Arama

Hücre Organelleri

Güncelleme: 26 Temmuz 2017 Gösterim: 141.420 Cevap: 4
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
23 Şubat 2007       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
ORGANELLER:

Sponsorlu Bağlantılar
1. MİTOKONDRİ:
Oksijenli solumun yapan tüm ökaryotik hücrelerde görülen organeldir. Hücrelerdeki görevi enerji üretmektir. Dolayısıyla enerji ihtiyacının fazla olduğu kas hücreleri, aktif taşımanın fazla olduğu hücreler, sinir hücreleri gibi hücrelerde sayı oranı fazladır. Sayıları hücrenin fonksiyonuna bağlı olarak ,hücre başına birkaç taneden 2500’ e kadar çıkabilir. Mitokondri iki katlı zara sahiptir. Zarları yapı olarak hücre zarının yapısına benzerler. Dış zar düz, iç zar ise içeriye doğru oluşan tüp şeklinde krista adı verilen kıvrımlardan oluşur. Krista zarında, elektron taşıma sistemine ait enzimler bulunur. ETS enzimleri enerji ile ilgili enzimler olduğundan fazla enerjiye ihtiyaç duyan hücrelerin mitokondrilerinde çok sayıda bulunur. İç zarın sınırladığı orta kısma matriks denir. Matrikste solunumla ilgili enzimler, ribozom DNA, RNA, protein, su ve mineraller bulunur.
Mitokondri DNA’sı,mitokondrinin çekirdekten bağımsız olarak çoğalması ve kendine has bir metabolizmasının olmasını sağlar.Yalnız, solunum enzimleri ve bazı maddeler çekirdek DNA’sında sentezlenir. Mitokondri DNA’sı çekirdek DNA’sına göre daha az bilgi taşır.
2.RİBOZOM:
Virüsler hariç bütün hücrelerde bulunan ribozom, büyüklüğü 150-200 Å(angström) arasında değişen en küçük organeldir. Ribozomlarda protein sentezi yapılır. Hücreye giren aminoasitler burada protein haline getirilir. Proteinler hücrenin en önemli yapıtaşları olduğu için ribozomlar da hücrenin en önemli organelidirler.İzole edilmiş ribozomlar, hücre dışında gerekli ortam hazırlandığında protein sentezi yapılır.
Zarsı bir organel olmayan ribozomların yapısında sadece rRNA ve protein bulunur. Protein kısmı sitoplazmada ribozomlarda, rRNA ise çekirdekçikte yapılır. Ribozomlar iki alt birinden oluşur. Ribozomu oluşturacak rRNA ve çekirdekte birleşerek büyük ve küçük alt birimleri oluşturur.Bu alt birimler daha sonra sitoplazmaya geçer.
Protein sentezi yapılmadığı zamanlarda bu alt birimler birinden ayrılır, işlevsel hale gelebilmek için tekrar birleşirler.
Ribozomlar, hücrede bir organele bağlı veya serbest olarak görülür. Bağlı olarak E.R ve çekirdek zarı üzerinde serbest olarak da sitoplazma sıvısı kloroplast ve mitokondri matriksinde bulunurlar. Hücrelerde iki farklı büyüklükte ribozom bulunur. Bumlar 70S ve 80S ribozomlarıdır.Prokaryotlarda ökaryotları kloroplastları ve mitokondrilerinde küçük ribozomlar bulunur.Ökaryot hücrelerin ribozomları ise 80’dir.
3.ENDOPLAZMİK RETİKULUM:
Hücre zarını çekirdek zarına bağlayan kanallardan meydana gelir. E.R yumurta, embriyonik hücreler ve eritrositler hariç bütün ökaryotik hücrelerde bulunur.Her hücrenin endoplazmik retikulum kendisine has bir yapıya sahiptir. E.R kanalcıkları sabit bir yapıya sahip olmayıp,hücrenin işlevine göre değişebilir.Kanalcıklar hücre bölünürken kaybolur, daha sonra yeniden oluşturulur. E.R başlıca özellikleri şunlardır:
- Zarları üzerinde bulunan ribozomların sentezlendiği protein moleküllerini golgi aygıtına taşır.
- Granülsüz E.R yağ sentezi yapar.İç salgı bezlerinden yağ tabiatında steroid hormonları salgılar.
- Sitoplazmik matriksle birlikte hücreye destek sağlar.
- Hücre içi dolaşımı sağlar. İyon ve küçük molekülleri gerekli bölgeler taşır.
- Hücrede asidik ve bazik tepkimelerin birbirlerini etkilemeden meydana geldikleri ortamı oluşturur.
- Çizgili kaslarda, kasın gevşemesi ve kasılmasında rol oynar.
- E.R yapı ve fonksiyon yönüyle çekirdekle yakın ilişki vardır.

Hücrede iki tip E.R bulunur.

A:Granüllü Endoplazmik Retikulum:
Zarları üzerinde ribozom bulunduğu için granüllü bir görüntüye sahiptir. Ribozomlar E. R üzerinde düzenli aralıklarla dizilirler.Bu tip E. R özellikle protein sentezinin hızlı olduğu hücrelerde daha iyi gelişi. Ribozomlarda sentezlenen protein E. R kanallarına geçer.Sentezlene proteinler ya doğrudan metobolik faliyetlerde kullanılır yad golgi aygıtı vasıtasıyla hücre dışına salgılanırlar.
B:Granülsüz Endoplazmik Retikulum:
Üzerinde ribozom bulunmaz, düz bir yapıya sahiptir.Genellikle karaciğer, testiz, ovaryum,böbrek üstü bezi, bağırsak mukakozası gibi işlevleri birbirinden farklı hücrelerde bulunur.
4.GOLGİ AYGITI:
Olgunlaşmamış kan ve sperm hücreleri hariç bütün okaryotik hücrelerde görülür. Hücrede genellikle sentrozom civarında ve hücre tabanına yakın bulunur. Golgi aygıtı üst üste yığılmış yassı keselerden meydana gelmiştir. Keselerin çevresinde tomurcuklanma sonucu oluşan irili ufaklı kesecikler ve kofullar bulunur. Golgi aygıtının E. Rdan farkı üzerinde ribozomların bulunmaması ve keselerin belli bir bölgede grup halinde bulunmasıdır.
Golgi aygıtının başlıca görevi salgılamadır.
- Golgi aygıtından oluşan kesecikler hücre zarının yapısına katılırlar.Golgi vasıtasıyla dolu kesecik hücre zarının arasına girerek zarın hareket etmesine ve genişlemesini sağlar.
- Golgi aygıtı, salgı yapan hücrelerde çok iyi gelişmiştir. Tükrük bezi hücreleri
- Golgi aygıtı lizozom oluşumunda görev alır.
- Golgi aygıtının keselerinden tomurcuklanma ile bazı kofullar oluşur
- Bitkilerde hücre çeperinin oluşumuna katılır.
5.LİZOZOM:
Alyuvar hücresi dışında bütün hayvan hücreleri bulunur. Bitki hücrelerinde bulunmaz. Zarla çevrili bir organeldir.İçinde sindirim enzimleri bulunur. Hücre içi ve dışı sindirimi gerçekleştirir.Yaşlanmış organellerin ve hücrelerin parçalanmasını sağlarlar. Bu yüzden akyuvar ve karaciğer hücrelerinde bol miktarda bulunur.Hücre savunmasında etkilidirler.Spermin baş kısmında bulunurlar yumurtayı delmesini sağlarlar. Lizozom bozulmaları sonucu hücrelerde mutasyon meydana gelebilir. Eğer lizozom zarı patlarsa hücre kendini sindirir ve eritir.Buna otoliz denir. Ölümden bir süre sonra görülen kokuşma bunun sonucudur.
6.PEROKSİZOM:
Hücrelerde zehir etkisi yapan hidrojen peroksiti su ve oksijen atomuna dönüştüren kataraz enzimini taşıyan organeldir. Peroksizomlar protislerde kas ve böbrek hücrelerinde bulunurlar. Kloroplastlardan gelen gilikolit asit molekülü Peroksizomda bulunan enzimler vasıtasıyla parçalanır.

7.KOFUL:
İçinde koful özsuyu bulunan zarlı keseciklerdir. Bitki ve tek hücrelilerde çok bulunur. Hücrenin sindiriminde, boşaltımında ve madde alış verişinde kullanılan boşaltım kofulu sindirim kofulu gibi çeşitleri vardır. Tatlı sularda yaşayan tek hücrelilerde kontraktil koful suyun fazlasını hücre dışına atar. Hayvan hücrelerinde az sayıda küçük koful bulunur. Genç bitki hücresinde çok sayıda küçük koful, yaşlı hücrede ise büyük koful bulunur.
8.PLASTİTLER:
Hücrelerde kloroplast,kromoplast,ve lökoplast olmak üzere üç tip plastit bulunur.
A: Kloroplast:
Bitkilerde fotosentezin gerçekleştiği yeşil renkli plastitlerdir.kloroplastlar özellikle bitkilerin yeşil kısımlarında bulunur. İki katlı zardan meydana gelirler. Kloroplastlar grana ve stromadan oluşur. Grananın etrafında “stroma” adı verilenbir sıvı ile doludur.Stromada DNA, RNA, Ribozom fotosentez enzimleri, karbonhidratlar, yağlar, proteinler, su ve mineraller bulunur.
-Kroloplastın temel görevi fotosentezdir
-kloroplasttada mitokondiride olduğu gibi atp üretimi yapılır.bu sentezlenen atp dışasrı verilmez farkı budur. Kloroplast ve mitokondri yapısal olarak prokaryotik hücrelere benzerler. Her ikiside benzer yapıda ribozom içerirler. Kendilerine özel olan DNA’ları ile kendilerini eşleyebilirler.

B:Kromoplast:
Bitkilerdeki yeşilden başka sarı, turuncu, kırmızı renkleri oluşturan pigmentlerin bulunduğu plastitlerdir. Genellikle çiçek yaprak ve meyvelerde bulunur. Yeşil yaprakların sonbaharda sararmasının nedeni klorofillerin bozulup kloroplastların kromoplastlara dönüşmesidir.
C:Lökoplast:
Renksiz plastitlerdir. Nişasta, yağ ve protein depolarlar. Işık görmeyen kök, toprak altı gövdelerde ve tohumlarda bol bulunur. Işık gördüğünde kloroplasa dönüşür.
9.SENTROZOM:
Bitki hücresinde, yumurta hücresinde ve sinir hücresinde bulunmaz. Yosun, mantar ve hayvan hücrelerinde bulunur. Zarsızdır ve sentriyol denilen iki silindirik proteinden oluşur. Hücre bölünmesi sırasında ikiye bölünen sentriyolün her biri bir kutba gider ve aralarında iğ iplikleri oluşur. Kromozomlar sentromellerinden bu ipliklere tutunarak kutuplara doğru çekilir. Kısaca görevi hücre bölünmesi sırasında iğ ipliklerini oluşturur.

ÇEKİRDEK:
Çekirdek hücrenin yönetim ve kalıtım merkezidir. Hücre metabolizmasının çekirdek yönetir. Yine canlıların özelliklerini taşıyan kromozom çekirdekte bulunur. Hücre bölünmesiyle bu özellikler hücreden hücreye aktarılır. Dolayısıyla çekirdek hücrenin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan bir hücresel yapıdır. Genellikle yuvarlak veya oval bir yapıya sahip olan çekirdek ışık mikroskobuyla da görülebilir. Çekirdek ve sitoplazma arasında belli bir oran vardır.
1.Çekirdek Plazması ve Zarı:
Çekirdek plazması:Çekirdeğin içini dolduran sıvıdır. Yarı akışkan yapıda olan bu sıvının viskositesi sitoplazma sıvısından daha yüksektir. İçinde su, protein, DNA, RNA, mineral ve diğer maddelerden oluşur.
Çekirdek zarı:Çekirdek materyali çift zarla çevrilmiş olarak sitoplazmadan ayrılır. Çekirdek zarı E.R’un devamı şeklinde olup E.R’un zarı ile bağlantı halindedir. Çekirdeğin iki zarı arasında kanal bulunur. Bu zar yapı olarak hücre zarının yapısına benzer. Hücre zarından farklı olarak dış zar üzerinde ribozomlar bulunmaz ve halka şeklinde “annulus” denilen yapılardan oluşan geniş “porlar” görülür. Porlar çekirdek plazmasıyla sitoplazma arasında serbest geçişe ve madde alış verişine imkan sağlar. Çekirdekte sentezlenen RNA molekülleri porlardan sitoplazmaya geçer. Ayrıca sitoplazmada sentezlenen bazı proteinlerde bu porlardan çekirdek içine alınır.
3.Çekirdekçik:
Hücrede bir veya daha fazla sayıda bulunabilen çekirdekçik, ribozom ve protein sentezinde aktif rol oynar. Yapısında DNA, RNA ve bazik proteinler bulunur. Ribozomun yapısına katılan RNA’ların çoğu çekirdekçikte sentezlenir. Çekirdekçik hücrede RNA’ların en yoğun olduğu bölgedir. RNA’lar burada proteinlerle birleşerek ribozomun alt birimlerini oluşturur. Porlardan sitoplazmaya geçen alt birimler birleştiğinde işlevsel ribozomları oluştururlar. Çekirdekçiğin sayısı ve büyüklüğü hücrenin işlevine göre değişir. Kas hücreleri gibi protein sentezinin az olduğu hücrelerde çekirdekçik bulunmaz veya çok küçüktür. Buna karşılık salgı hücreleri gibi protein sentezinin hızlı olduğu hücrelerde çekirdekçik büyük veya çok sayıda bulunur. Çekirdekçik ışığı çok iyi kırdığından ışık mikroskobuyla görülebilir.
4.KALITIM MATERYALİ:
Kalıtım materyalinin yapısal sırası;
Nükleotit → Üçlü Şifre → Gen → DNA
Üçlü şifre üç nikleotitin birleşmesinden meydana gelir. Genler değişik sayıda nikleotitlerden meydana gelmiş protein sentezi yapmakla görevli DNA parçasıdır. Genler kromozomların lokus denilen yerlerinde bulunurlar. Bu yapılarla canlıların özellikleri nesilden nesile geçer. Yine hücrede her enzim bir genin kontrolünde çalışır. Genler bir araya gelerek DNA meydana getirir. DNA terimi tüm nükleotit dizisini ifade etmek için kullanıldığı gibi nükleotit dizisinin belli bir bölgesi içinde kullamılır. DNA çekirdekte proteinlerle birlikte bulunur. DNA protein kompleksi kromatin olarak atlandırılır. Kromatinler ise hücre bölünmesi esnasında kısalıp kalınlaşarak kromozomları oluşturur. Proteinler ,mRNA transkripsiyonu ve DNA replikasyonuna yardımcı olur ve DNA replikasyonuna yardımcı olur ve DNA’yı organize eden yapısal proteinler olarak görev yapılır.
ÇEKİRDEĞİN GÖREVLERİ:
1.Protein Sentezi:Protein sentezi transkripsiyon ve translasyon denilen iki aşamada gerçekleşir.
A: Transkripsiyon (Yazılım)DNA’daki protein şifresi mRNA şeklinde sitoplazmaya taşınır.DNA’dan mRNA sentezine transkripsiyon denir.Bu esnada DNA’nın tamamı değil sadece ilgili gendeki şifre kopyalanır.
B:Translasyon (Çeviri):Translasyon mRNA’la sitoplazmaya taşınan şifrenin ribozomlarda protein şeklinde kodlanmasıdır. Translasyon esnasında şifre okunur ve bu şifreye göre sitoplazmadaki aminoasitler enzimler yardımıyla birbirine bağlanarak protein molekülü oluşturur.Bu hücrede aynı anda çok çeşitli protein sentezlenebilir. Bir protein molekülünün sentezlenebilmesi için yaklaşık 10 saniye ile 2dakika yeterlidir. Bakterilerde protein sentezi daha hızlıdır. Bu nedenle antibiyotiklerin bir çoğu bakterilerdeki protein sentezine engelleyerek etkili olur.


