MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Müzik tr (https://www.msxlabs.org/forum/muzik-tr/)
-   -   Kıraç (https://www.msxlabs.org/forum/muzik-tr/8306-kirac.html)

KisukE UraharA 23 Ağustos 2006 15:17

Kıraç
 

Kıraç, 1972 yılında Kahramanmaraş’da öğretmen bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Kıraç ilk öğrenimine burada başladı. 1982’de ilkokul dördüncü sınıftayken babasının tayini nedeniyle ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. İlk,orta ve lise eğitimini İstanbul Hasköy’de tamamladı.

Küçük yaşlarda müziğe olan ilgisi ortaya çıkan Kıraç’ın ilk enstrumanı kendi kendine öğrendiği babasına ait bağlamaydı. Lise’ye başladıktan sonra onun bu yeteneğini keşfeden müzik öğretmeni Refik Köksal’ın ilk gitarını hediye etmesi Kıraç’ın hayatında bir dönüm noktası oldu.

Lise eğitimini tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümüne girdi. Hem çok sevdiği müzik konusunda eğitimini sürdürecek hem de baba mesleğini devam ettirebilecekti. 1992 yılına gelindiğinde Ortaköy Martı barda sahne hayatına başladı. Kendi müziğini daha geniş kitlelere duyurma, paylaşma arzusu sonucu 1994 yılında ilk demo kasetini hazırladı.Bir arkadaşının aracılığıyla TMC ile tanıştı. 1998 yılı Mayıs ayında ilk albümü “DELİ DÜŞ” müzikseverlerle buluştu. “Dağların Kadını” “Talihim Yok Bahtım Kara” ve “Ben Yolumu Bulurum” şarkılarına klip çekilen Kıraç sağlam bir dinleyici kitlesinin çekirdeğini oluşturmayı başardı. 1999 Yılı Aralık ayında ikinci albümü “BiR GARiP AŞK BESTESi” çıktı. İlk klip şarkısı “Gidiyorum” un başarısının ardından Kıraç’ı dinleyenler bir çığ gibi büyümeye devam etti. “Bir Garip Aşk Bestesi” ve “Karahisar Kalesi” adlı şarkılara da video klip çekildi.


2001 yılı Şubat Ayında Funda Arar’la yaptığı düet albüm “SEVGiLiYE” Sevgililer Günü anısı olarak dinleyicilerle buluştu. Bu albümde “Sevgiliye” ve “Çeşminaz” parçaları kliplendi. 2001 Yılı sonunda müzikseverlerle buluşan “ZAMAN” albümüyle geniş kitlelere sesini duyurmaya devam etti. Bu albümde “Endamın Yeter”. “Gönül”, “Kan ve Gül”, “Yıllar Sonra”,ve “Zaman” parçalarına klipler çekildi. O artık konserler için bir şehirden bir şehre koşan, bütün parçaları konserlerde binlerce kişi tarafından söylenen ve her manada sevenleriyle buluşan bir sanatçı oldu.

2002 yılında TMC Film’den gelen bir diziye jenerik ve müzik yapma teklifi müzikal yaşamında yeni bir kapı açtı. “Zerda” nın jeneriği ve müzikleri geniş kitlelerin ilgisini çekmeyi başardı. Milyonlarca izleyici her hafta dizide olacakların yanı sıra müzikleri, yeni melodileri merakla beklediler. 2003 yılı baharında dizinin müziklerinden oluşan “Zerda” albümü müzik marketlerdeki yerini alarak başarılı bir satış grafiği yakaladı. “Zerda’nın başarısını bir başka dizi, “Bir İstanbul Masalı” takip etti. 2003 Eylül ayında yeni albümü “KAYIP ŞEHiR” için stüdyo çalışmalarına başladı. Albümde yer alan “Senden Başka”, “Tek Hatıra”, “Razıysan Gel”, “Yalan” ve “Ayşe” adlı şarkılara video klip çekildi.


KisukE UraharA 28 Ağustos 2006 15:38

Kıraç
 
DÜNDEN BUGÜNE KIRAÇ
VE ALBÜMLERİ
BİYOGRAFİ;
1972 Yılında Kahramanmaraş'da doğdu. Öğretmen olan babasının görevi nedeniyle 10 yaşına dek Kahramanmaraş ve köylerinde yaşadı. 1982 yılında babasının tayini çıkınca ailesiyle İstanbul'a yerleşti ve eğitimine İstanbul'da devam etti.

Küçük yaşlardan itibaren müziğe karşı ilgi duyan Kıraç'a ilk desteği bağlama çalan babası verdi. Bağlama ile müziğe başlayan Kıraç'a ikinci büyük destek lisedeki müzik öğretmeni Refik Köksal'dan geldi. Müziğe olan ilgisini ve yeteneğini gören Refik Köksal Kıraç'a ilk gitarını hediye etti. 1990 Yılında liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavlarına girerek Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümünü kazandı. Öğrencilik yıllarında Taksim, Harbiye, Kadıköy'deki barlarda çalışmaya başladı. Lise yıllarında ilk beste ve söz çalışmalarını yapan Kıraç 1996 yılına geldiğinde ilk albümü için çalışmalara başladı. TMC Film Müzik Üretim ve Pazarlama A.Ş. ile anlaşan Kıraç'ın ilk albümü \"Deli Düş\" 1998 yılı Mayıs ayında çıktı. İlk albümden \"Dağların Kadını\", \"Talihim Yok Bahtım Kara\", \"Ben Yolumu Bulurum\" adlı parçalara klip çeken Kıraç kaliteli çalışmasıyla beğeni toplayarak ileriye dönük ilk yatırımını yaptı.

Birinci albümüyle Rock müzik dinleyicilerinin gözünde saygın ve sağlam bir yer edinen Kıraç 2000 yılının ilk günlerinde ikinci albümü \"Bir Garip Aşk Bestesi\" ile bir anda yüz binlerin beğenisini kazandı. İkinci albümden “Gidiyorum” , “Bir Garip Aşk Bestesi” ve “Karahisar” adlı parçalarına klip çekti.

“Bir Garip Aşk Bestesi” albümünün müzikseverlerle buluşmasının ardından üçüncü solo albümünün repertoar çalışmalarına başlayan Kıraç'ın bu arada TMC Müzik sanatçılarından Funda Arar'la birlikte 2001 Şubat ayında “Sevgiliye” adını verdikleri mini düet albümü çıktı. Ağustos ayında 3. solo albümünün repartuvar aşamasını tamamlayarak stüdyoya girdi. Ağırlıklı olarak Kıraç şarkılarından oluşan “Zaman” albümünde söz ve müziği İskender Doğan'a ait “Kan ve Gül” Aşık Veysel'den “Derdimi Söylesem” ve iki de anonim türkü yer alıyor.

“Zaman” albümü 14 Aralık 2001 tarihinde müzikseverlerle buluştu. Kıraç bu abümündeki Endamın Yeter, Gönül, Yıllar Sonra, Kan ve Gül ve Zaman parçalarına klip çekildi. Kıraç diğer taraftan sevilen televizyon dizisi \"Zerda\"nın müziklerini yaptı. 2004 Mart ayında \"Kayıp Şehir\" isimli albümüyle sevenleriyle bir kez daha biraraya geldi.


_cesminaz_ 20 Mayıs 2008 19:07



_cesminaz_ 13 Temmuz 2008 08:48



_cesminaz_ 17 Kasım 2008 17:02



_cesminaz_ 17 Kasım 2008 17:17

http://galeri.internethaber.com/images/gallery/2430/1.jpg
Ünlü sarkici kirac sonunda muradina erdi...Ugruna sarkilar yazdigi Ayse`siyle evlendi.
http://galeri.internethaber.com/images/gallery/2430/2.jpg
Ali Tufan Kirac ve Ayse Sule Bilgic yillardir suren birlikteliklerini evlilikle sonuclandirdilar..
http://galeri.internethaber.com/images/gallery/2430/3.jpg
Nikah Fenerbahce Faruk Ilgaz Tesislerinde gerceklesti..Nokahi Kadikoy belediye baskani Selami Öztürk kiydi...
http://galeri.internethaber.com/images/gallery/2430/7.jpg
Kiracin mini bir konser verdigi gecede pasta yerine maras dondurmasi kesildi...Kirac kendi yoresine ait bu gelenegi kendi dugunun de gerceklestirdi...
http://galeri.internethaber.com/images/gallery/2430/8.jpg
Ünlü sanatçının yakın dostlarının ve ailelerinin yeraldığı geceye Aziz Yıldırım, Ali Koç , Fenerbahçe kulübündeki tüm dostları katıldı.
http://galeri.internethaber.com/images/gallery/2430/9.jpg
Cok sevilen Ayse`m sarkisini esi icin yazmisti...
http://galeri.internethaber.com/images/gallery/2430/11.jpg
Ömür boyu mutluluklar diliyorum....Rabbim hic ayirmasin onlari:tender::tender:



_cesminaz_ 28 Mayıs 2009 12:48

Kıraç Baba oldu :):)

Kıraç ve eşi Ayşe Şule Bilgiç'in en mutlu günü!



Kıraç ve Ayşe Şule Bilgiç çiftinin kızları Iraz Elif, bugün (21 mayıs 2009 Perşembe) Memorial Hastanesi'nde dünyaya geldi. Hem anne Ayşe Şule Bilgiç hem de bebeğin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi!

Kıraç Baba Oldu, Heyecanını Konserde Sevenleriyle Paylaştı

Konya’da Selçuk Üniversitesi tarafından düzenlenen ‘Bahar Şenlikleri’nde, rock müzik sanatçısı Kıraç, konser verdi. Yaklaşık 2 saat süren konserde gençleri coşturan Kıraç, baba olmanın mutluluğunu yaşadığı bir günde konser verdiğini söyledi.

Alaeddin Keykubat Kampusü 19 Mayıs Stadı’nda konser veren Kıraç, üniversitelilere keyifli bir gece yaşattı. Baba olmanın mutluluğunu yaşadığı bir günde konser verdiğini sevenleri ile paylaşan Kıraç, “Bugün içimde inanılmaz bir coşku var. Bir bebeğim oldu. Mutluluğumu böyle bir günde sizlerle paylaşmak da benim için çok anlamlı. Selçuk Üniversitesi’nde verdiğim bu konseri hiçbir zaman unutmayacağım” dedi. Yaklaşık 2 saat süren konserde Kıraç, gençleri coşturdu.


Sahnede ''Ayşem'' adlı şarkısını da hayranlarıyla birlikte söyleyen Kıraç, yeni doğum yapan eşi Ayşe Şule Bilgiç'e de Konya'dan bu şarkıyla mesaj göndermiş oldu.

Şarkı arasında sahneye çıkan Selçuk Üniversitesi yetkilileri, Kıraç'ın yakasına bebeği için altın takıp, sağlıklı bir yaşam dilediler ve bir buket çiçek sundular. Daha sonra Kıraç, sevilen şarkılarını Selçuk Üniversitesi öğrencileri için seslendirdi.





Hoş geldin dünyamıza Iraz Elif Kıraç bebek !

Daha doğmadan konulan adlarınla binler yaşa, sağlık,huzur,mutluluklarla ve hayırlarla dolu bereketli olsun ömrün.Böyle güzel- yürekli - derinlikli- seçkin- anne ve babadan, asil ve kuvvetli bir ruhla doğduğuna hiç şüphem yok.Bahtın hep açık hep çok güzel olsun.O yumuk yumuk ellerinden öpülesi bebek, Allah sana analı babalı büyümeyi nasip etsin...


_cesminaz_ 2 Eylül 2009 12:20

Kıraç Tavas'ta (Denizli) üniversite yararına verdiği konserle Tavaslıları büyüledi.


Tavas Kaymakamlığı ve Tavas Belediyesi’nin katkılarıyla Tavas Meslek Yüksek Okulu Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından Tavas’ta yaptırılması hedeflenen Yüksek Okula katkı sağlamak amacıyla Kıraç Konseri düzenlendi.

Kıraç konserine Vali Yavuz Erkmen ve eşi Nevhilal Erkmen’in yanı sıra Denizli Milletvekilleri Mehmet Yüksel ve Mithat Ekici, eşleri ile birlikte 11. Motorlu Piyade Tugay Komutanı Ergüder toptaş, Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, Mülkiye Başmüfettişi Sadık Altınkaynak, İl Emniyet Müdürü Atilla Çınar, İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Ali Çardakcı ve ev sahibi olarak Tavas Kaymakamı Yusuf Güler ve Belediye Başkanı Mehmet Karabay ile çok sayıda Tavas’lı vatandaş katıldı.

Tavas Stadında düzenlenen Kıraç konserine Tavaslıların ilgisi büyüktü. Kıraç’ın sahne almasından önce şarkıcı Sevilay sahne aldı. Ardından Tavas Halk Eğitim Merkezi Halk Oyunları Ekibi Tavas yöresinin zeybek oyunlarından oluşan gösterilerini sundular.
Kıraç’ın sahne almasından önce konseri izlemeye gelen Tavaslılara hitap eden Belediye Başkanı Mehmet Karabay, konseri onurlandıran Vali Erkmen ve diğer protokol üyelerine teşekkür ederek tüm çabalarının Tavaslıların yüzünü güldürmeye yönelik olduğunu söyledi.
Kaymakam Yusuf Güler de Tavas’ın şahlanışının ve dirilişinin tarihe kayıt olarak düştüğü bir dönemden geçtiklerini belirterek, “ Uyuyan dev adam artık uyanmakta. Denizli’nin lokomotif ilçesi olan Tavas hak ettiği yeri sizlerin desteği ile tekrar alacak. Uygulamaya koyduğumuz projeler Sayın Valimizin ve milletvekillerimizin de desteğiyle son aşamasına geldi. Tavas halkı olarak biz bir üniversite sevdasına kapıldık. Tavas halkı olarak bu konuda topladığımız kaynak 1 milyon TL’yi buldu. Tavas halkı artık üniversitesine kavuşmak istiyor” diye konuştu.

Konuşmaların ardından sahneye çıkan ve yaklaşık iki saat sahnede kalan Kıraç, birbirinden güzel şarkıları ile Tavaslıları coşturdu.
Kıraç’a Denizli Vali yardımcısı Halil İbrahim Ertekin bir plaket verdi. Konserini tamamlayan Kıraç aniden sahneden ayrılarak minibüse binerek Tavas’tan ayrıldı. Kıraç konserinin tüm geliri Tavas’a Üniversite yapımında harcanacağı belirtildi.



_cesminaz_ 2 Eylül 2009 12:33

Kıraç: Iraz Elif'in Gazzeli bir kardeşi olsun istiyorum

Filistinli bir çocuk evlat edinmek için Başbakan'a mektup yazdım

http://medya.zaman.com.tr/2009/02/07/kirac3.jpg Çok sayıda sanatçı, Gazze'de yaşanan dramdan sonra Kızılay vasıtasıyla oradaki çocukları evlat edinmek istedi. Siz de bu sanatçılardan birisiniz. Nasıl bir girişimde bulundunuz?


Savaş sahnelerini gördüğümde dünyadan soyutlanıyorum. Algılayamıyorum. Bir bebek ölmemeli. Evrensel mekanizma buna niçin izin veriyor? Ben anlamıyorum. İşte bu yüzden Gazzeli bir çocuk evlatlık edinmek istedim. Ama bunu basın mensuplarına hiçbir yerde söylemedim. Arkadaşlarımla ne yapabiliriz diye düşünürken böyle bir fikir çıktı ortaya. Bu, sabah programlarında gündeme gelecek bir konu değil. Başbakan'a, Baykal'a ve Kızılay'a mektup yazdım. Davos'ta yaşanan olaydan iki gün önce yazmıştım. Şimdi sabırsızlıkla cevap bekliyorum. Filistin'den çocuk almak çok zor ve meşakkatli. Mektupta, "Bu çocuklar bütün dünyanın sorumluluğunda, hepimizin çocukları. Medeni dünyanın bu çocuklara sahip çıkması gerek." dedim. Filistin'den 1.000 çocuk Türkiye'deki aileler tarafından evlat edinilse inanın Ortadoğu'nun kaderi değişir.

