Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Mayıs 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  bds10.jpg
Gösterim: 4379
Boyut:  44.0 KB

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI


1914 Ağustos undan 1918 Kasım'ına kadar süren ve çok geniş bir bölgeyi içine alan uluslararası bir savaştır. Savaşın başlangıcında, İngiltere ve İngiliz Uluslar Topluluğu ülkeleri ile Fransa, Belçika, Rusya, Sırbistan ve savaşa kısa bir süre katılan Japonya İtilaf Devletleri'ni oluş­turdu. Bu devletlere daha sonra ABD, İtalya, Romanya, Yunanistan ve öbür bazı ülkeler de katıldılar. Öbür yanda ise İttifak Devletleri, yani Almanya, Avusturya-Macaristan İmpa­ratorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve çok sonra katılan Bulgaristan bulunuyordu.

Savaşın Nedenleri


18.yüzyılda Sanayi Devrimi'ni gerçekleştire­rek gelişen ve zenginleşen İngiltere, dünyanın her yerine yayılmış sömürgeleriyle, büyük bir imparatorluk kurmuştu. 19. yüzyılda Al­manya, Fransa, Japonya, ABD gibi bazı ülkeler de hızla sanayileşmeye başladılar ve 19.yüzyılın sonlarına doğru özellikle Alman­ya, İngiltere'ye ciddi bir rakip oldu. Büyü­yen ekonomisinin ve artan nüfusunun gereksi­nimlerini karşılayacak sömürgeler bulmak için dünyaya açılmaya çalışan Almanya, bir­çok yerde İngiltere ve Fransa ile karşı karşıya gelmeye başladı.

Balkanlar'da siyasal ve ekonomik etkisini artırmaya çalışan Avusturya-Macaristan İm­paratorluğu ile Rusya'nın çatışması da, uzun süreden beri Avrupa'nın gündeminde yer alan uluslararası sorunlardan biriydi. Ayrıca, Afrika, Orta Asya ve Ortadoğu yeni sömür­geler arayan devletlerin çıkar çatışmasına sahne olan önemli bölgelerdi.
Böylece, birbirleriyle kıyasıya çıkar çatış­ması içinde olan devletler, güvenliklerine yönelebilecek tehlikelere karşı önlem alma amacıyla aralarında çeşitli savunma antlaşma­ları yaptılar. İtilaf ve İttifak devletleri diye anılan iki karşıt cephe işte bu tür antlaşmaların ürünüdür.

Savaşın Başlaması


Avusturya'nın 1908'de işgal etmiş olduğu Bosna'nın Saraybosna kentinde, 28 Haziran 1914'te bir Sırp milliyetçisinin Avusturya veli-ahtını öldürmesi savaşı başlatan kıvılcım oldu. Bu olaydan Sırbistan'ı sorumlu tutan Avus­turya, 27 Temmuz 1914'te bu ülkeye saldırdı. Rusya Sırbistan'ı destekleyince Almanya, Avusturya'nın yandaşı olarak, Rusya'ya savaş açtı; Fransa da 1892'de imzaladığı İkili İttifak çerçevesinde Rusya'ya arka çıktı. Bunun üze­rine Almanya, Fransa'ya da savaş açtı.

Alman birlikleri Fransa'ya saldırmak için Belçika'ya girdiler. Daha 1839'da, herhangi bir saldırı karşısında Belçika'ya yardım etme­ye söz vermiş olan İngiltere, 4 Ağustos 1914'te Almanya'ya savaş açtı. Böylece, I. Dünya Savaşı başlamış oldu.

O yıllarda orduların savunma gücü saldırı gücünden fazlaydı. Başlangıçta güçlü filolara sahip olan İtilaf Devletleri, denizde üstünlüğü ele geçirdiler. Ama daha sonra Alman denizaltıları da ticaret gemilerinibatırmaya baş­ladı. Bu savaş aynı zamanda, etkin bir rol oynamamış olsalar da, uçakların kullanıldığı ilk savaştır.

Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesi


Osmanlı Devleti 20 Temmuz 1914'te tarafsız­lığını ilan etmişken, 2 Ağustos 1914'te Al­manya ile gizli bir anlaşma yaptı. 10 Ağustos' ta iki Alman savaş gemisi, Goeben ve Breslau İngiliz gemilerinin önünden kaçarken, Ça­nakkale Boğazı'ndan geçip Marmara'ya girdi. İtilaf Devletleri'nin protestoları karşısında, Osmanlı Devleti bu gemileri satın almış gibi göründü; adlarını da Yavuz ve Midilli olarak değiştirip kendi donanmasına kattı. Ardın­dan, içlerinde Yavuz'un da bulunduğu, Os­manlı donanması Karadeniz'e çıktı ve bazı Rus limanlarını bombaladı. Bunun üzerine 1 Kasım'da Rusya, 5 Kasım'da da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar.
Osmanlılar, ı. Dünya Savaşı'nda üç ana cephede savaştılar. Bunlar, Marmara ve Bo­ğazlar, Kafkasya ve Ortadoğu'dur.

Batı Cephesi


Savaş çıktığında, Avrupa'nın büyük ülkele­rinde tüm sağlıklı erkeklerin iki ya da üç yıl askerlik yapmalarını zorunlu kılan bir sistem uygulanıyordu. Bu nedenle de bu ülkelerin birkaç milyonu bulan orduları vardı. İngilte­re'de ise gönüllülerden oluşan ordu çok daha küçüktü ve bu ülkede zorunlu askerlik ancak 1916'da başladı.

Kara savaşlarının geçtiği en önemli iki alana, Almanya'nın batısı ve doğusu anlamın­da, Batı Cephesi ve Doğu Cephesi adları verildi. Daha sonra İtilaf Devletleri deniz kuvvetlerinin desteğiyle savaşı, özellikle Or­tadoğu ve Doğu Akdeniz'de, yeni bölgelere sıçrattı ve Almanlar'ın sömürgelerini ele ge­çirme olanağı buldu. Bir başka cephe de 1915'te İtalya'nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na saldırmasıyla, bu iki ülke ara­sındaki Isonzo vadisinde açıldı.

Almanlar'ın iki cephede birden savaşabil-mesini sağlayacak bir savaş planı,1905'de General Alfred von Schlieffen'ce (1833-1913) hazırlanmıştı. Amaç Doğu Cephesi'nde asker sayısı düşük tutulurken, Alman ordusunun olanca gücüyle Belçika üzerinden Fransa'ya girip, Fransız ordusunu ezmesiydi. Ama Fransızlar, Alman saldırısını Paris yakınların­da yer alan Marne Savaşı'nda durdurunca, Schlieffen'in planı bozuldu ve Almanya savaşı kısa bir sürede kazanma şansını yitirdi.

Bundan sonra Batı Cephesi'ndeki savaş, 1918 yazına kadar siper savaşı biçiminde sürdü. Belçika kıyısında Ostende dolayların­dan İsviçre sınırına kadar uzanan siperler, en azından 180 metre eninde ve dikenli tellerle örülmüş bir bölgeyle birbirinden ayrılıyordu. Her iki tarafın da ağır kayıplar verdiği savaşta topçu mermilerinin toprakta açtığı çukurlar ilerlemeyi zorlaştırıyordu. Genellikle savun­mada kalan Almanlar 1915'te bu cephede ilk kez zehirli gaz kullandılar. İtilaf askerleri önce paniğe kapıldılarsa da, daha sonra gaz maskeleriyle kendilerini koruyarak Al­man saldırısını püskürttüler.İngilizler, siper ve engel tanımayan zırhlı bir motorlu taşıt olan tankı ilk kez bu cephede kullandılar . Ne var ki, 15 Eylül 1916'da Somme Irmağı yakınlarında az sayıda tankla saldırıya geçmiş olmaları, başarı şans­larını yitirmelerine yol açtı.

Somme Savaşı,


Batı Cephesi'ndeki büyük çatışmaların tüm özelliklerini taşıyordu. İngi­liz komutanı Sir Douglas Haig'in (1861-1928) yönettiği saldırı Alman siperlerinin bir hafta süreyle bombardıman edilmesiyle başladı. Yi­nelenen saldın ve karşı saldırılarla gelişen savaş, kasıma kadar sürdü.

Batıdaki önemli çatışmalardan bir başkası da Almanlar'ın Verdun'deki Fransız tabyala­rına karşı giriştikleri saldırıdır. 1916'daki bu çatışmada, önce geri püskürtülen Fransızlar, yıl sonuna kadar General Henri Philippe Petain (1856-1951) komutasında, yitirdikleri toprakların çoğunu geri aldılar. 1917'de de şiddetle süren, büyük can ve mal kaybına yol açan çatışmalar Batı Cephe­si'nde iki tarafı da zayıflattı. 1917'de Fransız ordusunda baş gösteren ayaklanmaları önle­mek ve genelde duruma bir çözüm bulmak için Sir Douglas Haig, Ypres yakınlarında yeni bir saldırı başlattı. Üç ay süren şiddetli çatışmalardan sonra bu saldırı da Passchen-daele bataklıklarında son buldu.

Doğu Cephesi


Doğu Cephesi'nde savaş, batıya göre daha belirsiz bir çizgide sürdü. Saldıran tarafın gücüne göre zafer kimi zaman bir tarafın, kimi zaman öbür tarafın oldu. 1914 Ağustos'unda Doğu Prusya'ya giren Ruslar, Tannenberg Savaşı'nda, daha sonra bütün Alman ordularının başına geçecek olan Paul von Hindenburg (1847-1934) ve Erich Ludendorff (1865-1937) komutasındaki birliklerce büyük bir yenilgiye uğratıldı.

1915 yazında Almanlar, Ruslar'ı Doğu Cephesi'nde geri püskürtünce, bu başarıdan umutlanan Bulgarlar da İttifak Devletleri'ne katıldılar. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan birlikleri Sırbistan'ı işgal ettiler. Sırbistan'a yardım etmek için Yunanistan'ın Selanik ken­tine çıkarma yapan İtilaf Devletleri savaşın sonuna kadar başarı sağlayamadılar.Ruslar 1916'da silah ve cephane açısından büyük sıkıntı içindeyken, bugün SSCB'yi Romanya'dan ayıran dağlık Bukovina bölge­sinde, Avusturyalılara karşı beklenmedik bir saldırıya giriştiler. Bu saldırının başarıyla sonuçlanmasından yüreklenen Romanya, İti­laf Devletleri'ne katılmak istediyse de, Batı Cephesi'nden çektikleri birliklerle Roman­ya'ya saldıran Almanlar, Rumenler'i büyük bir yenilgiye uğrattılar.
İtalya, İtilaf Devletleri'ne 1915'te katıldı. İtalya ile Avusturya sınırındaki dağların do­rukları Avusturyalıların elinde olduğundan, İtalyanlar zorlu çatışmalar sonucu çok az ilerleyebildiler ve ağır kayıplar verdiler.

Osmanlı Cepheleri


Kafkasya Cephesi. 1914'te Ruslar Sarıkamış üzerinden Erzurum'a doğru ilerlediler. Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Arda­han ve Sarıkamış'ta, şiddetli kışın da etkisiy­le, çok büyük kayıplar verdi. 1916'da geniş çaplı bir saldırı başlatan Çarlık Rusya'sı bir­likleri, Trabzon ve Erzincan'ı alarak, Van Gölü'ne kadar indiler. Osmanlı ordusunun başlattığı karşı saldırı Muş ve Bitlis'in geri alınmasından sonra durduruldu. Bundan son­ra bu cephede önemli bir gelişme olmadı.

Marmara ve Boğazlar Bölgesi.
Kafkas Cep­hesindeki Ruslar'a yardım etmek amacıyla yeni bir cephe açmaya karar veren İtilaf Devletleri, 19 Şubat 1915'te Çanakkale Boğazı'nda bir saldırı başlattılar. Boğazı geçme girişimleri başarısızlığa uğrayınca geri çekilen İngiliz ve Fransız donanmaları, 25 Nisan'da Gelibolu'ya çıkarma yaptılar. Mustafa Kemal ve Liman von Sanders yönetimindeki Türk birliklerinin kararlı direnişleri sonunda Aralık 1915-Ocak 1916'da tüm İtilaf birlikleri Mar­mara ve Boğazlar bölgesinden çekildiOrtadoğu Cephesi. Savaşın başında Suriye, Filistin ve Arabistan'ın büyük bölümü Os­manlı İmparatofluğu'na bağlıydı. Basra Körfezi'nde bulunan petrol yataklarını korumak için İngiliz yönetimindeki Hint birlikleri 21 Kasım 1914'te Basra'yı işgal ettiler. Daha sonra Dicle Irmağı boyunca kuzeye yönelen bu birlikler, Kut-ül-Amare'de Osmanlı birlik­lerince kuşatıldılar ve 147 gün süren bir kuşatmadan sonra 1916'da teslim oldular. İkinci Mezopotamya saldırısında İngilizler Kut-ül-Amare'yi; 11 Mart 1917'de de Bağ­dat'ı ele geçirdiler.Daha batıda, İngiliz orduları ve İngiliz Uluslar Topluluğu birlikleri Mısır'dan sonra Sina Çölü'nü geçerek Filistin'e doğru ilerledi-lerse de Gazze'de Osmanlı ordusuna iki kez yenilince, bir yılı aşkın bir süre burada kaldı­lar. İngiliz birliklerinin başına getirilen Gene­ral Edmund Allenby (1861-1936) 1917 sonba­harında başlattığı saldırı ile Osmanlı orduları­nı ikiye bölerek 9 Kasım'da Kudüs'ü işgal etti.

Birliklerin çoğu Batı Cephesi'ne yardıma gönderildiğinden, savaş uzunca bir duraklama dönemine girdi. Hindistan'dan yardım alan ve İngiliz casusu T. E. Lavvrence'in (1888-1935) kışkırttığı Arap ayaklanmasından yararlanan Allenby, ordusunu gizlice Akdeniz kıyıların­da topladı; hızla harekete geçerek önce Şam'ı, ardından Halep'i işgal etti. İngiliz orduları Musul'a yürürken, Osmanlılar teslim oldular ve 30 Ekim'de Mondros Mütarekesi'ni imzaladılar

Kara Savaşlarının Son Aşamaları


Rusya'daki 1917 Devrimi , İtilaf Devletleri'nin Doğu Cephesi'nde çökmesine yol açti. Almanlar başka yerlerde savaşabilmek için birliklerini bu cepheden çektiler. Avusturyalılarda birlikte Caporet-to'da ani bir saldırı düzenleyerek İtalyanlar'a ağır kayıplar verdirdiler ve Piave Irmağı'na kadar sürdüler.

Bu arada Alman denizaltılarının ticaret gemilerine saldırması ABD'nin İtilaf Devlet­leri'nin yanında savaşmaya karar vermesine neden oldu. Ayrıca, 1917 başlarında Alman­ya'nın, kendi safına çekmek için Meksika'ya ABD'nin Texas, New Mexico, Arizona eya­letlerini verme sözünde bulunduğu öğrenilin­ce, ABD'nin savaşa girme kararı kesinleşti.

İtilaf Devletleri'ne para, araç ve gereç yar­dımına başlayan ABD, ordularını Avrupa'da savaşmaya hemen gönderemedi. 1917 Ma-yıs'ında ABD hükümeti Kura ile Askerlik Yasası'nı çıkarınca 21-30 yaş arasındaki tüm erkekleri silah altına alma yetkisine sahip oldu. 1917-18 kışı, İtilaf Devletleri'nin savunmada, ABD birliklerini beklemek zo­runda kaldıkları bir dönemdi. Bu durumdan yararlanan Almanlar, 1918 baharında son bir yarma girişiminde bulunmaya karar verdiler. İtilaf Devletleri bu şiddetli saldırıları zorlukla durdurabildi. Bu sırada batıdaki bütün İtilaf Devletleri birliklerinin komutası Fransız Ma­reşali Ferdinand Foch'a (1851-1929) verildi ve her ay 300 bin ABD askerinin gelmeye başlamasıyla durum değişti.

1918 Temmuz'unda saldırı sırası Foch'a gelmişti. Fransızlar'ın güneyde geliştirdikleri başarılı bir saldırının ardından, İngiltere, Ka­nada ve Avustralya birlikleri 8 Ağustos'ta Amiens yakınlarında genel bir saldırı başlattı­lar. Kasım ayında Almanlar savaşın başladığı 1914 hattına çekilmişti.
İtilaf ordularına Selanik'te yenilen Bulgar­lar, 29 Eylül'de teslim oldular. İtilaf güçleri bu kez İtalya'da Piave Irmağı'nı geçti ve Vittorio Veneto Savaşı'nda kesin bir yenilgiye uğrayan Avusturya, 3 Kasım'da Padova Ateş­kes Antlaşması'nı imzaladı.

Deniz Savaşları


Amiral Sir John Jellicoe (1859-1935) komuta­sındaki İngiliz büyük donanması, daha güçsüz ve deneyimsiz Almanaçık deniz donanması ile karşılaşmak için sabırsızlanıyordu. 28 Ağustos 1914'te Amiral Sir David Beatty'nin (1871-1936) yönetiminde ağır silahlarla dona­tılmış zırhlı, büyük ve hızlı savaş gemileri olan kruvazörlerin desteklediği hafif İngiliz savaş gemileri, Alman kıyıları açıklarındaki Ffeligo-land Körfezi Savaşı'nda üç Alman kruvazörü­nü batırdı.Açık denizlerde İngiliz deniz kuvvetleri as­keri birlikleri taşıyan gemilere eşlik ediyor ve Alman sömürgelerinin ele geçirilmesine yar­dımcı oluyordu. General Paul von Lettow-Vorbeck'in savunduğu Alman Doğu Afrika'sı dışındaki tüm Alman sömürgeleri kolayca ele geçirildi. Alman kruvazörleri, özellikle de 15 ticaret gemisini batıran Emden kruvazörü açık deniz­lerde büyük tehlikelere yol açıyordu. Emden'i daha sonra, Avustralya deniz kuvvetlerine bağlı Sydney kruvazörü Hint Okyanusu'ndaki Cocos Adaları yakınlarında batırdı.Alman donanması itilaf birliklerinin kıyıla­ra denizden çıkarma yapmasını engellerken, İtilaf Devletleri'nin donanmaları da asker ve gereç yedeklemelerini rahatça yapabilmek için açık denizleri kolluyor, aynı zamanda İt­tifak Devletleri'nin deniz yolundan besin ve gereç yardımı almalarına engel oluyordu. 1915 Şubat'ında açıklanan bu ablukanın ciddi sonuçlar vermesi için iki yıl geçmesi gerekti.

İngiliz ablukasına yanıt olarak Almanlar, İngiltere çevresindeki sularda yol alan her ti­caret gemisini, içindekileri uyarmadan batıra­caklarını açıkladılar. Denizaltıların bu biçim­de kullanımı uluslararası yasalara aykırıydı ve ABD, Almanya'nın bu tutumunu protesto et­ti. Bir Alman denizaltısının İngiliz yolcu ge­misi Lusitania'yı 7 Mayıs 1915'te batırması ve içlerinde ABD'lilerin de bulunduğu 1.200'e yakın yolcunun yaşamını yitirmesi protesto­ların artmasına neden oldu ve Almanlar bir süre büyük yolcu gemilerini uyarıda bulunma­dan batırmayacaklarına söz vermek zorunda kaldılar. Lusitania'mn batırılışı, ABD'nin İti­laf Devletleri'ne verdiği desteği ve savaşa giri­şini büyük ölçüde etkiledi.

İngiliz ve Alman donanması arasındaki en büyük çatışma 31 Mayıs 1916'da oldu. İngiliz­ler ile Almanlar, önce kruvazörler savaşında, hemen ardından da iki ana donanma arasın­daki Jutland Savaşı'nda karşı karşıya geldiler. Almanlar başarılı bir manevrayla kaçmayı başardılar ve kayıpları İngilizler'in ancak yarı­sı kadar oldu. İngilizler, kayıplarına karşın, Kuzey Denizi'ndeki üstünlüklerini sürdür­düler.
Ad:  bds6.jpg
Gösterim: 4724
Boyut:  44.1 KB

1916'da Alman denizaltılarının saldırıları arttı ve ticaret gemilerinin batırılma hızı, ye­nilerinin yapılma hızını geçti. 1917 Şubat'ında Almanlar, İtilaf Devletleri limanlarına giden ya da bu limanlardan ayrılan tüm gemileri, hiçbir uyarıda bulunmaksızın batıracaklarını açıkladılar. İtilaf Devletleri'nin gemi kayıpla­rı giderek yükseldi ve nisanda İngiltere'den uzak limanlar için ayrılan her dört ticaret ge­misinden biri geri dönemedi. Şubat sonunda İngiltere'de ancak altı hafta yetecek kadar ta­hıl stoku kalmıştı. O dönemde ne deniz di­bindeki denizaltıların yerini saptayabilecek, ne de yeri bilinenleri bulundukları yerde yok edebilecek kadar gelişkin araçlar vardı. Gü­venlik için ticaret gemileri silahlandırıldı ve ticaret konvoylarına savaş gemileri eşlik etti. Bu önlemler batırılan gemi sayısını bir ölçü­de azalttı. Bu arada denizaltıların yerlerini saptama ve yok etme yöntemleri de geliştiril­di. Bazı denizaltılar da "Q gemisi" denen ve gizli toplarla donatılmış ticaret gemilerince batırıldı. Deniz erleri ve subaylarının gizlen­diği bu gemilere bir denizaltı saldırısı oldu­ğunda, önce "paniğe uğramış bir grup" kur­tarma sandallarına binip açılıyordu. Denizal­tı, Q gemisinin işini tamamen bitirmek için su yüzüne çıkınca, gemide kalan denizciler giz­ledikleri silahları ortaya çıkararak denizaltıyı top ateşine tutuyorlardı.

Almanlar bu savaşta, çoğunluğu 1917 ve 1918'de olmak üzere yaklaşık 200 denizaltı yi­tirdiler. Gene de Alman denizaltıları 6.000 gemi batırdı.
Alman açık deniz donanmasının uzun süre denize açılamaması büyük gemilerde başkal­dırmalara neden oldu. 29 Ekim 1918'de, do­nanmaya denize açılması emri verildiğinde denizciler bu emre uymadı.

Hava Savaşları


I. Dünya Savaşı'nda hava kuvvetlerinin en önemli görevi deniz ve kara savaşlarını des­teklemekti. Savaşın başında, karacıların ve denizcilerin hava kuvvetleri ayrı ayrıydı. Ö günlerde uçaklar emekleme dönemindeydi ve en kullanışlı uzun yol hava ulaşım aracı Al­manlar'ın geliştirdiği, kocaman bir puro görü­nümündeki zeplin havagemileriydi.
1915 başlarında zeplinler geceleri İngiliz kentlerini bombaladı. Ama 1916'dan sonra savaş uçakları ve uçaksavarlar devreye girin­ce, zeplinlerin saldırıları azaldı. 1917'de Al­man uçakları Londra'yı ve öbür büyük kentle­ri, genellikle ay ışığında, kimi kez de gündüz­leri bombalamaya başladılar.

Son büyük hava saldırısı 1917'de, 19 Mayıs'ı 20 Mayıs'a bağlayan gece 43 bombardıman uçağıyla başlatıldı ve bu uçakların 13'ü Lon­dra'ya ulaştı. Halkı yaklaşan saldırılara karşıuyaran sistem oldukça etkiliydi; ama II. Dünya Savaşı'nda geliştirilen korunaklar tü­ründe çok az yer vardı. İngiltere'ye yapılan hava saldırılarında 1.300 kişi öldü, 3.000'den fazla kişi yaralandı.
Savaşın sürdüğü cephelerde düşmanın yeri­ni ve hareketlerini gözlemek ve fotoğraf çek­mek için de uçaklar kullanıldı. Sonuçta, sık sık yoğun hava çatışmaları oldu. Uçaklar aynı zamanda demiryolu kavşaklarını, havaalanla­rını ve levazım depolarını da bombalamak için kullanıldılar.

Deniz uçaklarının bu savaşta görevleri ol­dukça sınırlıydı. Bu uçaklar ya tekerlek yeri­ne konan kızaklarla denize inip kalkabiliyor ya da büyük savaş gemilerine eklenen pistler­den havalanabiliyordu. İlk uçak gemisi olan HMS Argus, uçakların inip kalkabileceği düz üst güvertesiyle ancak 1918 Eylül'ünde hiz­mete sokulabildi. İngiltere ve ABD, "Blimp" adı verilen küçük uçakları denizaltılan ara­mak için kullandılar.

Savaşın Sonu


Almanlar 3 Ekim 1918'de, ABD Başkanı Wood-row "VVilson'a ateşkes istemiyle başvurdu­lar. Başkan kayıtsız şartsız teslim olmalarını istedi. Bu sırada İtilaf Devletleri'nin deniz ab­lukası nedeniyle açlıktan kırılan Alman halkı 4 Kasım 1918'de ayaklandı.Alman ordularının tam bir bozguna uğra­mamasına karşın, 11 Kasım 1918 sabahı Al­man yetkililer yenilgilerini kabul eden bir si­lah bırakma antlaşmasını imzaladılar. Bu ant­laşma Compiegne Ormanı'nda, Foch'un özel vagonunda imzalandı ve imzadan altı saat sonra, 11. ayın 11. günü, saat ll'de yürürlü­ğe girdi.

Antlaşmalar


Barış antlaşmalarının ilkelerini ABD Başkanı "VVilson, İngiltere'de 1916 sonundan beri baş­bakan olan David Lloyd George ve Fransız Başbakanı Georges Clemencau saptadı. Ant­laşmalarda, VVilson'un dediği gibi, "dünyada demokrasiyi güven altına almak" amacı güdü­lüyordu. Avrupa'daki sınırların, bir ulusun başka bir ulus egemenliğinde kalmamasını sağlayacak bir biçimde düzenlenmesine çalı­şıldı.Almanya, Alsace-Lorraine'i Fransa'ya, Si-lezya'nın bir bölümünü, yeniden kurulan Po­lonya Devleti'ne verdi ve tüm sömürgelerini yitirdi. Macaristan'ın bağımsızlığını ilan etme­sinden sonra Avusturya-Macaristan İmpara­torluğu kuzey bölgesindeki toprakları yeni Çekoslovakya ve Polonya devletlerine; doğu­sundaki bazı yerleri Romanya'ya; güneydeki­leri, sınırları genişletilen Sırp devleti Yugoslav­ya'ya bırakırken, batıdaki Fiume (bugün Ri-jeka) bölgesini İtalya aldı. Baltık kıyısında Estonya, Letonya ve Litvanya adında üç yeni devlet kuruldu.

Osmanlılar ile yapılan Sevr (Sevres) Ant­laşması ile Osmanlı topraklarının bir bölümü Yunanistan ve başka bazı devletler arasında paylaştırıldı. Mustafa Kemal başkanlığındaki Ankara hükümetinin tanımadığı bu antlaşma, Kurtuluş Savaşı so­nunda ortadan kalktı (bak. Kurtuluş Savaşi). Ortadoğu'da o zamana kadar Osmanlı İmpa­ratorluğu egemenliğinde bulunan topraklar ile Almanya'nın sömürgeleri, Milletler Cemi­yeti adına yönetilmek üzere, bazı İtilaf Dev­letleri'nin mandası altına girdi. Dünya barışı­nı korumak ve anlaşmazlıkları çözmek için kurulan Milletler Cemiyeti pek başarılı ola­madı.
Almanya yalnızca gönüllülerden oluşan kı­sıtlı bir kara ve deniz ordusu bulundurabile­cek, denizaltı, tank gibi savaş araçlarına sahip olamayacağı gibi hava kuvvetleri de oluştura­mayacaktı. Alman donanmasının büyük bir bölümü Orkney Adaları'nda bulunan Scapa Flow'a götürülerek 21 Haziran 1919'da kendi denizcilerinin eliyle batırıldı.

28 Haziran 1919'da Almanya ile imzalanan Versay (Versailles) Antlaşması ile Milletler Cemiyeti'nin kurulmasını öngören yazılı an­laşma aynı gün yürürlüğe girdi. Senatosunda Milletler Cemiyeti'ne girmesine karşı çıkıldığı için ABD, Versay Antlaşması'nı tanımadı, Almanya ve Avusturya ile 1921 Ekim'inde ay­rı barış antlaşmaları imzaladı.
Savaşın doğrudan yol açtığı ölümler, yakla­şık 5 milyonu İtilaf Devletleri'nden olmak üzere, 8,5 milyona ulaştı. Ayrıca 21 milyon sivil yaralandı. Bunlara ek olarak dünyanın değişik bölgelerinde, savaş yüzünden çıkan hastalıklardan ve kıtlıktan 20 milyona yakın insan öldü.

MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 28 Haziran 2016 04:09