MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Uzay Bilimleri (https://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/)
-   -   Gezegenler (https://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/21035-gezegenler.html)

virtuecat 22 Şubat 2007 03:03

Gezegenler
 
3 ek
GÜNEŞ
Kimlik Bilgileri:
  • Kütlesi ... 2×10 30 kg
    Alıntıdaki Ek 46041
  • Hacmi ... 1,41×10 33 cm³
  • Özgül ağırlığı ... 1,41 gr/cm³
  • Çapı ... 1.391.000 km
  • Yüzey ısısı ... 6.000 K°
  • Çekirdek ısısı ... 14.000.000 K°
  • Bileşimi ... % 75 hidrojen % 24 helyum % l diğer elementler
  • Dünyadan ortalama uzaklığı ... 149.598.000 km
  • Galaksimizin merkezine uzaklığı .... 30.000 ışık yılı
  • Ekseni etrafında dönme süresi... 25 gün 12 saat
  • Galaksimizin merkezi etrafında dönüş periyodu ... 225.000.000 yıl
  • Galaksimizin merkezi etrafında dönüş hızı ... 250 km/s
  • Işığının dünyâmıza ulaşım süresi ... 8 dakika 19 saniye
Alıntıdaki Ek 46042

Genel Bilgiler

1- Güneş, gökyüzünde geceleri görülen çok sayıdaki yıldızdan bir tanesidir. Geceleri gözlediğimiz diğer yıldızlardan hiçbir farkı yoktur. Büyüklüğü ve kütlesi diğer bazı yıldızlardan küçük olduğu halde, bize yakın olması sonucu oldukça büyük ve parlak gözükür.

2- Çok sıcak gaz yığınlarından oluşmuş olan Güneş'imizin, yüzeyinde her saniye sayısız termonükleer reaksiyonlar olmaktadır. Bu reaksiyonlarda 4 hidrojen atomu birleşerek kendinden daha hafif olan bir helyum atomuna dönüşmektedir. Geri kalan kütle ise ısı ve ışık enerjisi olarak her yöne doğru yayılır. Güneş'ten her saniye etrafa yayılan enerji miktarı ise 4 milyon tondur.

3- Yapılan hesaplamalara göre güneşimiz yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşındadır. Mevcut kütlesi ile 4,5 - 5 milyar yıllık ömrü kalmıştır.

4- Parlaklığı Ay'ın dolunay zamanındaki parlaklığının 600.000 katıdır.

5- Güneş milyarlarca yıldız içinde yüzeyini, yüzey içindeki oluşumları ayrıntılarıyla inceleyebildiğimiz tek yıldızdır. Bunun sebebi de Dünya'ya en yakın yıldız olmasıdır. Güneş'in Dünya'ya olan ortalama uzaklığı 149.518.000 km dir.Güneşten sonra Yerküre ye en yakın yıldız alfa Centauri yıldızıdır. a Centauri yıldızının ise dünyamıza olan uzaklığı 40.000.000.000.000 km dir.
Alıntıdaki Ek 46043


6- Güneş ışıkları ( Işık ışınının saniyedeki hızının 300.000 km ) Dünya'mıza Güneş'in yüzeyinden ayrıldıktan tam 8 dakika 19 saniye ulaşır. Güneşten sonra yere en yakın yıldız olan alfa Centauri'nin ışığı ise bize ancak 4 yıl 3 ay 18 gün sonra gelir.

7- Güneş ile Dünya arasındaki uzaklığın büyüklüğüne ait şu örnekleri değerlendirdiğimizde, daha iyi bir fikir sahibi olmuş oluruz.

• Saatte 90 km hızla giden bir tren ancak 175 yıl sonra,
• Saatte 500 km. hızla giden bir uçak, Yerküre'den hareket ettikten 34 yıl 2 ay sonra,
• Saatte 1000 km hızı olan bir tabanca mermisi atıldığı andan 4 yıl 9 ay sonra,
Güneş yüzeyine ulaşabilmektedir.





virtuecat 22 Şubat 2007 03:23

3 ek
JÜPİTER
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 1,8986×1027 kg
    Alıntıdaki Ek 46044
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 126,686×106 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 71492 km
  • Kutupsal yarıçap... 66854 km
  • Basıklık... 64,874×10-3
  • Ortalama yoğunluk... 1326 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... 0,254
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 23,12 m/s²
  • Kaçma hızı... 59,5 km/s
  • Eksen eğikliği... 3,1 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 778,3 milyon km
  • Görünür parlaklık... -2,8 kadir
  • Dönme periyodu... 9,92 saat
  • Yüzey sıcaklığı... -120 °C
  • Uydu sayısı... 16
  • Halka sayısı... 1
  • Yörünge eğim açısı... 1,3 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 13,06 km/s
  • Yörüngesel periyod... 11,86 yıl
Alıntıdaki Ek 46045


Genel Bilgiler
1. Güneş sisteminin en büyük gezegeni Jüpiter'dir. Ekvatoral dünyanın çapından 11 kat büyüktür ve hacim olarak bu büyüklük dünyanın 1300 katına ulaşmaktadır.

2. Jüpiterin kendi etrafındaki dönüşü açısından çok ilgi çekici bir yönü de katı bir cisim gibi dönmemesidir. Yüzeyin farklı kısımları farklı hızlarda döner. Ekvator bölgesinin dönüş hızı kutup bölgelerine nazaran daha fazladır.

3. Jüpiteri karakterize eden en önemli özelliklerden biri de uydularıdır. Bunlardan üçü Aydan büyük olup, en büyüklerinin ebatları merkür geze-geninin ebatlarıyla aynıdır. Gaynmede adlı bu gezegen uydunun çapı 5600 kilometredir. Bundan sonra sırasıyla 5200 kilometre ile Callisto, 3800 kilometre çaplı lo, 3100 kilometre çaplı Europa'dır. Diğer uydular daha küçük olup fazla bir özellikleri yoktur.

4. Güneşten aldığı ışığın büyük bir kısmım yansıtan Jüpiter, teleskopla bakıldığında son derece parlaktır. Şekli düz bir diski andırır.

5. Jüpiteri karakterize eden önemli bir başka özelliği de yüzeyinde görülen ekvatora paralel çizgilerdir. Karanlık kuşaklarla birbirinden ayrılanbu şeritler genellikle kırmızı veya menekşe rengindedir. Söz konusu şeritler birbirine fazla benzemezler. Hatta birçok defa son derece karışık bir biçime girerler.
Alıntıdaki Ek 46046


6. Bugüne kadar teleskoplar yardımıyla çekilen Jüpiter fotoğraflarında bilim adamlarım en çok şaşırtan bir özelliği de üzerindeki kırmızı lekedir. Genişliği 50 bin, boyu 15 bin kilometre olan bu lekenin ne olduğu bu güne kadar anlaşılamamıştır. Dünyanın ekvator uzunluğunun 40 bin kilometre olduğu düşünülürse oldukça büyük olan bu lekenin katı bir cismi, atmosfer veya atmosferde dolaşan katı bir cisim olup olmadığı hâlâ esrarını koruyan bir sırdır. Zamanla şeklinde ve özellikle renginde bazı değişiklikler meydana gelen kırmızı leke teleskopla gözlenmeye başlandığı 130 yıldan beri hiç kaybolmamıştır. Son yıllarda ortaya atılan bir faraziyeye göre kırmızı lekenin meydana gelmesinde gezegenin o bölgesinde havanın hareketini engelleyen çok yüksek bir dağ zinciri rol oynamakta ve farklı bulut kümeleri meydana gelmektedir.

7. Jüpiterin atmosferinin kalınlığı tam olarak bilinmemekle beraber yaklaşık olarak 10 bin kilometre kadar olduğu sanılmaktadır. Atmosferdeki ısı da çok düşüktür. Sıfırın altında 120 dereceden daha aşağı olduğu tahmin edilmektedir.

8. Tamamen bulutlarla kaplı olan gezegendeki bu bulutlarda amonyak kristalleri bulunup bunların zaman zaman damlalar halinde yağdığı zannedilmektedir. Gayet tabi olarak bu kalınlıktaki atmosfer tabakasının gezegen yüzeyine yaptığı basınç da çok yüksek olmaktadır. Astronomlar bu basıncın dünyamız üzerindeki basınçtan bir milyon defa güçlü olduğunu ifade etmektedirler.

9. Jüpiterin Dünya, Venüs veya Mars gibi gazdan meydana gelmiş bir atmosferle sarılmış katı yüzeyli bir gezegen olduğu söylenemez. Jüpiter büyük bir ihtimalle erimiş bir hidrojen okyanusundan meydana gelmiş dev bir küredir.





_PaPiLLoN_ 24 Ağustos 2007 20:12

3 ek
MERKÜR
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 330,2×1021 kg
    Alıntıdaki Ek 46047
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 22,03×103 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 2440 km
  • Kutupsal yarıçap... 2440 km
  • Basıklık... 0
  • Ortalama yoğunluk... 5427 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... 0,33
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 3,70 m/s²
  • Kaçma hızı... 4,3 km/s
  • Eksen eğikliği... 2 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 57,9 milyon km
  • Görünür parlaklık... -1,4 kadir
  • Dönme periyodu... 58,65 gün
  • Yüzey sıcaklığı... -170 ile 430 °C
  • Uydu sayısı... 0
  • Halka sayısı... 0
  • Yörünge eğim açısı... 7,005 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 47,89 km/s
  • Yörüngesel periyod... 87,97 gün
Alıntıdaki Ek 46048


Genel Bilgiler
1. Güneşe en yakın ve güneş sisteminin en küçük gezegenidir. Güneş etrafında elips biçiminde bir yörüngede döner.

2. Diğer gezegenler gibi Merkür de güneşten gelen ışınları yansıtır. Venüs, Mars ve Jüpiter den sonra dünyâdan en parlak gözüken gezegendir. Merkür, Utarit olarak da isimlendirilir. Bilim adamları Merkür'ün de diğer gezegenlerle yaklaşık aynı özgül ağırlığa sahip olduğu için, aynı anda meydana geldiğini savunurlar.

3. Merkür'ün çekim kuvveti dünyâ çekim kuvvetinin % 38'i kadardır. Dünya da 45 kg gelen bir ağırlık Merkürde 17 kg dır.

4. 1974 senesine kadar Merkür hakkında bilgiler, yalnız teleskop ve radar görüntülerinden çıkarılmıştır. 29 Mart 1974 târihinde Merkür'ün 740 km yakınından geçerek yörüngeye oturan Amerikan uzay aracı Mariner 10, Dünya ya resimler hâlinde binlerce bilgi göndermiştir. Mariner, 21 Eylül 1974'te ikinci tur, 16 Mart 1975'te üçüncü turunu yapmıştır. Üçüncü turda Merkür'ün 310 km yakınından geçmiştir.

5. Merkür, kendi etrafında bir defa dönerken yörüngesinin de 2/3 (üçte ikisi) ünü kat eder.

6. Mariner 10 sayesinde, Merkür'ün atmosferi hakkında da bilgiler edinildi. Merkür de atmosfer vardır. Bu atmosfer dünyâ atmosferinin milyonda biri yoğunluğuna sahiptir. Atmosferde çoğu helyum olmak üzere argon, neon gazları mevcuttur.

7. Merkür'ün kabuğu ile ilgili Mariner 10'un gönderdiği bilgilerden gündüz ve gece sıcaklıkları 425°C ile -175°C arasında değişir. Diğer gezegenlerde hararet farkı bu kadar değildir.
Alıntıdaki Ek 46049


8. Merkür kabuğunda da, ay kabuğunda olduğu gibi kraterler, tabanı geniş çukurlar, faylar ve sıradağlar mevcuttur. En büyük krater, 350 km çapındadır ve kuzey kutbunda yer alır.


nünü 24 Mart 2008 10:32

3 ek
VENÜS
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 4,869×1024 kg
    Alıntıdaki Ek 46053
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 0,3249×106 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 6051,8 km
  • Kutupsal yarıçap... 6051,8 km
  • Basıklık... 0
  • Ortalama yoğunluk... 5204 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı.... 0,33
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 8,87 m/s²
  • Kaçma hızı... 10,36 km/s
  • Eksen eğikliği... 2 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 108,2 milyon km
  • Görünür parlaklık... -4,4 kadir
  • Dönme periyodu... 243,01 gün
  • Yüzey sıcaklığı... -464 °C
  • Uydu sayısı... 0
  • Halka sayısı... 0
  • Yörünge eğim açısı... 3,39 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 35,03 km/s
  • Yörüngesel periyod... 224,7 gün
Alıntıdaki Ek 46054


Genel Bilgiler

1. Güneş sisteminde güneşe en yakın ikinci gezegen Venüs'tür.

2. Akşam karanlığında gökyüzünde Aydan sonra en parlak ışığa sahiptir. Venüs'e Zühre yıldızı da denir. Güneş ve ay dışında aletsiz gündüz görülebilen tek gök cismidir. Sabahları ve akşamları görüldüğü için Sabah ve Akşam Yıldızı olarak da isimlendirilir.

3. Dünyadan görüldüğü kadarıyla Venüs diğer bütün gezegen ve yıldızlardan daha parlak ışık yansıtır. Bu hem Dünyaya yakın olmasından, hem de yüksek yansıma güçlü bulutlarla kaplı olmasından ileri gelir.

4. Diğer gezegenler arasında dünyaya ağırlık ve biçim bakımından en çok benzeyeni Venüs gezegenidir.

5. Ağırlığı Dünya'nın kinin % 81 'i, yoğunluğu ise % 90'ı kadardır. Venüs'ün yüzeyindeki yerçekimi dünyanınkinin % 88'i kadardır. Böylece dünyada 45 kg ağırlığı olan bir madde, Venüs gezegeninde 40 kg ağırlıktadır.

6. Çok zayıf olduğu anlaşılan Venüs'ün manyetik alanı hemen hemen yok gibidir.

7. Venüs gezegeni Dünya'ya diğer bütün gezegenlerden daha çok yaklaşır. Dünya'ya en yakın olduğu zaman dünyâdan 40 milyon km uzakta bulunur.

8. Venüs'ün atmosferi ve yüzey yapısı hakkında geniş bilgi Amerikan ve Sovyet uzay araştırma çalışmaları neticesinde elde edilmiştir. 1962 senesiyle 1982 seneleri arasında Venüs'e 16 adet uzay aracı gönderilmiştir.

9. Venüs'ün bulut parçalarının üstündeki sis ve duman tabakası bu gezegeni kabuk gibi sararken, bulut parçalarının yükseklikleri yüzeyden 80-64-40 km yüksekliktedirler. Bulut tabakası saatte 320 km hızla gezegenin etrafında, gezegenin döndüğü yönde döner.
Alıntıdaki Ek 46055


10. Bulutların altındaki Venüs atmosferi % 95 karbondioksit, biraz nitrojen ve % 0. l oranında buhardan meydana gelir. Bulutların üstündeki sıcaklık -33°C iken altlarındaki sıcaklık 325°C'dir. Atmosferin daha dikine doğru gittikçe sıcaklık da artar.

11. Venüs, Güneş'e Merkür'den daha uzak olmasına rağmen yüzeyindeki sıcaklık Merkür'ün sıcaklığından daha fazladır. Bunun sebebi kalın ve yoğun atmosfer tabakasıdır. Atmosferdeki gaz karbonik ısıyı tutmakta ve Venüs'ü fırın haline getirmektedir.

12. Venüs gezegeninin yüzey sıcaklığı 475°C, yüzeydeki atmosfer basıncı ise Dünya'dakinden 95 defa daha fazladır.

13. Bu gezegenin yüzeyi radarla görüldüğü kadarıyla tepelik, dağlık olup, kraterler vardır.

14. Bitki ve hayvanların Venüs'te yaşamaları mümkün değildir. Bunun sebebi yüzeyin çok sıcak olması, su ve oksijenin olmamasıdır


nünü 25 Mart 2008 10:52

4 ek
DÜNYA
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 5,9736×1024 kg
    Alıntıdaki Ek 46056
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 398,605×103 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 6378,14 km
  • Kutupsal yarıçap... 6356 km
  • Basıklık... 3,36×10-3
  • Ortalama yoğunluk... 5520 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... 0,3308
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 9,78 m/s²
  • Kaçma hızı... 11,186 km/s
  • Eksen eğikliği... 23,4 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 149,6 milyon km
  • Görünür parlaklık...
  • Dönme periyodu... 1 gün
  • Yüzey sıcaklığı... -15 °C
  • Uydu sayısı... 1
  • Halka sayısı... 0
  • Yörünge eğim açısı... 0 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 29,79 km/s
  • Yörüngesel periyod... 365,26 gün
Alıntıdaki Ek 46057


Genel Bilgiler

1. Güneş sisteminde güneşe en yakın üçüncü gezegen Dünya'dır.

2. Dünyanın uzaydan görünüşü mavi olduğu için uzay dilinde dünya mavi gezegen olarak da adlandırılır. Bu mavilik atmosferde bulunan oksijenin, güneş ışığının tayfı neticesidir.

3. Güneşten 149.589.000 km uzakta elipsoidal bir yörünge boyunca dönmekledir. Güneş etrafındaki bir dönüşü güneş yılı olarak tarif edilmiş olup 365 gün 6 saat 9 dakika ve 4 saniyedir. Bu dönüşünden mevsimler hasıl olur. Kutuplardan basık küre, yani elipsoid biçimindedir.

4. Dünyanın ekvatordaki çapı 12.756 km, kutuplardaki çapı ise 12.713 km' dir. Ekvator bölgesinde çapın büyük olması merkezkaç kuvvetinin büyük olmasının bir neticesidir. Çünkü ekvatordaki çizgisel hız kutuplardakinden daha büyüktür.

5. Dünyanın atmosferinde % 78 azot, % 21 oksijen ve az miktarda da hidrojen, karbondioksit, helyum, argon, kripton, metan, neon bulunur. Atmosferdeki su miktarı ise % 0.2-0.4 arası değişir.

6. Dünya bir günde, yani 23 saat 56 dakika 4 saniyede kendi ekseni etrafında bir tur atar. Bu dönmesinden gece ve gündüz meydana gelir. Dünyanın ekseni yer küresi ile güneş arasındaki doğruya dik olmayıp bu doğruya dik olan aydınlanma düzlemine 23,5 derece eğik olduğu için gece ile gündüz uzunluğu yalnız ekvator üzerinde her zaman eşittir. Diğer yerlerde eşit olmayıp her ay değişmektedir. Ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe gece ile gündüz arasındaki fark artar. Kutuplarda altı ay gündüz, altı ay gece sürer. Gece de tam gece değil yarı karanlıktır. Son yapılan ölçümler ayrıca göstermiştir ki, günün uzaması kısalması, ayın çekim kuvveti etkisi ile dünyâ dönüş hızında yaptığı yavaşlatma sebebiyle de değişmektedir. Güneşin, ayın ve diğer gezegenlerin çekim kuvvetleri etkisi ile 41.000 senelik bir peryotta dünyânın eğimi 23,5 derece ile 22 derece arasında değişir. Her mevsim dünyânın eksenel eğimi farklıdır.
Alıntıdaki Ek 46058


7. Dünya güneş etrafında elips şeklindeki yörüngesinde dönerken güneşten mesafesi artar ve azalır. En yakın noktada dünyânın ekseni etrafında dönüş hızı da saniyede 960 km artar. Bunun neticesi olarak kuzey yarım kürede kışlar, kısa ve daha ılık geçer. Buna mukabil güney yarımkürede de yazlar uzun ve serin geçer.

8.
Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4.091 saniye) ve güneş çevresinde (365 gün, 6 saat, 48 dakika) hareket eder. Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir. Mevsimlerin oluşmasında etken ise 23 derecelik eksen eğikliğidir.
Hareketleri : Sürekli olarak hareket eden dünyanın iki çeşit hareketi vardır. Bu hareketlerden birisi kendi ekseni etrafında olur ve batıdan doğuya doğrudur. Bu dönmesini 24 saatte tamamlar. Dünyanın kendi ekseni etrafındaki bu dönmesi ile birlikte olan ikinci hareketi ,güneş etrafındadır. Güneş etrafında dünya, elips şeklinde çok geniş bir yörünge üzerindeki hareketini de 365 1/4 günde, yani bir yılda tamamlar. Dünyanın kendi ekseni etrafındaki ve güneş etrafındaki bu iki hareketi, iki önemli olaya sebep verir. Kendi ekseni etrafında dönmesi ile gece ve gündüz, güneşin etrafında dönmesi ile mevsimler meydana gelir. Dünyanın yüzeyi : Dünyanın yüzölçümü 509.200.000 kilometrekaredir. Bunun % 70 denizler 360.600.000 kilometrekare, % 39,u karalar ,148.600.000 kilometrekare dir. Kuzey kutup çevresinde karalarla çevrilmiş bir deniz, Güney Kutup çevresinde denizlerle kuşatılmış bir kara parçası vardır.


Fiziki Özellikleri

1. Dünyanın toplam yüzey alanı yaklaşık olarak 510 milyon km²dir. Bu yüzölçümünün yaklaşık yüzde 70'i su ile ve 30'u de kara ile örtülüdür. Kıtalar daha ziyade kuzey yarım kürede toplanmıştır.

2. Coğrafî kuzey kutup, okyanus ortasına; güney kutup ise, buzlarla kaplı Antartika kıtasına rastlar.

3. Dünya kabuğu devamlı hareket hâlinde olup, radyoaktif maddelerin reaksiyonu ile meydana çıkan ısı neticesi devamlı dışarı itilir. Bu kuvvet yer yer kırılmalar ve yeni toprağın yüzeye çıkmasına sebep olur. Yer kabuğu kalınlığı kıtalarda yaklaşık 35 km, okyanuslarda 4,8-6,4 km mesafeye ulaşır.Yer kubuğunu 2900 km kalınlıkta ergimiş metal tabaka takip eder. En içeride 3.200 km çapında top biçimde iç kor kütle vardır.
Alıntıdaki Ek 46059

4. Dünyanın kütlesi 6×10 üzeri 24 kg olarak hesaplanmıştır. Dünya kabuğunun analiz neticesine göre % 46'sı oksijen, % 28'i silikon, % 11'i kalsiyum, potasyum, magnezyum ve % 8'i alüminyumdur.

5. Dünyanın etrafında dönüşü, metal kordan ötürü elektrik akımları doğurur. Bu elektrik akımlarının doğurduğu manyetik saha ise dünya üzerinde yaşayan canlıları Güneş ve diğer yıldızların yaydığı zararlı parça radyasyonlarına karşı koruma görevi yapar.


Safi 25 Mart 2016 00:45

3 ek
MARS
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 641,9×1021 kg
    Alıntıdaki Ek 46060
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 42,83×103 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 3393 km
  • Kutupsal yarıçap... 3375,5 km
  • Basıklık... 5,15×10-3
  • Ortalama yoğunluk... 3933 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... 0,366
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 3,69 m/s²
  • Kaçma hızı... 5,03 km/s
  • Eksen eğikliği... 24 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 227,9 milyon km
  • Görünür parlaklık... -2,8 kadir
  • Dönme periyodu... 24,62 saat
  • Yüzey sıcaklığı... -40 °C
  • Uydu sayısı... 2
  • Halka sayısı... 0
  • Yörünge eğim açısı... 1,85 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 24,13 km/s
  • Yörüngesel periyod... 1,88 yıl
Alıntıdaki Ek 46061


Genel Bilgiler
1. Güneşten uzaklığına göre dördüncü gezegen Mars'tır. Kızıl görünüşü ile " kızıl gezegen" adını almıştır. Merih olarak da isimlendirilir.

2. Güneş, Ay ve Venüs'ten sonra, dünyâdan görülen en parlak gök cismidir.

3. Mars'ın iki uydusu vardır. Bunlardan Deimos, Mars'a ortalama 23.474 km mesafede 30 saat 18 dakikada bir turunu tamamlar. Phobos ise 9.380 km mesafede, 7 saat 39 dakikada bir turunu tamamlar. Deimos çıplak gözle fark edilebilecek kadar ışık yansıtır.

4. Mars'ın atmosferini % 95 karbondioksit ve az miktarlarda argon, azot ve oksijen meydana getirdiği, uzay araçlarının gönderdiği bilgilerle tespit edilmiştir.

5. Atmosferde çok az miktarda su olmakla beraber oldukça kurudur.
Alıntıdaki Ek 46062


6. Mars yüzünde atmosfer basıncı dünyanınkine nazaran düşük olup, 3-8 milibardır.

7. Bâzan saatteki hızı 400 km'ye ulaşan rüzgarlar eser.

8. En yüksek sıcaklık -20°C ve en düşük sıcaklık -140°C dolayındadır


Safi 25 Mart 2016 00:46

3 ek
SATÜRN
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 5608,46×1024 kg
    Alıntıdaki Ek 46063
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 37,931×106 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 60268 km
  • Kutupsal yarıçap... 54364 km
  • Basıklık... 97,962×10-3
  • Ortalama yoğunluk... 687 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... 0,210
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 8,6 m/s²
  • Kaçma hızı... 35,5 km/s
  • Eksen eğikliği... 26,7 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 1427 milyon km
  • Görünür parlaklık... -0,3 kadir
  • Dönme periyodu... 10,67 saat
  • Yüzey sıcaklığı... -180 °C
  • Uydu sayısı... 18
  • Halka sayısı... 7
  • Yörünge eğim açısı... 2,49 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 9,64 km/s
  • Yörüngesel periyod... 29,46 yıl
Alıntıdaki Ek 46064


Genel Bilgiler

1. Boyutları bakımından Güneş sisteminde Jüpiterden sonra ikinci en büyük gezegendir. Güneşten uzaklığına göre altıncı sıradadır. Zuhal gezegeni olarak da adlandırılır.

2. Satürn'ü diğer gezegenlerden ayıran en önemli özelliği dev gezegeni çepeçevre saran halkalardır. Her ne kadar tek bir halka olarak görünse de aslında birbirinden ayrılmış ve iç içe geçmiş üç halkadan meydana gelmiştir.

3. Bu üç halkanın görünümü ve boyutları birbirinden farklıdır. Meselâ, yarı saydam ve en az aydınlık görünen iç halkanın dıştan çapı 180 bin km, yüzeye olan uzaklığı 10.000 km'dir. Ortada bulunan halka ise biraz daha aydınlık olup, iç halkadan 1000 km'lik bir saha ile ayrılmıştır. Genişliğiyse 20 bin km'dir. Halkaların en aydınlık olanı dış halkadır. Ortadaki halkadan 4000 km uzakta olan bu halka, yaklaşık 16 bin km genisliğindedir. Buna karşılık halkaların kalınlıkları çok azdır (ortalama 50-60 km).

4. Satürn halkalarını meydana getiren milyarlarca taneciğin boyutları en az birkaç milimetreyle en çok birkaç kilometre (astroid gibi) arasında değişmekte olup donmuş amonyaktan meydana geldikleri tahmin edilmektedir. Birbirine bağlı olmadan aynı gezegen çevresinde, belli bir yörüngede donen bu taneciklerin meydana gelişi hakkında değişik görüşler vardır. Bunlardan en çok kabul görenine göre söz konusu halkalar, Satürn çevresinde dolaşan katı cisimli büyük uyduların parçalanıp gezegen yörüngesine dağılmasıyla meydana gelmiştir.

5. Günümüzde dev gezegen Satürnün iç yapısı ve bileşiminin nasıl olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Çünkü hiçbir uzay aracı bu gezegene iyice yaklaşıp yakından bir inceleme yapamamıştır. Buna rağmen modern astronomi oldukça kabul gören tasanlar (varsayımlar) ortaya atmıştır. Bunlardan biri olan Wild Teorisine göre Satürnün merkezinde demir ve nikel gibi ağır elementlerden meydana gelmiş bir çekirdek vardır. Bu çekirdek buzul bir tabaka tarafından çevrelenmekte ve en üstte de gaz hâlinde bulunan bir tabaka yer almaktadır. Başka bir teoriye göre de en üst tabaka ağır atmosferin sebep olduğu basınç sonucu sıvı hidrojenden teşekkül etmiştir. Başka bir deyişle Satürnün bütün yüzeyi dev hidrojen okyanuslarından meydana gelmiştir.
Alıntıdaki Ek 46065


6. Satürn'ün tam 18 uydusu vardır. Bunların en ünlüleri Titan (çapı 5150 km), Rea (1530 km), Japet (1460 km), Dione (1120 km), Tethys (1060 km) ve Mimas (390 km)tır. Titan aynı zamanda Jüpiter'in uydusu Ganymede (5276 km)den sonra Güneş sisteminin en büyük uydusudur.

7. Satürn yüzeyinin son derece soğuk olması, ayrıca gaz veya sıvı maddelerden teşekkül etmesi sebebiyle, üzerine araç veya astronot indirip araştırma yapılması bugün için imkânsızdır.


Safi 25 Mart 2016 00:47

3 ek
URANÜS
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 86,83×1024 kg
    Alıntıdaki Ek 46066
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 5,794×106 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 25559 km
  • Kutupsal yarıçap... 24973 km
  • Basıklık... 22,927×10-3
  • Ortalama yoğunluk... 1318 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... 0,225
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 8,69 m/s²
  • Kaçma hızı... 23,3 km/s
  • Eksen eğikliği... 97,9 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 2869,6 milyon km
  • Görünür parlaklık... 5,5
  • Dönme periyodu... 17,23 saat
  • Yüzey sıcaklığı... -210 °C
  • Uydu sayısı... 15
  • Halka sayısı... 11
  • Yörünge eğim açısı... 0,77 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 6,81 km/s
  • Yörüngesel periyod... 84,01 yıl
Alıntıdaki Ek 46067


Genel Bilgiler

1. Güneş sisteminin üçüncü en büyük gezegeni Uranüs'tür. Dünyadan 60 kat daha büyüktür.

2. Gezegen hakkında son gelişme Mart 1977'de gerçekleşti. NASA bu târihte yaptığı bir açıklamada gezegenin etrafında Satürn'ün etrafında olduğu gibi halkalar mevcut olduğunu bildirdi. Yapılan ilk tes-pitler halkaların gezegen ekvatorundan 18.000-26.000 km yükseklikte ve 10-97 km genişliğinde yerleşmiş bulunduğunu ortaya çıkardı. ABD ve SSCB nin Uranüs yakınından geçen insansız uzay araçlarının verdiği bilgilerle de halkaların en büyüğünün çapı 1,5 km'yi geçmeyen kaya parçalarından müteşekkil olduğu anlaşıldı.

3. Uranüs, büyük bir teleskopla incelendiğinde 10 cm çaplı, mavimsi-yeşil bir dâire olarak görülür.

4. Uranüsün atmosferinde amonyak ve metan gazı bulunur.

5. Gezegen yüzeyinden 18 km yükseğe kadar çıkan atmosferdeki gazların yüzeye iki atm. (Dünya'dakinin iki katı)lik bir basınç yaptığı da yine son araştırmalar neticesinde keşfedildi.
Alıntıdaki Ek 46068


6. Uranüs'ün günümüze kadar tespit edilmiş önemli diğer bir özelliği de eksenin eğikliğidir. Yörünge düzlemiyle eksenin 82°lik bir açı yapması gezegenin bir varil gibi görünmesine sebep olur. Aynı zamanda iki mevsim meydana gelir ve bir mevsim 20 sene sürer. Bu durum dönüş özelliğine de bağlı olarak gezegenin her bir bölümünün 20 sene karanlıkta kalmasına sebep olur. Aydınlık mevsimi de yine 20 sene sürer. Gezegenin aydınlık tarafında -200°C 'nin altında olan hararetin, karanlık kısımda bunun çok altına düştüğü tahmin edilmektedir.

7. Uranüsün Ariel, Umbriel, Titania, Oberon ve Miranda adında beşi büyük topla 15 uydusu vardır.


Safi 25 Mart 2016 00:47

3 ek
NEPTÜN
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 102,43×1024 kg
    Alıntıdaki Ek 46069
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 6,8351×106 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçap... 24,766e3 km
  • Kutupsal yarıçap... 24,342e3 km
  • Basıklık... 17,081×10-3
  • Ortalama yoğunluk... 1,638 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... ?
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 11,00 m/s²
  • Kaçma hızı... 23,5 km/s
  • Eksen eğikliği... 28,8 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 4496,6 milyon km
  • Görünür parlaklık... 7,8
  • Dönme periyodu... 16,12 saat
  • Yüzey sıcaklığı... -220 °C
  • Uydu sayısı... 8
  • Halka sayısı... 4
  • Yörünge eğim açısı... 1,77 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 5,42 km/s
  • Yörüngesel periyod... 164,79 yıl
Alıntıdaki Ek 46070


Genel Bilgiler

1. Neptün Güneş sisteminin sekizinci büyüklük bakımından da dördüncü büyük gezegenidir. Çıplak gözle görülmez.

2. Neptün, güneş etrafında elips biçiminde bir yönde dolaşır. Teleskopla bakıldığında, Uranüs Pluton arasında görünür. Teleskoptaki görünen donuk yeşilimtraktır. Yeşil renkli gözükmenin sebebi, atmosferinde bol miktarda metan gazının bunmasıdır. Metan gazı, ışık tayfındaki kırmızı yutar ve yeşil baskın renk olur. Teleskop görüntüsündeki donukluk ise, atmosferinin çok olmasındandır. Ancak büyük teleskoplarla düzgün yüzeyli bir gezegen olarak farkedilir.

3. Neptün'ün bilinen iki uydusu vardır. Neptün'den 354.000 km mesafede dönen, 2700 km çaplı Tritton uydusu 1846 senesinde; 5,6 milyon kilometre mesafede dolaşan, 300 km çaplı Nereid uydusu 1946 senesinde keşfedilmiştir.

4. Neptün'ün atmosfer kalınlığı 3200 km olup, ortalama sıcaklık -220°C, atmosfer basıncı, yüzeyde, dünyâdakinden 200.000 defa daha fazladır. Neptün'ün ekseni etrafında dönücü çok hızlı ve atmosfer yapısı iletken özellik taşıdığı için, manyetik sahası çok kuvvetlidir.

5. Yakından gözlendiğinde Neptün'ün yeşil değil, aynen dünyâmız gibi mavi bir atmosfere sahip olduğu görülmüştür. İkinci olarak, Dünyâdan pürüzsüz, dolayısıyla sakin görünen Neptün atmosferinin Voyager 2'nin gözlemlerine göre beklenenin tersine çok dinamik olduğu anlaşılmıştır. Çekilen fotoğraflarda Neptün'ün 20 derece güney enleminde, aşağı yukarı dünyâ büyüklüğünde koyu bir bölgenin ve bu bölgenin kenarında geniş sahalar kaplayan metan kristallerinden meydana gelmiş parlak "Cirrus" bulutlarının varlığı göze çarpmaktadır.

6. Yine beklenenin tersine, Neptün'ün manyetik alanı çok zayıf (hatta dünyânın manyetik alanından daha zayıf) bulunmuştur.

7. Voyager 2 Neptün'e yaklaştıkça, Neptün yöresinde dünyâdan gözlenemeyen yeni uydular gözlenmiştir. Şu anda Neptün'ün ikisi Önceden bilinen (Triton ve Nereid), çaplan 100 km den daha büyük 8 uydusu belirlenmiştir. Ancak bu uydular küresel yapılı değildir. Meselâ 1989 NI daha çok üçgen biçiminde görünmektedir.
Alıntıdaki Ek 46071


8. Voyager 2 fotoğraflarında ayrıca Neptün etrafında gezegen yüzeyinden aşağı yukarı 60.000 km ötede üç tane içice halka görülmekte olup, bazı bölgelerde çok sayıda 10-20 km çaplı katı cisimlerin varlığı tesbit edilmiştir.

9. Azot ve metan gazından meydana gelen atmosferiyüzeyden 800 km'ye kadar uzanıyor.Neptündeki atmosfer basıncı 10 mikrobar yani Dünyadaki atmosfer basıncının 10 milyonda biri olarak ölçülmüştür.


Safi 25 Mart 2016 00:48

3 ek
PLUTON
Kimlik Bilgileri:
  • Kütle... 12,5×1021 kg
    Alıntıdaki Ek 46072
  • Keppler sabiti(r^3/s^2)... 830 km³/s²
  • Ekvatoral yarıçapı... 1130 km
  • Kutupsal yarıçap... 1130 km
  • Basıklık... ?
  • Ortalama yoğunluk... 2050 kg/m³
  • Eylemsizlik momenti katsayısı... ?
  • Yüzey çekim (ekvatorda)... 0,66 m/s²
  • Kaçma hızı.... ? km/s
  • Eksen eğikliği... 57,5 derece
  • Güneşe ort. uzaklık... 5900 milyon km
  • Görünür parlaklık... 13,6
  • Dönme periyodu... 6,38 saat
  • Yüzey sıcaklığı... -220 °C
  • Uydu sayısı.... 1
  • Halka sayısı... 0
  • Yörünge eğim açısı.... 17,2 derece
  • Ortalama yörünge hızı... 4,74 km/s
  • Yörüngesel periyod... 248,54 yıl
Alıntıdaki Ek 46073


Genel Bilgiler

1. Plüton Güneş sisteminin dokuzuncu yörüngesinde bulunan gezegenlerin en küçük olanıdır. Plüton Güneş etrafında elips biçiminde bir yörüngede döner.

2. Güneşe en yakın mesafesi 4.49 milyar km ve en uzak mesafesi 7.33 milyar km'dir.

3. Diğer gezegenler gibi, güneşten aldığı ışıklan geri yansıtır. En hassas teleskoplarla dahi ancak sönük olarak gözlenebilir. 1930 senesinde Amerikan astronomu Clyde W. Tombaugh tarafından keşfedilmiştir.

4. Hakkında bilinenler azdır. Atmosfer uyduları ve güçlü teleskoplarla gözlenebilir. Sahaların çok genişlemesine rağmen son derece uzakta bulunduğu için ancak bir nokta büyüklüğünde gözükmektedir. Çok uzakta bulunduğu için boyuttan hakkında verilen ölçüler faraziyeye dayanır.

5. Güneşten milyarlarca kilometre uzakta olduğu için, yüzey ısısının çok düşük olduğu tahmin edilmektedir. Bu tahmine göre Plüton donmuş bir buz küresinden başka bir şey değildir.

6. Plütonun her geçen sene biraz daha parlaklığı artmaktadır. Bunun sebebi yörüngesinde güneşe gittikçe yaklaşmasıdır. Plütonun güneş etrafındaki bir turu 249 sene sürer. Kendi etrafındaki dönüşü ise 6.3867 gündür.
Alıntıdaki Ek 46074


7. Plütonun bir uydusu vardır. Charon ismi verilen bu uydu yaklaşık 1200 km çapında ve kütlesi Plüton'unkinden yaklaşık 10 kat azdır. Charon ve Plüton bir bakıma güneş sisteminin ikiz gezegeni kabul edilir. Charon'un Plüton etrafında dönüşü, Plüton'un kendi etrafında dönüşüne eşit olup 6.3867 gündür.

8. Charon'un geç keşfedilmesinde dönüşlerdeki bu muntazam kilitlenmenin önemi büyüktür. Gerek Plüton ve gerekse Charon'un atmosferinde metan bulunduğu ve iç yapılarının dünyâya benzediği, yâni merkezinde katı bir çekirdek bulunduğu tahmin edilmektedir.


Safi 25 Mart 2016 00:53

1 ek
Gezegen
Bir yıldızın etrafında dolanan ve kendisi yıldız olmayan doğal gök cisimlerine gezegen denir. Güneş Sistemi içinde, Güneş’in doğrudan uydusu olan ve Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) tarafından bu tanıma uygun bulunmuş 8 gök cismini belirlemede kullanılır. Güneş Sistemi’nde, resmi olarak kabul edilen ’sekiz gezegen’den başka, bu cisimlerle boyut, yörünge ve fiziksel özellikler açısından aynı gruba konabilecek yeni gök cisimlerinin keşfedilmesi, bir yandan da başka yıldızların etrafında da Güneş Sistemi gezegenlerine benzer gök cisimlerinin dolandığının saptanması, ‘gezegen’ tanımının sınırlarının bulanıklaşmasına neden olmuştur. adı verilir.

Güneş Sistemi dışındaki gezegenler
Alıntıdaki Ek 46076

Bu gezegenlerin en büyüğü Subutay’dır. 1995 yılında Michel Mayor ve Didier Queloz51 Pegasi adlı yıldızın çevresinde dönen bir gök cismi keşfedildiğinde, bu cismin ‘gezegen’ olarak tanımlanması uygun görüldü. 1995-2005 yılları arasında yapılan gözlemlerle, 100′ü aşkın değişik yıldız çevresinde dolanan 150′den fazla gezegen bulundu. Güneş Sistemi gezegenleri ile karıştırılmaması için bu cisimlere ‘Güneş dışı gezegenler’ veya Güneş Sistemi dışı gezegenler adı verilmektedir. Yine karışıklığı önlemek amacıyla, bu tür gezegenlerin yıldızları ile birlikte oluşturdukları sistemlere genel olarak gezegen sistemi ya da ‘yıldız sistemi’ adı verilmektedir. ‘Güneş Sistemi’ adı ise, yalnızca özel ad olarak Güneş ve uydularının oluşturduğu gezegen sistemini tanımlamada kullanılır. ek olarak 1996 yılında amerikalı uzay bilimcisi Arthur Frank Elbourn ‘un yapmış olduğu bir takım araştırmalar uzay hakkında daha da fazla bilgi almamızı sağlamıştır. Arthur Frank Elbourn un yapmış olduğu çalışmlarda 10 olan gezegen sayısı aslında 12 gezegen vardi. Goono ve Afelbourn ismi verdiği iki gezegen daha keşfetti. NASA tarafından doğrulanan bu gezegenler fazla medyaya duyurulmadı.
Gezegenlerin Dünya'ya uzaklığı gezegenlerin o anda nerede ve Dünya'nın da o anda nerede olmasına bağlı olarak değişebilir.
  • MERKÜR (Mercury) Güneşe uzaklığı: 46 - 58 - 69 Mio km
  • VENÜS (Venus) Güneşe uzaklığı: 107.3 - 107.5 - 107.8 Mio km
  • YER (Earth) Güneşe uzaklığı: 147.2 - 149.6 - 152 Mio km
  • MARS Güneşe uzaklığı: 208 - 228 - 248 Mio km
  • JÜPİTER (Jupiter) Güneşe uzaklığı: 740 - 777 - 815 Mio km
  • SATÜRN (Saturn) Güneşe uzaklığı: 1343 - 1425.5 - 1509 Mio km
  • URANÜS (Uranus) Güneşe uzaklığı: 2733.6 - 2868.8 - 3004 Mio km
  • NEPTÜN (Neptune) Güneşe uzaklığı: 4455.3 - 4494 - 4532.5 Mio km
  • PLÜTO (Pluto) Güneşe uzaklığı: 4450.5 - 5898.5 - 7374 Mio km

Tarih boyunca gezegen kavramı
Elimize ulaşan tarihsel kayıtlar incelendiğinde, Türkçe’nin genç sözcüklerinden olan ‘gezegen’in diğer dillerde uzun süredir var olan karşılıklarının, gökyüzünde yıldızların alışılmış hareketlerinden farklı davranışları ile dikkati çeken ‘aykırı’ yıldızlar için kullanıldığı görülür. Batı dillerinde gezegen kavramı Eski Yunan’da ‘başıboş dolaşan’ anlamında kullanılan planitis (πλανήτης) sözcüğünden türetilmiş sözcüklerle ifade edilmektedir. Yakın tarihe kadar Türkçe’de kullanılan Arapça kökenli seyyare sözcüğü de benzer anlam taşımaktadır. Türkçe gezegen sözcüğü de, bu yıldızların gökyüzünde diğer sabit yıldızların arasında ‘gezinmelerinden’ esinlenilerek türetilmiştir.
17.ci yüzyıla dek bilinen beş gezegen (Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn), insan kültürü ile tarih boyunca içiçe olmuş, çeşitli kültürlerde tanrılarla bağdaştırılarak mitolojinin, klasik elementlerle bağdaştırılarak felsefenin ve astrolojinin önemli bir parçasını oluşturmuşlardır. 17.ci yüzyılda Kopernik’in o güne dek yaygın olan yermerkezli görüşü sarsan kozmolojik devrimi ile güneşmerkezli evren anlayışının ağırlık kazanması sonucunda dünyanın da bir gezegen olduğu kabul edilmiş, böylece gezegen kavramı ‘gökte başıboş dolaşan yıldız’dan günümüzdeki gökbilimsel anlamına oturmuştur.


18.ci yüzyılda keşfedilen Uranüs gezegenler listesine yedinci sırayla kolaylıkla eklenirken, 1801 ve 1802′de Güneş Sistemi’nin Ceres ve Pallas adlarını alan iki yeni üyesi bulunduğunda, küçüklükleri nedeniyle gezegen sayılmayarak Sir William Herschel’in verdiği asteroit tanımı içine alındılar. İzleyen yıllarda keşfedilen benzer niteliklerde yeni küçük gök cisimleri de bu kategoriye eklendiler. Böylece Titius-Bode yasasının öngördüğü şekilde Mars ile Jüpiter yörüngeleri arasında bir başka gezegen bulunması gerektiği sorunu çözümlenmiş oldu. Ancak bu kez Uranüs yörüngesindekitedirginliklerden sorumlu yeni bir gezegen arayışı başladı. Bu sorunun yanıtını da 1846 yılında bulunan ve sekizinci gezegen olarak benimsenen Neptün getirdi. Güneş Sistemi içinde gözlenen tüm tedirginliklerin henüz keşfedilmemiş bir ‘bilinmeyen gezegen’ ile açıklanabileceği yaklaşımının bu şekilde meyvasını vermesi, ‘gezegen avcılarını’ cesaretlendirerek dokuzuncu gezegenin aranmasına başlandı. Ancak, giderek daha güçlü teleskopların yapılması, gökyüzünü inceleyen insan ve kuruluş sayısının artması, 19.yüzyıl sonunda astrofotografi tekniğinin ortaya çıkması gibi gelişmeler sayesinde önemsiz sayılacak gökcisimlerinin saptanabilir hale gelmesine ve yeni bulunan asteroit sayısının bini aşmasına karşın, 1930′da Plüton bulunduğunda neredeyse yüz yıl geçmişti. Bu uzun bekleyiş, Plüton’a dokuzuncu gezegen olma onurunu kazandırırken, açıklamasını da birlikte getiriyordu: yeni gezegen o ana dek bilinen en küçük gezegen Merkür’ün yarısından daha küçük çapta ve otuzda biri kütlesinde, aralarında Ay’ın da bulunduğu birçok gezegen uydusundan daha küçük, üstelik alışılmadık bir yörüngede idi. Bütün bunlara karşın, en büyük asteroit Ceres’ten daha büyük olan ve Güneş çevresinde dönen dokuzuncu büyük gök cismi olan Plüton’un dokuzuncu gezegen sıfatı 20. yüzyıl sonlarına kadar tartışma konusu olmadı.


Hollandalı gökbilimci Kuiper tarafından kuramsal olarak ortaya atılan ve bugün Kuiper kuşağı olarak bilinen bölge, Güneş’ten 30-50 A.Ü (astronomi ünitesi-gökbilim birimi) yani yaklaşık 4,5-7,5 milyar km. uzaklıktaki alanı kaplar ve Güneş çevresinde dönen çok sayıda küçük gök cisminin bu aralıkta yer aldıklarına 1950′lerden bu yana inanılmaktadır. 1992 yılında, o ana dek Kuiper kuşağının bilinen tek üyesi Plüton gezegeni iken, (15760) 1992 QB1 geçici adıyla tanınan ‘ilk Kuiper kuşağı cismi’nin bulunması ve bunu kısa sürede çok sayıda yenilerinin izlemesi ile bu yeni gök cisimi sınıfı bir kavram olarak netleşmeye başladı. Plüton’un bilimsel anlamda bu sınıfın bir üyesi olduğu gökbilim çevreleri tarafından kabul edilirken, hala bir gezegen olarak kabul edilip edilmeyeceği konusu popüler bir tartışma biçimini aldı. Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) 1999 yılında Plüton’un resmi olarak Güneş sistemi’nin dokuzuncu gezegeni kabul edildiğini ve bunun değiştirilmesinin düşünülmediğini açıklayan bir bildiri yayınlamak zorunda kaldı.


2002 yılında Plüton’un yarısı çapındaki 50000 Quaoar‘ın, 2004′te ise neredeyse Plüton büyüklüğünde 90377 Sedna’nın keşfi, Plüton’un diğer Kuiper kuşağı cisimlerinden (Kuiper Belt Objects-KBO) fazla ayrıcalıklı olmadığını göstermesi bakımından önemli görüldü. 29 Temmuz 2005′de üç yeni Kuiper kuşağı cisimi daha bulunduğu açıklandı. Bunlardan 2003 UB313 adlı olanı, Plüton’dan daha büyük olması nedeni ile bazılarınca 10.cu gezegen ilan edilirken bir yandan da Plüton’un gezegen sıfatının gözden geçirilmesi tartışmaları yeniden alevlendi. amerika da yapılan araştırmalar sonucunda aslında 12 gezegen dışında dört gezegen daha keşfedilmiş. bunlar pluton dan daha büyük ve yapılan araştırmalarda bu dört gezegenin bir tanesinde yaşamsal bir belirti olabileceği söylenmektedir. yalnız dunyaya çok uzak olan bu dört gezegen nasa nın yapmış olduğu gizlia raştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış, ve medyadan bugune kadar saklanmıştır. medyaya nasıl sızdığı bilinmemekte olup araştırmaların devam ettiği söylenmektedir.


Safi 25 Mart 2016 00:53

1 ek
Gezegenler
Çevresine ısı ve ışık yaymayan sadece çevresindeki yıldızlardan aldıkları,ısı ve ışığı yansıtan gök cisimlerine denir.
Güneş Sistemimi’zin bir parçası olan bu dokuz gezegen, hem kendi etraflarında, hem de Güneş’in etrafında sıralanmış bir şekilde sürekli dönerler. Güneş’e en yakın olandan en uzağa doğru gezegenler; Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton’dur. Dünyamız, Güneş’e yakınlık sıralamasında üçüncüdür.
Alıntıdaki Ek 46077
Gezegenler değişik şekillerde sınıflandırılırlar:
Terrestrial (Dünya benzeri, kayalık) gezegenler: Merkür, Venüs, Dünya ve Mars (Bu sınıftaki gezegenler büyük oranda kaya ve metallerden oluşmuşlardır, nispeten yüksek yoğunluktadırlar. Halkaları yoktur. Hiç ya da az sayıda uyduya sahiptirler.
Jovian (Jupiter benzeri, gazlardan oluşmuş) gezegenler: Jupiter,Satürn, Uranüs, Neptün (Bu sınıftaki gezegenler büyük oranda hidrojen ve helyumdan oluşmuşlardır. yoğunlukları düşüktür, derin atmosferlere, halkalara ve çok sayıda uyduya sahiptirler)

Güneşe olan uzaklıklarına göre:
İç Gezegenler: Merkür, Venüs, Dünya ve Mars
Dış gezegenler: Jupiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto
Mars ve Jupiter arasındaki Asteroid kuşağı iki sınıf arasındaki sınırı oluşturur


Safi 25 Mart 2016 01:05

1 ek
Alıntıdaki Ek 46078
Güneş etrafındaki bir yörüngede dolanan cisimler genel olarak üçe ayrılır:
  • Gezegenler,
  • Cüce Gezegenler
  • Küçük Güneş Sistemi Cisimleri.

Güneş'in etrafında dolanan, kendine küresel bir biçim verecek kadar kütlesi olan ve yörüngesinin yakın çevresini (doğal uyduları dışında) temizlemiş gökcisimlerine gezegen denir. Bilinen sekiz gezegen vardır: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün.

Gezegen: Bir yıldızın etrafında dolaşan gök cisimleridir.
İç gezegen: Güneşe yakın olan ilk dört gezegene denir. Bunlar; Merkür, Venüs, Dünya ve Mars'tır.
Dış gezegen: İç gezegenlerden sonra gelen, yörüngede sonda bulunan beş gezegendir.Bunlar; Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton'dur.

MERKÜR
Merkür (0,4 AB) Güneş'e en yakın ve en küçük (0,055 Dünya kütlesi) gezegendir. Doğal uydusu yoktur ve göktaşı kraterlerinden başka bilinen tek jeolojik özelliği; büyük bir olasılıkla oluşumunun başlarında geçirdiği büzülme döneminde oluşmuş olan "kırışıklık sırtları"dır.Merkür'ün önemsenmeyecek kadar az olan atmosferi güneş rüzgârı nedeniyle yüzeyinden kopan atomlardan oluşur. Görece büyük demir çekirdeği ve ince mantosu henüz tam olarak açıklanamamıştır. Varsayımlar arasında, büyük bir çarpışma nedeniyle dış katmanlarından kurtulduğu ve genç Güneş'in enerjisi yüzünden tam olarak kaynaşma yoluyla büyüyemediği vardır.

VENÜS
Venüs, Merkürden sonra güneşe en yakın 2. gezegendir.
Kütlece dünyaya yakın bir büyüklüktedir. Ve kendisine ait bir atmosfere sahiptir.
Gün doğumunda ve gün batımında güneşe yakın olarak, dünyadan çıplak gözle rahatlıkla görülebilir
Halk tarafından Çoban Yıldızı olarak bilinir. Güneş ve aydan sonraki en parlak gök cismidir.

DÜNYA
Güneşe yakınlık olarak 3. sıradadır.
Üzerinde yaşam olan tek gezegendir.
Birçok gazdan oluşan bir atmosfere sahiptir.
Dünyamıza en yakın gezegenler, Mars ve Venüs'tür.
Dünyamızın Ay adını verdiğimiz bir uydusu vardır.
Âk'ü sularla kaplı olduğu için 'mavi gezegen' olarak da bilinir.


MARS
Mars gezegeni iç gezegenlerin sonuncusudur ve oldukça soğuk bir gezegendir.
Gök yüzünde kırmızı renkte görünür ve kendisine ait bir atmosferi vardır.
Atmosferi olduğu için yıllarca yaşam olduğu düşünülmüştür.

JÜPİTER
Jüpiter Güneş Sistemi ndeki en büyük gezegendir.
Diğer tüm gezegenleri içine alabilecek kadar büyük olan Jüpiter tamamen gazlardan oluşmuştur
Jüpiter'in 16 tane uydusu vardır.
Jüpiter dış gezegenlerin ilkidir.

SATÜRN
Güneş sisteminin 2. büyük gezegenidir.
Kendi ekseni etrafında çok hızlı döner.
Halkalı gezegen olarak da bilinir.
Güneşe olan yakınlığı bakımından 6. sıradadır.


URANÜS
Uranüs, diğer tüm gezegenlerden farklı olarak ekvatoru boyunca döner.
Güneşe yakınlık olarak 7. sıradadır.
18 tane uydusu vardır.

NEPTÜN
Neptün güneşe Plütondan sonraki en uzak gezegendir.
Neptün gezegeninin bilinen iki uydusu bulunmaktadır.
Güneşe uzaklığı bakımından 8. sıradadır.


Safi 25 Mart 2016 18:50

GEZEGENLER


Safi 27 Mart 2016 02:06

1 ek

GEZEGENLER
Alıntıdaki Ek 46250


Safi 27 Mart 2016 18:14

Bütün gök cisimlerini içerisine alan uçsuz, bucaksız uzay boşluğuna, Evren (KAİNAT) denir. Dünyamızın da içinde yer aldığı Güneş Sistemi, Samanyolu Galaksisi içinde, Samanyolu da büyük uzay boşluğu olan Evren çerisinde yer alır.

Güneş Sisteminin oluşumu hakkında bugüne kadar bir çok teori ortaya atılmışsa da bunlardan NEBULA ve BIG-BENG teorileri taraftar toplamıştır. Bu teorilerin öngörüşü, gezegenlerin Güneşten kopan parçalar olduğudur. Uzay boşluğu içinde sayısız ve çeşitli gök cisimleri bulunmaktadır.

Yıldız

Çevresine ısı ve ışık yayan gökcisimleridir.
Örnek: Güneş

Gezegen
Çevresine ısı ve ışık yaymayan, ancak kendisine yayıldızlardan aldığı ışığı yansıtan gökcisimleridir.
Örnek: Merkür, Mars, Dünya gibi.

Uydu
Gezegenlerin çevresinde dönen, gezegenlerden daha küçük, kendilerine yakın yıldızlardan aldıkları ışığı yansıtan gökcisimleridir.
Örnek: Ay

Meteor (Asteoidler)

Eski gezegenlerden veya kuyruklu yıldızlardan koparçalardır. Gökcisimlerinin çekim alanlarına girdiklerinde çarparak yok olurlar. Dünya, Atmosfer ile çevrili olduğundan yere fazla meteor düşmez. Ay, yüzeyine ise; atmosferi olmadığından çok fazla sayıda meteor düşmektedir.
A.B.D.de Arizona, ülkemizde ise Doğu Beyazıt çevresinde büyük meteor çukurları vardır . Plütonon "KATl" olduğu halde uzaklığı bakımından dış gezegenler grubunda yer alır. Gezegenlerin, Güneşten uzaklaştıkça, Güneş etrafındaki dönme süreleri artar.
Örnek:
Dünya günüyle Merkürün Güneş etrafındaki dönme süresi 88 gün, Dünyanın 365 gün 6 saat, Jüpiter 11 yıl 312 gün (11 x 365), Plüton 249 yıldır.

Güneş
Güneş, Güneş Sisteminin merkezini oluşturur. Yapısının büyük bölümünü
Hidrojen ve Helyum gazları oluşturur.
Çapı: 1.4 milyon km
Sıcaklığı: Tahmini 5750°C
Dünyaya uzaklığı: 150 milyon km (ortalama) Güneş ışınları yeryüzüne 820" (8 dakika 20 saniyede) ulaşır.
Dünyanın ve Güneş Sistemine bağlı gezegenlerin asıl enerji kaynağı Güneştir.

GÜNEŞ SİSTEMİ

Alm. Sonnensystem (m), Fr. Systeme (m) solaire, İng. Solar system. Güneş ve uyduları ile birlikte gezegenler, kuyruklu yıldızlar ve meteor akımları da dâhil olmak üzere, onun etrâfında dönen gök cisimleri.
Kâinattaki büyük astreoit denen gezegenlerin ve daha küçük gezegenlerin muntazam tertibi, düzenli hareketleri ve gerçek bir güneş sistemini teşkil etmesi, bunların tesâdüfen ortaya çıkmadığının açık bir delilidir. Burada diğer bir faktör de, en yakın yıldızın bu sistemin en dıştaki gezegeni olan Plutondan 6000 misli daha uzak olmasıdır. Güneş sisteminin elemanlarının müşterek bir orijine sâhip olduğu görülmektedir. Güneş sisteminin orijini ile ilgili teoriler iki genel tiptedir: 1. Düzenli bir değişme sûretiyle ortaya çıkış; 2. Âni bir patlama ile meydana geliş.
Birinci tipe örnek Laplasın 1796da ortaya attığı teoridir. Bu teoride; “Büyük, disk şekilli soğuk bir gaz kütlesinin en uzak gezegenin yörüngesinden ötesine uzanarak yavaş yavaş dönmüş ve kendi kısımlarının karşılıklı çekim etkisi ile büzülmüş ve aynı açılar momentumu korumak için dönme hızı artmıştır. Sonuçta iç çekimin yenildiği bir hıza ulaşıp parçalanarak gezegenler ortaya çıkmış ve yoğunlaşmıştır.” iddiası öne sürülmektedir. Güneş sisteminde bulunan açı momentumun kendine has dağılım gösterdiği görülür. Bu teori reddedilmiştir. Güneşin yüzde birinden küçük kütledeki gezegenlerin güneşin yüzde doksan sekiz açı momentumuna sâhib olduğu bulunmuştur. Mevcut ikinci teorilere de bâzı îtirazlar olmuştur.Modern teorilerde yine büyük soğuk gaz kütlesinin gaz bulutlarına bölündüğü ve büzülmelerle bunların yoğunlaşıp ısındığı ileri sürülmektedir.
Henüz mevcut teorilerden hiçbirisi genel bir kabul görmemiştir. Güneş sisteminde güneş merkezde yer alır. Gezegenler onun çekim kuvvetiyle çeşitli genişlikte elipsler çizerek etrâfında dönerler. Güneş sisteminin bir üyesi olan gezegenlerin uyduları ise (Ay gibi), hem uydusu oldukları gezegen etrâfında, hem de gezegeniyle birlikte Güneş etrâfında dönerler.
Minik gezegen astreoitler ise, Mars ve Jüpiter arasında değişik yörüngelerde bulunurlar. Güneş sisteminin değişken üyeleri olan kuyruklu yıldızlar (bunlardan Halley Kuyruklu Yıldızı 76 senede bir yeryüzüne yakın bir noktadan geçer).
Güneş sistemi, galaksimiz Samanyolunun içinde bulunmaktadır. Sistemin yaklaşık yeri galaksinin merkezinden 30.000 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır. Samanyolu galaksisi büyüklüğünün 100.000 ışık yılı ve bir ışık yılının 9,6 trilyon kilometre olduğu göz önüne alınırsa, güneş sistemini, galaksimiz içinde gerekirse bir futbol sâhası içinde bir mm2lik bir nokta olarak düşünebiliriz (Bkz. Galaksi). Fakat kendi ölçülerinde güneş sistemi çok geniştir (Işıkyılı, ışığın bir yılda gittiği yol olup, 365x24x60x60x300.000= 9.460.800.000.000 km).
En uzakta bulunan donmuş buz gezegeni Pluton, Güneşten yaklaşık 6 milyar km uzaklıkta
bulunmaktadır. Bir fikir verme açısından, bu mesâfeyi saatte 50 bin kilometre hız yapan bir uzay aracının 14 yılda alabileceğini söyleyebiliriz.
Güneş Sistemi'ndeki bazı gök cisimleriyle ilgili uzaklıklar:
  • Dünya-Güneş arasındaki uzaklık: 1.00 ± 0.02 AU
  • Dünya-Ay arasındaki uzaklık: 0.0026 ± 0.0001 AU
  • Mars-Güneş arasındaki uzaklık: 1.52 ± 0.14 AU
  • Jüpiter-Güneş arasındaki uzaklık: 5.20 ± 0.05 AU
  • Plüton-Güneş arasındaki uzaklık: 39.5 ± 9.8 AU
Astronomik birim ile ilgili bazı dönüştürmeler:
  • 1 AU = 149.597.870.691 ± 30 m.
  • 1 AU = 149.597.870,691 ± 0.030 km.
  • 1 AU ≈ 92.955.807 mil
  • 1 AU ≈ 8,317 ışık dakikası (Güneş'ten yayılan ışığın Dünya'ya ulaşma süresi.)
  • 1 AU ≈ 499 ışık saniyesi
  • 1 ışık saniyesi ≈ 0,002 AU
  • 1 ışık dakikası ≈ 0,120 AU
  • 1 ışık saati ≈ 7,214 AU
  • 1 ışık günü ≈ 173 AU
  • 1 ışık yılı ≈ 63.241 AU
  • 1 parsek (pc) ≈ 206.265 AU
Güneş sisteminde Merkür, Venüs, Dünyâ, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluton isimli gezegenler vardır. Merkür ve Venüs gezegenleri, dünyâ yörüngesinin sınırladığı uzay alanı içinde dönerler ve bu sebepten iç gezegenler diye isimlendirilirler. Dünyâya göre Güneşten daha uzakta bulunan Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluton, dış gezegenler adı ile anılır. İç gezegenler ve Mars, Dünyâ gibi ağır ve soğuk maddelerden teşekkül ettiği için Dünyâya benzerler. Diğerleri ise esas olarak değişik yapıya sâhiptir. Görülen kısımların çoğunluğu hafif gazlardan meydana gelen atmosferden müteşekkildir. Çok daha büyük olup, dünyâdan daha az yoğundurlar.
Jüpiter, Güneş sistemi gezegenlerinin hepsini berâberce içine alabilecek kadar büyüktür. Merkezi sıcak olan bu gezegenlerin dış yüzeyleri çok soğuktur. Bu sebeple, Dünyâ gibi, Güneşten gelen ışığı yansıtarak görülürler. Bu gezegenleri aynı zamanda 2000 kadar “küçük gezegenler” astreoit veya “planetoit”lerden ayırt etmek için “büyük gezegenler” diye de isimlendirilirler.

Aşağıdaki tabloda gezegenlerin Güneşten uzaklığı ve Güneşin etrâfındaki dönme süresi görülmektedir:
Gezegen Güneşten Uzaklığı Güneşin Etrâfında
(Milyon km) Dönme Süresi
1. Merkür ................ 57.85 .......................................... 88 gün
2. Venüs .............. 108.10 .................................. 224 gün 3/4
3. Dünyâ .............. 149.50 .................................. 365 gün 1/4
4. Mars ................ 227.72 ........................................ 687 gün
5. Jüpiter ................ 777.6 ................................ 11 yıl 86 gün
6. Satürn .............. 1425.6 ................................ 29 yıl 46 gün
7. Uranüs .............. 2868.1 .................................. 84 yıl 1 gün
8. Neptün .............. 4494.1 .............................. 164 yıl 79 gün
9. Plüton ................ 5900 ............................ 248 yıl 317 gün
Güneş, gezegenler, uydular, asteroitler ve göktaşlarının bir araya gelmesiyle meydana gelen Güneş sistemi, hem kendi ekseni etrâfında dönmekte, hem de içinde bulunduğu samanyoluyla birlikte hareket hâlinde bulunmaktadır. Tabiî bu arada bizzat Samanyolu galaksisi de ihtivâ ettiği milyarlarca yıldızla birlikte kendi ekseni etrâfında ilk dönüşünü yaparken bütün hâlinde de belli bir yörüngede hareket hâlinde bulunmaktadır. Kâinâtın en küçük parçası atomda görülen hareket, güneş sisteminden en büyük galaksilere kadar, uzayın her zerresinde var olan fevkalâde nizâmı dile getirmektedir. Gerek kâinâtın en küçüğü olan atomda, gerekse en büyüğü olan gökcisimlerinde fevkalâde nizam ve intizamın bulunuşu, bunların tesâdüfen teşekkül edemeyeceğini göstermekte, bir Yaratıcısının olacağını akıl sâhiplerine bildirmektedir.
Gezegen Çapı (km) Ortalama
Yoğunluğu g/cm3
Merkür .................. 4.880 .......................... 5,4
Venüs ................ 12.100 .......................... 5,2
Dünyâ ................ 12.760 .......................... 5,5
Mars .................... 6.800 .......................... 3,9
Jüpiter .............. 143.800 .......................... 1,3
Satürn .............. 120.000 .......................... 0,7
Uranüs ................ 52.300 .......................... 1,2
Neptün ................ 49.500 .......................... 1,7

güneş sistemi

İçinde yaşadığımız Evreni tanıma çabamız, binlerce yıldan bu yana sürüyor. Günümüzde, en modern teleskoplar sayesinde, Evrenin en uzak köşelerini, milyarlarca ışık yılı ötedeki gökadaları görebiliyoruz. Oysa, Evrende küçücük bir nokta gibi kalan, içinde yaşadığımız Güneş Sistemimiz hâlâ gizemlerle dolu.

Uzay Çağının başlangıcından bu yana yapılan çalışmaların büyük bölümü, Güneş Sistemini keşfetmek içindi. Bugün, gerek bu çalışmalara gerekse çevremizdeki başka olası gezegen sistemlerine bakarak Güneş Sistemimizin oluşum öyküsünü anlatabiliyoruz.

Güneş Sisteminin bir bulutsudan oluştuğu düşüncesini, aynı zamanda bir fizikçi de olan Prusyalı filozof, Immanuel Kant ortaya attı. Kant, ilkel Evrenin ince bir gazla dolu olduğunu canlandırdı düşüncesinde. Başlangıçta homojen dağılmış bu gazda, doğal olarak zamanla bir takım kararsızlıklar ortaya çıkmalıydı. Bu kütleçekimsel kararsızlıklar, kütlelerin birbirini çekmesine, dolayısıyla da gazın belli bölgelerde topaklaşmaya başlamasına yol açacaktı. Peki, bu topaklar neden disk biçimini alıyordu?

Kant, bunu da çözdü. Başlangıçta çok yavaş dönmekte olan gaz topakları, sıkıştıkça hızlanıyordu. Bu, çok temel bir fizik ilkesine, "Momentumun Korunumu İlkesi" ne dayanır. Bu ilke, genellikle bir buz patencisi örneğiyle açıklanır: Kolları açık, kendi çevresinde dönen buz patencisi, kollarını kapadığında hızlanır.

Benzer olarak, kütleçekiminin etkisiyle sıkışmaya başlayan gazlar da giderek hızlanır. Dönmenin etkisi gaz topağının incelerek bir disk biçimini almasını sağlar. İşte, bu disklerden birisi Güneş Sistemimizi oluşturmuştur.

Kantın bu düşüncesi, daha sonra birçok gökbilimci tarafından kabul gördü; ancak, herhangi bir yıldızın çevresinde böyle bir oluşum gözlenemediği için, 1980lere değin bu düşünce, bir varsayım olarak kaldı, kanıtlanamadı. Sonra, gökbilimciler, T Boğa türü yıldızların, yaklaşık üçte birinin, normalin çok üzerinde kızılötesi ışınım yaydığını keşfettiler.

Yıldızın etrafındaki toz bulutu, yıldızın yaydığı kısa dalgaboylu ışınımı soğuruyor; sonra daha uzun dalga boyunda, yani kızılötesi ve radyo dalga boylarında ışınım yayıyordu.

Birkaç yıl sonra, gökbilimciler bazı yıldız oluşum bölgelerine radyo teleskoplarla baktıklarında yıldızların etrafındaki karanlık, toz içeren diskleri doğrudan görebildiler. Hubble Uzay Teleskopunun keskin gözleriyle yapılan gözlemlerde, 1600 ışık yılı uzaklıktaki Orion Bulutsusundaki yıldız oluşum bölgeleri incelendi. Böylece, genç yıldızların etrafındaki gaz ve toz diskleri ilk kez görünür dalgaboyunda görüntülenmiş oldu.


Safi 27 Mart 2016 18:16

Güneş Bulutsusu
Güneş Sistemini oluşturan madde, çok büyük oranda, 12-16 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlamanın ürünü olan hidrojen ve helyumdan meydana gelmişti. Bugün, Evrene baktığımızda, bazı elementlerin çok, bazılarınınsa pek az miktarlarda bulunduğunu görüyoruz. En yaygın element hidrojen, tüm gökadaların ve yıldızların dörtte üçünü oluşturuyor. İkinci baskın element olan helyumla birlikte hidrojen, Evrendeki maddenin %98ini oluşturuyor. Öteki tüm elementlerse sadece %2 oranında bulunuyorlar.

Bugün, Güneş Sistemini oluşturan bulutsudan geriye pek birşey kalmadı. Bu maddenin bir bölümü gezegenleri, asteroidleri ya da kuyrukluyıldızları oluşturdu. Kalanını, ya Güneş yuttu ya da Güneş ışınlarının yarattığı basınçla yıldızlararası ortama itildi. Ancak, bulutsudan kalan maddenin korunduğu çok iyi yerler var: Kuyrukluyıldızlar.

Bu gökcisimleri, küçük olmaları ve çoğu zaman Güneşten çok uzakta yeralmaları sayesinde, oluştukları andaki maddeyi bozulmamış halde saklıyorlar. Henüz, bir kuyrukluyıldızı doğrudan inceleme fırsatı olamadı; ancak, onlardan kopup gelen bazı parçalar laboratuvarlarda incelenebiliyor.

Gezegenleri, göktaşlarını ve kuyrukluyıldızları oluşturan diskten artakalan parçacıkların bir bölümü, atmosferin üst katmanlarından özel uçaklarla toplanabiliyor. Bir elektron mikroskobuyla incelendiklerinde, bu parçacıkların bazı minerallerden ve organik bileşiklerden oluştukları görülüyor. Kozmik toz parçalarının çoğu hemen hemen aynı büyüklükte, 0,1 mikron çapındadır. Bu toz parçaları, 4,5 milyar yıl önce, Güneş Sistemini oluşturan bulutsudan arta kalmıştır.

Gezegenler oluşmadan önce, Güneşi çevreleyen disk, merkeze, yani Güneşe yakın yerlerde çok sıcak; kenarlardaysa çok soğuktu. Çünkü, Güneşin güçlü ışınımı, bulutsunun ona yakın katmanlarının çok ısınmasına yol açıyordu. Bunun yanı sıra, Güneşin kütleçekimi sayesinde, diskin merkezine yakın katmanları, daha yoğun ve kalındı.

Bu bölgelerdeki sıcaklık, gezegenlerin oluşumu sırasında, suyun buz halinde katılaşmasını engelliyordu. Burada yoğunlaşan maddenin çoğu, silikatlardan ve öteki ağır minerallerden oluşuyordu. İşte bu mineraller, karasal gezegenleri oluşturdular.

Sıcaklık, diskin kenarlarına doğru ilerledikçe düşüyordu. Burada, su katı halde bulunabiliyordu. Su ve gaz moleküllerini içeren "kar taneleri" de dev gezegenleri oluşturdu. En dışta yeralan en soğuk bölgede yoğunlaşan madde, tamamıyla katı haldeydi ve çok dağınık halde bulunduğundan bir gezegeni oluşturabilecek topaklanmayı sağlayamadı. Bunun yerine, çok sayıda, gezegenlere oranla küçük gezegenimsi göktaşları oluştu.

Bu göktaşları, yani kuyrukluyıldız çekirdeklerinin bulunduğu bölgeye Kuiper Kuşağı deniyor. Güneşi çevreleyen diskin topaklaşarak gezegenleri, göktaşlarını ve kuyrukluyıldızları oluşturması, Güneşin yaşam süresiyle karşılaştırdığımızda çok kısa bir süre, sadece 10 milyon yıl aldı.

Karasal Gezegenler
Karasal (kayasal) gezegenlerin, sadece, bulutsudaki toz parçacıklarının bir araya gelerek oluştuğunu söylemek pek yeterli olmaz. İç Güneş Sisteminde, günümüze değin kalmış göktaşları büyük oranda kondritlerden oluşur. Kondritlerin büyük bölümü, asteroidlerin çarpışmasıyla gezegenlerarası boşluğa saçılan parçalardır.

Kondritler, kondrül denen küresel biçimli küçük parçacıkların bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Kondrüler, başlangıçta 1500-1900 kelvini bulan sıcaklıklarda oluştular. Soğuyarak katılaştıklarında, onları şimdi gördüğümüz gibi, bir araya gelmemişlerdi; damla biçimleriyle Güneşin çevresinde dönüyorlardı.

Yüz yılı aşan bir süre önce, mikroskopuyla göktaşlarını inceleyen Henry Cliffton Sorby adlı bir bilim adamı, kondritlerin, yağmur damlasına benzeyen camsı parçacıkların bir araya gelerek oluşturduğu taşlar olduğunu söyledi. Sorby, aynı zamanda, bu göktaşlarının gezegenlerin oluşumundan artakalan madde olduklarını da öne sürdü. O zaman için oldukça iyi bir yaklaşımdı bu.

Daha sonra, kondrülleri laboratuvar fırınlarında yapma deneyleri gösterdi ki bunların göktaşlarındaki özelliklerini kazanmaları için, bir saatten kısa sürede soğumaları gerekiyor. Bu, kondrüllerin bulutsunun merkezi yakınlarındaki yüksek sıcaklıkta eridiği düşüncesinin doğru olmadığını gösteriyor. Çünkü, bu bölgede, bir saat gibi kısa bir sürede soğumaları olası değil.

Bu, ancak, diskin iç bölgelerinin, birtakım yüksek enerjili olaylarla daha dışarıda kalan katmanları etkilemesiyle açıklanabilir. Bu tür yüksek enerjili atmaların doğası hakkında pek bir şey bilinmiyor; aslında, gerçek olup olamayacakları da...

Kondrüller ve toz parçalarının nasıl olup da bir araya gelerek kondritleri oluşturmaya başladığı pek de iyi anlaşılmış değildir. Çünkü, bu küçük cisimler arasındaki kütleçekimi, birbirlerine yapışmalarını sağlayacak kadar güçlü olamaz. Saniyede bir metrelik hızla çarpışan parçacıklar, birbirlerine Van der Waals çekiminin (elektrostatik yüklerin neden olduğu kısa menzilli kuvvet) etkisiyle yapışabilirler.

Ancak, sadece Van der Waals kuvvetleri, bulutsunun çalkantılı ortamında çarpışarak birleşen bu parçacıkları bir arada tutamaz. Nasıl olduğu tam olarak anlaşılmış olmasa da herkes, gezegenlerin bir şekilde bu parçacıkların birleşmesiyle oluştuğundan emin. Bu topaklanmalar sonucu, birkaç cm çapa ulaşan parçalar, artık ortamdaki çalkantılardan daha az etkilenirler.

Yörüngede dolanan katı bir cisim, (bir parça kondrit gibi) Güneşin kütleçekimi sayesinde dengede kalır. Ancak ortamda bir miktar gaz varsa, bu gaz, cismin hızının azalmasına ve sarmal bir yol izleyerek Güneşe doğru yakınlaşmasını sağlar. Yani, cisim, çapı giderek küçülen bir yörünge izler.

Merkeze doğru ilerleyen kondrit parçaları, buralarda birikirler ve bir araya gelerek büyürler. Bu tür bir cisim, yaklaşık bir kilometrelik çapa ulaşınca, artık gaz direnci onun üzerindeki etkisini kaybetmeye başlar ve cisim hemen hemen sabit bir yörüngede kalır. Yaklaşık bu boyuta ulaşan gökcisimlerine "gezegenimsi" denir.

Yeni oluşmakta olan bir gezegen sisteminde, benzer boyutlarda çok sayıda gezegenimsi bulunur. Yörüngeleri, birbirlerine göre az ya da çok farklı olacağından, birbirlerinden farklı hızlarda hereket ederler. Birbirlerine yakın yörüngede olanlar, yakın hızlarla hareket ederler ve kütleçekimleri birbirlerini etkiler. Kütleçekimi, yörüngelerde küçük sapmalara neden olur ve bu da çarpışmalara yol açabilir.

Eğer çarpışma yeterince yavaş gerçekleşirse, iki kütle birleşir ve daha büyük bir gezegenimsi ortaya çıkar. Çarpışmalar sürdükçe cisim büyür. Eğer, çarpışma hızlı gerçekleşirse, her iki cisim de dağılabilir.

Bilim adamları, bir sistemdeki gezegen oluşumunun ne kadar süreceğini, bilgisayar yardımıyla hesaplamaya çalışıyorlar. Yaptıkları hesaba göre, gezegenimsiler oluştuktan yaklaşık 20 bin yıl sonra Ay boyutunda yüzlerce cisim ortaya çıkıyor.

Gezegenlerin hemen hemen tam boyutlarına ulaşmalarıysa yaklaşık 10 milyon yıl alıyor. Kalan gezegenimsilerse sonraki 10 milyon yıl içerisinde gezegenlerce yutuluyor. Bu çarpışmalar nedeniyle, gezegenler oluşumlarının ilk dönemlerinde sürekli etkin kalıyorlar.

Asteroid Kuşağı

Karasal gezegenlerle dev gezegenler arasındaki bölgede Asteroid Kuşağı yer alır. Burada, bir gezegen olarak nitelendirilebilecek kadar büyük bir gökcismi yoktur; kuşağın toplam kütlesi, Ayınkinden küçüktür. Güneş Sistemindeki gezegenlerin dağılımına baktığımızda, bir düzen olduğu fark edilir.

Her gezegenin yörüngesi, bir içtekinden %75 geniştir. Bu düzene göre, Asteroid Kuşağının yerinde de bir gezegen olması gerekirdi. Peki, bu gezegene ne oldu? Bu konuda kesin bir kanıt olamamakla birlikte, bazı gezegenbilimcilere göre, bir zamanlar burada oluşmakta olan bir gezegen Jüpiterin çok güçlü kütleçekiminin etkisiyle parçalandı. Ya da, buradaki gezegenimsiler hiçbir zaman bir araya gelerek gezegen oluşturamadılar.

Kuşakta bulunan asteroidlerin toplam kütlesinin az olması, Jüpiterin ya da birbirlerinin kütleçekimlerinin etkisiyle yörüngelerinden çıktığı düşüncesini destekliyor. Yörüngeden ayrılan cisimler, ya Güneşin çevresinde başka bir yörüngeye oturuyorlar ya da Güneş ya da dev gezegenler tarafından yutuluyorlar. Zaman zaman, karasal gezegenlerle de çarpışabiliyorlar.

Dev Gezegenler
Güneş bulutsusunun dış katmanları, iç katmanların aksine suyun katı halde bulunabilmesine olanak tanımıştı. Bu ikinci bölgede, kar taneleri, iç bölgelere oranla 10 kez fazlaydı. Gaz moleküllerinin bu bölgede çok daha fazla olması nedeniyle, kuşkusuz burada oluşacak gezegenlerin kimyasal bileşimleri de karasal gezegenlerden çok farklı olmalıydı.

Suyun ana bileşenlerinden oksijen Güneş Sisteminde magnezyum, silisyum ve demir gibi karasal gezegenleri oluşturan elementlerden çok daha fazladır. Bu da dev gezegenlerde bol miktarlarda su bulunması gerektiğini düşündürüyor.

Ne var ki, en büyük gezegenler Jüpiter ve Satürn, beklendiği gibi ağırlıklı olarak sudan değil, büyük oranda hidrojen ve helyumdan oluşuyor. Yani, bu gezegenlerin bileşimi, Güneşinkiyle benzerlik gösteriyor. Jüpiter ve Satürnün bileşimleri, saf hidrojen ve helyumdan oluşmuş kar taneleri sayesinde oluşmuş olamaz. Çünkü, gezegenlerin oluşumları sırasında, ortam bu gazların yoğunlaşabilmesi için fazla sıcaktı.

Jüpiter ve Satürn, kütlelerinin önemli bir bölümünü, doğrudan bulutsudan almış olmalılar. Yani, karasal gezegenler gibi, toz ve buzdan oluşmuş çekirdekleri, yeterli kütleye ulaştığında, bulutsudaki gazı kütleçekimleriyle toplamış olabilirler. Jüpiter ve Satürnün hidrojen ve helyum ağırlıklı bileşimlerine karşılık, Uranüs ve Neptün çoğunlukla katı halde bulunabilen gazlardan oluşur: Su, amonyak ve metan. Ayrıca, dış katmanlarda hidrojen ve helyum bulunur. Gezegenlerin çekirdeğiyse kaya ve demirden oluşur.

Uydular
Uyduların oluşumuyla ilgili en popüler modellerden birisi şöyle: Dev gezegenler, yoğunlaşmanın etkisiyle başlangıçta çok sıcaktı. Sıcaklığın etkisiyle, günümüzdekine oranla çok daha geniştiler. Zamanla soğuduklarında küçüldüler. Oluşum aşamalarının sonlarına doğru, gezegenleri oluşturan gaz ve tozun artakalanı onların çevrelerinde dönmeyi sürdürüyordu. Zamanla, gazın büyük bölümü ya gezegenlerce yutuldu ya da dağıldı. Kalan toz ve bir miktar gaz, küçük bir Güneş Sistemi gibi, bir araya gelerek uyduları oluşturdular.

Uyduların çoğu yukarıda söz ettiğimiz biçimde oluşmuş olsa da, bazı uyduların gezegenler tarafından sonradan yakalanmış oldukları düşünülüyor. Bu uydular ya çok elips biçimli yörüngelerde dolanıyorlar ya da dönme düzlemleri farklı. Bu uydular arasında, Phoebe, Triton ve pek çok küçük uydu var. Marsın uyduları Phobos ve Deimos da öyle.

Bizim doğal uydumuz Ayın oluşumu başlı başına bir öykü. Ayın oluşumu üzerine ortaya konan en iyi varsayım, onun Dünyaya çarpan bir gezegenimsi tarafından koparıldığı şeklinde. Çarpışma, Dünyadan önemli miktarda erimiş kaya ve gazı kopararak, çevresine dağıttı. Bu maddenin bir bölümü Dünyaya geri düşerken, bir bölümü de uzaya saçıldı.

Roche sınırı denen ve Dünyanın yüzeyine yaklaşık 10 bin kmden uzakta kalan cisimler, yörüngeye girdiler ve topaklaşmaya başladılar. (Roche sınırı altında kalan cisimler, gezegenin güçlü kütleçekimi etkisinden dolayı bir araya gelemezler.) Zamanla, parçalar bir araya geldi ve Ay oluştu.

Kuyrukluyıldızlar

"Güneş Sistemi nerede bitiyor" sorusuna verilen geleneksel cevap, Plütonun yörüngesidir genellikle. Buna karşın, günümüzde biliyoruz ki, Güneş Sisteminin sınırları çok daha ötelere gidiyor. Günümüzden yaklaşık 50 yıl önce, Kenneth Edgeworth ve Gerard Kuiper, birbirlerinden bağımsız olarak, Plütonun yörüngesi civarında, gezegenleri oluşturan maddeden artakalan bir kuşak bulunması gerektiğini öngördüler.

Nitekim, son yıllarda yapılan teleskoplu gözlemler, bu cisimlerin varlığını kanıtladı. Bu kuşakta, her biri yaklaşık bir kilometre ya da daha büyük çaplı, 200 milyon gökcismi olduğunu hesapladı. Kuiper Kuşağı olarak adlandırılan bu kuşak, Plüton ve uydusu Charonu da içeriyor. Büyük olasılıkla Neptünün uydusu Triton da bir zamanlar bu kuşağın üyesiydi. Triton ve bu iki uydu, bu kuşağın en büyük üyeleri olmalı.

Kuşaktaki gökcisimlerinin yörüngelerinden çıkıp iç Güneş Sistemine yönelmelerini sağlayan etki kendi aralarındaki çarpışmaların yarattığı kararsızlıklardır. Kısa dönemli kuyrukluyıldızlar, büyük olasılıkla Kuiper Kuşağından gelirler. Uzun dönemli kuyrukluyıldızların geldiği başka bir bölge daha olmalı. 1950 yılında, gökbilimci Jan Hendrick Oort, bu cisimlerin kaynağıyla ilgili bir varsayım ortaya attı.

Oorta göre, uzun dönemli kuyrukluyıldızlar, Güneşi küresel biçimde çevreleyen bir bölgeden geliyorlardı. Oort Bulutu olarak adlandırılan bu bölge hiç görülmediyse de, yakınlarımıza gelen uzun dönemli kuyrukluyıldızların yörüngelerine baktığımızda, bizi oraya götürüyor.

Oort Bulutunun oluşumu şöyle anlatılıyor: Dev gezegenler, özellikle de Jüpiter, yakınlarından geçen gezegenimsileri çok basık yörüngelere yerleştirir. Hatta bazen bu cisimler, Güneşin çekim kuvvetinden kurtularak bir daha dönmemek üzere yıldızlararası ortama gönderilirler. Ancak, büyük bir kısmı, Güneşin çekim etkisinden kurtulamaz ve basık, elips biçimli yörüngelerinde dönerler.

Güneşten uzak olduklarında, hızları da azaldığından, zamanlarının büyük bölümünü, yörüngelerinin uzak yarısında, yani Oort Bulutunda geçirirler. Oort Bulutunun dış sınırının yarıçapı, yani Güneşe uzaklığı yaklaşık bir ışık yılıdır. İşte, bu uzaklıktan sonra, Güneş Sisteminin bittiğini; yıldızlararası ortamın başladığını söyleyebiliriz.




nötrino 31 Ocak 2017 23:00

2 ek

Güneş Sistemi'ndeki Gezegenlerin Yapı Taşlarının Sırrı Çözüldü!


Alıntıdaki Ek 61678
Güneş Sistemi'ndeki gezegenleri oluşturan taneciklerin soğumuş yıldızlardan artakalan zerreler olduğu belirlendi.

Yapılan araştırmalar "kırmızı cüceler" olarak da bilinen soğumuş ancak hala düşük derecede enerji yayan asemptomatik dev yıldızlarda protonlar ile aşırı derecede ağır bir oksijen izotopu olan Oksijen-17 arasındaki füzyon tepkimelerinin sanılandan 2 kat daha fazla olduğunu ortaya çıkardı.

Füzyon tepkimelerini İtalya'daki Yeraltı Nükleer Astrofizik Laboratuvarı'nda yaptıkları deneylerde gözlemleyen bilim adamları, kırmızı cücelerdeki füzyon sırasında açığa çıkan tepkime sıklığının kadim gök taşı kalıntıları arasında bulunan taneciklerin oluşumunu da açıkladığını belirtti. Edinburgh Üniversitesi'nden gök bilimci Marialuisa Aliot, "Kilit önem taşıyan yıldız tozu zerreciklerinin gizemini sonunda çözmüş olmak büyük keyif. Çalışmamız, yıldızlar içinde meydana gelen nükleer tepkimelerin doğru bir biçimde ölçülmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu." dedi.

Alıntıdaki Ek 61677
Asemptomatik dev yıldızların Güneş'ten 6 kat daha büyük ve binlerce kat daha parlak olduğu biliniyor. Yaşlanan kırmızı cücelerin çekirdekleri genişliyor ve dış katmanlarını uzaya fırlatıyor. Bu katmanlar, yıldızlar arası gaz ve toz bulutu haline gelerek yeni yıldızları ve daha sonra gezegen haline gelecek gök cisimlerini oluşturuyor.

Kırmızı cücelerden kopan zerreciklerin çok büyük bir kısmı, gezegen oluşumu sürecinde yok oluyor. Araştırmada incelenen tanecikler, Dünya'ya çarpan gök taşlarında bulunmuştu. Güneş Sistemi'nin yapı taşlarının asemptomatik dev yıldızlardan geldiği biliniyordu ancak taneciklerin yapısıyla ilgili farklı kuramlar bulunuyordu.

Kaynak: AA / Nature Astronomy (31 Ocak 2017)


nötrino 2 Mart 2017 14:13

1 ek

Gezegen Oluşumunu Açıklayan Kayıp Halka Bulundu!


Bilim adamları, gezegen oluşumunda gaz ve toz öbeklerini kütle yapılarına dönüştüren mekanizmanın varlığını keşfetti.İngiliz, Fransız ve Avustralyalı gezegen bilimcilerden oluşan uluslararası araştırma ekibi, geliştirdikleri bilgisayar simülasyonları sayesinde, genç yıldızların etrafında disk halinde bulunan gaz ve toz bulutlarının, zamanla disk halkası çevresinde oluşan "toz tuzakları" sayesinde daha büyük kütle yapılarını şekillendirdiğini keşfetti.

Alıntıdaki Ek 62288
Bilim adamları bugüne dek mikron büyüklüğündeki tozların nasıl birkaç santimetrelik öbeklere dönüştüğünü açıklamakta zorlanmazken, bu öbeklerin nasıl taş büyüklüğündeki kütlelere dönüştüğünü ve ardından gezegene benzer yapıları ve gezegenleri meydana getirdiğini açıklarken iki tip sorunla karşı karşıya kalıyordu. Bu sorunlardan ilki, toz parçaları üzerindeki gaz çekiminin, tozanları devamlı merkezdeki yıldıza yaklaştırarak diskten koparması, dolayısıyla daha büyük kütlelere entegre olmasını engellemesi, ikincisi de tozan öbeklerinin çarpışmalar sonucu parçalanıp küçülmesiydi.

Bilim adamları oluşum diski içinde bu sorunlarla karşılaşılmayan yegane bölgenin, "toz tuzağı" olarak adlandırılan yüksek basınç alanları olduğunu tespit etti. Bu bölgelerin sürüklenme hızını yavaşlatarak tozların birikmesine imkan verdiği ve düşük hız nedeniyle öbeklerin parçalanmasına yol açmadığı gözlendi.

Kaynak: AA / Monthly Notices of the Royal Astronomical Society (1 Mart 2017)


nötrino 3 Mart 2017 14:59

1 ek

Çift Güneşin Yörüngesinde Gezegen Enkazı Keşfedildi!


Bilim adamları, bin ışık yılı uzaklıkta biri beyaz diğeri kahverengi iki cüce yıldızın yörüngesinde parçalanmış gezegen kalıntıları keşfetti. Keşfin, kalıntıların kayalık olması ve Yıldız Savaşları'nda Luke Skywalker karakterinin dünyası "Tatooine"ne benzer toz toprakla kaplı gezegenlerin var olabileceğini göstermesi açısından önem taşıdığı belirtildi.

Alıntıdaki Ek 62325
Bilim ve Teknoloji Olanakları Konseyi ile Avrupa Araştırma Konseyi tarafından fon sağlanan araştırmanın, Londra Üniversitesi (UCL) tarafından yürütüldüğü belirtilirken, keşfedilen sisteme SDSS 1557 adı verildi. Diğer çift yıldızlı sistemlerde bulunan karbon zengini donmuş materyalin aksine SDSS 1557'de belirlenen gezegensel maddenin, silikon ve magnezyum dahil yüksek metal içeriğine sahip olduğu ifade edildi.

Bilim adamları, çift yıldızlı sistemi ve yıldızların yörüngesindeki enkazın kimyasal bileşimini, Şili'deki Gemini ve Avrupa Güney rasathanelerinin gözlemleri çerçevesinde ışığın farklı dalga boylarının emilimini ölçümleyerek inceledi. Bugüne kadar keşfedilen, çift yıldızın yörüngesinde ve Güneş sistemi dışındaki tüm gezegenler dev gaz kütleleriydi. Bu gezegenlerin, sistemin soğuk bölgelerinde oluştuğu düşünülüyordu.

Kaynak: AA / Nature Astronomy / Görsel Telif Hakkı: NASA (2 Mart 2017)


nötrino 11 Mart 2017 11:24

1 ek

'Dokuzuncu Gezegen' Nereden Geldi?


Bir yıl önce, gökbilimciler Güneş sisteminin sınırında saklanan keşfedilmemiş bir gezegenin varlığına dair kanıt bulduklarını açıkladılar. Henüz hiç kimse bu gizemli dünyayı bulamadı ancak bu, bilim insanlarının dokuzuncu gezegenin buraya nasıl geldiği hakkında tahminlerde bulunmalarını engelleyemedi. Ocak ayında Amerikan Astronomik Bilim (American Astronomical Science) buluşmasında gösterilen yeni simülasyonlara göre, bu gezegen bir zamanlar bir yalnız gezegen olup sonra da Güneş tarafından çekilmiş olabilir.

Alıntıdaki Ek 62644
Eğer dışarıda bir yerlerdeyse, dokuzuncu gezegen, Dünya’nın 10 katı büyüklüğünde ve Güneş’ten bize göre 1000 kat daha uzak. Kıyaslamak gerekirse, Plüton Güneş’e, Dünya’dan yaklaşık 40 kat daha uzak. Buna göre dokuzuncu gezegen sistemimizin oldukça dışında yer alıyor. Nasıl bu kadar uzağa gidebildi? İhtimallerden biri, gezegenin hiçliğin ortasında bir yerde doğmuş olabileceği… Ancak dokuzuncu gezegeni arama çalışmalarının başındaki ikili (gökbilimci Mike Brown ve Caltech’ten astrofizikçi Konstantin Batygin) bunun dışlanmış bir gezegen olduğunu düşünüyor. Teorilerine göre dokuzuncu gezegen de diğer gezegenler gibi Güneş’e yakın bir yerde oluştu ancak etrafı kalabalıktı ve dokuzuncu gezegen sistemin dışına atıldı.

Diğer bir ihtimal ise bizim dokuzuncu gezegeni yakalamış olmamız. Dokuzuncu dezegen belki de yalnız gezegen olarak doğdu ve yörüngesinde döndüğü bir yıldız olmadan evrende dolaştı ta ki Güneş sistemimizin çekimi onu yakalayana dek.New Mexico Eyalet Üniversitesi'nden James Vesper ve Paul Mason, yakın zamanda yaptıkları bir simülasyonda, farklı büyüklük ve yörüngedeki yalnız gezegenler, Güneş sistemimize girerse neler olacağına baktılar. 156 simülasyon yaptılar ve %60 ihtimalle Yalnız gezegenin Güneş sistemimiz tarafından dışarı atılacağını hatta bazen sistemimizdeki bir gezegenle birlikte atılabileceğini gördüler. Simülasyonda %40 ihtimalle ise yalnız gezegen yakalandı ve yörüngede kaldı.

Vesper ve Mason henüz diğer buluşlarını yayınlamadılar. Daha önceden yapılan bir çalışmada diğer teorilerle karşılaştırıldığında dokuzuncu gezegenin, yakalanmış bir yalnız gezegen olma ihtimalinin %2’den az olduğu iddia edildi. Dokuzuncu gezegenin nereden geldiği konusunda henüz bir karara varılamadı, ancak bu bulmacanın çözülmesi umut ediliyor. Tabii var olduğunu ve gerçekten bulacağımızı varsayarsak.

Kaynak: Popular Scıence


nötrino 19 Mart 2017 12:12

Gezegen Tanımı Değişsin Önerisi!


Bilim insanları özellikle Plüton'un 2006 yılında gezegen olarak tanımlanmamasının ardından gezegen nedir? sorusu üzerinde tartışıyor. Bugün Plüton gezegen olarak sınıflandırılmasa da birçok bilim insanına göre o bir gezegen. Bu tartışmalara son noktayı koymak isteyen New Horizons ekibindeki bir grup bilim insanı, gezegen tanımlamasını değiştirme önerisinde bulundu. Bu yeni öneriye göre, hiçbir zaman nükleer füzyon tepkimesine uğramamış olmak, boyut olarak yıldızlardan küçük olmak ve kendi yer çekiminden kaynaklı küremsi bir şekilde olmanın gezegen olmak için yeterli olması görüşü ortaya atıldı.

Bu tanımlamaya göre, Güneş sistemindeki gezegen sayısı 100'ü geçiyor. Bununla birlikte uydumuz Ay da bir gezegen statüsü kazanıyor. Ancak bu öneriyi New Horizons ekibinin yapması olaya biraz da duygusal baktıkları anlamına geliyor olabilir. Ne de olsa bu ekibin başarısı bugün Plüton'u net olarak görmemize olanak sağladı.

Kaynak: Haber Uzay


nötrino 28 Mart 2017 19:46

1 ek

Dokuzuncu Gezegenin Keşfi için Amatörlere Yardım Çağrısı!


Alıntıdaki Ek 63085
Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden gökbilimciler Güneş yörüngesinde hareket ettiği düşünülen yeni gezegeni bulmak üzere robotik bir teleskop tarafından çekilen uzay görüntülerini amatör gözlemcilerin kullanımına açtı. Üniversitenin Yeni Güney Galler eyaletindeki Siding Spring Gözlemevi'nde konuşlu teleskobun güney yarım küreden uzay boşluğunu taradığı yüzlerce görüntüyü bir web sitesi üzerinden yayımlayan araştırmacılar, amatör gözlemcileri dokuzuncu gezegeni bu görüntüler içinde aramaya davet etti.

Gezegeni Bulan, İsmine de Karar Verecek!


Olası bir keşfe katkı sağlayacak katılımcılara yardımları karşılığında yeni gezegene verilecek isme karar verme hakkı vadediliyor.
Proje koordinatörü Dr. Brad Tucker, 2006 yılında gezegenlikten çıkarılan cüce gezegen Plüton'un ötesinde bir yerlerde olabileceği tahmin edilen dokuzuncu gezegenin, eğer gerçekten varsa bu görüntülerde saklı olduğunu ve bunun ancak büyük bir gözlemci kitlesinin yardımıyla keşfedilebileceğini ifade etti.

Yeni keşfedilen gök cisimlerine isim verme konusunda Uluslararası Gökbilim Birliği'nin bazı kuralları olduğuna dikkati çeken Tucker, dolayısıyla müstakbel kaşiflerin gezegene diledikleri her ismi veremeyeceklerini hatırlattı. ABD Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA), geçen ay benzer bir projeyi kuzey yarım küreden uzayı tarayan teleskop fotoğraflarını halka açarak başlatmıştı.

Kaynak: AA / Görsel Telif Hakkı: Australian National University (28 Mart 2017)


nötrino 6 Mayıs 2017 20:21

1 ek

Irmak Takımyıldızı'nda Gezegen Sistemi Keşfedildi!


Alıntıdaki Ek 63928
Epsilon Eridani adlı yıldız çevresinde bulunan Güneş sistemine benzer bir gezegen sistemi keşfedildi. İlgili keşif Dünya'dan 10,5 ışık yılı uzaklıkta bulunan Eridanus (Irmak) Takımyıldızı'nda gerçekleşti. 12 bin kilometre yüksekte bulunan ve 2,5 metre çapında bir teleskoba sahip olan, stratosfer tabakasında kızılötesi uzay gözlemleri yapmak için tasarlanan SOFIA adlı uzay aracının detaylı verilerine göre Epsilon Eridani'nin Güneş gibi oluşumunu tamamlamış ve boşlukta dönen buz, toz, gaz ve kayaç türü parçaları içeren birikinti diskiyle çevrelendiği belirlendi.

Birikinti disklerinin Neptün dışındaki kaya ve buz parçalarından oluşan Kuiper Kuşağı ile Mars ve Jüpiter arasındaki Asteroid Kuşağı gibi yoğun kuşaklar halinde geniş bir alana yayıldığı gözlemlendi. Epsilon Eridani'nin yörüngesinde keşfedilen gezegenin Jüpiter ile aynı büyüklükte ve keşfedilen gezegenin yıldızı ile arasındaki mesafenin de Güneş ile Jüpiter gezegeni arasındaki mesafeye yakın olduğu belirtildi.

Kaynak: Ntv Bilim / Astronomıcal Journal (5 Mayıs 2017)


nötrino 6 Haziran 2017 22:06

'KELT-9b' Adlı Sıcak Bir Gezegen Keşfedildi!


Bilim insanları Dünya'dan 650 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve yüzey sıcaklığı gündüz vakti 4300 dereceye kadar yükselen Jüpiter benzeri bir gezegen keşfetti. Galaksi sisteminde yer alan yıldızların bünyesindeki sıcaklıktan çok daha yüksek bir derecede sıcaklığa sahip olan KELT 9b adlı sıcak gezegenin atmosferinde söz konusu sıcaklık nedeniyle karbondioksit ve su gibi bileşenler bulunmuyor.

Winer Gözlemevi'nde yer alan KELT teleskobu aracılığıyla keşfedilen ve KELT 9 adlı yıldız yörüngesinde 1,5 Dünya günü kadar dönüş gerçekleştiren KELT 9b, Jüpiter gezegeninin yarısı kadar bir öz kütleye ve Jüpiter'in 2.8 katı kadar bir büyüklüğe sahip.Yörüngesi geniş olmadığı için kendi yıldızına sadece bir yüzünün dönük olduğu belirtilen gezegenin yörüngesinde döndüğü KELT 9 yıldızının da Güneş'ten 2 kat büyük olup çok daha yüksek bir sıcaklığa sahip olduğu belirlendi.

Araştırmayı yöneten bilim insanları KELT 9b adlı gezegenin kütlece diğer gezegenlere benzese de atmosferik yapısı itibariyle şimdiye kadar keşfedilen diğer gezegenlerden farklı bir yapıya sahip olduğunu, KELT 9 adlı yıldızının ise gezegenin neredeyse buharlaşmasına yetecek ölçüde çok fazla miktarda radyasyon yaydığını ama bunun yanında KELT 9b adlı sıcak gezegenin sahip olduğu çekirdeğin çok katı kayalardan meydana geldiğini belirtti.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Nature (6 Haziran 2017)


nötrino 6 Ağustos 2017 13:52

1 ek

Stratosfer Benzeri Bir Katmana Sahip Sistem Dışı Gezegen!


Alıntıdaki Ek 65050
WASP-121b / Görsel Telif Hakkı: NASA!
Dünya'dan yaklaşık 900 ışık yılı ötede, yükseklere çıkıldıkça atmosferindeki su moleküllerinin paralel olarak ısındığı stratosfer benzeri tabakaya sahip bir gezegen keşfedildi. Bilim insanları, 'WASP-121b' adı verilen Jüpiter büyüklüğündeki sıcak gaz gezegenin sistemdeki diğer gezegenlerle benzer atmosferik özelliklere sahip olduğunu ifade etti. NASA'ya ait Hubble Uzay Teleskobu'ndaki spektroskopi aracını kullanan bilim insanları, ışığın farklı dalga boylarında gezegenin atmosferinde nasıl hareket ettiğini kontrol etti.

Soğuk havalarda su buharı ışığı bloke ederken, yüksek sıcaklıklarda partiküller açığa çıkan enerjiyle parlıyor. Su molekülleri atmosferde sıcaklık özelliklerine göre önceden tahmin edilebilir parlaklık düzeylerine çıkıyor. Bu bağlamda bilim insanları ilgili gezegenin içerdiği su molekülünde yaptığı gözlemlerde yüzeyden yukarı çıkıldıkça su moleküllerinin parlaklığının arttığını, bu durumun da söz konusu gezegende Güneş sistemindeki gezegenlerin genelinde görülen katmana benzer güçlü bir stratosferin varlığına işaret ettiğini belirtiyor.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / nature (3 Ağustos 2017)


nötrino 2 Kasım 2017 23:00

Varlığı Teorik Olarak Olanaksız Görülen Gezegen!


Bilim insanları, uzak bir yıldızın yörüngesinde, "NGTS-1b" olarak adlandırılan dev bir gezegen keşfetti. İlgili gezegenin varlığının, böylesi küçük bir yıldızın çevresinde, bu büyüklükte bir gezegenin oluşamayacağını savunan teorilere meydan okuduğu kaydedildi. Gezegen oluşum teorilerine göre, küçük yıldızlar kolaylıkla kayalık gezegenler oluşturabiliyorken, Jüpiter büyüklüğünde bir gezegenin oluşumu için yeterli materyali bir araya getiremiyorlar.

Söz konusu gezegenin büyüklüğü ve ısısı nedeniyle "dev bir gaz" kütlesi olduğu, Jüpiter'in aksine yıldızına çok yakın durduğu, yörünge dönüşünü 2,6 günde tamamladığı bu bağlamda gezegende bir yılın 60 saatten biraz fazla sürdüğü belirtildi. Gökyüzünü tarayan 12 teleskop dizisinden oluşan Yeni Jenerasyon Transit Gözlem (NGTS) tarafından tespit edilen ilk gezegen olan "NGTS-1b"'in yörüngesinde döndüğü yıldızın ise Güneş'in yarı kütlesine ve yarıçapına sahip olduğu bildirildi.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Monthly Notices of the Royal Astronomical Society (1 Kasım 2017)


nötrino 16 Kasım 2017 00:51

Dünya Benzeri Dış Gezegen Keşfedildi!


Ilııman iklime sahip, Dünya büyüklüğünde ve Güneş sistemine kısmen yakın bir konumda bulunan dış gezegen keşfedildi. Şili'deki La Silla Gözlemevi'nde Yüksek Kesinlik Radyal Hız Gezegen Sondası (Harps) aracılığıyla keşfedilen gezegenin, 11 ışık yılı uzaklıkta olduğu belirtildi. Dünya'ya en yakın bir konumda ve 2. dış gezegen olan yeni keşfe, "Ross 128 b" adı verildi.

Ross 128 b'nin, yıldızı etrafında Dünya'nın Güneş'e mesafesinden 20 kat yakın döndüğü, cüce yıldızının, Güneş'ten çok daha küçük ve daha az parlak olması nedeniyle de ilgili gezegenin Dünya'dan daha az radyasyona maruz kaldığı ifade edildi. Astronomlar, Ross 128 b'nin yüzey sıcaklığının Dünya'nınkine yakın olabileceğini ön görüyor. En yakın dış gezegen Proxima b'nin ise Ross 128 b'ye kıyasla yaşam olasılığı bağlamında daha elverişsiz koşullara sahip olduğu bilinmekte.

Kaynak: BBC Bilim / Science (15 Kasım 2017)


nötrino 12 Ocak 2018 00:57

1 ek

Sistemdeki Gezegenler, Keşfedilen Öte Gezegenlerden Farklı!


Alıntıdaki Ek 65958
Kepler teleskobu aracılığıyla 355 yıldız ve 909 gezegen üzerinde yapılan incelemeye göre öte gezegenlerin birbirinin aynı olduğu belirlendi.

Montreal Üniversitesi araştırmacıları tarafından incelenen yıldız ve gezegenlerin çoğunlukla Dünya'ya 1000 ile 4000 ışık yılı mesafede olduğu belirtildi.

Aynı yıldızın yörüngesindeki öte gezegenlerin aynı büyüklükte ve düzenli yörüngesel aralığa sahip olma eğiliminde olduğu gözlendi.

Bilim adamları, Güneş sisteminde ise iç gezegenlerin farklı büyüklüklere ve şaşırtıcı biçimde geniş yörüngesel aralıklara sahip olduğunu belirtti.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Astronomical Journal (10 Ocak 2018)


nötrino 4 Mayıs 2018 00:38

1 ek

Sistem Dışı Bir Gezegende Helyum Keşfedildi!


Alıntıdaki Ek 66618
İlk kez Güneş sistemi dışındaki bir gezegenin atmosferinde helyum gazı tespit edildi. Hubble Uzay Teleskobu'nun kızıl ötesi spektrometre aracını kullanan uluslararası araştırmacılar Dünya'dan 200 ışık yılı uzaktaki WASP-107b adlı öte gezegenin atmosferinde helyum olduğunu belirledi.

Araştırma bağlamında araştırmacılar, 'helyum, hidrojenin ardından evrende en fazla rastlanan ikinci element. Güneş sisteminde Jüpiter ve Satürn gezegenleri çoğunlukla helyumdan oluşuyor ancak bugüne kadar yapılan araştırmalarda öte gezegenlerde helyuma rastlanamamıştı.' şeklinde açıklamada bulundu.

Şimdiye kadar mor ötesi ve optik dalgalarda yapılan ölçümlerin daha uzaktaki öte gezegenlerin bileşenlerine nüfuz etmeye olanak vermediğini ifade eden bilim insanları, kızıl ötesi ölçümler aracılığıyla bunun mümkün hale geldiğini belirtti.

Dünya atmosferinin üst kısımlarında helyum bulunduğunu belirten araştırmacılar kızıl ötesi ölçümlerin Dünya büyüklüğündeki öte gezegenlerin atmosferlerinin incelenmesinde kilit bir misyona sahip olabileceğini kaydetti.

Söz konusu gezegen bugüne kadar keşfedilen öte gezegenler arasında en düşük yoğunluğu olanlardan biri. Jüpiter ile aynı boyutlarda olan gezegen onun yalnızca yüzde 12'si kadar bir kütleye sahip. Gezegenin atmosferi çok geniş olduğundan her milyar yılda bir atmosfer gazlarının yüzde 0,1 - yüzde 4'ünün uzay boşluğunda yok olduğu tahmin ediliyor.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Nature (3 Mayıs 2018)


nötrino 6 Temmuz 2018 13:12

1 ek

Oluşum Aşamasında Bir Öte Gezegen Tespit Edildi!


Alıntıdaki Ek 66734
Genç bir yıldızın etrafında dönen toz girdabında, oluşum aşamasında bulunan bir öte gezegen görüntülendi.

Şili'deki Avrupa Gözlemevi'nde bulunan büyük teleskop aracılığı ile görüntülenen öte gezegenin, cüce yıldız PDS 70'in etrafında döndüğü ve yıldızın kör edici ışığını engellemek için koronograf maskesiyle karartılan merkezin sağında parlak bir nokta olarak açıkça görüldüğü ifade edildi.

Max Planck Astronomi Enstitüsü'nde görevli gök bilimcilerin ilgili keşfinin, genç bir yıldızın çevresindeki gaz ve toz bulutunda, oluşum aşamasındaki yeni ve büyük bir dünyanın açık görüntüsünü içeren ilk örnek olduğu belirtildi. PDS 70 yıldızının, 5,4 milyon yaşında ve Dünya'dan 370 ışık yılı uzaklıkta olduğu bildirildi.

Araştırmacılar, PDS 70b adlı gezegenin
Jüpiter'den 2 ya da 3 kat büyük, yıldızından 3 milyar kilometre uzakta yer aldığını hesapladı.PDS 70b'deki yüzey sıcaklığının ise Güneş sistemindeki herhangi bir gezegenden çok daha fazla (bin derece) olduğu düşünülüyor.

Kaynak: Astronomy & Astrophysic (2 Temmuz 2018)


nötrino 5 Eylül 2018 23:40

1 ek

Dünya'daki Sudan Daha Fazla Su Barındıran Gezegenler Keşfedildi!


Alıntıdaki Ek 67119
Bilim insanları, yeni keşfedilen TRAPPIST-1 yıldız sistemindeki 7 gezegenin kayaç yapıda olduğunu ve bazılarında Dünya'dan daha fazla su bulunduğunu belirledi. İsviçre'nin Bern Üniversitesi'nden uzay bilimci Simon Grimm'in önderlik ettiği bilim insanları, ilk kez 2016'da keşfedilen TRAPPIST-1 sistemindeki öte gezegenlerin kütle ve kompozisyonlarına dair detaylı çalışma yaptı. Gezegenlerin yörüngesindeki yıldız ile Dünya arasında gözlemlenebilir olduğu "geçiş zamanı varyasyonlarını" (TTV) inceleyen bilim insanları, 7 gezegenin kütlelerinin büyük ölçüde kayaçlardan oluştuğu, bazı gezegenlerin kütlelerinin yüzde 5'e kadar, yani Dünya'dakinden 250 kat fazla su içerdiğini ortaya çıkardı. Dünya'ya 40 ışık yılı mesafedeki TRAPPIST-1 sisteminde yer alan gezegenlerden üçü, ilk kez Avrupa Güney Gözlemevi'nin Geçiş Halindeki Gezegen ve Gezegensiler Küçük Teleskobu (TRAPPIST) tarafından keşfedilmişti. Ertesi yıl Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), sistemde toplam 7 gezegen olduğunu, bunların hepsinin yıldızın canlı yaşamının ortaya çıkmasına müsait yaşanabilir bölümünde bulunduğunu açıklamıştı.

Kaynak: Space (5 Eylül 2018)


nötrino 7 Aralık 2018 11:00

100'den Fazla Öte Gezegen Keşfedildi!


Ulusal Doğa Bilimleri Enstitüsü'ne bağlı Astrobiyoloji Merkezi'nde görevli bilim adamları uzay ve yer teleskopları aracılığıyla 3 ay gibi bir süreç içerisinde 104 öte gezegeni bulmayı başardı. 227 gezegenin incelendiği ilgili çalışma sonucunda 104 gezegenin öte gezegen olduğu net bir biçimde belirlendi. Keşfedilen söz konusu öte gezegenlerden 7'sinin 24 saatten az, kısa süreli yörüngesel dönüşlere sahip olduğu ve bu gezegenlerin nasıl bir oluşum süreci içerisinde olduklarının tam olarak bilinmediği belirtildi. Bulunan öte gezegenlerin bazılarının kayalık, düşük kütleli bazılarının da gezegen sistemi içerisinde Dünya'nın 2 katı kadar bir kütleye sahip olduğu açıklandı.

Kaynak: ScienceDaily (4 Aralık 2018)



Saat: 14:57

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık