Arama

Kimyanın Tarihçesi - Tek Mesaj #5

Tykhe - avatarı
Tykhe
VIP Tinky Winky
30 Temmuz 2012       Mesaj #5
Tykhe - avatarı
VIP Tinky Winky
Kimyanın Tarihi Kuşbakışı Kimya

Yüzyılımızda gerek doğa bilimleri gerekse uygulamalı bilimler arasında, uygarlığı en derinden etkileyen uğraşı alanları içinde sayılabilen kimya, insan topluluklarının toplumlaşma süreçleriyle yaşıttır. Bu bağlamda akla gelebilen "İlk kimyacı kimdir?" sorusunun yanıtı, "Ateşi kullanan ilk kişidir!.." olabilir. Bu kişiyi; mitolojiden esinlenerek, ateşi tanrılardan çalıp insanlara armağan eden Prometheus olarak adlandırmak ya da antropolojiye dayanarak, günümüzden yaklaşık 1,5 milyon yıl önce taşlardan ocak kurup aşını pişiren bir Homo Erektus olarak saptamak size kalmıştır.

Fiziksel evrende yer alan ya da alabilecek maddelerin temel yapılarını, bileşimlerini, dönüşümlerini, çözümleme, bireşim ve büyük ölçekli üretim yöntemlerini araştıran bilim" olarak tanımlayabileceğimiz kimya; kavramları ve yöntemleri ile meteorolojiden kozmolojiye, psikolojiden paleontolojiye, felsefeden müziğe tüm insan uğraşıları içinde raslanabilen bir yaygınlık kazanmıştır.

(i) İlkçağ Kimyası
"Kimya" sözcüğünün kökeni kesin olarak bilinmemekle birlikte Mısır'ın yerli halkı olan Kopt'ların dilinde "Kara toprak" anlamına gelen "Khema" ya da "Khemeia" dan türediği sanılmaktadır. Bir başka görüşe göre Yunanca "Khyima" yani "Metal dökümü" sözcüğünden gelmektedir.
Ancak; ateşin kullanılışının günümüzden 1,5 milyon yıl öncesine uzandığı, mineral boyaların kozmetik amaçlı kullanımının 50.000 yıl, seramik fırınlarının 30.000 yıl önce bilindiği göz önüne alınırsa kimyanın ilgi alanı içine giren uğraşılar, yazının bulunuşuna bağladığımız tarih çağlarından çok daha önceden beri varolmuşlardır.
Gerek rahat ve güvenli yaşama dürtüsü gerekse doğayı ve yaşamı kavrama dürtüsünün insanoğlunda geliştirdiği doğayı anlama ve değiştirme etkinliği, zaman içinde ortaya çıkan ilk uygarlıklarda görgül bilgilerle çeşitli ürünlerin elde edilmesini sağlamıştır. Özellikle Mezopotamya, Nil, İndüs, Sarıırmak gibi büyük akarsu havzalarında konuşlanmış toplumlardaki teknik üretimler, az çok birbirine benzemekte ve aşağı yukarı aynı tarih dilimi içinde yer almaktadırlar. Arkeolojik kayıtlarla tarihlendirilmiş olan bu üretimlerin belli başlıları şöyle sıralanabilir:

Cam Üretimi ve İşleme
Eski Mısır uygarlığında, İ.Ö.3400 tarihinde yapılmış cam boncuklar, İ.Ö.1400 den cam vazolar bulunmuştur. Sodyum bikarbonat (NaHCO3) ve Sodyum sülfat (Na2SO4) içeren yeraltı sularının yüzeye çıkıp buharlaştıktan sonra toplanan mineraller karışımı, sodyumun karbonat, bikarbonat, sülfat ve klorür tuzlarından oluşmaktaydı. "Natron" adı verilen bu karışımın kuvars (SiO2) ile ısıtılması, ilk cam örneklerini oluşturmuştur. Kum (SiO2), Kireç (CaO) ve Malahit’in (CuCO3.Cu(OH)2) yaklaşık 800 dereceye ısıtılması ile elde edilen "Mısır mavisi" (CaO.CuO.4SiO2) ilk kullanılan renkli pigmentlerdendir. Seramik ve cam malzemede sır olarak çeşitli mineraller ve metal bileşikleri kullanılmıştır. Bunlardan, Kalay oksit (SnO) beyaz, Kobalt tuzları koyu mavi, Bakır tuzları açık mavi, Realgar (AsS) turuncu, Orpimen (As2S3) ve Sfalerit (ZnS) sarı, Pirolusit (MnO2) siyah, Hematit (Fe3O4) kızıl kahverengi sırları oluşturmuşlardır.

Değerli Taşlar
Mezopotamyadaki Ur kenti kalıntılarında süs eşyası olarak Lapis lazuli (Ultramarin, Laciverttaşı) kullanıldığı saptanmıştır. [Na5S(AlSiO4)3] formülündeki, Lazurit adıyla bilinen bu minerali eski Mısır'lılar da kullanmışlardır. Değerli taş ve metallerin ender bulunur ve pahalı maddeler olması, bunların taklitlerinin yapılması ya da taklitlerinden sakınılması için türlü yöntemlerin geliştirilmesini sağlamıştır. Bu bağlamda Bakır çalığı [Cu(CH3COO)2.CuO.6H2O], Zencefre (HgS), Sülüğen (Pb3O4), Kobalt oksit (CoO), Demir (II)oksit (FeO), Bakır oksitler, balık pulları, sedef kırıkları, dana safrası, gelincik çiçeği suyu, dut suyu gibi taklit taşların hammaddeleri sayılabilir.

Metaller ve Madencilik
Bugün Afganistan sınırları içinde kalan bir bölgede, Malahit (CuCO3.Cu(OH)2) adlı mineralinden Bakır elde edilmesi, İ.Ö.5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. En eski Altın, Gümüş, Kurşun ve Bakır örnekleri Mısır ve Mezopotamya’da İ.Ö.4000, Kalay ve Tunç örnekleri İ.Ö.3400, Antimon örnekleri İ.Ö.2500 tarihlerinden kalmadır. Doğu Karadeniz2deki cevherlerinden Demir elde edilmesi ise İ.Ö.1500 ile başlar. Basit kil fırınlarda cevherlerin odun kömürüyle indirgenmesi sonucunda çok dışıklı olarak elde edilen metal, oldukça kötü nitelikliydi. Dökme demir, ancak İ.S.II. yüzyılda Çin’de elde edilebilmiştir. Genel olarak metal cevherleri önce kavurma işlemi ile metal oksitlere dönüştürülüyor, sonra odun kömürüyle indirgenerek metal elde ediliyordu. Eskiden beri bilinen tunç (bronz) ve pirinçten başka, Helenistik dönem kayıtlarında adı sıkça geçen bir alaşım da, 3 kısım Altın ve 1 kısım Gümüşten yapılan "Asem" ya da "Elektrum" dur. Metallerin üretimi, arıtımı ve arılıklarının sınanması için gene bu dönem kaynaklarında çeşitli reçeteler verilmiştir.

Mayalama ve Dericilik
Mısır uygarlıklarında üzüm, hurma ve palmiye suları fıçılarda mayalandıktan sonra testilere konuyor ve kapların ağızları kara sakız, kil ya da alçıyla kapatıldıktan sonra bekletilerek şarap yapılıyordu. Testilerin üzerine şarabın üretim tarihi de yazılıyordu! Sütten yoğurt ve peynir ve şerbetçiotundan bira yapımı da biliniyordu. Hayvan derilerinin sepilenmesinde kullanılan maddeler; idrar, hayvan dışkısı, mazı özü, şap, meşe palamudu, akasya tohumu ve sirkeli demir sülfat (FeSO4) idi. Tabaklanan deriler, bitkisel ve hayvansal boyalarla boyanıyordu.

İlaçlar
En eski ilaç kitabı, Mezopotamyanın Nippur kenti kalıntılarında bulunmuş İ.Ö. 3000 yıllarından kaldığı sanılan bir kil tablettir. Burada on iki ilacın hazırlanış tarifleri verilmektedir. İlaçların hazırlanmasında öğütme, kaynatma, çalkalama, yıkama, özütleme, çözme gibi fiziksel yöntemler kullanılmaktadır. İlaçlarda anorganik mineraller yanında bitki ve hayvanların çeşitli kısımları etkin maddeleri oluştururken; su, zeytinyağı, balmumu, keten tohumu yağı, çam terebentini, yün yağı (lanolin) gibi maddeler de taşıyıcı ortam olarak bulunmaktadır. İlk uygarlıklarda, Striknin içeren Kargabüken özü, Koniin içeren Baldıran özü, Akonitin içeren Kaplanboğan gibi zehirler de bilinmekteydi.

Boyalar ve Kozmetik
İlkçağ uygarlıklarında Coccus İllicis (Kırmız böceği) ve Coccus Cacti (Koşenil) adlı bitki bitlerinden karmen kırmızısı boyası, Murex Brandaris adlı deniz yumuşakçasından Sur moru adlı erguvan renkli hayvansal boyalar elde edilmekteydi. Bitkisel kökenlilerin belli başlıları ise; kına, çivit, safran, meşe kabuğu, mersin, rezene, ve Rubia Tinctorum (kök boya) dır. Çok çeşitli amaçları karşılamak üzere insanoğlunun bedenlerini boyama ya da süsleme çabaları da çok eski zamanlara uzanmaktadır. Süslenme amaçlı maddeler, genellikle önce toz haline getirilip sonra yün, ceviz, zeytin, badem, susam ve gül yağlarıyla karıştırılarak uygulanmaktaydı. Bunlar arasında rastık olarak kullanılan çıra isi, Kurşun parlağı (Galenit) (PbS), Antimon parlağı (Antimonit) (Sb2S3); düzgün olarak sürülen CuO, Bakır çalığı [Cu(CH3COO)2.CuO.6H2O], Litarj (PbO), Kurşun parlağı (PbS), Kahverengi taş (MnO2), Tebeşir; dudak boyası olan Sülüğen (Minyum) (Pb3O4), Okre (Aşıboyası); saç boyası olan kına, palmiye kırmızısı; parfüm olarak kullanılan mür, günlük, karanfil, sarısakız, aselbend özleri sayılabilir.İlkçağ kimyasında sabun yapımı ve mumyacılık da yer alır.

Vefa sadece boza değildir.