Arama

Ortadoğu Dinleri - Hıristiyanlık

Güncelleme: 27 Haziran 2012 Gösterim: 15.896 Cevap: 4
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Hristiyan sözcüğü, ibranicedeki "maşia" dan kaynaklanmaktadır. "yağ sürülmüş, yağla kutsanmış" demektir. İsrail kralları ve yüksek rahipleri, yeni görevlerinin simgesi olarak yağla kutsanırlardı. Tevrat'ın bir çok yerinde bu işlemin yapıldığına dair ayetler vardır. "Maşia" sözcüğü israil krallarının bir ünvanıydı. Geniş anlamıyla bu ünvan "Tanrının bir görev vermek üzere seçmiş olduğu" kişileride kapsıyordu. Tevrat'ın "işaya" kitabında yahudileri sürgünden kurtaran pers kralı kyros'unda bu ünvanla hitap edildiği görülür.
Türkçe'de kullanılan Hristiyanlık sözcüğü "maşia"nın Arapça'daki karşılığıdır. Anlamıda aynıdır. "Üzerine yağ sürülmüş" demektir. Bu sözcüğün Yunanca'daki karşılığı ise "khristos"tur. Buradan da "khristianos" sözcüğü türemektedir VE "Hıristiyan" anlamına gelir. Bu sözcük ilk kez İ.S. 40'lı yıllarda Antakya'da telaffuz edilmiştir. "Hıristiyan", "Mesih'in yandaşı, Mesih'e bağlı" anlamına gelir
Sponsorlu Bağlantılar

Hristiyanlar Neye İnanırlar?

Hıristiyanların neye inandığı şu şekilde özetlenebilir:
"Tanrı insanları iyi amaçlarla yaratmıştı, bütün insanların Kendisiyle birlikte cennetinde mutlu ve esenlik içinde yaşamasını istiyordu. Her türlü olumsuzluktan, kötülükten uzak olan kutsal Tanrı insanların da böyle yaşayarak O'nu yüceltmesini istiyordu.
"Ancak insanlar günah işleyerek O'na başkaldırdı. Yeryüzünde günah işlemeyen kimse yoktur. çünkü herkes şu ya da bu biçimde Tanrı'nın hoşuna gitmeyecek sözler söylemekte, eylemleri gerçekleştirmekte ya da aklından olumsuz düşünceleri geçirmektedir. Bunların hepsi günahtır. İnsanlar günah işledikleri için Tanrı'dan uzaklaştılar. Giderek daha çok mutsuzluk, yalnızlık ve çözümsüzlük içinde yaşamaya başladılar. Günahın bedelini ödüyorlardı. Tanrı adil olduğu için günahları yargılamak durumundadır ve günahın cezası ölümdür. Bu ölüm insanın Tanrı'dan ayrı, uzak olması anlamındadır.
"Ancak Tanrı insanları sevdiği için onların yine cennete girebilmesi amacıyla bir yol bulmak istedi. Ve Kendisinden bir öz olan İsa'yı dünyaya yolladı. "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun" (Yuhanna 3:16).
"İsa Mesih bir insan olarak bu dünyaya geldi. Bir bebek olarak doğdu, gençliğini yaşadı ve her zaman Tanrı'nın arzusuna göre davrandı. Hiç günah işlemedi. Konuşmalarında bu dünyadaki insanları kurtarmaya geldiğini vurguluyordu. Sonunda bu kurtarma eylemini ölerek gerçekleştirdi. Bütün insanların günahı için İsa çarmıhta öldü. İşledikleri günahlar, suçlardan dolayı insanların almaları gereken cezayı İsa üstlendi. Artık hiç kimse günahlarından dolayı acı çekmek, baskı görmek, ölmek zorunda değildir. çünkü İsa çarmıhta bütün dünyanın uğruna öldü.
"İsa'yı bir mezara koydular. üçüncü gün ölümden dirildi. Böylece İsa'nın sağladığı kurtuluşun gerçek olduğu kanıtlandı. İsa dirildiğine göre O'na inanan herkese sahip olduğu sonsuz yaşamı verebilir.
"İncil'de şöyle yazar: "İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen kurtulacaksın" (Romalılar 10:9). Bu ayetin anlamı şudur: Eğer İsa'nın sizin günahlarınız için öldüğüne ve size sonsuz yaşam vermek üzere ölümden dirildiğine inanıyorsanız ve İsa'yı yaşamınızın Efendisi, her şeyin üzerindeki en üstün Yetkili olarak kabul ederseniz O'nun sağladığı kurtuluşa kavuşabilirsiniz.
"İsa yakında tekrar gelerek yeryüzünde yaşayan halkına sağladığı kurtuluşu her yönüyle gerçekleştirecektir. Bu nedenle Hıristiyanlar İsa'nın bütün buyruklarına uyarak yaşar ve O'nun tekrar gelişini dört gözle beklerler."
Hristiyan Olmanın Şartları
  • İsa Mesih'in Tanrılığı'nı kabul etmek,
  • İsa Mesih'in Çarmıh'tan sonraki Dirilişi'ni kabul etmek,
  • Lütufla Kurtuluş'u kabul etmektir - Şeriat veya Kurallarla değil.
Ayrıca Hristiyanlar inançlarınının özetini anlatabilmek, kısaca açıklayabilmek için çeşitli iman ikrarları, iman açıklamaları, inanç açıklamaları, ilmihaller, katekizmler kullanırlar.


Kral_Aslan - avatarı
Kral_Aslan
VIP MsXTeam
15 Haziran 2010       Mesaj #2
Kral_Aslan - avatarı
VIP MsXTeam
HIRİSTİYANLIĞIN DOĞUŞU :

Sponsorlu Bağlantılar
-Hz. İsa Hıristiyanlığın kurucusudur.

Dinini yaymaya başlayınca Roma Valisi tarafından Çarmıha, gerilerek hayatına son verilmiştir.

- Sağlığında O'na inanan 12 kişi değişik yerlere giderek (İstanbul, Trabzon, Efes, İskenderiye, Antakya, Roma vs.) Hıristiyan­lığı yaymaya başladılar.


- Bunlara "Havari" adı verildi.

- Roma İmparatoru Konstantin 313 ' de bu dini Roma'nın resmi dini olarak kabul etmiştir. (Milano Fermanıyla)
Hayatın ne anlamı var.. Yanımda sen olmayınca....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
22 Kasım 2010       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Kur'ân'a göre gerçek manâda Hı­ristiyanlık Allah'ın kulu ve peygam­beri olan Hz. İsa vasıtasıyla Beni İs­rail'e gönderdiği ilahi dinin adıdır.

Buna, Hz. İsa'ya. nisbet edilerek "İsevilik" de denir. Bu dinin ilâhî ki­tabı İncil, peygamberi de Hz. İsa'dır. Hz. İsa, bakire Meryem'den, Allah'­ın kelimesi ve ruhu olarak, mucize eseri babasız dünyaya gelmiştir. Da­ha beşikte konuşarak, Beni İsrail'e gönderilen bir peygamber olduğunu ifade ile, insanları Allah'a kulluğa da­vet etmiştir. Hz. İsa 30 yaşına geldi­ğinde peygamberlik görevine başla­mıştır. Peygamberliğini teyid için bir­takım mucizeler göstermiştir. (K.3/49). Fakat kendisine inananlar çok az olmuştur. Sonunda onu öldür­mek istemişler, fakat bunda muvaf­fak olamamışlardır (K.4/157-158). Hz.lsa, ruh ve cesedi ile birlikte se­maya yükseltilmiştir. Hıristiyanların kutsal kitabı olan İncil'e gelince, o, iyi haber ve müjde manâsına gelmek­tedir. Tevrat ve Kur'an gibi Hak ki­taptır. (K.3/84).

Ayrıca Kur'an, İn­cil'i, hidayet, nur, rahmet, fenalıktan sakınanlar için bir nasihat olarak tav­sif etmiştir. "Arkalarından da bu pey­gamberlerin izlerince Meryem oğlu isa'yı, Tevrat'ın tasdikçisi olarak gön­derdik. Ona da içinde bir hidayet, bir nur bulunan İncil'i -ondan evvelki Tevrat'ın bir tasdikçisi ve sakınanla­ra bir hidayet ve öğüt olmak üzere-verdik" (K.5/46; 3/3). Fakat Hıris­tiyanlar, bu İncil'i tahrif etmişler, Al­lah katından geldiği gibi muhafaza et­memişlerdir. Bu sebeple bugün mev­cut İndiler, Allah'ın Hz. İsa'ya indir­diği İncil değildir. İndilerde pek çok tenakuz vardır. Hz. İsa, tek bir Al­lah'a inanmayı talim ettiği halde, Hı­ristiyanlar, Allah'ın üç olduğuna ya­ni teslis akidesine bağlanmışlardır. Kur'an onlar hakkında şöyle der: "Meryem oğlu İsa Allah'dır diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih şöy­le demiştir: Ey İsrail oğullan, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin..." (K.5/72) "Yahudiler, Üzeyr Allah'ın oğludur dediler, Hıristiyan­lar da Mesih Allah'ın oğludur dediler" (K.9/30), "Allah hakikatan üçün biridir diyenler kâfir olmuştur. Oysa bir tek Allah'dan başka hiçbir tann yoktur." (K.5/73)


İslam Ansiklopedisi
ogamura - avatarı
ogamura
Ziyaretçi
4 Şubat 2011       Mesaj #4
ogamura - avatarı
Ziyaretçi
Kutsal Kitap’a göre Hristiyanlık

Hristiyanlık hakkında bilgi almanın en sağlam yolu Kutsal Kitap’a danışmaktır.

Kutsal Kitap 66 Kitaptan oluşur. (Bir de sonradan eklenen Deutrokanonik/Apokrif kitaplar vardır ama onların Kutsal yazılar olduğuna inanmayanlardanım. Eğer dilerseniz bu kitapların da yeraldığı bir Kutsal Kitap alıp bunları da okuyup kendiniz karar verebilirsiniz elbette) Bunlardan ilk 39’u Eski Anlaşmayı oluşturur. (ilk 5 kitap Tanah (Musa’nın Yasa kitabı) diğerleri de tarih ve peygamberlik kitabı) İkinci bölüm Yeni Anlaşma/İncil denilen kitaptır. Bu bölüm 27 kitaptan oluşur. Ünlü Matta, Markos, Luka ve Yuhanna kitapları sadece İncil’in ilk dört kitabıdır. İncil Arapça bir sözcük olup Türkçesi Sevindirici Haber’dir.

İyi bir okuma yöntemi olarak önce İncil’i (yani son 27 kitaplık bölümü) sabırlı bir şekilde çalışarak okumayı, sonra Kutsal Kitap’ın tümünü baştan sona okumanızı tavsiye ederim. Bu yöntem bir tür bir anlatının önce sonunu, sonra tümünü okumanızı tavsiye etmek şeklinde uygunsuz bir öneri gibi görünse de önerim Kutsal Kitap’ın “ilginç” yapısından kaynaklanıyor.

Kutsal Kitap iyi bir polisiye romana benzetebilir. Simgesel bir dil kullanılır. Gizemli bir öykü gitgide daha çok ipucunun toplanmasıyla çözüme doğru ilerliyor gibi görünür. Ve sonlara doğru öykünün anlamı üzerine belirli bir yeterlilikte bilgi veren hafiye/hafiyeler çıka gelir! Eğer en baştan başlarsanız Kutsal Kitap’ın ilk kitabı olan Yaratılış’ta takılı kalabilirsiniz. Ama eğer İncil’den başlarsanız ve sabırla İncil’i sonuna kadar etüd edip sonra Kutsal Kitap edinip, ilk kitaptan Yaratılış’tan başlarsanız Kitabı daha iyi anlarsınız, diye düşünüyorum.