BAKINIZ
Hücre Organelleri - Peroksizom
Hücre Organelleri - Koful
Hücre Organelleri - Plastitler
Hücre Organelleri - Sitoplazma
Hücre Organelleri - Miyofibril
Hücre Organelleri - Hücre Çekirdeği
Hücre Organelleri - Çekirdekçik
Hücre Organelleri - Ribozom
Hücre Organelleri - Lizozomlar
Hücre Organelleri - Mitokondri
Hücre Organelleri - Sentrozom
Hücre Organelleri - Sil
Hücre Organelleri - Golgi Cisimciği (Golgi Aygıtı)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Ekim 2016 01:58
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mart 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇEKİRDEK (NÜKLEUS
  • Hücrenin yönetim ve kalıtım merkezidir.
Yapısı:
Genellikle sitoplazmadan etraflarını çeviren çift zarla ayrılmışlardır. Çekirdek zarı, geçiş olanağı veren porlara(deliklere) sahiptir. Çekirdeğin içini dolduran çekirdek plazması sitoplazmanın devamı gibidir. İçinde çekirdekcik (nükleolus) bulunur.
Sponsorlu Bağlantılar
Fonksiyonu:
Sahip olduğu kromozomlar sayesinde yöneticilik görevini üstlenir. Ayrıca hücre bölünmesinde denetim merkezi olma özelliğine de sahiptir.


ORGANELLER
HÜCRE ZARI:
Önemli noktalar:
  • Hücreyi bir bütün halinde kuşatan hücre zarı, hücre içindekilerin birarada kalmasını ve madde alışverişini sağlar.
  • Seçici geçirgen bir yapıdadır.
Yapısı:
Hücre zarının(veya plazma zarı) yapısında yer alan iki temel madde, protein ve lipittir. Lipoprotein yapılı bu birim zarın kalınlığı yaklaşık 75-100Å kadardır. Hücre zarının yapısıyla ilgili olarak ileri sürülen çeşitli görüşler vardır. Bunlardan ikisi:
  1. katmanlı bir yapının olduğunu kabul eden sandviç zar modeli
  2. mozayik tipi bir yerleşmenin olduğunu kabul eden akıcı mozayik zar modeli
Hücre zarı seçici geçirgen bir yapıdadır. Örneğin hücre zarı küçük moleküllerin geçmesine izin verdiği halde (glikoz gibi), büyük moleküller (nişasta gibi) hücre zarından geçemezler.
Fonksiyonu:
Hücreye belli bir şekil ve yapı kazandıran, dağılmasını önleyip dış ortamdan ayıran, hormon ve diğer maddeleri tanıyan zarın en önemli görevi: madde alışverişini düzenlemesidir. Hücre için gerekli besinlerin, gazların ve diğer maddelerin alınmasını, metabolizma artığı olan H2O, CO2 üre ile özel olarak üretilen hormonların dışarı verilmesi hücre zarının görevidir.
Hücre zarından geçen maddelerin hücreye giriş çıkışı pasif taşımayla veya aktif taşıma ile olur.


ORGANELLER
SİTOPLAZMA
Önemli Noktalar:
  • Organellere yatak görevi yapan hücre bölümüdür.
  • Hücre zarı ile çekirdeğin arasını dolduran kısımdır.

Miktarı hücrenin büyüklüğüne göre değişiORGANELLER
SİTOPLAZMA
Önemli Noktalar:
  • Organellere yatak görevi yapan hücre bölümüdür.
  • Hücre zarı ile çekirdeğin arasını dolduran kısımdır.
  • Miktarı hücrenin büyüklüğüne göre değişir.
Yapısı:
Sitoplazmanın bileşiminde en fazla su ( %65-%95) bulunur. Geri kalanı da proteinler, yağlar, karbonhidratlar, tuzlar, vitaminler, hormonlar ve çeşitli iyonları kapsar. Yumurta akı kıvamında bir yapıdadır.
Fonksiyonu:
Hücre içi canlılık olaylarının gerçekleşmesini sağlamaktadır

Yapısı:
Sitoplazmanın bileşiminde en fazla su ( %65-%95) bulunur. Geri kalanı da proteinler, yağlar, karbonhidratlar, tuzlar, vitaminler, hormonlar ve çeşitli iyonları kapsar. Yumurta akı kıvamında bir yapıdadır.
Fonksiyonu:
Hücre içi canlılık olaylarının gerçekleşmesini sağlamaktadır.


ORGANELLER
MİTOKONDRİ
  • Mitokondriler çift zarla çevrelenmiş yapılardır.
  • Mitokondrilere hücrenin enerji üretim merkezleri denilebilir.
Yapısı:
İpek böceği kozası gibi oval şekilli, iki katlı zarla çevrelenmiş organellerdir. Dış zar düz, iç zar yassı kesecikler şeklinde katlanmalar yapar. Bu zar katlarına krista denir. Kristaların arasında ve mitokondrinin içinde matriks denilen bir sıvı bulunur. Kendine özgü DNA, ribozom ve iç zarın üzerine yerleşmiş solunum enzimleri vardır. Gerekli olduğunda çoğalabilirler.
Fonksiyonu:
İçteki zarın kıvrımları üzerinde solunum enzimleri bulunur. Oksijenli solunum reaksiyonlarının büyük bir kısmı burada geçer. Bu sayede, bazı besinlerden oksijen yardımıyla ATP denilen enerji deposu moleküllerin üretilmesi sağlanmaktadır. Mitokondrilerin hücredeki sayısı enerji ihtiyacına göre hücreden hücreye değişir. Örneğin insanların kas, beyin ve karaciğer hücrelerinde oldukça çok bulunurlar.




