Neredeyse iki üç dakika boyunca hiç hareket etmedi. Sigaranın yarısından fazlası duman olmuştu bile. Hareketsizliğini bozup bir nefes daha almaya yeltenmişti ki; karanlık adam da eşzamanlı olarak onu takip etti. Şüphelerinde haklı olduğunu iyiden iyiye düşünmeye başladı. İki apartman arasından genişçe bir cadde geçmesine, gündüz gözüyle bile balkondaki yerinin açıkça seçilemeyecek kadar aralarında mesafe olmasına ve içeriden loş bir ışığın yansımamasına rağmen, adam onu görüyordu. Sigarasını küllüğe basarken gözlerini hiç kırpmadan gölgeye bakmaya devam etti. Evet, ayakta dikilen karanlık gölge de aynı el hareketini yapmıştı. Artık emindi. Bu bir oyuna, bir meydan okumaya dönüşmüştü. Sigaralar ortadan kalktıktan sonra geriye sadece hareketsiz bakışlar kaldı. Simsiyah boşluğun daha da siyah bir çift gözü; düşmanca mı, dostça mı bilinmez, onun gözlerinin içine bakıyordu. Aynı cüretkarlıkla karşılık buldu bu gölgeli bakışlar. Kim bilir, belki o da düşüncelerine ve hayallerine mola vermekten başka gayesi olmayan, yorgun bir kırık kalpti. Böyle düşünmek işine geliyor, gizli gizli tebessüm ediyordu. Aklından, kendisinin de sigara dumanlı karanlık bir adam, simsiyah bir gölge gibi görünüp görünmediğini geçiriyordu ki, bu kez ilk hareket karşı taraftan geldi. Gölge yavaşça, geri geri loş ışığa doğru ilerledi; onu daha da görülmez bir hale soktu. Sonra ışık söndü, gölge sanki bir anda tamamen kayboldu, dumana dönüştü. Alta kalmamak, aynı şekilde karşılık vermek icap ederdi. Dumana dönüşerek içeri geçip yastığa başını koydu, gözlerini kapadı.
Karanlıkta ona gülümseyen bir çift siyah göz vardı…
Sayfa: 1 2