Gazze'de anne ve babasını kaybetmiş bir çocuğu evlat edinmek için Başbakan'dan mektupla yardım isteyen Kıraç, 'baba' olmanın hayalini kuruyor...
Kiracweb.net


_cesminaz_ 2 Eylül 2009 12:44

http://i296.photobucket.com/albums/mm161/uykucu/garbiyeli-on-kapak.jpg


Kıraç'ın uzun bir süredir hayalini kurduğu türkü albümü 'Garbiyeli' kısa süre sonra müzik marketlerindeki yerini alacak. Daha önceki albümlerinde de türkü okuyan sanatçı, halk müziğine hiç de uzak bir isim değil. Kıraç, türkülerin çoğunu memleketi olan Kahramanmaraş ve yöresinden seçmiş. Yaz aylarında esen ve halk arasında 'garbiyeli' olarak bilinen rüzgâr albüme ismini vermiş. Halk müziğine merak duymasında babasının bağlama çalması etkili olmuş. Kıraç, albümdeki 11 türkünün 6'sını 2001 yılında seslendirmiş. Sonra uzun bir ara vermiş çalışmalarına. Çevresindeki dostlarının ısrarlarına dayanamamış ve bir türkü albümü çıkarmak için kolları sıvamış. Türkülerin tamamı gitarla seslendirilmiş. Eledim Eledim, Gelin Ayşe, Kara Çadır, Köprüden Geçti Gelin... Hepsi de bildiğimiz, kulağımızın aşina olduğu türküler. Daha önce dinlediğimiz ve elektrogitar ağırlıklı seslendirilen Karahisar Kalesi ya da Çayır Çimen Geze Geze gibi türküler, bu albümde daha düşük 'sound'lu (sesli) seslendirilmiş.


Kıraç şöyle diyor albümünde:
"Merhaba…
Öncelikle şunu söylemek istiyorum; bu yazı için çok kafamı yordum, çok özel olmasını istedim. Konu halk şarkıları; hele hele benim hayatımın en saf, en duygulu ve en aydınlık yanı olan türkülerimiz olduğunda, paylaşmak istediğim epey düşüncem vardı ama yapamadım. Daha basit ve kısaca anlatmaya karar verdim. Bu albümde, daha beşikteyken annemden, hatta annemin karnındayken duyduğum türkülerimi söyledim. Benim türkülerim diyorum; çünkü onlarla yaşadım ben ne yaşadımsa… Ve hala da onlarla yaşıyorum.
Kirletme ve kirlenme çağını yaşadığımız şu günlerde diyorum ki; Halk şarkılarını, oyunlarını, kendisini oluşturan folklorik değerlerini algılayamayan, taşıyamayan ve onunla yaşayamayan bir topluluk için evrensel yollar kapalıdır. Sözünü ettiğim bu evrensel ışığın kapılarını bana açan ve benim türkülerimin ateşini yakan, sazının teknesinde oluştuğum, hem öğretmenim, hem kaynağım olan adama, yani babama teşekkür ediyorum…
Güzel ruhlarıyla beni yalnız bırakmayan tüm ozanlarımızın önünde eğiliyorum."

Türkü söylemezsem müzisyenliğimden utanırım

Uzun bir süredir türkü albümü çıkarmayı hayal ediyordunuz. Bir hafta içerisinde albüm raflardaki yerini alacak. Neler hissediyorsunuz?

"Türkü söylemek insan olmaktır" sözünü şimdiye kadar çok sayıda sanatçı söylemiştir. Ama bu sözü söylemek yetmiyor. Derinliğini kavrayabilmek çok önemli. Mesela Âşık Veysel'e ait 'Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece' sözleri tamamen Türkçe kelimelerden meydana gelir ama bu sözleri hakkıyla anlamıyoruz. Algıladığımızı sanıyoruz. Bedri Rahmi "Nerede bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım diyor." diyor. O, işin ağırlığını, ciddiyetini kavrayabilmiş. İnşallah bize de türkü söylemenin ağırlığını taşıyabilmek nasip olur.
Albümdeki altı türküyü 2001'de seslendirdiniz. Albüm için niye bu kadar beklediniz?
Doğrusu ben 2001 yılında seslendirdiğim 6 parçayı sırf kendim için söylemiştim. Hüzünlendiğim zamanlar stüdyoya iniyor, sadece türkü söylüyordum. Sonra çevremdeki arkadaşlar bu parçaları albümleştirmemi istedi. Uzun süre ısrarları kulak arkası ettim. Kariyerimde bir yerlere gelmek istedim. Çünkü türkü okumak her yiğidin harcı değil. Müzik kariyerim bir yana türküler bir yana. Bir de o dönemlerde dizi müziklerine el atmıştım. Bir yandan da rock tarzında albüm çalışmalarım devam ediyordu. Üzerine bir de türkü albümü çıkarsaydım insanlar, "Kıraç her şeye el atıyor" diyebilirlerdi. Bu yüzden bekledim.
Müzik dünyasındaki kriz yüzünden albüm yapmama kararı almıştınız. Ne oldu da fikriniz değişti?
TMC müzik şirketine bağlı sanatçılar olarak albüm yapmama kararı almıştık. Çünkü CD satışları artık maliyetleri karşılamıyor. Bu yüzden internet ortamında daha etkili olup albüm yerine 'parça' satmayı düşündük. Bağlı olduğum şirket dijital alanda satışlarını sürdürüyor. Ama türkü albümü özel bir çalışma olduğu için bu kararın dışında kaldı. Zaten türkü albümünden çok fazla para kazanmayı düşünmüyorum.

Rock tarzı müzik yapan bir sanatçı için türkü albümü yapmak ve özellikle de gitar eşliğinde türkü söylemek riskli değil mi?
Aslına bakarsanız hiç riskli olmadı. Bütün albümlerimde birer ikişer türkü okudum zaten. Bir de Türk halk müziğine uzak bir insan değilim. Babam uzun süredir bağlama çalıyor. Hem türkü gitarla söylenmez diye kesin bir yargı mı var? Türkü, enstrümansız bile söylenir nihayetinde. Türküyü sadece bağlamaya mahkûm edenler türküye en fazla zararı verenlerdir.

Önceki albümlerinizde yer alan türküleri pop rock tarzında seslendirmiştiniz. Mesela 'Karahisar Kalesi'ni dinlerken yer yerinden oynuyor.
Bu albümdeki türküler ise çok daha sakin okunmuş. Bu geçiş sizi zorladı mı?
Bu tarz türkü okumalarını sürekli yapıyorum. Böyle bir türkü albümü çıkarmam, tarzımı değiştiriyorum anlamına da gelmiyor. Garbiyeli benim için akademik bir çalışma oldu. Tamamen çırılçıplak bir ses kullandım. İlerleyen günlerde rock ağırlıklı bir albüm çıkarmayı düşünüyorum. Bana göre türkü söylerken kullandığınız müzik aletinin çok da önemi yok. Evde tekim, dünyanın bütün ağırlığı üzerime çökmüş, elimde gitarımla 'Gelin Ayşem' türküsünü söyleyeceğim tabii. Davulsuz gitarsız. Çünkü o kadarım ben, yalnızım. Ama başka bir zaman da bütün heybetiyle 'Eşeği Saldım Çayıra' diyeceğim.
Türkülerle, bozlaklarla ve ağıtla olan ilişkiniz nasıl başladı?
Annemin karnındayken ben türkü dinliyordum. Annem bana küçükken çok 'Eledim eledim' türküsünü söylerdi. Türküler benim ciğerime bu kadar çok işledi. Babam da bizi türkülerle büyüttü. Haftada bir gün aile toplantılarında babam bağlama çalar ve bizim yörelere ait türkülerin hikâyelerini anlatırdı. Böyle bir ortamda büyüdüm. Mesela ağıt yakılırken kadınların arasında bulunduğumu hatırlıyorum. Erkekler kaçardı o yerden. Tüm bu saydıklarım kendimi türküye yakın hissetmemi sağladı.

90'lı yıllarda pop, daha sonra Anadolu rock, şimdilerde rap müzik moda gençler arasında. Türk halk müziği ise sadece belirli bir zümreye aitmiş gibi algılanıyor...

Bu, toplumdaki yozlaşmadan kaynaklanıyor. Kendi öz kültürümüzden uzaklaşıyoruz. Özellikle gençler bu durumdan çok etkileniyor. "Türkülerimizi genç dinleyicilere nasıl sevdirebiliriz?" sorusuna yanıt aramak gerek bence.
Nasıl sevdirebiliriz?
Rock ağırlıklı türkü albümü yapmak istememdeki sebeplerden biri de bu. Türk halk müziğini daha cazip hale getirmek. Bir de Türk halk müziği denilince akıllara hemen Alevilik ve Bektaşilik geliyor. Tabii, bunun tarihî bir gelişim süreci var. Türkülerimiz sadece Alevilerin himayesinde gibi algılanıyor. Bir dönem devrimciler türküleri marş olarak kullandı. İdeoloji, türkülerin önüne geçmemeli. Ama son yıllarda yozlaşma söz konusu. Türküler adeta ayin ya da ibadet yapılıyormuşçasına okunuyor. Evrensellikten uzak, biraz daha dışarıya kapalı hale geldi. Mesela Arif Sağ, çok popüler oldu, herkes onun peşinden gidiyor. Herkes ona özendiği için müthiş bir tek seslilik oldu. Kızlarımız bile onun gibi türkü söylemeye başladı. Bana göre Arif Sağ iyi bir sanatçı değil.
Türk halk müziği sanatçılarından kimleri beğeniyorsunuz?
Aslında bu konuda çok ukalayım. Kimseyi dinlemiyorum. Benim türkü anlayışımı seslendiren kimse yok camiada. Muharrem Ertaş dinliyorum. Neşet Ertaş'ın seslendirdiği eski türküleri dinliyorum. Neriman Altındağ Tüfekçi'yi çok beğeniyorum ama ne acıdır kimse onu tanımıyor. Yeni sanatçılarımız onu örnek almıyor. Bir de Ümit Tokcan dinlerim.
kiracweb.net


_cesminaz_ 15 Kasım 2009 02:36

Kıraç'dan yeni albüm


Kıraç, yeni albümü “Yolcu” yu sevenleriyle buluşturmak için hazırlanıyor

Garbiyeli” albümünün ardından dizi müzik çalışmaları ve konserlerine devam eden Kıraç, yeni albümü “Yolcu” yu sevenleriyle buluşturmak için hazırlanıyor. On iki eserin yer aldığı “Yolcu” albümünde bilinen Kıraç tınılarını duyacaksınız. Âşık Veysel, İzzet Altınmeşe, Selahattin Bölük’e ait eserlerin yanında, anonim eserler de yer alıyor. Her albümünde Türk halk ezgilerini kendi müziğiyle yorumlayan Kıraç, “Bize ait eserleri Rock müziğiyle harmanlamayı, onları bugüne taşıyarak yeni kuşaklarla buluşturmayı seviyorum.” “Bu topraklarda doğan tınıları Cem Karaca, Barış Manço gibi ben de müziğimle bütünleştirmek, onların başlattığı bu yolda, yürümek için çalışıyorum.”

Âşık Veysel’den “Sazım Ben Gidersem”, İzzet Altınmeşe’den “Mecnunum Leyla”, “Hanımey”, Selahahtin Bölük’ten “Ahu Gözlüm” adlı eserler, yine bildiğimiz “Karakaş Gözlerin Elmas”, “Uyan Sunam Uyan”, “Erzurum’dan Çevirdiler Yolumu”, “Cemilem”, “Ramizem”, “Mezar Arasında Harman Olur mu?” adlı halk ezgileri, Kıraç yorumuyla, “Yolcu” albümünde yer alacak.
20 Kasım 2009 Cuma günü Bostancı Gösteri Merkezi’ nde düzenlenecek konserde Kıraç, yeni albümündeki eserleri ilk kez sevenleri için seslendirecek.



_cesminaz_ 15 Kasım 2009 03:07

Türünün son örneği bir balinayım (Kıraç'ın En yeni Söyleşisi) Yeni Albüm hakkında detaylari


Albümleri, sert söylemleri ve dizi müzikleriyle hep gündemde oldu. Şimdi, yeni albümü Yolcu’yu çıkardı.

Hakan GENCE


Türküler, anonim şarkılar ve halk ezgilerinden oluşan albümde İzzet Altınmeşe’den “Leyla ve Hanım Ey”, Aşık Veysel’den “Sazım Ben Gidersem Sen Kal Dünyamda”, “Karakaş Gözlerin Elmas”, “Sunam” gibi 11 parça var. Pop rock ezgiler, funk soundlar kendini hissettiriyor. Şarkılar ilk başta sert gibi gelse de dinledikçe sarıyor.

20 Kasım’da Bostancı Gösteri Merkezi’nde konser vermeye hazırlanan Kıraç ile yeni şarkılarını dinlemek için buluştuk. Bize hem özel hayatını hem de yeni albümünü anlattı.

Son konuşmamızda “Artık albüm yapmayacağım. CD denen maddeyle kimse ilgilenmiyor” demiştiniz. Fikrinizi ne değiştirdi?

- Şimdi de mutlaka albümüm olsun demiyorum. Ama yeni albümümü dinleyicilerim uzun zamandır bekliyordu. Ayrıca korsana ve internetten müzik indirmeye de bir çözüm bulunamadı.

Bundan sonra albümler devam edecek mi?

- Evet. Ben hayatım boyunca müzik yapmak için çalıştım. Şarkı söylemek istiyordum, söyledim ve bana para verdiler. Albümleri de para kazansam da kazanmasam da çıkarmaya devam edeceğim. Sonuçta bu iş benim hayatım.

Garbiyeli’nin ardından neden yeniden bir türkü albümü çıkardınız?

- Albümde “Ahu Gözlüm” isimli bir türkü var. 15 yıldır söylüyor ama bir türlü doğru akortları bulamıyordum. Sonunda istediğim düzenlemeyi yakaladım. Çok güzel oldu. Ve bana bu albüme başlama fikrini verdi.

Albümün ismi neden “Yolcu”?

- Bir önceki albümün ismi Yol’du. Bu albüm o yolda giden yolcunun kim olduğunu, neler gördüğünü anlatıyor.

Peki siz nasıl bir yolcusunuz?

- Bir şeyler yaşamış, görmüş, detayları hissetmiş, onları halk şarkıları ve türkülerle ifade eden bir yolcuyum.

Önceki türkü albümünüze göre bu sefer daha sert alt yapılar var. Neden?

- O sizi çok uzak yerlere götüren, yormayan bir albümdü. Bu sefer bildiğiniz Kıraç sound’unu duymanızı istedim.

İÇTEN PAZARLIKLI OLAN BENİ SEVMEZ

Şarkıları nasıl seçtiniz?

- Oturup bir sürü şarkı dinlemedim. Her şey kendiliğinden oluştu. Ben zaten sürekli müzik dinlerim. Hâlâ arabamda Mozart ve Muharrem Ertaş albümleri yan yana durur. İyi bir Türkiye modeli olduğumu düşünüyorum.

Bu farklılık özel hayata da yansıyor mu?