ORGANELLER
GOLGİ APARATUS
Önemli noktalar:
  • Üstüste yığılı yassı kesecikler halindedir.
  • Maddelerin küçük kofullar halinde paketlenmesiyle görevlidirler.
Yapısı:
Golgi Aparatus (veya Golgi cisimciği) endoplazmik retikuluma benzeyen bir yapı gösterir. Ancak bu organelin zarlarının üstünde ribozomlar bulunmaz. Golginin mikroskopik görüntüsü üstüste konulmuş tabaklar gibidir.
Fonksiyonu:
Golgideki yassı kesecikler, salgı maddelerinin biriktirilip küçük kofullar halinde bir zarla çevrilerek paketlenmesinde görevli oldukları belirlenmiştir. Bu paketlendirmeyi gerçekleştirerek lizozom oluşumunu sağlarlar.


ORGANELLER
ENDOPLAZMİK RETİKULUM
Önemli noktalar:
  • Hücre zarından çekirdeklere kadar uzanan ince borucuklar sistemidir.
  • Hücre içinde madde taşır.
Yapısı:
Hücre zarından çekirdeklere kadar uzanabilen zar yapılı kanallardan oluşur. Hayvan hücrelerinde bitki hücrelerine oranla daha gelişmiş olan bu yapıların sitoplazmaya bakan yüzlerinde ribozom bulunuyorsa granüllü (tanecikli) ER; ribozom bulunmuyorsa granülsüz (taneciksiz) ER denir.
Fonksiyonu:
Hücre içi madde iletimi görevini üstlenir. Granülsüz ERlar ayrıca yağ asidi ve diğer lipitleri sentezlerler.




ORGANELLER
RİBOZOM
Neler önemli:
  • Ribozomlar hücreler içinde yuvarlak tanecikler halinde bulunurlar.
  • Ribozomlar ya sitoplazma içinde ya da endoplazmik retikulum zarlarının sitoplamaya dönük yüzlerine bağlı olarak bulunurlar.
  • Ribozomlar hücrede protein sentezinin yapıldığı organellerdir.
Yapısı:
Yapıları ribonükleoprotein, yani kendilerine özgü ribonükleik asit (RNA) ile proteinlerden oluşur. Küresel yapıda, iki parçalı çok küçük organellerdir. Zarları bulunmaz. Ağırlıkça 60% ribozomal RNA (rRNA)dir.
Fonksiyonu:
Çekirdekten gelen emirlere uygun olarak hücrenin kendine özgü proteinlerinin sentezlendiği yerlerdir. Hücrenin protein ihtiyacına bağlı olarak sayısı hücreden hücreye göre değişmektedir. Mesela salgı hücrelerinde çok sayıda bulunmaktadır.
İki çeşit ribozom vardır. Birincisi ER'ye bağlı olanlar, ikincisi de sitoplazmada bulunanlar. Bağlı olanlar ER'de kullanılarak veya ER içinde taşınacak olan proteini sentezlerken, serbest olanlar sitoplazmada kullanılacak olan proteini sentezlerler.



KROMOZOMLAR

ATP- Adenozin trifosfat denilen ve molekül olarak nükleotit yapılı canlıların doğrudan kullandığı enerji molekülü

Aktif taşıma- Yarı geçirgen zar aracılığıyla ATP harcanarak gerçekleştirilen madde taşıması.

Besin- Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri amacıyla kullandıkları maddelerdir.

Beslenme- Canlıların canlılık olaylarını sürdürebilmeleri amacıyla gerekli maddeleri sağlama olayı.

Çekirdek- Bitki ve hayvan hücreleri gibi ökaryot hücrelerin ortasındaki hücre faaliyetlerinin yönetim merkezi.

Deoksiriboz- Beş karbonlu şeker.

DNA- Deoksiribo Nükleik Asit. Tüm canlıların hücrelerinde ve bazı virüslerde bulunan temel canlılık maddesi.Kalıtsal özelliklerin dölden döle geçmesini sağlayan genleri taşıyan en büyük hücresel molekül.

Hücre- Canlıların yapı, görev ve üreme birimleri. Yani canlıların en küçük canlı yapıtaşları.

Hücre Çeperi- (Hücre duvarı) Bitki hücrelerinde hücre zarlarının dışında bulunan cansız, sert ikinci bir zar. Bitkilere koruyuculuk ve desteklik sağlayan hücresel yapı.

Karbonhidrat- Karbon,hidrojen ve oksijen içeren organik bileşiklerdir.Çay şekeri(sükroz),nişasta, glikojen ve selüloz en tanınmış karbonhidratlardır.

Klorofil- Fotosentez olayında güneş enerjisini kimyasal enerjiye çeviren yeşil pigment.

Kromozom- Çekirdek içindeki protein kılıf içine yerleşmiş DNA moleküllerinin oluşturduğu yapılar.

Lipid- Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan karbonhidratlardan sonra ikinci temel enerji kaynağı olan moleküller.

Lizozom- Yapılarında sindirim enzimleri bulunur. İntihar kesecikleri de denir.

Mayoz- Kromozom sayısını yarıya indiren hücre bölünmesi.

Metabolizma- Tüm canlılarda yapılan beslenme, solunum, boşaltım, büyüme gibi yaşamsal olayların tümü.

Mitokondri- Hücrelerin enerji üretim merkezi.

Mitoz- Bir hücreden aynı nitelikte iki yeni hücre meydana getiren bölünme şekli.

Nükleotid- Nükleik asitlerin yapısına katılan birim molekül.

Oksijenli solunum- Karbonhidratların oksjenle yakılması sonucunda enerji sağlanmasına denir.

Organel- Hücre içinde belli görev yapmak üzere özelleşmiş ve zarla çevrilmiş yapılar. Çekirdek,mitokondri, kloroplast...gibi.

Organizma- Beslenme, solunum, boşaltım vb. yaşamsal olayları tek başına yapabilen ve belli bir bütünlüğü olan canlı.

Osmoz- Suyun çok olduğu yerden az olduğu yere doğru hücre zarından geçişi.

Ototrof- Yeşil bitkiler gibi kendi besinlerini kendileri yaparak beslenen canlı.

Ökaryot hücreler- Bitki ve hayvanlarda olduğu gibi çekirdek, mitokondri vb. gelişmiş yapılara sahip gelişmiş hücre.

Pasif taşıma- Madde moleküllerinin yoğunluk farkından dolayı yoğun ortamdan az yoğun ortama doğru taşınmalarıdır. Enerji harcanmaz. İki şekilde olur: Difüzyon ve osmoz.

Protein- Karbon, hidrojen, oksijen, azot ve çoğunlukla kükürt fosfor içeren bileşiklerdir.

Preparat- Lam ve lamel arasına konulan mikroskopta incelenmeye hazır hale getirilmiş madde.

Prokaryot hücreler- Zarla çevrilmiş özel organelleri olmayan hücreler. Örneğin-bakteri ve yeşil algler

Ribozom- Hücredeki protein sentez yeri.

RNA- (Ribo Nükleik Asit) Hücre çekirdeğindeki DNAların biyolojik bilgilerini sitoplazmaya iletip olayları yürüten nükleik asit çeşidi.

