Arama

Ezop (Aisopos) - Tek Mesaj #2

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Şubat 2011       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ezop (Yunanca: Aisopos)


Fabl, öğüt ya da ders vermek için anlatılan, kahramanları hayvanlardan seçilmiş kısa bir öyküdür.
En ünlü fablları Ezop adında bir Yunanlının anlattığı bilinmektedir.

Ezop’un İÖ 7. yüzyılın sonunda ve 6. yüzyılın başında yaşamış olduğu sanılmaktadır. Atinalıların nefret ettiği Pisistratus adlı kralın hüküm sürdüğü dönemde Atina’ya giden Ezop’un, gelecek yeni bir kralın eskisini aratacağını göstermek için Atinalı-lar’a “Kral Arayan Kurbağalar” masalını anlattığı söylenir.
Ezop’a ilişkin çeşitli söylentilerden biri onun özgürlüğünü kazanmış bir köle olduğu ve sonradan krallara akıl hocalığı ettiği yolundadır.

Ezop’un masalları başlangıçta yazılı değildi. Yaşlılar bildikleri masalları gençlere anlatır, bunlar kulaktan kulağa dolaşırdı. Filozof Sokrat’ın hapisteyken bazı masalları koşuk biçimine getirdiği söylenir. İÖ 4. yüzyılda Demetrios adında bir Yunanlı fablları toplu hale getirmiş, IS 1. yüzyılda İse fabllar Latince’ye çevrilmiştir. Fabllarda çeşitli bilgiler de vardır. Hayvanların özelliklerini öğretirken, insanların kendi kendilerini tanımalarına yardımcı olurlar. Fabllar Fransız yazar La Fontaine gibi pek çok yazan etkilemiştir.

Aisopos (Ezop),
hayvanlarda gözlemlediği davranış ve ilişkilerden yola çıkarak ilginç bulduğu olayları, durumları işleyerek; insanlar arasındaki çelişki ve çatışmalara dikkat çekerek, insanlığın içinde bulunduğu duruma ayna tutmuştur. Ezop Masalları Yunan klasiklerinden biridir. Dünya klasikleri arasında önemli bir yere sahiptir. Dünyada en çok tanınan klasiklerden birisi olduğu söylense de bu durum bir abartı sayılamaz. Bazı söyleşilerde Ezop’tan masalların anlatıldığına tanık olmuşuzdur. Çoğu kişi Ezop masallarını okumuş veya dinlemiştir. Hangimizin dağarcığında “İnatçı İki Keçi” masalı yoktur ki? Çocukluk yıllarımızda, ilköğretim sıralarında bu masalı okuyup sevmişİzdİr. Ezop bir aydınlanmacı yazar; kitabı, ‘Aydınlanma Kitaplığımızın başat eserlerindendir.

Kitapta eleştirici, sorgulayıcı bir tavır ve mantık egemen. Kitaptaki masalların çözümlemesi yapıldığında bunu anlamak kolaylıkla mümkün. Anlatılan masalların insanları düşünmeye ve yorumlamaya davet ettiği açık. Arif olan anlar duygu ve düşüncesiyle hareket edilmiş, insanlığın durumu evrensel düzeyde tartışılmıştır.

EZOP MASALLARI


Ad:  fabl.jpg
Gösterim: 1502
Boyut:  30.8 KB

HOROZ İLE TİLKİ


Bir çiftlikte güzel bir horoz yaşıyordu. Horoz her sabah çiftliğin yakınındaki bir ağaca çıkar, güzel sesiyle… Ü!…ürü!… ü!… ürü!… ü!… diye öter. Çiftlikteki hayvanları uyandırırdı. Çiftliğin yakınında bir de tilki yaşıyordu. Tilki horozun sesini duydukça, onu yemeyi içinden geçirir,nasıl yakalayacağını hesaplardı. Tilki her sabah horozun sesini duyar duymaz yatağından kalkar, horozun çıktığı ağacın altına gelir, horozu ağaçtan indirmek için çeşit çeşit dil dökerdi. Bir gün kurnaz tilki horoza:
– Sesiniz ne kadar güzel horoz kardeş. Tüyleriniz renk renk pırıl pırıl. İbiğiniz kralların tacı gibi başınızı süslüyor. Sanırım bu dünyada sizin kadar güzel bir hayvan yoktur. Sizin gibi yakışıklı bir arkadaşım olmasını çok isterdim. Benimle arkadaş olmaz mısınız? Tilkinin bu davranışlarından çok rahatsız olan, ondan kurtulmak isteyen horoz bir kurnazlık düşündü.
– Niçin olmayayım. Ben de sizin gibi kurnaz bir arkadaşım olsun isterim. Yalnız bir önerim olacak. Benim Karabaş adında çok samimi bir arkadaşım köpek var. Onu da aramıza alalım. Üç dost oluruz. O da çok azgın ve yırtıcı bir hayvandır. Bizi korur. Dilerseniz Karabaşı hemen çağıralım gelsin, der.
Kurnaz tilki:
– Hayır bu işi yarına bırakalım. Bugün benim çok işim var, deyip gider. Gidiş o gidiş. Bir daha artık hiç gelmez. Bundan sonra da horoz rahat rahat ağaçta ötmesine devam eder.

TİLKİ İLE ÜZÜMLER


Tilki çok acıkmış ve bir bağa girmiş. Üzümlerin iştah açıcı görüntülerine bakarak, karnını doyurmak İstemiş. Ancak, bîr türlü yetişip de, o güzelim üzümlerden koparıp yiyememiş. Bu sefer de, “önemli değil canım, nasıl olsa hepsi ekşiydi” demiş.
Elde edemediğimiz bir şeyi kötülemek, çok kolaydır.

ADAM İLE ASLAN


Bir adam ile bir aslan birlikte yolculuk ediyorlarmış. Hangisinin daha cesur ve güçlü olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar. Yolda, bir aslanı boğan bir adam heykeline rastlamışlar. “Görüyor musun?” demiş adam, aslana, “Bu heykel, insanın daha üstün olduğunun en iyi kanıtı değil mi?”
“O senin yorumun” diye cevap vermiş aslan, “O heykeli bir aslan yapsaydı, aslanın pençesinde en az yirmi insan olurdu.”

KURT İLE AT


Kurdun biri bir tarladan geçiyormuş, boydan boya arpa görmüş. Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez ki! Bırakıp gitmiş. Yolda Önüne bir at çıkmış. Onu görünce: “Ben de seni arıyordum/’ demiş; “şurada arpa buldum, ama yiyemedim, sana sakladım, bayılırım senin dişlerinin gıcırtısına. Gel, sen ye, ben de seyredeyim.” At kanmamış bu sözlere: “Yahu,” demiş, “ben kurtları bilmez miyim? Sen arpa yiyebil-seydin karnını doyurmak zevkini bırakır da kulaklarının zevkini düşünür müydün?” demiş.
yaratılışlarından kötü olanlar, kendilerine iyilik ediyormuş gibi bir süs verseler de gene kimseyi kandıramazlar,

FİTNECİ ASLAN


Aç aslan bir çayırdaki üç ineği gözüne kesmiş: kesmiş ya, üçünden korkmuş.
“Ben birini parçalarken öbür ikisi bir olur, hakkımdan gelirler sonra.” Diye düşünmüş.”En iyisi,” demiş, “Bunları ben birbirlerinden ayırayım, teker teker paralayım. Daha kolay olur benim için.”
Öyle yapmış aralarına girip fitneyi sokmuş, her birini öbüründen ayırmış. Sonra teker teker tenhada kıstırıp paralamış, yemiş.
(Birlik güçlülük verir. Bir olundu mu düşmanlar çekinir, sokulmaz. Akıllı kişi dediğin, dostlarının, akıl yoldaşlarının yanından ayrılmaz, kopmaz hiç. Güvenli olur.)

ÜRKEK TAVŞAN İLE KURBAĞALAR


Ormanların en korkak hayvanı tavşanmış. Yaprak kımıldasa hemen saklanacak yer ararmış. Ona bu kadar korkak olmaması gerektiğini söylüyorlarmış ama bu sözde pek işe yaramıyormuş. Kendisinden çok daha küçük hayvanların ormanda korkusuzca gezdiğini gören tavşan korkaklığına daha bir üzülürmüş.
Bir gün tavşan ormanda gezintiye çıkmış. Tabii buna gezinti denirse. Korka korka, saklana saklana yüreği ağzına gelerek yürüyormuş ormanda. Tam gölün kıyısına geldiğinde vwırrrakk wırraaakkk diye bağırarak suya atlayan kurbağalar görmüş. Buna çok şaşırmış. Çünkü kurbağalarda kendisinden korktukları için suya atlıyorlarmış. Tavşan o an anlamış ki ormanda kendisinden daha korkak hayvanlarda var.
O günden sonra tavşan korkusunu az da olsa yenmeyi başarmış
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 16:04