- Evet. Biraz genelin dışında kalıyorum. Tam bir dünyalıyım. Bir taraftan kovboy şapkası, bir taraftan şalvar, bazen de şaman kıyafetleri giyerim. Yılmaz Güney filmlerini severim, western izlerim. Müziğime de bunlar yansıyor.

Piyasada sizin gibi dünyalı başka isimler var mı?

- Mesela Emre Kongar tam bir dünyalıdır. Okan Bayülgen’e bakıyorum, entelektüel bir adam sayılabilir. Ama onun için Ankara’dan doğusu yok. Oysa ki oraları da görmek gerekiyor. Bu bir eksiklik. Cem Karaca ve Barış Manço doğuyla batının birleşimiydi.

Peki sizde bu birleşim var mı?

- Ben öyle olduğumu düşünüyorum. Müzik dünyasındaysa yok gibi. Türünün son örneği bir balina gibiyim. Bu yüzden bu düşüncelerimi çevreye aşılamaya çalışıyorum.

Eski türküleri, şarkıları yeniden yorumlamak biraz kolaycılık gibi algılanıyor...

- Nostalji söylemek belki kolay olabilir ama türkü söylemek zordur. Türküleri çok sesli hale getirmek müzik bilgisi gerektirir. Bu albümdeki parçalar yeni şarkılar yazmaktan çok daha fazla zamanımı aldı.

Yeni şarkılar üretmekte zorlanıyor musunuz yoksa?

- Şu an yeni albüm için birçok şarkım hazır. İsimleri bile belli. İnsanlar “Kıraç yeni bir şey yapamıyor mu” diye düşünmesin. Benim şarkılarım hep var.

Sizi ya seviyorlar ya da sevmiyorlar. Ortası yok gibi...

- Önyargılı insanların önce benimle konuşmaları gerekiyor. Bu herhalde marka değeriyle alakalı. Eğer değeriniz yüksekse sizi sevmeyen bir kesim oluyor. Ben yüreğinden ne geçerse konuşan, içsel hesaplar yapmayan, net bir adamım. Kişisel hesapları olan, içten pazarlıklı ve kompleksli insanlar beni sevmez.

REHA MUHTAR BÜYÜK BİR FIRSATI KAÇIRIYOR

“Evlilik aşkı öldürüyor” demişsiniz. Hâlâ bu sözün arkasında mısınız?

- Evet. Aşk mutlaka ölür. Gelip geçer.

Sizde bitti mi?

- Daha bitmedi. Aşk şarkılarına gelince... Onlar da her zaman yazılır. Zaten o şarkıların çoğu fantezidir. Bende aşk şarkıları hiç bitmez, çünkü romantik bir adamım.

Nasıl bir romantiksiniz?

- Eşime bakarken içim titrer. Ona duygularımı bazen şarkılarla, bazen alengirli cümlelerle anlatırım. Bazen de bakışımla gösteririm. Seni seviyorum cümlesini öyle tonlayarak ve doğru zamanda söylerim ki, o cümle sıradanlaşmaz. Ne de olsa tonlama ve müzik benim işim.

Kızınız Iraz Elif hayatınızı nasıl etkiledi?

- İlk günler tatlı bir şok yaşadım. Şimdi kendime daha iyi bakmak ve sağlıklı olmak istiyorum. Uzun yaşayıp onun her anında yanında olmayı diliyorum. Kız çocuğum olduğu için daha yakışıklı olmak istiyorum. Erken kalkıp aynaya bakarak saçlarımı tarıyorum. Sakallarım batmasın diye sürekli tıraş oluyorum (Gülüyor).

Erkekler bebeğin altını değiştirmez diyenlere ne diyorsunuz?

- Geçenlerde Reha Muhtar’da okudum. Ama ben Anadolu çocuğuyum. Reha Muhtar’a buradan sesleniyorum: Sen büyük bir fırsatı kaçırıyorsun hocam. Bunu yaşamalısın. Onun altını her fırsatta değiştiriyorum.

ŞAPKA TAKMAYACAĞIM

Kıyafet konusunda biraz abartabiliyorum. Bu albümde, öyle bir takıntım olmadığını göstermek için şapka takmayacağım. Antipatik bulanları da anlıyorum. Ama kovboylar Amerika’nın köylüsüdür. Ben de şapkayı Clint Eastwood’dan dolayı takıyorum.



_cesminaz_ 15 Kasım 2009 03:35

'Kızım için ABD ordusuyla savaşırım'

Kıraç 'Yolcu' adlı yeni albümünü ve kızı Elif Iraz'ın doğumundan sonra hissetiklerini HT Magazin'e anlattı.


Öğretmen babasının tayini çıkınca, Kahramanmaraş'ın bağrından kopup İstanbul'a gelmiş Tufan Kıraç. Anadolu türkülerini ilk babasından öğrenmiş.
İlk enstrümanı da babasının bağlaması olmuş. Lisede bir öğretmeni ona ilk gitarını hediye etmiş. Ardından da kendisini barlarda şarkı söylerken bulmuş. Kıraç, düşündüğünü söylemekten asla sakınmıyor, kimseden korkmuyor. 20 Kasım'da yedinci albümü Yolcu'yu çıkarmaya hazırlanan Kıraç, aynı gün Bostancı Göteri Merkezinde albüm tanıtım konseri verecek.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-OYA DOĞAN

- Yolcu'yla babanıza teşekkür mü ediyorsunuz?

Her türkü, aslında babama bir teşekkürdür. Müziğe dair ne biliyorsam alt
yapısını babamdan aldım.


- Sizi rock'çı olarak tanıdık ama her albümünüzde mutlaka bir türkü yorumladınız. Bu kez tüm albümünüzü türkülere ayırdınız...

Müziğe başladığımandan itibaren tek hedefim var: Türk rock müziğinin
temel taşlarını oluşturmak. Ben, Türk insanının öncelikli dinlemesi
gerektiğini düşündüğüm müziği yapıyorum. Kültürü belirlemek gibi bir derdim var. Son otuz yıldır estetikten uzaklaşmış bir ülkeyiz. Artık kendi değerlerimizi bile ithal ediyoruz. Popüler bir şarkıcı olarak bu kaygılarla albüm hazırladım.


HERKES ŞÖHRETE ENDEKSLİ

- Tam olarak sizi kaygılandıran ne?

Cem Karaca'nın Türkiye'yi hissettiren bir kokusu vardı. Şimdi hiç müzikle alakası olmayan insanlar tekerleme gibi iki söz yazıp şarkı söylüyor ve zenginleşiyor. Bu inanış gittikçe yayılıyor. Artık kendimi tek başıma hissediyorum. Sanki benden sonra herkes o şarkıları dinleyecekmiş gibi geliyor. Bayrağı birine vermem lazım. Çünkü Türkiye, Cem Karaca ve Barış Manço tadından gittikçe uzaklaşıyor. Bunları söyleyince sert görünüyorum ama
ben dertli bir adamım.


- Sizi geçmişe göre daha dertli gördüm. Baba olduktan sonra dahamı
duyarlı oldunuz?

Baba olmadan önce Benim bir evladım olacak ve nerede eğitim görecek?
diye düşünüyordum. Bu ülkenin okullarında kendi diliyle eğitim alamaz.
Ben evladıma Aşık Veysel'den, Pir Sultan Abdal'dan bahsedince bana Baba sen ne diyorsun? Britney Spears varken mi diyecek? Ben kendi evladıma kendi ülkem için ne diyeceğim? Atatürk'ün dediği Damarlarındaki asil kanı
ona nasıl hissettireceğim diye kaygılandım. Ama anladım; hissettiremeyeceğim. Bu çok açık ve net.


ANTİPATİK GÖRÜNÜYORUM

- Milyonlarca kişi tarafından sevilmenize rağmen, pek çok kişi sizi antipatik de buluyor...

Bir ortam düşünün, herkes sigara içiyor; ama içlerinden biri içmiyorsa,
o antipatik gelmeye başlar. Sana kendinin kötü taraflarını gösteren kişi sevilmez. Ben, Bu ülkenin dili çok önemlidir. Ne kadar fazla kelimeyle konuşursak karşımızdakine kendimizi o kadar iyi ifade ederiz. Kavga etmek zorunda kalmayız diyorum. Herkes sistemini oluşturduğu için bu antipatik geliyor. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar.


- İnsanların adı ve soyadı karakterlerini ifade eder. Tufan Kıraç nasıl biri?

Tufan daha bohembir hayatı çağrıştırıyor bana. Sessizlikte yazan, çizen biri. Sıcak bir yerde, elinde kahvesi... Romantik biridir. Kıraç ise daha şarkıcı tarafım. Ama Tufan Kıraç olarak sessizliğin sesini dinlemeye ve güzel konuşmaya çalışan bir adamım. Yalnız ikizler burcuyum; biraz sonra içimden bir canavar da çıkabilir.

- Kızınız Elif Iraz hayatınızda neleri değiştirdi?

Iraz doğduğu an tek başıma bütün Amerikan ordusuyla savaşabileceğimi düşündüm. Baba olmak tahmin edilecek bir şey değilmiş. Ben sabahları erken kalkamam ve çok sinirli olurum ama kızım saçımı çekerek beni uyandırıyor.

Sonsuza kadar birlikte olmak için dostluk gerek

- Yıllarca aşkın karşılıksız bir şey olduğunu söylediniz ama Ayşe Şule Bilgiç'le evlenerek tezinizi çürütmüş oldunuz...

Bence her aşk biter. Masallarda aşkı imkânsızlaştırmak için denizkızıyla özdeşleştirmişler. Sonuçta aşk bir dönem yaşanır ve biter. Sonsuza kadar aşk yoktur.

- Yani siz aşk olmadan mı evlendiniz?

Ayşe'ye hâlâ âşığım. Ama bizim hedefimiz mutlak dostluk. Bir insanla sonsuza kadar beraber olmak istiyorsanız aşkı bırakıp dost olmak zorundasınız. Çünkü aşk saçma ve insana saçmalıklar yaptırır. Ama dostluk yalnızlığı örtücü, müthiş bir duygudur.


_cesminaz_ 18 Kasım 2009 19:30

http://img43.imageshack.us/img43/4622/76053934.jpg
Kıraç:
"Sessizliğin sesini dinlemeye ve güzel konuşmaya çalışan bir adamım. Yalnız ikizler burcuyum. İçimden bir canavar çıkabilir."


_cesminaz_ 21 Kasım 2009 02:54

"Dizilerden Fırsat Bulup Albümü Çıkardı"



Son Yıllarda Yoğun Bir Şekilde Dizi Müzikleriyle Uğraşan Kıraç, Yeni Albümünü Nihayet Çıkarıyor...

Cnnturk'te Nefise Karatay'ın Sunduğu 'Afiş' Programına Konuk Olan Müzisyen Kıraç, 20 Kasım'da Piyasaya Çıkacak Olan Yeni Albümü 'Yolcu'yu Anlattı.

Albümün, Yapı Olarak Diğer Albümlerinden Farkı Olmadığını İfade Eden Kıraç, "Biraz Yoğun Bir Dönemdeydik. Bayağı Bir Dizilerimiz Vardı. Yeni Bir Takım Çalışmalar Vardı. Kayıt Aşamasını Düşündüğümüzde En Az Bir 5 Ay Falan Başladık Bu Albümün Kayıtlarına Ama Hikayesi Çok Daha Eski" Diye Konuştu.

Kıraç, Türküler ve Halk Şarkılarının Konusunu Diğer Albümlerinde Tam Olarak Kafasında Oturtamadığını Belirterek "Benim Yolum Albümünden Sonra Dedim Ki 'Türk Rock Müziğinin Soundunda Vazgeçilmez Hale Getirmelisin Türküleri'. Ben Rock Müzik ya da Güncel Müziğin İçerisinde Türkülerin, Vazgeçilmez Bir Hale Gelmesini İstiyorum. Aslında Bu Albümün Genel Hikayesi Budur" Dedi.

Kıraç'ın Yolcu Albümünde 12 Türkü Yer Alıyor. Türkülerin 2 Tanesi İzzet Altınmeşe'ye Ait




_cesminaz_ 21 Kasım 2009 21:01

KIRAÇ BOSTANCI'DA HAYRANLARINA MÜZİK ZİYAFETİ VERDİ

http://www.ayakligazete.com.tr/i/h/2902_b.jpg



Geçtiğimiz akşam Bostancı Gösteri Merkezi'nde yeni albümü "Yolcu"nun şarkılarını ilk kez seslendiren Kıraç, dans şovları ve şarkılarıyla, mekanı hınca hınç dolduran hayranlarını mest etti.

Ünlü şarkıcı Kıraç, yeni albümü "Yolcu"nun şarkılarını ilk kez geçtiğimiz akşam konser verdiği Bostancı Gösteri Merkezi'nde seslendirdi. Ayakligazete.com'un haberine göre, "Garbiyeli" albümünün ardından dizi müzik çalışmaları ve konserlerine devam eden Kıraç, yeni albümü "Yolcu"yu hayranlarıyla buluşurdu.
Yeni albümünde farklı bir tarz benimseyen Kıraç, Aşık Veysel, İzzet Altınmeşe, Selahattin Bölük'e ait eserlerin yanı sıra anonim şarkıları da yeniden yorumladı. Albümdeki parçalarını ilk kez dinleten Kıraç'ın albümü ise konserin hemen ardından piyasaya çıktı.

Aşık Veysel'in eserini seslendirdi
"Bize ait eserleri rock müziğiyle harmanlamayı, onları bugüne taşıyarak yeni kuşaklarla buluşturmayı seviyorum" diyen Kıraç, Aşık Veysel'den "Sazım Ben Gidersem", İzzet Altınmeşe'den "Mecnunum Leyla", Selahattin Bölük'ten ise "Ahu Gözlüm" isimli parçaları seslendirdi. Geçtiğimiz akşam verdiği konserde kendisine eşlik eden Dans-ı İstanbul adlı dans ekibiyle unutulmaz bir gece yaşatan Kıraç'ı dinlemeye gelen hayranları salonu tamamen doldurdu.

Konser DVD olarak piyasaya çıkacak
İzleyenleri için bir de sürpriz hazırlayan Kıraç, bir televizyonda programında söyledikten sonra büyük ilgi gören "Zeki Müren'in seslendirdiği "Bulamazsın" adlı şarkıyı ilk kez sahnede okudu. Konserin oldukça keyifli geçtiğini söyleyen Kıraç, konserin DVD'sini piyasaya süreceklerini söyledi.



_cesminaz_ 22 Kasım 2009 16:55



_cesminaz_ 25 Aralık 2009 23:58

YOLCU Albümü Müzik Marketlerdeki Yerini Aldı


Merakla beklenen Kıraç'ın yeni albümü YOLCU müzik marketlerdeki yerini aldı.
On iki eserin bulunduğu “Yolcu” albümünde bilinen ve beklenen Kıraç tınılarını duyacaksınız. Ali Ercan, Âşık Veysel, İzzet Altınmeşe, Selahattin Bölük’e ait eserlerin yanında, anonim eserler de yer alıyor.

Bugüne kadar albümlerinde yorumladığı, “Yayla Yolları”, “Şarköy Türküsü”, “Yolcu” “Aman Ayşam”, “Karahisar Kalesi”, “Sarı Gelin”,
“Yalan”, “Eşeği Saldım Çayıra”, “Çayır Çimen Geze Geze”, “Derdimi söylesem”, “Demirci” gibi halk şarkıları, geniş kitleler tarafından sevildi.

Âşık Veysel’den “Sazım Ben Gidersem”, İzzet Altınmeşe’den “Mecnunum Leyla” “Hanım Ey”, Selahattin Bölük’ten “Ahu Gözlüm” adlı eserler, yine bildiğimiz “Karakaş Gözlerin Elmas”, “Uyan Sunam Uyan”, “Erzurum’dan Çevirdiler Yolumu”, “Cemilem”,“Ramizem”, “Gönül Gurbet Ele Varma”, “Mezar Arasında Harman Olur mu?” ve Gazel(Gördükçe tazelenir sanki hayatım)
adlı halk ezgileri, KIRAÇ yorumuyla,“YOLCU” albümünde sevenlerini bekliyor…

“YOLCU” albümünün fotoğrafları CEMİL AĞACIKOĞLU tarafından çekildi.
Albüm kartonet konsepti de CEMİL AĞACIKOĞLU tarafından gerçekleştirildi.
Kostümler modacı SONGÜL SARPBAŞ tarafından tasarlandı ve hazırlandı.
Albümün ilk video klibi “UYAN SUNAM UYAN” adlı esere Hüseyin Karagöz yönetmenliğinde çekildi ve Kıraç, oyuncu Bennu Yıldırımlar ile klipte rol aldı.


“MECNUNUM LEYLA”
“MEZAR ARASINDA HARMAN OLUR MU?
“UYAN SUNAM UYAM”
“AHU GÖZLÜM”
“GÖNÜL GURBET ELE VARMA”
“ERZURUM’DAN ÇEVİRDİLER YOLUMU”
“HANIMEY”
“KARAKAS GÖZLERİN ELMAS”
“BEN GİDERSEM SAZIM”
“CEMİLEM”
“GAZEL”
“RAMİZEM



_cesminaz_ 26 Aralık 2009 00:10

Kızımdan sonra 10 numara oldum

Kıraç, bir süredir üzerinde çalıştığı türkü albümü “Yolcu”yu tamamladı, ilk klibinde de Bennu Yıldırımlar ile kamera karşısına geçti. Bir yandan tiyatro kurmaya hazırlanan, diğer yandan yeni bir dizinin müzikleri üzerinde çalışan ünlü müzisyen, albümünü, projelerini ve 7 ay önce dünyaya gelen kızı Iraz Elif'le ilişkisini anlattı

“Yolcu”da hangi türküler var?

- 12 halk şarkısı var. Aşık Veysel ve Ali Ercan'dan birer, ızzet Altınmeşe ve Selahattin Bölük'ten de ikişer parça var, diğerleri ise anonim.

Türkü albümü fikri nasıl ortaya çıktı?

- Aslında “neden olmasın”dan çıktı fikir. Hepimiz bu toprakların insanlarıyız. Bu türküler benim fikirlerime çok uygun... Bir de bende “kendim yaptım” egosu yok. Zaten kendi yaşadıklarımla şarkılar yapıyorum. Bunlarla birlikte halk şarkılarını da yorumlayıp, kendime ait yapabiliyorum. Benimki “bir türkü söyleyeyim” değil. Bu türküler benden ve hissettiklerimden asla kopuk değil...

Peki albümde yer verdiğiniz türküleri neye göre seçtiniz?

- Hepsi benim uzun yıllardan beri söylediğim, içselleştirdiğim parçalar.

“Yolcu”dan beklentiniz nedir?

- Türkiye'deki tüm yaşam tarzlarına hitap eden bir albüm bu. Herkes işsizlik, parasızlık, son günlerde de grip yüzünden tedirgin. Umarım bu albüm dinleyenleri bir nebze de olsa rahatlatır.

BENNU YILDIRIMLAR İLE DUYGULARIMIZ KARŞILIKLI

“Sunam”a çekilen klipte Bennu Yıldırımlar da rol aldı. Nasıl bir çalışma çıktı ortaya?

- Güzel bir klip oldu. Hüseyin Karagöz çekti. Bennu Yıldırımlar ile çalışmak ise benim fikrimdi. Benim şarkılarımda anlatmak istediğim hüzün Bennu Hanım'ın yüzünde var. Zaten uzun zamandır onunla klip çekmek istiyordum. Klipte de onu ayrılık yaşayan üzgün bir kadın olarak izleyeceksiniz.

Bennu Hanım'ı klipte oynamaya nasıl ikna ettiniz?

- Bir arkadaş ortamında karşılaştık kendisiyle. Oyunculuğunu ne kadar beğendiğimi anlattım. “Duygularımız karşılıklı” dedi, müziğimi sevdiğini söyledi. Ben de klibimde oynamasını istediğimi söyledim, kabul etti.

Gelelim dizi müziklerine... Bir dizinin müziğinde Kıraç'ın imzası varsa, reyting garantidir diyorlar. Siz ne diyorsunuz bu yoruma?

- Reytingler bazında baktığımızda öyle... Jenerik, müziklerin yükseldiği bölüm reytinglerde gözüküyor. Elimizde bilimsel bir veri de var yani. Dizilere müzik yaparken bunu bir iş gibi görmüyorum, elimden geleni yapıyorum. Set çalışanlarından oyunculara kadar herkes iyi bir iş ortaya çıkarmayı istiyor. Görüntüler bana geldiğinde, ben de o hisse kapılıyorum.

Görüntüler size geldiğinde nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?

- Kullanılacak tüm müzikleri ben belirliyorum. Bir sezon için ambiyanslar, duygular dahil 150 müzik parçacığı, sekiz tema kullanıyorum. Sinema filmi daha az külfetli.

EFSANE OLMAK İÇİN SADECE KIRAÇ YETMEZ

Yapımcılığını TMC'nin sahibi Erol Avcı'nın, yönetmenliğini Kudret Sabancı'nın üstlendiği, müziklerini ise sizin yapacağınız yeni bir dizi başlıyor. Bu üçlü dizinin reklamlarında adeta bir “efsane” gibi gösteriliyor. Efsane oldunuz mu sizce de?

- Evet, efsaneyiz! (Gülüyor) Bu ekiple üç dizi yaptık; “Zerda”, “Aliye” ve “Binbir Gece”. Efsane oldular ama büyük paralar harcandı. Karşılığını da reyting olarak aldılar. Efsane olmak için birçok faktörün yan yana olması gerekiyor, sadece Kıraç yetmez. Müzisyen ekstra güç oluyor.

TMC aynı zamanda sizin müzik yapım şirketiniz. Onların size getirdiği ve beğenmediğiniz bir diziye müzik yapar mısınız?

- TMC'nin de olsa, beğenmediğim dizinin müziğini yapmam. TMC'nin bütün müziklerini de ben yapmıyorum zaten. Beğenmediğim işte fayda sağlayamam.

Şu sıralar neler yapıyorsunuz?

- Bakırköy'deki Sinema 74'ü aldık, orayı tiyatro yapıp daha aktif bir yer haline getirmeye çalışıyoruz. Tiyatro ekibimiz var, müzikaller yapmak istiyorduk, böylece temellerini atmış olduk. Onun dışında TRT Çocuk için “Pepe” adında bir animasyon hazırlıyoruz.

Bu düzen baba olan Kıraç için yorucu değil mi?

- Ben yerimde duramam. Bazen işlerime yetişemediğim de oluyor ama iki, üç işi aynı anda yürütmekten hoşlanıyorum.

MEME VERMEK HARİÇ HER ŞEYİ YAPIYORUM

Kızı dünyaya geldiğinde Kıraç nasıl biri oldu?

- 10 numara adam oldu! Evlat sahibi olmak çok güzel bir şey. Arkadaşlarımı da bu konuda motive etmeye çalışıyorum. Çocuk, hayatın başladığı nokta. Yedi ay önce Iraz Elif dünyaya geldiğinde, hayata başka bir bakış açısıyla yeniden başladım. Gerçek ve güzel bir zemine oturuyor hayat. Kendinize dikkat ediyorsunuz, hayatın içsel ve dışsal anlamlarını kavramaya başlıyorsunuz.

Kızınızın bakımına yardımcı oluyor musunuz?

- Evet, meme vermek dışında ne varsa yapıyorum. Çocuk bakarken iletişimin sadece konuşmayla olmadığını görüyorsunuz. Onun her tepkisinin ne demek olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Sizce konuşmaya başladığında önce anne mi diyecek, baba mı?

- Ben anne demesini istiyorum. Biraz zor bir kelime. Annenin bir hakkı var orada ama korkarım baba diyecek çünkü söylemesi daha kolay.

Biraz büyüsün, sizin açınızdan çok daha güzel olacak, çünkü kızlar babaya düşkün olur...

- Ben zaten bunu bildiğimden hep kızım olsun istiyordum.


BENİ MARDİNLİ DE ANLIYOR CİHANGİRLİ DE
Doğu'da çok seviliyorsunuz. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

- Geçmişte benim yolumda olan Cem Karaca, Barış Manço gibi önemli isimlerin yanına toplum beni de koydu. Biz direkt ülkemize bakıyoruz. Benim gözüm hep oralarda. Diğer arkadaşlarımız ya Batılı ya da Doğulu ama Batı özentisi. Bu yüzden beni Mardinli de anlıyor, Cihangirli de.


_cesminaz_ 13 Ocak 2010 13:57

Kıraç`ın yeni şafak gazetesindeki röportajı


Yıllar öncesinde 'Talihim yok bahtım kara' diyordu Kıraç. Bugün, tam 15 yılın ardından 'Yolcu' diye adlandırdığı yeni albümüyle yoluna devam ediyor. Peki bugün ve dün arasında kalan 15 yılda Kıraç'ın hayatında neler oldu? Basına sızan kadarıyla, aşık oldu, evlendi ve bir de kızı geldi dünyaya... Ama sanat yaşamındaki grafikteki ibre nasıl inip çıktı? Yaşadığı dünya ona ne kattı, neleri götürdü, umutları, umutsuzlukları neydi? Şimdi, dizi müzikleri, kendine has üslubu, sanatçı sancıları, kovboy şapkaları ve botlarıyla bir Kıraç var huzurunuzda. O her ne kadar ''kendimi konuşarak ifade edemiyorum'' dese de, bu röportajda ne kadar açabildi, bakalım, görelim...

Aşık oldunuz, evlendiniz...Hayatınızda ne değişti?

Evlenmek, normal bir insanın yapması gereken, normal bir hareket. Hayatınızda çok keskin değişmeler olmuyor. Aynı insanım...

Ama sonuçta hayatı bir yere demirlemiş oluyorsunuz...

Öyle algılanabilir. Hayatınıza çocuk girdiğinde bunu daha fazla anlıyorsunuz. Çünkü bağımlı ve sorumlu olduğunuz bir gerçek haline geliyor. Onun öncesinde eşim de benim gibi çalışıyordu ve dolayısıyla düzensiz olmamız daha normaldi. Çocuğunuz olduğunda durum farklı oluyor. Bebek hayatımızdaki birçok şeyde belirleyici oldu.

Bu durum sizin sanatçı egonuza iyi geldi mi?

Durumun bir de hayranlarımın gözündeki boyutu var. Çünkü onlara göre ben 'kaybedilmiş' bir adamım. Bu durum camianın içine girdiğimden beri var olan bir sorundur. Yine de kendimi diğer sanatçılarla kıyasladığımda içinde olmadığımı görüyorum. Ben ilk günden beri insanlara, özellikle de hanım hayranlarıma karşı bir imge oluşturmadım. Kliplerimde bile bundan özellikle kaçındım. Bu nedenle tamamen müziğimi ön plana çıkartarak bir bağ kurduğumu düşünüyorum. Fazla etkilenmedim.

Evde koca ve baba, sahnede ise size hayran kitlesi olan Kıraç var. Bu kimlikler arası dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Sahnedeki adam farklı. Onu ayrı bir yere koymak zorundaydım. Ama normal hayatımda o sahneye çıkan, şarkı söyleyen adam gibi davranmamayı da biliyorum.

Sanatçılar bunu ne kadar yapabiliyor?

Çok azdır. Çünkü zordur.

Niye?

Düşünsenize, üçyüz bin kişi karşınızda sizi alkışlıyor. Bu müthiş bir duygu... İnanılmaz bir yere konuluyorsunuz. Konser bittikten sonra da öyle davranmaya başlıyorsunuz.

Nasıl davranıyorsunuz?


Abartılı tabiriyle sizi ilahlaştırıyorlar. Egonuz çıldırıyor, kendinizi firavun gibi görüyorsunuz ama aslında normal bir insansınız.

Bu çıldırmış egonun yan etkisi olmuyor mu?

Tabi. Fazla ilgi bünyenize zarar veriyor. Ama ne normal insan olarak yaşamaktan vazgeçiyorsunuz ne de ünlü olmaktan.

Siz normalleştirdiniz ama...

Evet. Kendimi televizyonda gördüğümde şaşırıyorum. Bana başka biriymiş gibi geliyor...

Kendinizi beğeniyor musunuz?

Fotoğraflarda, televizyonda da kendimi beğenmem.

Neden?

Bilmiyorum.

Zaman sizi nasıl bir adam yaptı?

Birşeyler değişti. Normalde tepkileri yoğun yaşayan bir insanım. Ama son zamanlarda çevremdeki insanlar benim sakinleştiğimi söylüyorlar. Ben de zaman zaman 'biraz daha sakinleştim mi acaba?' diye düşünmeye başladım.

Agresif miydiniz?

Hayır, sadece tepkiliyim. Ama artık o aşırılıkları biraz yumuşattığımı düşünüyorum. Yine de hayatın içine tam olarak girmiş değilim. Herkesin davrandığı kalıplar içinde davranamıyorum, kabul edemiyorum.

Herşey yolunda mı peki? Sanatçıyı besleyen, trajedileriniz var mı hala?

Doğru bir tespittir aslında. Mutlulukta sanat çıkmıyor. Çünkü mutsuzluk daha çabuk ürettiriyor. Ben hayatımda yeteri kadar bunu yaşadım. Yaptığım albüm şarkıları sadece üç yıllık ya da altı aylık şarkılar değil. Mesela 'Kayıp Şehir' şarkısını 1993'te yaptım. Bu şarkı o dönemdeki sanatımı belirliyordu. Çünkü çok mutsuzdum.

Şimdi?

Mutluluk veya mutsuz bir sanatçı için kişisel olmamalı bana göre. Yani siz mutlusunuz diye dünya mutlu değildir. Sanatçı olmakla olmamak arasındaki çizgi buradan başlıyor. Kaygıları sıyırıp attığınızda bir köşeye çekilmek istediğinizde işte o zaman artık üretemez hale geliyorsunuz.

Peki 'eyvah üretemiyorum' dediğiniz, tıkandığınız, tökezlediğiniz bir dönem oldu mu?

Duygularımı ifade edemediğim dönem oldu ama yazamadığım ve üretemediğim dönem olmadı.

Korktunuz mu hiç?

Anlatmak istediğim de bu. Üretememe korkusuna giren sanatçı bir süre durmalıdır zaten. Olabilecek birşeydir bu. Bende de oldu ama ben onu aştım. O sürece girildiğinde; 'ben kimim? ve ne için sanat yapıyorum?' diye düşünülmelidir. Bende kendime sorarım: ''bu işi sadece albüm yapmak için mi? hayranlarım çok sevsin diye mi yapıyorum?'' diye. Bu soruları sorduğunuzda manzara çok açık aslında. Doğru olanı mutlaka bulursunuz.

Hayranlarınızın beklentisi kaleminizi etkiler mi?

Etkiliyor. Ama en son kararı yine kendim veriyorum. O kitlenin de beklentileri çok önemli. Yine de ne yapacaksam kendi kişiliğimden ödün vermeden yaparım. Beni hiç dinlemiyor olabilirler. O zaman o şarkıları nasıl dinleteceğimin yollarını bulmaya çalışırım ama şarkıdan vazgeçmem.

