Arama

Köroğlu

Güncelleme: 9 Nisan 2016 Gösterim: 60.437 Cevap: 4
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  koroglu.jpg
Gösterim: 2264
Boyut:  18.5 KB
Köroğlu (XVI. Yy.)


Sponsorlu Bağlantılar
Köroğlu adına ilişkin ilk bilgiler, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesine dayanmaktadır. Seyahatnameye göre Yeniçeri Ocağında çöğür çalıp söylemekle ün yapmış Köroğlu adlı bir ozan karşımıza çıkıyor, bir de dağlara yol kesmiş Köroğlu.
XVI. yy’da yaşadığı kabul edilen Köroğlu eşitliği, adaleti, ezilenlerden yana olan kişiliğiyle destansı bir kahraman olarak kabul edilmektedir.



Benden selam olsun Bolu Beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden kargı sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer mi eski şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevre dolup şalvar ıslanmalıdır
----
Kimisi pınar başında
Kimisi yolun dışında
Al giyen onbeş yaşında
İlle mavili mavili
Kimisi dağlarda gezer
Kimisi incisin dizer
Al giyen bağrımı ezer
İlle mavili mavili
Kimisi odun devşirir
Kimisi kahvesini pişirir
Al giyen aklım şaşırır
İlle mavili mavili
Köroğluyum derki’n olacak
Takdir yerini bulacak
Mavili benim olacak
İlle mavili mavili

Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 18:33
Biyografi Konusu: Köroğlu nereli hayatı kimdir.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
2 Nisan 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Köroğlu
Köroğlu veya asıl adıyla Ali Ruşen
Sponsorlu Bağlantılar
XVI. yüzyıl’da Gerede’ye bağlı Dörtdivan kasabasında doğduğu belirtiliyor. Asıl adı Ruşen Ali olup, Köroğlu adı ile ünlenmiştir. Seyis Yusuf’un oğludur. Sultan III. Murat zamanında (1574- 95) Osmanlı ordusuyla İran savaşlarına katılır. (1578-1584. Hak ve Adaleti gözetir. Kötülüğün amansız düşmanıdır. Kılıç ve kalkan kadar.saz ve sözün de ustasıdır. Kahramanlık türküleri söyleyen Köroğlu, halk şairlerinin mertlik ve yiğitlik sembolü haline gelmiştir.

Anadolu’nun değişik yörelerinde anlatılan hikayelerinden 24 kol tespit edilebilmiştir. Bunlardan Bolu civarında anlatılanı en yaygın olanıdır. Buna göre;

İyi bir at bakıcısı olan baba Yusuf, Bolu Beyi’nin maiyetinde çalışmaktadır. Bolu Beyi için satın aldığı tay, soylu bir at olmasına rağmen gösterişi yoktur. Bunu kendisine hakaret sayan Bolu Beyi, Seyis Yusuf’un gözlerine mil çektirir. Getirdiği tayın üzerine bindirerek Dörtdivan’a gönderir. Bundan sonra tüm vaktini bu tayı terbiyeye ve oğlu Ruşen Ali’yi yetiştirmeye ayırır. Zamanla bu sevimsiz tay yıllarca Köroğlu’nu sırtında taşıyacak bir küheylan; Ruşen Ali de bahadır bir kişi olur. İntikamını alması için oğluna vasiyette bulunan Yusuf nihayetinde Hakk’ın rahmetine kavuşur.

Ruşen Ali, babasının vasiyetini yerine getirmek üzere Kıratı’yla birlikte bolu şehrin karşısındaki Çamlıbel’e yerleşir. Demircioğlu, Hoylu, Ayvaz, Cıdalı gibi mert yiğitlerle birleşir. Ruşen Ali, Köroğlu adıyla ünü Osmanlı sınırlarını aşan bir yiğit olur. Bu gün kendi adı ile anılan Köroğlu dağında bir ordu kurar. Giriştiği bütün savaşlarda galip gelir. Bolu Bey’nin bacısı, güzelliği dillere destan Döne hatun’u kaçırarak evlenir. Köroğlu, hile hurda bilmez. Kimseyi arkadan vurmaz. Bezirganlardan, zalim paşa ve beylerden aldığını yoksul halka dağıtır. Kılıç kullanmadaki başarısı kadar sazı ve sözüyle de halkın gönlünü kazanmıştır. Osmanlı Bolu’sunda yetişen bu yiğit kişinin ünü, daha XVI. Yüzyıl bitmeden, Balkanlardan Çin Seddi’ne kadar yayılır.

Nihayet delik demir (tüfek) icat olur. Köroğlu, tüfeğin icat olup mertliğin bozulduğu, insanların birbirini arkadan vurduğu bir dünyada yaşamanın anlamsızlığını düşünür ve arkadaşlarına dağılmalarını söyler. Zaten Kırat da bir süre önce sır olmuştur. Haktan ve adaletten ayrılmayan halkın gönlünde taht kurmak suretiyle Kırklara karışır.
Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 18:26
Quo vadis?
Tokat - avatarı
Tokat
Ziyaretçi
23 Temmuz 2009       Mesaj #3
Tokat - avatarı
Ziyaretçi
KÖROĞLU


Ünlü bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır. Bu isimde XVI. yüzyılda yaşamış bir halk şairi de vardır. Ama tarihî kişiliği bilinemeyen, asıl Köroğlu, XVII. yüzyılda Bolu havalisinde yaşamış, sonradan ünü bütün Anadolu'ya yayılmıştır. Babası da Bolu beyi tarafından gözlerine mil çektirilerek cezalandırıldığı için Köroğlu diye tanınmıştır. Zulme karşı ayaklanarak halkın hakkını koruması, onu destansı bir kahraman haline getirir.

XVII. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde merkeze bağlı olmayan teşkilâtın iyice meydana çıktığı, buna karşılık, saraya bağlı, sadrâzama bağlı beylerin, valilerin de yer yer başlarına buyruk olarak halka zulmedebildikleri bir devirdir.

İşte böyle bir devirde Bolu Beyi Süleyman Bey, kendisine bunca yıl hizmet etmiş seyislerinden birine fena halde kızarak gözlerine mil çekilmesini emretmişti. Bolu Bey'i son derece katı yürekli, zalim bir adamdı. Her ne kadar kendisini sevenler araya girdilerse de dediğinden dönmedi. Buyruğunu vaktinde yerine getirmemiş olan zavallı seyisin gözleri kör edildi ve sıska bir ata bindirilerek kaleden dışarı atıldı.

Yaralı seyis at sırtında yolda kalınca sesini çok iyi tanıyan atının kulağına eğildi ve:
– Dünya bana zindan oldu, beni köyüme götür... dedi.
Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler, sonunda seyisin köyüne vardılar. Uzaktan at sırtında yığılı babacığının geldiğini gören on beş yaşındaki oğlu, ermiş yetmiş bir insan gibi onun ıstırabını anladı, koşup attan indirdi, anasının yanına getirdi. Seyis olanları “Hal ve keyfiyet böyle böyle” diye bir bir anlattı, oğulcuğundan öcünün alınmasını vasiyet ederek oracıkta ruhunu teslim etti.
Köroğlu, on beş yaşında ata bindi. Babasına verilen kır at canlandı, sıskalığı gitti, şahbaz bir hayvan oldu. Köroğlu, atına atladığı gibi dağlara çıktı. Kılıç kuşandı. Babasının intikamını almak üzere ant içti. Yolda rastladığı bir çobanın sazını alarak terkisine asmıştı. Kime rastlasa hayvanını durdurur, sazını eline alır, tıngırdatarak Bolu Beyinin zulmünü anlatırdı.
Her yerde aradığı bu zâlim adama günün birinde rastlayacağını biliyordu. Giderek hayvanı rüzgâr kesildi. Nerede bir yolsuzluk olsa köylü Köroğlu'na haber salardı. O da gelir, ortalığı düzene kordu.
Bir gün Çamlıbel'de konaklamıştı. Bir kervancının, yolcularından bir genç adamı soyup döverek uçuruma attığını gördü. Bir kılıçta kervancının başını uçurdu. Öteki adamlar kendisine hayır dua ettiler. Uçurumdan çıkardığı genç yolcu ise:
“Hayatımı kurtardın, gayri ben senin kulun kölenim” dedi. Köroğlu onun adının Ayvaz olduğunu, kervanın da Bolu, Beyine yük götürdüğünü öğrenince Ayvaz'ı yanına aldı. Beraber yola çıktılar.

Bir Köroğlu, bir Ayvaz, etrafı kasıp kavuran, fakir köylüyü haraca kesen zâlim Bolu Bey'ini bulmaya çıktılar. Şehre yaklaştıkları sırada bir kale vardı. Sabahın bir vaktinde kale mazgallarından hazin bir şarkı duydular. Bu şarkıyla bir genç kız kendisinin Bolu Beyi'nin kızı olduğunu, babasının sırf kimseyi sevmesin diye kendisini oraya kapadığını göz yaşları içinde anlatıyordu. Köroğlu sazı eline aldı, kıza sabırlı olmasını, dönüşte kendisini kurtaracağını söyledi.

Bolu'ya vardıklarında büyük bir alana halk toplanmıştı. Şenlikler yapılıyordu. Köroğlu elbise değiştirerek pehlivanlar arasına katıldı. Bir bir hepsini alt etti. Sonunda Bolu Bey'i huzuruna çağırttı onu ve:
– Bre pehlivan, sen kimsin? Seni muhafızlarıma bey yaptım...dedi.
Köroğlu da: “İşte ben o gözlerini kör ettirdiğin seyisin oğluyum” diyerek kılıcını çaldığı gibi herkesin dehşet dolu bakışları önünde Bolu beyinin kellesini uçurdu ve halkı bir zâlimden kurtardı.

Ondan sonra hemen Ayvaz'ı gönderip kaleden Beyin kızını getirdi. Allah'ın emri, Peygamber'in kavliyle kendine nikâhladı. O tarihten sonra Bolu Bey'i olarak halka adaletle muamele etti.

Onun şu sözleri yüzyıllar boyu dilden dile dolaşmıştır:

Bizden selâm olsun Bolu Beyi'ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından, kalkan sesinden
Dağlar sada verip seslenmelidir

Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Kasım 2013       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KÖROĞLU
Hayatı tam olarak bilinmemektedir. Birincisi, 16 ve 17. yüzyılda yaşadı. Yeniçeri ocağından yetişen bir şair. 1578-1590 arasında yaşanan Osmanlı-İran savaşlarına katıldı. Bir çeşit ordu şairidir denilebilir. Diğeri ise Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış destansı ve türkülü halk öyküsündeki karaman Köroğlu. 2. Köroğlu, Bolu Gerede çevresinde yaşadı. Asıl adı Ruşen’dir. Devlete karşı ayaklandı, haksızlıklar karşısında mücadele etti. Sivas-Tokat yolu üzerindeki Çamlıbel’e yerleşip eşkıyalık yaptı. Ama o adil, vicdanlı bir eşkıyaydı. Bir başka söylentiye göre de, Bolu Beyi’nin seyisi Yusuf’un oğlu Ruşen Ali asıl Köroğlu’dur. Bolu Beyi, Köroğlu’nun babası Yusuf’un gözlerine mil çektirdi. Ruşen Ali, babasını sağaltmak amacıyla Aras Irmağı’na götürdü. Ancak ilaç olacak köpükleri kendisi içip yiğitlik ve şairlik gücü kazandı. Çamlıbel’e yerleşip babasının intikamını almak üzere Bolu Beyi’ne savaş açtı. Köroğlu hikayesi, Azerbaycan, İran, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Balkanlar’da da bilinir. Yeniçeri aşığı Köroğlu’nin şiirleri dil ve anlatım bakımından öykü kahramanı Köroğlu adına söylenen şiirlerden çok farklıdır. Köroğlu ile ilgili ilk araştırmayı Pertev Naili Borotav yaptı. Cahit Öztelli’nin de Köroğlu-Dadaloğlu ve Kuloğlu adlı yayınlanmış bir araştırması bulunmaktadır
Gazi - avatarı
Gazi
Kayıtlı Üye
26 Mart 2014       Mesaj #5
Gazi - avatarı
Kayıtlı Üye
KÖROĞLU KİMDİR
Kesin olarak hangi tarihlerde doğduğu bilinmese de 16. yüzyıl halk şairlerinden biri olduğu bilinen Köroğlu, 3. Murat döneminde Bolu’da yaşamış ve Bolu Beyi’ne karşı verdiği mücadele ile efsaneleşmiştir. Adını yüzlerce yıl öncesine dayanan bir Türk destanında adı geçen Köroğlu’ndan alan bu Anadolu ozanının gerçek adı Ruşen Ali‘dir ve şair kimliği dışında verdiği mücadele ile birlikte özgürlüğün de sembolü haline gelmiştir. Anadolu coğrafyasından Altay Türklerine, Kafkas Türklerinden Azerilere birçok Türk toplumunda anlatılan Köroğlu Destanı’nın başkahramanıyla özdeşleştirilen şaire “Köroğlu” adı verilmiş ve günümüze kadar da bu isimle anılmıştır. Osmanlı Devleti’nin İran’a karşı verdiği 16. yüzyıl savaşlarında görev aldığı bilinen Köroğlu, şairliği kadar yiğitliğiyle de nam salmıştır. Babasının intikamını almak için dağa çıkan Köroğlu, hayırsever kişiliğiyle de halkın sempatisini kazanmıştır.

İsyan ederek dağa çıkan ve Bolu Beyi’ne karşı mücadele veren şair halkın gözünde destansı kimlik olan Köroğlu’yla özdeşleştirilmiştir. Şiirlerinde yiğitlikten aşka, dostluktan kardeşliğe, doğa sevgisinden Hak ile hürriyete birçok konudan bahseden şairin yaşadıkları kendisinden sonra yaşayan pek çok ozana da esin kaynağı olmuştur. Türk sinemasının en önemli isimlerinden olan ve filmleriyle sinema tarihine adını altın harflerle yazdıran Atıf Yılmaz tarafından yönetilen 1968 yapımı bir filme de konu olan Köroğlu, Türk sinemasının bir başka efsanesi Cüneyt Arkın tarafından canlandırılmıştır. Ayrıca Kirizoğlu Mustafa Bey gibi türküleri de yüzyıllardır dilden dile aktarılmış ve günümüzde de söylenmeye devam etmektedir.

Efsanelerde Köroğlu’ndan “Ruşen Ali” olarak bahsedilir ve babasının adının da Yusuf olduğu söylenir. Köroğlu’nun babası olan Yusuf nam salmış bir at yetiştiricisidir. Bir gün Bolu Beyi Köroğlu’nun babası Yusuf’tan kendisine yakışır bir tay getirmesini ister ancak Yusuf’un kendisine getirdiği atı beğenmeyerek gözlerine mil çektirir. Babasının gözlerinin Bolu Beyi tarafından kör edildiğini öğrenen Ruşen Ali yani Köroğlu, babasını ve tayı da alarak Bolu dağlarına çıkar. Burada babasının tarif ettiği gibi Bolu Beyi’nin beğenmediği tayı yetiştiren Köroğlu, tayın eşi benzeri olmayan bir küheylana dönüşmesini sağlar. Babasının ölümü üzerine “Kırat” adını verdiği küheylanı alarak intikam yeminini gerçekleştirmek üzere yola çıkan Köroğlu, Bolu Beyi ile savaşmaya başlar.

Halkın gözünde bir yiğit olarak görülen Köroğlu kendi derebeyliğini kurar ve karşılaştığı herkesi mağlup etmeyi başarır. Vezirlerden paşalara herkesi mağlup eden ve aldığı ganimetleri de halkla paylaşan Köroğlu’nun “tüfeğin icat edilmesinden sonra” emrindeki tüm yiğitleri dağıttığı ve Kırklar‘a karıştığı söylenmektedir...

Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 18:29

Benzer Konular

9 Nisan 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
1 Temmuz 2010 / KisukE UraharA Müzik tr
26 Ocak 2010 / Misafir Edebiyat
24 Kasım 2006 / virtuecat Tiyatro tr