Arama

HZ. Muhammed'in hoşgörüsünü anlatan slayt örnekleri verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 15 Mart 2014 Gösterim: 28.087 Cevap: 14
MUCX - avatarı
MUCX
Ziyaretçi
19 Şubat 2009       Mesaj #1
MUCX - avatarı
Ziyaretçi
YAA LÜTFEN BİR ÖRNEK SLAYT VE BU KONU HAKKINDA PERFORMANS HAZIRLICAM LÜTFEN HADİSLER ÖNEMLİ BİLGİLER VB. İSTİORUM SADCE
EN İYİ CEVABI MeLL verdi
Lütfen vereceğim linkleri-metinleri inceleyiniz.Bu linklerden-metinlerden kısım kısım alarak slaytınızı hazırlayabilirsiniz...Slayt yapmayı bilmiyorsanız onada yardımcı olmaya çalışırız...

Sponsorlu Bağlantılar
Hz. Muhammed'in güzel ahlakı ile ilgili örnekler verir misiniz?

Üstteki linkten alıntıdır...

Alıntı
AriThmetiCs adlı kullanıcıdan alıntı

Aşağıdaki yazıyı okuyarak güzel Ahlak örnekleri çıkarabilirsiniz..

Peygamberimiz (sav) Yanındakilere Daima Hoşgörülü Davranmıştır
Peygamberimiz (sav)’in yanında her karakterden, her düşünceden insan vardı. Ancak Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca her biri ile tek tek ilgilenmiş, her birinin eksiklerini ve hatalarını düzeltmek için onları uyarmış, temizliklerinden imanlarına kadar onları her türlü konuda eğitmeye çalışmıştır. Onun bu şefkatli, hoşgörülü, anlayışlı ve sabırlı tavrı, birçok insanın kalbinin dine ısınmasına ve Peygamberimiz (sav)’e büyük bir içtenlik ve sevgi ile bağlanmalarına vesile olmuştur. Allah, Peygamber Efendimizin çevresindekilere gösterdiği bu güzel tavrını Kuran’da şöyle bildirmektedir:
“Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile…” (Al-i İmran Suresi, 159)
Allah bir başka ayetinde ise Peygamberimiz (sav)’e çevresindekilere karşı nasıl davranması gerektiğini şöyle bildirmiştir:
“Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.” (Kaf Suresi, 45)
Peygamberimiz (sav), çevresindekilere dini zor kullanarak veya şart koşarak kabul ettirmeye çalışmamış her türlü durumda güzellikle anlatmıştır.
Peygamberimiz (sav) güçlü vicdanı ile ümmetini her yönüyle sahiplenmiş, onlara her konuda bir velinimet olmuştur. Bu özelliklerinden dolayı Peygamberimiz (sav) Kuran’ın birçok ayetinde “sahibiniz” (arkadaş, sıkı dost, sahip) olarak zikredilir. (Sebe Suresi, 46/Necm Suresi, 2/ Tekvir Suresi, 22)

Kaynak


Ayrıca;
Alıntı

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(s.a.v.) hoşgörüsü,güvenirliliği ve adaleti

- Peygamber efendimizin on yıl hizmetinde bulunmuş olan Enes bin Malik hazretleri anlatır:
"Resul aleyhisselamdan, bir şey istenmezdi ki, Resul aleyhisselam, onu, isteyene vermiş olmasın."
"Peygamber aleyhisselamın yanına bir adam gelir sadece, dünyayı, dünya malını elde etmeyi umarak Müslüman olur o gün, akşam olmadan İslâmiyet, kendisinin nazarında, dünyadan ve dünya üzerindekilerden daha sevgili olurdu!"
Kureyş müşriklerinin Eşrafından Safvan bin Ümeyye, Mekke'nin fethinden sonra, Müslüman olmadığı halde, Huneyn ve Taif savaşlarında Peygamberimizin yanından ayrılmamıştı.
Peygamberimiz, Ci'rane'de toplanan ganimet malları arasında dolaştığı ve onlara göz gezdirdiği sırada, Safvan bin Ümeyye, Peygamberimizin yanında bulunuyor, develer, davarlar ve güdücülerle dolu vadiye doğru bakıyordu. Bakışını, uzattı durdu.
Peygamberimiz ise, onun bu halini göz ucuyla süzüyordu.
"Ebu Vehb! O vadi, pek mi hoşuna gitti?" diye sordu.
Safvan bin Ümeyye "Evet!" dedi.
Peygamberimiz "O vadi de, içindekiler de, senin olsun!" buyurdu.
Bunun üzerine, Safvan, kendini tutamadı:
"Peygamber kalbinden başka, hiçbir kimsenin kalbi, bu derece Cömerd ve üstün olamaz! Şehadet ederim ki: Allah'dan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki: Muhammed, Allah'ın Kulu ve Resulüdür!" dedi ve hemen orada Müslüman oldu.
İbn-i Şihab'üzzühri'nin bildirdiğine göre: Resul aleyhisselam, o gün, Safvan bin Ümeyye'ye yüz deve vermiş, sonra, yüz daha, sonra, yüz daha eklemişti.
Safvan "Vallahi, Resul aleyhisselam, bana verdiğini, verdi. Ama, kendisi, bana insanların en münfuru idi. Bana, vermekte devam etti de, nihayet, nazarımda, insanların en sevimlisi oldu!" demiştir.
Peygamberimiz, böyle, iki dağ arasını dolduran davarları verince, Safvan bin Ümeyye, kavmi olan Kureyşilerin yanına döndü.
Onlara "Ey Kavmım! Müslüman olunuz! Çünkü, vallahi, Muhammed, öyle ihsanda bulunuyor ki, yokluktan, yoksulluktan hiç korkmuyor!" dedi.
Peygamberimizden bir şey istenildi mi, asla "Yok!" demezdi.
Kendisine kim gelip bir şey ister, istenilen şey, yanında bulunursa, onu yerine getirirdi. Bulunmazsa, va'd ederdi.

2- Resulullah efendimiz, gençliğinden itibaren güvenilir, itimat edilir bir kimse olarak tanınmıştır. Yirmi beş yaşlarında iken Mekke'de sadece "el-Emin" diye anılıyordu. Mekkeliler kendisine kıymetli eşyalarını teslim ederlerdi. Peygamber efendimiz bu emanetleri sağlam bir şekilde iade ederdi. Emanetlere en zor anında sahip çıkardı.
Medine'ye hicret edeceği gece müşrikler, öldürmek maksadıyla onun evini kuşatmışlardı. Evini terketmeden önce, yanında bulunan emanetleri Hz. Ali'ye teslim etmiş ertesi gün sahiplerine vermesini istemiştir. En sıkıntılı zamanda bile emanetleri sahiplerine ulaştırdı.
İslâm dininin kısa zamanda kabul görmesi Resulullah efendimizin güvenilir oluşunun payı büyüktür. Şayet davranışlarıyla güven vermeyen birisi olsaydı insanlar onun etrafında toplanmazdı.
Resulullah efendimiz Eshabına daima güvenilir olmayı telkin ederdi. Emanetin zıddı olan hiyanetin çirkin bir davranış olduğunu söylerdi. Sahabiler de Resulullah efendimizi emin olarak tanımışlar ve sonsuz bir güvenle kendisine bağlanmışlardır.
Her Müslüman Resulullah gibi, güven vermesi, her kesiminde ve her alanda bunu sürdürmesi gerekir. Anne babanın çocuğa, çocuğun anne babasına; eşlerin birbirine; amirin memura, memurun amire; işçinin işverene; işverenin işçiye; satıcının müşteriye; müşterinin satıcıya güven duyduğu bir cemiyet sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olur.
Resulullah efendimiz alışverişte güvenin bolluğa, berekete vesile olacağını bildirir. "Emanete riayet rızık, hainlik ise fakirlik getirir" buyurur. Burada emanet, sözde ve işte güven demektir. İnsanlar, sözüne ve işine güvenilmeyen kimselerle irtibat kurmaktan çekinirler.
Şayet bu kişi ticaretle uğraşıyorsa alışveriş yapmaktan, müşteri ise mal vermekten, sanatkar ise iş sipariş etmekten kaçınırlar. Dolayısıyla bu tür kişilerin mallarına ve çalışmalarına rağbet azalır, kazançları artmaz. İşte Resulullah efendimiz'in "hainlik fakrilik getirir" sözündeki incelik burada yatmaktadır. Ama tersi olursa, yani herkes birbirine güvenirse kazanç, üretim ve tüketim artar. Bu da bolluğa ve zenginliğe vesile olur.

3- "Öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin!"

Adalet dinin esasındandır. Bunun için, Kur'an-ı kerim'de adalet üzerinde çok durulmuş, Resulullah efendimize insanlar arasında adaleti gerçekleştirmesi emrolunmuştur. Bir hak konusunda hüküm verilirken hakkın kendi lehine hükmedilmesi halinde bundan memnun olan, fakat aleyhine hükmedilmesi halinde bu hükmü tanımayan insanların zalim oldukları bildirilmiştir.
Dinimiz, kişisel çıkar, akrabalık, zenginlik, fakirlik, kin, düşmanlık, taraflardan birinin soylu veya aşağı tabakadan olması, bedeni ve ruhi bakımdan kusurlu olması gibi durumlar bir hakkın ihlalini, örtbas edilmesini, adil davranmamayı, adalet ilkesinden sapmayı mazur göstermeyeceğini bildirmiştir.
Resulullah efendimiz faaliyetlerinde daima adaleti esas almıştır. İnsanlar arasında fark gözetmemiştir. Başkalarının gelişi güzel istek ve telkinlerinden etkilenmeden ilahi emirlerin gösterdiği doğrultuda hareket etmiştir. Kitaplarda onun adaletle ilgili çok sayıda sözü mevcuttur. İnsanlar arasında adaleti sağlamanın aynı zamanda bir sadaka olduğunu söylemiştir.
Peygamberimiz hak hususunda titiz davranır, kimsenin canına ve malına zarar vermeyi ve üzerine kul hakkı geçmesini istemezdi. İstemeden zarar verdiği olursa, bir özür dilemekle halledilebilecek veya buna gerek duyulmayacak durumda bile, şayet kendisinden bir kısas talebinde bulunulursa seve seve bu isteği yerine getirirdi.
Resulullah efendimiz adaletin zıddı olan zulmü her vesile ile kötülemiştir. Kitaplarda onun bu hususla ilgili çok sayıda ikazı yer almaktadır. Bunların en meşhurlarından birisi şudur: "Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez..."
Bu sözüyle o, Müslümanların kardeş olduğunu dile getirdikten sonra, Müslümanın en başta gelen vasfının kardeşine zulmetmemek, haksızlık yapmamak olduğunu bildirmiştir. Müslümanların birbirine haksızlık yapmamasını istediği gibi, aynı zamanda başkalarına da zulüm yapılmamasını emretmiştir. Kendisi haksızlığa uğrayanı daima korumuş, mazlumun korunmasını ve ona yardım edilmesini istemiştir.
Allahü teâlâ, adaleti emretmiş, adaletin zıttı olan zulmü haram kılmıştır. Bu hususta birçok ayet-i kerimeler vardır. Birkaçı mealen şöyle:
"Allah, insanlar arasında, adaletle hükmetmenizi emreder."
"Allah, adalet yapmanızı, ihsan etmenizi ve (muhtaç olan) akrabaya vermenizi emredip, fuhştan, münkerden (her çeşit kötüleklerden) ve zulüm yapmaktan da nehyeder."
"Ey iman edenler, bir millete olan öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin, adil olun!"

5- Çalışıp kazanmaya önem verirdi

Resulullah efendimizin hayatı diğer alanlarda olduğu gibi çalışma hayatında da insanlar için örnektir. Doğruluk, güvenilir olma, adaleti uygulama ve sözleriyle davranışları arasında çelişki bulunmama gibi hallerde en güzel örnetti.
Kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini, fakire, yoksula yardım için çalışmayı Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç ve geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur. Peygamberimizin çalışma, helal kazanç ile ilgili pek çok sözleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
"Hiçbir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez."
"Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım."
"Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı ahirette peygamberlerle, sıddikler ve şehitlerle beraber olacaktır."
"Allah kulunu helal kazanç talebinden yorgun düşmüş görmeyi sever."
"İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir."
"Birinizin sırtında odun destesi taşıması, versin veya vermesin, insanlara gidip el açmasından daha iyidir."
En kötü şartlar altında çalışmayı dahi başkalarına yük olmaktan iyi gören Resulullah efendimizin bu sözleriyle insanları çalışmaya teşvik ettiği, tembelliği kötülediği, çalışkan insanları dünya ve ahiret mutluluğu ile müjdelediği görülmektedir.
Resulullah efendimiz insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi, bizzat kendisi de çalışmış ve çalışma hayatının ilkelerini kendi hayatında uygulama alanına koymuştur. Çalışmalarını çocukluğundan itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Nitekim bilindiği üzere çocukluğunda çobanlık yapmıştır.
Gençliğinde ve yetişkinliğinde ticaretle meşgul olmuştur. Oniki yaşında iken amcası ile birlikte uzun bir ticaret yolculuğuna çıkmıştır. Yirmibeş yaşında iken Hz. Hatice'nin kervanını ücret karşılığında Suriye'ye götürüp getirmiştir. Ticari faaliyetlerinde meslektaşlarının, ticari ilişkilerde bulunduğu kimselerin ve tüm Mekkelilerin güvenini kazanmıştır.
Onun bütün bu faaliyetleri geçimni temine yönelik çalışmalardır. O, bütün bunların yanında sosyal faaliyetlerde de bulunmuştur. Gençliğinde Hilfülfudul cemiyetine katılması ve Kabe'nin inşası sırasında hakemlik yapması bunlara güzel birer örnektir.


Üçüncü bir kaynak

Alıntı

Hoşgörülü olabilmek için insanlar, birbirlerinin kusurlarını araştırmamalı ve affedici olmalıdırlar. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuda şöyle buyurmuşlardır: "Herhangi bir kişi, dünyada diğer bir kişinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter ."[1]

Öyle ise, bağışlamasını bilmeyen, hoşgörülü olamaz. Yüce Allah, affetmeyi sevmiş ve bizlerin de affedici olmasını istemiştir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: "Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever."[2]

Resulullah (s.a.v.) da şöyle buyurmuşlardır: "Allah, affeden kulunun şerefini artırır…"[3]

Aziz Mü’minler!

Selamlaşmak da, sevginin ve hoşgörünün yayılmasına vesiledir. Selam, barış ve esenlik dilemek anlamındadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), mü’minlerden

selamlaşmayı yaymalarını, tanıdığı ve tanımadığı her kişiye selam vermelerini istemiştir. Konumuzla ilgili bir hadis-i şerif, şöyledir: "İslam’ın, hangi ameli daha hayırlıdır?" diye sorana, Peygamberimiz şöyle cevap vermişlerdir: "Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir."[4]

Çeşitli konulardaki tartışmalarda kırıcı olmamak ve tenkitte aşırı gitmemek de hoşgörünün bir gereğidir. Kur’an-ı Kerim’de: “(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et"[5] buyrulmuştur.

Dinimiz kötülüğe iyilikle mukabelede bulunmayı emretmiştir. Ra’d sûresinde, akıl sahibi mü’minlerin üstün vasıfları sayılırken: “Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır"[6] buyurulmuştur.

Aziz Müslümanlar!

Hoşgörünün olmadığı yerde taassup vardır. Taassubun da hiç kimseye bir faydası yoktur. Daima sıkıntı getirir. Aynı dünya üzerinde birlikte yaşadığımız insanlarla iyi geçinme durumundayız. Çünkü gidebileceğimiz başka bir dünya yoktur. Öyle ise, insan olarak birbirimize karşı anlayışlı olmaya, karşılıklı sevgi ve saygıya muhtacız. Dirlik ve düzen, buna bağlıdır. Sevgi ve saygı olmadan birlik ve beraberlik, birlik ve beraberlik olmadan da, maddi ve manevi kalkınma olamaz.



Sayın Ziyaretçi;
Bu dökümanları inceleyip harmanlayarak kendinize bir slayt serisi hazırlayacak şekilde düzenleyebilirsiniz...Dediğim gibi Slayt hakkında bir problem olursa yardımcı olmaya çalışırız...Kolay gelsin.
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
19 Şubat 2009       Mesaj #2
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Lütfen vereceğim linkleri-metinleri inceleyiniz.Bu linklerden-metinlerden kısım kısım alarak slaytınızı hazırlayabilirsiniz...Slayt yapmayı bilmiyorsanız onada yardımcı olmaya çalışırız...

Sponsorlu Bağlantılar
Hz. Muhammed'in güzel ahlakı ile ilgili örnekler verir misiniz?

Üstteki linkten alıntıdır...

Alıntı
AriThmetiCs adlı kullanıcıdan alıntı

Aşağıdaki yazıyı okuyarak güzel Ahlak örnekleri çıkarabilirsiniz..

Peygamberimiz (sav) Yanındakilere Daima Hoşgörülü Davranmıştır
Peygamberimiz (sav)’in yanında her karakterden, her düşünceden insan vardı. Ancak Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca her biri ile tek tek ilgilenmiş, her birinin eksiklerini ve hatalarını düzeltmek için onları uyarmış, temizliklerinden imanlarına kadar onları her türlü konuda eğitmeye çalışmıştır. Onun bu şefkatli, hoşgörülü, anlayışlı ve sabırlı tavrı, birçok insanın kalbinin dine ısınmasına ve Peygamberimiz (sav)’e büyük bir içtenlik ve sevgi ile bağlanmalarına vesile olmuştur. Allah, Peygamber Efendimizin çevresindekilere gösterdiği bu güzel tavrını Kuran’da şöyle bildirmektedir:
“Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile…” (Al-i İmran Suresi, 159)
Allah bir başka ayetinde ise Peygamberimiz (sav)’e çevresindekilere karşı nasıl davranması gerektiğini şöyle bildirmiştir:
“Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.” (Kaf Suresi, 45)
Peygamberimiz (sav), çevresindekilere dini zor kullanarak veya şart koşarak kabul ettirmeye çalışmamış her türlü durumda güzellikle anlatmıştır.
Peygamberimiz (sav) güçlü vicdanı ile ümmetini her yönüyle sahiplenmiş, onlara her konuda bir velinimet olmuştur. Bu özelliklerinden dolayı Peygamberimiz (sav) Kuran’ın birçok ayetinde “sahibiniz” (arkadaş, sıkı dost, sahip) olarak zikredilir. (Sebe Suresi, 46/Necm Suresi, 2/ Tekvir Suresi, 22)

Kaynak


Ayrıca;
Alıntı

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(s.a.v.) hoşgörüsü,güvenirliliği ve adaleti

- Peygamber efendimizin on yıl hizmetinde bulunmuş olan Enes bin Malik hazretleri anlatır:
"Resul aleyhisselamdan, bir şey istenmezdi ki, Resul aleyhisselam, onu, isteyene vermiş olmasın."
"Peygamber aleyhisselamın yanına bir adam gelir sadece, dünyayı, dünya malını elde etmeyi umarak Müslüman olur o gün, akşam olmadan İslâmiyet, kendisinin nazarında, dünyadan ve dünya üzerindekilerden daha sevgili olurdu!"
Kureyş müşriklerinin Eşrafından Safvan bin Ümeyye, Mekke'nin fethinden sonra, Müslüman olmadığı halde, Huneyn ve Taif savaşlarında Peygamberimizin yanından ayrılmamıştı.
Peygamberimiz, Ci'rane'de toplanan ganimet malları arasında dolaştığı ve onlara göz gezdirdiği sırada, Safvan bin Ümeyye, Peygamberimizin yanında bulunuyor, develer, davarlar ve güdücülerle dolu vadiye doğru bakıyordu. Bakışını, uzattı durdu.
Peygamberimiz ise, onun bu halini göz ucuyla süzüyordu.
"Ebu Vehb! O vadi, pek mi hoşuna gitti?" diye sordu.
Safvan bin Ümeyye "Evet!" dedi.
Peygamberimiz "O vadi de, içindekiler de, senin olsun!" buyurdu.
Bunun üzerine, Safvan, kendini tutamadı:
"Peygamber kalbinden başka, hiçbir kimsenin kalbi, bu derece Cömerd ve üstün olamaz! Şehadet ederim ki: Allah'dan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki: Muhammed, Allah'ın Kulu ve Resulüdür!" dedi ve hemen orada Müslüman oldu.
İbn-i Şihab'üzzühri'nin bildirdiğine göre: Resul aleyhisselam, o gün, Safvan bin Ümeyye'ye yüz deve vermiş, sonra, yüz daha, sonra, yüz daha eklemişti.
Safvan "Vallahi, Resul aleyhisselam, bana verdiğini, verdi. Ama, kendisi, bana insanların en münfuru idi. Bana, vermekte devam etti de, nihayet, nazarımda, insanların en sevimlisi oldu!" demiştir.
Peygamberimiz, böyle, iki dağ arasını dolduran davarları verince, Safvan bin Ümeyye, kavmi olan Kureyşilerin yanına döndü.
Onlara "Ey Kavmım! Müslüman olunuz! Çünkü, vallahi, Muhammed, öyle ihsanda bulunuyor ki, yokluktan, yoksulluktan hiç korkmuyor!" dedi.
Peygamberimizden bir şey istenildi mi, asla "Yok!" demezdi.
Kendisine kim gelip bir şey ister, istenilen şey, yanında bulunursa, onu yerine getirirdi. Bulunmazsa, va'd ederdi.

2- Resulullah efendimiz, gençliğinden itibaren güvenilir, itimat edilir bir kimse olarak tanınmıştır. Yirmi beş yaşlarında iken Mekke'de sadece "el-Emin" diye anılıyordu. Mekkeliler kendisine kıymetli eşyalarını teslim ederlerdi. Peygamber efendimiz bu emanetleri sağlam bir şekilde iade ederdi. Emanetlere en zor anında sahip çıkardı.
Medine'ye hicret edeceği gece müşrikler, öldürmek maksadıyla onun evini kuşatmışlardı. Evini terketmeden önce, yanında bulunan emanetleri Hz. Ali'ye teslim etmiş ertesi gün sahiplerine vermesini istemiştir. En sıkıntılı zamanda bile emanetleri sahiplerine ulaştırdı.
İslâm dininin kısa zamanda kabul görmesi Resulullah efendimizin güvenilir oluşunun payı büyüktür. Şayet davranışlarıyla güven vermeyen birisi olsaydı insanlar onun etrafında toplanmazdı.
Resulullah efendimiz Eshabına daima güvenilir olmayı telkin ederdi. Emanetin zıddı olan hiyanetin çirkin bir davranış olduğunu söylerdi. Sahabiler de Resulullah efendimizi emin olarak tanımışlar ve sonsuz bir güvenle kendisine bağlanmışlardır.
Her Müslüman Resulullah gibi, güven vermesi, her kesiminde ve her alanda bunu sürdürmesi gerekir. Anne babanın çocuğa, çocuğun anne babasına; eşlerin birbirine; amirin memura, memurun amire; işçinin işverene; işverenin işçiye; satıcının müşteriye; müşterinin satıcıya güven duyduğu bir cemiyet sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olur.
Resulullah efendimiz alışverişte güvenin bolluğa, berekete vesile olacağını bildirir. "Emanete riayet rızık, hainlik ise fakirlik getirir" buyurur. Burada emanet, sözde ve işte güven demektir. İnsanlar, sözüne ve işine güvenilmeyen kimselerle irtibat kurmaktan çekinirler.
Şayet bu kişi ticaretle uğraşıyorsa alışveriş yapmaktan, müşteri ise mal vermekten, sanatkar ise iş sipariş etmekten kaçınırlar. Dolayısıyla bu tür kişilerin mallarına ve çalışmalarına rağbet azalır, kazançları artmaz. İşte Resulullah efendimiz'in "hainlik fakrilik getirir" sözündeki incelik burada yatmaktadır. Ama tersi olursa, yani herkes birbirine güvenirse kazanç, üretim ve tüketim artar. Bu da bolluğa ve zenginliğe vesile olur.

3- "Öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin!"

Adalet dinin esasındandır. Bunun için, Kur'an-ı kerim'de adalet üzerinde çok durulmuş, Resulullah efendimize insanlar arasında adaleti gerçekleştirmesi emrolunmuştur. Bir hak konusunda hüküm verilirken hakkın kendi lehine hükmedilmesi halinde bundan memnun olan, fakat aleyhine hükmedilmesi halinde bu hükmü tanımayan insanların zalim oldukları bildirilmiştir.
Dinimiz, kişisel çıkar, akrabalık, zenginlik, fakirlik, kin, düşmanlık, taraflardan birinin soylu veya aşağı tabakadan olması, bedeni ve ruhi bakımdan kusurlu olması gibi durumlar bir hakkın ihlalini, örtbas edilmesini, adil davranmamayı, adalet ilkesinden sapmayı mazur göstermeyeceğini bildirmiştir.
Resulullah efendimiz faaliyetlerinde daima adaleti esas almıştır. İnsanlar arasında fark gözetmemiştir. Başkalarının gelişi güzel istek ve telkinlerinden etkilenmeden ilahi emirlerin gösterdiği doğrultuda hareket etmiştir. Kitaplarda onun adaletle ilgili çok sayıda sözü mevcuttur. İnsanlar arasında adaleti sağlamanın aynı zamanda bir sadaka olduğunu söylemiştir.
Peygamberimiz hak hususunda titiz davranır, kimsenin canına ve malına zarar vermeyi ve üzerine kul hakkı geçmesini istemezdi. İstemeden zarar verdiği olursa, bir özür dilemekle halledilebilecek veya buna gerek duyulmayacak durumda bile, şayet kendisinden bir kısas talebinde bulunulursa seve seve bu isteği yerine getirirdi.
Resulullah efendimiz adaletin zıddı olan zulmü her vesile ile kötülemiştir. Kitaplarda onun bu hususla ilgili çok sayıda ikazı yer almaktadır. Bunların en meşhurlarından birisi şudur: "Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez..."
Bu sözüyle o, Müslümanların kardeş olduğunu dile getirdikten sonra, Müslümanın en başta gelen vasfının kardeşine zulmetmemek, haksızlık yapmamak olduğunu bildirmiştir. Müslümanların birbirine haksızlık yapmamasını istediği gibi, aynı zamanda başkalarına da zulüm yapılmamasını emretmiştir. Kendisi haksızlığa uğrayanı daima korumuş, mazlumun korunmasını ve ona yardım edilmesini istemiştir.
Allahü teâlâ, adaleti emretmiş, adaletin zıttı olan zulmü haram kılmıştır. Bu hususta birçok ayet-i kerimeler vardır. Birkaçı mealen şöyle:
"Allah, insanlar arasında, adaletle hükmetmenizi emreder."
"Allah, adalet yapmanızı, ihsan etmenizi ve (muhtaç olan) akrabaya vermenizi emredip, fuhştan, münkerden (her çeşit kötüleklerden) ve zulüm yapmaktan da nehyeder."
"Ey iman edenler, bir millete olan öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin, adil olun!"

5- Çalışıp kazanmaya önem verirdi

Resulullah efendimizin hayatı diğer alanlarda olduğu gibi çalışma hayatında da insanlar için örnektir. Doğruluk, güvenilir olma, adaleti uygulama ve sözleriyle davranışları arasında çelişki bulunmama gibi hallerde en güzel örnetti.
Kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini, fakire, yoksula yardım için çalışmayı Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç ve geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur. Peygamberimizin çalışma, helal kazanç ile ilgili pek çok sözleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
"Hiçbir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez."
"Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım."
"Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı ahirette peygamberlerle, sıddikler ve şehitlerle beraber olacaktır."
"Allah kulunu helal kazanç talebinden yorgun düşmüş görmeyi sever."
"İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir."
"Birinizin sırtında odun destesi taşıması, versin veya vermesin, insanlara gidip el açmasından daha iyidir."
En kötü şartlar altında çalışmayı dahi başkalarına yük olmaktan iyi gören Resulullah efendimizin bu sözleriyle insanları çalışmaya teşvik ettiği, tembelliği kötülediği, çalışkan insanları dünya ve ahiret mutluluğu ile müjdelediği görülmektedir.
Resulullah efendimiz insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi, bizzat kendisi de çalışmış ve çalışma hayatının ilkelerini kendi hayatında uygulama alanına koymuştur. Çalışmalarını çocukluğundan itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Nitekim bilindiği üzere çocukluğunda çobanlık yapmıştır.
Gençliğinde ve yetişkinliğinde ticaretle meşgul olmuştur. Oniki yaşında iken amcası ile birlikte uzun bir ticaret yolculuğuna çıkmıştır. Yirmibeş yaşında iken Hz. Hatice'nin kervanını ücret karşılığında Suriye'ye götürüp getirmiştir. Ticari faaliyetlerinde meslektaşlarının, ticari ilişkilerde bulunduğu kimselerin ve tüm Mekkelilerin güvenini kazanmıştır.
Onun bütün bu faaliyetleri geçimni temine yönelik çalışmalardır. O, bütün bunların yanında sosyal faaliyetlerde de bulunmuştur. Gençliğinde Hilfülfudul cemiyetine katılması ve Kabe'nin inşası sırasında hakemlik yapması bunlara güzel birer örnektir.


Üçüncü bir kaynak

Alıntı

Hoşgörülü olabilmek için insanlar, birbirlerinin kusurlarını araştırmamalı ve affedici olmalıdırlar. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuda şöyle buyurmuşlardır: "Herhangi bir kişi, dünyada diğer bir kişinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter ."[1]

Öyle ise, bağışlamasını bilmeyen, hoşgörülü olamaz. Yüce Allah, affetmeyi sevmiş ve bizlerin de affedici olmasını istemiştir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: "Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever."[2]

Resulullah (s.a.v.) da şöyle buyurmuşlardır: "Allah, affeden kulunun şerefini artırır…"[3]

Aziz Mü’minler!

Selamlaşmak da, sevginin ve hoşgörünün yayılmasına vesiledir. Selam, barış ve esenlik dilemek anlamındadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), mü’minlerden

selamlaşmayı yaymalarını, tanıdığı ve tanımadığı her kişiye selam vermelerini istemiştir. Konumuzla ilgili bir hadis-i şerif, şöyledir: "İslam’ın, hangi ameli daha hayırlıdır?" diye sorana, Peygamberimiz şöyle cevap vermişlerdir: "Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir."[4]

Çeşitli konulardaki tartışmalarda kırıcı olmamak ve tenkitte aşırı gitmemek de hoşgörünün bir gereğidir. Kur’an-ı Kerim’de: “(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et"[5] buyrulmuştur.

Dinimiz kötülüğe iyilikle mukabelede bulunmayı emretmiştir. Ra’d sûresinde, akıl sahibi mü’minlerin üstün vasıfları sayılırken: “Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır"[6] buyurulmuştur.

Aziz Müslümanlar!

Hoşgörünün olmadığı yerde taassup vardır. Taassubun da hiç kimseye bir faydası yoktur. Daima sıkıntı getirir. Aynı dünya üzerinde birlikte yaşadığımız insanlarla iyi geçinme durumundayız. Çünkü gidebileceğimiz başka bir dünya yoktur. Öyle ise, insan olarak birbirimize karşı anlayışlı olmaya, karşılıklı sevgi ve saygıya muhtacız. Dirlik ve düzen, buna bağlıdır. Sevgi ve saygı olmadan birlik ve beraberlik, birlik ve beraberlik olmadan da, maddi ve manevi kalkınma olamaz.



Sayın Ziyaretçi;
Bu dökümanları inceleyip harmanlayarak kendinize bir slayt serisi hazırlayacak şekilde düzenleyebilirsiniz...Dediğim gibi Slayt hakkında bir problem olursa yardımcı olmaya çalışırız...Kolay gelsin.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Peygamberimizin güzel davranışlarını öğütleyen bir sözünü merak ediyorum lütfen cevap verin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana yardım edin din perfomans ödevi Hz. MUHAMMED'in güzel ahlakını anlatan ayetler
Unregistered - avatarı
Unregistered
Ziyaretçi
22 Şubat 2010       Mesaj #5
Unregistered - avatarı
Ziyaretçi
yaaaaa benim istediğim şey yok güzel ahlakı anlatan örnekler yazın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Şubat 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
insanlarla iyi geçinmeyi anlatan ayet yazarsanız çok mutlu olurum şimdiden ALLAH razı alsun
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
dinimizin sevgiye verdiği önemi anlatan ayet ve hadisler ödevimi bulamadım teşekkürler şimdiden
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Nisan 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya ben slay lazım ama bende yapılmıyo burdada yokkkk
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Nisan 2011       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hz muhammed ile ilgili slaytlar ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum çünkü ödevim var acilll
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Nisan 2011       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kardeş ordaysan şimdi peygamber sevgisini anlatan şiir de yazarmısın 2dk ?

Benzer Konular

16 Mart 2014 / yabancı_yakamoz Soru-Cevap
18 Aralık 2012 / mervem Soru-Cevap
10 Mart 2011 / Misafir Soru-Cevap