Arama

Suat Yalaz

Güncelleme: 15 Haziran 2015 Gösterim: 9.070 Cevap: 3
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
13 Şubat 2007       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
Suat Yalaz

Sponsorlu Bağlantılar
Doğum Tarihi - 1932 / Kırşehir, Çiçekdağ


Suat YALAZ, 1932 yılında Çiçekdağ^da doğdu. Memur çocuğu olduğundan, çocukluk ve ilk gençlik yılları Denizli, Adana, Kayseri illerinde geçti. ilk karikatürleri Kayseri^de, günlük Erciyes Postası^nda yayınlanıp iki buçuk liraları aldığı zaman henüz 16 yaşında bir ortaokul öğrencisiydi. Yüksek tahsilini İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü^nü bitirerek tamamladı. Öğrencilik yıllarında günlük gazete ve haftalık mizah dergilerinde yeni akımın genç karikatüristlerinden biri olarak dikkat çekti.

Yıl 1954. Dönemin önemli gazetesi Vatan^ın genç çizerler için buluşma noktası olan odanın kapısına genç bir delikanlı gelir. Odada Bedri Koraman, Altan Erbulak ve Çetin Özkırım gibi usta çizerler oturur. Delikanlının elinde ^İkizler Çiftliği^ adını verdiği bir çizgi roman çalışması vardır. Üstatlar çizimlere bakar. Kareler kopyaya benzemektedir. Çünkü çok net çizgiler, bembeyaz kağıdın üzerinde durmaktadır. Güzel ama nereden kopya ettin diye sorarlar. Genç kendinden emin; ‘‘kopya değil, ben çizdim’’ der. İyi ama kurşun kalem izi bile yok, der Erbulak. Yanıt ustaları şaşkınlığa düşürür: ‘‘Ne kurşun kalemi’’. Genç Suat Yalaz^dır. Dönemin usta kalemlerini şaşırtan çizgilere ulaşmasında hiçbir yönlendirme ve eğitim yoktur, çünkü Suat Yalaz^da doğal bir yetenek vardır. Yıllar sonra Erbulak, o gün, Onu denemek için bir at çizmesini istediklerini Yalaz^ın atı çizmeye ön ayaktan başladığını sık sık arkadaş toplantılarında anlatmıştır.

Aslında bu olay Yalaz^ı ilk defa başına gelmiyordur. Adana^da henüz 14 yaşındayken bir büyüğü resim yeteneğini görüp onu yerel bir gazete olan ^Türk Sesi^ne götürür. Çalışmalarını gören yetkili bir çizimlere bir de Yalaz^a bakar ve ‘‘Nereden kopyaladın^ diye sorar. Yalaz yanıt vermeden karikatürlerini aldığı gibi gazeten çıkar. Babasının tayini Kayseri^ye çıkar. İki yıl sonra karikatürleri Erciyes Postası^nda yayınlanmaya başlar.

Çeşitli gazetelerin köşelerinde Suat YALAZ imzalı çizgi roman kahramanları görülmeye başlandı. Bunlardan biri de Karaoğlan^dı. Karaoğlan 1960 yılında yayına başladı. Ancak Yalaz^ın ^Karaoğlan^ın öncülü olan ^Kaan^ adlı kahramanı 1959^da doğdu. 1959 yılında Akşam gazetesi Aptullah Ziya Kozanoğlu yazdığı yeni öykü ‘‘Kızıl Tuğ’’ için bir çizer aranır ve Yalaz bulunur. Kızıl Tuğ birkaç ay sürer ve Yalaz^ın yeri sağlamlaşır. Kızıl Tuğ^un sonunda Kaan^ın doğumu müjdelenir. Ancak Yalaz ile Kozanoğlu Kaan konusunda çok anlaşamaz. Yalaz, Kozanoğlu ustanın metinlerini değiştirmeye başlar. Tartışma uzar, en sonunda Kozanoğlu sinopsis vermeye başlar, Yalaz^ı serbest bırakır. Kaan beş serüven devam eder. Kozanoğlunun 1960^da Akşam^dan ayrılmasıyla sona erer. Ancak Kaan, Yalaz sinopsis üzerinden çalışmaya başladığı dönemden sonra ^Karaoğlanlaşmaya^ başlamıştır.

1960^ta AKŞAM Gazetesinde yazıp çizmeye başladığı KARAOĞLAN çizgi romanının büyük ilgi görmesi ona, hem basında yayıncılık (KARAOĞLAN, SALINCAK, KORKU Dergileri) hem de en büyük tutkusu olan sinema alanında yapımcılık ve yönetmenlik kapılarını açtı.

Karaoğlan 1965 yılında filme alındı ve yönettiği Karaoğlan filmiyle Suat YALAZ da sinemaya adım attı. Gerçekten de Suat Yalaz^ın unutulmaz kahramanı Karaoğlan Türk çizgi romanının sinemada atağa geçişinin miladını oluşturur. Yalaz çizgileri ve öyküleriyle, bu miladın gerçek kahramanıdır. Karaoğlan 60^ların ilk yarısında çizgi roman kitapları piyasasını kasıp kavuran Esse Gesse^nin Teksas (Il Grande Blek) ve Tommiks (Capitan Miki) çizgi romanlarıyla yarışacak düzeyde ilgi gördü. Karaoğlan piyasadaki İtalya egemenliğini bir anlamda sarsıp, yerli üretim çizgi romanların müstakil dergilerle başarılı olabileceğini göstermişti.

Suat Yalaz^ın resme doğal yeteneği bir yana, onun asıl merakı çocukluğundan beri sinemadır. Yalaz çizgi romandan kazandığı parayı sinemaya yatırmaya karar verir ve sinema macerası başlar. İlk film ‘‘Altay^dan Gelen Yiğit^ 1965 yılında tamamlanır. Yalaz dönemin tüm jönlerinin peşinde olduğu Karaoğlan rolünü tanımamış bir isme Kartal Tibet^e verir. Kendi firması adına 8 film yaptıktan ve Yeşilçam^da 10 yıldan fazla süren bir tarihi macera filmleri dönemini başlattıktan sonra Kartal TİBET ile yolları ayrılır.

Yalaz^ın Kartal Tibet ile yollarını ayırıp sinemayı bırakması genelde yanlış bilinir. Tibet^in Yalaz^ın ona önerip reddettiği film yedinci Karaoğlan filmi değil, ‘‘Yüzbaşı Kartal’’ adlı Almanya, Fransa ve Türkiye ortak yapımı bir casusluk filmidir. Tibet bu filme hayır der, ama Yalaz yapımcılar ve dağıtımcılar ile anlaşma yapmış, parasını bu filme yatırmıştır. Tasını tarağını toplar ve 1970^de Fransa^ya gider.

Paris^te KARAOĞLAN çizgi romanlarını 7 yıl süreyle Fransızca olarak yayınlatır. Ve, Paris^i “mekan tutar”. Türkiye^yle bağlantısını hiç kesmez. Hem Avrupa^nın ünlü yayınevleriyle, hem de ülkemizin en büyük gazeteleriyle çalışmalarını sürdürür...

Yarım yüzyıldan sonra “YOKUŞ”a emek veren Suat YALAZ 2001 yılında Basın’la ilgili çalışmalarına son verdi. 2002 yılı Yılın Karikatürcüsü Ödülünü aldı. Artık ektiklerini biçmek, bütün eserlerini toparlamak ve yeniden düzenli olarak yayınlamak istiyor. Kendi yayınevinde Karaoğlan sonrası günlük gazetelere yaptığı Son Osmanlı, İslam Tarihi gibi çalışmaları daha yeni yayımlamaya hazırlanıyor. Çok sevdiği sinemayla ilgili olarak da KARAOĞLAN ve YANDIM ALİ’ye TV için dizi film senaryoları yazıyor. Bunun yanında KARAOĞLAN’a bir yabancı firma ortaklığında sinema filmi yapılması için girişimleri var. YALAZ, kendisi gibi Akademi^li olan bir hanımla evli, Olcayto ve Kaan adlı iki oğul babasıdır.

Biyografi Konusu: Suat Yalaz nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Suat Yalaz uyarlaması

Sponsorlu Bağlantılar
Değerli çizer, yıllar boyu gazetelere olduğu kadar Yeşilçam'a da birçok kahraman hediye etmiş olan Suat Yalaz'ın bir Kurtuluş Savaşı kahramanını işlediği Son Osmanlı çizgi-romanı sinemada. Bu, Özen Film'in sahibi Mehmet Soyarslan'ın eski bir projesiymiş ve sonunda, onun inadıyla hayata geçmiş. Bize anlatılan, İngiliz işgali altındaki bir İstanbul'da, sırım gibi gövdesi, bitirim halleri, ince bıyıkları ve yana eğilmiş fesiyle yolunu arayan genç bir kabadayının hikayesi. Yandım Ali, bir vatansever, ama ne yapacağını pek bilemiyor: yerli-yersiz tüm yabancılara ve azınlık mensuplarına dayak atmaktan başka... Ama Anadolu'ya geçmek üzere olan Mustafa Kemal'le tanışması, ona yeni bir ufuk açıyor. Bundan sonraki maceraları, yani Anadolu Savaşı'na katılması da ilerde gelecek filmlerde ele alınabilir. Eğer seyirci ilgi gösterirse... Filmde iyi şeyler de var, bana göre olumsuz şeyler de. Önce iyi olanlar: Titiz bir dönem çalışması yapılmış, ayrıntılar gördüğüm kadarıyla aksamıyor. İstanbul'un eski mekanları çok iyi kullanılmış ve bunlara çağdaş teknolojiyle çekilen bölümler eklenmiş, Boğaz'daki işgalci gemiler gibi... Aksiyon sahneleri iyi kotarılmış, belli bir gerilim duygusu var. Genelde pastelin egemen olduğu sahneler de görüntü yönetmeni hesabına çok olumlu. Ayrıca sinemamızda hemen ilk kez Atatürk'ün uzun uzun gösterilmesi de ilginç. Onu oynayan Alican Yücesoy gerçi biraz fazla poz kesiyor. Ama özellikle 'çakmak gibi' gözleri aracılığıyla, belli bir etki yaratabiliyor. Büyük önderi sinemada daha çok, hatta bir Atatürk filminde görmek umuduyla... Olumsuzluklara gelince... Kimi karakterler çok iyi ele alınmamış, ne kimlikleri, ne de işlevleri çok iyi belirmiyor. Film, yerli-yersiz çıkagelen erotik sahneler kadar, yüksek dozdaki miliyetçiliğiyle de dikkat çekiyor. Evet, günümüzün bir kitle talebi bu... Ama Yandım Ali'ye, hadi işgalci İngilizler bir yana, İstanbul'daki tüm azınlık mensuplarına sırayla dayak attırmak neyin nesi? Onlar arasında işbirlikçiler de vardı, ama hiç mi dost bir Rum, bir Ermeni, bir Musevi yoktu? Böylece film şu günlerde tartışılan 'Türkün Türk'ten başka dostu yoktur' sloganına dayanıyor sanki... Kendi adıma bu sloganı sevmiyor ve onaylamıyorum. Sonuç olarak, bu bir çizgi-roman uyarlaması. O açıdan fazla derinlik, ciddilik ve tarihe sadakat aramak boşuna. Bu haliyle ve kendisine çizdiği çerçeve içinde işlevini yerine getiren ve seyirciyi iki saat boyunca rahatça oyalayacak bir yapım.
_GüzelikMeleği_ - avatarı
_GüzelikMeleği_
Ziyaretçi
21 Şubat 2013       Mesaj #3
_GüzelikMeleği_ - avatarı
Ziyaretçi
Herkesin çocukluğunda kendiyle özdeşleştirdiği ve çok sevdiği bir edebiyat kahramanı mutlaka vardır. Kimi okuduğu hikayedeki çocuk kahramanı, kimi bir masaldaki süper kahramanı, kimi de uzak diyarlarının güzel prensesi ya da kahraman prensi olmak ister. Peki bu hikayeleri yazan yazarlar kim olmak isterdi? Onların kahramanı kimdi?


"Sis ve Gece","Bab-ı Esrar", "Patasana", "Kavim" ve "İstanbul Hatırası", "Sultan'ı Öldürmek" gibi ciddi bir araştırma sürecini gerektiren romanların usta yazarı Ahmet Ümit, polisiye romanların son yıllardaki tartışmasız en başarılı isimlerinden. İnsanı sevdiği kadar İstanbul'u da sevdiğini her fırsatta dile getiren Ümit, İstanbul'un tarihi mekanlarını, romanlarının kilit noktalarını çözen birer anahtarmışcasına betimler romanlarında. Tarihi yarımadanın kültürel ve tarihi hazinesinin değerinin bir nebze de olsa anlaşılması için romanlarını İstanbul’un tarihiyle harmanlar.

Suat Yalaz

Çocukluğuna dair tek başına fotoğrafının bulunmadığını söyleyen Ahmet Ümit, annesi, ablası, anneannesi ve babaannesiyle birlikte.(İskenderun-1964)


Suat Yalaz

Ahmet Ümit'in Kahramanı

Ahmet Ümit'in çocukluk kahramanı Suat Yalaz'ın başyapıtı sayılan "Karaoğlan". Ümit, Karaoğlan'ı neden kendisine örnek aldığını şöyle açıklıyor: "Benim çocukluk kahramanım bir romandan değil çizgi romandan. Suat Yalaz'ın çizdiği Karaoğlan, çocukken benim en önemli kahramanımdı. Karaoğlan'ın atıldığı serüvenler, yaptığı kahramanlıklar, dürüst bir insan oluşu, mazlumları kurtarmak için kendini feda edişi beni hep çok etkilemiştir. Serinin tüm kitaplarını okuduğumu söyleyebilirim. Mahallede oyunlar oynarken de hehp Karaoğlan olmak isterdim. Karaoğlan'a olan tutkum öyle büyüktü ki, onun başındaki gibi bir bere bile ördürdüm anneme. Saçlarımı uzatmaya çalışırdım, bir bileklik bile taktım. Yani büyük hayranlık duyuyordum Karaoğlan'a. Şimdi bile çizgi romanlarını alır okurum. Hem de zevkle... Keşke onun kadar cesur olsam dediğim anlar hala oluyor. İyi ki böyle bir çizgi roman kahramanımız var."

Suat Yalaz






Suat Yalaz
"Karaoğlan"ın yaratıcısı
Suat Yalaz kimdir?
Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük çizerlerden olan Suat Yalaz aynı zamanda kendi çizgi romanlarını beyaz perdeye taşıyan bir yönetmen.Suat Yalaz’ın yazıp çizdiği bir tarihi çizgi roman serisi olan Karaoğlan, ilk olarak 1 Nisan 1963’de Türkiye’de yayımlanmaya başladı. Ancak Karaoğlan'la halkın ilk tanışması bundan daha öncesine Akşam Gazetesi’nin ilk kez yayımlandığı tarih olan 3 Ocak 1962’ye dayanıyor.2000'li yıllarda sanatçının başyapıtı sayılan Karaoğlan'ın Lâl Kitap tarafından 57 kitaplık bir serisi yayımlandı.


Sinemaya uyarlanan eserleri
Altay'dan Gelen Yiğit / Karaoğlan
Baybora'nın Oğlu
Camoka'nın İntikamı
Bizanslı Zorba
Karaoğlan Yeşil Ejder
Şeytan Kafesi
Camoka'nın Dönüşü
Karaoğlan Şeyh'ın Kızı
Cengiz Han'in hazineleri ·
Karaoğlan'ın Kardeşi Sargan
Son Osmanlı Yandım Ali
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Haziran 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YALAZ (Suat), türk karikatürcü (Çiçekdağı, Kırşehir, 1932). Devlet güzel sanatlar akademisi resim bölümü'nü bitirdi (1956). Karikatür çizmeye çok erken yaşlarda başladı, ilk karikatürleri Akbaba, 41 buçuk. Dolmuş Tef dergilerinde yayımlandı. 1959'dan başlayarak Akşam gazetesinde çizdiği Karaoğlan çizgi-roman dizisi önce Atıf Yılmaz (1962), sonra kendisi tarafından birçok kez sinemaya aktarıldı. Çalışmalarını 1970 yılından bu yana Fransa'da sürdüren sanatçı, çeşitli ülkelerde yayımlanan Kebir, Sony-Ringo ve VVestern dizileriyle uluslararası ün kazanmıştır.
Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

26 Mayıs 2010 / SUNU Siyaset tr
2 Temmuz 2010 / _KleopatrA_ Müzik tr
6 Mart 2012 / BARIŞ Edebiyat tr
5 Eylül 2008 / TiglonBoYs Spor tr
10 Aralık 2009 / _KleopatrA_ X-Sözlük