karacaoğlanın şiir anlayışı uzun bir şekilde açıklayınız |
KARACAOĞLAN Hayatı ve Şiirleri 17'nci yüzyılda yaşadığı sanılıyor. Göçebe Türkmen obalarında yetişti. Asıl adının İsmail, Halil ya da Hasan olduğu yolunda görüşler var. Hatta aynı mahlasla şiirler yazmış birçok Karacaoğlan'ın varlığı bile savunuluyor. Ahmet Kutsi Tecer ve Şükrü Elçin'in araştırmaları, yaşamının büyük bölümünü Rumeli'nde geçiren ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde Avusturya seferine katılan bir Karacaoğlan'ın varlığını ortaya koyar. Fuad Köprülü ve Cahit Öztelli gibi araştırmacılar da, 17'nci yüzyılda yaşadığını savunuyor. Bu araştırmacılara göre Karacaoğlan, şiirlerinde Abaza Hasan paşa'nın öldürülmesi, Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın Avusturya seferi gibi bu döneme ait tarihsel olaylardan sözeder. Karacaoğlan'ın şiiri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır. Şiirlerinde sıkça adları geçen Elif, Zeynep ve İsmikan adlı kadınların sevgilileri olduğu sanılıyor. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır. Karacaoğlan, Türk aşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş biçimi getirdi. Doğa benzetmelerini sık sık kullanır. Çok yalın ve temiz bir Türkçe kullanır. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkiledi. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır. Şiirlerini ilk kez Nüzhet Ergun derleyip yayınladı. Cahit Öztelli'nin Karacaoğlan-Bütün Şiirleri adlı derlemesi de önemli Karacaoğlan araştırmalarından. Birçok şiiri bestelendi. ALA GÖZLÜM BEN BU İLDEN GİDERSEM Ala gözlüm ben bu ilden gidersem Zülfü perişanım kal melil melil Kerem et aklından çıkarma beni Ağla gözyaşını sil melil melil Yeğin ey sevdiğim sen seni düzet Karayi bağla da beyazı çöz at Doldur ver badeyi bir daha uzat Ayrılık şerbetin ver melil melil Elvan çiçeklerden sokma başına Kudret kalemini çekme kaşına Beni unutursan doyma yaşına Gez benim aşkımla yar melil melil Karac'oğlan der ki olup ölünce Bende güzel sevdim kendi halimce Varıp gurbet ele vasıl olunca Dostlardan haberim al melil melil VİRAN OLDUM MOR SÜMBÜLLÜ BAĞ İKEN şu yalan dünyaya geldim geleli Tas tas içtim ağulari sağ iken ***** felek vermez benim muradım Viran oldum mor sümbüllü bağ iken Aradılar bir tenhada buldular Yaslandılar şıvgalarım kırdılar Yaz bahar ayında bir od verdiler Yandım gittim alkarlı dağ iken Farımaz da deli gönlüm farımaz Akar gözlerimin yaşı kurumaz Şimden geri benim hükmüm yürümez Azil oldum güzellere beğ iken Karac'oğlan der ki bakın geline Ömrümün yarısı gitti talana Sual eylen bizden evvel gelene Kim var imiş biz burada yoğ iken NAZLI YÂRDAN GELDİ BANA BİR NAME Nazlı yârdan geldi bana bir name Eğer doğru ise kırdı belimi Dediler ki yarini yad iller almış Kadir Mevlam nasib eyle ölümü Bülbüle söyleyin gülüne konsun Beni yârdan eden Allah'tan bulsun Sabreyle sevdiğim ilkbahar olsun Terkedeyim vatanımı ilimi Ak yâri gördükçe ağladım coştum Al elinden dolu badeler içtim Kötüler sandı ki ben yârdan geçtim Ölmeyince