Arama

Caminin bölümleri nelerdir? - Sayfa 6

En İyi Cevap Var Güncelleme: 15 Nisan 2014 Gösterim: 98.211 Cevap: 56
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Kasım 2012       Mesaj #51
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
cami minaresinin resmini ve bölümlerinin anlamını istiyorum lütfen gönderin
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Kasım 2012       Mesaj #52
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
25-05-2011 soru için teşekkürler #10 (mesaj-linki)
harim
Sponsorlu Bağlantılar
Harim:
Sanat tarihi teknolojisinde, camilerde namaz kılmaya tahsis edilen mekana denmektedir.
Harim, Allah'la O'nun kulu olan insan arasında bir nevi bağ kurma mahalli olması sebebiyle kutsal sayılır. Namaz dışında eğitim ve öğretim gibi bazı faaliyetlerin uygulanmasında da açık olmakla birlikte saygılı bir tutumla belli kurallar dairesinde hareket edilmesi gereken bir mahaldir.

Mihrab:
Kelime olarak "Harabe" kökünden gelir.
Terimde camilerin kıbbe duvarında, yarım daire şeklinde ve öne doğru eğik olan yere mihrab denir. Gene mihrab, cami harimlerinde, müslümanların namaz kılacakları kıble yönünü belirleyen, kıble duvarına açılmış, cemaatle namazlarda imamın en önde durduğu yerdir.

Minber:
Arapça'da "nebera" (yüksek olmak) ukökünden gelmekte ve yüksek yer, ikemle semeri, sedye manaları ifade etmektedir. Terimde, Cuma ve bayram namazı kılınan yerlerde hatiplerin hutbelerini okumak için çıktıkları basamaklı yerlere minber denmektedir. Mihrabın sağ tarafında ve kıble duvarına dik olarak durur.

Vaaz Kürsüsü:
Kürsü kelime olarak; sandalye, taht ve divan manasına gelmektedir. Aynı zamanda, camilerde vaizlerin cemaata vaaz vermek için üzerine çıktıkları yüksekçe bir yere de kürsü denmektedir.

Hünkar Mahfili:
Sultanların inşa ettikleri camilerde zeminden yüksek ve kafesle bölünmüş yere denmektedir.

Müezzin Mahfili:
Müezzinlerin, camilerde, birarada oturmaları için ayrılmış yüksekçe yerdir.
Şartlarına uygun kişilerin (Müslüman, aklı başında vb.) günde 5 defa müezzin tarafından camiye gelmeleri için yapılan çağrıya uyarak camiye gelenler bir topluluk oluşturur. Burada yapmaları gereken ibadeti yaparlar. Budan sonra birbirlerinin hatırlarını sorarlar, sıkıntıda olanlara yardım ederler. Hasta olanları öğrenir, ziyaret ederler. Sevgiye, saygıya dayanan bir toplum oluşmasına yardım ederler. Ayrıca bilhassa Cuma günleri ve bayramlarda kürsü ve hutbede yapılan vaazlarla dini bilgilerini geliştirirler, birbirleriyle olan ilişkilerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenmiş olurlar.

Son Cemaat Yeri:
Cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış yer.

Minare:
Aslı "menare" olan bu kelime dilimize "minare" olarak geçmiştir. Nur yeri (ışık yeri) manasına gelip, camilerde ezan okumak maksadıyla inşa olan yüksek yere minare denmektedir.

Şadırvan:
Namazdan önce abdest almak için, genellikle avlu ortasında bulunan ve etrafında muslukların sıralandığı su haznesidir.

Avlu:
Cami harimlerine bitişik, genellikle şadırvan veya revaleyi kapsayan üstü açık yerlere denir.

için çok teşekkür ederim hiçbirini bilmiyordum


Kaynak: Caminin bölümleri nelerdir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Aralık 2012       Mesaj #53
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Harim:
Sanat tarihi teknolojisinde, camilerde namaz kılmaya tahsis edilen mekana denmektedir.
Harim, Allah'la O'nun kulu olan insan arasında bir nevi bağ kurma mahalli olması sebebiyle kutsal sayılır. Namaz dışında eğitim ve öğretim gibi bazı faaliyetlerin uygulanmasında da açık olmakla birlikte saygılı bir tutumla belli kurallar dairesinde hareket edilmesi gereken bir mahaldir.

Mihrab:
Kelime olarak "Harabe" kökünden gelir.
Terimde camilerin kıbbe duvarında, yarım daire şeklinde ve öne doğru eğik olan yere mihrab denir. Gene mihrab, cami harimlerinde, müslümanların namaz kılacakları kıble yönünü belirleyen, kıble duvarına açılmış, cemaatle namazlarda imamın en önde durduğu yerdir.

Minber:
Arapça'da "nebera" (yüksek olmak) ukökünden gelmekte ve yüksek yer, ikemle semeri, sedye manaları ifade etmektedir. Terimde, Cuma ve bayram namazı kılınan yerlerde hatiplerin hutbelerini okumak için çıktıkları basamaklı yerlere minber denmektedir. Mihrabın sağ tarafında ve kıble duvarına dik olarak durur.

Vaaz Kürsüsü:
Kürsü kelime olarak; sandalye, taht ve divan manasına gelmektedir. Aynı zamanda, camilerde vaizlerin cemaata vaaz vermek için üzerine çıktıkları yüksekçe bir yere de kürsü denmektedir.

Hünkar Mahfili:
Sultanların inşa ettikleri camilerde zeminden yüksek ve kafesle bölünmüş yere denmektedir.

Müezzin Mahfili:
Müezzinlerin, camilerde, birarada oturmaları için ayrılmış yüksekçe yerdir.
Şartlarına uygun kişilerin (Müslüman, aklı başında vb.) günde 5 defa müezzin tarafından camiye gelmeleri için yapılan çağrıya uyarak camiye gelenler bir topluluk oluşturur. Burada yapmaları gereken ibadeti yaparlar. Budan sonra birbirlerinin hatırlarını sorarlar, sıkıntıda olanlara yardım ederler. Hasta olanları öğrenir, ziyaret ederler. Sevgiye, saygıya dayanan bir toplum oluşmasına yardım ederler. Ayrıca bilhassa Cuma günleri ve bayramlarda kürsü ve hutbede yapılan vaazlarla dini bilgilerini geliştirirler, birbirleriyle olan ilişkilerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenmiş olurlar.

Son Cemaat Yeri:
Cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış yer.

Minare:
Aslı "menare" olan bu kelime dilimize "minare" olarak geçmiştir. Nur yeri (ışık yeri) manasına gelip, camilerde ezan okumak maksadıyla inşa olan yüksek yere minare denmektedir.

Şadırvan:
Namazdan önce abdest almak için, genellikle avlu ortasında bulunan ve etrafında muslukların sıralandığı su haznesidir.

Avlu:
Cami harimlerine bitişik, genellikle şadırvan veya revaleyi kapsayan üstü açık yerlere denir.

teşekkürler Msn Grin Msn Grin Msn Grin Msn Grin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Aralık 2012       Mesaj #54
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Harim - Mihrab - Minber - Vaaz Kürsüsü - Hünkar Mahfili - Müezzin Mahfili - Son Cemaat Yeri - Son Cemaat Yeri - Minare - Şadırvan - Avlu


Harim:
Sanat tarihi teknolojisinde, camilerde namaz kılmaya tahsis edilen mekana denmektedir.
Harim, Allah'la O'nun kulu olan insan arasında bir nevi bağ kurma mahalli olması sebebiyle kutsal sayılır. Namaz dışında eğitim ve öğretim gibi bazı faaliyetlerin uygulanmasında da açık olmakla birlikte saygılı bir tutumla belli kurallar dairesinde hareket edilmesi gereken bir mahaldir.

Mihrab:
Kelime olarak "Harabe" kökünden gelir.
Terimde camilerin kıbbe duvarında, yarım daire şeklinde ve öne doğru eğik olan yere mihrab denir. Gene mihrab, cami harimlerinde, müslümanların namaz kılacakları kıble yönünü belirleyen, kıble duvarına açılmış, cemaatle namazlarda imamın en önde durduğu yerdir.

Minber:
Arapça'da "nebera" (yüksek olmak) ukökünden gelmekte ve yüksek yer, ikemle semeri, sedye manaları ifade etmektedir. Terimde, Cuma ve bayram namazı kılınan yerlerde hatiplerin hutbelerini okumak için çıktıkları basamaklı yerlere minber denmektedir. Mihrabın sağ tarafında ve kıble duvarına dik olarak durur.

Vaaz Kürsüsü:
Kürsü kelime olarak; sandalye, taht ve divan manasına gelmektedir. Aynı zamanda, camilerde vaizlerin cemaata vaaz vermek için üzerine çıktıkları yüksekçe bir yere de kürsü denmektedir.

Hünkar Mahfili:
Sultanların inşa ettikleri camilerde zeminden yüksek ve kafesle bölünmüş yere denmektedir.

Müezzin Mahfili:
Müezzinlerin, camilerde, birarada oturmaları için ayrılmış yüksekçe yerdir.
Şartlarına uygun kişilerin (Müslüman, aklı başında vb.) günde 5 defa müezzin tarafından camiye gelmeleri için yapılan çağrıya uyarak camiye gelenler bir topluluk oluşturur. Burada yapmaları gereken ibadeti yaparlar. Budan sonra birbirlerinin hatırlarını sorarlar, sıkıntıda olanlara yardım ederler. Hasta olanları öğrenir, ziyaret ederler. Sevgiye, saygıya dayanan bir toplum oluşmasına yardım ederler. Ayrıca bilhassa Cuma günleri ve bayramlarda kürsü ve hutbede yapılan vaazlarla dini bilgilerini geliştirirler, birbirleriyle olan ilişkilerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenmiş olurlar.

Son Cemaat Yeri:
Cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış yer.

Minare:
Aslı "menare" olan bu kelime dilimize "minare" olarak geçmiştir. Nur yeri (ışık yeri) manasına gelip, camilerde ezan okumak maksadıyla inşa olan yüksek yere minare denmektedir.

Şadırvan:
Namazdan önce abdest almak için, genellikle avlu ortasında bulunan ve etrafında muslukların sıralandığı su haznesidir.

Avlu:
Cami harimlerine bitişik, genellikle şadırvan veya revaleyi kapsayan üstü açık yerlere denir.


Kaynak: Caminin bölümleri nelerdir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2012       Mesaj #55
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
minare vaiz müezzin minber vaaz mihrab şerefe kürsü mahfil hutbe şadırvan bunları da unutmayalım
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Aralık 2013       Mesaj #56
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Harim - Mihrab - Minber - Vaaz Kürsüsü - Hünkar Mahfili - Müezzin Mahfili - Son Cemaat Yeri - Son Cemaat Yeri - Minare - Şadırvan - Avlu


Harim:
Sanat tarihi teknolojisinde, camilerde namaz kılmaya tahsis edilen mekana denmektedir.
Harim, Allah'la O'nun kulu olan insan arasında bir nevi bağ kurma mahalli olması sebebiyle kutsal sayılır. Namaz dışında eğitim ve öğretim gibi bazı faaliyetlerin uygulanmasında da açık olmakla birlikte saygılı bir tutumla belli kurallar dairesinde hareket edilmesi gereken bir mahaldir.

Mihrab:
Kelime olarak "Harabe" kökünden gelir.
Terimde camilerin kıbbe duvarında, yarım daire şeklinde ve öne doğru eğik olan yere mihrab denir. Gene mihrab, cami harimlerinde, müslümanların namaz kılacakları kıble yönünü belirleyen, kıble duvarına açılmış, cemaatle namazlarda imamın en önde durduğu yerdir.

Minber:
Arapça'da "nebera" (yüksek olmak) ukökünden gelmekte ve yüksek yer, ikemle semeri, sedye manaları ifade etmektedir. Terimde, Cuma ve bayram namazı kılınan yerlerde hatiplerin hutbelerini okumak için çıktıkları basamaklı yerlere minber denmektedir. Mihrabın sağ tarafında ve kıble duvarına dik olarak durur.

Vaaz Kürsüsü:
Kürsü kelime olarak; sandalye, taht ve divan manasına gelmektedir. Aynı zamanda, camilerde vaizlerin cemaata vaaz vermek için üzerine çıktıkları yüksekçe bir yere de kürsü denmektedir.

Hünkar Mahfili:
Sultanların inşa ettikleri camilerde zeminden yüksek ve kafesle bölünmüş yere denmektedir.

Müezzin Mahfili:
Müezzinlerin, camilerde, birarada oturmaları için ayrılmış yüksekçe yerdir.
Şartlarına uygun kişilerin (Müslüman, aklı başında vb.) günde 5 defa müezzin tarafından camiye gelmeleri için yapılan çağrıya uyarak camiye gelenler bir topluluk oluşturur. Burada yapmaları gereken ibadeti yaparlar. Budan sonra birbirlerinin hatırlarını sorarlar, sıkıntıda olanlara yardım ederler. Hasta olanları öğrenir, ziyaret ederler. Sevgiye, saygıya dayanan bir toplum oluşmasına yardım ederler. Ayrıca bilhassa Cuma günleri ve bayramlarda kürsü ve hutbede yapılan vaazlarla dini bilgilerini geliştirirler, birbirleriyle olan ilişkilerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenmiş olurlar.

Son Cemaat Yeri:
Cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış yer.

Minare:
Aslı "menare" olan bu kelime dilimize "minare" olarak geçmiştir. Nur yeri (ışık yeri) manasına gelip, camilerde ezan okumak maksadıyla inşa olan yüksek yere minare denmektedir.

Şadırvan:
Namazdan önce abdest almak için, genellikle avlu ortasında bulunan ve etrafında muslukların sıralandığı su haznesidir.

Avlu:
Cami harimlerine bitişik, genellikle şadırvan veya revaleyi kapsayan üstü açık yerlere denir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Nisan 2014       Mesaj #57
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
CÂMİ Nedir?

Toplayıcı, toplayan, kaplayan, müslümanların ibadet gayesiyle toplandıkları yer, ma'bed

"Câmi" terimi "(cemaatleri) bir araya getiren mescid" anlamındaki "el-mescidü'l-câmi"den kısaltılarak sonradan kullanılmaya başlanmıştır Kur'an'da, hadislerde ve ilk tarihî kaynaklarda "câmi" yerine "mescid" kelimesi geçmektedir "Mescid", "secde edilen yer" anlamında bir mekân ismidir Namazın başka rükünleri de olmasına rağmen ibadet edilen yer, önemine binaen secdeye izafe edilmiştir İnsanın daha ilk yaratılışında şahit olduğu secde (el-Bakara, 2/34) hürmet ve tazimin en güzel ifadesidir Hz Peygamber (sas) onu, kulun Allah'a en yakın anı olarak vasıflandırmıştır (Nesâî, Tatbik, 78) İçinde Allah'a ibadet edilen her yere mescid denilmiştir Kur'an bu geniş anlamıyla mescidi geçmiş dinlerin mabedleri ile beraber zikreder (el-Hac, 22/41 )


Batı dillerinde kullanılmakta olan "mosquee" ve benzeri terimler "mescid"in değişik telaffuzundan doğmuştur Osmanlılar da sultanlar tarafından yaptırılan câmilere "salâtin câmi", vezirler ve rical tarafından yaptırılanlara, yaptıranın adına izafeten " câmii" küçük olanlara da "mescid" demişlerdir


İlk câmiler:


Hz Âdem (as)'in yeryüzüne ilk geldiği yer olarak kabul edilen Serendip (Seylan) adasında kendine ait bir mescidi olduğu rivayet edilir (İbn Haldun, Mukaddime, Beyrut 1967, 635) Halen bu adada, Hz Âdem'in adını taşıyan bir dağ ve tepesinde ona ait olduğu söylenen bir ayak izi ve geniş bir düzlük bulunmaktadır Rivayet doğru bile olsa, bu mescid özel olmalıdır Kur'an'ın bildirdiğine göre insanların tümü için yapılan ilk ma'bed Kâbe'dir: "Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev Mekke'deki Kâbe'dir Orada apaçık nişaneler ve İbrâhim'in makamı vardır Oraya giren emniyette olur" (Âli İmrân, 3/96-97) Kâbe'yi de içine alan geniş sahaya "Mescid-i Haram"* denilir Ebû Zer (ra)'in merakı üzerine HzPeygamber (sas)'in verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre, Kâbe'den sonra Mescid-i Aksa* yapılmıştır Bu iki mescid ilk banileri olarak bilinen Hz İbrahim (as) ve Süleyman (as) dan çok öncelere dayanmaktadır (Buhârî, Enbiya, 40; İbn Mâce, Mesâcid, 7; Ahmed b Hanbel, V, 150-157)

