Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Haziran 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sanat Terimleri Sözlüğü
Felsefe Ekibi sitesinden alınmıştır.

- A (Devam) -

Altın zemin

Geç Antikit.. resminde genellikle doğal bir oylum veren arka plan resmedildiği halde, 4. yy.‘dan bu yana Bizans sanatında düz bir altın zemin üzerine figürler getirme gelenek olmuş ve Proto-Rönesans’a değin sürmüştür. Gotik resimde altın zemin dünyevi hayata önem verilmediğinden geçerliliğini korumuş; Rönesans’ta ise dünyevi hayat ve fizik güzellik önem kazandığından figürler arkasına optik görüntülü oylum getirilmesiyle önemini yitirmiştir.

Alveol
(Fr. Alvéole, İng. bucket, cell;Alm. Zelle )Taş yuvası, içine bir kitabenin oturtulduğu boşluk. Yuva. Petek (Yuva).

Amatör
Sözcüğün aslı Lat. den gelir. Bir sanatı kendine meslek edinmeksizin yalnız zevk için yapan kimseye denir.

Amblem
(Fr. Embléme) Bir şeyin timsali, imgesi, remzi, remiz.

Ambo
(Lat. concelli) 13. y.y.’a kadar kiliselerde kullanılan taştan kürsülerdir. Ambo bizdeki mimber karşılığıdır; çok süslü işlenmekte idi.

Amerikan Gotik
Grant Wood'un çalışmaları, özellikle de Amerikan Gotik adlı çalışmasıyla ilişkili olan, ondan esinlenerek yapılan sert kenarlı realist resim tarzını anlatmak için kullanılan bir terim. Bu tarzın en iyi örnekleri Grant Wood (1892-1942), Gordon Parks (d. 1912) ve Don Martin (1932-2000)'in çalışmalarıdır.

Amerikan Zanaat hareketi

2. Dünya Savaşı'ndan sonra, birçok eski Bauhaus öğrencisinin de ders verdiği üniversite sanat programları aracılığıyla zanaat geleneklerini canlandırmayı amaçlayan Amerikan hareketi. 1970'ler ve 1980'lere kadar etkili olmuştur.

Amfiprostil
(Yun.amphiprostylos) İki dar cephesinde sütunlu holü olan eski yunan tapınağı.

Amfiteatr-Amfitiyatro
Yunancadan gelen bir sözcüktür. Çember ya da oval bir biçim üzerine kademeli oturma yerleri olan bir tiyatrodur. Oturma yerinin ön kısım, ortasına gelen yarım dairede oyun yeri bulunur ve burada temsil oynanırdı. Romalılar zamanında ise amfitiyatro’da gladyatör yarışmaları yapılırdı. Fakat Roma. amfitiyatro’ları biçim bakımından değişiktir.

Amfora
(Lat.; Fr. amphore) Eski Yunanlılar ve Romalılarda yapılması, ve kullanılması adet olan dibi sivri, karnı dar ve boyun kısmı uzun olan bir çeşit testilere denir. Bunların boyunlarında iki kulp bulunurdu. Dipleri sivri olduğu için toprağa gömülerek ayakta tutulur, içine şarap konurdu. Amfora’ların bazılarının alt kısımları yerde durması için düz yapılmıştır.

Antipod grubu
1959’da kurulup 1960’a kadar faal kalan Avusturyalı sanatçı grubu.

Arnites
Oda gibi etrafı kapalı olan bir sedye olup Romalılar tarafından kullanılmış bir çeşit tahtırevandır.

Ampir Üslubu
(Fr. Style Empire) İlhamını Yunan ve Roma üsluplarından alan ve Napolyon Bonapart zamanından (1804) başlayarak Otuz yıl kadar devam eden, Percier ile Fontaine adındaki iki mimarın yarattığı bir üsluptur. Eski Mısır mobilyalarının süsleme ve biçimlerinin etkilediği bu üslup, etkilerini bizim Osmanlı saraylarına kadar yapmıştır.

Anatomi
Resim ve heykelde sanatın insanı ele aldığı dönemlerde, insan yapısı inceleme konusu olmuştur. Yunanda ve daha önce Eski Mısırda insan anatomisi esaslı, bir incelemeye tabi tutulmuştur. MS 14. yy. da sistemli olarak kadavralar üzerinde sanatçıların çalıştığını görüyoruz. Biz bugün bütün Rönesans sanatçılarında Luca Singnorelli, Benvenuto Cellini, Leonardo ve Michelangelo gibi ün ‘yapanlarının, anatomi üzerinde, bugünkü anatomi biliminin kurulmasında öncülük ettiklerini görüyoruz. Sonraları 19. y.y.’da a. ders olarak akademilerde yer almıştır. Anatomi etüdü zamanımızda güzel sanatlar için bir çeşit akademizmaya sebep olduğu için güzel sanat okullarından kaldırılmıştır.

Angelik
(Fr. angélique ) Melek gibi. Rönesans’tan bu yana tablolarda başı yana bükük melek gibi bakışlı kız ve kadın resimlerine denir.

Anıt
(Fr. monument) Abide. Sanat ve tarihi değeri olan yapı, heykel ve resim gibi sanat eserlerinin toplumca önem kazanması ile bir esere atfedilen niteliktir. Örneğin; Selimiye Camii, anıt’ı gibi. Belli bir kişi ya da olayın hatırasına dikilen-bir yapı ya da heykele bugün anıt diyoruz. Örneğin Atatürk anıt’ı, Fatih anıt’ı gibi. 18. yy.a kadar yalnız tanrılar, krallar ve asillerin adına anıt dikilirken 19. yy. den itibaren sanatçıların âlimlerin ve politikacıların adına da anıt dikilmeğe başlamıştır.

Animizm
(Fr. animisme) Hayvanlara tapma.

Ankostik
Balmumlu boyalarla resim yapma tekniğidir. Eritilmiş balmumu içinde toz boya iyice halledilir ve sonra istenilen yere mayi halinde sürülürdü. Bu teknik Eski Yunanda çok kullanılmıştır. Sonraları Bizans ikonalarında kullanıldığı gibi Romalılar çağında portre yapımında çeşitli örnekler kazanılmıştır. Balmumu, boya zerrelerini iyi koruduğundan a.tekniğin de yapılmış resimler bozulmadan zamanımıza kadar kalabilmişlerdir. Ancak sıcağa karşı bal mumu dayanıklı olmadığından resmin çok sıcak yerlerde olmaması gerekir.

Anlatımcı Sanat
Bir hikayeyi ya da bir olayı anlatan sanat anlayışı. Örneğin, tarihi konulu ya da mitoloji konulu resim ve heykeller birer anlatıma sanat örneğidir.

Antik
(Fr. antique; Alm. Antike; Arap. kadim) Eski Yunan ve Roma sanat eserlerine antik denir. Sanat eseri ticareti dilinde antik’in karşılığı modernin karşıtıdır.

Antika
Bu kelime yalnız eski olan eşyalara verilir. Antika’nın antik eserlerle hiçbir ilişiği yoktur, karıştırmamalıdır.

Anonim
Sanatçısı belli olmayan eserler için kullanılan bir terim.

Anti-Art
Birçok eleştirmen, anti-art düşüncesini dadaya dayandırmaktadır. Dadacı sanatçılar Huelsenbeck ve Hausmann, bir dada sergisinde sanatın öldüğünü ilan ettiler. Bu görüş sanatın yararsız olduğunu belirtir. Anti-art'ın temel iddiaları, sanatçının doğal ve kültürel ayrıcalığının olmadığı, sanatsal çabanın değersizliği ve yaratıcılığın herkeste var olduğudur. Terimin kullanılması ise Marcel Duchamp'ın 'anti-art'ın ustası olarak kabul edilmesiyle gerçekleşti. Sanatın kendisi, sanat dünyasında neyin sanat, neyin sanat olmadığını belirleyen sosyal bir kurum ve göçtür. Öyle ki, Marcel Duchamp'ın Mona Lisa'nın imgesi üzerine bir bıyık çizmesi, bir Vandal'ın bir resme zarar vermesi olarak değil tam tersine sanat olarak kabul gördü. Bu örnekte görüldüğü gibi, sanat kurumunun iyileştirici gücü sanatçılardan gelen saldırıların çoğunu, kısa bir sürede sanat içinde dönüştürmüştür: Bu Duchamp'ın 'hazır nesne'lerinin de kaderidir. Duchamp'ın hazır nesneleri, anti-art birer üretim olmalarına rağmen bir sanat tarzı olarak anlaşılmıştır. Sanat sabit ve değişmez bir kavram olmaktan çıktığından beri, yeni sanat, genellikle önce sanat olmayan (non-art) olarak kabul edilmiştir. Kültürel muhafazakârlık, bütün yeni sanat hareketlerini anti-art olarak kabul etme eğilimindedir: Çünkü yeni sanat, sanatın doğasıyla ilgili geleneksel varsayımları kaçınılmaz bir şekilde sorgulamaya başlar. Marjinal görsel kültürün bazı çeşitleri de anti-art olarak nitelendirilmiştir. Örneğin grafiti de Herbert Marcuse tarafından bu şekilde düşünülmüştü. Başlangıçta Vito Aconci'nin çalışmaları ve politik bir hareket olduğu için sitüasyonistler, anti-art olarak düşünüldü. Bad art en yaygın anti-art biçimidir. Anti-art, birçok durumda sanatın netliğine ilişkin bir felsefi yaklaşım olarak ortaya çıkmasına rağmen kimi örneklerde sanata karşı bir nefret olarak da vücut buldu:
• "Ressamlardan ve şairlerden nefret ediyorum", I. George.
• "Resimden ve şiirden nefret ediyorum. Hiçbiri iyi bir şey yapmadı", II. George.
• "Gördüğüm şeyleri bana hatırlatmayan resimlerden nefret ediyorum", Lord Byron.

Apad
(Fr. apadâna; İng. apadana; Alm. Thronsaol) Eski İran hükümdarlarının çok sütunlu taht salonlarına ve bu salonları ihtiva eden saraylarına denir.

Apet
İki memesi sarkık, vücudu hipopotam, başı dişi aslan biçimin de tasvir edilen eski bir Mısır tanrısıdır.

Apıştırmacılık (Stuckism)
Billy Childish ve Charles Thomson'm 1999'da İngiltere'de başlattıkları neo-muhafazakar hareket. Thomson bu adı, eski kız arkadaşı genç Britanyalı Sanatçılardan Tracey Emin'in Chil­dish ‘e yönelttiği bir hakaretten türetmişti ("Sizin resim­leriniz apıştıran bir sanat, siz de apışıp kalmışsınız."). Kendilerini 'ilk re-modemist sanat grubu diye niteleyen bu sanatçılar’ Genç Britanyalı Sanatçıların benimsediği Postmodemizm, Enstalasyon Sanatı ve Kavramsal Sanat'a karşı ajitasyon yürütüyorlar ve muhafazakâr sa­nal teknikleriyle sanatta tinselliğin yeniden doğumunu destekliyorlardı.

Apoditeryum
(Lat. apodyterium; Fr. Apodytérium, İng. apodyte rium; Alm. Auskleideraum; Arap. mastaba) Eski Roma hamamlarının, etrafında oturma ya mahsus sekilleri bulunan soyunma yeri.

Apoteoz
(Fr. apotheose) Sözcük Yunancadır. Bir kralın ya da önemli kişinin tanrılaştırılması demektir. Bir kralın ya da kişinin tanrılaştırılması bir Asya görüşüdür. Asya’dan Yunanlılara, Yunanlılardan da Romalılara geçmiştir. Romalılarda da ilk kez tanrılaştırılan kişiler tasvir edilmiştir. Avrupa Barok ve Fransız Klasisizmi zamanında da ta,ırı sahneleri tasvir edilmiştir. İngres’in “Homer’in Tanrılaştırılması” adlı eseri Louvre’dadır.

Apter
(Fr. Aptére) Kanadı kesik olarak yapılan zafer heykel verilen addır.

Apter tapınağı
(Fr. temple aptére) Yanlarında sıra sütunlar, olmayan Yunan ve Roma tapınak forma verilen addır.

Arabesk
Birbiri içine girip çıkan hat ve eğrilerin meydana getirdiği bir benzeme biçimidir. Bu bezeme isminin araplarla ilgili görünmesine rağmen bu yanlış bir ad veriştir. Arabesk anlamındaki bezemeleri, Asya ülkeleri kullandığı gibi, Yunan, Roma ve Keltler’in de kullandığına tanık almaktayız.

Arasta
Açık veya kapalı dükkân dizisi.

Architext
1971’de, modernizmin doktriner ya da totaliter yönlerini reddedip çoğulculuğu savunarak, Metabolizma’ya karşı kurulan mimarlık grubunun ve bir Japon dergisinin adı.

Arena
(Lat.) Kum anlamına gelen areno’dan alınmış bir sözcük olup amfiteatrların ortasındaki kum dökülmüş alana denir. Burada gladyatörler dövüşürlerdi.

Areosistil
(Fr. areosystyle) Aynı hizada sütunların, çift çift ve her çift sütun arasında 3.5 sütun çapı aralık bulunan düzenine denir.

Areostil
(Fr. areostyle) Sütunlar arasındaki aralığın tespitinde, iki sütunun merkezleri arasının, sütun çapının 3,3 ya da 4 misli olarak düzenine denir.

Arkad
(Lat. arcus.) Fil ayağı sütunlar üzerinde duran kemer. A. bir tarafı sıra halinde fil ayağı üzerine oturtulmuş kemerlerle kapalı, bina önü için kullanılır. Aynen cami iç avlularının revaklı, üstü kapalı, düzeninin cadde üzerinde bina önüne gelmiş durumudur. Arkadların bizde ve bilhassa Torino şehrinde bol örnekleri bulunur. Arkad motifi Roman kiliselerinde apsisin dış duvarlarına kör bir koridor olarak duvar süsü anlamında kullanılmışlardır.

Arkaik
(Yun. arkhaios; Fr. archaique; İng. archaic; Alm. archaisch, altertümlich) Sanatta gelişim devrelerinin ilkidir. Arkaik sanat ya da üslup, sanat duygusunun ilk biçimlenmiş durumudur. Bütün arkaik sanatlarda özellikler ortaktır: Patlak gözler, parmakların sucuk gibi ve uzun oluşu, kaşların gözlere paralel bir ay teşkil etmesi, gözlerde hiçbir mananın bulunmaması, gövdede katı frontal bir duruş oluşu, ciddi kaba ve detaydan yoksun bir işleme tarzı. Bu a. üslup, a. sanat yapmağa gerek olmadığı zamanlarda taklit edilmek istenmiş ve bunun sonucu arkaik taklidi, imal edilmiş eserler ortaya çıkmıştır. Buna da “arkaikçe üslup” denilmiştir.

Arkaizm
(Alm. Arkaismus; Fr. archaisme) Arkaik sanat özelliklerini benimseyen görüş. Özellikle eski çağların sağlam yapılı, süse ve ayrıntıya önem vermeyen sade, katı mimarlık ve heykel anlayışının yeniden canlandırılması düşüncesine dayanan sanat anlayışı.

Arkasolium
Katakomplarda duvara dikine konulmuş mezar yeri olup üstleri yarım kubbeli bir niştir. Nişlerin içi resimlerle süslüdür.

Armoni

Farklı renk ilişkilerinden doğan uyum olarak tanımlanabilir. Renklerle armoni kurmanın kesin bir yöntemi yoktur. Renk uyumları büyük oranda kişinin öznel gerçekliği ile ilgili bir meseledir. Ayrıca armoni kurmada alışkanlıklarda belirleyici olabilmektedir.
• "Sanat doğaya koşut armonidir", Paul Cézanne.
• "Sanat armonidir", George Seurat. N.K.

Armory Show
1913 yılında, "hem Amerikalı hem de yabancı, yaşayan ve ilerici ressamların çalışmalarının" sergilendiği New York'ta açılan uluslararası öncü sergiyi ve bu serginin açıldığı galeriyi tanımlamak için kullanılan terim. Appolinaire'in düzenlediği bu serginin en önemli sonucu kübizmin Amerika'da tanınmasını sağlamasıdır. Bu sergiyle Amerika modern sanatla tanıştı. Bu sergide Van Gogh, Duchamp, Goya, Ingres, Delacroix, Hassam, Ryder ve daha başka birçok ressamın çalışmaları yer aldı. Marcel Duchamp'ın ismi de ilk kez bu sergide Merdivenden İnen Çıplak adlı resimle duyuldu. N.K.

Arnavud bacası

Damların üzerinde çıkıntılı olarak yapılan pencere.

Arşitektonik
(Fr. architectonique; İng. architectonics; Alm. Architektoflik,Architekt01; Arap. hendesi) Mimari kurallara mimarlık sanatına uygun inşa sanatı anlamına gelir.

Arşitrav
(Fr. Alm. Arçhitrav; un. Epistylion): Yunan ve Roma mimarisinde sütunların üzerine yatay biçimde gelen kiriş.

Arşivo
(Fr. archivolte) Yuvarlak kemerin görünen dış kenarı; Roman ve Gotik katedrallerin kapısı üzerini örten kemer olup bütün kemer içi heykel figürlerle kap

Arşın
Eski bir uzunluk ölçüsü. (Çarşı arşını: 68 cm, Endaze: 65 cm, Halep arşım: 68 cm, Sultan III. Selim döneminden itibaren, Mimar arşını / Zira-i benna: 75.8 cm)

Arte Cifra (Şifre Sanatı)
Resimde kodlanan bilinçaltını dile getirmek amacıyla kavramsal sanata ve Arte Povera’ya karşı geliştirilen İtalyan sanat eğilimi. Sandro Chia, Francesco Clemente, Enzo Cucchi ve Mimmo Paladino’nun çalışmalarıyla birlikte anılıyordu.

Art and Craft
Terimin Türkçe karşılığı tam olarak 'sanat ve zanaat'tır. Art and craft, 19. yüzyılın ikinci yansında İngiltere'de makineleşmeye ve seri üretime tepki olarak ortaya çıkan bir akımdır. Eleştirmenler ve sanatçılar sanayi devrimi sonucu el sanatlarında görülen gerilemeden büyük üzüntü duydular ve el sanatlarının canlanması için bazı çabalarda bulundular. John Ruskin ve William Morris, zanaatçılığı yeniden canlandırmak gerektiğine inandı ve bu hareketin öncülüğünü yaptı. Art and Craft hareketinin teorik temellerini John Ruskin oluşturdu. 1851 yılında Venedik'in Taşları adlı kitapta şu konuları tartıştı:
1) Zanaatçının sanatla ilişkisi,
2) İşbölümünün zanaatçıyı bir makineye çevirmesi,
3) Makineleşmenin el işçiliğini ve geleneksel zanaatçılığı öldürmesi,
4) Seri üretim eşyalarının kişiliksiz olması.
Ruskin ve Morris'in, el sanatlarındaki dirilişin ancak Ortaçağ geleneklerine dönülerek sağlanabileceğini savunmasına rağmen sanatçıların çoğu, bunun imkânsız olduğunu düşünüyordu. Akım, 19. yüzyılın son yıllarında etkinlik sağlayabildi. Morris ve arkadaşları 1861 yılında sanatçının kendi tasarımım ürüne dönüştürüp satabileceği bir şirket kurdular. Bu şirket sanatçı ve zanaatçılardan oluşuyordu: Morris, Faulkner, Marshall. Şirket, halı, vitray, seramik, mücevher, heykel, mobilya gibi her türlü elişini düşük maliyetle üreterek ve sergileyip satacaktı. Ancak ürünler düşünüldüğü kadar ucuza üretilemedi. Şirket, asıl kazancını başka firmalara yaptırdığı duvar kağıdıyla makine halısından kazandı.
Yeni sanat, sanatsal dilini Japon sanatının etkisinde oluşturdu ve etkinliğini daha çok mimari ve mobilya alanında gösterdi. Mimarlar simetriye önem vermemeyi ve kıvrımlı çizgileri Japon sanatından aldı. Bu arada Leutrec ve Beardsley gibi ressamlar da Japon baskılarından çok şey öğrendi.

Asa
Kral ve Peygamberlerin kudret sembolü olarak ellerinde taşıdıkları baston ya da değneğe denir.

Asari -atika
Antika

Asefal
(Fr. acephale) Başı olmayan heykeller için kullanılan bir sözcüktür.

Asimetre
(Fr. Asym) Bir noktadayı iki tarafa ayni mesafede bulunmak hali.

Askıya almak
İnşa edilmiş eski bir binanın bir tarafını yıkıp yeniden onarmak istendiğinde üst kısmın ağırlığını tutmak için destek ve bağlamalar kullanmaya denir.

Asklepieion
(Fr. Asclepieion, Alm. Asklepieion) Ölüleri iyi eden Yunan ve Roma tanrısı Asklepios’un adına dikilen bir tapınak olup bunun yanında iyileşmek için gelen hastaların oturmalarına mahsus odalar, banyolar ve tiyatro yeri bulunurdu.

Asma bahçe

İlk büyük uygarlıklarda ayaklar ve kemerler üzerin de meydana getirilen teraslar üzerine bahçeler yapılması çok ilgi görmüş ve gelenek olmuştu. Babil’in asma bahçeleri dünyanın yedi harikası arasında yer almıştı. (Dünyanın Yedi Harikası).

Asma kandillik
Camilerde kubbeye bir zincir ya da demir çubuk ile asılan ve üzerine bir çok kandilin takıldığı madeni tezyinatlı bir madeni askıdır.

Asma kat
Bir binanın iki katı arasında tavanı alçak olarak yapılan ara kattır.

Astar boyası
Resim yapılan tuvalin boyayı emmemesi ve bezin dokuma ara kapatılması için kullanılan boyadır. Astar boyaları çeşitlidir. Bunlardan yağlıboya astar, şöyle yapılır: Bir litre suda 70 gr. marangoz tutkal, eritilir. Eritme, tutkal 24 saat bir litre su içinde bırakarak yapılmalıdır. Bundan sonra eritilmiş tutkal, içinde biraz su bulunan bir başka kap içine konularak ateşte ısıtılır. Bu erimiş tutkal!, su fırça ile tuvale sürülür. Tuval kuruduktan sonra: 1 ölçü tebeşir tozu + 1 ölçü çinko üstübeci + 1-3 ölçü su birbiriyle karıştırılarak ayran kıvamına getirilir ve bir ölçü sıcak tutkallı su katılır. Bu karışım gene ısıtılarak ince tabakalar halinde tuvale iki kez sürülür. Yağlı astar yapılmak istenirse yukarıdaki formüle bir buçuk ölçü pişmiş bezir katılır.

Aşı boyası
Kırmızı bir toprak boyadır. Bunlar demir oksitli boyalardır. Eskiden ahşap evlerin kirliliğini kapatmak için cephelerine sürülürdü.

Aşık yolu
(Fr. grecques, méandres; İng. greek frets; fretwork, meanders; Alm. Maander) Dik köşeler teşkil ederek içe ve dışa doğru kırılan çizgilerin meydaa getirdiği geometrik motiflerin tekrarı ile ortaya çıkan su. ( meandr).

Ateş tapınağı

Zerdüştlerin ateşe tapmak için inşa ettikleri tapınaklardır.

Atlante
(Fr. Atlante) Karyatid

Atmeydanı
Bizanslılar’ın araba ve at koşuları için inşa ettikleri Hipodrom için İstanbul’da Türklerin verdikleri addır. İçinde at koşturulan meydan anlamına gelir.

Atölye
(Fr. atelier) Bu sözcük güzel sonatlarda ressam ve heykelcilerin çalıştıkları yer için kullanılır. Atöleyelerin pencereleri kuzeye bakması gerekir. Böylece atölye’ye yumuşak bir ışık gelmesi sağlanır.

Atrium
(Lat. atrium; Fr. atrium; İng. atrium; Alm. Atrium, Auba, Vorhaf; Arap. sahn) Eski Roma yapılarında bulunan sokağa yakın, etrafı adalarla çevrili, ortasında havuz bulunan üstü açık avlu.
1 .Roma oturulan esas salon olup etrafında odalar bulunurdu. Romalıların son zamanlarında a., etrafı sütunlarla çevrili kabul salonu olmuştu.
2. Romalılarda evlerin ortasında üstü açık bırakılan işlerinin, elsanatların ve güzel sanatların koruyucusudur. Yunan sanatında A. ekseriyetle savaş sahneleri içinde gösterilmiştir.

Avangard Sanat
Avangard teriminin anlamı tam olarak öncü, önde giden olarak açıklanabilir. Askeri bir metafordan gelir ve orduda önde giden birlik, birliğin öncü kolunu tanımlamak için kullanılırdı. 1830'lu ve 1840'lı yıllarda siyaset diline girdi ve köklü dönüşümlerin bayraktarları anlamında kullanılmaya başladı. 'Avangard' terimi, sanata verilen öncü rolü ifade etmek için ilk kez sosyalist Saint-Simon ve onun cemaati tarafından kullanıldı. 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, özellikle 20. yüzyılın başında ortaya çıkan, alışılmış anlatım biçimlerini dışlayıp yeni bir sanatsal dil oluşturmak peşinde olan sanatçılar ve sanat akımlarını tanımlamak için kullanılmaktadır. Aynı zamanda toplumsal, siyasal ve kültürel anlamdaki değişimlerin farkında olan ve buna taraf olan sanatçı tipi için de avangard terimi kullanılmaktadır. Peter Burger'e göre avangard, sanatın kurumlaşmasına karşı bir saldırıdır. Hedefi sanat kurumunu yok etmektir. Ancak sanat sonunda savaştığı kurumlara yenik düşmüştür. Avangard sanatçıların işleri sergilerde, müzelerde, istemedikleri kılıklarda piyasaya sürülmektedir.
Avangard sanatın temel özellikleri:
1) Aktivizm: Eylem, dinamizm ve araştırma beğenisi/hazzı,
2) Antagonizm: Sosyal düzen, gelenek ve geçmişe düşmanlık,
3) Nihilizm: Aşırı davranış tarzı ve yıkıcılık,
4) Agonizm: Romantik ıstırap, pathos, gerilim ve özveri,
5) Fütürizm: Sanatın geleceğini tahmin etme ve öngörü.
• "Sizlerin avangardı biz sanatçılarız (...) en etkilisi ve hızlısı sanatın gücüdür: İnsanlar arasında yeni fikirler yaymak istediğimizde; onları biz tuvale veya mermere nakşederiz (...) toplum üzerinde yapıcı bir iktidara sahip olmak, gerçek bir rahiplik görevi yürütmek ve sağlam adımlarla zihnin bütün melekelerinin önüne düşmek; işte sanatın muhteşem kaderi", Saint-Simon.
• "Avangard gerçekte, modernitenin berisindeki varsayımları soruşturan son derece sorumlu, zahmetli, sebat isteyen bir mesaidir", Lyotard.

Ayna Resmi
Pistoletto'ya özgü olan bir teknik. Bu teknikte hareketi durdurmak için Pistoletto, doğal büyüklüğünde olan bir dizi fotoğrafın kopyasını transparan kağıt üzerine çıkarıp, daha sonra onları kesip cilalanmış çelik tabakaların üzerine yapıştınp kasvetli renklerle boyadı. Çelik tabakalar imgeyi izleyiciye yansıtacak şekilde yerleştirilmekteydi.

Ayna taşı
Sokak çeşmesinde musluğun takıldığı, çoğunlukla mermer ve bezemeli olan düşey taş.

Azulejos = Azulekhos
Endülüste duvarları kaplamak için kullanılan mavi bezemeli çiniler
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!