çeker miyim elimi Karac'oğlan derki konmadan göçmem Her olur olmaza sırrımı açmam Kötüler köprü olsa üstünden geçmem Taşık suya uğradırım yolumu DELİ GÖNÜL Deli gonul gezer gezer gelirsin Arı gibi her çicekten alırsın Nerde güzel görsen orda kalırsın Ben senin derdini çekemem gönül Santur mu istersin saz mı istersin Ördek mi istersin kaz mı istersin Tomurcuk memeli kız mı istersin Ben senin derdini çekemem gönül Çıkıp yücelere bakmak istersin Coşkun sular gibi akmak istersin Her güzelle yatıp kalkmak istersin Ben senin derdini çekemem gönül Karac'oğlan der ki okuyam yazam Keleş değilim ki kervanlar bozam Giyinem kuşanam bir hosça gezem Ben senin derdini çekemem gönül GEL Bağlandı yollarım, kaldım çaresiz Gayri dünya bana aralandı gel Derildi defterim artsız arasız Üst üste dizildi sıralandı gel Yâri görse idim haftada ayda Sevip ayrılmaktan ne buldum fayda Azrail göğsümde canım hay hayda Ciğerimin başı yaralandı gel Karac'oğlan der ki başa yazıldı Gözüm yaşı ceyhun oldu süzüldü Kefenim biçildi, kabrim kazıldı Mezarımın üstü karalandı gel CAN VERMEYE DERMANIM MI VAR Üryan geldim gene üryan giderim Ölmemeye elde fermanım mı var Azrail gelmiş de can talep eder Benim can vermeye dermanım mı var Dirilirler dirilirler gelirler Huzur-u mahşerde divan dururlar Harami var diye korku verirler Benim ipek yuklu kervanım mı var Er isen erliğin meydana getir Kadir Mevlam noksanımı sen yetir Bana derler gam yükünü sen götür Benim yük götürür dermanım mı var Karac'oğlan der ki, ismim öğerler Ağı oldu yediğimiz şekerler Güzel sever diye isnad ederler Benim Hakk'tan özge sevdiğim mi var BİR AYRILIK BİR YOKSULLUK BİR ÖLÜM Vara vara vardım ol kara taşa Hasret kodun beni kavim kardaşa Sebep gözden akan bu kanlı yaşa Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm Nice sultanları tahttan indirdi Nicesinin gül benzini soldurdu Nicelerin gelmez yola gönderdi Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm Karac'oğlan der ki kondum göçülmez Acıdır ecel şerbeti içilmez Üç derdim var birbirinden seçilmez Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm YÜRÜ BİRE YALAN DÜNYA Yürü bire yalan dünya Sana konan göçer bir gün İnsan bir ekine misal Seni eken biçer bir gün Ağalar içmesi hoştur O da züğürtlere güçtür Can kafeste duran kuştur Elbet uçar gider bir gün Aşıklar der ki n'olacak Bu dünya mamur olacak Haleb'i Osmanlı alacak Dağı taşa katar bir gün Yerimi serin bucağa Suyumu koyun ocağa Kafamı alin kucağa Garip anam ağlar bir gün Yer yüzünde yeşil yaprak Yer altında kefen yırtmak Yastığımız kara toprak O da bizi atar bir gün Bindirirler cansız ata İndirirler tuta tuta Var dünyadan yol ahrete Yelgin gider salın bir gün Karac'oğlan der nasıma Çok işler gelir başıma Mezarımın baş taşına Baykuş konar öter bir gün AŞAM DEDİM KARLI DAĞIN BAŞINDAN Aşam dedim, karlı dağlar başından Yüce dağlar koç yiğide dağ m'olur Ağrır bedenim, sızlar yaralarım Bu yarayı çeken yiğit sağ m'olur Sıra sıra dikemedim söğüdü Ben başıma veremedim öğüdü Elleri göğsünde görün