Zünnar Sende Olsaydı
Kalp sahiplerinden birisinin bir dostu vardı. Sultan onu hapsetti. Hapsolunan, haber gönderip dostunu haberdar edip şikâyette bulundu. O kalp sahibi zat ona: “Allah’a şükret!” dedi. Hapsolunan adam dövüldü. Yine dostuna haber gönderip haberdar etti ve şikâyette bulundu. Dostunun cevabı: “Allah’a şükret!” oldu.
Bu sefer bir Mecusi getirildi, onun yanına hapse tıkıldı.
Mecusi de ishal olmuştu. Mecusi’nin eli ayağı zincire vuruldu. O zincirinin bir halkası o adamın ayağına, bir halkası da mecusî’nin ayağına… Hapsolunan, dostuna haber gönderdi.
Dostu:
“Allah’a şükret!” diye karşılık verdi. Mecusî birkaç defa kalkmak mecburiyetinde kalıyor, dolayısıyla o da ayağa kalkıyordu. Mecusî’nin yanı başında duruyor, mecusî def-i hacet ediyordu. Bu durumu dostuna yazdı. Dostundan “Allah’a şükret!” diye cevap geldi. Hapsolunan kızarak:
– Bu ne zamana kadar devam edecektir. Bu beladan daha büyük hangi bela olabilir? diye söylendi.
Ârif kişi ona dedi ki:
– Eğer mecusî’nin beline bağlı bulunan zünnar seninkine bağlanmış olsaydı ne yapabilirdin?