Sitoplazma- Hücrenin zarı ile çekirdeği arasını dolduran, yarı akışkan yapıdaki canlı kısım.

Solunum- Canlıların yaşamları için gerekli enerjiyi sağlamak amacıyla besinleri parçalayıp ATP üretmesi.

Üreme- Canlıların soylarının devam edebilmesi amacıyla kendilerine benzer bireyler oluşturmaları olur.

PROTEİN

ATP- Adenozin trifosfat denilen ve molekül olarak nükleotit yapılı canlıların doğrudan kullandığı enerji molekülü

Aktif taşıma- Yarı geçirgen zar aracılığıyla ATP harcanarak gerçekleştirilen madde taşıması.

Besin- Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri amacıyla kullandıkları maddelerdir.

Beslenme- Canlıların canlılık olaylarını sürdürebilmeleri amacıyla gerekli maddeleri sağlama olayı.

Çekirdek- Bitki ve hayvan hücreleri gibi ökaryot hücrelerin ortasındaki hücre faaliyetlerinin yönetim merkezi.

Deoksiriboz- Beş karbonlu şeker.

DNA- Deoksiribo Nükleik Asit. Tüm canlıların hücrelerinde ve bazı virüslerde bulunan temel canlılık maddesi.Kalıtsal özelliklerin dölden döle geçmesini sağlayan genleri taşıyan en büyük hücresel molekül.

Hücre- Canlıların yapı, görev ve üreme birimleri. Yani canlıların en küçük canlı yapıtaşları.

Hücre Çeperi- (Hücre duvarı) Bitki hücrelerinde hücre zarlarının dışında bulunan cansız, sert ikinci bir zar. Bitkilere koruyuculuk ve desteklik sağlayan hücresel yapı.

Karbonhidrat- Karbon,hidrojen ve oksijen içeren organik bileşiklerdir.Çay şekeri(sükroz),nişasta, glikojen ve selüloz en tanınmış karbonhidratlardır.

Klorofil- Fotosentez olayında güneş enerjisini kimyasal enerjiye çeviren yeşil pigment.

Kromozom- Çekirdek içindeki protein kılıf içine yerleşmiş DNA moleküllerinin oluşturduğu yapılar.

Lipid- Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan karbonhidratlardan sonra ikinci temel enerji kaynağı olan moleküller.

Lizozom- Yapılarında sindirim enzimleri bulunur. İntihar kesecikleri de denir.

Mayoz- Kromozom sayısını yarıya indiren hücre bölünmesi.

Metabolizma- Tüm canlılarda yapılan beslenme, solunum, boşaltım, büyüme gibi yaşamsal olayların tümü.

Mitokondri- Hücrelerin enerji üretim merkezi.

Mitoz- Bir hücreden aynı nitelikte iki yeni hücre meydana getiren bölünme şekli.

Nükleotid- Nükleik asitlerin yapısına katılan birim molekül.

Oksijenli solunum- Karbonhidratların oksjenle yakılması sonucunda enerji sağlanmasına denir.

Organel- Hücre içinde belli görev yapmak üzere özelleşmiş ve zarla çevrilmiş yapılar. Çekirdek,mitokondri, kloroplast...gibi.

Organizma- Beslenme, solunum, boşaltım vb. yaşamsal olayları tek başına yapabilen ve belli bir bütünlüğü olan canlı.

Osmoz- Suyun çok olduğu yerden az olduğu yere doğru hücre zarından geçişi.

Ototrof- Yeşil bitkiler gibi kendi besinlerini kendileri yaparak beslenen canlı.

Ökaryot hücreler- Bitki ve hayvanlarda olduğu gibi çekirdek, mitokondri vb. gelişmiş yapılara sahip gelişmiş hücre.

Pasif taşıma- Madde moleküllerinin yoğunluk farkından dolayı yoğun ortamdan az yoğun ortama doğru taşınmalarıdır. Enerji harcanmaz. İki şekilde olur: Difüzyon ve osmoz.

Protein- Karbon, hidrojen, oksijen, azot ve çoğunlukla kükürt fosfor içeren bileşiklerdir.

Preparat- Lam ve lamel arasına konulan mikroskopta incelenmeye hazır hale getirilmiş madde.

Prokaryot hücreler- Zarla çevrilmiş özel organelleri olmayan hücreler. Örneğin-bakteri ve yeşil algler

Ribozom- Hücredeki protein sentez yeri.

RNA- (Ribo Nükleik Asit) Hücre çekirdeğindeki DNAların biyolojik bilgilerini sitoplazmaya iletip olayları yürüten nükleik asit çeşidi.

Sitoplazma- Hücrenin zarı ile çekirdeği arasını dolduran, yarı akışkan yapıdaki canlı kısım.

Solunum- Canlıların yaşamları için gerekli enerjiyi sağlamak amacıyla besinleri parçalayıp ATP üretmesi.

Üreme- Canlıların soylarının devam edebilmesi amacıyla kendilerine benzer bireyler oluşturmaları olur.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 24 Ocak 2012 13:10 Sebep: Kırık Link
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
15 Nisan 2007       Mesaj #3
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Bu sayfada da size genel olarak bir hayvan hücresini ve içindeki organellerini tanitacagim. Asagidaki hazirlamis oldugum tablo'da organellerin resimleri ve genel fonksiyonlarini bulabilirsiniz.ODTÜ'nün egitim sisitemine uygunlugu açisindan özellikle ingilize resimler bulup koymaya özen gösterdim.

cellnuc2
Hücre Çekirdegi
Hücrenin beynidir, ve kromozomlari içerir, hücre bölünmesini yardim eder..

endoretic3
Endoplazmik Retikulum
salgi salinimi ile ilgilenir.Iki türü vardir; Granüllü ve granülsüz...

ribosome1
Ribozom
Protein sentezi ile ugrasan bir organeldir...

golgiapp1
Golgi Aygiti
Salgi paketleri ile ugrasir...

mitochondria2

Mitokondri
Hücrenin enerji üretim merkezidir...

lysosome1
Lizozom
Hücrenin sindirim merkezidir...

kaynak : MIDDLE EAST TECHNICAL UNIVERSITY - Main Page

Sitoplazmanın içindeki organellerin adları ve görevi nelerdir? (Derya Kirman)

Sorunuzun cevabı, aslında çeşitli üniversitelerde "Sitoloji" adı altında en az bir dönemlik bir ders kapsamında anlatılıyor. Ancak yine de, elimden geldiğince kısa ama işe yarar bir şekilde özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle bir hücre için organellerin, bir vücut için organlar ve organ sistemleri anlamına geldiğini aklımızda bulundurmalıyız. Yani organellerin tek tek görevlerinden ziyade, birlikte çalışmaları sonucunda hücre içi aktivitelerinin düzenlendiği gerçeğini hatırlamalıyız. Tıpkı vücudumuzdaki her organın kendi başına bir görevinin olmasının yanında, vücudumuzda yürütülen tüm metabolik aktivitelerin, bu organların bir arada ve belirli bir düzen içerisinde çalışmasını gerektirdiği gibi; hücre içi organellerin görevlerinde de aynı durum söz konusu.
Sitoplazma içindeki organelleri, görevleri ile birlikte kısaca (mümkün olduğunca kısaca) şu şekilde listeleyebiliriz:

Çekirdek: Hücrenin beyni sayılabilecek bu organel, çoğu kaynakta sitoplazma içerisindeki bir organel olarak sınıflandırılmaz. Bunun nedeni, hücrenin bu kaynaklarda zar, sitoplazma ve çekirdek olmak üzere 3 bölümde incelenmesidir. Genetik materyal (DNA ve RNA) çekirdek içerisinde yer aldığı için, hücre içerisindeki bütün protein sentez oluşumlarının temel kodu ve emri çekirdek tarafından verilir. Çekirdeğin temel görevini, hücrenin genetik kodunu korumak ve gerektiği yerde gerektiği şekilde kullanılmasını sağlamak olarak özetleyebiliriz. Hücre bölünmesi sırasında da, bu genetik madde kopyalanarak oğul hücrelere geçirilir.

Mitokondri: Hücrenin enerji üretim merkezleridir. Hücrenin enerji ihtiyacına göre sayıları farklılık gösterebilir. Oksijenli solunumun gerçekleştiği ve bu sayede de çeşitli besin maddelerinin sindirimi sonucunda açığa çıkan organik moleküllerden enerjinin elde edildiği organeldir. Diğer bir görevi ise, hücre içeriğindeki fazla kalsiyumun depolanmasıdır.

Kloroplast: Sadece bitki hücrelerinde ve bazı bakterilerde bulunan bu organel, fotosentezin gerçekleştiği yapıdır. Bu organellerde özel enzimler eşliğinde gerçekleştirilen tepkimeler sonucunda su ve karbondioksit, güneş enerjisi yardımıyla organik moleküllere dönüştürülür.

Endoplazmik Retikulum: Hücre içi ağ yapısını oluşturan bu organel, aslında çekirdeğin dış zarının bir uzantısıdır. Ribozom taşıyıp taşımamasına göre iki tipi görülür:
1. Granüllü E.R: Ribozom taşıyan tipteki ER, protein sentezinde rol alır. Protein sentezinde anahtar görevi üstlenen ribozomları taşımasının yanında, sentezlenen proteinlere şeker eklenmesinden ve bu proteinlerin bir kısmının hücre içi organellerin zar yapısına katılmak üzere gerekli yerlere gönderilmesinden de sorumludur.

2. Düz E.R: Ribozom taşımayan tipteki ER ise, özellikle steroid hormonların ve lipidlerin sentezinde görevlidir. Bu nedenle de özellikle böbrek üstü bezleri, testisler ve ovaryumlarda gelişmiş olarak bulunurlar. Ayrıca zehirli metabolitlerin detoksifiye edilmesinde (zehir özelliğinin kaldırılmasında), kolesterol ve safra yapımında, glikojen sentezinde ve yıkımında da rol oynamaları nedeniyle, karaciğer hücrelerinde de bol miktarda bulunurlar. Tüm bunlara ek olarak, midenin hidroklorik asit salgısını gerçekleştiren hücrelerde klor iyonlarının atılmasından ve kas hücrelerinde kalsiyum iyonlarının depo edilmesinden de sorumludur.

Ribozom: Protein ve RNA moleküllerinden meydana gelen bu organeller, protein sentezinde anahtar görevdedir. DNAdan alınan şifre, mRNAlar tarafından ribozomlara ulaştırılır ve tRNAlar tarafından uygun şifre ile örtüşen amino asitlerin ribozom üzerinde bir araya getirilmesi sayesinde protein sentezi gerçekleştirilir.

Golgi cisimciği: Hücre içinde oluşturulan bütün salgıların, deyim yerindeyse paketlendiği organeldir. Salgı moleküllerine son şekillerinin verilmesi, yoğunlaştırılması, hücre dışına gönderilmeye hazır hale getirilmesi ve depo edilmesi golgi aygıtı tarafından gerçekleştirilir. Ayrıca sperm hücrelerinin uç kısmında bulunan ve yumurta zarının delinmesinden sorumlu enzimleri taşıyan akrozom keseciklerinin oluşumunda da rol alır.
Enzim içeren salgı kesecikleri olarak da tanımlanan zimogen granülleri salgılanması, lizozomların sentezi ve hücre zarının bütünlüğünün korunması ile işlevlerinin düzenlenmesi de golginin diğer görevleri arasındadır.

Lizozom: İçeriğinde asit karakterde enzimleri taşıyan ve bitki hücrelerinde bulunmayan bu organel, büyük biyomoleküllerin, çeşitli hücre içi veya dışı yapıların parçalanmasında rol alır. Yaşlanan hücreler veya organellerin parçalanması da lizozomlar tarafından gerçekleştirilir. Sperm ucundaki akrozom kesesi de özelleşmiş bir lizozomdur ve yumurta zarının eritilmesine yardımcı olan enzimlerin salgılanmasında görevlidir. Düzenli olarak gerçekleşen kemik yıkımına yardımcı olan lizozomlar, hücre farklılaşması ve metamorfoz esnasında gerçekleşen programlı hücre ölümünden de sorumludur.

Vakuol (Koful): Bitki hücrelerinde bulunan bu organel, kısmen de olsa lizozomların görevini üstlenmiştir. Makromoleküllerin sindirimi ve depolanması da bu organel tarafından gerçekleştirilir.

Sentriyol: Bu organel, bölünme esnasında kromozomların tutunduğu iğ iplikçiklerinin yapımından sorumludur. İlkel yapılı olanlar haricinde bitki hücrelerinde, çoğu bir hücreli canlıda, olgunlaşmış sinir ve kas hücrelerinde sentriyol bulunmaz. Bu tip hücrelerin bölünmesi esnasında iğ iplikçikleri, sitoplazmada bulunan maddeler tarafından oluşturulur.
Olgun yumurta hücresinde de bulunmaz, ancak bu durumda da döllenme sonrasında hücre bölünmesinde spermden gelen sentriyoller tarafından iğ iplikçikleri oluşturulur.

Peroksizom: Amino asitlerden amino gruplarını ayırma, alkolleri detoksifiye etme, hücre için zararlı bir bileşik olan hidrojen peroksitin oksitlenerek su ve oksijene dönüştürülmesi, çeşitli makromoleküllerin yapımı gibi tepkimelerden sorumlu olan enzimleri içerir. Lipid metabolizmasında görev alan bazı enzimleri de taşıdığı düşünülmektedir. Tohumun çimlenmesi sırasında yağların karbonhidratlara dönüşüm tepkimelerinde görev alırlar.

Bu organellerin hepsi de, ökaryot hücrelerde tıpkı hücrenin kendisi gibi zar ile kaplıdır. Bunların arasında çekirdek, mitokondri ve kloroplast, diğer organellerden farklı olarak çift zar ile kaplıdır.
Sıraladığımız bu organellere ek olarak, hücre içinde bulunan multiveziküler (çok sayıda vezikül içeren) organeller, pigmentler, kristalize yapılar, glikojen ve yağ cisimcikleri, hücre iskeletini oluşturan mikrofilamentler ve ara filamentler de sitoplazma içerisinde bulunan diğer yapılar.

kaynak : .:TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi:.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 24 Ocak 2012 13:11
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
29 Mart 2008       Mesaj #4
RuYa - avatarı
Ziyaretçi

Çekirdekli hücreler adım adım evrimleşerek değil, belirli kademelerde evrimleşmiş diğer hücrelerle simbiyoz yapmak suretiyle organizasyonlarını geliştirmişlerdir.Bunun için birçok kanıt ta vardır.Bu fikri ilk defa 1900 yıllarında Rus Botanikçisi MERESCHKOWSKY ortaya atmıştır.