yiğidi Yiğit mağrur gezmek ile bey m'olur Ögüt versen, bana öğüt kâr etmez O yârin hayali karşımdan gitmez Kementle bağlasam, kolun bağ tutmaz Yârin zülüfünden özge bağ m'olur Karac'oğlan der ki, fani dünyadan Korkmaz mısın haram ile zinadan Ayırır seni anan babandan Gurbet ile düşen yiğit sağ m'olur ALA GÖZLERİNİ SEVDİĞİM DİLBER Ala gözlerini sevdiğim dilber Göster cemalini görmeye geldim Şeftalini derde derman dediler Gerçek mi sevdiğim sormaya geldim Gündüz hayallerim gece düşlerim Uyandıkça ağlamaya başlarım Sevdiğim üstünde uçan kuşların Tutup kanatların kırmaya geldim Senin aşkların gülmez dediler Ağlayıp yaşını silmez dediler Seni bir kez saran ölmez dediler Gerçek mi efendim sormaya geldim Senin işin yiyip içmek dediler Yaren ile konup göçmek dediler Göğsün cennet koynun uçmak dediler Hak nasip ederse görmeye geldim Mail oldum senin ince beline Canım kurban olsun tatlı diline Aşık olup senin hüsnün bağına Kırmızı güllerin dermeye geldim Karac'oğlan der ki işin doğrusu Gokte melek yerde huma yavrusu Söyleyim ben sana sözün doğrusu Soyunup koynuna girmeye geldim YEŞİL BAŞLI GÖVEL ÖRDEK Yeşil başlı gövel ördek Uçar gider göle karşı Eğricesin tel tel etmiş Döker gider yâre karşı Telli turnam sökün gelir İnci mercan yükün gelir Elvan elvan kokun gelir Yâr oturmuş yele karşı Şahinim var bazlarım var Tel alışkın sazlarım var Yâre gizli sözlerim var Diyemiyom ele karşı Hani Karac'oğlan hani Veren alır tatlı canı Yakışmazsa öldür beni Yeşil bağla ala karşı VAR GİT ÖLÜM Ölüm ardıma düşüp de yorulma Var git ölüm bir zaman da gene gel Akıbet alırsın komazsın beni Var git ölüm bir zaman da gene gel Şöyle bir vakitler yiyip içerken Yiyip içip yaylalarda gezerken Gene mi geldin ben senden kaçarken Var git ölüm bir zaman gene gel Çıkıp boz kurtlayın ulaşamadım Yalan dünya sana çıkışamadım Eşimle dostumla buluşamadım Var git ölüm bir zaman da gene gel Karac'oğlan der ki derdim pek beter Bahçede bülbüller şakıyıp öter Anayı atayı dün aldın yeter Var git ölüm bir zaman gene gel KADİR MEVLAM SENDEN BİR DİLEĞİM VAR Kadir Mevlam senden bir dileğim var Muhannes kuluna muhtaç eyleme Cennet-i alâyı nasib et bana Sırat köprüsünden yolum bağlama Kapımıza kara deve çökünce Fırtınasi şol alemi yıkınca Cehenneme kul seçilip çıkınca Kadir Mevlam o kullardan eyleme Kadir Mevlam ateş atma özüme Dünya malı görünmüyor gözüme Kadir Mevlam sen bak benim yüzüme Cehennemin ateşiyle dağlama Karac'oğlan hata çıkmaz dilimden Kocadım da hayır gelmez elimden Kadir Mevlam asla geçmez kulundan Deli gönül ah çekip de ağlama ELİF İncecikten bir kar yağar Tozar Elif Elif diye Deli gönül abdal olmuş Gezer Elif Elif diye Elif'in uğru nakışlı Yavru balaban bakışlı Yayla çiçeği kokuşlu Kokar Elif Elif diye Elif kaşlarını çatar Gamzesi bağrıma batar Ak elleri kalem tutar Yazar Elif Elif diye Evlerinin önü çardak Elif'in elinde bardak Sanki yeşil başlı ördek Yüzer Elif Elif diye Karac'oğlan eğmelerin Gönül sevmez değmelerin İliklenmiş düğmelerin Çözer Elif Elif diye |