İlgilenenler için söylüyorum, şunu yapmayın: Hristiyanlığı size öğreten bir kitap, bir el kitabı ya da bir başvuru kaynağı olabilecek saygın bir uzmanın yazdığı kitabı alarak işin kolayına kaçmayı denemeyin! Çünkü o kitap pekala bir mezhebin veya bir mezhebin alt dallarından birinin mensubu olan bir uzmanın kitabı olabilir ve siz de Kutsal Kitap’ı değil, onu, onun kürsüsünün gereğini okumuş olabilirsiniz pekala. Bu sizi Kutsal Kitap’a uygun olmayan saçmalıklara götürebilir: “Vaftiz olmayan cehenneme gider”; “Rab’bin sofrasında İsa hazır olur ve siz de İsa’yı yemiş, içmiş olursunuz"; "Baba, Oğul, Kutsal ruh anlaşılmazdır" diyip anlamadığına inanmanın getirdiği gerizekalılığı tevazu diye yutturup Kutsal Kitap’a uygun olmayan bir bildiriyi kabul etmiş olursunuz, Ondalık sadece belirli bir süreç içerisindeki bir topluma, İsa’ya kadarki İsrail için geçerlidir ama aylık kazancın onda biri gibi ölçü bildirdiği için para toplama konusunda bağıştan daha ‘bereket’li olduğundan Tanrı’nın ne dediğine, O’nun Tarih içindeki tasarısına aldırmaksızın kendilerini düşünen pazarlamacı görünümlü tiplerin Tanrı sözüne bir şeyler kattığını görürsünüz ve ayrıca Kutsal Kitap’a uygun düşmeme kaygısını bile zerre kadar taşımayan insancıkların kendilerinin kurtulmuş, kutsal, cennet garantili tipler olduğunu savunduğunu… ve daha bir sürü kötülük dolu, aptalca ve iğrenç şeyle karşılaşabilirsiniz… Öyleyse insana değil Tanrı’ya güvenin. Sizler (tüm insanlar) Tanrı suretinde varlıklarsınız. Kendiniz okuyun, kendiniz anlamaya çalışın. Bir de bakmışsınız işin bir yerinde Tanrı size yardım etmiş ve Kutsal Kitap hakkında pek çok şeyi bizzat Tanrı’nın Ruh’u size öğretmeye başlamış... Olabilir, neden olmasın!

Bütün insanlar Tanrı’nın insanlarıdır. Sadece Tanrı insanları kurtarabilir. Tek bir kurtarıcı (Mesih) vardır ve O Tanrı’nın birici Oğludur, Tanrı’nın özvarlık görünümüdür, Tanrı’dır. Kurtarmaya da mahvetmeye de gücü yeten tek varlık Tanrı’dır. Hiçbir Öğreti, Doktrin, Felsefe sizi kurtaramaz, hiçbir kilise de size kurtuluşu veremez. Zira, denildiği gibi: “Kelin merhemi olsa önce kendi başına sürerdi.” Kutsal Kitap okumak da kesinlikle kurtuluşa giden bir yol değildir. Kurtulmak, yani Tanrı’nın Krallığı denilen Cennet’te sonsuz hayatı yaşamak hem aklın hem de Kutsal Kitap’ın gereği olarak bunu yapabilecek tek güç olan Tanrı’nın elindedir. Peki Tanrı dilediğini kurtarıyorsa, Örneğin pek çok Hristiyan kurtulmayabiliyor iken Müslüman, Yahudi, Şintoist, Ateist… de kurtulabiliyor ise (ki öyledir) o halde neden Kutsal Kitap’ı okuyayım? Hristiyan’ın Hristiyan olmayandan üstünlüğü nedir? Pek çok bakımdan belirli bir üstünlük de vardır. İlkin, başından sonuna kadar Tanrı sözü olan tek kitap Kutsal Kitap’tır. Tanrı’nın Kutsallığı pek çok dinde, inancada, felsefede, bilimsel teorilerde görülebilir elbet. Ancak sadece Kutsal Kitap Mutlak Doğru, baştan sona Kutsal’dır. Ayrıca Yaratıcınızın kişilik özelliği, ona benzeyen kutsalların (Davut, Yeşeya peygamberler veya Petrus, Pavlus gibi elçiler) kişiliği, Tanrı ile kutsalları arasındaki ilişkinin niteliği, çeşitli anlamları bu kitapta açıklanmıştır. Neden Tanrı’dan uzak düştüğümüz, ne sayede Tanrı ile barışabildiğimiz gibi Tanrı’nın Tarih tasarısı da bu kitapta gösterilmiştir. Şunu unutmayın ki Ben dahil Hristiyanlık hakkında bilgi veren her yazı sahibi elindeki bilgilerin çoğunu ve en önemlilerini kendi çabası ve yeteneği sayesinde değil, bu kitap, Kutsal Kitap sayesinde verebiliyor.
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
27 Haziran 2012       Mesaj #5
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Hristiyanlık

İsa Peygamber'in öğretilerine dayanan din. İsa'nın sağlığında söyledikleri ve yaptıkları, yeni bir dinin doğuşu biçiminde değerlendirilmedi. İsa'dan önceki Yahudi peygamberleri, Yahova'nın kurallarına, düşmanlarıyla baş edecek ve adaletiyle barışı gerçekleştirecek bir kurtarıcı geleceğini söylemişlerdi. Bu beklenen kişiye sonradan, "üzerine yağ sürülmüş" başka bir deyişle kutsanmış anlamına gelen "Mesih" ya da "İsa Peygamber" adı verildi. Antakyalı Yunanlılar ona, İbranice Mesih sözcüğünün Yunanca karşılığı olan "Hıristos" adını verdiler. Daha sonra da onun getirdiği bu yeni dine "Hristiyanlık" denilmeye başlandı. Hristiyanlık tektanrıcı bir dindir. İncil, Hristiyan dininin kutsal kitabıdır. İncil, kitap olarak ilk kez yalın bir Yunanca ile yazıldı. Bugün Hristiyan kiliselerince kabul edilen İncil sayısı dörttür. Bunlar Matta, Markos, Luka ve Yuhanna adlı dört din adamı tarafından yazıldı. Beytüllahm'da doğan İsa'nın otuz yaşına dek geçen yaşamına ilişkin bilgiler pek azdır. Tekbilinen, bu arada babalığı Yusuf'un öldüğü ve Meryem'in, Nasıra'dan doğduğu kent olan Kana'ya gittiğidir. İsa, Kana'da ailesine bakmak için marangozluk yapmaya başladı. Kimi günler sinagoga gidiyor ve tapınmaya gelenlere Kutsal Yasa'yı anlatıyordu. O dönemin geleneklerine göre, her isteyen çıkıp, Kutsal Kitap'ı (Tevrat) kendine göre yorumlayabilirdi. İsa'nın ünü bütün yöreye yayıldı. Herkesle barışık olmak, düşmanlarını sevmek, kusurları bağışlamak gerektiğini söyleyen İsa, bütün insanların kardeşliğine dayanan yeni bir düşünce getiriyordu: İnsanların hepsi "Baba Tanrı"nın çocuklarıydı. İnsanın ruhu Tanrı'nın ruhuydu. Tanrı insanın içindeydi. Babası nasıl kendisiyse, kendisi de öylece babasıydı. İnsanlar ancak sevgiyle birbirlerine bağlanabilirlerdi. Sevmek içinse eşitlik gerekiyordu. Eşitliği sağlayan yoksulluktu. Bu yüzdendir ki "Bir devenin iğnenin gözünden geçmesi, bir varlıklının Tanrı ülkesine girmesinden kolay"dı. İnsanların, yüzlerini bile görmeyeceği mirasçıları için para biriktirmesi saçmaydı. Gökteki kuşlara bakmalıydı, onlar ne ekiyorlar ne de biçiyorlardı; ne kilerleri ne de ambarları vardı; ama Baba onları pekiyi besliyordu; ya Tanrı'ya kulluk ya da Mamon'a (eski Suriyelilerin zenginlik tanrısı) kölelikten birini seçmek gerekiyordu. Dünya kötülüklerle doluydu. Krallar peygamberleri öldürüyor, din bilginleri, başkalarına buyurduklarını kendileri yapmıyorlardı. Doğrular eziliyor, iyilere ağlamak düşüyordu. Oysa gök saltanatı gelmek üzereydi; Tanrı, iyilere düşman olan dünyadan iyilerin öcünü alacaktı. İyiliğin egemenliği yakındı. Büyükler küçüklüğü, küçükler de büyüklüğü tadacaktı. İsa, Musa ve öbür peygamberlerin eserlerini yıkmak için değil, bu eserleri daha da olgunlaştırmak için Tanrı tarafından gönderilen Mesih olduğunu söylüyordu. Tanrı ile bir olduğunu, Tanrı'nın tek oğlu olduğunu öne sürüyordu. Kısa ömrünün sonunda İsa, Golgotha'da çarmıha gerildi. Ölümünden sonra havarilerine göründüğü söylenir. Onlara her türlü yardıma söz verdikten ve bütün insanlığın (kavimler) kendi adına eğitilmelerini istedikten sonra göğe çekildi. İsa'nın havarileri onun bıraktığı yerden öğretilerini sürdürmeye kararlıydılar. İsa'nın yolunda gidenlerin çoğu yoksul insanlardı. Çarmıha gerildikten sonra yoksul halk, İsa'nın öğretilerine daha çok bağlandı. Kudüs Yahudiliği'nin Roma İmparatorluğu'nun engellerine karşın Hristiyanlık Suriye, Anadolu, Makedonya, Yunanistan, Roma ve Mısır'ı etkilemeye başladı. Hristiyanlar, Yahudilerin kutsal kitabı olan Tevrat'ı kendileri için de kutsal bildiler, ancak buna ufak bir kitap daha eklediler ve ona "Ahdicedit" (Yeni Ahit) ya da "İncil" adını verdiler. Bütün bunlara karşın Hristiyanlığın gelişim süreci pek de kolay olmadı. Hristiyanlar üç yüz yıl büyük baskı ve eziyet gördüler. Sürekli kovuşturmaya uğradılar. Ama bu, onları birbirine daha da yaklaştırdı ve dinlerine daha çok bağladı. Sonuçta, 312 yılında Roma İmparatoru Konstantin, Hristiyanlığı benimsedi ve devlet dini olarak ilân etti. Bu olay Hristiyanların dinlerini özgürce yaymalarına ve uygulamalarına yardımcı oldu. Hristiyanlık başlangıçta bir "yoksullar hareketi" olarak ortaya çıkmıştı. İsa'dan sonraki ilk yüzyıllar, yoksulluğu en büyük erdem sayan yüzyıllardı. İlk kiliseler "yoksullar birliği", "basit ve birleşik bir kardeşler ailesi"ydi. Öyle ki ilk Hristiyanları anlatmak için "yoksul" anlamına gelen "ebroim" sözcüğü kullanılmıştır. İlk Hristiyanların bir toplantı yerinde toplanıp görüşmekten başka dinsel bir işleri yoktu. Nitekim kilise sözcüğünün kaynağı olan Yunanca "eglisia", birlik ya da topluluk demektir. O dönemde dinsel bir lider yoktu. Yalnızca kilisenin içinde kimi görevliler vardı. Toplantı yerinin yönetimini, katılanlar gerçekleştiriyordu. Özellikle yaşlılar, kilisenin her türlü işini yönetiyor ve düzenliyordu. Bunlara "presbiten" deniyordu. Bunlar, toplantı yerinin temizliği, bakımı, yoksullara yardım ve benzeri işlerle ilgileniyorlardı. Presbitenlerden sonra gelenlere de gözeticiler anlamında "episkopi" dendi. Piskopos sözcüğü de buradan gelmiştir. Görevlilerin en alt düzeyinde yer alanlarına da "diyakos" adı verilirdi. Bunlar kendilerini yoksul ve hastalara adamışlardı. 11. yüzyılda özellikle episkopiler önem kazanmaya başladılar. İçlerinden biri kilisenin başına geçti, ona "piskopos" dendi. Birçok kilisenin piskoposu birleşince "Evrensel Kilise" (Katolik Kilisesi) kurulmuş oldu. Bunun başına geçen piskopos, "Papa" adını aldı. Evrensel kilise, başına buyruk bir egemenlik kurdu. Zamanla Katolik Kilisesi'ni, Roma Devleti'nin de ardılı saydı ve siyasal bir tutum izledi. Bu yüzden de dinsel bir kurum olmaktan çıktı ve Orta Çağ'da devlet, dinsel bir örgüt durumuna geldi. Katoliklik, ruhani egemenliğin, bedensel egemenlikten üstün olduğunu Hıristanlığın temel inançları arasına yerleştirdi ve Papa'nın yanılmaz olduğu kuralını da koydu. Bu dönemde Hristiyanlığın çeşitli ilkeleri üzerinde ayrı ayrı düşünceler ileri sürüldü, böylece Hristiyanlık mezheplere ayrıldı. Katolik mezhebinin ardından ikinci büyük mezhep, "Ortodoks Mezhebi" 1054'te kuruldu. Hemen tüm Hristiyan mezheplerinde ve hatta Müslümanlıkta, Meryem'in hiçbir erkekle ilişkide bulunmadan gebe kaldığı öne sürülür. Hristiyan tanrıbilimcilere göre Teslis (Arapça üçleme demektir), Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'tan (Ruhülkudüs) oluşur. Hristiyanlar, Baba (Tanrı), Oğul (İsa) ve Kutsal Ruh'u, Tanrı'nın üç ayrı görünümünün belirtisi sayarlar ve bu üç ögenin bir birlik oluşturduğuna inanırlar.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

6 Haziran 2013 / BrookLyn Din/İlahiyat
24 Şubat 2012 / Misafir Din/İlahiyat
12 Mayıs 2014 / Mystic@L Din/İlahiyat
18 Ağustos 2013 / Mira Din/İlahiyat
24 Şubat 2012 / Mira Din/İlahiyat