Arama


halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
3 Aralık 2012       Mesaj #10
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
KUR'AN MI TEMEL BELİRLEYİCİDİR, HADİSLER Mİ?


Rabbimiz tarihboyunca, çoğu defa birbirine karıştırılan hakla bâtılın arasını açmak üzere,çeşitli dönemlerde insanlar arasından elçiler seçmiş ve onlara insanlarıntâbi olmaları gereken ölçüleri vahiy etmiştir. Hz. Muhammed, hidayet önderiolarak seçilen son elçi, ona bildirilen Kur’an vahyi de vahiy halkasının sontemsilcisi olmuştur.


Hz. Peygamberve beraberindeki ilk nesil, tüm benlikleriyle, âlemlerin Rabbi yüce Allah’ıninsanlığın kurtuluşu için yeryüzüne saldığı son ip (Hablullah) olan Kur’an’ayönelmiş, tasavvur ve şahsiyetlerini onunla inşa etmişlerdir.


“Onlara birayet getirmediğin zaman: ‘Sen onu derleyip-toplasana' derler. De ki: Ben,yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir,iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.” (A’râf 7 /203) Kur’ani beyanında ve benzeri birçok ayette de ifadesini bulduğuüzere Hz. Peygamber, kendisine vahyolunan Kur’an’a tâbi olmaktan, onunhükümlerini pratize etmekten başka bir şey yapmıyordu.


Hz. Aişevalidemizin, kendisinden Hz. Peygamber’i anlatmasını talep edenlere “Siz hiçKur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlâkı Kur’an’dı” şeklinde cevap vermesi de, bugerçeğin ifadesinden başka bir şey değildi.


Hz. Aişe, AllahResulü’nün (a. s.), Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş hali olarak yaşadığını çokiyi bildiği için, Allah Resulü’ne herhangi bir söz nispet edildiğiniişittiğinde, hemen o sözü Kur’an’ın süzgecinden geçirir, Kur’an’ın ölçüleriyleörtüşmeyen rivayetleri kesin olarak reddederdi. Bedruddin ez-Zerkeşi’nin kalemealdığı ve Hz. Aişe’nin Kur’an’a aykırı bulduğu için reddettiği rivayetlerdenörneklere yer verdiği “Hz. Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler” adlıkitabı, bu konuda önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.


Hz. Aişe’nin, Hz. Peygamber adına Kur’an’a aykırı sözleruydurulmasına geçit vermeyen, Kur’an merkezli bu titiz tutumu, sonrakidönemlerde Müslümanlar arasında hep yaşatılmakla birlikte, özellikle hicri 2ve 3. yy’larda hadislerin tedvini sürecinde, hadis rivayetlerinin Kur’an’aarzını önceleyen metin tenkidi yöntemi yerine, sened zincirlerininincelenmesine dayalı sened tenkidi yönteminin öne çıkarılması, bu alandaKur’an’ın hakemliğini önemli ölçüde devre dışı bırakan bir gelişme olmuştur.


Bu yöntemdeğişikliğiyle birlikte, hadis rivayetlerinin Kur’an’la örtüşüp örtüşmediğideğil, hadis ravilerinin güvenilir olup olmadıkları üzerinde yoğunlaşılmayabaşlanmış, bu da gerek farklı fırkaların iyi niyetlerle hadis uydurmatutumunun, gerekse muharref kültürlere mensup kötü niyetli kimselerin Müslümangörüntüsü altında hadis uydurmaya yönelmesinin önünü açmıştır.


Bubüyük kırılmaya, bir de Şafii’nin hadisleri de Kur’an gibi vahy ürünü olarakgören ve böylece Kur’an’ın hakemliğini/belirleyiciliğini buharlaştıranyaklaşımının giderek genel kabul halini alması eklenince, hadis kültürü tamamenKur’an’ın kontrolü dışına çıkartılmış, “yürüyen Kur’an” olan Allah Resulü adınaKur’an dışı bir kültür ve din anlayışı oluşturulmasına zemin kazandırılmıştır.


BöyleceKur’an temel belirleyici olmaktan çıkarılmış, hadis rivayetleri Kur’an’a arzedilecek ve hadis rivayetleri Kur’an’la değerlendirilecek yerde, yer yer apaçıkKur’an ayetleri hadis rivayetlerine tâbi kılınmaya çalışılmış, böylece İslam’ınyapısı tamamen ters yüz edilmiştir.


Busöylediklerimizi somut bir örnekle açmak istiyoruz. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ıKerim’de Hz. İsa’nın akıbeti ile ilgili şu apaçık beyanlarda bulunmuştur:


“Onlar hileyebaşvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşaçıkaranların en hayırlısıdır.


O zaman Allahşöyle dedi: Ey İsa, şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendime yükselteceğim veseni inkârcılardan temizleyeceğim. Hem sana uyanları, kıyamete kadar oküfredenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır, ayrılığa düştüğünüzhususlarda aranızda hükmedeceğim.” (Âl-i İmran 3 / 54 – 55)


“Ve Allahdemişti ki: Ey Meryem oğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tanbaşka iki tanrı edinin' dedin? Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçekolmayan bir şeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin,sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkügaybları bilen yalnız sensin, sen.


Ben onlarasadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olanAllah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim,fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen her şeyigörensin.” (Maide 5 / 116-117)


Kur’an’daHz. İsa’nın vefat ettiği, bu şekilde apaçık ifadelerle bildirildiği halde,tarihsel süreçte Ehl-i Kitab’ın muharref kültürünün hadis uydurmacılığı yoluylaMüslümanlar arasında yaygınlaştırılmasıyla, Hz. İsa’nın ölmediği ve kıyametöncesi yeniden yeryüzüne gönderileceği inançları ortaya çıkmış ve yerleşik halegelmiştir.


Müslümanların bu konudaki inançlarınıKur’an’ın apaçık beyanları yerine, önemli ölçüde kaynağı muharref kültürleredayanan rivayetler oluşturur olmuştur.


Tefsir yazarı Elmalılı M. Hamdi Yazır, “Hak Dini Kur’an Dili” adlı ünlü tefsirinde, Âl-iİmran Sûresi 55. ayeti şu şekilde yorumlamaktadır:


“Teveffikelimesi, ‘vefa’ mastarından alınmış olarak esas lügat ta ‘ıstıfa’ gibi tamamenkabzedip almaktır. Fakat ruh sahiplerine ve bilhassa insanla ilgili olduğuzaman vefat ettirmek, yani eceline yetiştirip ruhunu almak manasında açık vemeşhurdur. Buna göre bir delil bulunmadıkça, başka bir mana ile tevili caizdeğildir.


Fakat buradamekir manasıyla ilgisi bulunmak üzere Nisa Suresi’nde “Onu öldürmediler veasmadılar, fakat (öldürdükleri) kendilerine (İsa’ya) benzetildi” (Nisa 4/154)ayeti onların Mesih Meryem Oğlu İsa Peygamberi öldüremediklerini veasamadıklarını ve fakat şüpheye düşürüldüklerini açıkça beyan etmiş, Hz.Peygamber’den de: “İsa ölmedi, kıyamet gününden önce size dönecektir” hadisişerifi de varid olmuş bulunduğundan buradaki ‘seni öldüreceğim’ kelimesinin, azçok zahir dışı bir mana ile tevil olunması gerekmiştir… İslam inancındaİsa vefat etmemiştir ve fakat kıyametten önce vefat edecektir. Demek ki İsa’nınson hali de budur.”


Görüldüğü üzere ortada apaçık Kur’anibeyanların bulunduğu bir konuda bile, bu Kur’ani beyanlar yerine konuyla ilgilihadis rivayetleri temel belirleyici kılınmış ve Kur’an’ın apaçık beyanlarıhadis rivayetleri yönünde tevile tâbi tutulmuştur. Oysa doğrusu, Kur’ani beyanların hadisrivayetlerine göre tevili değil, hadis rivayetlerinin Kur’an’a arzı veKur’an’la sağlamasının yapılmasıdır. Başta da belirttiğimiz gibi Hz. Aişe’nin yaptığıtam da buydu.


Müslümanlar olarak,yeniden Kur’an’a yönelmek, Kur’an’ı bilgi, akide ve amelimizin merkezineyerleştirmekten başka çıkar yolumuz yoktur. Hz. Peygamber’i ve onun sünnetinidoğru anlamak ve muharref kültürlerin sızmalarına karşı sünneti asli haliylemuhafaza etmek de, Kur’an’a yönelmekten ve Kur’an’ı temel belirleyici/hakemkılmaktan geçmektedir. Tarihsel süreçte yaşanan kırılmaları ve alt üst oluşlarıbaşka türlü tamir etmek mümkün değildir.



[1] Muslim,Salatu’l-Musafirin, 139
[2] Hz.Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler, Bedruddin ez-Zerkeşi, KitabiyatYayınları
[3] M. HamdiYazır, Hak dini Kur’an Dili, C. 2, Sh. 371–372, 375–376, Azim Dağıtım



Şükrü Hüseyinoğlu