Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
1 Kasım 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
KETAMİN
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Ketamin, PCP’ nin yerine kullanılması için 1963’ de dissosiyatif anestetik olarak geliştirilmiştir. Günümüzde hayvan ve insan ameliyatlarında anestetik olarak kullanılmaktadır. Beyindeki Glutamate -ağrı algısı-, çevreye tepki verme ve hafıza merkezlerini etkilediği düşünülmektedir.
Sokak İsimleri
K, özel K, vitamin K, “Ketalar SV” ve “Cat Valiums” olarak da bilinir.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Sıvı, beyaz, toz, ya da hap şeklinde bulunabilir. Ketamine Hydrochloride denen maddenin ocak üstünde ısıtılarak sıvıdan toza dönüştürülmesi ile elde edilmektedir. Kokusuz, renksiz ve tatsızdır.
Enjeksiyon, burundan çekme ve tütün ile içilerek de kullanılabilir. Ketamine sıklıkla ecstasy ile karıştırılarak satılır ve beklenmedik etkileri ortaya çıkar. Bazı insanlar inanılmaz bir hızla etkisinin başladığını söylerler.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
Eğer burundan çekilmişse 5-15 dakika içinde, eğer ağızdan alınmışsa 5-30 dk. içinde etkileri ortaya çıkar. Ketaminin temel etkileri eğer enjeksiyonla alınmışsa 30-45 dk. içinde, ağız yoluyla alınmışsa etkisi 1-2 saat içinde sonlanır.
En düşük dozlardaki etkileri, hafif sarhoşluk, hayalci düşünme, sendeleyerek yürüme, robot gibi hareketler, gecikmiş yada azalmış duyumlar, sakarlık, baş dönmesi, bazen erotik duygular, sosyal yetilerin artması ve algı değişiklikleri şeklinde görülür. Daha yüksek dozlarda güçlükle hareket etme, bulantı, disosiyasyon, zorlayıcı görsel imajlar ve bayılma görülebilir.
Çok güçlü halüsinasyonlara yol açar. Zaman, ses, renk ve benlik algılarını bozar. Kullanıcıda kopukluk hissini ve kontrol dışı olma duygusu yaratır. Birçok insan beden dışı deneyimler ve düzensiz seyahatler tarif ederler. Çevresinden ve kendisinden uzaklaşma; ayrılma hissi yaratır. Müzik tuhaf ve yüksek sesli gelir. Kalp atışı ve kan basıncı artar. Fiziksel koordinasyon ortadan kalkar, fiziksel yetersizlik hissedilir, bu nedenle alındıktan sonra ağır makineleri çalıştırmak, araba sürmek, yüzmek tehlikelidir. Kollar ve bacaklarda “hissizlik” yaşanır, ağrı dindirici özelliği vardır. Gözler ışığa duyarlı hale gelir. Hafıza kayıplarının da görüldüğü rapor edilmiştir. Bazı insanlar geçici felç/paralize olma durumunu yaşadıklarını, kelimeleri ağızda gevelediklerini, hasta olduklarını ya da olacaklarını hissettiklerini belirtmişlerdir.
Kimyasal yapısı, hareket mekanizmaları ve etkileri PCP’ninki ile benzerdir. Ancak ketamin, etki süresinin PCP’den çok daha kısa olması nedeniyle daha az etkilidir.
Düzenli olarak kullananlarda paranoya ve egosantrizm gibi iki temel psikolojik problem görülmektedir.
Yoksunluk Belirtileri
Belirli bir yoksunluk belirtisinden bahsedilmemiştir, ancak ağrıyı dindirme etkisi olduğu için kesildiğinde ağrı duyumlarının artması görülebilir.
Entoksikasyon ve sonuçları
Yüksek dozlarda ise deliryum, amneziya, depresyon, bozulmuş motor fonksiyon, yüksek kan basıncı, solunumda yavaşlama ve durma görülebilir. Bazı ketamin deneyimleri neredeyse tamamen duyusal kopukluğun korkutucu noktasına kadar varır ve bu duygu, ölüme yakın bir deneyim olarak nitelendirilir. LSD’ deki “bad trip” denilen bu olay ketamin sonucu yaşanmışsa buna “K-delik” denmektedir.

KOKAİN
Genel Özellikler: Kokain, Erythoxylon Coca olarak adlandırılan bitkinin yapraklarında doğal olarak bulunan stimulan uyarıcı bir maddedir. Saf madde olarak yaklaşık 100 yıldır varolmakla beraber, koka yapraklarını çiğneme alışkanlığı hemen hemen 2000 yıldan beri süregelmektedir.
İlk kez 1860 yılında izole edilmiştir. 1880 yılında ise vasokonstruksiyon (damarları daraltıcı) etkisi nedeni ile lokal anestezik (bölgesel ağrı kesici) olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kokain tıpta halen bir lokal anestezik olarak, özellikle göz, burun ve boğaz cerrahisinde kullanılmaktadır. 1884 yılında Sigmund Freud kokainin farmakolojik etkileri üstüne bir çalışma yapmıştır. 1880 ve 1890 yılları arasında, birçok hastalığı iyileştirmek amacı ile yaygın olarak kullanılmış, 1914 yılında ABD’de bağımlılık yapıcı özelliği nedeni ile uyuşturucu bir madde olarak kabul edilmiştir.
Kokain özellikle 80’li yıllardan sonra dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlanan, tehlikeli bir maddedir. Çok hızlı ve güçlü bir bağımlılık geliştirir.
Kokain ülkemizde üretilen ve yaygın kullanımı olan bir madde değildir. Ancak 1995 yılı içinde polis tarafından yakalanan kokain miktarı geçen yıllar ile kıyaslandığında oldukça yüksektir. Bu veri kokain kullanımının ülkemizde giderek yaygınlaşacağının bir belirtisi olabilir.
Sokak isimleri : Genellikle “coke” olarak adlandırılır. Türkiye dışında “snow, girl, lady” isimleri verilmektedir. Türkiyede ise “kok, koko jamboo, kola, pırlanta, otoban, beyaz ten, pudra, toz şeker” gibi adlarla anılmaktadır.
Görünüş ve Kullanım: Kokain beyaz ve ışığı geçiren bir tozdur. Kokainin saf olarak kullanımı nadirdir. Genellikle asit borik veya sodyum bikarbonat gibi beyaz toz maddelerle karıştırılarak saflığı bozulur. Genellikle şeker tozu ya da prokain ile karıştırılmaktadır. Kimi zaman kokainin içine başka bir uyarıcı madde olan amfetamin de katılabilir. En sık kullanılan katkı maddeleri şeker, özellikle glikoz, laktoz ve kokain ile benzer görünümde olan ve lokal anestezik olarak kullanılan lidokain, prokain ve tetrokaindir. Ayrıca kokain satıcıları sattıkları kokaini çoğaltmak için kokainin içine çeşitli maddeler koyarlar. Bunlardan bazıları diş macunu, bebek maması, floresan lambasının tozu, yemek sodası vb.’dır.
En sık kullanım yolu iyice ezilmiş tozun buruna çekilmesidir. Deri altına ya da damara enjeksiyon yolu ile ya da sigara gibi içmek tarzında da kullanılabilir. Buharının içe çekilmesi en az tehlikeli olan kullanım yoludur. En tehlikeli kullanım yolu damara verilmesi ya da sigara olarak içilmesidir. Ağız yolu ile de kullanılabilir, ancak etkisi bu tarz kullanımda çok düşük olduğu için kullanıcılar tarafından pek tercih edilmemektedir.
Etkiler: Temel farmakodinamik etkisi, sinir uçlarında dopamin adı verilen maddenin geri alımını engellemesidir. Böylece hem D1, hem de D2 reseptörleri aktive olur. Dopamin geri alımının engellemesinin yanında diğer nörotransmitterlerin (norepinefrin, serotonin) geri alımını da engeller. Bunun sonucu sinir uçlarında bu maddeler birikir. Bu maddelerin birikmesi ile bu maddelerin gösterdiği etki de artar.
Kokain az miktarda alındığı zaman, öfori hali denilen, keyif, çoşkunluk ve neşe hali verir. Kişinin kendine olan güveni artar. Ruhsal ve fiziksel işlevleri artırdığı düşünüldüğü için de kullanılmaktadır. Kullanımını takiben taşikardi ya da bradikardi (kalp atışının hızlanması ya da yavaşlaması), pupiller dilatasyon (göz bebeklerinin büyümesi), kan basıncında düşme ya da artma gözlenir. Alınan kokain miktarı arttıkça çeşitli idrak yanılmaları, illüzyonlar ve halüsinasyonlar ortaya çıkar. En sık görülen halüsinasyonlar dokunma ile ilgilidir. Kokain kullanan kişi, derisinin altında kurtçukların yürüdüğünü veya renkli ve hareketli görme halüsinasyonları yaşadığını söyler.
Kokainin beynin kan akımını ve glikoz kullanımını azalttığı bildirilmektedir.
Kokainin etkileri kısa zamanda ortaya çıkar ve kaybolur. Alımını takiben etkisini hemen gösterir. Yaklaşık 30 ile 60 dakika içinde etkisi kaybolur. Bu süre zarfında eğer tekrar kokain alınmazsa yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtiler oldukça tatsızdır. Yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmaması için dozun hemen alınması gerekir. Etkisi kaybolmasına rağmen, kan ve idrarda 10 gün süre ile kokain metabolitleri bulunur.
Bağımlılık yapıcı etkisi oldukça yüksektir. Psikolojik bağımlılık bir kez kullanıldıktan sonra bile gelişebilir. Tekrarlanan kullanımlardan sonra tolerans gelişir ve fizyolojik bağımlılık oluşur. Kokain kesildiğinde yoksunluk belirtileri ortaya çıkar, ancak bu etkiler eroin, morfin gibi opiyatlar ile karşılaştırıldığında daha düşüktür.
Yoksunluk: Kokain alımını izleyen bir saat içerisinde “crash” adı verilen depresyona benzer bir tablo oluşur. Bu tablo çöküntü, mutsuzluk, hiçbir şeyden zevk almama, sıkıntı, kaygı, sinirlilik, güçsüzlük, çok uyuma isteği, korkutucu rüyalar ile belirgindir. Bu belirtiler 18 saat sürer. Ağır kullanımda ise bir haftaya kadar uzar. Özellikle 2-4 gün arasında en şiddetli düzeyine varır. Bu dönemde intihar gözlenebilir.
Sonuçlar: Kokain yüksek dozda kullanıldığı zaman, kalp atım hızı artar, yüksek tansiyon ortaya çıkar. Sinirlilik, sosyal muhakeme kaybı, riskli cinsel girişimler, saldırganlık, psikomotor aktivitede artış, ajitasyon, kalp atımında bozukluk, göğüs ağrısı, kas zayıflığı, solunum güçlüğü ve koma gelişir. Tüm maddeler içinde en öldürücü etki kokaininindir.
Kokain kullanımının çok ciddi yan etkileri vardır. En sık görülen etki burunda kanlanmanın (nasal konjesyon) artışına bağlı olarak görülen burun kanamalarıdır. Bronşlar ve akciğerde hasara neden olur. Tiklere yol açar ve migren benzeri baş ağrıları oluşturabilir. En önemli yan etkisi beyin üstüne olan etkileridir. Beyinde enfarktlar (tıkanmalar) oluşturur. Kimi zaman beyin içi kanamalar gözlenir. Beyin üstüne olan bu etkiler kokainin damarları daraltıcı etkisinden kaynaklanmaktadır.
Kokain kullananlarda %3-8 oranında sara (epilepsi) nöbetleri gözlenmiştir. En sık epileptik nöbetlere neden olan madde kokain olup, ikinci sırada amfetaminler gelir. Nöbetler, yüksek doz kokain ya da crack kullananlarda daha sık görülen bir yan etkidir.
Myokard enfarktüsü (kalp damarlarında tıkanma) ve aritmi (kalbin ritminde bozulmalar) kokainin kalp üstüne olan istenmeyen etkilerinin başlıcalarıdır.
Kokain afrodizyak bir maddedir. Kullanıldığı zaman boşalmayı geciktirir. Ancak uzun kullanımı veya kokainin ani bırakılmasının sonucunda iktidarsızlık gözlemlenir.
Kokain kullanımını takiben paranoid hezeyanlar ve halüsinasyonlar gözlenebilir. Bu durumda kişi hayaller görmeye, her şeyden kuşku duymaya başlar. Bu durum psikoz tablosunu andırır.

LSD
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
İlk kez 1938’de Albert Hoffman tarafından elde edilen LSD (lysergic acid diethylamide/lisercikasit dierilamid) elde ediliş biçimine göre sentetik, kullanıldığında oluşturduğu etkilere bakılarak da halüsinojen olarak sınıflandırılır. LSD, çavdar mahmuzu denilen bitkiden çıkarılan bir öğedir, kimyasal işlemlerden geçirilerek elde edildiğinden de sentetiktir. Suda eriyebilen bir maddedir. Halüsinojenler içinde en yaygın kullanılanı LSD olup, diğerleri meskalin (kaktüs) ve psilocybin (mantar)’dır. LSD’nin halüsinojen olarak sınıflandırılmasının nedeni, kişinin gerçek algılarında bozulma yaratarak, gerçek gibi gözüken ama gerçekte olmayan imajları görmesine, sesleri duymasına ve dokunsal duyumlar algılamasına yola açmasıdır. LSD’ nin en az miktardaki kullanımından bile beyindeki serotonerjik sistemin etkilediği genel olarak kabul edilmiştir. Serotonin adı verilen maddenin artışına yol açmaktadır
Sokaktaki İsimleri
Asit, likit, küpler, sarı güneş ışıkları, eski küpler, seyahat / “trip”, incimsi kapılar, cennet mavisi, kraliyet mavisi, düğün zilleri, şef, şahin, şeker topağı, Japon Budizmi gibi değişik isimleri vardır.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Beyaz, tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde veya sıvı formunun çeşitli maddelere emdirilmiş haliyle de bulunabilir. Ancak LSD, işleniş şeklindeki ve içindeki zararlı bileşenlerin varlığındaki değişikliklere bağlı olarak en saf hali olan saydam ve beyaz formundan, kahve hatta siyaha varan renklerde bulunabilmektedir.
Ağızdan yutarak veya dilin altına konulup emilerek kullanılır. Küçük miktarlarda, küçük kare şeklindeki kurutma kağıdına emdirildikten sonra dil üzerinde eritilerek alınabilir.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
LSD’nin etkilerini tahmin etmek güçtür, etkileri bireye özgüdür. Çünkü etkiler alınan miktara, kullanıcının kişiliğine, kullanıcının o an içinde bulunduğu ruhsal durumuna ve ilacın alındığı çevreye bağlıdır.
20-25 miligram LSD, kişinin kendinden geçmesi için yeterlidir. Eğer bu miktar daha fazla olursa insanı çıldırtabilir. Alındıktan 30 ile 60 dakika sonra etkilemeye başlar ve 8 ile 12 saat kadar bu etkileri sürer. Ancak halsizlik, yorgunluk 24 saat kadar sürebilir, ayrıca kalıcı başka birtakım etkileri daha vardır.
Fizyolojik olarak ilk görülen etki, göz bebeklerindeki genişlemedir. Kan basıncında artış, titreme, ağızda kuruluk, mide-barsak faaliyetlerinde artış, iştah azalması, uykusuzluk ve kontrol edilemeyen gülmeler görülür.
LSD kullanıcıları deneyimlerini “trip” olarak adlandırırlar. Trip esnasında kişi kendini hoş hisseder, etrafta zıplamak ya da kahkahalarla gülmek ister, düşündüğü şeyleri görüyor gibi algılayabilir, bildik eşyalar hatta insanlar bile tanımadık ve tuhaf gelmeye başlayabilir. Zihinsel olarak uyarılır ki bu da kavramanın arttığı duygusunu geliştirir.
Fizyolojik belirtilerden çok algılar ve duygular hızlı bir şekilde değişir. Kullanıcı aynı anda birkaç farklı duyguyu hissedebilir veya birinden diğerine hızlıca geçebilir. İnsanların algılarında değişiklikler yaratır; uzaklık, derinlik, zaman, mekan, ses ve renk algılarını karıştırır. Örn; LSD etkisinde gözlerini kapayan birisi çizgi film görmeye başlayabilir, ama gözlerini açtığında yine kendini bu çizgi filmin devamında veya içinde bulabilir, dış dünyada algıladıklarını bu çizgi filmin parçasıymış gibi algılayabilir. Beden imajında, algısında farklılaşma yaşar; bazen kendi vücudu ile dış dünyanın sınırları kaybolur. İşitme ve görme algılarının birbirine karışma durumu olan sinestezi görülebilir. Görsel halüsinasyonlar genellikle geometrik şekiller halindedir; sesler duyulabilir. Güçlü bir mistik halüsinasyon yaratabileceğinden kullanıcı böyle durumlarda telkine daha açık olur; ve yeterli ön hazırlıkla insanları istenilen amaçlar doğrultusunda kullanmak mümkündür.
LSD kullanımının uzun süreli etkilerinden en önemlisi “flashback” deneyimidir, yani kişinin yaşam deneyimlerinden belli kısımlarının yeniden yaşanmasıdır ve bu durum beklenmedik bir şekilde, aniden ve kendiliğinden gerçekleşir. “Flashback” olayı, LSD kullandıktan birkaç gün sonra olabileceği gibi bir yıldan da daha uzun bir süre sonra ortaya çıkabilir, yani kişi tekrar madde kullanmasa da flashback yaşayabilir. Tipik olarak bir kaç dakika hatta daha da kısa bir süre içinde sonlanır ve genellikle, şekilsiz renklerden korkutucu halüsinasyonlara kadar uzanan bir çeşitlilik içerir. Özellikle kronik olarak kullananlarda, kişilik problemleri olanlarda, ama bununla birlikte ara sıra LSD kullananlarda da flashback gözlemlenebilir.
Uzun süreli etkilerinden diğeri de kullanım sonucu beyin fonksiyonlarının kalıcı bir şekilde etkilenmesi olasılığıdır ve bu, uzun süreli mental rahatsızlıkların oluşmasını ateşleyebilir. Kullanıcı psikotik bir tablo sergileyebilir.
Kısaca LSD’nin kullanım sırasındaki etkilerini özetlersek :
Algılanan uyaranlar daha şiddetli hissedilir (Rengin daha parlak algılanması gibi)
Uyaranın kaynağını tespit etmek zorlaşır(Vücuda dokunan el kendisinin mi yoksa başkasının mı?)
Geçmiş ile şimdiki duyumlar birbirine karışır.
Kas koordinasyonunda yavaşlama, ağrı algısında azalma olur.
Mantıklı düşünme bozulur (ör, kullanıcıların bazılarında görülen uçma girişimleri)
Halüsinasyonlara neden olur.
Emosyonlarda dengesizlikler yaşanır, duygu durumu sık sık değişir, huzursuzluk ve tahammülsüzlük ortaya çıkar.
Bastırılmış anılar yeniden yaşanıyormuş gibi gerçekleşebilir.
Duyumlar birbirine karışır (ör., müzik görülür, renk duyulur ya da hissedilir).
Yoksunluk Belirtileri
Kronik kullanım durdurulduğunda ya da azaltıldığında fiziksel yoksunluk belirtisi dediğimiz davranışların gözüktüğüne dair kanıt yoktur; ancak toleransı arttırır, kullanıcı daha önce yaşadığı seviyedeki etkiyi elde etmek için düzenli bir şekilde maddenin dozunu arttırır.
Entoksikasyon ve sonuçları
LSD kullanıcıları bir de “bad trip” diye bir şey tanımlarlar. Bu durum halüsinasyonların çok ileri düzeye vardığı, sanrıların geliştiği ve tam bir psikotik tablonun gözüktüğü durumdur. Bu esnada kişi korkutucu ve dehşet verici duygular, istemsiz sarsıntılar yaşarlar, düşünce ve duygularda kontrol kaybı, delirme ve ölüm korkusu hissederler. Yüksek dozlarda kullanıcıda hissizlik, kaslarda güçsüzlük ve titreme görülür. Motor becerileri ve koordinasyon bozulmuştur. Bazen nöbetler ve bulantı da yaşayabilirler.
Yüksek dozdan dolayı ölüm rapor edilmemiştir. Ancak entoksikasyon sırasında ya da onu takiben intiharlar meydana gelmiştir. Mantıklı düşünme ortadan kalktığı için meydana gelen tehlikeli davranışlar ve şiddet, kaza sonucu ölümlere, cinayete ve kendini yaralamalara, sakatlanmalara varan olaylara neden olabilmektedir.

MANTAR (PSİLOSİBİN)
Genel Özellikleri: Dünya üzerinde çeşitli maddelerin kullanımı yüzyıllar önce dini törenlerde başlamıştır. Bu maddeler arasında mantarların da önemli bir yeri vardır. Orta Amerika’da Psilocybe türleri, Avrupa ve Asya’nın kuzeyinde ise Amanita muscaria mantarı yüzyıllar boyunca insanları hayal alemine sokmuştur. . Bu mantarların kimyasal yapısı ve farmakolojisi, 20. yüzyılda yapılan bilimsel araştırmalarla aydınlığa kavuşmuştur.
Meksika’nın “kutsal mantarları” hakkındaki bilgilerin kaynağı, 1512 yılında İspanyolların Orta Amerika’ya ayak basması ve Aztek İmparatorluğu’nu fethetmesi ile başlıyor. 16. yüzyıl İspanyol yazarları, Aztekler’in “tanrının eti” diye adlandırdıkları bazı mantarları dini törenlerinde kullandıklarını yazarlar. İspanyol yazarların yazılarında, bu mantarların birkaç cinsinin bulunduğunu, tadının acı olduğunu ve renkli hayaller görülmesine yol açtığından bahsederler. R. Heim, 1953’te Stropharia cubensis ve Psilocybe mexicana mantarlarını yetiştirmeyi başardı. Yetiştirdiği örnekleri yiyerek etkilerini gözlemleyen R. Heim, bu örnekleri LSD’yi bulan Albert Hofmann’a gönderdi. Hofmann ve ekibi 1957 yılında Psilocybe mexicana’nın aktif maddelerini elde ederek bunları psilosibin ve psilosin olarak adlandırdılar. İlk farmakolojik deneyleri kendileri üzerinde gerçekleştirdiler.
Görünüş ve Kullanım: Mantarlar kurutularak ya da çiğ olarak tüketilmektedir. Büyülü/sihirli mantar (magic mushroom), hem çiğ olarak besinlerle karşılaştırılarak yenebilir hem de sıvılaştırılarak yutulabilir. Büyülü mantarın birkaç değişik tipi vardır. Özgürlük mantarı adı verilen tipi İngiltere’de en fazla bulunanıdır ve psilosibin isimli aktif maddeyi içerir.
Etkileri: Psilosibin doğada bulunan ilk fosforlu indol bileşiğidir. Kimyasal yapısı beyin tarafından salgılanan serotonin maddesine çok benzer. Psilosibin vücutta psilosine dönüşür ve merkezi sinir sistemi üzerine etki eder. Halüsinojen etki yapan psilosibinin dozu kişiye göre 5-50 mg arasında değişir. Bugüne kadar kullanıldığı kaydedilen en yüksek doz 120 mg’dır. Kurutulmuş Psilocybe mexicana mantarı % 0,2-0,4 psilosibin içerir. Halüsinojen etkiyi elde etmek için 2-4 g kuru mantar yemek yeterlidir.
Mantarı yedikten sonra 30-60 dakika içinde etkisi görülmeye başlar. İlk belirtiler gözün odak yapmakta güçlük çekmesidir. Daha sonra renkli hayaller, parlak renkler görülmeye başlanır, zaman kavramı yok olur, birkaç dakika saatler gibi gelir. Bu sırada kişi konuşabilir ve gördüğü hayalleri anlatabilir. Bu etkiler 2-4 saat sürer. Psilosibinin, insanlar ve hayvanlar üzerindeki etkileri ayrıntılı olarak araştırılmış ve LSD’nin etkilerine çok benzediği saptanmıştır.
Tüm maddelerde olduğu gibi meydana çıkan etkiler, kullanılan dozun miktarına, kullanıcının kişilik yapısına ve ilacın alındığı ortama göre değişiklik gösterir. Genellikle 20-30 mantarlık bir doz güçlü bir “trip” meydana getirir. Büyülü mantarlar, düşük dozlarda cannabisinkinden (esrar) farklı olmayan bir relaksasyon hissi oluşturur. Daha yüksek dozlarda ise deneyimin, LSD’deki etkiye daha benzer bir durum yarattığı düşünülmektedir. Kullanıcılar, renklerin daha canlı ve yoğun hale geldiği, halüsinasyondan oluşan bir deneyim yaşarlar. Büyülü mantarın “trip”i yaklaşık 4 saat gibi, LSD’nin süresine göre daha kısa bir süredir.
Sihirli mantarlar özellikle 60’lı yıllardan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gerçeklikten uzaklaşma, gerçekte var olan duyguları görmezden gelme etkisi yaratan mantarlar, bireyin duygularında ani gel- gitlere yol açar. Bir an dünyanın en gözü kara insanıyken, göz açıp kapayana kadar varolan her şeyden korkmaya başlayabilirler.
Sihirli mantarların bağımlılık potansiyeli vardır. Psikolojik bağımlılığı güçlü olduğundan tedavisi de güçtür. Aşırı dozdan kurtulmak için su içmek gerekir.

MESKALİN (KAKTÜS)
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Bir kaktüs türü üzerine ilk sistemli araştırmayı, 1886 yılında Ludwig Lewin yayımlamıştır. Oysa aynı bitki; Meksika ve Güneybatı Amerikan yerlilerinin ve ilkel kabilelerin çok eskilerden beri tanıdıkları ve kullandıkları bir maddedir. Mistik törenlerde, düşünceyi değiştirmek, farklı boyutları algılamak, doğa ötesi güçlerle ilişki kurmak ve gerçeği keşfetmek amacıyla kullanılmıştır. Meskalinin, yapısı LSD ve psilosibin gibi maddelerden farklı olsa da; benzer etkiler ortaya çıkarttığından halüsinojen bir madde olarak kabul edilir. Etkisi LSD’ye benzer. Peyote kaktüsünün başlıca aktif maddesidir. Bu küçük tazemsi görünüşlü kaktüs, Meksika’da ve A.B.D.’nin güneybatısında yetişir.
Sokaktaki İsimleri
Küçük kaktüs başı, küçük kaktüs içkisi, kaktüs, doruklar, ay, yarım ay, kötü tohum, büyük şef.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Genellikle ağız yoluyla çiğnenerek, ancak bazen enjeksiyon ile de kullanılır. Çay, kahve, süt, portakal suyu ve diğer içeceklerle alınabilir. Kristal toz, kapsüller veya sıvı olarak küçük ampuller halinde bulunur.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
5 mg/kg meskalin, ışık ve renklerle ilgili şiddetli halüsinasyonlara neden olup anormal psişik etkiler yaratır. Alındıktan 30 dk.sonra etkileri ortaya çıkar ve 12 saat içinde de sonlanır. Güvenli ve rahat bir ortamda alınmadığında olumsuz etkiler yaratabilir.
Alındıktan sonra görsel izlenimler yoğunlaşmaya başlar, renklerde keskinleşme, görsel halisünasyonlar, öfori, her şeye karşı ilgisizlik, normal şartlarda olağan gözüken şeylerin olağanüstü belirtilere sahip olması, derinlik, zaman ve yer algılarının ortadan kalkması, yönelim bozukluğu, vücut ısısı ve kan basıncında artma, uykusuzluk ve zayıflık görülür. Meskalin kullanımı, algılanmakta olan her şeyin çarpıtılmasına, renklerin ve seslerin değişmesine, renklerin ses, seslerin de renk olarak algılanmasına neden olurlar. Meskalin LSD’den farklı olarak daha ziyade renklerle ilgili duyumlarda etki yapar. Kullanım esansında bilinç dışına itilmiş bir çok imaj ve bilgi ortaya çıkabilir. Sinestezi ve paresteziler görülebilir. Yan etkileri arasında panik atak, depresyon, paranoid hezeyanlar, göz bebeğinde büyüme, konfüzyon, intihar girişimleri vardır. Uzun vadede, kullanıcının hezeyan ve halüsinasyonlarına, depersonalizasyon ve derealizasyon eşlik ettiğinden psikozla karışan tablolar görülebilir.
Yoksunluk Belirtileri
Belli bir yoksunluk belirtisinden bahsedilmemiştir; ancak bağımlılık yapıcı etkileri yüksektir. Toleransı arttırır.
Entoksikasyon ve sonuçları
Yüksek doz alındığında depersonalizasyon, derealizasyon, anksiyete ve panik durumları görülür.