Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
8 Nisan 2006       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Hat Sanatı


MsXLabs.org

Arapça'da çizgi ya da bir satır yazı anlamına gelen hat sözcüğü, bugün Arap harfleriyle yazılmış güzel el yazısı karşılığı olarak kullanılmaktadır. İslam Dininde tasvir yasağı KURAN'dan camiye kadar çok çeşitli yapıtların bezenmesinde, başka dekoratif ögelerin yanısıra yazının da geniş ölçüde kullanılmasına yol açmıştır. Bundan başka, İslam inançlarına göre yazının Kutsal bir niteliği vardır, çünkü ALLAH'ın buyruğu olan KUR'AN'ın içeriğini de yazı oluşturmaktadır. KURAN'ın çeşitli ayetlerinde de yazının bu Kutsal niteliğine işaret edilmiştir.
Yazıya verilen bu değer, bütün İslam kültürlerinde hat sanatının çok üstünde durulmasına, hatta hatın bir tür ''KUTSAL SANAT'' sayılmasına yol açmıştır. Özellikle Osmanlı kültürü içinde hat sanatı çok ilerlemiş, işlevsel görevinin yanısıra, estetik bir düzeye yükselmiş, adeta batı resim sanatındaki tabloların yerini tutar olmuştur. Gerçek bir tablo gibi çerçevelenerek duvara asılan güzel yazı örneklerinden ünlü hattatların yapıtlarına Osmanlı tarihinde çok büyük paralar ödendiği bilinmektedir. Güzel yazı, yalnız levhalarda değil, bundan başka el yazması kitaplarda, fermanlarda, diplomalarda, cami iç ve dış duvarlarında, çeşitli yapıların yazıtlarında, mezar taşlarında, pencere kapağı ya da kapı kanadı gibi mimarlık ögelerinin üstlerinde, halı bordürlerinde, kutu, vazo, tabak gibi gündelik eşyada da kullanılmıştır.
Hat sanatında yazı gelişigüzel yazılmaz, her yazı türünün kendine özgü özellikleri, inceden inceye saptanmış kuralları vardır. Tarih boyunca ünlü hat ustaları zaman zaman yazı kuralları oluşturmuşlar ve bunları saptamışlardır. Çeşitli yazı türleri birbirlerinden, harflerin büyük ya da küçük olması, biçimi, aralıkları, bazı harflerin birbirlerine bitiştirilip bitiştirilmemesi, bazı yazı işaretlerinin kullanılıp kullanılmaması gibi özellikleriyle ayrılır.
Doğal olarak yazı sanatının ilk gelişmesi Araplar eliyle olmuştur. Bilinen ilk büyük Türk hattatı ise Amasyalı Yakut el Musta'Sami'dir (13. Yüzyıl).
Hat konusunda ciddi ve kapsamlı çalışmayı Amasyalı Şeyh Hamdullah (15. Yüzyıl) yapar, aklam-ı sitte, yani 6 esas yazı diye bilinen yazı türlerini, herbirinden örnekler çıkartıp yanlarına kurallarını yazarak bir murakka içinde toplar. Aynı zamanda Sultan 2. Beyazıd'ın da yazı hocası olan Şeyh Hamdullah'dan günümüze kalan en önemli yapıtlar, İstanbul Beyazıt Camii'nin cümle kapısının üstündeki yazıtla Amasya Beyazıt Camii'nin yazıtıdır. Osmanlı sanatının doruğa ulaştığı 16. yüzyılın en önemli hattatı, yazının yalnız üslubunda değil, tekniğinde de yenilikler getiren Ahmet Karahisari'dir. Altını mürekkep gibi kullanarak yazı yazmak, Altın yaldız harflerin dışını siyah çizgiyle belirlemek, harf kalınlıklarının içini çiçek motifleriyle doldurmak ilk kez onun uyguladığı yeniliklerdendir. En önemli yapıtı İstanbul Süleymaniye Camii kubbesindeki yazısıdır. Türk yazı sanatının başka bir ustası da yapıtlarıyla pekçok başka hattatı etkilemiş, 3. Ahmet ve 2. Mustafa gibi Sultanlara hocalık etmiş olan Hafız Osman'dır (17. Yüzyyl). Taş baskısıyla çoğaltılan KURAN'ları, çağında en uzak İslam ülkelerine kadar yayılmıştır. Bu yapıtlar günümüzde de yazı sanatının en değerli örneklerinden sayılır.
Ünyeli İsmail Efendi, Mustafa Rakım Efendi ve İstanbul'daki pek çok yapının yazıtını hazırlamış olan Mehmet Esad Yesari, 18.yüzyılın ünlü ustalarıdır.
19. Yüzyılda ise başka bir ustayla, Kazasker Mustafa İzzet Efendi'yle karşılaşılır. Ayasofya'daki 8 büyük yuvarlak levha onun en ünlü yapıtlarındandır. Cumhuriyetten sonra harf devrimiyle Arap harflerinin kullanımdan kaldırılması, bütünüyle bu harflere dayanan hat sanatının yaygınlığını birdenbire çok azaltmıştır. Kitapların latin harfleriyle ve baskıyla hazırlanması, bu sanatın kullanım alanını hemen hemen yalnız Cami'lerdeki duvar yazılarına indirgemiştir. Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer, Kamil Akdik, Emin Barın gibi hattatlar bu kısıtlı alanda yapıt vererek 20. yüzyılda hat sanatını sürdüren sanatçılar olmuşlardır.
Çeşitli yazı türleri içinde Kufi, en eski yazıdır. Osmanlı kültür çevresinde az kullanılmış olmakla birlikte dik, kalın, köşeli harfleriyle hemen dikkati çekerek öteki yazılardan ayrılır. Halı bordürlerinden madeni paraya dek çok çeşitli alanlarda kullanılır. Yazıtlarda, KURAN'da ve Divan yazmalarında kullanılan Nesih iri harfli olduğu için duvar yazılarında ve Kitapların bölüm başlıklarında kullanılan sülüs, Din kitaplarında ve murakkaların başındaki besmelelerde kullanylan Reyhani ve Muhakkak, devlet belgelerinde kullanılan Tevki, hattatların öğrencilerine verdikleri icazetnamelerin altındaki üstat imzalarında kullanılan Rik'a, bir arada aklam-ı sitte diye adlandırılan en önemli 6 yazı türünü oluştururlar. Bunlardan başka talik, nestalik, divani, bir tür steno sayılabilecek olan siyakat, menşur, zülf-ü arus, hilali, muini, şikeste, müselsel gibi yazı türleri de vardır.
Hat sanatında Osmanlı sanatçıları çeşitli uslupları denemişlerdir. Bunlardan biri istiftir. Bir sözcüğün harflerinin ya da bir cümlenin hece ve sözcüklerinin güzel bir görünüm oluşturmak amacıyla ve kullanılan yazının çeşidine uygun biçimde yanyana ve üstüste sıralanmasına, istif edilmesine denir. Bir sözcüğün, bir eksenin iki yanına bir ters, bir yüz bakışık olarak yazılmasıyla oluşturulan çeşidine müsenna ya da aynalı yazı adı verilir. 17. yüzyıldan sonra özellikle gelişen bu türün en görkemli örnekleri bugün Bursa Ulucamii'nin duvarlarında bulunmaktadır. Harflerin biçimleriyle oynayarak, çeşitli düzenlerde birleştirip istif ederek yaratılan ve oldukça stilize edilmiş bir tür yazı-resim de hat sanatında önemli yer tutar. Yazıyla oluşturulan böyle resimler arasında en çok sevilen ve rastlanan konular kayık, kuş, aslan, sancak, cami, ibrik, çiçek, insan başı vb.dir. Osmanlı Devleti'nin arması ve padişahın imzası olarak kullanylan tuğra da bir tür istif yazıdır. Oğuz Han'ın yazılı nişanından çıktığı bilinen tuğra, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları'nca da kullanılmıştır.
Uzak Doğu felsefesi ve sanatları İslamiyetle yakın benzerlikler göstermektedir. Örneğin Zen Budizm'deki TAO, ALLAH kavramıyla çok yakın benzerlik gösterir. Zen Budizm, İslamiyet gibi tek tanrılı bir dindir. Ayrıca Çin alfabesinin de Arapçaya yazı türü olarak benzemesi dolayısıyla bir anlamda Çince hat sanatı ve hattatları oluşmuştur.
Çin Zen ustaları gerek resim gerekse çeşitli Çince, Zen TAO'cu felsefeyi içeren hat eserleri oluşturmuş ve oluşturmaktadır.

Ad:  yasafi.jpg
Gösterim: 3371
Boyut:  86.3 KB
Celî Sülüs Levha
Ya Şâfi
Hat: Hüseyin Kutlu
Tezhip: Gülbün Mesara
Asıl Ebadı: 31 x 41
www.turkislamsanatlari.org



Hat Sanatının Gelişimi
Son dönemlerde kabul edilen bir görüşe göre Arap alfabesi İslamlık öncesi dönemde Kuzey Arabistan ve Filistin'de yaşamış bir kavim olan Nebatiler'in kullandığı alfabeden türe­miştir. Bu alfabe Araplar'ca benimsendikten sonra gelişmeye başladı. İslam dininin yayıl­masından sonraki dönemde ise daha çok, kullanıldığı yerlerde aldığı değişik biçimlere göre mekki (Mekkeli), medeni (Medineli), kufi (Kûfeli) gibi adlarla anıldı. Kufi yazı hat sanatının temelini oluşturan yazı türlerine kaynaklık etmiş, ayrıca olgunlaşmış biçimiyle günümüze kadar da yaşamıştır. Arap yazısı Abbasiler döneminde (750-1258) hem yaygınlaştı, hem de çeşitlilik ka­zandı. 9. yüzyılda kûfi'nin yerini bu yazıdan doğmuş olan ve altı tür yazı anlamına gelen "aklâm-ı sitte" almaya başladı. Muhakkak, reyhanı, sülüs, nesih, tevki ve rika adlan verilen bu yazıları aynı zamanda hattat olan Abbasi Veziri İbn Mukle (ölümü 939) kural­lara bağladı. 11. yüzyılda yaşayan ve Bağdatlı bir hattat olan İbn Bevvab bu yazıları estetik bakımdan daha da geliştirdi. Son Abbasi Halifesi Mustasım'ın kölesi olduğundan Mus-tasımi olarak anılan Yakut da (1209-98) bu altı tür yazıya yeni bir estetik kazandırdı. Bu arada İranlılar da eskiden kullandıkları Pehle-vi alfabesinin etkisiyle Arap yazısında değişik bir tür olan ve talik denen yazı türünü yarattılar.
Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfa­besini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlar­dır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldik­ten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zama­nında yaşadılar. Yakut-ı Mustasımi'nin Ana­dolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başla­yıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah (1429-1520) Yakut-ı Mustasımi'nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak Arap yazısına daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırdı. Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah'ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürdü. Hafız Osman (1642-98) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırdı. Bu tarihten sonra yetişen hattat­ların hepsi Hafız Osman'ı izlemişlerdir.
Türkler altı tür yazı (aklâm-ı sitte) dışında, İranlılar'ın bulduğu talik yazıda da yeni bir üslup yarattılar. Önceleri İran etkisinde olan talik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari (ölümü 1798) ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet'in (ölümü 1849) elinde yepyeni bir görünüm kazandı. Türk hat sanatı 19. yüzyıl­da ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama 1928'de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurum­larında öğretilen geleneksel bir sanat duru­muna geldi.
Son düzenleyen perlina; 25 Şubat 2017 11:03
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....