"Uzun ince bir yoldayım" şiirinin kafiye şeması nedir? Uzun ince bir yoldayım Gidiyorum gündüz gece Bilmiyorum ne haldeyim Gidiyorum gündüz gece Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece Uykuda dahi yürüyom Kalmaya sebeb arıyom Gidenleri hep görüyom Gidiyorum gündüz gece Kırkdokuz yıl bu yollarda Ovada dağda çöllerde Düşmüşüm gurbet ellerde Gidiyorum gündüz gece Şaşar Veysel işbu hale Gah ağlayan gahi güle Yetişmek için menzile Gidiyorum gündüz gece arkadaşlar bu şiirin Redifi , Kafiyesi ; kafiye şeması, şiirdeki söz sanatlarını, şiirdeki imgeleri ve şiirin temasını acilen lütfen bulun bulanlara duacıyım lütfen acilllllllllll |
uzun ince bir yoldayım Uzun İnce Bir Yoldayım Uzun ince bir yoldayım Kafiye Şeması; a/b/a/b Gidiyorum gündüz gece şeklindedir.Düz Bilmiyorum ne haldeyim uyak örgülüdür. ‘’l’’ yarım Gidiyorum gündüz gece uyak,’’dayım’’ rediftir. Dünyaya geldiğim anda Kafiye Şeması;c/c/c/b Yürüdüm aynı zamanda şeklindedir.Düz uyak İki kapılı bir handa örgülüdür.’’an’’ tam uyak,’’da’’ Gidiyorum gündüz gece rediftir. Kırk dokuz yıl bu yollarda Kafiye Şeması;d/d/d/b Ovada dağda çöllerde şeklindedir.Düz uyak Düşmüşem gurbet ellerde örgülüdür.’’ol’’ ve ‘’el’’ tam Gidiyorum gündüz gece uyaktır. ‘’larda’’ rediftir. Düşünülürse derince e/e/e/b düz uyak örgülüdür.’’r’’ Irak görünür görünce yarım uyak ve ‘’ce’’ rediftir. Yol bir dakka miktarınca Gidiyorum gündüz gece Şaşar Veysel işbu hale f/f/f/b düz uyak örgülüdür. Gah ağlayan gahi güle ‘’l’’ yarım kafiye ve ‘’e’’ Yetişmek için menzile rediftir. Gidiyorum gündüz gece Şiirin Açıklanması; Son derece sade bir halk dili ile yazılmış olan bu şiir.Cumhuriyet dönemi halk şiir geleneğine aittir.dörder mısralık,beş birimden oluşur.Bu birimler birleşerek temayı oluşturur. |
uzun ince bir yoldayım hikaysi Anadolunun bir köyünde sakin bir akşam karı koca uyumak için yatağa girerler..Kadının gözüne bir türlü uyku girmez, çünkü o gece özeldir.. O gece kocasını terkedecektir..Hem de sevgilisi ile köyden kaçarak... Kocasının uyumasından bayağı bir zaman sonra pencerede beklediği taşın sesini duyar kadın.. Ayakkabılarını giyip, önceden hazırladığı eşyalarını alıp bahçede bekleyen sevgilisinin yanına gider ve koşarak oradan kaçarlar.. Koşarlarker kadının ayağını bişey rahatsız eder, ayakkabısının içinde bişey vardır ama kadın mecburdur koşmaya ayağını rahatsız eden şey için durma lüksü yoktur..Anadoludur burası.. Töredir, cinayettir geride bıraktıkları..Belli bir mesafe uzaklaştıktan sonra nefeslenmek için dururlar. Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki : "Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor, çıkartıp bakar.. O da ne? Ayakkabısının içinde bir tomar para!!!!! Kocası her şeyin farkında. Biliyor ki gidecek, "Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti.." O Yoksul köylü; bütün parasını; başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek kendinden uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koymuştur. Bu hareketi yapan kişi ne üniversite mezunudur ne de yüksek lisans yapmıştır.Hatta hayatında tek bir kitap bile okumamış, okuyamamıştır. O güzel insanı, O onurlu davranışı sergileyen, O terk edilen adamı HEPİNİZ TANIYORSUNUZ.. Şimdi sorarım size; Bu memlekete töre cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır yoksa, Aşık Veysel gibi hayatında hiç kitap okumasa, okuyamasa bile kitap gibi hayat yaşayan adamlar mı yakışır? |
Saat: 13:11 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık