Arama

Müslüman Araplar'ın örf ve adetleri hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 28 Şubat 2011 Gösterim: 18.208 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar ögretmenımiz ödev verdı Müslüman arapların örf ve adetleri nelerdir araştırımısnız
EN İYİ CEVABI Daisy-BT verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Arkadaşlar ögretmenımiz ödev verdı Müslüman arapların örf ve adetleri nelerdir araştırımısnız


Araplar, anadili Arapça olan, başlıca Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da yerleşmiş bulunan yaklaşık nüfusu 400 milyon olan sami halk. Akdeniz'in güneyinde Afrika'da Büyük Sahra ve Sudan'a, doğusunda Irak'a ve Arap Yarımadası'na kadar uzanan bir coğrafyada yaşarlar. Nüfusunun büyük kısmı Araplardan oluşan ve Arapça konuşulan ülkeler Arap ülkeleri olarak adlandırılır. Bu ülkelerde, Arapça’nın dışında Kuzey Afrika'da Berberice, Irak'ta Kürtçe ve Türkmence, Güney Arabistan'da ise çeşitli yerel diller konuşulur. Türkiye'de Hatay, Mardin ve Güneydoğu Anadolu'nun bazı illerinde yaşarlar.
Sponsorlu Bağlantılar

Arap toplumu ve kültürü


Arapların tamamına yakını Arapça konuşur ve çoğunluğu da aynı dine (İslam) inanır. Ne var ki, Arabistan dışındaki bölgelerde yaşayan Araplar, yerli halkla karıştıkları için töreleri de değişikliğe uğramıştır. Öte yandan Afrika-Asya kurak çöl kuşağında yaşadıkları için aralarında büyük benzerlikler de vardır.
Çok eski zamanlardan beri kurak çöl kuşağını iki tür topluluk yurt edinmiştir: Göçebeler ve yerleşik olanlar. Yerleşik olanlar çiftçiler ya da kentlilerdi. Göçebeler ise hayvancılıkla uğraşır ve yılın büyük bir bölümünü otlaklar aramakla geçirirlerdi. Yazın otlaklar kuruyunca, yerleşme bölgelerine ya da vahalara çekilir ve buralarda kurdukları çadırlarda yaşarlardı. Böylece yerleşik halk ile göçebeler her zaman yakın ilişki içinde olmuşlardır. Yerleşik halk, göçebelerden eti için koyun ve keçi, ulaşım için de deve satın alırlardı. Bunların karşılığında göçebeler de tarım ürünü, silah, giysi gibi gereksinimlerini yerleşik halktan sağlardı.
Güney Arabistan, çok eski çağlarda, baharat ticaretinin önemli bir merkeziydi. Anadolufolklorunda da adı geçen Saba Melikesi Belkıs’ın, buradaki baharat krallıklarından birinde kraliçe olduğu sanılır. Baharat Arabistan'dan Akdeniz limanlarına deve kervanlarıyla taşınırdı. Bedevi adı verilen kabileler, Arabistan'dan geçen bütün baharat yollarını denetim altında tutuyorlardı.
Kırsal kesimde yaşayan Arapların çoğunun yaşam biçimi birbirine benzer. Üzerinde oturulan ve uyunan halılar, kilimler ve yastıklar, evlerin başlıca eşyasıdır. Evler genellikle iki bölüme ayrılmıştır. Erkeklerin girip çıkabildikleri bölüme selamlık, ailedeki kadınların yaşadığı bölüme de harem denir.

Geleneksel konukseverlik, özellikle kırsal kesimde bugün de sürmektedir. Yörelerinin önde gelenleri, tanımadıkları yolcuları bile evlerinin selamlık bölümünde ağırlarlar.
Bedeviler, günümüzde toplam Arap nüfusunun yüzde 5-10'unu oluştururlar. Özellikle Suudi Arabistan'da yaşarlar. Kentlerde yaşayan Arapların sayısı nüfusun yüzde 40’ı kadardır. Geri kalanlar birbirlerinden uzak küçük köylerde yaşadıkları için geleneklerini daha çok korumuşlardır.

Sanat ve bilim

Araplar, askeri başarılarının yanı sıra, sanat ve bilimde de büyük gelişme gösterdiler. AbbasiHalifesi Harun Reşid döneminde (786-809), başkent Bağdat önemli bir kültür merkeziydi. Avrupa’da ve doğu ülkelerinde, tanınmış eğitim kurumlarıyla olduğu kadar mimarlık, astronomi, tıp ve matematik alanlarında da ün kazandılar. Bugün kullanmakta olduğumuz sayı sisteminiAvrupa'ya Araplar tanıtmış, bir matematik dalı olan cebir de onların katkılarıyla gelişmiştir. 11. yüzyılda Avrupa'daki Hıristiyan ülkelerin, Suriye ve Filistin'e düzenlediği Haçlı Seferleri de, Avrupa ile Arap ülkeleri arasındaki ticaretin gelişmesine, ayrıca Arap sanat ve biliminin dünyaya yayılmasına yol açtı.
Arapların sonradan fethettikleri Mısır'daki Kahire, İspanya'daki Kurtuba gibi kentlerde de sanat ve bilim çok ileriydi. Ne var ki Araplar, ele geçirdikleri toprakları uzun süre tek bir yönetim altında tutamadılar. Mısır ve İspanya'da ayrı halifelikler ortaya çıktı. Orta Asya'dan gelen Moğolların bir kolu olan İlhanlılar 1258'de Bağdat'ı ele geçirerek Abbasi Halifeliği’ne son verdiler. Bu tarihten sonra Araplar bir daha güçlü bir devlet kuramadılar.


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
18 Şubat 2010       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Arkadaşlar ögretmenımiz ödev verdı Müslüman arapların örf ve adetleri nelerdir araştırımısnız


Araplar, anadili Arapça olan, başlıca Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da yerleşmiş bulunan yaklaşık nüfusu 400 milyon olan sami halk. Akdeniz'in güneyinde Afrika'da Büyük Sahra ve Sudan'a, doğusunda Irak'a ve Arap Yarımadası'na kadar uzanan bir coğrafyada yaşarlar. Nüfusunun büyük kısmı Araplardan oluşan ve Arapça konuşulan ülkeler Arap ülkeleri olarak adlandırılır. Bu ülkelerde, Arapça’nın dışında Kuzey Afrika'da Berberice, Irak'ta Kürtçe ve Türkmence, Güney Arabistan'da ise çeşitli yerel diller konuşulur. Türkiye'de Hatay, Mardin ve Güneydoğu Anadolu'nun bazı illerinde yaşarlar.
Sponsorlu Bağlantılar

Arap toplumu ve kültürü


Arapların tamamına yakını Arapça konuşur ve çoğunluğu da aynı dine (İslam) inanır. Ne var ki, Arabistan dışındaki bölgelerde yaşayan Araplar, yerli halkla karıştıkları için töreleri de değişikliğe uğramıştır. Öte yandan Afrika-Asya kurak çöl kuşağında yaşadıkları için aralarında büyük benzerlikler de vardır.
Çok eski zamanlardan beri kurak çöl kuşağını iki tür topluluk yurt edinmiştir: Göçebeler ve yerleşik olanlar. Yerleşik olanlar çiftçiler ya da kentlilerdi. Göçebeler ise hayvancılıkla uğraşır ve yılın büyük bir bölümünü otlaklar aramakla geçirirlerdi. Yazın otlaklar kuruyunca, yerleşme bölgelerine ya da vahalara çekilir ve buralarda kurdukları çadırlarda yaşarlardı. Böylece yerleşik halk ile göçebeler her zaman yakın ilişki içinde olmuşlardır. Yerleşik halk, göçebelerden eti için koyun ve keçi, ulaşım için de deve satın alırlardı. Bunların karşılığında göçebeler de tarım ürünü, silah, giysi gibi gereksinimlerini yerleşik halktan sağlardı.
Güney Arabistan, çok eski çağlarda, baharat ticaretinin önemli bir merkeziydi. Anadolufolklorunda da adı geçen Saba Melikesi Belkıs’ın, buradaki baharat krallıklarından birinde kraliçe olduğu sanılır. Baharat Arabistan'dan Akdeniz limanlarına deve kervanlarıyla taşınırdı. Bedevi adı verilen kabileler, Arabistan'dan geçen bütün baharat yollarını denetim altında tutuyorlardı.
Kırsal kesimde yaşayan Arapların çoğunun yaşam biçimi birbirine benzer. Üzerinde oturulan ve uyunan halılar, kilimler ve yastıklar, evlerin başlıca eşyasıdır. Evler genellikle iki bölüme ayrılmıştır. Erkeklerin girip çıkabildikleri bölüme selamlık, ailedeki kadınların yaşadığı bölüme de harem denir.

Geleneksel konukseverlik, özellikle kırsal kesimde bugün de sürmektedir. Yörelerinin önde gelenleri, tanımadıkları yolcuları bile evlerinin selamlık bölümünde ağırlarlar.
Bedeviler, günümüzde toplam Arap nüfusunun yüzde 5-10'unu oluştururlar. Özellikle Suudi Arabistan'da yaşarlar. Kentlerde yaşayan Arapların sayısı nüfusun yüzde 40’ı kadardır. Geri kalanlar birbirlerinden uzak küçük köylerde yaşadıkları için geleneklerini daha çok korumuşlardır.

Sanat ve bilim

Araplar, askeri başarılarının yanı sıra, sanat ve bilimde de büyük gelişme gösterdiler. AbbasiHalifesi Harun Reşid döneminde (786-809), başkent Bağdat önemli bir kültür merkeziydi. Avrupa’da ve doğu ülkelerinde, tanınmış eğitim kurumlarıyla olduğu kadar mimarlık, astronomi, tıp ve matematik alanlarında da ün kazandılar. Bugün kullanmakta olduğumuz sayı sisteminiAvrupa'ya Araplar tanıtmış, bir matematik dalı olan cebir de onların katkılarıyla gelişmiştir. 11. yüzyılda Avrupa'daki Hıristiyan ülkelerin, Suriye ve Filistin'e düzenlediği Haçlı Seferleri de, Avrupa ile Arap ülkeleri arasındaki ticaretin gelişmesine, ayrıca Arap sanat ve biliminin dünyaya yayılmasına yol açtı.
Arapların sonradan fethettikleri Mısır'daki Kahire, İspanya'daki Kurtuba gibi kentlerde de sanat ve bilim çok ileriydi. Ne var ki Araplar, ele geçirdikleri toprakları uzun süre tek bir yönetim altında tutamadılar. Mısır ve İspanya'da ayrı halifelikler ortaya çıktı. Orta Asya'dan gelen Moğolların bir kolu olan İlhanlılar 1258'de Bağdat'ı ele geçirerek Abbasi Halifeliği’ne son verdiler. Bu tarihten sonra Araplar bir daha güçlü bir devlet kuramadılar.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Şubat 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar bunlar toplumu fln örflerı fln yokmu
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
19 Şubat 2010       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

arkadaşlar bunlar toplumu fln örflerı fln yokmu

Yukarıdaki mesajı dikkatle okursanız sorunuzun cevaplarını bulursunuz.

Araplarda feodal düzen ve buna bağlı olarak feodal örf ve adetler görülmektedir. Bir çok özellikleri Türklere de benzemekte ve ülkemize gelen turist Araplar, kendilerine yakın gördükleri için ülkemizi tercih ettiklerini söylemektedirler. Milliyetçilik hakimdir ve kültür, örf ve adetlerinde İslam kültürü ağır basmaktadır.

Beşik kertmesi, 6 aydan fazla uzayamayan nişan ve 3 gün 3 gece düğün, imam nikahı ve düğünlerde uzun hava çekme, devam eden adetlerdendir.

Ataerkil toplumlardır, Aile büyüklerinin dedikleri olur, Ata kabul edilen baba, hatta günümüzde anaların sözü torunların iş ya da özel yaşamlarına kadar etkilidir, aileler birbirine bağlı ve tam olmasa da aşiret düzeniyle yaşarlar. Gelişen dünyada, eğitim ve iletişim araçlarının gelişmesi ve Arap ülkelerinin petrol sayesinde zenginleşmesi ile birlikte eğitimli bireyler toplumlarına modern hayatı getirse de aile içlerinde hala feodaliteden söz edilebilir.

Kırsal kesimde yaşayan Arapların çoğunun yaşam biçimi birbirine benzer. Üzerinde oturulan ve uyunan halılar, kilimler ve yastıklar, evlerin başlıca eşyasıdır. Evler genellikle iki bölüme ayrılmıştır. Erkeklerin girip çıkabildikleri bölüme selamlık, ailedeki kadınların yaşadığı bölüme de harem denir.

Geleneksel konukseverlik, özellikle kırsal kesimde bugün de sürmektedir. Yörelerinin önde gelenleri, tanımadıkları yolcuları bile evlerinin selamlık bölümünde ağırlarlar.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Kasım 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaslar afrika yerlileri hakkında bilgi bulan varsa yazsın öğrtmn ödev verdideee
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Aralık 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Genellikle sebze olarak patlıcan, bamya, patates, domates, fasulye, barbunya ve mercimek bulunur. Et grubunda ise kuzu ve sığır eti en çok tercih edilen, tavuk ve balık ardından gelen çeşitlerdir.
Genellikle 3 genel öğün halinde beslenirler ama bazı aileler ikindi sonrası hafif bir yemek adeti edinmişlerdir. Öğle yemeği en önemli öğünleridir ve tüm aile bir arada olur.
Ekmek olarak genellikle tandır ekmeği kullanırlar.
Çorbalar nadiren(Ramazan’da sürekli), etli yemekler sık sık hazırlanır ve yanında daima pilav ile servis edilir, çeşit arttıkça menüye sebze yemekleri de girer fakat pilav vazgeçilmezlerdendir.
İçecek olarak; ayran, meyve suları, çay, kahve ve gazlı içecekler bulunur. Çay en fazla tüketilenidir.
Şu an savaş dolayısıyla çok geçerli olmasa da halkı konukseverdir ve ısrarcıdır. Evine gelen birisi ikramlardan yiyip içmezse ev sahibi konuğunun kendisine dargın veya kızgın olduğunu düşünür.
Sofra düzeninde genellikle 20-25 kişilik sofralarda tirit usûlü, 3-4 kaptan ortak veya ortaya koyulan servis kaplarından bireysel tabaklarına istedikleri kadar alarak yerler.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yerel adetler nelerdir? Msn Sad çabuk lütfen Msn Wink
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
21 Aralık 2010       Mesaj #8
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

yerel adetler nelerdir? Msn Sad çabuk lütfen Msn Wink

.
Alıntı
Daisy-BT adlı kullanıcıdan alıntı

Yukarıdaki mesajı dikkatle okursanız sorunuzun cevaplarını bulursunuz.

Araplarda feodal düzen ve buna bağlı olarak feodal örf ve adetler görülmektedir. Bir çok özellikleri Türklere de benzemekte ve ülkemize gelen turist Araplar, kendilerine yakın gördükleri için ülkemizi tercih ettiklerini söylemektedirler. Milliyetçilik hakimdir ve kültür, örf ve adetlerinde İslam kültürü ağır basmaktadır.

Beşik kertmesi, 6 aydan fazla uzayamayan nişan ve 3 gün 3 gece düğün, imam nikahı ve düğünlerde uzun hava çekme, devam eden adetlerdendir.

Ataerkil toplumlardır, Aile büyüklerinin dedikleri olur, Ata kabul edilen baba, hatta günümüzde anaların sözü torunların iş ya da özel yaşamlarına kadar etkilidir, aileler birbirine bağlı ve tam olmasa da aşiret düzeniyle yaşarlar. Gelişen dünyada, eğitim ve iletişim araçlarının gelişmesi ve Arap ülkelerinin petrol sayesinde zenginleşmesi ile birlikte eğitimli bireyler toplumlarına modern hayatı getirse de aile içlerinde hala feodaliteden söz edilebilir.

Kırsal kesimde yaşayan Arapların çoğunun yaşam biçimi birbirine benzer. Üzerinde oturulan ve uyunan halılar, kilimler ve yastıklar, evlerin başlıca eşyasıdır. Evler genellikle iki bölüme ayrılmıştır. Erkeklerin girip çıkabildikleri bölüme selamlık, ailedeki kadınların yaşadığı bölüme de harem denir.

Geleneksel konukseverlik, özellikle kırsal kesimde bugün de sürmektedir. Yörelerinin önde gelenleri, tanımadıkları yolcuları bile evlerinin selamlık bölümünde ağırlarlar.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ocak 2011       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arap devletleri

Arap Birliği'ne dahil devletler koyu yeşil, Arap olmayan fakat birliğe dahil olan bölgeler açık yeşil ve Arapça konuşulma oranı düşük üyeler Somali ve Cibuti taralı yeşil.


Nüfusunun büyük kısmı Arap soyundan gelen ve Arapça konuşan ülkelereArap Devletleri denir. İsrail ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan İran, nüfuslarının bir kısmı Arap olmakla beraber, ArapDevleti değillerdir.
Arap Devletleri'nin çoğu, 1945'te kurulmuş olan Arap Birliği'nin üyesidir.

Tarihçe


İslamiyet öncesi


İslamiyet'ten önce, 4 ve 6. yy'larda Arap kadınları (Kıyafetlerin Tarihçesi, Braun & Schneider)


Araplarİslamiyet öncesinde bazı devletler kurmuşlardır (Himyeriler, Gassaniler vb). Ancak coğrafyanın yarattığı koşullar geregi genelde kabileler halinde yaşarlardı ve her kabilenin başında şeyh, emir benzeri liderler bulunurdu. Bu nedenle İslamiyet'e kadar tek bayrak altında toplanamamışlardır.

İslam Devleti

Ana madde: İslam Devleti
Kendisi de bir Arap olan Muhammed'in (İ.S. 571-632) kurduğu İslam Dini'ni ilk olarak Araplar benimsediler. Bu dini benimseyenler kendilerine, "Allah'ın iradesini kabul eden" anlamında Müslüman adını verdiler. İlk Müslümanlar, dinlerini yaymak amacıyla birçok ülke ele geçirdiler ve Muhammed'in liderliğinde büyük bir devlet kurdular. Bu devlete o dönemde bir isim verilmemiş olmakla beraber, günümüzdeki referanslarda daha çok İslam Devleti olarak nitelendirilir. İslam Devleti dört halifeden sonraki dönemlerde yönetimi ele geçiren sülalelerinisimleri ile anılır olmuştur (Emeviler, Abbasiler vb.)
Müslümanlar, Muhammed'in ölümünden sonra da kendilerine bir halife seçtiler. Halifeliğin yönetim merkezi önce Mekke, sonra Suriye'deki Şam kentiydi. 750'de halifeliği Emevilerden alan Abbasiler, Irak'taki Bağdat kentini halifeliğinbaşkenti yaptılar.
Osmanlılar'ın Arap dünyasında hakim olması ile birlikte, halife unvanı Osmanlı padişahlarına geçmiş, İslam Devleti, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde erimiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından halifelik kaldırılmıştır. MüslümanArap devletleri birer birer bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Osmanlı idaresi

Osmanlılar15. yüzyıldaAnadolu'da güçlü bir devlet haline geldikten yaklaşık 100 yıl sonra, Arapların yaşadığı toprakları ele geçirdiler. Yavuz Sultan Selim1517'de Mısır, Suriye ve Hicaz’ı; oğlu Kanuni Sultan Süleyman da Bağdat, Irak, Aden ve Yemen’i Osmanlı topraklarına kattı. Daha sonra Avrupa'daki teknik ve ekonomik gelişmelerin gerisinde kalarak zayıf düşen Osmanlılar, 19. yüzyıldan başlayarak Arap topraklarını yitirdiler.


Arabistanlı Lawrence


Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın yanında savaşa girince, İngiltereMekke EmiriHüseyin bin Ali'nin önderliğinde Arapları kışkırtarak ayaklandırdı. Arapça'yı ana dili gibi bilen YarbayT. E. Lawrence (ArabistanlıLawrence) gibi bazı İngilizcasuslarının yardımıyla Araplar, Osmanlılar'ın 1918'de uğradığı yenilgide önemli rol oynadılar. Savaştan sonra bağımsız devletler kurmayı uman Araplar, kendilerini İngiliz ve Fransızmandası altında buldular.

Bağımsızlıklarını kazanmaları

Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen 50 yıl içinde Arap devletleri, birbiri ardından bağımsızlıklarını kazandılar. Bu devletlerin birçoğu 1945'te kurulan Arap Birliği’ne katıldı. Birliğin amacı Araplar arasında ekonomik, siyasal ve askeri dayanışmayı sağlamaktı. 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başlayan ABD ile Saddamyönetimi arasındaki ilişkilerin gerilmesi, 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle sonuçlanınca Araplar yeni bir sorunla karşı karşıya kaldılar.

Arap toplumu ve kültürü

Arapların tamamına yakını Arapça konuşur ve çoğunluğu da aynı dine (İslam) inanır. Ne var ki, Arabistan dışındaki bölgelerde yaşayan Araplar, yerli halkla karıştıkları için töreleri de değişikliğe uğramıştır. Öte yandan Afrika-Asya kurak çöl kuşağında yaşadıkları için aralarında büyük benzerlikler de vardır.
Çok eski zamanlardan beri kurak çöl kuşağını iki tür topluluk yurt edinmiştir: Göçebeler ve yerleşik olanlar. Yerleşik olanlar çiftçiler ya da kentlilerdi. Göçebeler ise hayvancılıkla uğraşır ve yılın büyük bir bölümünü otlaklar aramakla geçirirlerdi. Yazın otlaklar kuruyunca, yerleşme bölgelerine ya da vahalara çekilir ve buralarda kurdukları çadırlarda yaşarlardı. Böylece yerleşik halk ile göçebeler her zaman yakın ilişki içinde olmuşlardır. Yerleşik halk, göçebelerden, eti için koyun ve keçi, ulaşım için de deve satın alırlardı. Bunların karşılığında göçebeler de tarım ürünü, silah, giysi gibi gereksinimlerini yerleşik halktan sağlardı.
GüneyArabistan, çok eski çağlarda, baharatticaretinin önemli bir merkeziydi. Anadolufolklorunda da adı geçen Saba Melikesi Belkıs’ın, buradaki baharatkrallıklarından birinde kraliçe olduğu sanılır. BaharatArabistan'dan Akdenizlimanlarınadevekervanlarıyla taşınırdı. Bedevi adı verilen kabileler, Arabistan'dan geçen bütün baharat yollarını denetim altında tutuyorlardı.
Kırsal kesimde yaşayan Arapların çoğunun yaşam biçimi birbirine benzer. Üzerinde oturulan ve uyunan halılar, kilimler ve yastıklar, evlerin başlıca eşyasıdır. Evler genellikle iki bölüme ayrılmıştır. Erkeklerin girip çıkabildikleri bölüme selamlık, ailedekikadınların yaşadığı bölüme de harem denir.
Gelenekselkonukseverlik, özellikle kırsal kesimde bugün de sürmektedir. Yörelerinin önde gelenleri, tanımadıkları yolcuları bile evlerinin selamlık bölümünde ağırlarlar.
Bedeviler, günümüzde toplam Arap nüfusunun yüzde 5-10'unu oluştururlar. Özellikle Suudi Arabistan'da yaşarlar. Kentlerde yaşayan Arapların sayısı nüfusun yüzde 40’ı kadardır. Geri kalanlar birbirlerinden uzak küçük köylerde yaşadıkları için geleneklerini daha çok korumuşlardır.

Sanat ve bilim

Araplar, askeri başarılarının yanı sıra, sanat ve bilimde de büyük gelişme gösterdiler. AbbasiHalifesiHarun Reşid döneminde (786-809), başkentBağdat önemli bir kültür merkeziydi. Avrupa’da ve doğu ülkelerinde, tanınmış eğitim kurumlarıyla olduğu kadar mimarlık, astronomi, tıp ve matematik alanlarında da ün kazandılar. Bugün kullanmakta olduğumuz sayısisteminiAvrupa'ya Araplar tanıtmış, bir matematik dalı olan cebir de onların katkılarıyla gelişmiştir. 11. yüzyıldaAvrupa'daki Hıristiyan ülkelerin, Suriye ve Filistin'e düzenlediği Haçlı Seferleri de, Avrupa ile Arapülkeleri arasındaki ticaretin gelişmesine, ayrıca Arapsanat ve biliminin dünyaya yayılmasına yol açtı.
Arapların sonradan fethettikleri Mısır'daki Kahire, İspanya'daki Kurtuba gibi kentlerde de sanat ve bilim çok ileriydi. Ne var ki Araplar, ele geçirdikleri toprakları uzun süre tek bir yönetim altında tutamadılar. Mısır ve İspanya'da ayrı halifelikler ortaya çıktı. Orta Asya'dan gelen Moğolların bir kolu olan İlhanlılar1258'de Bağdat'ı ele geçirerek AbbasiHalifeliği’ne son verdiler. Bu tarihten sonra Araplar bir daha güçlü bir devlet kuramadılar.

Arap dünyasının sorunları

Bugün Arap dünyasını ilgilendiren başlıca konular, bazı Arap devletlerini çok zenginleştiren petrol gelirlerinin en iyi nasıl değerlendirileceği; İslam felsefesi ile çağdaş dünyanın nasıl bağdaştırılacağı; Irak’taki ABD-BK işgali ve İsrail-Filistin sorununun nasıl çözüleceğidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Şubat 2011       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
orta asyadan bugüne ulaşan türk örf ve adetlerine örnek verir misiniz????

Benzer Konular

6 Mart 2013 / Misafir Soru-Cevap
14 Ocak 2013 / Misafir Soru-Cevap
11 Ocak 2011 / 111kelebek111 Soru-Cevap
11 Mayıs 2011 / Misafir Soru-Cevap