Arama

Azerbaycan - Türkiye İlişkileri

Güncelleme: 17 Kasım 2009 Gösterim: 23.935 Cevap: 6
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
21 Mayıs 2008       Mesaj #1
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
AZERBAYCAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Sponsorlu Bağlantılar
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur. İki ülke birbiri için birçok bakımdan büyük önem taşımaktadır. Yeni bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, genç bir ülke olarak karşılaşacağı güçlüklerin üstesinden gelebilmek için Türkiye’nin destek ve yardımlarına ihtiyaç duymaktaydı. Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin çok yönlü bir şekilde geliştirilmesi için elverişli fırsatlar, ayrıcalıklar ve daha da önemlisi halkların aynı istek ve arzularından kaynaklanan talepler ortaya çıkmıştır. Ancak Azerbaycan’ın jeopolitik olarak çok önemli bir konumda yer alması, Rusya, İran ve Ermenistan gibi ülkelerin Azerbaycan üzerinde çeşitli çıkarlarının bulunması, iki ülke ilişkilerinin dış faktörler olmaksızın gelişim göstermesini engellemiştir. Özellikle Rusya’nın, Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra da ülke üzerindeki nüfuzunu koruma çabasında olması, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini gölgelemiştir. Rusya’nın 1990’da Bakü’ye müdahalesinden sonra Azerbaycan’da başa gelen ilk devlet başkanı Ayaz Mütellibov, Rus yönetimine devamlı tavizler vererek Rusya’nın isteklerini karşılamıştır. Milli Meclis’in baskıları sonucunda istifa etmek zorunda kalan Mütellibov’un ardından demokratik seçimlerle başa gelen Ebulfeyz Elçibey yönetimi döneminde Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çok sıcak bir döneme girmiş, Elçibey yönetimi Türkiye ile yakınlaşmayı dış politikasında öncelik haline getirmiştir. Bu dönemde iki ülke arasında birçok anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma ve protokollerin başlıcaları şunlardır:

Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Arasında Dostluk, İşbirliği ve İyi Komşuluk Anlaşması (Ankara, 24.01.1992)

Türkiye-Azerbaycan Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (Ankara, 02.01.1992)

Türkiye ve Azerbaycan Arasında Kredi Konusunda Anlaşma (İstanbul, 02.11.1992)

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Eğitim, Kültür, Bilim ve Haberleşme Anlaşması (İstanbul, 06.03.1993)




Bunlar ve diğer anlaşma ve protokoller, iki ülke arasındaki ilişkilerin çok yönlü olarak genişletilmesi ve derinleştirilmesi için güvenilir bir yasal zemin hazırlamıştır. Ancak Elçibey yönetiminin olumlu çalışmalarının yanında, devletteki bozulma ve Karabağ meselesindeki çözümsüzlük gibi nedenlerden dolayı halkta yönetime karşı hoşnutsuzluk başlamış, Rusya’nın da kışkırtmalarıyla meydana gelen darbeden sonra Haydar Aliyev başa geçmiştir. Haydar Aliyev Elçibey döneminin Türkiye yanlısı politikalarından biraz uzaklaşmış, ülke üzerindeki Rus baskısını azaltmak için Rusya’ya yaklaşmıştır. Dolayısıyla bu dönemde Türkiye ile ilişkilerde göreceli bir gerileme yaşanmıştır. Bununla beraber, kısa süre sonra Rusya’nın Azerbaycan’a yönelik taleplerinin Azerbaycan’ın kabul etmek istemediği alanlarda da devam edeceği anlaşılmış, çeşitli düzeylerdeki Rus yetkilileri ile temasların yanında, Aliyev (1993 Ekiminden itibaren) Batılı petrol şirketleri ve yetkilileriyle de temaslarını tam olarak kesmemiştir. Bu dönemde Azerbaycan’ın Batı’ya açılmasında Türkiye yetkilileri yeni devlet başkanı Haydar Aliyev’e yardımlarda bulunmuşlardır. Süleyman Demirel’in arabuluculuğuyla 1993 Aralık’ında Haydar Aliyev’in Paris ziyareti gerçekleşmiştir. Bu, Azerbaycan devlet başkanının Batı’yı ilk ziyareti olmuştur. Arkasından, Aliyev’in Avrupa başkentlerini ziyareti birbirini izlemiştir. Azerbaycan’ın Batı’ya açılarak Batılı petrol şirketleriyle anlaşmalar yapması, Batı’nın müttefiki ve NATO’nun üyesi olan Türkiye’nin de çıkarlarına uygundu. Batılı petrol şirketlerinin Hazar’daki nüfuzunun Rusya aleyhine artması, Türkiye’nin de işine gelmekteydi. Nitekim 1994’ten sonra ABD’nin bölgeye ilgisi artmış, ABD Rusya’nın Kafkaslarda özel bir konuma sahip olmasını kabul etmediğini açıklamıştır.

Türkiye, Azerbaycan’ın diğer Orta Asya Cumhuriyetleri ve Gürcistan’la da ilişkilerini iyileştirmesinde öncü bir rol üstlenmiştir. Örneğin 1993’ten itibaren Türkiye’nin liderliğinde altı defa toplanan Türk Devletleri Zirvesi’nde, devlet başkanlarının yaptıkları görüşmeler ilişkilerin iyileşmesinde önemli rol oynamıştır. Türkiye, Azerbaycan-Türkiye-Gürcistan arasında Nisan 2002’de düzenlediği zirve ile yeni alternatifler için öncü olabileceğini göstermiştir. Zirvede, doğu-batı yönünde kurulması öngörülen ulaştırma koridorları (İpek Yolu Projesi), zirveye katılan üç ülkeden geçecek petrol ve doğalgaz boru hatları (Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve Şahdeniz Doğalgaz Boru Hattı) ve iletişim projeleri ile bu projelerin güvenliğine ilişkin konular, 11 Eylül sonrası ortaya çıkan yeni koşullar ışığında terörle savaşım alanında işbirliği, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı, ekonomik ilişkiler ele alınmıştır.

Dönem dönem ortaya çıkan farklılıklara rağmen Azerbaycan-Türkiye ilişkileri, Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazandığı ilk 10 yıl içinde büyük gelişme göstermiştir. Bu dönem boyunca Azerbaycan ve Türkiye arasında 150’ye yakın anlaşma, protokol ve diğer belgeler imzalanmıştır. Bu anlaşma ve protokoller ekonomi, ticaret, eğitim, kültür konularında ve bilimsel alanlardadır. Özellikle Elçibey yönetimi döneminde ağırlık verilen bu anlaşma ve protokoller, iki ülke arasındaki ilişkilerin çok yönlü olarak genişletilmesi ve derinleştirilmesi için güvenilir yasal zemini hazırlamıştır. Bu doğrultuda iki ülke arasındaki ticari ilişkiler gelişme göstermiştir. Elçibey döneminde imzalanan anlaşma ve protokollere Aliyev döneminde yenileri eklenmiştir:

Türkiye ve Azerbaycan Arasında Bilimsel, Teknik, Sosyal Kültürel ve Ekonomik Alanlarda İşbirliği Anlaşması (Ankara, 09.02.1994)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması (Ankara, 10.05.1995)

Türkiye ve Azerbaycan Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması (Bakü, 04.01.1997; Ankara, 25.07.1996)

Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Küçük ve Orta Ölçekli Sinai İşletmelerin Geliştirilmesine İlişkin İşbirliği Hakkında Protokol (Ankara, 1997)




1992’den itibaren Azerbaycan’ın Türkiye ile dış ticaret hacmi 1993, 1997 ve 1999 yılları dışında her yıl ortalama %36 artmaktadır. Buna rağmen iki ülkenin potansiyel imkanları ile kıyaslandığında ticari ilişkilerinin zayıf kaldığını belirtmek gerekir. Azerbaycan’ın Türkiye’ye ihraç ettiği mallar arasında dizel, ham petrol, benzin, polietilen, pamuk, pamuk ipliği, deri, meyan kökü, alkollü içkiler, çay, elektronik cihazlar, plastik ürünler başta gelmektedir. Türkiye’nin Azerbaycan’a ihraç ettiği mallar arasında ise esas yeri gıda, tekstil ürünleri, elektronik aletler, otobüs, otomobil, traktör, jeneratör, sentetik iplik, plastik ve ham ürünler almaktadır.

Azerbaycan, ticaretin yanı sıra yatırım alanında da Türk iş adamlarınca tercih edilen bir ülkedir. Bu itibarla, 1992 yılından itibaren birçok Türk şirketi Azerbaycan'da müşterek müessese kurmuşlar, şube veya temsilcilik açmışlardır. Petrol sanayiinde üç, telekomünikasyonda üç, inşaat sektöründe 18, bankacılık alanında üç, taşımacılıkta 10, yayın ve matbaacılık konusunda beş ve imalat sektöründe ise 70'e yakın Türk firması bulunmaktadır. Ayrıca, hizmet ve ticaret sektöründe faaliyet gösteren 100'ün üzerinde Türk şirketi vardır. Yapılan araştırmalara göre, Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasından kısa bir süre sonra (1992) Türk şirketlerinin Azerbaycan'daki toplam sermaye ve yatırımları 500 milyon ABD doları seviyesine ulaştığı tahmin edilmektedir.

İki ülke arasında ilişkiler, ekonomi ve ticaretin yanı sıra, eğitim ve kültür alanında da gelişmektedir. Önemli sayıda Azeri öğrenci Türk okullarında öğrenim görmekte, diplomatlar Türk Dışişleri Bakanlığı’nda eğitim almaktadırlar. Dahası, Türkiye Kril alfabesinden Latin harflerine geçen Azerbaycan’daki okullar için kitaplar hazırlamaktadır. Azerbaycan’da Türkiye’nin yardımı ile açılmış bir üniversite, 15 ortaokul ve 11 lise bulunmaktadır. Türkiye’den de Azeri okullarına üniversite öğrencileri gitmektedirler.

Türkiye, Hazar petrollerinden faydalanabilmek için de Azerbaycan’la çeşitli projeler geliştirmektedir. Azeri, Çırag ve Güneşli petrol yataklarına ilişkin 20 Eylül 1994 tarihinde imzalanan anlaşmaya Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) da %6,75’lik bir payla katılmıştır. Bunun dışında, TPAO Şah Deniz yatağı projesi anlaşmasında %9,2, Kürdaşı yatağı projesinde %5, Araz, Alov ve Şerg petrol anlaşması projesinde %10 paya sahiptir. Türkiye Azerbaycan için önemli olduğu kadar, Azerbaycan da Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Özellikle petrol konusunda Azerbaycan Türkiye için çok önemlidir. Son yıllarda Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikası petrole ve Bakü-Ceyhan Boru Hattı’na endekslenmiştir. Yapımı tamamlanan ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de katıldığı bir törenle işletmeye açılan 1.770 kilometre uzunluğundaki hattın 1074 kilometresi Türkiye topraklarından geçmektedir. Bu hat ile birlikte, Hazar petrolü Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılacaktır.

Petrolün yanı sıra, Azerbaycan doğalgazının Türkiye’ye ihraç edilmesine ilişkin 12 Mart 2001’de Ankara’da imzalanmış olan anlaşma önemli bir adım niteliğindedir. Bu anlaşmaya göre 2004–2018 yılları içerisinde Şah Deniz yatağından Türkiye’ye Azerbaycan gazı satılacaktır.

Görüldüğü gibi, bazı olumsuzluklara ve kesintilere rağmen bağımsızlık sonrası Azerbaycan-Türkiye ilişkileri olumlu yönde ilerlemiş, iki ülke arasında anlaşma ve protokoller imzalanmış, geleceğe yönelik projeler geliştirilmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin bölgede çıkarları olan diğer devletlerin de stratejik karar ve eylemlerinden bağımsız gelişmesi mümkün olmadığından, bundan sonraki gelişmeler; iki ülkenin ve ABD, AB ve Rusya gibi diğer bölge aktörlerinin dünya dengelerinde kendilerini koymak istedikleri yer bağlamında
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mayıs 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün üç günlük Azerbaycan ziyareti Türkiye’nin Türk dünyasına yönelik politikasında yeni bir vizyonun ilk adımı olarak yorumlanıyor. Oldukça kalabalık bir heyetle ilk dış ziyaretini İlham Aliyev’in isteğiyle Azerbaycan’a gerçekleştiren Gül, ilişkilerin yeni bir boyut kazanabilmesi için iki ülke arasında serbest dolaşım ve serbest ticaret koşullarının gerçekleşmesi gerektiğini ifade etti. Gül’ün Azerbaycan ziyaretinde ise İlham Aliyev Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımı ve PKK terör örgütüne karşı mücadelesine destek verdiklerini açıkladı.

Sponsorlu Bağlantılar
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra giderek yükselen bir ilişki düzeyi içerisinde bulunan Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişkiler iki ayrı dönemde değerlendirilebilir. Duygusal ve idealist olarak nitelendirilen ilk dönemde (1991-1994) Ebülfez Elçibey ve Turgut Özal’ın idealist yaklaşımları iki ülke arasındaki ilişkilerin bir sonraki aşamaya taşınması için bir temel hazırladı. Fakat Türkiye’nin Azerbaycan’ın sorunlarının çözümünde yetersiz kalması ve Azerbaycan’ın iç ve dış politikasında dengeyi tutturamaması duyguların pratiğe dönüşmesini engelledi. Realist olarak nitelendirilen ikinci dönemde ise (1994-…) Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dostluğu projelerin gerçekleşmesi açısından büyük rol oynadı. Turgut Özal ve Ebülfez Eliçbey’in yapmak isteyip de yapamadığı birçok projenin imzası ve temeli Haydar Aliyev ve Süleyman Demirel tarafından atıldı. Bu döneme aynı zamanda Haydar Aliyev’in Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine “Bir Millet İki Devlet” sloganı damgasını vurdu. Fakat Haydar Aliyev’in vefatı ve Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı süresinin dolması iki devlet arasındaki ilişkilerde bir kopukluk yarattı. İlişkilerin gelişiminde liderlerin dostluğu ve devlet tecrübeleri büyük rol oynadıysa da ilişkilerin birçok bağlamda kurumsallaşmamış olması kopukluğun temel nedenlerindendi. Bu kopukluk döneminde realist dönemin ürünleri olan projeler tamamlanmış olsa da yeni aşamaya geçilemedi.

İlişkilerdeki Sınav Dönemi

Bu süreçte iki devlet arasında oluşan diyalog boşluğu karşılıklı beklentilerin karşılanmasını da olumsuz etkiledi. Oysaki Türkiye’nin Azerbaycan’dan, Azerbaycan’ın ise Türkiye’den bazı beklentileri bulunmaktaydı. Türkiye’nin bu süreçte Azerbaycan’dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik uluslararası ambargoyu hafifletmesi, Ermeni lobisinin sözde Ermeni soykırımı iddialarına karşı Türkiye’yi yalnız bırakmaması ve PKK’ya karşı sınır ötesi operasyona destek vermesi gibi beklentileri oldu. Bu konularda Azerbaycan Türkiye’ye desteğini bazen zamanında bazen de geç de olsa açıkladı. (Azerbaycan’dan Türkiye’ye Destek. Cumhuriyet Strateji, 5 Kasım 2007)

Karşılıklı beklentilerde en az sıkıntı yaşanması gereken konuyken en fazla sıkıntı Ermenilerin sözde soykırım çalışmalarına karşı umulan desteğin Azerbaycan’dan geç gelmesi oldu. 2007 yılında Ermenilerin ABD senatosunda sözde soykırım yasa tasarısını kabul ettirmek için çalışma yaptığı günlerde Azerbaycan’ın teşebbüsüyle Bakü’de Türkiye-Azerbaycan’ın yurt dışındaki lobi teşkilatlarının ortak strateji belirlemesi için toplantı yapıldı. Türkiye’de beklenti bu ortak faaliyetin Avrupa’da ve ABD’de pratiğe dönüşmesi ve Azerbaycan’ın resmi düzeyde Fransa ve ABD’ye tepki göstermesiydi. Ancak destek zamanında gelmedi ve Türkiye’den eleştiri sesleri yükseldi. Türkiye’deki bu eleştiriler ilişkilerde başka bir endişenin oluşmasına da neden oldu. Türkiye Ermeni Sorununun Türkiye-Azerbaycan için ortak sorun olduğu ve Türkiye’nin Ermeni işgaline karşı Azerbaycan’a çok ciddi destek verdiği gerçeğinden yola çıkarak Azerbaycan’ın da Türkiye’nin yanında yer almasını istedi. Türkiye’de birçok yazar Azerbaycan’ı Türkiye’yi yalnız bırakmakla eleştirdi. Bu eleştiri “Azerbaycan bize destek vermiyorsa biz neden Azerbaycan için Ermenistan’la kapılarımızı kapalı tutuyoruz” şeklinde iki devlet arasında soruna neden olabilecek bir seviyeye ulaştı. Fakat Türk yetkililer peş peşe açıklamalar yaparak Ermenistan’ın soykırım iddialarından vazgeçmediği ve işgal ettiği topraklardan çıkmadığı sürece sınır kapılarının açılmayacağını ifade etti. Mayıs 2007’de İstanbul’da yapılan Karadeniz İşbirliği Örgütü zirvesinde Ermenistan Dış İşleri Bakanıyla görüşme yapan dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ermenistan işgal ettiği topraklardan çıkmadığı sürece sınır kapılarının açılmayacağını ifade etti.

Öte yandan Azerbaycan’ın Ermeni lobisinin çalışmalarına karşı Türkiye’ye destek mesajlarının gecikmesi ülkenin kendi içinde de ciddi eleştirilere neden oldu. 12 Ekim 2007’de Azerbaycan’da yayınlanan Ayna gazetesi şöyle yazıyordu: “Temsilciler Meclisi tasarıyı görüşmeye hazırlanırken Abdullah Gül Beyaz Saray’ı uyaran bir mektup yazdı. Maalesef bu mektupta Azerbaycan cumhurbaşkanının imzası bulunmuyordu. Unutulmamalıdır ki, ABD’nin kabul edeceği karar sadece Türkiye’ye değil toprakları işgal altında olan Azerbaycan’a da darbedir.” Azerbaycan’ın resmi desteği 10 Ekim 2007’de Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısının kabul edilmesinden sonra geldi. 10 Ekim’de toplanan Azerbaycan Milli Meclisi tasarıyı kınadı ve kamuoyunda ABD’nin Minsk Grubu’ndan çıkarılması gereğinin gündeme gelmesi istendi. 12 Ekim 2007’de Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Azerbaycan dışişleri bakanlığı yanlış ve kasten alınmış bu kararı kınıyor ve bu kararı bölgesel ve küresel süreç açısından yanlış bir adım olarak değerlendiriyor. Bu konuda Türkiye’nin, arşiv belgelerinin açılması tezini destekliyor. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, ABD Kongresi’ni etnik lobilerin etkisi altında kalmadığını ve kötü niyetli olmadığını göstermesi için 106 sayılı kararı kabul etmemeye çağırıyor”. Bunun dışında Gül’ün Bakü ziyareti öncesi konuyla ilgili basının sorularını yanıtlayan Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov, tasarının Temsilciler Meclisi’nden geçmemesi için Amerikan meclisindeki Azerbaycan’a yakın üyelere, yasanın Azerbaycan-ABD ilişkilerine vereceği zararların anlatıldığını ifade etti.

Doldurulması Gereken Boşluklar

Bakü’ye gitmeden önce Ankara’da Azerbaycan basınıyla yaptığı görüşmede ilişkilerde yeni bir aşamaya geçilebilmesi için iki ülke arasında serbest dolaşımın ve serbest ticaretin sağlanması gerektiğini ifade etti. Serbest dolaşım için Türkiye tek taraflı olarak bir adım attı. 29 Temmuz 2007’den beri Azerbaycan, Türkmenistan, Moğolistan ve Tacikistan vatandaşları 30 günü aşamayan turistik ziyaretlerinde Türkiye’ye vizesiz bir şekilde giriş yapabiliyor. Şimdilik Azerbaycan Türkiye vatandaşlarına vizeyi kaldırmadıysa da Türkiye’nin bu adımı Azerbaycan üzerinde vizeyi kaldırmak için bir baskı oluşturacaktır. Zaten ziyaret bağlamında basına açıklama yapan Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov vizeyi kaldırmak için çalışmalar yapıldığını açıkladı.

Tüm bunların yanı sıra 7 Şubat 2007’de imzalanan demiryolu anlaşması pratiğe dönüşürse serbest ticaret için büyük bir adım atılmış olur. Diğer yandan Gül’ün Bakü’de imzaladığı Uzun Vadeli Ekonomik İşbirliği Anlaşması İcra Planı serbest ticaretin geliştirilmesi için hukuksal bir temel olarak görülebilir. Serbest ticaret ve serbest dolaşım söylemlerinin pratiğe dönüşmesi sadece Türkiye-Azerbaycan ilişkileri açısından değil aynı zamanda Türkiye-Orta Asya ilişkileri açısından da önemlidir. Bu bağlamda Türkiye’nin Azerbaycan-Türkmenistan arasındaki sorunların çözümünde aktif rol alması da Türk dünyası siyaseti açısından önemli bir adım olabilir.

İki ülke arasındaki mevcut ekonomik ilişkiler beklentilerin altındadır ve bu bağlamda bazı boşluklar vardır. Diğer büyük devletlerden farklı olarak Türkiye yurt dışındaki özel yatırımlarını korumak için yeterli çaba sarf etmemektedir. Genel anlamda ise ilişkiler hala kurumsallaşmamış sadece liderlerin inisiyatifi düzeyindedir. Sivil toplum örgütleri, muhalif partiler ve diğer devlet dışı kurumlar arasında özel bir ilişki bulunmamaktadır. İki devlet arasındaki ilişkilerin beklenen düzeye ulaşması için bu boşluklar doldurulmalıdır. Sonuç olarak bu tür ziyaret ve adımlar konjonktürel değil planlı ve devamlı stratejiye dönüşürse iki devlet arasındaki ilişkilerde mesafe kaydedebilir.
GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
12 Eylül 2008       Mesaj #3
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKİYE AZERBAYCAN İLİŞKİLERİNEETNO-SOSYAL BİR YAKLAŞIM
Dr. Yaşar KALAFAT


ASAM Kafkasya Araştırmaları Masası Başkanı


Giriş


Türkiye Azerbaycan ilişkileri denilince süre olarak, Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra geçen son 10 yıllık zamanı kastediyoruz. Bu süre Ebulfez Elçibey Dönemi (Haziran 1992-Haziran 1993) ve onu takip eden dönem olarak ayrı ayrı ele alındığı gibi bu iki soydaş toplumun 10 yıllık ilişkileri bir bütün olarak da çeşitli çalışmalarda ele alınmıştır. Bu itibarla biz yakın geçmişi başlangıcından itibaren ele almayıp son döneme ve daha ziyade son bir yıla yoğunlaşmayı düşünüyoruz.

Türkiye Azerbaycan ilişkilerinin çeşitli safhaları ile diplomasi, enerji, ticaret, eğitim, kültür, iletişim gibi boyutları vardır. Bu alanı daraltıp bir noktada yoğunlaşmak itibariyle bunlan ayrı ayrı ele almayıp merkezine etno sosyal yapıyı oturttuğumuz bildirimizde bu türden konu başlıklarına zaruret duyulunca değineceğiz. Konu sosyal yapı itibariyle ele alınıp ve son bir yıldaki gelişmelere öncelik verilecek olunca; Azerbaycan Türkiye ilişkilerini, Azerbaycan -Iran ve Türkiye-Iran ilişkilerinden bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Türkiye, Azerbaycan ve

Iran'ın demografik yapısı etno-sosyal özelliği ön plana çıkarıyor. Bu üç ülkedeki hakim etnik unsur Kafkasya'nın, özellikle de Güney Kafkasya'nın sorunlarının çözümünde büyük ölçüde tayin edici faktördür. Bu anlamda Türkiye, Azerbaycan kadar Kafkasya ülkesi ve Azerbaycan da İran ve Türkiye kadar ortadoğu ülkesidir Sorunların doğması ve çözümünde siyasi sınırlar kadar demografik sınırlarda tayin edici olmaktadır

"Milletlerin etnik kimlikleri ile yerküre üzerinde dağılımları farklı idari yapılanmalar adı altında da olsa onlara üstünlükler sağlarken bu özellikten rahatsızlık duyan diğer milletler aralarında korunmacı veya saldırgan ittifaklar kurabilirler."

Bölgenin son 10 yılda tekrar sahnelenen tarihi Ermeni meselesi enerji faktörüne bağlı olarak yine adı geçen bu üç ülkenin gündemine oturmuştur. Bizim bildirimizin ağırlık merkezini Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini ele alırken öncelikli olarak bu üç bölgenin olmak üzere sosyal yapıları ile bağlantılı olarak yakın çevre ülkeleri teşkil edecektir.Toplumların, bu arada milletlerin- insan potansıyellen topyekun milli potansiyelin ölçülmesinde bir kıstas olmaktadır. Nüfusça fazla olan toplum bu özelliği ile üstünlük elde etmiş olmaktadır. Homojen kitlelerin bu güç itibariyle başatlilafi heterojen kitleler karşısında onlara avantaj sağlamaktadır. Şüphesiz bir toplumun güçlülüğü için sadece nüfus üstünlüğü yeterli değildir. Farklı etnik özellikler arzeden toplumlarda bu farklılık çok kere dezavantaj oluştururken, bir ülkenin başka bir ülke içerisindeki etnik uzantısı ona avantaj. muhatabına ise dezavantaj sağlamaktadır. Bazı uluslar bu tür demografik dağılımdan empery al çıkarlar gütmüşlerdir. Ermeni lobileri buna bır örnek teşkil eder. Ermeni diasporası Ermeni etnik kimliğini Ermeni cıkarları adına başarılı bir şekilde kutlanmıştır. Bazı uluslar da dünya coğrafyasının neresinde hangi devlet adı ile yaşıyor olsalar da mensup oldukları milliyet onların hedef olarak kabul edilmeleri ıçin yetmektedir. Ermeniler itibariyle Türklüğün durumu budur.

Milletlerin etnik kimlikleri ile yerküre üzerinde dağılımları farklı idari yapılanmalar adı altında da olsa onlara üstünlükler sağlarken bu özellikten rahatsızlık duyan diğer milletler aralarında korunmacı veya saldırgan ittifaklar kurabilirler. Bu türden yapılanmalar onları artık menfaatlerinde bir araya getirebilir. Iran ile Ermenistan dayanışması bu türden bir dayanışmadır. Bu konu evvelce tarafımızdan ayrıntılı incelendiğinden detayına girmek istemiyoruz. Kısaca Azerbaycan- Iran ilişkilerine değinip, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine dönmek istiyoruz. İran

Minsk grubuna uzantı olarak eklenince bu pozisyonunu Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde Azerbaycan'a karşı baskı unsuru olarak kullanabileceğini ima etmiştir. Bu olay gelişmenin birinci etabı idi. Evvelce Azerbaycan ile İran arasında yapılmış ticari, siyasi ve kültürel anlaşmalara göre; Iran Nahçivan'da konsolosluk açarken Azerbaycan da Tebriz'de bir konsolosluk açacaktı. Iran Azerbaycan'a yönelik sınırları belirlenmiş TV yayını yaparken bu hak Azerbaycan'a da verilecekti. İran vaatlerinde durmamış iken Minsk prestij inden hareketle yeni yaptırımlar peşine düşmüştür. İkinci etapta Azerbaycan, Iranla yapılan görüşmelerde Iran içerisindeki soydaş toplum potansiyelini irna ederek Azerbaycan-Ermenistan arasındaki hakemlik rolünde adil olmasını ima etmiştir. Bunu takip eden günlerde Iran hazar denizindeki Azerbaycan petrol arama faaliyetlerine askeri gösteri ile müdahale etti. Bu üçüncü safha idi. Halbuki İran bu bölgenin kendisine ait olduğunu iddia ederken çoko daha evvel bu bölgenin bir hayli güneyinde yani Iran coğrafyasına çok daha yakın bir bölgede Azerbaycan'ın petrol arayabileceğini kabul etmiş ve Azerbaycan bu bölgede petrol arama faaliyetini başlatmıştır (bunlar "Talış deniz" ve Lenkeran Deniz" yataklarıdır).

İran'ın Hazar'ın daha güneyinde Azerbaycana petrol arama ruhsatı tanımışken Hazar'ın daha kuzeyinde bir petrol arama konusunda A İran'ın Hazar'ın daha güneyinde Azerbaycan'a petrol arama ruhsatı tanımışken Hazar' in daha kuzeyinde bir petrol arama konusunda Azerbaycan'a karşı tavır almasının sebebi, Iran Türklüğünün Azerbaycan Türklüğü saffında yer alabileceğini göstermesidir.

Dördüncü rauntta Iran savaş uçakları Azerbaycan sınırlarını ihlal etmiştir. Iran bu tutumu ile Azerbaycan'a askeri üstünlüğü olduğunu mesajını vermiştir. Bu gelişmeyi Azerbaycan'ın etnik tahrikkarlıktan yana olmadığını anlatan açıklamaları takip etmiştir. Bu arada Azerbaycan Türkiye'den İran konusunda yalnız olmadığı tarzında mesajlar almıştır.Bu çok önemli husus, ırki genlerle demografik inisiyatifi elinde tutan Türk soylu kesim karşısında Fars milliyeti kültürel genlerle galebe çalmaya devam etmiştir. Esasen tarih boyunca büyük çoğunluğu Türklerden oluşan kavimlerin oluşturduğu Iran coğrafyasında Gelişen medeniyete Farslar, milliyetleri adına sahip çıkmaktadırlar.

Açıklamanın bu safhasında ırki rekabet kadar kültürel rekabetin de önemli olduğunu ve Iran'ın Iran medeniyet beşiğinin kurucusu, banisi ve sahibi olduğu tezini vurgulamamız lazımdır. Iran Firdevsi ile başlattığı Fars dili inşası çalışmalarında bölgenin arkaik dillerini Farsça çatısı altında birleştirmiş, bu arayışını edebiyat ve mimarisine de yansıtmıştır.Bu çok önemli husus, ırki genlerle demografik inisiyatifi elinde tutan Türk soylu kesim karşısında Fars milliyeti kültürel genlerle galebe çalmaya devam etmiştir. Esasen tarih boyunca büyük çoğunluğu Türklerden oluşan kavimlerin oluşturduğu Iran coğrafyasında gelişen medeniyete Farslar, milliyetleri adına sahip çıkrnaktadırlar. Bu tez Iran Türk yönetimlerini de kapsamış Farslılıkla özdeşleştirilen Iran meden iyeti Gazneii. Babür. Harezmşah. Hazara. Selçuklu ve Osmanlı Türk topluıııları üzerinde kendisini hissettirmiştir. Ovle ki, Iran Türklüğü için Kesrevi ekolünün teşhisi Türkçe konuşan Farsiar şeklindedir. Farsların bu kültür empervalizmi Cumhuriyet Türkiye sinde Atatürk tarafından durdurulurken; günümüzde Iran'ın an ilan kültür politikasının Karakaipakistan. Türkmenistan, Özbekistan. Afganistan ve Azerbaycan avdını farkındadır. Ozetlernek gerekirse Türk sovluların ırk kozuna karşı Fars soylular kültür kozunu kullanmaktadır. Fazla ayrıntıya girmek konunun dışına çıkmaya yol açabilir.Bildirimizin başına dönüp bağlantıyı kurmak zerekirse:Azerbaycan ile Türkiye arasında siyasi. iktisadi ve sair ilişkilerin temelinde Türk dünyasını da kapsayacak kültürel girişimler vatmaktadır. Azerbaycan ile Türkiye'nin Iran karşısındaki kozu sovdaşlık paydasındadır. Iran'ın her iki ülke karşıtı tezi ise kültürden kaynaklanmaktadır.Azerbaycan Türkiye arasındaki bu anlamda kültürel ilişkiler olumlu ve olumsuz seyirler izlerniştir.

Azerbaycan anayasasında milletin adı ve dili ile ilgili maddelerin değiştirilmiş olmaları. öğrenci mübadelesi ve Türkiye'de yüksek öğrenim görmüş Azerbaycanlı gençlerin gelecek endişesi taşımış olmaları.

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Anayasasında yapılan değişiklikle Türkiye'nin garantörlük hakkının kaldırılmış olması gibi hususlar olumlu sayılamayacak faktörlerdir. Diğer taraftan; 1991 yılında kabul edilen bir kanunla Azerbaycan'ın Latin harflerini alarak Türkiye ile aifabe birliğinin sağlanması.Başlangıçta üç ve giderek iki Türkiye TV kanalının Azerbaycan'da naklen yayın yapması ve bu gelişmeyi Azerbaycan'ın bir TV kanalının Türkiye'de yayın yapmasının izlemesi gibi hususlar olumlu gelişmeler olarak kabul edilmelidir.Ancak bütün bunlar Fars kültür emperyalizmi karşısmda izlenecek ortak Türk kültür stratejisini tayin etmiş olma anlamına gelmemektedir.Azerbaycan Türkiye ilişkilerinin İran boyutu kadar Gürcistan boyutu da önemlidir. Azerbaycan-Türkiye-iran üçgeninde olduğu gibi Azerbaycan-Türkiye -Gürcistan üçgeninin de merkezinde Ermeni faktörü vardır. Bu itibarla Gürcistan'ın etno sosyal yapısına göz atılması gerekecektir.Gürcistan'da; Osetler, Abhazlar, Acaralar ve Ermenilerin yanı sıra Türkler yaşamaktadır. Azerbaycan'la Türkiye arasında Fars-Ermeni İttifakı karşıtı Türkçü bir cephe oluşturulması Gürcistan'ı yakından etkileyecektir.

Gürcistan'da Osetler ve Abhazlar Rusya destekli silahlı mücadele vermektedir. Her iki toplum ve Acaralar idari statüye sahip olmalarına rağmen sayıca bunlardan daha fazla olan Gürcistan Türklerinin özel bir statüleri yoktur. Osetler ve Abhazlarda olduğu gibi Gürcistan TürklerineSovyetler Birliği döneminde verilen haklar geri alınmaya başlamış ve ülkenin Türklerinde huzursuzluk baş göstermiştir.

Gürcistan'ın Cavaheti bölgesi Ermenistan' in kuzeyden komşusu Ermeni yoğunluklu bir bölgedir. Kafkasya etnik ayrışmayı esas alan bir saflaşma vaşanır ise, İran-Ermenistan saflarında Cevaheti de yer alacaktır. Bu gelişme Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini yoğunlaştırabilecektir

Cevaheti yakın tarihin Ahıskasıdır. Bu bölgeden sürülen Türkler Avrupa Güvenlik Konseyinin kararına göre 10 yıl içerisinde yurtlarına dönebilme hakkını elde etmişlerdir. Gürcistan ülkesinde Türk nüfusunun yoğunlaşmasını istemezken, Cevahetiyi Türkler için boşaltmak istemeyen Ermeniler bu konuda Türk karşıtı Ermeni-Gürcü ittifakı kurabilirler. Bir Ermeni-Gürcü-Fars dayanışması belirebilir ve bu hal Türk-Azerbaycan
ilişkilerinin sıklaştırılmasını gerektirir.

Ermenistan ve İran Batı karşıtı, Rusya yanlı bir siyaset izlerken Gürcistan. Türkiye ve Azerbaycan gibi Rusya karşıtı, Batı yanlı bir politika takip etmektedir. Ancak Acara Özerk Cumhuriyeti, Gürcistan' a bağlı olmakla beraber, Batı yanlı değil. Ermenistan ve Cevaheti bağlantılı Rusya yanlı bir siyaset takip etmektedir. Türkiye Kars Antlaşmasına rağmen Acara üzerindeki garantörlük hakkını kullanmamaktadır. Kafkasya' da Azerbaycan-Türkiye ve Iran Türklüğü bir saf oluşturur ise Gürcistan Türklüğü bu gelişmenin dışında kalmayacaktır. Böylesi bir gelişme Gürcü-Ermeni-Fars İttifakma yol açabilir. Bununla da kalmayıp halen RF kapsamında da yer alan Derbent'i de kapsar ki, bu hal, zaten mevcut olan Ermeni, Fars ve Rus dayanışmasını geliştirmiş olur.

Ermenistan ve İran Batı karşıtı, Rusya yanlı bir siyaset izlerkenGürcistan, Türkiye ve Azerbaycan gibi Rusya karşıtı, Batı yanlı bir politika takip etmektedir
Sonuç

Azerbaycan -Türkiye ilişkileri etno-sosyal zeminde ele alınınca soy birliği faktörü önem arz etmektedir. Soy birliği mahiyetli bölgesel bir dayanışma ilişkilerin asli unsurlarından olan Iran'ı Fars etno-kültürel yapısı ile devreye sokmaktadır.

Bölgede yürütülecek etno-sosyal özellikli Azerbaycan-Türkiye dayanışması Gürcistan' Rusya'ya da kapsayacaktır.
*TeoDora* - avatarı
*TeoDora*
Ziyaretçi
25 Kasım 2008       Mesaj #4
*TeoDora* - avatarı
Ziyaretçi
Azerbaycan Edebiyatı Türkiye’de Toplu Olarak Yayınlanıyor

Avrasya Yazarlar Birliği’nin girişimleri ile başlatılan proje ile ilk etapta Azerbaycan edebiyatının klasik ve yaşayan yazarlarına ait on eseri Türkiye’de yayına hazırlanıyor.

Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’da bir dizi temasta bulunan Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı Yakup Deliömeroğlu ve Yayın Sorumlusu Ömer Kayır’dan oluşan heyet, hayata geçiren pek çok proje ile Türkiye’ye döndü. Azerbaycan’da bulundukları süre içerisinde Azerbaycan Yazarlar Birliği, Matbuat Konseyi, Üniversite Rektörleri, Azerbaycan Kültür Bakanlığı ve Başbakan Yardımcısı Elçin Efendiev’le Türkiye ve Azerbaycan arasında edebî ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ile ilgili bir dizi görüşmelerde bulundular.


Azerbaycan Edebiyatı Toplu Halde Yayınlanıyor
Bu projelerden ilki, Azerbaycan edebiyatının klasik ve yaşayan yazarlarına ait on eserin Türkiye’de yayınlanması oldu. Azerbaycan’ın ünlü yazarlarından ve Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar ile yapılan görüşmelerde yayınlanacak eserlerin, iki birlik arasında yapılacak görüşmelerle ortaklaşa belirlenmesi kararlaştırıldı. Eserlerin bu yılın Ekim ayından itibaren okuyucu ile buluşturulmasının planlandığını söylediler. Seçilen on kitabın bir başlangıç olacağını belirten Yakup Deliömeroğlu, bu serinin ilave edilecek yeni eserlerle genişletileceğini bildirdi.


Türkiye Edebiyatı Azerbaycan’da

Azerbaycan Edebiyatının Türkiye’de yayınlanması ile paralel olarak Türkiye edebiyatından da seçilecek eserler Azerbaycan’da yayınlanacak. Türkiye edebiyatına karşı yoğun ilgi olmasına karşılık Bakü’de yeterince kitap bulunamadığını belirten Avrasya yazarlar Birliği, bu maksatla Bengü Telif Ajansını kurduklarını belirtiler. Bengü Telif Ajansı, sözleşme imzaladıkları Türkiye’li yazarların eserlerinin Azerbaycan başta olmak üzere diğer Türk Cumhuriyetlerinde yayınlatma faaliyetine başladı. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı TEDA projesi imkanları ile önümüzdeki yıl Türk edebiyatının Türk Cumhuriyetlerinde atılım yılı olacak.
2008 Kaşgarlı Mahmut Yılına Ortak Çalışma


Yaşayan dünya dilleri arasında en eski ansiklopedik sözlüğü hazırlayarak Türk diline hediye eden büyük bilgin Kaşgarlı Mahmut’un doğumunun 1000. yılı olması münasebeti ile “Kaşgarlı Mahmut Yılı” ilan edilen 2008 yılında Azerbaycan Yazarlar Birliği ile ortak faaliyetler yapılacak.

Bu kapsamda Yakup Deliömeroğlu, Azerbaycan’da faaliyet gösteren Kaşgarlı Mahmut Fonu Eş Başkanlığına getirildi. Fon Divanü Lugat it Türk ve Kaşgarlı Mahmutla ilgili yayın ve faaliyetlere ödüller verecek ve kendisi de bir seri yayın faaliyetinde bulunacak.

2008 yılının Kaşgarlı Mahmut Yılı olarak dünya çapında kutlanmasıile ilgili olarak UNESCO’ya da birlikte müracaat edecek olan kurumlar, Türkçenin değişik lehçelerine yayınlanan edebiyat ve kültür dergileri ile ortak Kaşgarlı Mahmut sayısı hazırlama çalışmalarını başlattılar. Bu kapsamda Avrasya Yazarlar Birliği tarafından Ankara’da yayınlamakta olan Avrasya Edebiyat Dergisi Kardeş Kalemler, Azerbaycan’ dan en önde gelen edebiyat dergisi Azerbaycan, İran’da Dr. Cevat Heyet idaresinde yayınlanan Varlık Dergisi, Kırım’dan Kırım Tatar Edebiyat Dergisi Ulduz, ve Kosova’dan Türkçe’m dergileri şimdiden bu ortak projeye destek verdiler. Projeye göre daha sonra katılacak diğer dergilerle Türk Dünyasının dört bir yanından yazarların araştırmacıların yazıları ile birlikte hazırlanacak Kaşgarlı Mahmut Özel sayısı, her dergi kendi lehçesi ve alfabesi ile yayınlanması esasına dayanıyor. Buna göre dergilerin Şubat 2008 sayıları “Kaşgarlı Mahmut Özel Sayısı” olacak.

Alfabe Değiştiren Ülkeler İçinde Dünya’da İlk Kez Azerbaycan Yaptı

Tarihte ve günümüzde Türkiye’niğnde içinde bulunduğu pek çok ülke alfabe değişikliği yaptı ancak önceki alfabesindeki kültür ve edebiyat eserlerini toplu halde yeni alfabe ile yayınlayan ilk ve tek ülke Azerbaycan oldu. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliev’in direktifleri ile başlatılan projede Azerbaycan edebiyatının 400 seçme eseri yeni Azerbaycan Latin alfabesi ile yayınlanıyor. Ararlında Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi Türkiyeli yazarların eserlerinin de bulunduğu kitaplar Latin alfabesi ile yayınlanarak kütüphanelere dağıtılıyor. Bu proje kapsamında 25 milyon kitap basılarak Azerbaycan kütüphanelerine dağıtılıyor.

Yeni Azerbaycan Alfabesinin Türkiyeli okuyucu tarafından rahatlıkla okunabileceğini ve Azerbaycan lehçesinin küçük bir gayretle Türkiyeli okurlar tarafından anlaşılabileceğini düşünen Avrasya Yazarlar Birliği, Azerbaycan Başbakan Yardımcısı Elçin Efendiyev’e bu eserlerden Türkiye’de seçilecek değişik illerden kütüphanelere de gönderilmesi taleplerini ilettiler. Memnuniyetle karşılanan bu talep ortaklaşa hazırlanacak Azerbaycan Kitapları Sergisi ve bu arada düzenlenecek alfabe değişikliği konferansı ile Türk kamuoyuna duyurularak kütüphanelere dağıtılacak.

Azerbaycan Aydınları Belgeseli
Ömer Kayır’ın inisiyatifi ile Azerbaycan’ın yaşayan aydınlarından seçilecek 50 isimin biyografik belgeseli hazırlanıyor. Sovyet dönemi, bağımsızlığın ilk yılları ve geçiş dönemi ile bugünü yaşayan yazar, şair, akademisyen pek çok aydının u dönemler ve her dönemde Türkiye Azerbacan ilişkileri hakkındaki görüşleri belgeselde kayıt altına alınacak.
genco-hkn - avatarı
genco-hkn
Ziyaretçi
9 Ocak 2009       Mesaj #5
genco-hkn - avatarı
Ziyaretçi
İKİ DEVLET TEK MİLLET OLARAK AZERBAYCAN-TÜRKİYE BİRLEŞSİN


azerbaycan1Geçtiğimiz Haziran ayının ilk günlerinde Türkiye ve Azerbaycan’ın üst makamları tarafından Türk –İslam Birliği’nin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı.
İki Müslüman kardeş ülkenin liderleri,“İki devlet tek millet” olma yönündeki temennilerini ve önümüzdeki dönemde bunu gerçekleştirmek için yapacakları çalışmaları açıklayarak Türk – İslam Birliği’ni büyük bir heyecanla bekleyen çevrelere önemli bir müjde verdi.
Hiç kuşku yoktur ki Sayın Adnan Oktar’ın öncüsü olduğu ve uzun yıllardır bu doğrultuda gerçekleştirdiği çalışmaların akabinde yaşanan bu gelişmeler, Allah’ın izniyle İslam ahlakının dünya çapındaki aydınlık geleceğinin bir başlangıcıdır.
Türkiye; geliştireceği stratejilerle hem tüm Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'da kalıcı barışı temin edebilecek, hem de böyle bir birliktelikten oluşacak ekonomik gücü en hakkaniyetli şekilde idare edebilecek bir tarihi birikime sahiptir. Hiçbir maddi değer; tarihe yön vermiş, insanlığa barışı, adaleti ve huzuru getirmiş, zengin bir kültüre sahip, köklü bir medeniyetin kurucusu olan bir milletin sahip olduğu tecrübenin yerini tutamaz. Geçmişte olduğu gibi bugün de Müslüman Türk Milleti; sabrı, imanı ve güzel ahlakı ile mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alacak, farklı kültürlerden ve kökenlerden gelen insanları adalet ve hoşgörü potasında birleştirecek ve tüm dünyanın özlemini çektiği barış ve güvenlik ortamını oluşturacaktır. Bu bakımdan, tarih boyunca cihan devletleri kurarak kıtaları nizama sokmuş, örfünü, kültürünü büyük bir aşk ile muhafaza etmiş olan Müslüman Türk Milleti çok önemli bir dönemeçtedir.
Türk-İslam Birliği'nin kurulması tüm İslam ve Türk dünyası tarafından şevkle ve heyecanla beklenmektedir. Bu birliğin ilk ve en önemli adımı, Azerbaycan ve Türkiye'nin iki devlet, tek millet olarak birleşmesidir. Sayın Adnan Oktar Türk-İslam Birliği'nin ilk aşaması olan bu birleşmenin, daha fazla vakit kaybedilmeden ve daha geç kalınmadan bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini gerek eserlerinde gerekse verdiği röportajlarda birçok kez vurgulamıştır.
Son olarak Sayın Adnan Oktar’ın Onursal Başkanı olduğu Bilim Araştırma Vakfı’nca 29 Mayıs 2008 tarihinde yayınlanan “İKİ DEVLET TEK MİLLET OLARAK AZERBAYCAN – TÜRKİYE BİRLEŞSİN” ilanının hemen ardından 04 Haziran 2008 tarihinde yaşanan gelişmeler, Sayın Adnan Oktar’ın uzun yıllardır gündeme getirdiği İslam Birliği yolunda önemli bir adımdır.
Azerbaycan ve Türkiye’nin “İKİ DEVLET TEK MİLLET” Olarak Birleşme Sürecini Hızlandırmak İçin…
azerbaycan4Yakın geçmişte yaşanan Hocalı Katliamı gibi acıların tekrar etmemesi sağlanmalı, bu topraklara huzurun ve güvenliğin hakim olması için 1992 yılında kapatılıp işgal edilen Laçin Koridoru açılmalı, Dağlık Karabağ bölgesi başta olmak üzere işgal altındaki tüm topraklar işgalden kurtulmalıdır. Laçin Koridoru'nun açılması için her türlü diplomatik girişimde bulunulmalıdır.
Gerginliği tırmandırmak, sürekli düşmanlık duygusunu körüklemek kimsenin yararına olan bir davranış değildir. Çağımız öfke ve kin çağı değil, dostluk, sevgi, anlayış, işbirliği ve kardeşlik çağıdır. Öfke, intikam çağları artık geride kalmıştır. Ermenistan da kardeşçe ve dostça bir yaklaşım içinde olmalı, düşmanlıkları körüklemek yerine sevgiyi ve barışı ön plana almalı, "Türk düşmanlığı" düşüncesinden tamamen vazgeçmelidir. Bu düşmanlık duygusu günümüzün sosyal gerçeklerine de aykırıdır. Bu şekilde yaşamanın, Ermenistan'a bugüne kadar ekonomik olarak da kültürel olarak da bir faydası dokunmamıştır. Düşmanlık siyasetine devam edilmesi durumunda, Ermenistan'ın içinde bulunduğu ekonomik şartlar daha da kötüleşecek, fakirlik ve yokluk daha da artacaktır. Müreffeh ve aydınlık bir Ermenistan'ın yolu, kardeşlik ve sevgiden geçmektedir.
Ermeniler, Kitap Ehli olan bir topluluktur. Müslümanların Kitap Ehli'ne bakış açısı Kuran'a göre çok açıktır. Peygamber Efendimiz (sav) de Kitap Ehli'ne karşı her zaman hoşgörülü ve merhametli olmuştur. Nitekim gerek Selçuklu gerekse Osmanlı dönemi boyunca Ermeniler, Türk hakimiyeti altında hiçbir yerde bulamadıkları refah ve huzuru bulmuşlar, Osmanlılar da Ermenileri Millet-i Sıdıka (Sadık Millet) olarak adlandırmışlardır.
Ancak, Ermenilerin geçmişe dayalı öfke ve kin duygularından kurtulmaları, hasmane bir tutum içinde olmamaları son derece önemlidir. Nitekim inançlarının gereği de budur. İncil'in pek çok açıklamasında, komşuya duyulan sevginin önemine özellikle dikkat çekilmiş, hatta inananların komşularının iyiliği için gayret etmeleri gerektiği bildirilmiştir. Ermenistan'ın komşularına karşı izlediği siyasetin temelinde de, İncil'de kendilerine söylendiği şekilde, sevgi ve merhamet olmalıdır.
“İsa şu karşılığı verdi: Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere tanıklık etme, annene babana saygı göster ve komşunu kendin gibi sev.” (Matta, 19; 18-19)
“Sevgi, komşuya kötülük etmez. Bu nedenle sevgi, Kutsal Yasa'nın yerine getirilmesidir.” (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 13; 10)
“Her birimiz, komşusunu ruhça geliştirmek amacıyla, komşusunun iyiliğini gözeterek onu hoşnut etsin...” (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 15;2)
Eğer Ermenistan dostluktan ve kardeşlikten yana tavır koyarsa, geçmişte yaşanmış tüm olaylar bir kenara bırakılarak, Ermenistan'la ticari ve kültürel ilişkiler kurulabilir. Azerbaycan ve Türkiye'nin birleşmesiyle oluşacak dostluk ortamından Ermenistan'ın da fayda göreceği açıktır. Ekonomik, siyasi ve ticari birliktelik tüm taraflara fayda sağlayacak, bu koşullar altında çok rahat ve müreffeh bir yaşama alanı oluşacaktır. Ermeniler de ticaretlerinde, dinlerinde, dillerinde, yaşamlarında daha özgür, daha güven içinde, daha rahat olacaklardır. Bölgede sürekli tırmanan gerilim yerini barışa bırakacaktır. Bu barıştan tüm tarafların fayda göreceği ortadadır.
Bugün yapılması gereken geçmişi bırakıp geleceğe bakmaktır. Sürekli geçmişte neler olduğunu konuşmak yerine gelecekte neler yapılabileceğini, bölgede ekonomik koşulların nasıl geliştirilebileceğini, kültürel bir atılımın nasıl yapılabileceğini, istikrarın nasıl sağlanabileceğini, anlaşmazlıkların nasıl tamamen ortadan kaldırılabileceğini konuşmak gerekir. Üstünde durulması gereken budur. Geçmişi bugüne taşıyarak, gerginlik ortamı meydana getirmenin kimseye faydası yoktur. Şiddet, gerginlik ve aşırılık hiçbir topluma yarar sağlamaz. Her türlü şiddetten kaçınmak, aşırılık yerine ılımlılığı tercih etmek, itidalli davranmak, hoşgörülü ve sabırlı olmak, gündeme gelebilecek tüm sorunları uzlaşıyla çözüme kavuşturmak en akılcı ve mantıklı yoldur.
Müslüman Ülkelerin Gerek İkili Olarak Gerekse Daha Geniş Platformlarda Birleşmeleri Fikrinin Öncüsü Olan Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarında Konuyla İlgili Yaptığı Açıklamalar…
Bir Yıl Önce 8 Haziran 2007 Tarihinde Yabancı Gazetecilerle Yapılan Basın Toplantısı…
azerbaycan2“Türk devletleri ile Türkiye’nin çoktan birlikte olması gerekiyordu şu ana kadar, bu gereksiz bir gecikmeyle devam ediyor. Konya ili neyse Azerbaycan da odur. Eskişehir neyse Türkistan da odur. Bu devletlerin tek bir çatı altında birleşmeleri ve kardeşçe Dünya barışını koruyacak bir güç olarak aydın çizgide, sevgi dolu, şefkati, merhameti insanlığa sunarak bir bölgede denge unsuru olmasında çok büyük fayda var ve bunun gecikmemesi gerekiyor. Türkiye eğer bölgede ağırlığını koyarsa, anarşinin, terörün en yoğun olduğu bölge de huzura kavuşacaktır. Yani Türkiye’nin bölgede lider olması çok hayati bir konu. Türk Milleti’nin çok hoş insani özellikleri vardır. Sevgide, şefkatte, merhamette, misafirperverlikte, insancıllıkta dünyaya örnek olacak çok üstün yetenekleri vardır. Bu yetenekte olan insanların bölgede denge unsuru olmasında da çok büyük fayda vardır.”
Ocak 2008 tarihli Çay TV Röportajı…
Sunucu: Türkiye'nin yeniden Osmanlı dönemindeki gibi bölgeye hakim, eski gücünde bir ülke olmasını istiyorsunuz. Dünyaya yön veren bir ülke olmasını istiyorsunuz. Bu konuma Türkiye gelebilecek mi?
A O: Zaten yüzyılların mirası bu. Bütün İslam ülkeleri bunu istiyor. Bütün Türk devletleri istiyor. Azerbaycan'a sorun, direkt Türkiye'nin yönetiminde olmayı istiyorlar. Türkiye ile sınırlarımızı kaldıralım tek devlet olalım diyor Azerbaycan.
Haziran 2008 tarihli Azerbaycan TV Röportajı…
Sunucu: Gelelim sizin çok önemle üzerinde durduğunuz bu Türk-İslam Birliği konusuna. Şimdi bu sizin istediğiniz Türk-İslam Birliği. Mesela siz bu birliğin Türkiye’nin öncülüğünde kurulmasını istiyorsunuz. Bununla ilgili çalışmalarınız var. Hatta konferanslar düzenlendi. Şimdi bu kuruluş aynı zamanda bir eski SSCB dönemi gibi, Yugoslavya dönemi gibi öyle bir yapılanma mı olacak yoksa nasıl olacak?
A O: Hayır hayır. Bu bir gönül birliği. Benim düşündüğüm Türk-İslam Birliği’nde bütün devletler milli devlet olarak kalıyor. Hepsi. Bu bir gönül birliği yani bir sevgi birliği, muhabbet birliği ve ortak akıl birliği. Mesela bir yerde bir terör olduğunda ortak karar alıp ortadan kaldırmak. Ekonomik bir çıkmaz olduğunda ortak karar alıp bunu çözmek. Mesela bir ülkenin ekonomik çöküntü içinde olması durumunda ortak karar alıp onu kurtarmak.
Sunucu: “Laçin Koridoru’nun ismini bile hatırlamanız bizim için gerçekten çok şaşırtıcı…”
Sunucu: Hocam peki sizin düşünceniz nedir Azerbaycan’la ilgili? Azerbaycan şu anda biliyorsunuz ki diğer devletlerde olduğu gibi bazı işgal altında olan toprağı vardır. Karabağ toprağı vardır. Biraz önce röportaj öncesinde konuştuğumuz zaman siz Laçin Koridoru’ndan bahsettiniz. İsmini bile hatırlamanız bizim için gerçekten çok şaşırtıcı bir şeydir. Çünkü birçok insan onu bilmiyor. Ne düşünüyorsunuz Hocam bu konuda? Ermenistan’ın işgali, bizim toprakları alması. Daha sonra Karabağ ile ilgili sorunlar, daha sonra Hocalı soykırımı oldu.
A O: Bu Laçin koridoru yıllardan beri beni özellikle çok rahatsız eden bir konudur. Onun mutlaka bir an önce açılması gerekiyor. İki devlet tek millet. Bir kere iki taraf da Türk, iki taraf da Müslüman. Tamamen suni bir ayırım var. Yani Ankara ile Konya’yı ayırmış gibi bir şey oldu. Bu ne kadar mantıklı olursa iki ülkenin ayrı olması da o kadar mantıklı şu an. O Karabağ sorununun Ermenistan ile akılcı görüşmelerle mutlaka bir an önce çözülmesi gerekiyor. Çünkü bu onların da lehine. Yani Türkiye’yi karşısına almak, Azerbaycan’ı karşısına almak, Ermenistan için en son düşünülmesi gereken bir şeydir. En hatalı harekettir. Türkiye’yi de Azerbaycan’ı da kendine dost bilip, yakın bilip onların desteğini araması gerekiyor. Onun için bu Karabağ sorununun bir an önce hallolması, o yolun açılması, koridorun açılması çok hayati. Türkiye ile bağı sağlayan yoldur. Çok hayati. Bu olmayacak şey değil. Çok kolay yapılır. Yani diplomatik bir düzenleme ile çok kolay yapılır. Ama azmetmek lazım.
Sunucu: On seneyi aşkın bir zamandır yapılamıyor. Diplomatik olaylar devam ettiriliyor.
A O: Büyük kamuoyu baskısı gerekir. Arkadaş diyeceksin bu yolu açalım. Ermenistan’a biz destek olalım, ekonomisini canlandıralım. Gelin bizde çalışın. Biz de sizde çalışalım. Gelin Azerbaycan’da istediğiniz gibi gelişin çalışma yapın. Azeriler de sizin topraklarınızda çalışsın. Ama şurayı halledelim. Yani şu haksız işgal kalksın yolu da açalım. İki devlet bir millet oluşsun.
Sunucu: Yani böyle Türk-İslam Birliği’ne atılan ilk adım olmuş oluyor.
A O: Çok hayati. Birinci meyve budur.
29.Mayıs.2008 Tarihli “Azerbaycan-Türkiye” İlanının Hemen Ertesinde Basında Çıkan Haberler
04.Haziran.2008 / Yeni Şafak Gazetesi
Azerbaycan ve Türkiye İki Ayrı Devlet Tek Millet
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev baş başa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından basın toplantısı düzenlediler. Sayın Erdoğan yapılan görüşmelerde iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, ticari, eğitim gibi alanlarda ilişkileri gözden geçirdiklerini belirtti. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin müstesna bir nitelik kazandığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ortak projelerin, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin gücünü gösteren önemli bir gösterge olduğunu söyledi.
Aynı şekilde İKÖ'de (İslam Konferansı Örgütü) iki ülkenin hep dayanışma içinde olduğunu, Avrupa Parlamentosu'nda da bunun örneklerinin bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Türk dünyasında da Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dayanışmanın iyi bir örnek olduğunu belirtti. Erdoğan, “Aldığımız kararlarda hiçbir zaman bir şüphecilik yoktur. Hemen süratle gereği neyse bu yapılmıştır. Bundan sonra da yapılmaya devam edecektir. Bizim dayanışmamız olmaması halinde o zaman bizim 'iki ayrı devlet, tek millet' anlayışı yerine gelmez. Bunu her zaman yerine getirmemiz lazım” diye konuştu.
l 05.Haziran.2008 /Türkiye Gazetesi
Erivan’a Mesaj
ERDOĞAN: Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ için bundan sonra da Azerbaycan ile ortak hareket edeceğiz.
Günübirlik ziyaret için Nahçıvan’a giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldi. Baş başa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından basın toplantısı düzenleyen iki lider, Ermenistan işgali altındaki Dağlık Karabağ bölgesi için birlik mesajı gönderdi. Erdoğan, “Yukarı Karabağ meselesinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde, uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözüme kavuşturulmasını arzuluyoruz. Bugüne kadar bu konuyu nasıl desteklediysek bundan sonra da aynı kararlılıkla desteklemeye devam edeceğiz” dedi. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dayanışmanın iyi bir örnek olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, “Dayanışmanın olmaması halinde ‘iki ayrı devlet, tek millet’ anlayışı yerine gelmez. Bunu her zaman yerine getirmemiz lazım” diye konuştu.
05.Haziran.2008 /Akşam Gazetesi İki Ayrı Devlet Tek Millet
Erdoğan ve Aliyev, Nahçıvan’da ‘dayanışma’ mesajları verdi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le görüşmelerin ardından ortak düzenledikleri basın toplantısında Erdoğan şöyle konuştu:
- KAFKASYA ARTIK ÇÖZÜLSÜN: Güney Kafkasya’da barış, istikrar ve refah ile iş birliğinin tesisi konusunda Sayın Aliyev ile aynı görüşleri paylaşıyoruz. Yukarı Karabağ sorununun Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde artık çözüme kavuşturulması bizlerin de arzuladığı en önemli konudur.
- TÜRK DAYANIŞMASI: Türk dünyasında Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dayanışma iyi bir örnek. Bizim dayanışmamız olmaması halinde o zaman bizim ‘iki ayrı devlet, tek millet’ anlayışı yerine gelmez. Bunu her zaman yerine getirmemiz lazım.
Aliyev de, Azerbaycan ve Türkiye’nin her konudaki tutumlarının ‘’tamamen örtüştüğünü’’ söyledi. Nahçıvan’da böyle bir görüşmenin büyük önemi olduğunu kaydeden Aliyev, “Çünkü Nahçıvan, Azerbaycan’ın Türkiye ile kara sınırı olan tek bölgesidir. Türkiye, 1990’lı yıllardaki kriz döneminde (Ermenistan tarafından yapılan) muhasara (kuşatma) altındaki Nahçıvan için ciddi rol oynadı” dedi.
05.Haziran.2008 / Sabah Gazetesi
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Nahçıvan Özerk Bölgesi'ni ziyaretinde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile iki ülke arasında önemli ekonomik adımlar atıldı. … Aliyev Azerbaycan'ın Türk vatandaşlarına uyguladığı vizeyi kaldırma kararını açıkladı.
Kafkaslardaki Kardeş Cumhuriyet: AZERBAYCAN
azerbaycan3Azerbaycan Türkleri 28 Mayıs 1918'de ulusal Azerbaycan devletini kurmuşlardır. 1920’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmak zorunda kalan Azerbaycan, 30 Eylül 1991’de SSCB’nin çöküşüyle bağımsızlığını yeniden ilan etmiştir.
Azeriler Kafkasya bölgesinin en büyük Türk bölümünü oluşturmaktadır. Ülkede eğitim bu bölgedeki tüm diğer Türk devlet ve topluluklarına göre çok ileri seviyededir.
Asya kıtasının batısında Kafkasya Dağlarının Güneydoğu yamaçlarında yer alır.
86.000 km2 yüzölçümü, 8 milyon nüfusu, verimli tarım arazileri ve doğalgaz, petrol ve demir cevheri gibi zengin doğal kaynakları ile güçlü bir devlet olma yolunda ilerleyen Azerbaycan Cumhuriyeti, stratejik açıdan Kafkaslar'ın ve Orta Asya'nın en önemli bölgesinde yer alır.
Türk işadamları tarafından gerek yatırım gerekse ticari faaliyet bakımından tercih edilen bir ülkedir. 1992 yılından itibaren birçok Türk şirketi Azerbaycan'da müşterek müessese kurmuşlar, şube veya temsilcilik açmışlardır.
“ Türk İslam Birliği’nin bir gün bile gecikecek durumu yok. Hemen olması lazım. Bu herkesin lehine. Ne NATO’nun aleyhine, ne Avrupa Birliği’nin aleyhine, bütün dünyanın lehine bu. Her yönden çok büyük bir menfaat ve fayda var bunda. Ama Türkiye’nin lider olması şart görünüyor.”
A O (Nisan 2008 tarihli Türkmeneli TV Röportajı…)
Türk Birliği'nden İslam Birliği'ne Doğru
Türkiye ve Azerbaycan arasında tesis edilecek işbirliği ve bütünleşme politikalarının ilk adımı, bu ülkeler arasında "Türklük ve Müslümanlık" bilincinin geliştirilmesidir. Türkiye önderliğinde gerçekleştirilecek "Türk-İslam Birliği" Allah’ın izniyle bir öncü model olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olan Türkiye'nin, Balkanlar'dan Doğu Türkistan'a kadar uzanan bölgede bu yönde yapacağı başarılı girişimler yıllarca "Adil Türk İdaresi" altında yaşamış Ortadoğu Müslümanlarını da olumlu yönde etkileyerek İslam Birliği'nin bir an önce oluşturulmasını sağlayacaktır. Milli ve dini kimliklerin giderek daha da önem kazanacağı ve medeniyetler arasında çatışmalara sahne olacağı düşünülen bir çağda sağlanacak İslam Birliği, böyle bir çatışmanın zeminini de ortadan kaldıracaktır. Bununla birlikte, Allah'ın izni ile, yaşanacak bu güzel gelişmelerle tüm dünya aydınlık bir çağa kavuşacaktır.
“Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56)
TUZCUAY - avatarı
TUZCUAY
Ziyaretçi
17 Kasım 2009       Mesaj #6
TUZCUAY - avatarı
Ziyaretçi
Azeybaycan Türkiye İlişkileri

Atatürk: "Azerbaycan'ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir."

Haydar Aliyev: "Biz bir millet, iki devletiz."

Ebulfez Elçibey: "İki kardeşin yan yana ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz."

Devlet adamlarının bu sözleri ülkeler arasındaki bağın derinliğini anlatmışlardır.
TUZCUAY - avatarı
TUZCUAY
Ziyaretçi
17 Kasım 2009       Mesaj #7
TUZCUAY - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye Azerbaycan Siyasi İlişkileri

Türkiye, 9 Kasım 1991 tarihinde Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk devlet olmuştur. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler 14 Ocak 1992 tarihinde tesis edilmiştir.
Türkiye ve Azerbaycan arasında mevcut kardeşlik ilişkileri gücünü derin tarihi, kültürel, insani bağlar ve ortak dilden almaktadır. Türkiye, başından itibaren, Azerbaycan ile yakın ortaklık ilişkileri geliştirmiş ve yeni bağımsız bir Cumhuriyet olarak çeşitli güçlüklerle karşılaşan Azerbaycan'ın bu zorlukların üstesinden gelebilmesinde kuvvetli destekçisi olmuştur. Türkiye, Azerbaycan'ın bağımsızlık ve egemenliğinin pekiştirilmesine, toprak bütünlüğünün korunmasına ve Hazar Denizi'ndeki doğal kaynaklarından gelen ekonomik potansiyelinin hayata geçirilmesine önem atfetmektedir.
Öte yandan Türkiye, Azerbaycan yönetiminin ülkede çoğulcu demokratik yapıyı yerleştirme ve piyasa ekonomisini bütün kurallarıyla işler hale getirme yönündeki çabalarını desteklemektedir.
Egemen eşitlik ve karşılıklı saygı temeline dayanan Türkiye-Azerbaycan ilişkileri sadece siyasi alanda değil, ekonomi, ticaret, eğitim, ulaştırma, telekomünikasyon, tarım, sosyal güvenlik, sağlık, kültür, bilim, turizm gibi her alanda gelişimini sürdürmektedir. İki ülke arasında imzalanmış olan anlaşmalarla ilişkilerin ahdi zemini teşekkül etmiştir. Üst düzey temaslar ve her seviyede ziyaretler düzenli ve sık bir şekilde gerçekleştirilmektedir.
Ermenistan’ın, Azerbaycan topraklarını işgaliyle ortaya çıkan Yukarı Karabağ sorunu, Güney Kafkasya’da siyasi istikrarın, ekonomik gelişmenin ve bölgesel işbirliğinin önündeki en önemli engeldir. Yukarı Karabağ ihtilafı Azerbaycan’da bir milyonu aşkın insanın yerlerinden edilmesine ve Azerbaycan topraklarının %20’sinin işgaline yol açmıştır.
Türkiye, Azerbaycan'ın en önemli dış politika sorunu olan Yukarı Karabağ uyuşmazlığı konusunda da Azerbaycan'ın yanında yer almakta, bu soruna bir an önce barışçı, adil ve kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla AGİT çerçevesinde faaliyet gösteren Minsk Grubu’nun çalışmalarına aktif olarak katılmaktadır. Türkiye, AGİT Minsk sürecini, ihtilafa çözüm bulunabilecek platform olarak görmeye devam etmekte, bununla birlikte, barış sürecinde mevcut tıkanıklığın aşılabilmesi için yaratıcı açılımlara gerek bulunduğunu düşünmektedir.

Türkiye, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yürütülmekte olan doğrudan ve dolaylı görüşmeler sürecine soruna barışçı bir çözüm bulunmasında yararlı olacağı düşüncesiyle destek vermektedir. Türkiye, Yukarı Karabağ sorununun çözümünde her iki tarafın da kabul edeceği bir çözüme destek vermeye hazırdır.

İki ülke arasında son dönemde çeşitli üst düzey temas ve ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Bu meyanda Sayın Cumhurbaşkanı Gül resmi bir ziyarette bulunmak amacıyla 6-8 Kasım 2007 tarihlerinde, Sayın Başbakanımız da 11 Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nın açılış törenine katılmak üzere 16-17 Kasım 2007 tarihlerinde Azerbaycan’a gitmişlerdir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev de Türkiye-Yunanistan Enterkonnektörünün açılış törenine katılmak üzere 18 Kasım 2007 tarihinde
ülkemize gelmiştir.

İki ülke arasında üst düzey ziyaretler 2008 yılında da devam etmiştir. Azerbaycan Başbakanı Artur Rasizade, Sayın Başbakanımızın davetine icabetle, 21 Mayıs 2008 tarihinde ülkemize bir çalışma ziyaretinde bulunmuş, Sayın Başbakanımız ise, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in davetine icabetle 3-4 Haziran 2008 tarihlerinde Nahçıvan’ı ziyaret etmiştir.

Bu ziyaretlerde gerek iki ülke ilişkileri ve işbirliği, gerek bölgesel ve uluslar arası konu ve sorunlar geniş şekilde ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın Bakü ziyaretleri sırasında 6 Kasım 2007 günü imzalanan Ortak Bildiri’ye de iki ülke ilişkilerinde hakim olan anlayış bütün yönleriyle yansımıştır.

Azerbaycan’la yakın temas ve diyaloğa büyük önem veren Türkiye, Rusya-Gürcistan gerginliği sürecinde Azeri liderlerle sık sık bir araya gelerek, bölgesel gelişmeler ve Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu (KİİP) inisiyatifimiz hakkında görüş alışverişinde bulunmuştur.

Bu meyanda, Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Sayın Dışişleri Bakanı Ali Babacan, 20 Ağustos 2008 tarihinde Bakü’yü ziyaret etmiş, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Sayın Elmar Memmedyarov 29 Ağustos 2008 tarihinde ülkemizi ziyaret etmiş ve son olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül 10 Eylül 2008 tarihinde Bakü’ye günübirlik bir çalışma ziyareti gerçekleştirmiştir.

Benzer Konular

25 Aralık 2011 / Bia Türk ve İslam Dünyası
6 Ocak 2009 / Bia Türk ve İslam Dünyası
18 Nisan 2013 / Misafir Soru-Cevap
21 Mayıs 2008 / Hi-LaL Türk ve İslam Dünyası
21 Mayıs 2008 / The Unique Taslak Konular