İslâm'ın ilk yıllarında müşrikler, İslâm'ı seçen zayıf ve desteksiz müslümanları dinlerinden döndürmek ve yeniden kendi küfür düzenlerine ve putlarına ibadet ettirmek için onlara korkunç işkenceler yapıyorlardı Hz Bilâl, Ammâr İbn Yâsir ve Habbâb'ın uğradığı işkenceler, diğerlerine nazaran en şiddetlileri idi

Diğer müslümanlar, zaman zaman namazlarını Harem-i Şerif'te kılıyorlardı Müşrikler güçlü kabilelere mensup olan müslümanlara fazla yaklaşamıyorlardı Ama bu garip ve cefakâr müslümanlar, Harem'de namaz kılamıyorlardı Hatta müslümanlıklarını gizlemek zorunda kalıyorlardı İşte Erkam b Ebi'l-Erkam'ın evinden sonra ilk mescid, Ammar b Yâsir'in gizlice namaz kılmak maksadıyla evinin bir bölümünde bir yer ayırmasıyla gerçekleştirilmişti

İkinci mescid ise yine hicretten evvel Hz Ebû Bekr es-Sıddık'ın kendi evinde inşa ettirdiği mescittir Bu da bir zaruret sonucunda yapılmış bir mesciddir Teymoğulları kabîlesine mensup olan Hz Ebû Bekr es-Sıddık (ra) kendisinin Mekke'de nüfuzu olmakla beraber kabilesinin öteki kabileler tarafından horlanması sebebiyle, öteki muhacirler gibi Habeşistan'â hicret etmek istemişti Onun Mekke' den ayrılması bir çoklarını endişelendirdi Çünkü zengindi ve Mekke'nin ekonomisine büyük katkısı vardı Bunun üzerine İbn Dağunna adında bir Mekkeli, onu himayesine almakla hem kötülükten korumuş hem de hicret ederek Mekke'den ayrılmasını engellemiş oluyordu Himayeye alma, bu tür şehir devletlerinde geçerli bir hukuk kuralıydı Ancak İbn Dağunna'nın bir şartı vardı Namaz ve ibadetlerini Harem-i Şerif'te yapmayacaktı Hatta Ebû Bekir, ibadetlerini gizli yapacaktı İşte bu anlaşma üzerine o, evinin avlusunu mescid edinmişti

İslâm'da Hz Peygamber'in umuma açık olarak ashabı ile birlikte namaz kıldığı ilk mescid Hicret esnasında inşa edilen Kubâ'dır Hicret'ten sonra HzPeygamber Medine'de Mescid-i Nebevî'yi inşa etti Bu iki mescidin inşasında Hz Peygamber ashabı ile birlikte bir işçi gibi çalışmıştır Sonraları Medine'de dokuz mescid daha yaptırılmıştır İslâm'ın yayılmasına orantılı olarak mescidler geniş bir alana yayıldılar Buhâri'nin, Mescid-i Nebevî' den sonra içinde cuma namazı kılınan ilk mescidin Abd-i Kaysoğulları ülkesindeki Cuvâsa Mescidi olduğuna dair rivayeti (Buhârî, Cumuâ', 11), daha Hz Peygamber'in sağlığında mescidlerin ne kadar geniş bir alana yayılmış olduğunu göstermektedir Cuvâsa, Mekke ve Medine yöresinde olmayıp, bugünkü Riyad ve Zahran arasındadır

Mimarî:


Yapımı yedi ay kadar süren Mescid-i Nebevî 100x100 zira (yaklaşık 48x48 m) ebâdında mütevâzi bir yapıydı Kıbleye göre sol tarafta Hz Peygamber'in odaları sıralanıyordu Arka kısmında üzeri hurma lifleri ve dallarıyla örtülmüş, fakir öğrencilerin barındığı Suffe bulunmaktaydı İlk câmiler Mescid-i Nebevî örneğinde görüldüğü gibi sütunlu revakların çevrelediği bir avludan ibaretti Bu plân Eyyûbîler'e kadar pek fazla bir değişikliğe uğramadıYeni milletlerin İslâm'ı kabul etmeleri ve onların mimarî anlayışının etkisi, fetihlerle ele geçirilen bölgelerin kültürel tesiri, coğrafî şartları, malzemenin sağladığı bir takım imkânlar câmi mimarisinde gelişmelere yol almıştır İran, Maverâünnehr, Anadolu, Kuzey Afrika ve Endülüs'te gelişen câmi mimarisi Osmanlılar'da Mimar Sinan'la zirveye ulaştı Osmanlı câmi mimarisinin başlıca üslûp ve ekolleri kısaca şunlardır:

a) Bursa Üslûbu (1325-1501): Ulu Câmi ve Yeşil Câmi

b) Klâsik Üslûp (1501-1616) Süleymâniye, Şehzade, Selimiye câmileri,

c) Yenileştirilen Klâsik Üslûp (1616-1703): Sultan Ahmed Camii

d) Lâle Devri üslûbu (1703-1730): III Ahmet Çeşmesi

e) Barok üslûbu (1730-1808): Lâleli ve Nuruosmaniye câmileri

f) Ampir üslûbu (1808-1874): Ortaköy Camii

g) Yeni Klâsik Üslûp (1874-1930): Valide Camii

Klâsik Türk câmileri başlıca şu kısımlardan meydana gelir:

Dış avlu, iç avlu, son cemaat mahalli, sahn, yan sofalar, mihrap İç avlunun etrafı revaklı olup, orta yerde abdest almak için bir şadırvan bulunur Arka duvara bitişik bölüm son cemaat mahalli olup, geç kalanların cemaatle namaz kılmalarını temin için mihrap yapılmıştır Câmi içinde bulunan minber, mihrap, vaaz kürsüleri, müezzin mahfelleri bazı câmilerde padişahın namaz kılması için yapılan hünkâr mahfelleri birer sanat şaheseridir Minareler ise bir ustalık ve zerafet sembolüdür


Görevliler:



Câmilerde başlıca şu görevliler bulunur:

İmam:


Kelime olarak önder, devlet başkanı gibi anlamları vardır Hz Peygamber zamanında bir yere öğretici olarak gönderilen kişi, aynı zamanda onların imamlığını da yapmakta idi Hz Peygamber Kur'an'ı en güzel okuyanı yaşça küçük de olsa imam tayin etmiştir Atadığı valiler aynı zamanda merkezî câmiin imamlığını da yapmakta idi Câmi imamlarının namaz kıldırma dışında başka birçok görevleri de vardır

Müezzin:


Vakti geldiğinde ezan okur ve câmi içinde diğer müezzinlik görevlerini yerine getirir Hz Peygamber (sas) müezzinleri Bilâl, Sa'd b Karaz gibi sesi güzel olanlardan seçmiştir


Vâiz:


Namaz vakitlerinden önce bilhassa cuma, bayram ve terâvih önceleri halkı çeşitli konularda aydınlatan, nasihat eden kimselerdir Câmilerde va'z âdeti, Hz Ömer zamanında başlamıştır Bu görevi ilk ifâ eden Temim ed-Dârî olmuştur

Kayyum:


Câmilerin temiz ve düzenli olmasını sağlayan görevlilerdir Hz Peygamber (sas) mescidlerin temizliğine çok önem vermiştir O hayatta iken mescidi süpüren bir kadıncağız vardı Vefatı kendisine haber verilmeden defnedildi Rasûlullah bu duruma çok üzülmüş ve onun mezarı başında namaz kılmıştır Onu Cennet'te mescidin kırıntılarını süpürürken gördüğünü haber vermiştir (Buhârî, Salat, 8/72)

Câmilerde genel olarak bu dört grup görev yapmakla beraber, bilhassa Osmanlıların yükselme çağında bu sayı otuza kadar yaklaşmaktadır Vakfiyelerde zikredilen görevlilerden bazıları şunlardır: Hatip, ecza-han, devirhan, ders-i âmm, ferrâş, şeyhu'l-kurrâ, müderris, bevvâb, naat-han, muhaddis, hâfız-ı kütüp, kandilci, buhurî, mahyacı, şifâ-i şerif hocası (Ziya Kazıcı, İslâmî ve Sosyal Açıdan Vakıflar, İstanbul 1985)



Fonksiyonları:


Câmilerin fonksiyonları, a) Mabed, b) Yönetim merkezi, c) İlim ve kültür merkezi olarak üç grupta mütalâa etmek mümkündür

a) Mabed olarak:

Esas itibariyle mescidler içinde ibadet edilmek üzere inşa edilmişlerdir Bu itibarla kudsiyet kazanmışlar ve "Allah'ın evi" adını almışlardırKur'an Allah'ın adının anılması için yapıldığını belirtmektedir (Cin, 72/18) İslâm dini toplu ibadeti teşvik etmiştir Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınandan 25-27 derece daha üstün tutulmuştur Her renkten ve sınıftan insanın bir araya gelip omuz omuza ibadet etmeleri, sosyal dayanışmanın sağlanmasında önemli bir faktör olmuştur

b) Yönetim Merkezi Olarak:


Hz Peygamber (sas)'in nübüvvet görevi yanında, devlet başkanlığı, hâkimlik, komutanlık gibi görevleri de vardı Bu görevler, İslâm devlet başkanının görevleridir Medine'deki Mescid-i Nebevî O'nun bu görevlerine uygun olarak devletin idare merkezi özelliği taşımakta idi Elçiler orada karşılanır, Bazen orada misafir edilir, ordu orada teçhiz edilip sefere gönderilir, dâvâlara orada bakılır, devletin hazinesi orada muhafaza edilir ve sarfedilmesi gereken yerlere oradan sarfedilirdi Câmilerin bu görevleri vilâyetler düzeyinde de aynı idi Câmiler halkın birbirleriyle ve devletle kaynaştığı bir yer durumundaydı İlk Osmanlı câmileri de bir devlet merkezi olarak plânlanmış ve bu görev için kullanılmışlardır

c) Bir İlim ve Kültür Merkezi Olarak:

Hiç bir din İslâm kadar ilme önem vermemiştir Kendisinin "muallim" olarak gönderildiğini ifade eden Hz Peygamber (sas) Mescid-i Nebevî'deki "Suffe" ile, üniversitelerin ilk temelini atmıştır Suffe yatılı bir üniversite özelliği taşımakta idi Hz Peygamber (sas)'le başlayan ders halkaları değişik ilim dallarını da içine alarak yüzyıllarca, mescidlerde devam etmiştir Hz Peygamber zamanında değişik sosyal amaçlar için de kullanılan mescid (câmi) bir çok müessesenin temelini oluşturur Câmilere sığamaz hale gelen bu müesseseler daha sonra külliyeleri meydana getirmiştirZamanla câmiler, herkesin okuması için eserlerinirı bir nüshasını buralara bırakan müellifler sayesinde, bir kütüphane hizmeti de vermişlerdir Satın alınan kitaplarla zenginleştirilen bu kütüphaneler, "hâfız-ı kütüp" adı verilen memurlarca idare ediliyordu Böylece câmiler ruh ve maddenin bütünleştiği bir merkez durumundaydı



Câmi Âdâbı:


Allah (cc): "Ey Âdem oğulları, her mescidde zînetlerinizi takının" (el-Araf 7/31) buyurmaktadır "Zînet"ten maksat edeptir Câmilerin ilk yapılış gayesi Allah'a ibadettir Bu bakımdan ibadet esnasında, cemaati rahatsız edecek derecede yüksek sesle konuşmak, soğan-sarımsak gibi kokusu çirkin görülen şeyler yenilerek câmiye gelmek, safları çiğneyerek ileriye geçmeye çalışmak vb davranışlar hoş karşılanmamıştır Hz Peygamber (sas) mescidlere girerken sağ ayağı ile girer ve (euzü billahi azimi vebacehehe ekrame vesalihinehü agdıma eşşeydani ercaim) diye dua ederdi Mescidlere girildiğinde iki rekat "tahiyyetü'l-mescid"* (câmiye hürmet) namazı kılmak Hz Peygamber'in sünnetidir (İbn Kesir, Tefsir, V, 106)


Bölümleri Nelerdir:

Harim:


Sanat tarihi teknolojisinde, camilerde namaz kılmaya tahsis edilen mekana denmektedir.
Harim, Allah'la O'nun kulu olan insan arasında bir nevi bağ kurma mahalli olması sebebiyle kutsal sayılır. Namaz dışında eğitim ve öğretim gibi bazı faaliyetlerin uygulanmasında da açık olmakla birlikte saygılı bir tutumla belli kurallar dairesinde hareket edilmesi gereken bir mahaldir.

Mihrab:


Kelime olarak "Harabe" kökünden gelir.
Terimde camilerin kıbbe duvarında, yarım daire şeklinde ve öne doğru eğik olan yere mihrab denir. Gene mihrab, cami harimlerinde, müslümanların namaz kılacakları kıble yönünü belirleyen, kıble duvarına açılmış, cemaatle namazlarda imamın en önde durduğu yerdir.

Minber:



Arapça'da "nebera" (yüksek olmak) ukökünden gelmekte ve yüksek yer, ikemle semeri, sedye manaları ifade etmektedir. Terimde, Cuma ve bayram namazı kılınan yerlerde hatiplerin hutbelerini okumak için çıktıkları basamaklı yerlere minber denmektedir. Mihrabın sağ tarafında ve kıble duvarına dik olarak durur.

Vaaz Kürsüsü:


Kürsü kelime olarak; sandalye, taht ve divan manasına gelmektedir. Aynı zamanda, camilerde vaizlerin cemaata vaaz vermek için üzerine çıktıkları yüksekçe bir yere de kürsü denmektedir.

Hünkar Mahfili:


Sultanların inşa ettikleri camilerde zeminden yüksek ve kafesle bölünmüş yere denmektedir.

Müezzin Mahfili:


Müezzinlerin, camilerde, birarada oturmaları için ayrılmış yüksekçe yerdir.
Şartlarına uygun kişilerin (Müslüman, aklı başında vb.) günde 5 defa müezzin tarafından camiye gelmeleri için yapılan çağrıya uyarak camiye gelenler bir topluluk oluşturur. Burada yapmaları gereken ibadeti yaparlar. Budan sonra birbirlerinin hatırlarını sorarlar, sıkıntıda olanlara yardım ederler. Hasta olanları öğrenir, ziyaret ederler. Sevgiye, saygıya dayanan bir toplum oluşmasına yardım ederler. Ayrıca bilhassa Cuma günleri ve bayramlarda kürsü ve hutbede yapılan vaazlarla dini bilgilerini geliştirirler, birbirleriyle olan ilişkilerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenmiş olurlar.

Son Cemaat Yeri:


Cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış yer.

Minare:

Aslı "menare" olan bu kelime dilimize "minare" olarak geçmiştir. Nur yeri (ışık yeri) manasına gelip, camilerde ezan okumak maksadıyla inşa olan yüksek yere minare denmektedir.

Şadırvan:

Namazdan önce abdest almak için, genellikle avlu ortasında bulunan ve etrafında muslukların sıralandığı su haznesidir.

Avlu:

Cami harimlerine bitişik, genellikle şadırvan veya revaleyi kapsayan üstü açık yerlere denir.

Şerefe:

Minarelerde çepeçevre ve çıkıntılı olarak yapılan ezan okuma yeridir. Buraya minarenin içindeki basamaklarla çıkılır. Minarelerde genellikle bir şerefe bulunur. Birden fazla şerefeli minareler de vardır.


Alem:

Minarenin tepesine yerleştirilen hilâl (ay) şeklindeki tepeliğe denir.

Benzer Konular

9 Aralık 2012 / Misafir Cevaplanmış
29 Temmuz 2018 / Misafir Cevaplanmış
3 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
17 Haziran 2012 / Misafir Soru-Cevap
23 Eylül 2013 / Misafir Soru-Cevap