Page 1 KARACAOĞLAN'IN ŞİİRLERİ ÜZERİNE BİR KAÇ NOT DAHA Dr. Kübra Kuliyeva Türk halk edebiyatında türlü konularda güzel güzel şiirler yazan, etkisiyle yüzyıllar boyu edebiyatta yer almış, haklı bir ün sahibi olan Karacaoğlan'ın adı ve hayatı üzerinde elli yıldan beri araştırmalar yapılmaktadır. Elde bulunan ilmî materyaller içinde Karacaoğlan'ın hayatı üzerinde en geniş ve etraflı yazıyı Müjgan Cumbur'un hazırladığı "Karacaoğlan" kitabında buluyoruz. Yazar tüm Kara- caoğlan'ı inceleyenlerin fikir ve düşüncelerini burada birarada top- ladığı için çok değerlidir, diyebiliriz. Türlü fikirlerden şairin 16.yüzyılın sonlarına doğru Çukurova'da doğup yaşadığı sonucuna varılıyor. Fakat bazı araştırıcılar şairin doğup yaşadığı zamanın ve yerin halâ da tartışma konusu olduğunu vermekteler ve onların böyle söylemeye hakları da vardır. Bunun ne- deni Karacaoğlan'ın türlü şiirlerinde türlü yerlerin adlarını çekmesiyle bağlıdır. Karacaoğlan'ın hayat ve zamanını iyice araştıranlar sırasında bulunan Muzaffer Uyguner yazıyor: "Karacaoğlan'ın doğduğu ve öldüğü yıllar henüz belirlenememiştir. O dönemlerde nüfus kayıtlarının bulunmaması yüzünden o da doğum ve ölüm tarihi bilinmeyenler arasında kalmıştır." Ama zannimizce Karacaoğlan'ın Kozan dağından aslımız, Ari Türkmendir neslimiz, Varsaktır durak yerimiz, Gurbette yâr eğler bizi, kıt'ası şairin nereli olduğu sorusunu cevaplandırıyor. Ama diğer ta- raftan önce söylediğimiz gibi şairin başka şiirlerinde de türlü yer -107- Page 2 adlarını kullanması araştırıcıları zor durumda bırakmakla beraber, ayni zamanda tartışmalara da yol açıyor. Bununla ilgili olarak yine başka bir yerde Muzaffer Uyguner şöyle yazıyor: "Bu arada yine onun bazı dizeleri bu konuda tartışmalara neden olmaktadır. Sözgelişi "Yaylamız Bulgar dağı", "Binboğa'dır benim ilim" gibi dize- ler. Bunların uydurma olup olmadığı da tartışılabilir". Diğer taraftan da yazar aşığın Feke'nin Gökçe köyünde doğduğunu söylediklerini kaydederek şöyle gösteriyor. "Gaziantep çevresinde yaşayan Barak Türkmenleri onu kendilerinden saydığı gibi Musabeyli Türkmenleri de kendilerinden sayarlar". Her şeye rağmen biz çevredeki tüm Türkmen boylarının Karacaoğlan'ın kendi boyları içinden çıkan bir şair, bir aşık saymasına hakkı olduğunu göz önüne almalıyız. Çünkü Karacaoğlan da soyca Türkmen. Adları geçen boy- lar içinde onun yakın akrabalarının bulunmadığı da mukabil değildir. Yani çevrede bulunan tüm Türkmen boylarının olduğu yerlere Kara- caoğlan'ın "Vatan" söylemeğe hakkı yetiyordu. Çünkü Karacaoğlan yabancılar arasında değil de, kendi doğma ve yakınları arasında bu- lunuyordu. O yüzden de araştırıcıların sadece Karacaoğlan'ın Akde- niz kıyısında bulunan Türkmen boyları içerisinden bitip çıktığını söylemesi yeter zannimizce. Konuya başka yönden yaklaşırsak Türkmenlerin tarihen göçer hayat geçirdiklerini de unutmamak gere- kir. Diğer taraftan Karacaoğlan'ın hakikaten nerede doğup vefat et- mesinin bilinmemesi, ününün Belgrat'tan Trakya'ya, Trakya'dan Azerbaycan'a ve Arabistan'a kadar geniş yayılması, onun bu yerle- rin şairi olduğu fikrinin önerilmesi de aşığın, şairin hep o yerleri gez- mesi, oralarda bulunması ve ziyaret etmesini ortaya koymakla bera- ber hem de onun "kalp şairleri" düzeyine kalktığına bir delildir. Kar oğlanla ilgili araştırma yapanların bugün de yaşadığı yer ve çağ bakımından bir görüşte birleşmemesi de bu gerçekle ilgili. - 108- Page 3 Karacaoğlan'ın hayatı ve sanatı kimse için belli, kimse için ka- ranlık olmasına rağmen çok sevilen bir şair gibi Türkiye'de eserleri defalarca toplanarak derlenmiş, basılmıştır. Karacaoğlan'ın şiirlerine gelince divan şiirlerinden uzak olan şairin ince, güzel halk ruhunda, halk havasında ve halk dilinde yazdığını söyleyebiliriz. Ününün ölümünden sonra da yayılarak, günümüze kadar gelmesi de belki bununla bağlıdır. Bugün Türkiye'de Karacaoğlan'ın adı halk şiirinde başta gelen adlar içerisindedir. Karacaoğlan'ın şiirlerinde asıl, reel dünyaya bağlılık daha güçlüdür. Yani aşk, sevgi, canlı hayat olduğu yerde diğer şeyler Ka- racaoğlan için arka sırada kalıyor. Her yerde güzelleri tarif etmesi, yaşamanın tatlılığını kaleme alması çok zorluklar, acılar gamlar görmesine rağmen kendinin de hayata ne kadar bağlı olduğunu belir- tiyor. Diğer taraftan bu konulu şiirleri şairin gençlik devirlerine ait etmek gerekir. O devirlerde dinî konulara da çok az eğilmesi şairin gençliğinde "şair gördüğünü çağırır". İlkesine dayandığını göstermektedir. Araştırıcılar da şairin dinî ve öteki dünya ile ilgili ko- nulara çok az yer verdiğini söylemekteler. Şairin dinî terimleri kul- landığı çok az şiirleri arasında şu kıt'ası önemlidir. Kadir Mevlâm senden bir dileğim var Muhannes kuluna muhtaç eyleme. Cennet-i alâyi nasip et bana, Sırat köprüsünden yolum bağlama. Ama dine eğilmemesini, dinî şiirler yazmamasını Karacaoğlan'ın ALLAH'a Tanrı'ya tapınmamasıyla ilgilendirmenin doğru olmayacağını söylememiz gerekir. Bunu sadece önde söylediğimiz gibi şairin gençlik duyguları ile bağlamak lâzım, zannimizce. Çünkü hayatının ihtiyarlık çağlarında sık sık Tanrıya, büyük Mevlâma müracaat ettiğini şiirlerinden görüyoruz. Karacaoğlan'ın kalbi gökler kadar - 109- Page 4 geniştir. O güzel sevgisini de, ALLAH sevgisini de hep bir arada kalbine yerleştirebilir. Örnek verdiğimiz şiiri sona kadar okursak, onun şairin ihtiyarlık çağlarına ait olduğu ortaya çıkar. Yalnız ihtiyar çağında hakka yüz tutan, cehennem azabından korkan Karacaoğlan bu şiirinde olan veya olmayan kabahat ve suçlarının affedilmesiyle beraber tüm hayatı boyunca çektiği zorlukları, kahırları da kadir Mevlâma hatırlatıyor ve kendinin bu dünyada yüz cehennem azabı gördüğünü, ona bir daha ve asıl cehennem azaplarının gösterilmemesini rica ediyor, yalvarıyor, şair sanki "ALLAH âdildir, zalim değil" itikatına güvenerek kalbini avutuyor, Şu mısralar şairin hislerini güzelce anlatıyor. Karacaoğlan hata çıkmaz dilimden, Kocadım da hayır gelmez elimden. Kadir Mevlâm asla geçmez kulundan, Deli gönül ah çekip de ağlama. Karacaoğlan şiirlerinde konu türlüdür. Yani aşk, sevgi, keder, ayrılık, hasret gibi konular şiirlerinde geniş yer almaktadır. Küçük bir şiiri şairin hayatı boyunca hangi hisleri geçirdiğini, neler çektiğini apaydın açıklıyor. Tuna suyu gibi çağlar, akarım, Yel estikçe hazan gibi solarım, Bir gün güler isem, beş gün ağlarım, İşte güzel adam, şöyle halim var. Karacaoğlan eydür: Ağlar, gülmezem, Akan gözüm yaşın hergiz silmezem Eller güler, oynar, ben gülmezem, İşte güzel adam, şöyle halim var. - 110- Page 5 Bu küçücük şiir parçasından şairin hayatının o kadar iyi geçmediği, gözlerinin her zaman yaşlı olduğu ve kendinin de bir gün gülerse, beş gün ağladığı belli oluyor. Ama yine de fikir, keder, gām aci, hasret, hayatta tüm gördüklerinden vazgeçmemek hisleriyle sevgi, güzeller, güzelliğe büt gibi tapmak hisleri bir memmu halinde toplanmıştır. Bir güzelin tatlı bakışı, bir güzeli tarif etmesi Kara- caoğlan'ı dertlerinden uzaklaştırıyor sanki. Güzellere çok meyil et- mesi belki de Karacaoğlan'ın hayatta yalnızlıktan kaçınmak için en büyük ve en yegâne istinadgâhıdır. Şair kendi yalnızlığını, dertlerini güzelleri ve güzelliği terennüm etmekle uzaklaştırmaya çaba gösteriyor. Karacaoğlân şiirlerinde ana konu da bu. Yani güzellen övmek ve ayrılıktır ki öteki konuları arkada bırakıyor. Ama aslında güzel sevgisi de başına bir belâ olmuştur zamanında Karacaoğlân der ki ismim ögerler, Ağu oldu yediğimiz şekerler. Güzel sever diye isnad ederler, Benim Hak'tan özge sevdiğim mi var? Karacaoğlan'ı her ötüp geçen güzele tutulmakta, her güzeli sev- mekte suçlandırmak doğru değil zannimizce ve bu hakkı çağında yaşayanlara da veremeyiz. Önce bir şeyi söyleyelim: Karacaoğlân aşıktır ve aşıklarda da her zaman ana konu sevgi ve güzeller olmuş, tabiî. Diğer taraftan Karacaoğlân her gördüğü güzele gönül vermiş olsaydı, o zaman onun kalbi boş ve düşkün bir şahıs olması gerekir ve böyle güzel şiirler yazabilmesi de şüphe altına girebilirdi. Fakat Karacaoğlân inen yok, kalkan bir şairdir. O tüm kötülüklerin fevkinde duruyor. Karacaoğlân şiirlerinde en başlıca özellik gerçekliktir. Oysa sade, anlaşıklı bir dille tasvir edilen gerçeklik. En ağır şartlar içinde bile yaşayan insanlara Karacaoğlan'm şiirleri gönül rahatlığı geti- - 111 - Page 6 riyor. Şiirleri akar su gibidir, müsikilidir. Karacaoğlan şiirle musikiyi birleştiren bir sanat adamıdır ve onun şiirlerini gerek ayrıca, gerek müzikle dinleyen şahıs öyle düşünebilir ki şiirlerin akar gibi olması müziği, müzik de şiirleri meydana getirmiştir. Yani şiirin gücünden müzik, müziğin dilinden de şiir ortaya çıkmıştır. Karacaoğlan'ın dili de sade Anadolu köylüsünün dilidir. Yani çok anlaşıklı bir dil, hatta öyle anlaşıklı ki çağdaş bir kaç diğer Türk halkları için de okuyup anlatmakta bir zorluk yok. Belki Azerbaycan'da da onu Aşık Ali, Aşık Alesker gibi seve seve okuma- ları da bununla ilgili. |
Ya karacaoğlanın sanat hayatını birisi bulabilir mi banaa..??? :/ |
Saat: 11:55 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık