladıkları alanlar küçüktür 2İdari bakımdan muhtarlıktır 3Sınırları ve ortak malları vardır 4Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır 5İşbirliği ve soysa dayanışma kuvvetlidir DOKULARINA GÖRE KÖYLER Toplu Köy: Toplu köyde evlerin hepsi bir aradadır Sokaklar dar, evler genelde birbirine bitişiktir Tarlalar çiftçi evlerinden ayrı ve uzaktadır Toplu köyün yararları arasında, toplumsal ilişki olanaklarının yüksek yatırımlardan bütünüyle yararlanma olanağı ve güvenlik unsuru sayılabilir |
Bir yerin yaşanılabilir olması için gerekli unsurlar nelerdir? Bir Yerin yaşananılabilir olması için seçilmesinde neler gereklidir?? |
İklim Yeryüzü şekilleri Ulaşım İş imkanları Ticaret Sanayi Hizmet sektörü Tarım veHayvancılık |
[QUOTE=Ziyaretçi;1262801]BİR YERİN YERİN YERLEŞİM ALANI OLABİLMESİ İÇİN HANGİ ÖZELLİKLERİTAŞIMASI GEREKİR |
zeka sorusu Alıntı:
|
[QUOTE=Misafir;2604135] Alıntı:
|
Soru: bir yerin yerleşim yeri olarak seçilmesinde neler etkilidir Yerleşme yerinin seçilmesinde ve yerleşim biriminin gelişiminde, doğal ve beşeri faktörler birlikte rol oynar. Ancak şartlara göre bunlardan birisi diğerlerine oranla biraz daha fazla etkili olabilmektedir. Fiziki faktörler genellikle yerleşme ünitelerinin yer seçiminde ve devamlılığında en önemli etkiyi yapar. Beşeri faktörler ise yerleşim biriminin özellikleri ve gelişimi üzerinde etkili olurlar. Doğal Faktörler (Etkenler) Yerleşim yerlerinin kurulmasında etkili olan doğal faktörlerin başında insan hayatı için gerekli olan su gelmektedir. Araştırma sahasında ilk kurulan ve günümüzde de hala varlığını sürdüren yerleşmelerin büyük bir çoğunluğu su kaynaklarının olduğu yerde ya da yakınında bulunmaktadır. Yerleşme üzerinde etkili olan bir diğer doğal faktör de iklimdir. Karasal iklimin etkili olduğu bölgelerde yerleşim yerlerindeki yoğunluğun azalmasında etkilidir. Dağlık ve arızalı alanlar ile ovalık alanlar arasında yerleşme ve yerleşmenin yapısı bakımından farklar bulunur. Buna göre dağlık alanlarda yerleşmeler az, ovalık ve düz alanlarda ise yerleşmelerin sayısı fazladır. Dolayısıyla yerleşmeler toplu yerleşme özelliğindedir. Yerleşmeleri toprak özellikleri de etkilemektedir. Çünkü toprağın verimli ya da verimsiz olması yerleşmelerin gelişmesinin sağlayan veya engelleyen önemli bir etkendir. Araştırma sahasında alüvyal topraklar, kireçsiz kahverengi topraklar ve kahverengi orman topraklarının bulunması tarımsal faaliyetleri olumlu yönde etkilemiştir. Yerleşmeler üzerinde ormanların etkisi bulunmaktadır. Ormanlar tarım arazilerini daralttıkları için buralarda yerleşme sayısı az ve nüfusları düşüktür. Orman alanları ayrıca engebeli alanlar oldukları için de yerleşmeyi sınırlandırmaktadır. Burada yaşayan insanlar ormanların tahrip edilmesiyle elde edilen tarım arazilerinden ve ormanlardan yararlanarak geçinirler. Maden yatakları da yerleşmeler üzerinde etkili olmaktadır. Beşeri Faktörler (Etkenler) Yerleşme yerinin seçilmesinde doğal faktörlerin etkisi çok fazladır. Fakat bu seçilen yerlerin gerek gelişmesi gerekse büyümesinde ve şekillenerek kendine özgü özellikler kazanmasında beşeri faktörler ön plana çıkmaktadır. Beşeri faktörler ile doğal faktörler karşılıklı ilişki içerisindedirler. Bulunduğu yerin konumu sebebiyle sahanın uygarlıklar arasında sık sık el değiştirmesi yerleşme sistemi üzerinde etkili olmuştur. Geçen bu zaman içerisinde sahada bir çok yerleşme kurulmuştur. Her dönemde yerleşmelerin sahada yoğun olmasında tarımsal özelliklerin de etkisi büyüktür. Araştırma sahasında tarım ürünlerinin yetiştirilmesi ve bu ürünlerin verimlerinin yüksek olması bu etkiyi oluşturmuştur. Kırsal kesimde yaşayan insanların büyük bir bölümü günümüzde dahi ihtiyaçlarını karşılamak için, tarım arazilerinin bulunduğu ovalık alanlar ve bunların çevrelerini tercih etmişlerdir. Tarihin her döneminde sahanın yerleşme yeri seçilmesinde savunmaya elverişli konumu da önemli bir rol oynamıştır. Gerek ticaret yolları ve gerekse stratejik açıdan önemli olan noktalar üzerine bir çok kanlı mücadele yani savaş meydana gelmiştir. |
Saat: 14:55 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık