MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Bir gazi ile yapılmış İngilizce röportaj var mı? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/219715-bir-gazi-ile-yapilmis-ingilizce-roportaj-var-mi.html)

Ziyaretçi 22 Aralık 2008 15:02

yha bana ne olursunuz yalvarıyorum bir gazi ile ingilizce röpörtaj bulurmusunuz performans ödevim lütfen yardım edin....


Keten Prenses 22 Aralık 2008 23:49




BAHSETTİĞİNİZ ŞEY ''BİR GAZİ ''DEĞİL.''GAZİ'' DİR.. YANİ ATATÜRK..





İşte Atatürk'ün bilinmeyen röportajı! - AntikPaylasim | Gelişen ve Güzelleşen Forum

İşte Atatürk'ün bilinmeyen röportajı!
Sayfa: (1/1)




Picallo™:


Atatürk'le 1923'te yapılan bir röportaj, o'nun şimdiye kadar hiç bilinmeyen görüşlerini ortaya koyuyor. İşte Atatürk'le yapılan röportajın tam metni...



Amerikan 'The Saturday Evening Post' Dergisi'nden Isaac F. Marcosson, Temmuz 1923'te Ankara'ya gelmiş, Mustafa Kemal Atatürk ve Latife Hanım ile bir röportaj yapmıştı. Çok az bilinen bu görüşmeyle Marcosson'un izlenimlerinden oluşan yazı sadece Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi'nin 1 Kasım 1984 tarihli birinci sayısında Prof. Ergun Özbudun'un Türkçe çevirisiyle yayımlandı. İşte 20 Ekim 1923 tarihli "Kemal Paşa" başlıklı röportajın tam metni ve Mustafa Kemal'in ağzından bugüne kadar belki de hiç okumadığınız açıklamalar!



Demir maskesi onun tabii yüzüydü



"O, insanlara ve meclislere hâkim olacak tipteydi. Bir defa hemen hemen 1.80'lik boyu, mükemmel göğsü, omuzları ve askerce tavrıyla insanı etkileyen fizik yapısıyla; sonra, bir insanda gördüğüm en dikkate değer gözlerin esrarengiz kudretiyle. Kemal'in gözleri çelik mavisi, sert, taş gibi, affetmez olduğu kadar nüfuz ediciydi. Pek az kişi Kemal'i gülerken görmüştür. Kendisiyle geçirdiğim iki buçuk saat içinde hatları, ancak bir defa bir parça gevşer gibi oldu. Demir maskeli bir adama benziyordu; maske de, onun tabiyüzüydü..."



"Bir zamanlar Ankara, sadece kedileri ve keçileriyle ünlüydü. Bugün, Anadolu'nun uzak tepelerindeki bu eski, hantal şehrin dünya çapında başka bir önemi var. O, sadece yeniden kurulmuş Türk Devleti'nin başkenti ve dolayısıyla bütün çağdaş demokrasi deneyimlerinin en renklisinin merkezi değil, aynı zamanda Dünya Savaşı'nın acı sonuçlarının ortaya çıkardığı birçok önemli şahsiyet arasında sivrilen

-tam unvanıyla- Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın da yaşadığı yer" diye başlıyor Marcosson yazısına. Lozan Konferansı'nın dağılmak üzere olduğu, gerginlik ve belirsizlik dolu havada kendi ifadesiyle "Parlayan cami ve minareleriyle perişanlık içindeki haşmetine rağmen hâlâ şehirlerin kraliçesi olan istanbul'dan" yola çıkar MarcossonVe "her aşaması eşit derecede güçlüklüklerle doluydu" dediği 55 saatlik zorlu yolculuğun ardından Ankara'ya, Kemal Paşa'nın konutuna ulaşır. Gerisini Marcosson'un satırlarından aktarıyoruz



Kemal'in konutuna yaklaştıkça askerlere rastlamaya başladık; ilerledikçe sayıları arttı. Bu askerler, Kemal'in hayatını korumak için alınan birçok tedbirlerden biriydi; çünkü her an kızgın bir Yunanlı veya Ermeni tarafından öldürülme tehlikesindeydi. Onu öldürmek için birkaç teşebbüste bulunulmuş, bir seferinde yanındaki bir Türk subayı suikastçi tarafından ağır yaralanmıştı.

Az sonra yeşil bir tepe üzerinde, düzenli bir bahçe ve badem ağaçlarıyla çevrili, cephesi kırmızı, güzel bir beyaz taş bina göründü. Sağda daha küçük bir taş evcik vardı. Daha önce buraya gelmiş olan Reşat Bey (tercüman), bunun Türk milletince Kemal'e hediye edilmiş ev olduğunu söyledi. Giriş kapısına vardığımızda bir çavuş bizi durdurup ne işimiz olduğunu sordu. Reşat Bey adama, Gazi ile randevum olduğunu söyledi; o da, kartımı alıp içeri götürdü.



Çavuş birkaç dakika sonra dönerek bizi beraberinde küçük taş evciğe götürdü; Kemal burayı kabul odası olarak kullanıyordu. Burada Gazi'nin kayınpederi olan Muammer UşakBey'i gördüm; kendisi, İzmir'in en zengin tüccarı, aynı zamanda New York ve New Orleans pamuk borsalarının ilk Türk üyesiydi. Amerika'yı sık sık ziyaret etmiş olduğundan İngilizce biliyordu. Kemal'in kabine toplantısında olduğunu ve beni az sonra göreceğini söyledi.

Tam Muammer Bey'le Türkiye'nin ekonomik geleceği hakkında bir tartışmaya başlamıştım ki, Kemal'in yaveri, hâküniformalı, iyi giyimli genç bir teğmen içeri girerek, Gazi'nin beni görmeye hazır olduğunu söyledi. Onunla birlikte küçük bir avludan ve dar bir geçitten geçtik ve kendimi esas konutun kabul salonunda buldum. En makbul Avrupa stilinde döşenmişti. Bir köşede bir kuyruklu piyano vardı; karşısında, birçok ciltleri Fransızca bir sıra dolu kitap rafı bulunuyordu; duvarlarda da başka hediye kılıçlar asılıydı.

Bitişik odada, geniş yuvarlak bir masa etrafında oturmuş, hızlı hızlı konuşan bir grup insan görüyordum. Bu, toplantı halindeki Türk kabinesiydi ve Lozan'dan gelen son telgrafları tartışıyorlardı; Hariciye Vekili ve kabinenin orada bulunmayan tek üyesi olan ?smet Pa?a, bir gün önce Chester imtiyaz? ve Türk d?? borçlar? hakk?ndaki Türk ültimatomunu vermi?ti. Ekonomik sava??n ak?beti havadayd?.



Ben yakla??nca Rauf Bey d??ar? ç?kt? ve beni kabinenin topland??? odaya götürdü. Grupla k?sa bir tan??ma oldu. Ama gözlerim tek bir ki?inin üzerindeydi. O da, masan?n ba??ndaki yerinden kalk?p elini uzatarak bana do?ru gelen uzun boylu ki?iydi. Kemal'in say?s?z resimlerini görmü? oldu?umdan görünü?üne a?inayd?m. O, insanlara ve meclislere hâkim olacak tipteydi. Bir defa, hemen hemen 1.80'lik boyu, mükemmel gö?sü, omuzlar? ve askerce tavr?yla insan? etkileyen fizik yap?s?yla; sonra, bir insanda gördü?üm en dikkate de?er gözlerin esrarengiz kudretiyle. Kemal'in gözleri çelik mavisi, sert, ta? gibi, affetmez oldu?u kadar nüfuz ediciydi. Pek az ki?i Kemal'i gülerken görmü?tür. Kendisiyle geçirdi?im iki buçuk saat içinde hatlar?, ancak bir defa bir parça gev?er gibi oldu. Demir maskeli bir adama benziyordu; maske de, onun tabiyüzüydü...



Onu üniformal? görece?imi zannediyordum. Oysa çizgili gri pantolon ve rugan ayakkab?larla siyah bir jaketataydan (kuyruklu ceket) olu?an çok ??k bir k?yafet içerisindeydi. Kanat yaka ve mavili sar?l? bir kravat ta??yordu.

Rauf Bey kabine oda-s?nda beni Kemal'e takdim etti. Mûtad selamla?malar? Frans?zca olarak teati ettikten sonra ?öyle dedi: "Belki konu?mak için biti?ik odaya geçip, kabineyi tart??malar?yla ba? ba?ab?raksak daha iyi olur." Bunlar? söylerken biti?ik salonu gösterdi. Rauf Bey sa??mda, Kemal solumda küçük bir masaya oturduk. Efendisinden daha az ??k olmayan bir erkek hizmetkâr her zamanki gibi koyu Türk kahvelerini ve sigaralar? getirdi. Mülakat ba?lad?.



Gazi Frans?zca ve Almanca bilmekle beraber, bir tercüman arac?l???yla Türkçe konu?may? tercih ediyordu. Ben, gene sözde Frans?zca'mla, onunla tan??maktan duydu?um büyük memnuniyeti ifade ettikten sonra, Rauf Bey araya girerek, büyük adam?n kendi diliyle konu?mas?n?n belki en iyisi olaca??n? söyledi. Bunda mutab?k kal?nd? ve o andan itibaren Ba?vekil tercümanl?k yapt?.



Kemal, nas?lsa, Ankara yolculu?umda ba??ma gelen güçlükleri ve gecikmeleri i?itmi?ti. Ankara gibi bir yerde yönetimin etraf?n? saran güçlükler içinde böyle ?eylerin olabilece?ini söyleyerek hemen özür diledi. Sonra ?unlar? ekledi: "Geldi?inize çok memnun oldum. Biz, Amerikal?lar? Türkiye'de görmek istiyoruz; çünkü özlemlerimizi en iyi onlar anlayabilirler."



"Kamu hizmetinin en yükse?i bencil olmayan çabad?r!"



"Biliyor musunuz; Washington ve Lincoln niçin beni daima etkilemi?tir?

Onlar sadece Birle?ik Devletler'in ?erefi ve kurtulu?u için çal??t?; oysa öbür ba?kanlar?n ço?u, öyle görünüyor ki kendilerini tanr?la?t?rmaya çabalad?. Kamu hizmetinin en yüksek ?ekli bencil olmayan çabad?r."

Dobra dobra, k?sa ve aç?k ifadesiyle adeta emir veren bir subay gibi sordu: "Size ne söylememi istiyorsunuz?" "?lkin" diye cevap verdim, "bana, Amerikan halk? için bir mesaj verebilir misiniz?" Bu metodik bir soruydu; çünkü onun Amerikal?lar'a kar?? dostça duygular? oldu?unu ve böyle bir sorunun, konu?man?n ak???n? serbestle?tirece?ini biliyordum. Bu, az konu?an ki?ilerle mülâkat yaparken kulland???m ve konu?ma dalgalar? do?urmakta nadiren ba?ar?s?z kalan bir manevrayd?.



En ufak bir tereddüt geçirmeksizin -?unu da ekleyebilirim ki bütün konu?ma s?ras?nda bir cevap için hiçbir zaman duraklamad?- ?öyle dedi: "Memnuniyetle. Birle?ik Devletler'in ideali, bizim de idealimizdir. Büyük Millet Meclisi'nin Ocak 1920'de ilân etti?i MillMisak?m?z (Ulusal Sözle?me), sizin Ba??ms?zl?k Beyannamenize çok benzer. O, sadece, Türk ülkesinin istilâdan kurtulmas?n? ve kendi kaderimize hâkim olmam?z? ister. Ba??ms?zl?k, hepsi bu. O, halk?m?z?n misak?, anayasas?d?r ve ne pahas?na olursa olsun, bu misak? korumaya kararl?y?z. Türkiye de, Amerika da demokratik rejimlerdir. Gerçekten ?u andaki Türk Hükümeti, dünyadaki en demokratik hükümettir. Halk?n mutlak egemenli?ine dayan?r ve onun temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi yarg?, yasama ve yürütme organ?d?r. Karde? demokrasiler olarak, Türkiye ile Amerika aras?nda en s?k? ili?kiler olmal?d?r.



Ekonomik ili?kiler alan?nda Türkiye ile Birle?ik Devletler, her iki taraf için de en büyük yarar sa?layacak ?ekilde birlikte çal??abilirler. Zengin ve çe?itli millkaynaklar?m?z?n, Amerikan sermayesi için çekici olmas? gerekir. Biz, geli?memizde Amerikan yard?m?n? memnuniyetle kar??lar?z; çünkü bütün ba?ka ülkelerin sermayesinden farkl? olarak Amerikan paras?, Avrupa milletlerinin bizimle ili?kilerine can veren siyasal entrikalardan uzakt?r. Ba?ka bir ifadeyle Amerikan serma-yesi, yat?r?l?r yat?r?lmaz bayra??n? çekmeye kalkmaz. Amerika'ya olan inanç ve güvenimizin somut bir delilini Chester ?mtiyaz?'n? vermek suretiyle gösterdik. Gerçekten bu, Amerikan halk?na bir teveccühtür.



Hayat?m boyunca, Washington ve Lincoln'ün hayat ve eserlerinden ilham ald?m. ?lk 13 devletle yeni Türkiye aras?nda ilginç bir benzerlik vard?r. Sizin atalar?n?z, ?ngiliz boyunduru?unu kald?r?p att?. Türkiye de, üzerindeki bütün rü?vet ve yiyicilikle birlikte ta??d??? eski imparatorluk boyunduru?unu, daha da kötüsü ba?ka milletlerin bencil müdahalelerini kald?r?p att?. Biz ?imdi yeni bir milletin do?u?una ?ahit olan bir do?um sürecinin içindeyiz. Amerikan yard?m?yla amac?m?za ula?aca??z." Sonra öne do?ru e?ilip, bütün mülakat s?ras?nda yapt??? tek hareketle ?unlar? söyledi: "Biliyor musunuz, Washington ve Lincoln niçin beni daima etkilemi?lerdir? Söyleyeyim size. Onlar, sadece Birle?ik Devletler'in ?erefi ve kurtulu?u için çal??t?lar; oysa, öbür ba?kanlar?n ço?u, öyle görünüyor ki, kendilerini tanr?la?t?rmaya çabalad?lar. Kamu hizmetinin en yüksek ?ekli, bencil olmayan çabad?r."



Küçük çapl? siyaset dünyan?n ba? belas?d?r!



"Demokrasi, insan ?rk?n?n ümididir. Bir Türk'ün ve sava? için yeti?mi? benim gibi bir askerin böyle konu?mas? size garip gelebilir. Oysa yeni Türkiye'nin temelindeki fikir aynen budur. Biz zor kullanma, fetih istemiyoruz. Yaln?zb?rak?lmam?z? ve kendi ekonomik ve siyasal kaderimizi kendimizin tayin etmesine müsaade edilmesini istiyoruz. Yeni Türk demokrasisinin tüm yap?s? bunun üzerine kuruludur. ?unu da ilâve edeyim ki, bu demokrasi, Amerikan dü?üncesini temsil eder; ?u farkla ki, siz 48 devletsiniz, biz bir tek büyük devletiz.



"Sizin için devlet yönetiminde ideal nedir" diye sordum; ba?ka bir deyi?le "Pan-?slâmizm ve Pan-Turanizm fikirlerine hâlâ inan?yor musunuz?"

"K?saca söyleyeyim" dedi; "Pan-?slâmizm, din ortakl???na dayanan bir federasyon demekti. Pan-Turanizm ise ?rka dayanan ayn? çe?it bir çaba ve ihtiras ortakl???n? temsil ediyordu. Her ikisi de yanl??t?. Pan-?slâmizm fikri, as?rlar önce Viyana kap?lar?nda, Türkler'in Avrupa'da ula?t?klar? en kuzey noktada öldü. Pan-Turanizm de, Do?u ovalar?nda mahvolup gitti. Bu hareketlerin her ikisi de yanl??t?; çünkü, kuvvet ve emperyalizm anlam?na gelen fetih fikrine dayan?yorlard?. Uzun y?llar emperyalizm Avrupa'ya hâkim oldu. Ancak emperyalizm ölüme mahkûmdur. Bunun cevab?n? Almanya'n?n, Avusturya'n?n, Rusya'n?n ve geçmi?teki Türkiye'nin y?k?l???nda bulursunuz. Demokrasi, insan ?rk?n?n ümididir.



Bir Türk'ün ve sava? için yeti?mi? benim gibi bir askerin böyle konu?mas? size garip gelebilir. Oysa yeni Türkiye'nin temelindeki fikir aynen budur. Biz zor kullanma, fetih istemiyoruz. Yaln?zb?rak?lmam?z? ve kendi ekonomik ve siyasal kaderimizi kendimizin tayin etmesine müsaade edilmesini istiyoruz. Yeni Türk demokrasisinin tüm yap?s? bunun üzerine kuruludur. ?unu da ilâve edeyim ki, bu demokrasi, Amerikan dü?üncesini temsil eder; ?u farkla ki, siz 48 devletsiniz, biz bir tek büyük devletiz.



Yüzlerce y?l boyunca Türk ?mparatorlu?u, Türkler'in az?nl?kta oldu?u karma??k bir insan y???n?yd?. Daha ba?ka, sözde az?nl?klar?m?z da vard? ve bunlar s?k?nt?lar?m?z?n büyük k?sm?n?n kayna?? olmu?lard?. Bu ve eski fetih dü?üncesi... Türkiye'nin gerilemesinin bir sebebi, bu güç yönetim i?i yüzünden kendisini tüketmi? olmas?yd?. Eski imparatorluk çok büyüktü ve her an kendisini problemlere aç?k buluyordu. Oysa eski kuvvet, fetih ve yay?lma fikri Türkiye'de ebediyen ölmü?tür. Eski imparatorlu?umuz Osmanl?'yd?. Bu da kuvvet ve zor demekti. Bu art?k anlam?n? kaybetmi?tir. Biz ?imdi Türk'üz, yaln?zca Türk.



??te bunun içindir ki Woodrow Wilson'un gayet iyi ifade etti?i self-determinasyon (kendi kaderini tayin) idealine dayanan, Türkler'e ait bir Türkiye istiyoruz. Bu milliyetçilik demektir ama Avrupa'n?n pek çok yerlerinde self-determinasyon'u engelleyen bencil türden bir milliyetçilik de?il. Ne de keyfgümrük duvarlar? ve s?n?rlar demek. Bizim milliyetçili?imiz ticarette aç?k kap?y?, ekonominin yeniden canland?r?lmas?n?, bir vatanda beliren gerçek anlamda ülkesel bir vatanseverli?i ifade eder. Kan ve fetihle dolu bunca y?ldan sonra nihayet Türkler bir anavatana kavu?mu?lard?r. Bunun s?n?rlar? belirlenmi?, dert kayna?? olan az?nl?klar da??t?lm??t?r; i?te bu s?n?rlar?n içinde mevkiimizi korumak ve kendi kurtulu?umuz için çal??mak istiyoruz. Kendi evimizin efendileri olmak istiyoruz."



Gene bana do?ru e?ildi ve keskin, kesik kesik üslubuyla ?unlar? söyledi: "Biliyor musunuz, Avrupa'da bar??? ve yeniden in?ay? engellemi? olan ?ey nedir? Sadece ?u: Bir milletin di?erine müdahalesi. Daha önce bahsetti?im haris, bencil milliyetçili?in bir parças?. Bu, ekonominin yerine siyasetin geçmesi sonucunu do?urmu?tur. Alman tamirat tazminat? kördü?ümü, bunun yaln?zca bir örne?idir. Küçük çapl? siyaset, dünyan?n ba? belas?d?r.

Bizim güçlükle kazand???m?z Türk ba??ms?zl???n? engellemeye çal??an, milliyetçili?imizi kötüleyen, bunun do?u kom?ular?m?z? fethetme arzusunu maskeleyen bir kamuflajdan ibaret oldu?unu söyleyen, ekonomiyi yönetecek yetenekte olmad???m?z? ileri süren milletler var. Bakal?m, görece?iz. Yeni Türkiye'nin ilk ve en önemli dü?üncesi, siyasal de?il, ekonomiktir. Biz, dünya üretiminin de, tüketiminin de bir parças? olmak istiyoruz."




Sayfa: (1/1)


Misafir 10 Aralık 2009 17:46

yaw arkadaş bn ingilizce röpartaj istiyom


Misafir 22 Aralık 2009 16:39

savaşa kaç yaşında girdiniz


Misafir 5 Ocak 2010 16:43

savaşa girdiğinizde neler yaptınız?
hazırlık yaptınız mı?
neler hissettiniz?


Misafir 28 Kasım 2010 22:11

eet arkadaşım bnm hocamda bana bu ödewi verdi lütfen biri el atsın. şimdiden Allah razı olsun.


Misafir 30 Kasım 2010 14:50

SORU:What you experience during the war?
TÜRKÇESİ:Savaş sırasında neler yaşadınız?


Misafir 11 Aralık 2010 18:03

yaa ltfen inqilice olarak bili el atsın şunaa yaa normal br gaziyle atatrkle deilll


Misafir 13 Aralık 2010 15:45

evt ya banada aynı ödevi verdi banada ingilizce lazm birinin gerçektn el atması lazm şu na ya lütfen


Misafir 15 Aralık 2010 19:40

banada lasım lütfen biri bu işe el atsın noluuurrr :(


Misafir 23 Aralık 2010 18:58

ya ingilizcesini bLr msnz ?


Misafir 25 Aralık 2010 16:34

ingilizce yaw


Misafir 26 Aralık 2010 17:31

Sorular:
 
-Where were you living when the war started?
-What was it like there during the war time?
-Were you married or single?


Misafir 27 Aralık 2010 19:52

arkadaslarbanad igilizce gazi ropörtajı lazım yaaa!!!!!!


Misafir 28 Aralık 2010 16:09

yardım edin ödevimiyapmam gerekiyor


Misafir 4 Ocak 2011 23:23

arkadaslar banada igilizce gazi ropörtajı lazım


Misafir 6 Ocak 2011 16:58

yaaa banada ingilizce gazi röpörtajı lazım.(yarına kadar) bir el atsanız olazmı?

yarın verilecek hocaya ne olursunuz?


Misafir 8 Ocak 2011 20:11

kişiler atıorum irem ve mr mehmet ile arasında dialog
İrem:Hello.I'm .... . I am coming from .............. school.Can I ask you some guestions?
Mr Mehmet:Of course.You can ask me.
İrem:Can you introduce yourself?
Mr Mehmet:I was born in 1891.I'm eighty-nine years old.I was married.I had got two children.My wife died.I lived with my children and grandchildren.
İrem:Where were you living when the war started?
Mr Mehmet:I was living in Çanakkale.
İrem:When did you join the Turkish army?
Mr Mehmet:I joined when I was 28.
İrem:Did you make any preparations before going to war?
Mr Mehmet:Yes,I did. My wife prepared the foods and clothes.
İrem:During the war,what did you feel ?Could you tell me briefly?The war was never scored of me.
Mr Mehmet:Because I loved my country so.I did the best for my country.I fought like a hero in the war.
İrem:Did you see the M.Kemal Atatürk?
Mr Mehmet:Yes,I saw him during the war.Because he was our commander.
İrem:Thank you for your information about war.
Mr Mehmet: Not at all.It doesnt matter.
İrem:See you soon.
Mr Mehmet :Goodbye

bukadar. :D:D hocayla kontrol ettik dogru çıktı rahatça yapabilrsiniz :)


Misafir 16 Ocak 2011 15:25

arkdşlar Allah rızası için yardım edin bna inqilizce röpörtaj hazırlamam lzm am bilmiyrm yardm eder seniz çok sevinirim


Misafir 16 Ocak 2011 15:39

eda
 
nolur bana biri yardımetsin


Misafir 15 Kasım 2011 19:56

1.

Sunucu:

-Sayın Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı'ndan önce yurdumuzun genel durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Mustafa Kemal Atatürk:

- Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaş'ta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir "Ateşkes Anlaşması" imzalanmıştı.Ulusu ve yurdu Genel Savaş'a sürükleyenler kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar.

Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta..İtilaf devletleri, "Ateşkes Anlaşması" hükümlerine uymaya gerek görmüyorlar.Birer uydurma nedenle, İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da.Adana iline Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep'e İngilizler girmişler.Antalya ve Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon ile Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor.

Bundan başka, yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesi, devletin bir an önce çökmesi için çalışıp duruyorlar.




2.

Sunucu:

-"Ya Bağımsızlık Ya Ölüm" kararını hangi koşullar altında aldınız ?

Mustafa Kemal Atatürk:

-Bu kararın dayandığı en sağlam düşünüş ve mantık şu idi:

Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez.

Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve kollayıcılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmeleri hiç düşünülemez.

Oysa, Türkün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir.

Öyleyse, ya bağımsızlık, ya ölüm!

İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.

Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim. Ne olacaktı? Tutsaklık.

Sunucu:

-Peki efendim, öteki kararlara uymakla da sonuç bu olmayacak mıydı?

Mustafa Kemal Atatürk:

-Şu ayrımla ki, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve kuşkusuz, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, dost ve düşman gözündeki yeri çok başka olur.

Sonra, Osmanlı soyunu (Osmanlı hanedanı) ve saltanatını sürdürmeğe çalışmak, elbette Türk ulusuna karşı en büyük kötülüğü istemekti. Çünkü ulus, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, padişahlık sürüp giderse, bu bağımsızlığa güvenle bakılamazdı. Artık yurtla, ulusla hiçbir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl uygun görülebilirdi?

Halifeliğin durumuna gelince, bunun bilim ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında gülünç sayılmaktan başka bir durumu kalmış mıydı?

Görülüyor ki, verdiğimiz kararın uygulanmasını sağlamak için ulusun daha alışmadığı sorunlara el atmak gerekiyordu. Kamunun söz konusu etmesinde büyük sakıncalar bulunacağı düşünülen noktaların söz konusu edilmesinde kesin zorunluluk vardı.

Osmanlı Hükümetine, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine başkaldırmak ve bütün ulusu ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu.




3.

Sunucu:

-Erzurum Kongresi hazırlıklarını anlatabilir misiniz ?

Mustafa Kemal Atatürk:

-Erzurum'a gelişimin ilk günlerinde, Erzurum Kongresi'nin toplanmasını sağlamak üzere, gerekli tedbirlerin alınmasına önem verildi. Efendiler, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin, 3 Mart 1919 tarihinde bir kurucu hey'et meydana getirmek üzere oluşturduğu Erzurum şubesi, Trabzon ile de anlaşarak 1919 yılı Temmuzunun onuncu günü Erzurumda bir Vilayat-ı Şarkiye Kongresi toplamaya teşebbüs etti. Benim daha Amasya da bulunduğum tarihlerde, Haziran içinde, Doğu illerine temsilci göndermeleri için teklif ve davette de bulundu. İllerden temsilci getirtilmesi için o tarihten başlayarak, benim Erzurum'a gelişime kadar ve ondan sonra da bu konuda pek çok gayret sarfetti.
Ancak, o günlerin şartları içinde böyle bir maksadın gerçekleştirilmesindeki güçlüğün büyüklüğü kolaylıkla takdir olunur. Kongrenin toplanma günü olan 23 Temmuz yaklaştığı halde, illerden gönderilmesi gereken temsilciler seçilip gönderilmiyordu.
Halbuki, bu kongrenin toplanmasını sağlamak artık pek önemli olmuştu. Bu sebeple tarafımızdan da ciddî teşebbüslerde bulunmak gerekir.
İllerin her birine açık telgraflar gönderildiği gibi, bir yandan da şifreli telgraflarla valilere, komutanlara gereken tebligatta bulunuldu. Sonunda, on üç günlük bir gecikme ile yeterince temsilci getirtilerek kongreyi toplama gerçekleştirilebildi.
Efendiler, Millî Mücadele'ye ordu mensuplarının desteğini sağlamak, askerî ve millî mücadeleyi biribiri ile uyumlu olarak yürütmek işi de son derece önemli idi.
Trabzon'daki tümen vekâletle idare ediliyordu. Asıl komutanı Hâlit Bey Bayburt'ta gizlenmişti. Hâlit Bey'i gizlendiği yerden çıkartmak iki bakımdan gerekli idi. Biri ve en önemlisi, İstanbul'a çağırılmanın ve bir emre uymamanın gizlenmeyi gerektirecek nitelikte olmadığını millete ve özellikle ordu mensuplarına göstererek manevî gücü yükseltmek içindi. Diğeri de, sahilde önemli bir nokta olan Trabzon'a dışarıdan bir saldırı olduğu takdirde, oradaki tümenin başında gözü pek bir komutan bulundurmak maksadına dayanıyordu.
Bundan dolayı, Hâlit Bey ' i Erzurum'a getirttim. Kendisine bizzat özel bir talimat verdikten sonra, gerektiğinde derhal tümeninin başına geçmek üzere Maçka'da bulunması için de emir verdirdim.
Biz bu işlerle ugraşırken, bir yandan da, İstanbul da Harbiye Nezareti makamında bulunan Ferit Paşa' nın ve Padişahın, İstanbula dönmemi sağlamak üzere biribiri ardınca çekilen aldatıcı telgraflarına da türlü karşılıklar vermekle vakit kaybına mecbur oluyorduk.




4.

Sunucu:

-T.C. Cumhurbaşkanlığına seçildiğinizde neler hissettiniz ?

Mustafa Kemal Atatürk;

-Cumhurbaşkanı seçilmesi için Meclis'te oylamaya geçildi. Toplanan oyların sonucunu Başkanlık kürsüsünde oturan İsmet Bey (Paşa) Genel Kurul'a şu şekilde bildirdi :
"Türkiye Cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya yüz elli sekiz kişi katılmış ve Cumhurbaşkanlığına yüz elli sekiz üye, oybirliği ile Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ni seçmişlerdir."
Efendiler, seçimin hemen arkasından Meclis'te yaptığım konuşmayı tutanaklarda okumuşsunuzdur. Ancak, tarihî bir hatıranın canlandırılması için, müsaade ederseniz, o konuşmamı burada aynen tekrar edeyim :
"Saygıdeğer arkadaşlar, dünya çapıııda önemli ve olağanüstü olaylar karşısında, saygıdeğer milletimizin gerçek uyanıklığına ve şuurluluğuna değerli bir belge olan Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun bazı maddelerini açıklığa kavuşturmak için kurulmuş olan özel komisyon tarafından yüksek hey'etinize teklif edilen kanun tasarısının kabûlü dolayısıyla, Türkiye Devleti'nin zaten bütün dünyaca bilinen, bilinmesi gereken mahiyeti milletlerarası adıyla adlandırıldı. Bunun tabiî bir gereği olmak üzere bugüne kadar doğrudan doğruya Meclis Başkanlığı'nda bulundurduğunuz arkadaşınıza, yaptırdığınız bu görevi, Cumhurbaşkanı ünvanıyla yine aynı arkadaşınız, bu âciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunıız. Bu miinasebetle şimdiye kadar hakkırnda gösterdiğiniz sevgi, samimiyet ve güveni bir defa daha göstermekle, yüıksek değerbilirliğinizi ispat etmiş oluyorsunuz. Bundan dolayı yüce hey'etinize gönlüm'ıin bütün saınimiyeti ile teşekkürlerini arz ederim."
"Efendiler, asırlardan beri Doğuda haksızhğa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu.
Son yıllarda milletimizin fiilî olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi h.akkırıda kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan msanlar oldugunu pek güzel ispat etti. Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değerı, hükumetin yeni adıyla, medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir."
"Arkadaşlar, bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendinı gösterecektır. Bendenız, kazandığım çok önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce hey'etinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum."
"Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimî ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çahşacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mes'ut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."
Efendiler, Meclis'çe Cumhuriyet kararı 29/30 Ekim 1923 gecesi saat 20.30'da verildi. On beş dakika sonra, yani 20.45'te Cumhurbaşkanı seçildi. Durum, aynı gece bütün memlekete bildirildi ve her tarafta gece yarısından sonra yüz bir pâre top atılarak ilân edildi.
İlk kabinenin İsmet Paşa tarafından kurulduğıınu ve Meclis Başkanlığı'na Fethi Bey'in seçildiğini biliyorsunuz.

5.

Sunucu:

-Türk gençliğine bıraktığınız en kutsal armağan nedir?

Mustafa Kemal Atatürk:

-Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
--------------------------------------------------------------------------------


Misafir 23 Kasım 2011 16:45

savaşa kaç yaşında girdiniz
savaşa girdiğinizde neler yaptınız?
hazırlık yaptınız mı?
neler hissettiniz?


Misafir 23 Kasım 2011 16:50

savaşa giren biri ile röpöryaj
 
adınız-soyadınız
yaşınız
hangi savaşa girdiniz
doğum yeriniz
doğum tarihiniz
nerelisiniz
o savaşta nasıl hissettiniz


Misafir 29 Kasım 2011 16:50

İ. N. Karapınar: O bir Kıbrıs savaş gazisi dir.
İ. N. Karapınar: Merhaba Adınız ne?
M. Türkoğlu: Merhaba Mehmet TÜRKOĞLU
İ. N. Karapınar: Kendinizi tanıtır mısınız?
M. Türkoğlu: Ben Ankara lıyım.
M. Türkoğlu: 1954 doğumluyum. İşçi emeklisiyim.
İ. N. Karapınar: harekat sırasında evde sizi bekleyenler varmıydı?
M. Türkoğlu: evet. beni sözlüm hatçe ve anam bekledi.
İ. N. Karapınar:Kıbrıs barış harekatına ne zaman katıldınız.
M. Türkoğlu: 20 Temmuz 1974’te ilk çıkartma harekâtı da katıldım. İskenderun'dan birliklerimizle beraber helikopterle Beşparmak dağlarına indik. zorlu bir yolculuktu
İ. N. Karapınar: Yolculuk sırasında neler oldu?
M. Türkoğlu: Bizlere oranın halklarından olan mücahitler yardımcı oldu. Bize yol gösterdiler. ertesi gün cepheye ulaştık. biz çok sert çatışmalar yaptık fakat biz düşmanı yendik
İ. N. Karapınar: Bu barış harekâtına neden katıldınız?
M. Türkoğlu: Ben askerdim ve vatanımı çok seviyorum.
İ. N. Karapınar: Savaşta hangi devletlerle karşı karşıya geldiniz?
M. Türkoğlu: Savaşta Rumlar ve Yunan birlikleriyle karşı karşıya savaştık.
İ. N. Karapınar: Savaşta hangi cephedeydiniz?
M. Türkoğlu: lefkoşa ve larnaka bölgelerindeydim
İ. N. Karapınar: sizi savaşta kimler yönetti?
M. Türkoğlu: Eşref Bitlis ve subayları bizim komutanımızdır. Onlar çok iyi askerlerdir.
İ. N. Karapınar: Savaşta askeri imkânlarınız yeterlimiydi?
M. Türkoğlu: 1974’teki olanaklar yeterliydi. Benim roketatar ım vardı.
İ. N. Karapınar: Kıbrıs Türklerinin durumu hakkında düşünceleriniz nelerdir?
M. Türkoğlu: O günkü şartlar altında Türk halkının ezilmesi üzücüydü. Rumlarla beraber yaşadıkları için zulüm ve gözyaşından başka bir şey yoktu.
İ. N. Karapınar: Rumlara karşı verilen mücadelenin önemi nedir?
M. Türkoğlu: Kıbrıs barış harekâtı barış için yapılmıştır.Türk halkına karşı barışı sağlamak için verilen bir mücadeledir. Çünkü biz oraya savaş için gitmedik, barış için gittik.
İ. N. Karapınar: Harekât öncesinde Türkiye’nin durumu nasıldı?
M. Türkoğlu: Çok iyiydi. Gelişen ve büyüyen bir türkiye vardı.
İ. N. Karapınar: Savaş ortamı nasıl dı?
M. Türkoğlu: ortamda sefalet vardı, düşman acımasız dı ve hava sıcaktı,
M. Türkoğlu: En iyi arkadaşım Osman şehit oldu.
İ. N. Karapınar: Harekât sonrasında ne oldu?
M. Türkoğlu: Harekâttan sonra Avrupalı Devletler Türkiye’ye ambargo uyguladılar. Türk halkı o tarihte mağdur oldu. ben memleketime, anama ve sözlüm e kavuştum.
İ. N. Karapınar: Savaşın sonucundan bahseder misiniz?
M. Türkoğlu: Savaş iyi bir şey değil. İnsanların mağdur olmasına sebep oluyor. Ama bu savaş Kıbrıs’taki Türklerin hayatını, canını malını korumak için yapıldı. Halk huzura, refaha kavuştu.
İ. N. Karapınar: Teşekkür ederiz.





ENGLISH HOMEWORK PERFORMANCE
İ. N. Karapinar: He is a veteran of the war in Cyprus.
İ. N. Karapinar: Hello, What's your name?
M. Turkoglu: Hi Mehmet TÜRKOĞLU
İ. N. Karapinar: Can you introduce yourself?
M. Turkoglu: I'm from Ankara.
M. Turkoglu: I was born in 1954. I'm a retired. I was a worker.
İ. N. Karapinar: During the operation was there anybody waiting for you?
M. Turkoglu: Yes. My mother and my fiance were waiting for me.
İ. N. Karapinar: When did you attend to the Cyprus peace operation?
zorlu bir yolculuktu
M. Turkoglu: I participated in the first landing operation in July 20, 1974. Togeather with our troops we landed on Kyrenia mountains from İskenderun by helicopter. The journey was awful.
İ. N. Karapinar: What happened during the trip?
M. Turkoglu: Native fighters helped us. Showed us the path. The next day we reached the front. We began to a very hard fighting, but we overcame the enemy
İ. N. Karapinar: Why did you attended to this peace operation?
M. Turkoglu: "I was soldier, and I love my country.
İ. N. Karapinar: Which states did you meet during the war?
M. Turkoglu: We fought Cypriot Greeks and Greek troops.
İ. N. Karapinar: Which front you used in the war?
M. Turkoglu: I was in Lefkoşa and Larnaka regions.
İ. N. Karapinar: Who managed you in the course of striving?
M. Turkoglu: Esref Bitlis and his officers were our commanders. They were very professional soldiers.
İ. N. Karapinar: Were your military opportunities enough during the war?
M. Turkoglu: Opportunities was enough in 1974. I had a rocket launcher.
İ. N. Karapinar: What is your opinion about the state of the Cypriot Turks?
M. Turkoglu: In the case of that days, being oppressed of cypriot Turks were distressing. There was nothing lived with Greek Cypriots except for oppression and tears.
İ. N. Karapinar: What is the importance of the struggle against the Greeks?
M. Turkoglu: Cyprus peace operation was performed just for peace. A struggle for the Turkish people to provide peace.. We didn't go there for war but for peace.
İ. N. Karapinar: How was the situation of Turkey before the campaign?
M. Turkoglu: Very good. There was a growing and developing country.
İ. N. Karapinar: How was the war atmosphere there?
M. Turkoglu: There was misery environment, the enemy is merciless and the weather was hot. My best friend Osman was killed.
İ. N. Karapinar: What happened after the Operations?
M. Turkoglu: European States imposed an embargo for Turkey after the war. The Turkish people were victims at the time. I gained my hometown, my mother and fiance.
İ. N. Karapinar: Could you tell about the outcome of the war?
M. Turkoglu: War is not a good thing. Causing people to become a victim. But this war, performed for protecting life and wealth of Turks in Cyprus. People reached peace, prosperity
İ. N. Karapinar: Thank you.


Misafir 1 Ocak 2012 11:48

Aynen Kardeş İngilizce Röpörtaj OlucakSoru Halınde ? ? ?


Misafir 7 Ocak 2012 19:19

banada ingilizce bir gazi ile yapılmış röportaj lazım


Misafir 13 Aralık 2012 20:43

ya arkadaslar lutfen röportaj yazın ben ıngılızceye cevırırım.


Misafir 4 Ocak 2014 19:16

LÜTFEN BANA ENGLISH RÖPORTAJ VERİN


Misafir 5 Ocak 2014 18:47

savaşa girdiğinizde neler hissettiniz ? Savaşa kaç yaşında girdiniz ? Savaşı kim kazandı ? Savaş sizce başarılı mıydı ?


Misafir 31 Mart 2014 20:32

BANADA İNGİLİZCE RÖPORTAJ LAZIM BULAN VARSA LÜTFEN GÖNDERSİN ''Kurtuluş Savaşı''



Saat: 17:17

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık