Arama

Ekonomi (İktisat) Nedir? - Tek Mesaj #2

karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
13 Şubat 2007       Mesaj #2
karayel - avatarı
Ziyaretçi

ölçek iktisadı


içsel ölçek iktisadı, işletme boyutlarının büyümesiyle, işgücünün daha fazla uzmanlaşmasının, ileri teknik kullanılmasının, alış ve satışların daha akılcı örgütlenmesinin bir sonucudur, içsel iktisat, bir firmanın büyümesine doğrudan bağlıdır ye maliyet fiyatında bir azalmaya yol açar. İçsel iktisat, özellikle bir işletmenin büyük boyutlu olmasıyla elde ettiği üstün pazarlık gücünden doğar, örneğin, işletmenin verdiği mal siparişlerinin büyük olması daha elverişli fiyat koşulları elde etmesini sağlar.

Ölçek iktisadı işletmenin boyutlarıyla birlikte sonsuzca artmaz, belli bir boyuttan sonra eksi iktisat ya da dev firmaların eşgüdüm ve yönetim güçlüklerinden doğan ölçek zararları görülebilir.

işletmelerden başka iktisadi birimlerde de ölçek iktisadına rastlanır Nitekim, kentlerin optimal boyutları hakkındaki araştırmalar bazı hizmet tipleri için kentte nüfus başına düşen harcamalarla, yerleşim yerlerinin boyutları arasındaki ilişkileri saptamaya çalışır (gerçekte, belediye hizmetlerinin maliyetlerindeki eşitsizlikler boyuttan başka etmenlerle açıklanır: kentlerin yoğunluk ve büyüme derecesi, idari hizmetlerin yönetimindeki etkinlik, personelin etkinliğini denetleme olanağı vb.).

kamu iktisadı


Kamu harcamalarının son derece artması karşısında, iktisat kuramcıları, 1965’ten bu yana, devletin neden böyle bir etkinliği üstlenmek zorunda kaldığını, ve bununla ilgili görevleri yerine getirmek için özel kesimden çekilen kaynakların ne büyüklükte olduğunu soruşturmaya başladılar. Sorunun özü, ulusun yararlanılabilir kaynaklarının özel kesimle kamu kesimine tahsisinin tüketicilerin gereksinimleri bakımından optimal olup olmadığıdır. Ülke kaynakları üzerinden kamu için alınan pay, ülkeden ülkeye büyük ölçüde değişmektedir: eğitim harcamaları özel kesime ya da kamu kesimine bağlanabileceği için, ülkeler arasında hiçbir biçimde karşılaştırılamaz. Oysa kamu harcamaları çoğu kez siyasi ölçülere göre kararlaştırılmaktadır.
R. A, Musgrave'ın bir sınıflandırmasına uyularak, salt betimsel olmak üzere, devletin iktisat alanına müdahalesi, işlevlerine göre üçe ayrılabilir: kaynakların çeşitli üretici etkinliklere ya da tüketime tahsisi işlevi; yeniden bölüştürme işlevi (birçok devlet etkinlikleri, iktisadi birimlerin mal varlıklarını ve gelirlerini etkiler); düzenleme işlevi (iktisadi gelişmenin denetlenmesi ve kimi zararlı etkileri düzeltilmek istenmesi durumunda).

Özellikle, Samuelson gibi bazı amerikan yazarlarınca savunulan bir anlayışa göre, devlet, bireylerin amaçlarına erişmek için kullandıkları basit bir araçtır. Bu yüzden, bu yaklaşıma "bireyci" yaklaşım ya da değişim kuramı adı verilir. Gerçekten de, bu kuramın yandaşları için, devletin kendi başına bir varlığı yoktur, bireylerin davranışlarının bir yansımasından başka bir şey değildir.

Devlet çerçevesinde alınan iktisadi kararlar gerçekte hiç de devletin tutumuna dayanan kararlar değildir, tıpkı piyasa çerçevesi içinde alınan kararların piyasadan kaynaklanmadıkları gibi. Siyasi karar süreçleri piyasada olduğu gibi bireysel seçimlerin ortaya çıkmasını sağlamaya yönelik teknik araçlardan başka bir şey değildir Böylece, bireyci yaklaşım, geleneksel iktisat kuramının temel varsayımını, yani iktisadi etkinliğin başında ve sonunda yer alan tüketicinin egemenliğini bir kez daha doğrular, iktisadi etkinliğin konusu, gereksinimlerin tatminidir ve bu tatminin gerçekleşmesi, bireylerin özgür seçimine dayanır; bireylerin özgür seçimi ise, onların kişisel tercihlerine göre dile gelir. Ama, bu gereksinimlerin tatmini için zorunlu olan bazı mallar, piyasa mekanizması çerçevesi içinde etkili bir biçimde üretilemez: o zaman, bu kolektif malların üretimini kolaylaştırmak ya da sağlamak için devletin müdahalesi zorunlu olur ve bireylerin bazı gereksinimlerinin toplu tatmini konusunda ortaya koydukları istence dayanır Böylece devletin tek tek üyelerinin amaçları dışında amaçları yoktur ve hiçbir biçimde özerk bir karar birimi oluşturmaz. Onun kararları gerçekte bireylerin toplu kararlarından başka bir şey değildir. Mali otoriteler, yalnızca bazı toplu amaçların gerçekleşmesini sağlayan bir kanaldır, Böyle bir açıdan bakıldığında, kamu gücünün, tüketicilerin, değişim mekanizmaları aracılığıyla elde edemedikleri mal ve hizmetleri sağlamakla kaldığı düşünülebilir. Bu durumda, kamu iktisadının alanı, "kolektif mallar”ın incelenmesi olur.

"Global” denilen ikinci bir anlayışsa devleti, kendi amaçlarına göre hareket eden bağımsız bir iktisadi birim olarak görür Bu görüş kimi avrupalı yazarlar (özellikle Alaın Barrâre) tarafından savunulmaktadır Bu yazarlar, tüketicinin egemenliği varsayımını eleştirirler. Gerçekten, Schumpeter'in de söylediği gibi, günlük yaşamın en sıradan davranışlarında bile, tüketiciler iktisat kitaplarına uygun davranmazlar: kitlesel üretim, reklamın rolü, bu varsayımın, dolayısıyla bireysel yaklaşımın geçerliliğini azaltmış görünmektedir. Devlet organik bir bütün olarak anlaşılan toplum adına davranan tek bir karar birimi olarak görülmelidir. Devlet yalnızca kimi gereksinimlerin toplu tatmin aracı değil gerçek bir iktisadi birimdir. Devletin, kendi öz amaçları bulunan bir iktisadi özne olarak tanınması, bir eylem "eşiği"nin aşılmasına bağlıdır, bu eylem eşiğinin ötesinde, kamu güçleri, ekonominin genel bütününe karşı duyarlı duruma gelirler. Bu biçimde anlaşılan devlet, kârlarını en yükseğe çıkarıp, zararlarını en aza indirmeye çalışacaktır (ama toplumsal bakımdan değerlendirilen kâr ve zararlarını). Devletin amacı, kendi gereksinimlerinin tatmini değil, toplumun gereksinimlerinin tatminidir. Bireyci yaklaşımdan farklı olarak, devlet tarafından üretilmesi gereken kamusal malların seçimi tıpkı gelirlerin yeniden dağılımıyla ilgili kararlar gibi siyasal bir karar sonucudur.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2017 23:33