Hoşnut etme derdiniz yok yani...

Hayır. Halk beni geriye çekip sabitleyemez. 'Burada kalacaksın, senden bu şarkıları istiyoruz senden' diyemez...

Bu kararı neye göre alıyorsunuz?

Şöyle düşünün; 17 yaşında çıkıp bir şarkı söylersiniz ve insanlar çok beğenirler. 57 yaşında hala o tarz şarkılar söylerseniz aynı tadı vermemeye başlar. Halk orada doğru bir karar mercii olmayabilir. Kararı verecek olan kişi sanatçının kendisidir. Halk dediğiniz tek bir kişi değildir. O yüzden her kafadan bir ses çıkacaktır.

Aldığınız bir tepki?

Bana her albüm çıkarışımda en çok söylenen şey; ' bu albüm çok sert olmuş' sözüdür. Mesela; Benim Yolum albümünde türkü yoktu. 'Neden türkü yok' dediler. Bunu doğru değerlendiremezseniz yerinizde saymaya başlarsınız.

Peki dizi müzikleri için aynı şey geçerli mi?

Aslında birşey farketmiyor. Zerda, Bir Istanbul Masalı, Aliye gibi dizi müziklerini yaptım. Ama en son Binbir Gece'de farklı bir nabız tuttuğuma inanıyorum. Çünkü Binbir Gece'nin müziğinde senfonik bir alt yapı vardı. Baktığınızda normalde bunu halk dinlemez. Ama çok sevildi.

Bu sevgi neyle alakalı?

İnsanımız Orta Avrupa bestecilerini genelde dinlemezler. Ama Rus bestecileri dinlenir. Ruslarla tarihte hiç anlaşamasak da edebiyatı ve sanatı bizi büyüler. Konu Binbir Gece olduğu için orada Şehrazat bestesini koymam gerekiyordu. İnsanlar çok ağır şeyleri de dinler yeter ki seçimler iyi olsun.

Siz çok sert parçalar da yapıyorsunuz. 'Yalan' onlardan biridir.

Evet ama halk o parçayı da çok sevdi. O şarkıda her insanın bildiği 'Yalan dünya' diyorum. Çok da farklı birşey söylemiyorum aslında. Bunu iyi verebildiğinizde, sözlerdeki ve müzikteki sertliği kaynaştırdığınızda ortaya bizden birşey çıkabilir.


KENDİMİ İFADE EDEMİYORUM


Siz duygusal grafiği yüksek, romantizmi ağır parçalar yapıyorsunuz. Bunu Rock müziğin neresinde görüyorsunuz?

Rock müzikteki duygu grafiğiyle diğer müzik türündeki duygu arasında fark var. Diğerleri daha yumuşaktır, insanı çabuk sıkar bir süre sonra macun gibi gelmeye başlar. Ama dünyada seksenli yıllardan sonra çıkan Rock müziği sanatçıları bu ruhu alıp geri plana attılar. Türkiye'de Rock müzik dediğimizde aklımıza Barış Manço ve Cem Karaca gelir. İkisi de çok eğlenceli şarkılar yapmışlardır. Ama başka bir taraftanda bakıldığında çok da duygusaldır. Oradaki duygu, sert köşelerle belli olduğu için kendini zaman içerisinde ileriye fırlatır. Dünyaya da baktığınızda Jimmy Hendriks ve Bob Dylan da öyledir. Hala dinleriz ve çok severiz. Çünkü Rock müzik her zaman taze ve gençtir.

Neden bu kadar duygusal bir adam oldunuz?

Tanrı öyle istedi.

Yani?

Doğuştan geliyor ve sonradan şekilleniyor. Aslında insan kendisi karar veriyor böyle bir hayata. Duygusal olma incelikli bir adam olmakla ve gördüğünüz şeylere ne kadar tepki vermenizle ilgili.

Nelermiş onlar?

Mesela; diyelim ki bir yerde silah patlıyor. Bazılarının duyarlılığını gösterebilmesi için sadece o silahın patlaması gerekiyordur. Duyarlı insanlar ise çevrelerine hep bakarlar. Herşeyden etkilenirler çünkü inceliklidirler.

Peki neden ayrılık şarkıları yazıyorsunuz?

Acı çeken insan estetik görünüyor. Mesela; Mecnun'un bir estetiği vardır. O aşk acısı bizi bir yerlere sürüklüyor. Ben şarkılarımın yüzde seksenini yaşadıklarımdan yola çıkarak yazıyorum. Yüzde yirmisi fantezilerden oluşuyor.

Ruhunuzu bu kadar soyup herkesin içine çıkmak iyi birşey mi?

Duygusallık sizi konuşturuyor ve 'neden bu kadar çok şey anlattım?' diyebiliyorsunuz. Sohbet ortamında mümkün olduğunca açık olmaya çalışıyorum. İnsanlar bütün iletişimi dil sanıyorlar. Birbirimizi çözdük zannediyoruz. Aslında hiç kimse birşey çözmüş değil. İletişim en uç noktalarından bir sanattır. Ama bunların tamamen dışında insan kendisini bile zor anlıyor.

Kendinizle kavga eder misiniz?

Çok. Gece yatarken bir ton hesap kitap içine giriyorum. Sabah olduğunda bunların hiçbiri aklıma gelmiyor. Aynı hataları tekrar yapıyorum. Çünkü üst bilinç çalışıyor. Filozofların 'benlik' dediği doymak bilmeyen tuhaf birşey var. Üst kimlik güneşin doğumuyla açığa çıkmaya başlıyor. Alt kimliğimi mümkün olduğunca dışarı çıkarmaya çalışıyorum.

Kendinizi ne kadar ifade edebiliyorsunuz?

Edemiyorum. Anlatıyorum, konuşuyorum ama hiç ifade edemiyorum. Şarkılarla belli bir guruba daha iyi anlattığımı düşünüyorum. Müzik bir resim anlatıyor. Şarkının bir anı anlatması benim için önemli. Genel olan herşey sanatın dışında kalıyor.

Sizi tepeden tırnağa anlatan bir şarkı...

Kayıp Şehir ve Yalnızlığın Kapıları yaptığım en iyi şarkılardır ve beni çok iyi ifade eder.

Aşk duygusu?

Gidiyorum, Yıllar Sonra ve Endamın Yeter.

Neden?

Çünkü biri mutlu aşkı, diğeri ayrılığı, bir diğeri de acılı sonu anlatır.

Korkak bir adam mısınız?

Korkuyorum evet. Çünkü insanlık gittikçe yüzeyselleşiyor. Siz ne kadar incelikli bir insansanız o kadar da saldırıya maruz kalıyorsunuz.

Kim tarafından?

Çevreniz ve kendiniz tarafından. Bana 'bayrağı son devralan sanatçı' diyorlar. Benden sonra kim devir alacak merak ediyorum. Açıkçası çok umutlu değilim. Dünyanın sonunu da umutsuz görüyorum. Beni bir korku sarmaya başlıyor. Ne sevda, ne arkadaşlık, ne de dostluk hiç bir anlamda umut yok. Bu da beni çok korkutuyor.

Hımm..

Dünyayı değiştiremiyorum arkadaşlar!

Boşa bir çaba değil mi?

Bizim gibiler dünyayı değiştirebileceklerini düşünürler.

Kim onlar?

Benim gibi olanlar ama değiştiremiyoruz. Yine de vazgeçmiyoruz çünkü biz böyleyiz. Ben başka türlü bir adam olamam. Değiştiremiyeceksem de o şekilde ölürüm. Benim için evlilik, araba, güzel yemek bunun yanında çok önemli değil.

Sıkıcısınız o zaman...

Son derece eğlenceli biriyim aslında. Çokta keyiflenirim. Ama finalde bu dünya ile kaygım hep vardır. Dünya hakkında çok umutsuzlaşırken bir yerde de bir ışık olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Mesela Kur'an'daki düşünceyle ilgili ayetleri çok severim. Bana çok ironik gelir. İnsanın düşünmesi ve kafasını çalıştırmasıyla ilgili yaratıcının kızdığını düşünüyorum.

Kızmaması için ne yapıyorsunuz?

Kafamı çalıştırmaya çalışıyorum ancak bu kadar oluyor. Yine de kurtuluş kapısı var.

Huzurla aranız nasıl?

Huzurlu değilim.

O neden?

Sadece ben yokum ki... Çevremde bir sürü insan var ve herkes benim umrumda. Yunus Emre neden mutlu ölmedi? Kendisi için hiç bir kaygısı olmaması gerekirdi. Bizim örnek almamız gereken insanlar onlar. Pratikte Allah'a şükürler olsun mutlu anlarım oldu. Ama teorik olarak bütün insanlar mutlu olmadan ben mutlu olamam.

Çok afaki bir durum...

O zaman huzur da afaki. Burada iyi bir düzen tuturmuş olabiliriz. Baktığınızda imparatorluk bir dönem elimizdeydi ama artık yok. Şimdi başka imparatorlukların kurulduğunu görüyoruz. Ne kadar rahat olursak olalım bu Afrika'daki bir bebeğin açlıktan ölmediği anlamına gelmiyor. Bu çorbadaki sinek gibi miğde bulandırıyor. Işte o zaman bütün dünya yalan oluyor.


KOVBOY ŞAPKASIYLA TÜRKÜ SÖYLERİM


Bir türkü tutturmuş gidiyorsunuz. Nasıl bir türkü bu?

İlk çıktığım günden beri türkü söylüyorum. Ama bu defa üzerine çalıştığım türküler kendi yeni bestelediğim şarkılarla uyuşmadı. Bu yüzden önce türküleri çıkarmak istedim. Bir daha ki albümde ayrılık şarkıları yer alacak.

Tepkiler nasıl?

İnsanlardan olumsuz tepkiler de aldım. Demek istediğim, bir sonraki albümü dinlediğinizde daha iyi anlaşılacaktır. Ben aslında kendi şarkılarım ve türküler diye ayırmıyorum. Ama bu albümün böyle olması gerekiyordu.

Bir taraftan türkü, bir taraftan rock, diğer taraftan da kovboy şapkası ve ayakkabılar... Bu imajların hepsinden uzaksınız aslında. Ne yapıyorsunuz siz?

Benim amacım 'koyboy şapkası türkülere karışsın' değil. 'Türkülerle de koyboy şapkası takılabilir' demek istiyorum. Bir de bir sınırlama olmasını anlamlı bulmuyorum. Gökdelendeki bir iş adamı veya bir borsacı caz dinlediği gibi Neşet Ertaş'ta dinleyebilir. Benim yapmak istediğim de bu. Türküleri bölmeye çalışmıyorum.

Vestern filmleriyle aranız nasıl?

Spagatti vesternleri çok severim. Onları Amerikan dünyasının dışında tutuyorum. Johne Wayne filmiyle Clint Eastwood filmi arasında çok fark var bana göre.


_cesminaz_ 1 Şubat 2010 19:56

Yıldızlı Bir Gün Video [TRT Müzik]

http://img641.imageshack.us/img641/2927/nve00025.png
http://img641.imageshack.us/img641/6218/nve00026.pnghttp://img638.imageshack.us/img638/1457/nve00027.png


Izlemek icin tiklayin >>>> Yıldızlı Bir Gün Video [TRT Müzik]




_cesminaz_ 1 Şubat 2010 20:06



xprensx 15 Şubat 2010 04:41

evet o konserde bende vardım kıraç'ın eli ayagına dolanmışcasına heycanlı ve bir o kadarda mutluydu konya kampüste çok güzel vakitler geçirdik neredeyse tüm konya ordaydı..


_cesminaz_ 15 Şubat 2010 19:24

GERÇEK SANATÇILARIN HEPSİ EINSTEIN'DAN DAHA ZEKIDIR...

Sanatçıların yaşarken zaman zaman halkın gözünden kaçsa da öldüklerin de ayrı yere konduklarını söyleyen Kıraç' a göre gerçek sanatçı bildiğini söyleyendir. Galileo ve Christoph Colomb gibi...

http://www.bayar.edu.tr/%7Ebasin/foto_galeri/16.05.2008_Kirac_Bahar_Senligi/images/kirac%20%283%29_JPG.jpg

'Kayıp Şehir' , 'Zaman' , 'Benim Yolum' gibi sevilen albümlerin yanısıra çok
sayıda dizinin müziğine imza atan Kıraç' la Kavacık'ta çalışmalarını yaptığı stüdyosunda konuştuk.

Yolcu kaçıncı albümünüz ?
-Solo olarak yedinci albüm.

Klasikleşmiş türküleri rock tarzında yorumladınız, tepkiler nasıl?
-Şu ana kadar tepkiler çok iyi.Hiç türkü dinlemeyen insanlar bile albümü çok beğendi,'Çok duygulu' dedi.Lirik bir anlatım var.

Şarkıları farklı kıldığınıza inanıyormusunuz?
-Herzaman söylüyorum bu türküler benim türkülerim! Sanki Kıraç'ın kendi bestesiymiş gibi değişik bir havası var. Orijinal hallerini korumaya çalışıyorum ve koruduğuma inanıyorum ama kendime ait çok şey bırakıyorum. Bir anda 50 yıllık,150 yıllık türküler sanki yeni şarkıymış gibi oluyor.

Cem Karaca'dan etkilendiniz mi ?
-Hepsinden etkilendim.

Tarzınızı benzetirler mi?
-Benzetirler. Cem Karaca çok büyük bir üstaddır.Onunla birlikte yıllarım geçti. Ama hepsinden etkilendim. Fikret Kızılok'ta çok önemli birisi. Çok akedemiktir, çok doğrudur yaklaşımları.

"Müslüman, Milliyetçi, Komünistim" diye bir açıklamanız olmuştu, halen geçerli mi?
-Evet

Nasıl oluyor?
-Son derece normal.Okuynalarda gülümsüyorlardır belki. Bunu Cem (Karaca) Baba ile de konuşurduk. Ben 'Milliyetçi' deyince Cem Baba "Ne Milliyetçisiymiş vatansever de şuna" derdi. Bu üç konu yıllarca tüm dünyada bizim gibi ülkelerde insanlar kullanılarak çarpıtılmıştır. Benim çıkardığım sonuç şu : Milliyetçilik elmaysa. komünizm armut zaten. İkisi birbiriyle alakası olan şey değil ki çarpışsın yada karışsın. Bir insan sola doğru bakıyorsa dinle pek alakası yoktur gibi algılanıyordu, biz çocukluğumuzdan beri bunun acısını çektik.

Sanatçıların değeri yaşarken çok fazla bilinmiyor mu?
-Gerçek sanatçılar yaşarken belki popülerdir ama popülist değildir. Belki bütün toplum onun söylediğinin tersini söylüyordur ama bildiklerini söylerler. Bir çeşit Galileo'durlar. Bir çeşit Christoph Colomb'durlar. Gerçek sanatçıların hepsi einstein'dan daha zekidirler! Çok önemlidirler,kafasını daha iyi kullanırlar. Hayal güçleri einstein'dan daha fazladır. Bunu ya müzikle ya resimle yada şiirle ifade ederler. Zaman zaman halkı gözünden kaçar. Ama öldükleri vakit halk yeni sanatçı olmaya çalışanlarla aYnı yere koymaya başlar.

Serdar Ortaç , Demet Akalın şimdi çok kazanıyor,20 yıl sonra kalıcı olacaklar mı?
-Gerçekten buna halk karar verecek.Serdar Ortaç gerçekten iyi şarkı söylüyor. Demet Akalın'ı çok fazla dinlemedim ama yıllar sonra kalacak mı derseniz şu an için öyle gözükmüyor.

Bebeğinizi gördüm,gerçekten size çok benziyor.
-Valla çok keyifli.Baba olmak hissi,sorumluluk duygusunu da beraberinde getiriyor.Dünya yeniden başlıyor.

"EUROVISION'A GÜLMEKTEN KATILIYORUM"

Eurovision'a katılmayı düşünüyormusunuz?
-Katılıyorum zaten, gülmekten katılıyorum!

Milli maç gibi oldu eurovision biliyorsunuz,siz de bu duyguları müziğinizle iyi yansıtıyorsunuz.
-Biz neyi milli algılayacağımıza bir türlü karar veremedik zaten. eğitimde milli olabilmek, yabancı dilde eğitim yapmamak,Türkçe olmasını sağlamak işte milli budur!Kendi dilimizi konuşmayı teşvik etmek, kendi ürünlerimizi yemeyi teşvik etmek.

Siz bir türküyle katılmayı düşünmezmisiniz?
-Türkü olmuyor tahmin ediyorum.Özgün bir şarkı olması lazım.

Sizinde özgün bir tarzınız var.
-Benim katılmam çok şey ifade etmiyor.Eurovision'daki olay şu, amatör,iyi söyleyen birinin gönderilmesi lazım. Büyük bir ülkeye,kendine güvenli bir ülkeye yakışan budur. Ve kendi dilinde tabi ki ! "Bak biz ingilizce konuşabiliyoruz " gibi abuk bir şeyin esprisi içinde olmaya gerek yok! İngilizler Avrupa'da bakacaklar "Ah Türkler ne güzel ingilizce şarkıyla katılmışlar, bunların ülkesinde artık Türkçe konuşulmuyor demek ki herkes ingilizce biliyor,çok kültürlü insanlar" mı diyecekler, ne?

Müzik evrenseldir,her dilde olabilir tabi
-İlla yabancı dille katılmak istiyorlarsa soruyorum niye yabancı dille?

Sertap (Erener) birinci oldu diye olabilir mi?
-Ne oldu birinci oldu da? Türkiye ekonomisi ikiye mi katlandı ? Birşey olduğu yokki! Birşey olduğu sanılıyor ama birşey olduğu yok.


_cesminaz_ 12 Şubat 2011 17:47

İşte Kıraç'ın kızı Elif Iraz!

Oyuncu Ayşe Şule Bilgiç ile evli olan Kıraç, minik kızları Elif Iraz ile objektiflere takıldı.
Ayşe Şule Bilgiç-Kıraç çifti, önceki akşam Kanyon’daydı. Minik kızları Elif Iraz’la birlikte Saray Muhallebicisi’nde yemek yiyen ikili, kısa bir alışveriş turunun ardından evlerinin yolunu tuttu.




_cesminaz_ 12 Şubat 2011 17:54



_cesminaz_ 12 Şubat 2011 18:03

KIRAÇ İÇİN BİR HAYALİN GERÇEKLEŞMESİ..


Ayşe Şule Bilgiç ve Kıraç, kızları Elif Iraz dünyaya geldikten sonra tiyatro kurma hayallerini gerçeğe dönüştürmek için kolları sıvadı.



http://www.sacitaslan.com/f1/ce3_30382.jpg


Kıraç Bey, ilk kez tiyatro sahnesinde şarkı söylediğiniz doğru mu?


Kıraç: Evet, ilk kez 8 yaşındayken bir tiyatro sahnesinde şarkı söyledim. ılk müziğimi de 11 yaşında yine tiyatroya yaptım. Babam öğretmendir, okul müsamerelerine çok önem verir. Bu yüzden kendimi bildim bileli gösteri sanatlarına ilgi duydum. Ayşe Hanım zaten oyuncu, ben de müzik yapıyorum. Bu tiyatroyla orta yolda buluştuk...
Tiyatro açmak cesaret işi sanırım...
Ayşe Şule Bilgiç: ışletme kısmı büyük iş. Neyse ki çok iyi bir ekibimiz var, işletmeyi onlara bıraktık, biz daha çok yaratıcı kısımla ilgileniyoruz. Ayrıca burayı hiç ticari bir yer olarak düşünmedik. Öyle düşünseydik, sinema salonunu tiyatro sahnesine dönüştürmezdik.

Peki bu yaptığınız delilik değil mi?


Kıraç: Aslında çok da delilik değil. Ya bir tekne alıp koy koy dolaşacaktık ya da tiyatro açacaktık, biz ikinci şıkkı tercih ettik. ınsanlara tuhaf gelebilir ama yapmak istediğimiz şeyi yapıyoruz.



DEKOR PULSAR’A ÖZEL HAZIRLANDI
Büyülü Sahne’nin ilk oyunu “Pulsar Sahnede” oldu. Bir hayvanla tiyatro oyunu yapmak zor değil mi?
Kıraç: Konu Pulsar olunca zor değil. Ayşe Hanım daha önce “Gönül Salıncağı” ve “Pulsar” dizilerinde onunla çalışmıştı. Dünyada çok az bulunan bir oyunculuk kabiliyetine sahip bu köpek. Zaten oyuncu olduğunu düşünüyor!



Prodüksiyonda Pulsar için özel bir ayarlama yapmanız gerekti mi?
Ayşe Şule Bilgiç: Dekor ona göre yapıldı. Sevdiği, sevmediği, tepki gösterdiği şeyler gözetilerek hazırlandı.


Kısaca oyundan bahseder misiniz?
- Bu bir çocuk müzikali. 15 kişilik bir oyuncu kadromuz var, dönüşümlü oynuyorlar. Danslar, Türkiye’yi uluslararası alanda temsil eden koreograf ve tiyatro sanatçısı Yeşim Alıç’ın imzasını taşıyor. Yönetmen, Devlet Tiyatrosu sanatçısı Savaş Özdemir. Senaryo ise yine Savaş Özdemir’le birlikte “Pulsar” dizisinin de senaristi olan Kubilay Zerener tarafından yazıldı. Müziklerde Kıraç Bey’in imzası var tabii ki. Cumartesi, pazar günleri saat 13.00 ve 15.00’te sahneleniyor.



Büyülü Sahne ekibi başka oyunlar çıkaracak mı bu yıl?
Ayşe Şule Bilgiç: Kadromuzda toplam 25 oyuncu var. ıki hafta sonra yeni bir çocuk oyunu daha çıkaracağız. Adı “şişedeki Ses”. Sonrasında büyükler için oyunlarımız olacak. Belki sezon sonuna yetişir. Müzikal de yapmak istiyoruz.


SAHNE BULAMAYAN TİYATROLAR BUYURSUN BURAYA GELSİNLER
Diğer tiyatrolarla aranızda rekabet olacak mı?
Ayşe Şule Bilgiç: Bizim öyle bir derdimiz yok. Salonu açtıktan sonra tüm tiyatrolarla irtibata geçtik, “400 kişilik salonumuz var, buyurun gelin” dedik. Biz o kadar bencil değiliz, sahne bulamayanlar buyursun gelsinler.
Kıraç: Buranın avantajı çok büyük bir sahne ve yeterli sayıda koltuk olması. Ortada inanılmaz bir pasta yok. Pasta büyürse, rekabet o zaman işe yarar.
Salona bayağı para harcamışsınız...
Ayşe Şule Bilgiç: Bizden önce Levent Kırca tiyatro yapmak istemiş burayı. Biz binayı devraldıktan sonra balkonu dikleştirdik, perdeleri ekledik, kulisleri yaptık, ışık ve ses düzenini ekledik.


Bu kadar yoğun çalışmak sizi yormuyor mu?
Ayşe Şule Bilgiç: Kıraç Bey de ben de ıkizler burcuyuz. Hatta kızımız Elif Iraz da öyle. Küçüklüğümden bu yana asla tek iş yaparak mutlu olmadım. Beni en çok yoran şey boş oturmak. Kendimi kötü hissediyorum o zaman. Bizim tatile çıktığımız gün sayısı bile azdır. Hepsine planlı bir biçimde yer verdiğimiz zaman yorulmuyoruz.
Kıraç: Biz çalışmayı seviyoruz. Yaptığımız iş hem hobimiz hem de sosyal hayatımız.


KIZIMIZ BİZE “SİZ DELİSİNİZ” DİYECEK
Nasıl gidiyor çocuklu hayat?
Kıraç: Hayatımızı sanıldığı kadar değiştirmedi çocuk. Tamam, bizim merkezimize oturdu ama onunla ilgili sadece güzel şeyler düşünüyoruz. Tahmin ediyorum Iraz da bizim hayatımıza uyum sağlayacak. Bizim gibi 3-5 şeyi birden yapmak isteyen biri olacak.

Ayşe Şule Bilgiç: Büyüdüğünde ya “Siz delisiniz” deyip bizden kaçacak ya da o da bizim gibi olacak.
AYŞE HANIM’IN GIRTLAĞINA BÜLBÜL SIKIŞMIŞ
Ayşe Hanım “Gönülçelen” dizisinde kötü sesli bir şarkıcıyı canlandırıyor. Siz eşinizin sesini dizide ilk dinlediğinizde ne hissettiniz?
Kıraç: şöhretli ama kötü bir şarkıcı olan Berrin’i canlandırıyor. Ülkemizde bunun çok örneği var. Ama kötü söylemesi gerektiği için öyle söyledi. Yoksa Ayşe Hanım’ın gırtlağına bülbül sıkışmış, o şakır. Çok iyi şarkı söyler.


Kulağınızı tırmalamadı mı?
Kıraç: Yoo, Türkiye’de alıştık artık böylelerine.
Ayşe Şule Bilgiç: Benden daha kötü şarkı söyleyip daha popüler olan çok insan var.
Sıra sizin albümünüze geldi desenize...
Kıraç: Ayşe Hanım’a albüm yapamayız ama Berrin’e yaparız.
Ayşe Şule Bilgiç: Berrin’in artık bir single’ı var. Klibi de çekildi. Dizide izlenebilir. Onun çok ciddi fanatikleri olacak diye düşünüyorum.





_cesminaz_ 17 Şubat 2011 00:20

Müziğin patronu Kıraç, paranın patronu Bilgiç



Türk rock müziğinin başarılı ismi Kıraç, dizi yapımcılığı, animasyon film üretimi derken şimdi de özel tiyatroculuğa soyundu.


Türk rock müziğinin başarılı ismi Kıraç, dizi yapımcılığı, animasyon film üretimi derken şimdi de özel tiyatroculuğa soyundu. Kıraç'ın şirketlerinde 50 kişi çalışıyor. Paranın yönetimi ise daha çok eşi Ayşe Şule Bilgiç'e ait...

CEM Karaca'nın veliahtı olarak tanıdık onu. Ancak kısa sürede rüştünü ispat etti ve Türk rock müziğinin en önemli seslerinden biri haline geldi. Albümlerinin yanı sıra ses getiren dizi ve sinema filmi müzikleriyle hayran kitlesini her geçen gün artırmayı başardı. Kıraç, geçen yıl dizi yapımcılığını da denemiş ve iki dizi çekmişti...

Tufan Kıraç, bir yandan da animasyon film işin yürütüyor. Hayal Dünyası Animasyon Stüdyosu, şu sıralar TRT Çocuk kanalı için Pepe adında bir animasyon film çekiyor.
Sanattan kazandığını yine satana yatıran Kıraç, bugünlerdeyse Bakırköy'de kuracağı özel tiyatronun heyecanını yaşıyor. Halen Garbiyeli ve Rüzgar Yapım adında iki şirketin ortağı olan Kıraç'ın Salıpazarı!nda da bir Fenerium Ouetlet mağazası bulunuyor. Bütün bu işlerde en büyük yardımcısı ise eşi, oyuncu Ayşe Şule Bilgiç.Eşim paradan benden daha çok anlar diyen Kıraç ile sanattan ekonomiye uzanan bir sohbet yaptık...

Bir dönem dizi yapımcılığına da soyunmuştunuz. Neden bu sezon dizi çekmediniz?
Evet, iki dizi çekmiştik. Gönül Salıncağı'nı TRT'ye yaptık. Ancak TRT de reyting yarışına girince bitmek zorunda kaldı. Star TV için çektiğimiz yaptığımız Pulsar ise yazlık projeydi. Aslında çok da iyi reyting alıyordu. Ancak kanal yönetimi, yayın politikası gereği yetişkin dizilerine ağırlık vermek istedi. Ayrıca ekonomik kriz geliyordu. Güvendiğimiz bazı dostlar,Siz yeni bir yapımcısınız. Kriz geliyor, acı çekmeyin. Kazanmış olarak bitirin dedi. Halen diziler maddi açıdan toparlanamadı. Bu dönem gündemimizde dizi yapmak yok. Belki yaza doğru olabilir.

TRT Çocuk'a Pepe adıyla animasyon filmi yapıyorsunuz. Nasıl oldu bu işe girmeniz?
Aslında bu eşim Ayşe Hanım'ın fikri. Animasyon Türkiye'de çok yeni bir sektör. Ancak geleceği çok parlak. Pepe, geçen yaz başında yayınlanmaya başladı. Aslında Pepe'yi yaratmak için bir kişiyle yola çıkmıştık. Şimdi 10 kişilik ekibimiz var. Hayal Dünyası Animasyon Stüdyosu'nu kurduk. Şimdilik para kazanma amacında değiliz; yatırım yapıyoruz. Daha büyük çaplı projeler yapmak istiyoruz.

Pepe karakterinin yan ürünlerini de çıkaracak mısınız?
Girişimlerimiz oluyor. Bir iki oyuncak firmasıyla konuşuyoruz. Animasyonun çok ciddi bir reklam potansiyeli var. Türkiye'de firmalar henüz bunun farkında değil. Zaten onlar farkına varınca Türkiye'de animasyon sıçrayacak. Dünyada animasyonun yan gelirleri çok önemli. Türkiye'de Benten (Ben 10) diye bir çizgi film oynuyor. Dünyada kimse seyretmiyor ama bunun Türkiye'de çılgın bir yan geliri var. Çocuklar Benten saatleri için çıldırıyor.

Sizin en önemli çalışmalarınızdan biri de dizi filmlere müzik yapmak. Halen kaç dizinin müziğini yapıyorsunuz?
Dördüncü dizimizi almak üzereyiz. Garbiyeli diye bir firma kurdum. Üç kişilik bir ekip olarak çalışıyoruz. Soner Çorak, Nevzat Yılmaz ve ben. ATV deki Unutulmaz, Aşk ve Ceza, FOX TV deki Ömre Bedel dizelerinin müziklerini yapıyoruz. Dördüncü dizimizse yine yakında ATV de başlayacak olan Gönülçelen olacak.

İş yükünüzün ne kadarını dizi müzikleri için ayırıyorsunuz?
Özellikle dizilerin ilk aşamasında çok zaman alıyor. Dört dizinin müziğini yapıyoruz. Dört günüm kilit. Aşk ve Ceza, Gönülçelen için çok hassas dönemler. Bu yüzden ekstra özen istiyor.

Dizi müziklerinden çok kazandığınız söyleniyor...
Hayır, öyle inanılmaz paralar kazanmıyorum. Ama iyi kazandığımı söyleyebilirim.

Albüm satışlarınız nasıl gidiyor?
Albüm satışlarımızdan hiçbir geri dönüş yok. Albümlerden bir şey kazanmıyoruz. En iyi satan benim ama rakamlar çok düşük. En çok satan albüm bile 100 bini bulmuyor. Oysa 5 yıl önce 500 bin, 1 milyon satıyordu.

Bu açığı konserlerle mi kapatıyorsunuz?
Pek değil. Aslında benim konser sıkıntım yok. Kazanıyorum da. Çünkü tercih ediliyorum. Ama bunu diğer pek çok rock sanatçısı için söylemek mümkün değil. Çünkü rock sound’lu müzikler için çok ciddi engeller söz konusu. Yıllardır pop müzik çok pohpohlanıyor. Her darbe rock müziğine iniyor. Bayi toplantıları yapılıyor. Pop müziği söyleyen arkadaşlarımız iş yapıyor. Festivallerimiz vardı. Sağ olsun başbakanımız Ben festival falan istemiyorum dedi. O da elimizden alındı. Biletli konser zaten yok gibi. Müzik korsana döndüğünden beri bu durumdayız. Müzik sektörü can çekişmiyor, öldü.

Kazandığınızın bir bölümünü de tiyatroya aktaracağınızı duyduk. Tiyatro için planlarınızı anlatabilir misiniz?
Bakırköy'de Sinema 74 olarak bilinen salonu kiralayıp tiyatroya dönüştürdük. İstanbul'un eski sinemalarından biri. Teknolojik anlamda baştan aşağı yeniledik. Bu iş için 150 bin TL'lik yatırım yaptık. Sahneleyeceğimiz ilk oyunun adı Pulsar ve Sihirli Oyuncaklar olacak. Yani Pulsar dizisini tiyatroya taşıyacağız.
Ayrıca yine kendi hazırladığımız yetişkin oyunları var. 25 kişilik bir tiyatro ekibi kurduk. Yeni oyunlar yazıyoruz. Asıl amacım büyük romancılarımızın, öykü yazarlarımızın eserlerini tiyatroya aktarmak. Bu hikayeleri alıp müzikli olarak modern bir anlayışıyla yorumlamak istiyoruz.

Birçok özel tiyatro para kazanamadığı için kapanıyor. Bu yaklaşımınız biraz cesurca değil mi?
Kazandığım parayı mezara götürmeyi düşünmüyorum. Güzel şeyler üretip toplumun faydasına sunmak isterim.

Paradan para kazanmayı bilir misiniz?
Hiç bilmem. Para kazanmayı bile bilmem. Samimiyetle söylüyorum; cebimdeki parayı sorun, bilmem. Benim para kavramım yoktur. Paradan eşim anlar, ben anlamam. Borsadan da anlamam. Bu işleri bilmeyen insanlar genelde parasını gayrimenkulde değerlendirmektir. Gerçi benim çok gayrimenkulüm de yok. İki evim var; biri Göksu Evleri'nde, diğeri Kurtköy'de...

Peki lüks arabalar, yatlar, yazlıklar?..
Benim öyle lükslerim yok. Sigaramı, çayımı içerim. İyi yemek severim. Bunlar da lüks sayılmaz değil mi? Gerçi bir ara bir iki lüks araba aldım. Şimdi Chevrolet Tahoe marka bir cipim var.

Ekonomik krizi hangi boyutta hissettiniz?
Ekonomik krizin lafı ilk çıktığında önce müzik piyasasını vurur. Ürkeklik, korkaklık her alana yansıyor. Kime sorsanız para yok. Belki de var ama kimse vermek istemiyor. Biz de bu yüzden krizi ciddi anlamda hissettik.

Daum yüzünden stada gitmiyor!

Kıraç, koyu bir Fenerbahçeli. Bu sevgiyi en çok onun yazıp bestelediği Fenerbahçe 100. Yıl Marşı anlatıyor olsa gerek.Biz Fenerbahçe den bir şey almayız, veririz diyerek bu çalışma için herhangi bir ücret almadığının altını çiziyor.

Kıraç'a Fenerbahçe yi bu sezon nasıl buluyorsunuz diye soruyoruz. Teknik Direktör Christopher Daum dan hoşlanmadığını saklamıyor.Kendisini dik başlı ve inatçı buluyorum. Bu Fenerbahçe ye pahalıya mal oluyor diyor. Hatta Daum yüzünden bu sezon kombine bilet almamış. Maçları evde seyrediyormuş.

Kadıköy de Fenerium Outlet i var

Tufan Kıraç, 1972 Kahramanmaraş doğumlu. Babası öğretmen olan Kıraç, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. İlk albümünü 1996 da çıkardı. Zamanla diziden tiyatroya sanatın birçok dalına yatırımlar yaptı...

Kıraç'ın sanat dışındaki tek yatırımı ise yine Fenerbahçe yle ilgili. Kadıköy Salıpazarında küçük bir Fenerium Ouetlet mağazası var.İki yıldır faaliyette. Mütevazı bir kazancı var. Fenerbahçe yendiği zaman satışlar daha iyi oluyor. Yenildiğinde ise sormayın halimizi diyor.

Rahime Baş Uçar'ın röportajı/Para Dergisi




_cesminaz_ 17 Şubat 2011 12:08

Kıraç'tan polislere özel şarkı


İstanbul Polis Teşkilatı`nın Yunus Polisleri`nin kuruluşunun 10. yılı şerefine WOW Otel`de düzenlediği Muhteşem gece; Kıraç`ın polislere özel olarak yaptığı şarkısını seslendirmesiyle başladı.




_Yağmur_ 12 Mayıs 2011 14:11

Kıraç: “Dön Artık” 2011 albüm

Kıraç , uzun süren sessizliğini “Dön Artık” adlı şarkısı ile bozdu. 15 Ağustos 2011 tarihinde yayınlanacak olan yeni albümünden önce digital platformlar vasıtasıyla sunulan “Dön Artık” isimli yeni şarkısıyla Kıraç, bir ilke imza attı ve şarkının klip senaryosunu yazarak, yönetti.
Geçtiğimiz ay stüdyoda hazırlanan özel bir dekorda, farklı teknikler kullanarak gerçekleştirdiği klip çekimi için “Bu şarkının klibini kendim çekmek istedim. İlk kez klip yönetmenliği yapıyorum. Şarkının duygusunu yansıtacak, Kıraç şarkılarına yakışacak bir klip çekmek istedim.” dedi.





_cesminaz_ 17 Haziran 2011 17:30

Hayatının bundan sonrası,kalbinin güzelliği gibi geçsin..


http://a5.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/221627_10150190428889001_183554434000_7021015_4146636_n.jpg

Iraz bebekle,Ayşe'nle ve tüm sevdiklerinle nice uzun sağlıklı başarılı yıllara ...
Sevenlerin için
İyi ki, varsın!
İyi ki, doğdun!

Sonsuza dek KIRAÇ...



_cesminaz_ 17 Haziran 2011 17:35



_cesminaz_ 17 Haziran 2011 17:40



_cesminaz_ 17 Haziran 2011 17:46



_cesminaz_ 23 Ağustos 2011 13:59

KIRAÇ ANADOLU SEFERİNİ TAMAMLADI,
YENİ ALBÜM KAYITLARI BAŞLADI...


Her yaz olduğu gibi bu yaz da yoğun bir konser turu ile Anadolu’nun pek çok yerini dolaşan Kıraç, İstanbul'a döndü... Turne kapsamında farklı şehirlere giderek Türkiye’nin dört bir yanındaki dinleyenleriyle buluştu.

Yaz boyunca hayranları ile bi
r araya gelen Kıraç, bu yaz verdiği konserler için: “Konserler benim en büyük enerji kaynağım. Dinleyicilerim ile yüz yüze olmanın gücünü başka bir şeyle kıyaslayamam. Kendi başıma söylediğim şarkının benim için bir birimlik duygusu var ise sahnede o duygular bir anda onbinlerle çarpılıyor. Ömrüm yettiği sürece onlarla göz göze şarkı söyleyeceğim.” dedi.




Albüm büyük bir Sürpriz ile geliyor...

Kıraç, yoğun konser serisi ile sevenlerine Ağustos ayı için vaat ettiği albümü geciktirmiş olsa da albüm piyasasına getireceği yenilikle müzik severlerin gönlünü alacağını söylüyor. Albümün ilk planlamalarına göre Ağustos'a yetişeceğini düşündüğünü söyleyen Kıraç, peş peşe gelen yoğun konserlerin albüm için planladığı süreci biraz uzattığını dile getirdi. Albüm için çok özel bir sürpriz ve yenilikle dinleyicinin karşısına çıkacak olan Kıraç, albümün piyasada olacağı tarih ile ilgili “Kışa kalmayacak” demekle yetinip şu an kesin bir tarih vermiyor.

KIRAÇ yeni albümünün stüdyo kayıtları sürerken diğer taraftan konserlerle sevenleri ile buluşmaya devam ediyor;


Eylül ayı konserleri;
03 EYLÜL 2011CUMARTESİ Tosya/ KASTAMONU
09 EYLÜL 2011 CUMA Etimesgut/ ANKARA
10 EYLÜL 2011 CUMARTESİ Söğüt/ BİLECİK
11 EYLÜL 2011 PAZAR Divriği/ SİVAS


_cesminaz_ 22 Ocak 2012 00:37

Kıraç, uzun bir aradan sonra, büyük bir özenle hazırladığı albümünü, TMC Müzik etiketiyle dinleyenlerin beğenisine sundu.
"Derindekiler" adını taşıyan albümünde, çoğunluğu kendi şarkılarından oluşan on eser yer aldı.


http://farkliradyo.com/farkli/wp-content/uploads/2011/12/kirac.jpg

Bestesini yaptığı sekiz eser ile sözlerini yazdığı altı şarkının bulunduğu albümde, müzisyen arkadaşları Namık Nagdaliyev, Edip Emre, Müfide İnselel ve Hakan Doba'nın eserlerine de yer verdi. Albümdeki tüm düzenlemeler Kıraç'a ait.
Kıraç Mayıs 2011'de, yeni albümü "Derindekiler" in müjdecisi olan "Dön Artık" şarkısını sadece digital platformlarda yayınlamıştı. Albümdeki diğer şarkılar için, uzun bir süre stüdyoda çalışmalarını sürdüren Kıraç, diğer şarkıların kayıtları sırasında yurtdışından 1970 yılında üretilen, 26 inçlik Ludwing marka davulu getirtti.
Böylece, yeni albümünün kayıtlarında Led Zeplin'in 1970'lik antika davulu ile günümüzün "5+1 Dolby Dijital Surround" ses kayıt teknolojisini birleştirmiş oldu.
"Derindekiler" albümünde bir ilk; 3 BOYUTLU şarkılar...
Albümü için, gelişen görüntü teknolojisinden de yararlanmak isteyen Kıraç, 3 boyutlu görüntülerden oluşan bir DVD çalışması gerçekleştirdi. Orkestrasıyla birlikte sahne perfomansının yeraldığı görüntülerden oluşan DVD çalışmasında, stüdyo ortamında özel hazırlanan bir dekorda, albümdeki tüm şarkıları seslendirdi.
Üç boyutlu çekim yapan 5 kamera, bir jimmy jib'in kullanıldığı çekimler iki gün sürdü. BTS 3D firmasının yapımını üstlendiği ve Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen "3 boyutlu albüm" DVD çalışmasının montaj aşaması üç ay sürdü.
Müzik CD'si, 2D/3D görüntülerden oluşan albüm DVD kaydı, 3D gözlük, Derindekiler Kulübü'ne üyelik şifresi... Müzik severler, albümü 2 boyutlu veya 3 boyutlu izleyebilecek ve CD'den dinleyebilecekler...
Albümün piyasaya çıkışından kısa bir süre sonra da, halen stüdyo çalışmaları devam eden blue-rayi kaydınıda müzikseverlere sunulacak... Albümü satın alan dinleyenler ayrıca, "Derindekiler Kulubü"ne CD'de yeralan şifre ile üye olma hakkı kazanacaklar.


_cesminaz_ 22 Ocak 2012 00:55

18.12.2011 Star

http://www.akor.net/statics/haber/109_normal.jpg


‘Derindekiler’i alana 3 boyutlu bir sürpriz hazırladı
Türk popunun önemli isimlerinden Kıraç, “Yüzeysellikten de, ortada dolaşan bir şarkıcı olmaktan da hep kaçtım. Beni dinleyenlerle derin bir şeyler paylaşmak istedim” diyor.
Nil Özer
Kıraç, ‘Derindekiler’ adlı yeni albümünde müzikseverlere 3 boyutlu ‘Nice Yıllara’ diyor. TMC etiketiyle yayınlanan ve ilk klibini ‘Nice Yıllara’ çeken şarkıcı, Türkiye’de bir ilke imza attı.
2 boyutlu ve 3 boyutlu bir albüm hazırlayan Kıraç’la yeni eserinin adı gibi ‘derin’ bir sohbete koyulduk...


-Yeni albüm, yeni heyecan...
Evet. Parçalarımız duygulu, romantik yani benim psikolojime çok uygun. 3 boyutlu DVD’sini çıkartabildiğimiz, uzun zaman sonra 7 şarkı koyabildiğim, iyi kayıtlar yaptığımız için gerçekten mutluyum ve heyecanlıyım.



-‘Derindekiler’in diğer albümlerinizden farkı nedir?
Tüm albümlerimin bileşkesi gibi. En önemli özelliği son 2-3-4 dedik ve kaydettik. Mekanik bir albüm değil. Teknolojinin yanında çok dengeleyici, doğal şeylerle uğraşıyorum. Akustik çok önemlidir benim için. Müziğin kendisidir. İnsanların böyle bir ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. ‘Sevgilim’ 1988 yılında yaptığım bir şarkıydı bugüne kadar beklettim. Yaptığım şarkıları albümlere pek koymam. Belki bir çok şarkımı hiç bir çalışmaya koymayacağım. Bilemiyorum. ‘Nice Yıllara’ albümün çıkış şarkısı. İlk dinlediğimde çok etkilendim ve ‘Derindekiler’ albümü yapmaya karar verdim.
Yaptığım müzik asla yüzeylerde yaşamaz
http://img210.imageshack.us/img210/5646/kiracf.jpg


-Daha derinlerde neler var?
Bir çok şey. Yıllarca yaptığım işlerde hep yüzeysellikten kaçtım. Ortada dolaşan bir şarkıcı, sanatçı olmaktan kaçtım. Derinlerde olduğumu düşünüyorum. Dinleyicilerimizle de hep bir şeyler paylaştım. Beni bu şekilde kabul ettiler. Bazen müziğin dışına da çıktık, müziğin dışında da konuştuk ama genel olarak yaptığım müziğin yüzeysel olmadığını düşünüyorum. Popülist değilim. Bu kadar birikimden sonra bu albümün ismi ‘Derindekiler’ olmalıydı.



-Sizin iletişiminiz sadece müzik mi?
Gerçek sanatçılar sanki anlaşılmayan gizemli insanlarmış gibi, mesela beni gizemli bulurlar ama ben tamamen anlaşılır olmak isterim.


-Albüme gelirsek teknik özellikleri ile dünyada bir ilk olduğunu belirtiyorsunuz...
Benim öyle ilk olma gibi bir yarışım yoktur. İlk değil, iyi olmayı tercih ederim. Biz böyle bir uygulama yapmak isterken, internette araştırdık dünyada başka bir örnek göremedik. DVD de 2 ve 3 boyutlu nasıl icra ettiğimizi seyredecekler. Beni dinlerlerken yanlarında olma hissi beni çok heyecanladırıyor.



-1970 yılına ait Led Zeppelin davulunu getirme öyküsünü öğrenebilir miyiz?
Yıllardır benim davul sounduyla ilgili bir sorunum vardı. Benim için davul vazgeçilmez bir enstrüman, istediğim Türkiye’de bir türlü bulamadım. Geçmişteki davulları dinliyorduk çok hoşumuza gidiyordu. Led Zeppelin’in davulcusunu çocukluğumdan beri çok sevdiğim için onun davulunu buldum. Uzun bir araştırma yaptık, Almanya’da bulduk. 70’e ait ama o yıla ait ses değil.


-Fenerbahçe için neler söylemek istersiniz?
Keşke böyle olmasıydı. Hak etmediğini düşünüyorum.
Hayatı daha sıcak ve hisli yaşamak gerek

-Bir de ‘Derindekiler’ adıyla internette kulüp kurdunuz.
Evet. Bir kulüp kurduk, siteyi ziyeret edenlerin kafasında, derinlerinde neler var onları paylaşacağız konuşacağız. Hayat çok yüzeysel olmaya başladı herkes bu durumdan çok şikayetçi. Hayatı daha derin sıcak ve duygulu yaşamak istiyoruz. Dünyanın küçülmesi, teknolojinin ilerlemesi, sosyal hayatın, kültürlerin, insan ilişkilerinin geriye doğru gitmesinden dolayı herkeste bir şikayet var. O anlamda ziyaret edenlerin yüzleri güldürmesi, sevindirmesi biraz umut ışığı olması için kendi aramızda bu kulübü açmaya karar verdik.



_cesminaz_ 22 Ocak 2012 11:32

Kıraç: Hala Müslümanım milliyetçiyim komünistim

Yeni albümü 'Derindekiler'le başarısına başarı katan Kıraç, çok özel açıklamalar yaptı.



http://werplog.com/wl/wp-content/uploads/2011/12/k%C4%B1ra%C3%A71.jpg


Zaman gazetesinden Fatih Vural'a konuşan Kıraç, müzik piyasasından siyasete, şikeden albümlerine kadar dikkat çekici yorumlarda bulundu..

Derindekiler, Kıraç'ın diğer albümlerinden farklı bir yerde mi duruyor?
En içime sinen albümlerden birini yaptım. 'Yolcu' albümünde tamamen türküler söylemiştim, eleştiriler gelmişti: 'Niye kendi şarkılarını yapmıyorsun?' Kazandığım paralarla, şu bulunduğum binada stüdyo kurmak zorundaydım. İstediğiniz şarkıyı kaydedebileceğiniz stüdyolar bulmak çok zor. Akustik şarkılar yapıyoruz, canlı çalıyoruz. Tamamen 'son (i)ki üç' ve kayıt... Bunu sadece Kayıp Şehir albümünde yapabildim; ama o kadar yoruldum ki!

Müzisyenlik, bir yalnızlık alanı da gerektiriyor. Dizi müzikleri, Pepee'nin müzikleri derken; bu bölünmüşlükte o alanı nasıl koruyorsunuz?
Erkekler için 30'undan sonra hayat daha da yoğunlaşıyor. Çocuktan sonra da artıyor bu. Ben bir dönem dağıttım; ama hayatım boyunca, gün içinde müziğimle uğraştım. Şu anda da böyle geçiyor. Yapacağınız şey, insanların kolay algılayacağı bir şey olmayabilir. Zamanım hep bunu düşünmekle geçiyor. Sadece toplumun ya da kendimin sevdiği şeyleri yapamam.

http://www.kiracfan.com/krc/images/photoalbum/album_3/kirac_cem_karaca.jpg

Rahmetli Cem Karaca ile verdiğiniz bir röportajda 'Müslüman'ım, milliyetçiyim ve komünistim' dediktensonra, üstat size 'Bunları nasıl yan yana getirebiliyorsun?' demişti. Hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz?


Cem Karaca ile fikren bir olmamıza rağmen, ifade biçiminde ayrılıyorduk. Bunu sıralaması önemlidir ve hâlâ öyleyim

Üçü, nasıl bir araya geliyor?
O, "Yurtseverim de." diyordu (Gülüyor). Türkiye'de yıllarca Müslümanlık, milliyetçilik ve komünizm yan yana gelemiyorsa, bu terimlerin değil, insanların sorunu. Müslümanlığın içini siz başka, karşı taraf başka dolduruyor. Milliyetçilik de öyle, bir rejim değildir. Bir ideadır, yaşam biçimidir. Genel kültürle ilgili ve folkloriktir. Komünizm bir sistemdir, ekonomi biçimidir. Şu an dünyanın yüzde 90'ı sefalet içinde sürünürken, yüzde 10'u maddi refah içinde. Görünüyor ki ekonomik sistem olan kapitalizm, dünyayı ıstıraba sürüklüyor. Bakın orada Çin, yeni bir alternatif sunuyor dünyaya. Dünyanın bir numaralı ekonomisi.

Müziğiniz bu üçlü sacayağında -tıpkı Anadolu rock'ın babaları olan ağabeylerinizdeki gibi- daha çok 'milliyetçilik'e mi tekabül ediyor?
Günümüz itibariyle, sosyal bir olgu olduğu için müzik, bu topraklardan besleniyor. Barış Manço ve Cem Karaca, müziklerinde en iyi teknolojiyi kullanıyorlardı; ama içeriğini kendileri koyuyordu. Tamirci Çırağı'nda bizim hiçbir enstrümanımız yoktur. Ama buranın insanını anlatır. İşte bu adam sanatçıdır. Bu yaklaşım insanlar tarafından çok sevildiği halde, gittikçe yok oluyor.

Bugünkü sanatçıların entelektüel bir zayıflığı mı var?
O insanların dünyaya bakışları çok farklıydı. Toplum da, sistem de o dönemde düşünen, soru soran, arayışta olan insanı üstte tutuyordu. Bu insanlar, günün birinde, var olan sisteme problem olmaya başladılar. Gençlik, korkunç bir ıstıraba sürüklendi. Testteki seçeneği bil, doğru taşı doğru yere koy. Bir ton saçma sapan, ipe sapa gelmez bilgiyi insanların beynine doldurduk. Orada artık düşünmeye yer yok! Bu adam müzisyen olduğunda Tamirci Çırağı'nın içeriğini de göremeyecek.Kendi tereyağımı ve peynirimi yapıyorum

Böyle bir ortamda sizi üstte tutan ne?
Samimiyet. Bu, yeterli bir sebep. Ben aşklarımla gündeme gelmedim. Şarkılarımda sevdalarımdan bahsettim. İnsanları kandırmadım.

Söylemleriniz çok didaktik ve sert. Bu söylemlerin, müziğinizin üzerine çıktığını düşünüyor musunuz?
Söylemlerimin en serti Türkçeyle ilgili olanıdır. Yabancı dille eğitimin hâlâ cinayet olduğunu düşünüyorum. Korkunç bir hata yapıyoruz. Sömürge olduğumuzu kabul ettiğimiz bir atılımdır. Röportajlarımda, Türk halkının iki yüzlülüğünü ve riyakârlığını, çevremden örnekler vererek de söyledim. Biz de bunun dışında değiliz. Her şeyi alkışlamak, bizi buraya getirdi. Hem 'sanatçı değil' diye eleştir, gördün mü de alkışla!
Müzik lobisi, bu düşünceleriniz nedeniyle, size nasıl bakıyor?

Beni sevmiyorlar. Söylemlerimi de sevmiyorlar. Lobici adam değilim. Her şeyim açık. Lobide bir gizlilik vardır, sır vardır. Bendeyse hiç yoktur. Birisine, aslında bulunduğu yeri hak etmediğini söylerseniz, adamın canını sıkarsınız.

Kendi üzerinizden okursanız, sistem dışı bir aktörün bu kadar tutması, sistem adına size ümit veriyor mu?
Ama rock müzik budur. Her zaman düzen dışıdır ve tutar. Gençler 17 yaşına geldiklerinde 'Ya ne oluyor bu dünyada?' demeye başlarlar. Çünkü en azından bir dönem özgürler.

Albümün kapağındaki Derinlik Söylevi'nde "Kalplerimizin önü kalabalık, içi boş; aşkın kabuğu parlak, içi kof" deyip şöyle bitiriyorsunuz: "Sen bu kadar değilsin. Derinde fazlası var."
Derinlik, yüzeyde olanlar için karanlıktır. Ama oraya inerseniz, hiç de karanlık değildir. Dürtmek istiyorum; çünkü çevremdeki insanlar yüzeysellikten bıkmış. Her şey yapay! Ben peynirimi, tereyağımı kendim yapıyorum. Marketten aldığım hazır yoğurttan, tereyağı çıkmıyor. Çünkü yoğurt değil. Ben Göksu'da oturuyorum. İlk gün 'Sütçü dur' deyince, zabıta sandı, korktu ve kaçtı. (Gülüyor) Zor anlatabildim kendimi. Şimdi ineklerden sütü alıyoruz, bebeğim o sütü içiyor. Eşimle, o sütten tereyağı ve peynir yapıyoruz. Her şey doğasına uygun yürüyor. Ama yüzeysellikte, hep 'mış gibi'... Bu, insanın fıtratına aykırı.


http://i.ensonhaber.com/resimler/diger/esh_35502.jpg


O 'derinliğin' farkına vardıran neydi?
Yaş. Senarist bir arkadaşım çok güzel bir şey demişti: "Yaşım 44 oldu diye çok mutluyum. 34'ümde de aynı şeyleri söylüyordum, kimse ciddiye almıyordu. Şimdi ise ciddiye alıyorlar." Gerçekten de öyle. Ben de şu anda 40 yaşındayım. Galiba ağzıma daha çok yakışıyor şimdi.

Albümün yenilikçi bir yanı da üç boyutlu performans görüntülerinin olması. Bu fikir nasıl çıktı?
'İnsanlar o şarkıları dinlerken, ben de orada olabileyim' düşüncesiyle çıktı. 'Tüm albüme klip çekeceğimize, görüntü çekelim' dedik. Kâğıt gözlüklerle her yerde üç boyutlu izleyebilirsiniz. Maliyetiyle bir çılgınlık; ama söz verdiğimiz gibi albümün içini doldurduk.

Eurovision'da birinci oldun da; bu ülkenin neyini tanıttın?
Oldukça iyi ses vibrasyonlarınız var. Ses aralığınız geniş. Bu topraklara özgü müzik yapmaya çalışıyorsunuz. Eurovision'da derece getiren şarkıların birçoğunda bizden de tatlar vardı. Başarı ihtimaliniz yüksekken, neden

Eurovision'u düşünmediniz?
Teklif çok geldi; ama kendi şartlarımda olamayacağını söyledim. Yabancı dile tamamen karşıyım.

Türkçe söyleseydiniz?
Olabilirdi; ama Eurovision bir amatörler yarışması olmalıdır. Sanat bir yarışma değildir. Bu bir şovsa, bırakın amatörler yapsın bu şovu. 'Bütün vatan, millet birlik olalım, Eurovision'da birinci olalım'... Bu ancak, bizim gibi sömürüye maruz kalmış ülkelerde olabilir. İngilizce bir şarkıyla birinci olup, neyini tanıttın? Oryantal bir parçayla birinci oldun da, bu ülke oryantal bir ülke mi? Bu ülkenin Âşık Veysel'i, Pir Sultan Abdal'ı, 800 yüzyıldır yaşayan Yunus Emre'si var. Siz yok sayabilirsiniz; ama var. Biz okullarda yabancı dil eğitimi veriyoruz diye, iyi halt ettik sanıyoruz.

Bir de çocukların dili var. Pepee'yle birlikte, hiç tanımadığınız çocukların diline pelesenk olan şarkılar yapmak nasıl bir his?
Çok değer verdiğim bir mutluluk bu. Allah'a şükürler olsun ki, yıllardan sonra ilk defa bizim bir çizgi filmimiz var. Bizim oğlan yani. Zeybek, Diyarbakır, Antep, Karadeniz oynuyor ve bizim gibi konuşuyor. Çocuklara bu yüzden bayılıyorum. Hepsi sanatçı doğuyor. Yakalıyor, zeybeğin ne kadar güzel olduğunu.
İyi bir eş ve baba olmak dünyanın en önemli mutluluğu

Yedi Silahşör diye bir film izlemiştim. Orada adam öldürerek kahraman olan tipler vardı. Bir yanda da kasap, çiftçi olduğu için babalarından utanan çocuklar vardı. Finalde, baba olmayı başaramadıkları için olduklarını anlatıyordu! Çok etkilenmiştim. Akıl Oyunları'nın finalinde John Nash der ki: "Hayatım boyunca kendimi çok önemsedim. Nobel almak istiyordum. Bu ödülle anlıyorum ki, belki de sadece karımın kocası olmak için dünyaya geldim. Bu ödülü karıma armağan ediyorum." İyi bir eş ve baba olmak, dünyanın en önemli mutluluğu.

Eğer şike varsa iki yıl futbol oynatmazsınız
Aziz Yıldırım'ın hiçbir lekeye bulaşmadan, hapisten çıkacağına eminim. Fenerbahçe, hak etmediği biçimde yaralandı. Bu yara, öyle kolay iyileşmeyecek. Türkiye'de şike yapılıyorsa, üç büyüklerin hiçbiri bunun dışında olamaz. Böyle operasyon olmaz! Bütün bedelleri göze alırsınız, iki yıl Türkiye'de futbol oynatmazsınız, her şeyi temizlersiniz, ondan sonra oynatırsınız futbolu.



_cesminaz_ 22 Ocak 2012 11:49

'Türkiye 20 yıl sonra utanacak'


Kıraç, Eurovision için bir açıklama yaptı ve...



Kıraç, Eurovision teklifini geri çevirdiğini, "Ben TRT ve İngilizce şarkı ve Eurovision hakkında görüşlerimi zamanında bildirmiştim. Şarkının İngilizce olması affedilir bir şey değil. Bu konuda tek olmak beni çok üzüyor. 20 yıl sonra Türkiye bundan utanacak. Benim spekülasyon yaratmak için bunu söylediğimi sanıyorlar oysa alakası yok" dedi.


Radyo Klas’ta Michael Show’a konuk olan Kıraç, "Eurovision geldi benim kapıma. Bende nazik bir şekilde yapamayacağımı söyledim, benim etik değerlerim var. TRT yapsın açıklamayı istedim... Bu süre geçinceye kadar da malum sosyal paylaşım sitelerinde spekülasyonlar yapıldı.Ama ben o zaman demiştim ki benim yıllardır söylediğim şeyler var, beni takip edenler bunları iyi bilirler" şeklinde konuştu.


Eurovision'a katılan kişinin amatör olmasını söyleyen Kıraç, "Güzel Türkçemizle bizi temsil etsin, sektör yeni birini de tanısın..Sonuncu da olsa önemli değil.. “Seninle Bir Dakika” bana göre dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 50 şarkıdan biridir, sonuncu olmuştur. Ama hala seviyoruz" diye konuştu


Candy_Girl 1 Şubat 2012 15:35



_cesminaz_ 2 Şubat 2012 00:52



_cesminaz_ 2 Şubat 2012 01:03

ÖZEL DAVULUYLA İLK KEZ SAHNEYE ÇIKACAK

Kıraç, 4 Şubat'ta, yeni albümü 'Derindekiler' ve sevilen şarkılarıyla Bostancı Gösteri Merkezi'nde olacak.
http://www.google.com.tr/url?source=imglanding&ct=img&q=http://web03.biletix.com/static/images/live/event/eventphotos/kirac_02.jpg&sa=X&ei=NMQpT-S0E6n64QSZof2nAw&ved=0CAwQ8wc&usg=AFQjCNEr_xgipoD5bFmDbinWg5MHAEX7ng

Yeni albümü için uzun süre stüdyo çalışmalarını sürdüren Kıraç, şarkıların kayıtları sırasında yurtdışından 1970 yılında üretilen, 26 inçlik Ludwing marka davulu getirtmişti. Şarkıcı, albümden sonraki ilk İstanbul konserinde bu davulu sahnede çalacak.




Saat: 21:58

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık