Arama

Osmanlıdaki harem hayatı nasıldı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 30 Kasım 2012 Gösterim: 52.960 Cevap: 9
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
29 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
1 GÜ İÇİNDE BUlMAM lAZIM:d
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Osmanlı Haremi'nin sır perdesi ardındaki öyküsü... Valide Sultanlar, gözdeler, cariyeler, hadımağalarıyla "Padişahın evi"...

Sponsorlu Bağlantılar


Harem–i hümâyûn: duvarlarla çevrili; dünyanın en güzel kadınlarının padişahın gönlünü almak için birbiri ile yarıştığı, en büyük dedikodu ve entrikaların döndüğü, en acımasız cinayetlerin işlendiği bir "Altın Kafes"...

Bu ve benzeri tanımlamaların çoğu, Harem'i bir kez dahi görmemiş Avrupalılara aitti. Avrupalılar için Harem, esrarengiz, her zaman ilgi uyandıran ve hayalleri süsleyen bir yerdi. Üst düzey Osmanlı devlet görevlilerinin bile giremediği Harem'i Avrupalı Hıristiyanlar'ın görmesiyse hayal dahi edilemezdi. Buna rağmen, Harem'in işleyişi ile ilgili hayaller kuran Avrupalılar, Harem'le ilgili pek çok –yanlış!– bilgiyi içeren yazıları da kaleme aldılar. Örneğin, IV. Mehmed (1648–1687) döneminde İngiliz Elçiliği Kâtibi Rycaut, padişahın geceyi birlikte geçireceği cariyeyi seçmek için iki sıra hâlinde dizilmiş cariyeler arasından geçerken beğendiği güzelin önüne mendil bıraktığını söylemişti ki bu bilgi bir fanteziden öteye gidemezdi.

III. Ahmed döneminde (1703–1730) İngiltere'nin İstanbul elçisi olan Wortley Montagu'nun eşi Lady Montagu, üst düzey devlet görevlilerinin eşleriyle kurduğu ilişki nedeniyle Harem hakkında bilgi edinebilen nadir Avrupalılardandı. Lady Montagu, 10 Mart 1718 tarihli mektubunda Osmanlı padişahı II. Mustafa'nın (1695–1703) eşlerinden Hafsa Sultan'ın ağzından mendil hikâyesinin doğrusunu şöyle aktarmıştı:

"Öteden beri söylenildiği üzere, padişahın hangi kızı isterse ona bir mendil attığının kesinlikle doğru olmadığını ifade etti. Padişah, kızlardan hangisini isterse onu harem ağası vasıtasıyla çağırtırmış. Harem halkı, padişahın çağırttığı kızı, hamama götürürler, vücuduna kokular sürerler, gayet zarif giydirirlermiş. Padişah kendisinden evvel kıza bir hediye gönderir, sonra da bulunduğu daireye gidermiş. Yatağın eteğine kadar kızın sürünerek geldiği de yalanmış..."

Akkadça'dan Arapça'ya geçmiş bir kelime olan harem, "korunan, mukaddes şey ve yer" anlamına geliyor. Evlerde kadınların erkeklerle karşılaşmadan günlük hayatlarını sürdüreceği bölüme "harem" deniyor.

Osmanlı Harem teşkilatının ilk yılları hakkında pek bilgi yok. Osmanlı Devleti'nin ikinci hükümdarı olan Orhan Gazi (1326–1362) döneminde devletin teşkilatlanmasına paralel olarak Harem kurumunun ilk çekirdeği atıldı. Orhan Gazi, Bizanslı iki prensesle evlenmişti. Fatih Sultan Mehmed (1451–1481) zamanında devlet ve saray teşkilatının gelişmesine paralel olarak Harem–i Hümâyûn da teşkilatlandırıldı. III. Murad'la (1574–1595) birlikte Harem halkının sayısı arttı ve Harem–i Hümâyûn büyüdü. Harem denildiğinde akla cinsellik gelse de Harem–i Hümâyûn padişahın evi ve bir eğitim kurumuydu.

Osmanlı sarayı Birun, Enderun ve Harem olmak üzere üç bölümden meydana geliyordu. Ve Harem–i Hümâyûn, Harem'le birlikte Enderun'u da içine alıyordu. Osmanlı tarihçisi Halil İnalcık'ın söylediği gibi Enderun, Osmanlı devletinin erkek yöneticilerinin yetiştiği üst düzey bir okulken, Harem de kadın yöneticilerin yetiştiği bir mektepti.

Harem'de padişah ve ailesiyle birlikte, onlara hizmet eden kadın köleler, yani cariyeler ve harem ağaları yaşıyordu. Osmanlı padişahları, II. Bayezid zamanına (1481–1512) kadar Bizans'tan, Balkan prensliklerinden Anadolu'daki Türk beyliklerinden prenseslerle evlenmişlerdi. Sultan II. Bayezid'den sonra ise Anadolu'daki Türk beyliklerinin sona ermesi ve Harem–i Hümâyûn'un iyice kurumlaşması ile birlikte –II. Osman (1618–1622) ve Sultan Abdülmecid (1839–1861) istisna olmak üzere- padişah ve şehzadelerin eşini sadece cariyelerden seçmesi âdet haline geldi.

Osmanlı sarayının cariye ihtiyacı, savaşta ele geçen esireler veya esir pazarlarından satın alınan kadın kölelerden sağlanıyordu. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Hanedan'la yakın ilişkisi olan şair Leyla Saz, hatıratında, "Bazı Çerkez kadınlarının kızlarını padişah haremi olup ihtişam ve elmaslar içinde hayat süreceğine dair ninnilerle büyüttüklerini" ifade etmişti.

ağustos national geographic
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Aralık 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Orhan Gaziyle birlikte devlet içinde yer edinmeye başlayan harem Kanuni Sultan Süleyman devrinde kurumsallaşmasını tamamlamıştır. iki temel fonksiyonu vardır. Padişahın özel yaşamını sürdüğü ve eş bulduğu yerdir.Fatihle birlikte şehzadeler yabancı hanedanlrla evlenmeyi bıraktıklarından bu çok önemli ve hanedanın devamı için vazgeçilmez bir fonksiyondur. Ayrıca bir okuldur. Enderun mezunu devşirme gençlerle sarayda eğitim almış cariyelerin evlendirilmesiyle eğitime dayanan bir aristokrasi kurulmuştur. Padişaha ve hanedana bağlı bir aristokrasi yaratılmasını sağlamak için cariyelerin eğitilmesini sağlayan kurumdur.
Osmanlı’da harem, herkesin giremediği bir ortamdı. Sözcük olarak harem ‘dokunulmaz, kutsal’ anlamına gelir. Bilinenin aksine Osmanlı’da ‘Harem-i Humayun’, devlet adamları yetiştiren ‘Enderun’ mekteplerine paralel bir kurumdu.[kaynak belirtilmeli] Kesinlikle, cinselliğin ayyuka çıktığı, padişahın canı çektiğinde içinden kadın seçip beraber olduğu bir yer değildi. Buradaki kadınlar, Osmanlı’nın en üst kültür grubunu temsil ederdi.[kaynak belirtilmeli] Bazı çevrelerde ‘harem’ kavramına cinsel ve egzotik benzetmelerin yapılmasının nedeni 17 ve 18’inci yüzyıllarda Batı’nın bu kuruma cinsel içerikli yakıştırmalar yapmış olmasıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
30 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Osmanlı Haremi'nin sır perdesi ardındaki öyküsü... Valide Sultanlar, gözdeler, cariyeler, hadımağalarıyla "Padişahın evi"...



Harem–i hümâyûn: duvarlarla çevrili; dünyanın en güzel kadınlarının padişahın gönlünü almak için birbiri ile yarıştığı, en büyük dedikodu ve entrikaların döndüğü, en acımasız cinayetlerin işlendiği bir "Altın Kafes"...

Bu ve benzeri tanımlamaların çoğu, Harem'i bir kez dahi görmemiş Avrupalılara aitti. Avrupalılar için Harem, esrarengiz, her zaman ilgi uyandıran ve hayalleri süsleyen bir yerdi. Üst düzey Osmanlı devlet görevlilerinin bile giremediği Harem'i Avrupalı Hıristiyanlar'ın görmesiyse hayal dahi edilemezdi. Buna rağmen, Harem'in işleyişi ile ilgili hayaller kuran Avrupalılar, Harem'le ilgili pek çok –yanlış!– bilgiyi içeren yazıları da kaleme aldılar. Örneğin, IV. Mehmed (1648–1687) döneminde İngiliz Elçiliği Kâtibi Rycaut, padişahın geceyi birlikte geçireceği cariyeyi seçmek için iki sıra hâlinde dizilmiş cariyeler arasından geçerken beğendiği güzelin önüne mendil bıraktığını söylemişti ki bu bilgi bir fanteziden öteye gidemezdi.

III. Ahmed döneminde (1703–1730) İngiltere'nin İstanbul elçisi olan Wortley Montagu'nun eşi Lady Montagu, üst düzey devlet görevlilerinin eşleriyle kurduğu ilişki nedeniyle Harem hakkında bilgi edinebilen nadir Avrupalılardandı. Lady Montagu, 10 Mart 1718 tarihli mektubunda Osmanlı padişahı II. Mustafa'nın (1695–1703) eşlerinden Hafsa Sultan'ın ağzından mendil hikâyesinin doğrusunu şöyle aktarmıştı:

"Öteden beri söylenildiği üzere, padişahın hangi kızı isterse ona bir mendil attığının kesinlikle doğru olmadığını ifade etti. Padişah, kızlardan hangisini isterse onu harem ağası vasıtasıyla çağırtırmış. Harem halkı, padişahın çağırttığı kızı, hamama götürürler, vücuduna kokular sürerler, gayet zarif giydirirlermiş. Padişah kendisinden evvel kıza bir hediye gönderir, sonra da bulunduğu daireye gidermiş. Yatağın eteğine kadar kızın sürünerek geldiği de yalanmış..."

Akkadça'dan Arapça'ya geçmiş bir kelime olan harem, "korunan, mukaddes şey ve yer" anlamına geliyor. Evlerde kadınların erkeklerle karşılaşmadan günlük hayatlarını sürdüreceği bölüme "harem" deniyor.

Osmanlı Harem teşkilatının ilk yılları hakkında pek bilgi yok. Osmanlı Devleti'nin ikinci hükümdarı olan Orhan Gazi (1326–1362) döneminde devletin teşkilatlanmasına paralel olarak Harem kurumunun ilk çekirdeği atıldı. Orhan Gazi, Bizanslı iki prensesle evlenmişti. Fatih Sultan Mehmed (1451–1481) zamanında devlet ve saray teşkilatının gelişmesine paralel olarak Harem–i Hümâyûn da teşkilatlandırıldı. III. Murad'la (1574–1595) birlikte Harem halkının sayısı arttı ve Harem–i Hümâyûn büyüdü. Harem denildiğinde akla cinsellik gelse de Harem–i Hümâyûn padişahın evi ve bir eğitim kurumuydu.

Osmanlı sarayı Birun, Enderun ve Harem olmak üzere üç bölümden meydana geliyordu. Ve Harem–i Hümâyûn, Harem'le birlikte Enderun'u da içine alıyordu. Osmanlı tarihçisi Halil İnalcık'ın söylediği gibi Enderun, Osmanlı devletinin erkek yöneticilerinin yetiştiği üst düzey bir okulken, Harem de kadın yöneticilerin yetiştiği bir mektepti.

Harem'de padişah ve ailesiyle birlikte, onlara hizmet eden kadın köleler, yani cariyeler ve harem ağaları yaşıyordu. Osmanlı padişahları, II. Bayezid zamanına (1481–1512) kadar Bizans'tan, Balkan prensliklerinden Anadolu'daki Türk beyliklerinden prenseslerle evlenmişlerdi. Sultan II. Bayezid'den sonra ise Anadolu'daki Türk beyliklerinin sona ermesi ve Harem–i Hümâyûn'un iyice kurumlaşması ile birlikte –II. Osman (1618–1622) ve Sultan Abdülmecid (1839–1861) istisna olmak üzere- padişah ve şehzadelerin eşini sadece cariyelerden seçmesi âdet haline geldi.

Osmanlı sarayının cariye ihtiyacı, savaşta ele geçen esireler veya esir pazarlarından satın alınan kadın kölelerden sağlanıyordu. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Hanedan'la yakın ilişkisi olan şair Leyla Saz, hatıratında, "Bazı Çerkez kadınlarının kızlarını padişah haremi olup ihtişam ve elmaslar içinde hayat süreceğine dair ninnilerle büyüttüklerini" ifade etmişti.

ağustos national geographic
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Kasım 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaa hiçbiyrde bulamuyorum
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
4 Kasım 2009       Mesaj #5
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

yaa hiçbiyrde bulamuyorum

sorunuzu mesaj içeriğinde de daha detatlı bir şekilde sorarsanız daha çok yardımcı olabiliriz.Konunun altından devam ettiği için sorunuzu Osmanlılarda harem hayatı nasıldı? olarak alıyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu'nda harem [değiştir]

Orhan Gaziyle birlikte devlet içinde yer edinmeye başlayan harem Kanuni Sultan Süleyman devrinde kurumsallaşmasını tamamlamıştır. iki temel fonksiyonu vardır. Padişahın özel yaşamını sürdüğü ve eş bulduğu yerdir.Fatihle birlikte şehzadeler yabancı hanedanlrla evlenmeyi bıraktıklarından bu çok önemli ve hanedanın devamı için vazgeçilmez bir fonksiyondur. Ayrıca bir okuldur. Enderun mezunu devşirme gençlerle sarayda eğitim almış cariyelerin evlendirilmesiyle eğitime dayanan bir aristokrasi kurulmuştur. Padişaha ve hanedana bağlı bir aristokrasi yaratılmasını sağlamak için cariyelerin eğitilmesini sağlayan kurumdur.
Osmanlı’da harem, herkesin giremediği bir ortamdı. Sözcük olarak harem ‘dokunulmaz, kutsal’ anlamına gelir. Bilinenin aksine Osmanlı’da ‘Harem-i Humayun’, devlet adamları yetiştiren ‘Enderun’ mekteplerine paralel bir kurumdu.[kaynak belirtilmeli] Kesinlikle, cinselliğin ayyuka çıktığı, padişahın canı çektiğinde içinden kadın seçip beraber olduğu bir yer değildi. Buradaki kadınlar, Osmanlı’nın en üst kültür grubunu temsil ederdi.[kaynak belirtilmeli] Bazı çevrelerde ‘harem’ kavramına cinsel ve egzotik benzetmelerin yapılmasının nedeni 17 ve 18’inci yüzyıllarda Batı’nın bu kuruma cinsel içerikli yakıştırmalar yapmış olmasıdır.[kaynak belirtilmeli]
^ okuyunuz.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Şubat 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
a
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Eylül 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
padişah haremdeki istediğiyle beraber olabilirmiydi?
olursa zinaya girmiyormu
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
14 Eylül 2011       Mesaj #8
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

padişah haremdeki istediğiyle beraber olabilirmiydi?
olursa zinaya girmiyormu

Osmanlı’da Harem sanılanın aksine bir zevk ve eğlence yeri değil, bir eğitim kurumuydu. Buradan yetişen kızlardan en zeki ve güzel olanı padişahla evlenirken, diğerleri de yüksek düzeyli devlet adamlarıyla evlendirilirdi. Bu yüzden de devlet ileri gelenlerinin çoğu kızlarını Hareme vermek için birbirleriyle yarışırlardı. Ancak bunu başaranlar oldukça azdı. Çünkü çünkü Haremden sorumlu olanlar ancak hatırını kıramadıkları devlet adamlarının kızlarını saraya alabiliyorlardı. Hareme kabul edilen bu kızlar da üç yıl eğitim gördükten sonra evlerine gönderiliyorlardı. Harem bu yönüyle bir kızlar okulu gibiydi.

Sen sadece aynasin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Haziran 2012       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
zaten başından farketmiştim... neyse MUHTEŞEM YÜZYIL tarihimizi yalan yanlış anlatıyor.arkadaşlar bu diziyi gerçek olarak izlemeyin. aynı AŞK-I MEMNU GİBİ İZLEYİN. gerçek deil olaylar.yoksa nasıl bir devlet cinayetler zinalarla 600 yıl ayakta kalsın. bizi romayla karıştırmayın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Kasım 2012       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
harem sözlüğü yapmam gerek kelime lazım yardımcı olurmsnz lütfen

Benzer Konular

17 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
15 Mayıs 2012 / GrezenLosS Soru-Cevap
30 Temmuz 2012 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu
22 Kasım 2010 / MaRCeLLCaT X-Sözlük