Çekirdekli hücreler, isminden de anlaşılabileceği gibi kalıtsal materyali hücre içinde belirli bir zarla çevrilmiş çekirdeğin içinde bulunan hücrelerdir.Kromozomları DNA 'lardan ve proteinlerden yapılmıştır.Mitozla bölünürler.Stoplazmalarında karmaşık organeller taşırlar; Ribozom, Mitokondri, Golgi komplexi, Endoplazmik Retikulum, Lizozom, Kloroplast, ...

PROKARYOT'LARIN (ÇEKİRDEKSİZ HÜCRELERİN ) EVRİMİ

Bakteriler, mavi-yeşil algler, rikestsiyalar, antinomisetler ve miykoplazmalar bu gruptandır.Mavi-yeşil algler hariç, hepsi bir hücrelidir.Organeller ve karmaşık sitoplazma bu canlılarda yoktur.Mavi-yeşil algler çekirdeksiz hücrelerin en gelişmiş kolunu oluşturur.

Hemen hepsi kromozom olarak proteinle kuşatılmış çember şeklinde bir DNA zinciri içerir.Mitoz bölünme yoktur.Kromozomlar açılarak ve hücrenin bir ucundan diğer ucuna hareket ederek kendilerini eşler. Daha sonra hücre bölünür.Her hücrede haploit olan tek bir kromozom vardır.

Fosilleri olmadığından kesin bir yargıya varmamız olanaksız olmasına karşın, yaklaşık iki buçuk ila üç milyar yıl önce, kese şeklindeki ilkin hücrelerden prokaryotların evrimleştiği varsayılmaktadır.

ÇEKİRDEK ZARININ EVRİMİ

Hücrenin beyni sayılan çekirdeğin, geçmişte fosil bırakmadığı için , nasıl oluştuğunu açıklamak oldukça zordur.Büyük bir olasılıkla DNA taşıyan ilkin bir hücrenin, DNA taşımayan daha büyük bir hücreye girmesiyle meydana gelmiştir.Çekirdeğin yaklaşık iki buçuk ila üç milyar yıl önce ortaya çıktığı var sayılmaktadır.Mitozun ortaya çıkması da yaklaşık bir milyar yıl önce olmuştur

KAMÇI VE SİLLERİN EVRİMİ

Bu değişiklikte bir kısım adrıbeslek hücre, klorofil taşıyanhücreleri tutsak edip onlardan geçinmeye başlarken , bir kısmı da avcılıkla geçinmeye başlamıştı.Uygunışık ararken değişik hücresel hareketlerle yer değiştirebilen pigmentli hücreleri ( özellikle yılankavi hareketlerle ) avlayabilmek için adribeslek yaşayan hücrelerin de hareket organellerini kazanma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.Başlangıçta, daha önce birikmiş hareketsiz depo maddelerini yerken hareket organellerine gereksinmesi yoktu ; hücre zarı hareketleri yeterliydi. Son durumda ise gerçek bir av-avcı ilişkisi ortaya çıkmıştı.

Kamçı da bulunduğu hücrelerde kademe kademe gelişmemiş, dışarıdan hazır alınmıştır.Öyleki, bugün Spirochaeta olarak bilinen, çekirdeksiz, küçük, tirbişon şeklindeki bakteriler, dönerek ve yılankavi kıvrılarak ileriye doğru hareket eder.Bu bakterilerin enine kesitleri incelendiği zaman,yapılarının bugün kü sillere çok benzediği, onlar gibi çevrede boyuna dokuz fibril taşıdığı görülür.Bu şekildeki bir bakteri, bir rastlantı sonucu böyle bir hareketsiz hücrenin üzerine yapışırsa, bu birlikten her ikisi de yararlanır.Bakteri, büyük hücreye hareket yeteneği verir; büyük hücrede bakteriyi yenmekten kurtarır ve aldığı besinlerden yararlanmasını sağlar.Bu simbiyozis, bir zaman sonra, birbirlerinden ayrılamayacak kadar gelişir.Bununla beraber kamçılar kendi otonom hareketlerini hala sürdürürler.


ENERJI ELDE EDILME YONTEMLERININ VE MITOKONTRILERIN OLUSUMU
(Oksijenli Solunuma geçiş )

İlk oluşan canlı moleküller enerji kaynağı olarak ortamda bulunan fosforik asiti ve belki kısa dalgalı bazı güneş ışınlarını kullanmışlardır.

ANARGANİK MADDELERDEN ENERJİ ELDE EDİLMESİ:
Ham maddeler bittikten sonra ilkin hücrelerin birkısmı fotosentez yapma yetenegini kazanırken , bir kısmı da hatta bir hücreliler enejilerini, demiri , kükürtü,Nitratı ...vs. ortamda zenginleşmeye başlayan Oksijenle Oksitlemek suretiyle elde etmeyi başarmışlardır.Bunlara Fe,S,Ni..vs Bakteriler denir.

Oksijen ortaya çıkmadan önce ortamda bulunan organik moleküller özellikle Glikoz ve benzerleri ilkin hücreler tarafında mayalanmayla parçalanarak bir miktar enerjiye dönüştürülüyordu.Bu yıkımın en genel şekli hemen tüm hücrelerde stoplazma içinde meydana gelen yaklaşık on tepkimeli kademeli Glikozdur.Bu stoplazmanın en ilkel enerji kazanma ortamı olarak zamanımıza kadar geldiğini gösterir.Yani stoplazma ilkel yapısını kısmen korumuştur.Glikozun son ürünü Laktik asittir.Başlangıçta ortamda oksijen olmadığı için yıkılma bu kademeden ileriye götürülemez ve Laktik asit atık madde olarak dışarıya atılır.Bu evreye kadar olan parçalanmalar mayalanmanın (fermantasyonun) ilk evrelerine çok benzerlik gösterir.Bugün bu yolla oksijenle enerjilerini kazanan hücrelerin tepkimelerindeki ilk kademelerde (Glikoliz) keza bazı bakterilerde ve mayalarda hala oksijen kullanılmadan enerji elde edilmektedir.Glikozda şeker içindeki enerjinin ancak 1/12 si kullanılır.

Bu evreye kadar gelmiş ilkel hücrelerin bir kısmı, serbest oksijen oluşmadan önce bir kademe evrimsel gelişme daha yaparak mayaları meydana getirmiştir.Nitekim bu kademede bir miktar enerji daha elde edilerek Laktik Asit, Etilalkole (=ispirtoya) dönüştürülür ve ayrıca Karbondioksit çıkartılır.Enerjinin büyük bir kısmı dışarıya atılan alkolde kalır.Alkol ortalama %12’ye yükselince zehir etkisi yaparak kendisini meydana getiren hücreleri öldürür.Çevrede besin olduğu sürece bu yöntemle enerji elde edilmesi başarıyla yürütülebilir.

MİTOKONTRİLERİN OLUŞUMU

Oksijenli Solunuma Geçiş
Hammadde bitmiş su karbondioksit ve tuzlardan güneş ışığının etkisi altında kendi besin maddesini yapan klorofilli hücreler ortaya çıkmaya başlamıştır.Bu gelişmenin sonucu, canlıların o güne kadar karşılaşmadığı , canlılar için zehir etkisi olan serbest oksijen bir çeşit artık madde olarak ortama atılmaya başlamıştır.Oksijen ortamda bulunan biyomerleri ve polimerleri oksitleyerek yok ediyordu.Eğer oksijenden koruma mekanizması ortaya çıkmasaydı bir daha canlılık oluşmamak üzere tümüyle yok olacaktı.Çünki ortamdaki polimerler bitiş yenilerinin meydana gelmesi de önlenmişti.

Işte bu aşamada bakteri benzeri ilkin hücrelerden bazıları belkide tüm dünyada yalnız birtanesi oksijene karşı korumayı sağlayan enzim sistemine (sistemlerini) geliştirmiş; hatta onu metabolizmasının bir parçası olarak kullanmaya başlamıştır.Bu hücre ve onun dölleri onun tartışmasız bir üstünlük kurarken diğerleri bu doğal seçilimin sonucu tamamen yok olmuştu.Tahminen birkaç yüzbin sene içerisinde bu yeni formlar tüm dünyada hakim duruma gelmişti.Çünki sadece Laktik asite kadar (Bir kademe daha gelişme gösterenler etil alkole kadar) parçalanarak enerjisi alınmış (sadece 2 ATP) son ürünler bu yeni sistemde oksitlenerek SU ve Karbondioksite kadar parçalanıyor ve böylece çok büyük miktarlarda (36 ATP) enerji elde ediliyordu.Bu yeni özellik kazanmış bireyler çok büyük besin kaynaklarıyla karşılaşmıştı.Çünki o güne kadar Laktik asiti daha ileri kademelerde parçalayan herhangi bir canlı oluşmamıştı.Gerçek ‘solunum’ deyimi bu aşamadan sonra kullanılmalıdır.Bazı yontemlerle Nitrit, Nitrat, Sülfür, Demir, Mangan, ...vs. ‘den oksijenli ve oksijensiz (mayalar) enerji elde eden formlar hariç diğer tüm canlılar kamçılılardan insana kadar bu yeni gelişen hücrenin torunlarıdır.

Bu yeni özelliği kazanan hücreler bugünki hücrelerde ; hücrenin enerji gereksinmesine göre belirli sayıda bulunan küçük oval şeklini işlevine göre değiştirebilen, yüzey ve enzim tepkimelerini yürüten; kendine özgü DNA taşıyan hücreden bağımsız olarak çoğalabilen; içi Lamel ya da tüp şeklindeki yapılarla bölünmüş Mitokontrilerdir.Bugün oksijenli solunum yapan bakterilerin yapısı hemen hemen mitokontrilerin yapısını andırır.Mitokontrilerin zarı , bakterilerin zarına benzer ve bu zarla tepkimeleri benzer şekilde yürütürler.DNA ‘ları bakterilerde olduğu gibi çember şeklindedir.

Oksijenli metabolizmaların bir kısmı olarak kullanılabilen bakteri benzeri bu hücreler büyük bir olasılıkla daha büyük yapılı hücreler tarafından yutularak ya da herhangi bir şekilde hücre içine alınarak ortak yaşamaya başlamıştır.Hücre stoplazma içerisinde (Bu günde hemen hemen tüm canlılarda olduğu gibi) oksijen kullanılmadan parçalanan maddeler (çoğunluk laktik asite kadar) bakteri benzeri hücreler yani ilkel mitokontriler tarafından alınarak oksijen kullanılmak suretiyle Karbondiokside ve suya kadar parçalanıyor; bu arada meydana gelen ATP’nin hepsi ( molekül başına net 36 ATP) kullanılmadığı için bir kısım artık maddeye ya da ara ürün olarak ortalama, yani hücrestoplazmasına veriliyordu.Bu maddeler yani ATP büyük hücrelerinin enerji gereksinmesini karşılıyordu.Bu ilişki bir zaman sonra tam bir simbiyozise dönüştü ve birbirlerine bağımlı olmadan serbert yaşama yeteneklerini yitirdiler.Daha sonra ki tüm gelişmeler, bu simbiyont mitokontrilerin gereksinme duydukları oksijene mitokontrilere en iyi şekilde ileten sistemlerin gelişmesi yönünde oldu.

Bu arada laktik asiti bir miktar daha işleyerek enerji elde eden hücrelerin (alkol meydana getiren maya hücrelerini düşünün) bazıları, oksijenli ortama daha değişik bir şekilde uyum yaparak sirke bakterilerini meydana getirmiştir.Bunlar, oksijen kullanmak suretiyle alkolü son ürünlerden , asetik asiti (=sirkeyi) elde ederler ve bir miktar daha enerji kazanırlar.Bu nedenle alkol (örneğin şarap) oksijenin giremediği kapalı kaplarda elde edilir; fakat açık bir ortamda belirli bir süre bırakılsa, sirke bakterileri faaliyete geçeceği için sirkeleşme ortaya çıkar.

Yalnız burada henüz çözümlenemeyen bir sorun vardır.Mitokontriler bu parçalanmaları gerçekleştirirlerken belirli sayıda enzim kullanırlar.Bu enzimlerin bir tanesinin eksikliği tüm sistemin durmasına neden olur.Ayrıca oksijenli enerji kazanımı kademe kademe gelişerek bir sistem olarak da görünmemektedir.eksik sistemler elemine edilecektir.Tümü ancak bir işlev sistemi oluşturur.Bu nedenle buraya kadar ilke olarak savunduğumuz kademe kademe gelişme yerine ister istemez çok az bir olasılık da olsa , mitokontrilerin oksijenli tepkimelerini yürütecek tüm enzimlerinin (Kreps enzimleri) bir defada, bir rastlantı sonucu bir hücreye girdiğini ya da bir defada o hücre içinde oluştuğunu kabul etmek zorundayız.Çünki oksijeni tam olarakkullanamayan, yani ara kademede kalan tüm sistemler oksijenle temasa gelince yok olacaktı.Bu nedenle oksijeni sonuna kadar kullanabilen sistemlerin bir defada gelişmesi zorunludur.


Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
26 Temmuz 2017       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı

Hücre Organelleri / Kloroplast!

  • Taşıdığı klorofil pigmenti sayesinde bulunduğu hücreye yeşil renk verir.
  • Kloroplastlar klorofil pigmentinin dışında farklı yapıda renk pigmentleri de taşır (ksantofil, likopin, karoten).
  • Taşıdığı renk pigmenti ve fotosentez enzimleri sayesinde ışık enerjisini kimyasal bağ enerjisine dönüştürür.
  • Fotosentez olarak anılan inorganik maddelerden organik madde sentezini gerçekleştirir.

Benzer Konular

10 Eylül 2017 / Misafir Cevaplanmış
26 Temmuz 2017 / ahmetseydi Biyoloji
26 Temmuz 2017 / HEYECAN Biyoloji
12 Eylül 2017 / Misafir Biyoloji